Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24HAZİRAN1994CUMA
14 KULTUR
Antonio Gala'nın romanı 'Türk Tutkusu'nu sinemaya uyarlayan yönetmenVincente Aranda:
Yaman birTürk ama TürkiyedeğilTUNA ERDEM
Doiapdere'de metruk bir lokanta,
saatler 11.00'i gösteriyor. Masalarda
dizi dizi rakı şişeleri, meyve tabaklan,
ortabkta pavyondan fırlamış görü-
nümlü kadınlar, dansözler, Çingene
çalgıcılar ve elinde tespihi, parmak-
lannda yüzükleri, bileklerinde altın
künyeleri, bağn açık gömleğinden
sıntan madalyonu ile briyantinli saçla-
nyla kadınlan süzen, dansözc "Maşal-
lah tokum" diye iltifat eden bir Türk
erkeği.
Her şey sıradan bir lstanbul gecesinı
andınyor, ancak tuhaf olan saatin gt-
oenin değil sabahın 11.00'i olması ve
söz konusu erkeğin aslında Türk değil,
bir Fransız olduğunu bilmemiz.
Ispanyolca. İngilizce. Fransızca ve
Dolapdere argosunun birbirine
kanştığı bu uluslararası mekan ise
aslında "Türk Tutkusu" fılmınin setı.
Arabesk mi, sanat filmi mi?
Ünlü tspanyol yazar Antonio GaJa-
nın geçen yıl yayımianan ve çok satar
listelerinin başına oturan romanı
"Türk Tutkusu" nu sinemaya uyarla-
yan yönetmen Vinceırte Aranda ve eki-
bi günlerdir bu mekanda çalışmakta.
Fransız, İspanyol ve Türk ortak
yapırru olan filmde, bir İspanyol
kadırunın, tatildeyken taruşüğı bir
Türk erkeğine olan aşkınm mutsuz bir
sona doğru sürüklenişinin öyküsü an-
latıhyor. Bu haliyle öykü. arabesk bir
fılme de konu olabilir. iyi bir ekibin
elinde bir sanat filmine de dönüşebilir.
"Ay Carroela", "Jamofl Jamon", "Bel-
le Epoque" gibi fılmlere imzasını atmış
olan görüntü yönetmeni Jose Lııis Al-
caine'nin vartiğı bile ikinci seçeneğin
gerçekleşmesınin daha yüksek bir
olasılık olduğunu karuthyor.
Türkiye'nin gerçekleri...
Ancak önemli olan Gala'nın ro-
manının ne tür bir fılme dönüşeceği
değil, nasıl olursa olsun Türk imajının
bundan zarar göreceği. En azından
herkesin kaygısı bu noktada toplanı-
yor.
Ünlü şarkıcı ve oyuncu Ana Beien'-
in canlandırdığı tspanyol kadın Desi-
• Fransız, İspanyol ve Türk ortak
yapımı olanfilmde,bir İspanyol
kadının, tatildeyken tanıştığı bir Türk
erkeğine olan aşkının mutsuz sonu
anlatılıyor. Ancak Gala'nın romanının
ne tür bir fîlme dönüşeceğinden çok,
nasıl olursa olsun Türk imajının zarar
göreceği kaygısı yaygın.
İspanyol kadın Desideria'yı ünlü şarkıcı ve oyuncu Ana Belen, Türk erke-
ği Yaman'ı Georges Corraface oynuyor. Yönetmen Aranda(vanda).
deria'nın tutkuyla bağlandığı Georges
Corraface'nin canlandırdığı Türk er-
keği Yaman, adeta kötülüğun tanı-
mını yapıyor.
Yönetmenin "Yaman bir Türk, ama
Türkiye değil" sözlerine katılsak bile,
sorun Yaman'la da bitmiyor. Bu tut-
ku öyküsünün geri plan görüntülerin-
de bir ticari cazibesi olan bir dekora
dönüşecek olan nasıl bir Türkiye
yansıyacak beyazperdeye?
Gala'nın kitabının tanıtımı için çek-
tirdiği fotoğraflardaki gibi, sanklı er-
kekler ve çarşaflı kadınlardan oluşan
bir fon mu? Aranda, senaryoyu değiş-
tirerek Türkiye'nin gerçeklerine
uymayan kısımlan çıkardığıru söylü-
yor, ama çevresindekiler sık sık "Siz
çarşaflı kadın olmadığınız söylüyorsu-
nuz. ama bakın sokaklarda ne kadar
çok var" sözleriyle Türkiye'nin ger-
çeklerinin gözden kaçmadığını belirt-
tiğini söylüyorlar.
Roman, Türkleri kötülemiyor
"Türk Totkusu"nun çekimlerine
başlanmasıyla birlikte oluşan tüm bu
soru işaretlerine, son olarak Talat Bu-
lut'un yaptığı açıklama eklendi. Ya-
man rolünü oynama teklifi alan Bulut,
senaryonun Türkiye'yi kötülediği ge-
rekçesiyle rolü geri çevirdiğini ve se-
naryonun değıştınlmesıne Gala"nın
izin vermediğini öne sürdü.
Bu giz perdesini aralayabilmek
amacıyla Aranda ile konuştuk, ama
öyle görülüyor ki işin asb, ancak film
sonuçlanıp beyazperdeye yansıdığı-
nda ortaya çıkacak.
"Senaryonun Türkleri olumsuz gös-
terdiği konusundaki kaygılara, bugüne
dek romana sadık kalmadığımz, sürekli
değişiklik vaptığınız yanıfını terdiniz.
Ancak Talat Bulut kendisine bunun
olanaksız oMuğumı söylediğinizi öne
sürüyor..."
- Bu doğru değil, böyle bir şey söyle-
medim. Ben Gala'nın romanını oldu-
ğu gibi çekmiyorum. Ondan yola çıka-
rak tümüyle kendime göre bir fiim
yapıyorum. Tam olarak Talat Bulut'-
la ne konuştuğumuzu hatırlamıyo-
nım. ama senaryoyu değiştiremeyece-
ğimi söylemiş olamam. çünkü sürekli
değiştiriyorum. Zaten bence roman da
Türkleri ve Türkiye'yi kötü gösterme-
ye çalışan bir roman değil.
Senaryo her gün değişiyor
Kesinlikle ben okuduğumda böyle
bir izlenime kapılmadım. Ne benim ne
de Gala'nın amacı Türkleri kötü-
lemek. ama Gala az da olsa istemeden
böyle şeyler yazmışsa bile. ben bunlan
değiştinvorum. Ben bu konuda çok
hassasım ve kesinlikle en ufak bir kö-
tülemeye izin vermek niyetinde deği-
lim.
"Yazar Antonio Gala'nın senaryova
kanşması söz konusu mu?"
- Gala benı tümüyle özgür bıraktı ve
şu anda da bir iletişim içinde değiliz.
Yani ona yaptığım değişikleri söylemi-
yorum, söylemem de gerekmiyor,
onun müdahale yetkisi yok.
Zaten senaryonun yanmı da Gala'-
yla ortak birçalışma değildi. Kilabı ilk
okuduğum zaman. fark etmediğim,
ancak gelip burada Türkiye'de yaşayı-
nca yanlış olduğunu gördüğüm taraf-
lan vardı.
Böyle yanlan da. yaşadıkca gör-
dükçe değiştirdim ve değiştirmeye de-
vam ediyorum. Her gün senaryo deği-
şiyor.
"Talat Bulut'un projeyle ilişkisi nasıl
gelişti?"
- Talat Bulut'un iyi bir oyuncu oldu-
ğunu düsündüğüm için kendisiyle iliş-
ki kurdum. Ancak sonra Türkçeden
başka bir dil bilmediğini öğrendim ve
bu şartlarda fspanyolca bir filmde
calışmamızın zor olacağını düşün-
düm. Yaman karakterinin değişmesi
konusunda ısrar edince de role uygun
bir kişi olmadığını anladım. Talat Bu-
lut. Yaman karakterini, Türkiye'yi
kötülemek için yaratılmış bir karakter
olarak gördü.
Yaman bir Türk, ama Türkiye de-
ğil. Üstelik Türk olması belirleyici de-
ğil, başka bir milliyetten de olabilirdi;
evrensel bir karakter. Üstelik Talat
Bulut ne senaryoyu ne de romanı oku-
du. Okuyamazdı, çünkü İspanyolca
bilmiyor. Zaten biz de îspanyolca bil-
mediği için kendisiyle çalışmamaya
karar verdik. Ne kitabı ne de senaryo-
yu okuduğu düşünülürse tüm iddia-
lannın söylentüer üzerine kurulu oldu-
ğu sonucu çıkıyor.
Her şey mükemmel gitti
"Film sonu kötü biten bir aşk öykü-
sü, sizee bu sonun sorumlusu Yaman
mı, Desideria mı yoksa araiarındaki
kapanması olanaksız farklılıklar mı?"
- Filmin konusu aşın tutku. Sonu-
nun kötü olması da bu tutkunun
aşınlığından kaynaklanıyor. Zalen ge-
rek edebiyatta gerekse sinemada tutku
öyküleri hep kötü sonuçlanır. Büyük
tutkunun sonu mutsuzdur. Bu du-
rumda Yaman bir İspanyol, Desideria
bir Türk olsaydı ya da olay Türkiye'de
değil. İspanya'da geçseydi film farklı
olabilirdi, ama son ayru olurdu.
"Türkiye'deki çaltşma kosuUarını
nasıl buldunuz?"
- Şimdiye dek her şey mükemmel
gittı. Ekipte kimse filmin çekimlerinin
bitmesini istemiyor. İşi bittiği için
İspanya'ya dönen arkadaşlanmız
oldu aramızda. onlar da nostalji ile
anıyorlar ve anlatıyorlar Türkiye'deki
günlerini.
Her şey programa uygun olarak
ilerliyor. Tüm bunlan bir kompliman
olarak söylemiyorum.
Doğan
Kuban'a'şeref
madalyası'
Kültür Servisi - Ülkemiz mi-
marlığma ve mimarlık tarihi çalı-
şmalanna önemli katkılan bulu-
nan Prof.Doğan Kuban kısa adı
A.I.A olan Amerikan Mimarlar
Enstitüsü'nün uluslararası şeref
üyeliğine seçildi. ABD'nin Los
Ajıgeles kentinde yapılan A.I.A'-
nın yıllık toplantısındaki ödül tö-
reninde Kuban'a üyeliğinden ötü-
rü 'şeref madalyası' takıldı.
1857 yılında kurulan ve Tür-
kiye'deki Mimarlar Odası'run
karşıhğı olan A.I.A şu anda 55 bin
üyeye sahip. Üyeler arasında mes-
lekle ilgili çeşitli alanlardaki hiz-
metlerinde üstün başan gösteren
mimarlar kurumunun "feUow"
üyeleri olarak seçiliyorlar ve
1994'te fellow üye sayısı 3250'yi
buluyor. FeUow üye konumun-
daki Amerikalı mimarlann oluş-
turduklan ve kısa adı F.A.I.A
olan kurum ise Amerikalı olma-
yan ve dünyanın mimarlık alam-
ndaki tamnmış temsilcilerini bu
koleje şeref üyesi olarak seçiyor.
1952 den bu yana ABD dışındaki
ülkelerden 340 kadar şeref üyesi
seçildi ve Türkiye'den seçilen ilk
şeref üyesi Prof.Doğan Kuban.
Halen İstanbul 3 Nolu Kültür
ve Tabiat Varlıklannı Koruma
Kurulu başkanlığı görevini yürü-
ten ve birkaç ay önce tTÜ'deki öğ-
retim üyeliği görevinden emekliye
aynlan Kuban'a Mimarlar Odası
lstanbul Büyükkent Şubesi de 1
Temmuz Dünya Mimarhk Gü-
nü'nde yapılacak bir törenle 'kut-
lama belgesi' sunacak.
Casablanca 2 ıçın
oyuncu seciliyor 'BirdahaCasablanca'CUMHUR CANBAZOĞLU
Türkiye'de yazla birlikte sinema se-
zonunda kendilerine yer bulamayan
birçok vasat film gösterime sürülür-
ken, ABD'de tam aksine, yaz mevsi-
minde en iddialı fılmler piyasaya
çıkıyor. Hollywood şu anda, yeni fılm-
lerine son değişiklikîeri yapıp gösteri-
me sürme telaşında. Bu fılmlerin başı-
nda. Disney'in yeni uzun metrajb çizgi
filmi The King Iion (Kral Aslan) geli-
yor. 45 milyon dolar harcanarak haa-
rlanan çizgi filmin müzikleri Erton
John'ın. Babasının yerine ormanın
krab olmaya hazırlanan minik aslanın
öyküsünü anlatan The King Lion'ın
müziklerinin toplandığı CD'den iki
milyon adet basılmış; diğer hediyelik
eşyalarla birbkte 100 milyon dolara
yakın bir pazar oluşturmak amaçlanı-
yormuş...
Lassie'nin yeni seriivenleri
The King Lion'la birlikte yılbaşı ta-
tilinde Türkiye'de gösterime girecek
bir başka film de, ünlü köpek Lassie'-
nin yeni seriivenleri. HoUyvyood'un en
sevdiği hayvan olan Lassie'nin, TV
için de bölümleri çekibyor.
Schwarzenegger 'hamile'
Sinema tarihinin en pahab yapı-
mlan hep Antold Schwarzenegger'ın
emrine sunuluyor. James Cameron'ın
yönettiği 10 milyon dolarbk True Ii-
es'da Schwarzenegger'ın yanında Ja-
mie Lee Curtis oynuyor. Yüksek mab-
yetine karşın fılmin yabuz ABD'de
300 milyon dolar hasılat getirmesi
bekleniyor. Birçok eleştirmen için kas
yığinından fazla bir anlam taşımasa da
durmadan film çevirerek adeta onlara
nispet yapıyor Schwarzenegger. Avus-
tury
r
alı sanatçı. True Lies'ın çekimleri
bitince Junior adb filmde Danny De
Vito'nun kobayı rolüne soyunacak ve
hamile kalacak. Ivan Reitman'ın yöne-
teceği filmin kadm oyuncusu da Em-
ma Tbompson olacak...
Brando, Coppola'yı kıramadı
Kristof Kolomb'dan sonra bir daha
setlere dönmeyeceğini açıklayan Mar-
lon Brando, Coppola'yı kıramavıp Don
Juan Demarco and Centerföld adb
filmle kamera karşısına geçiyor. Cop-
pola'nın yapımcıbğı, Jeremy Leven'm
da yönetmenliği yüklendiği filmde
Brando. kendisini Don Juan sanan
John Depp'i tedavi eden bir psikiyatr
rolünde
Bu ay "motor' diyen yönetmenler-
den Agnes Varda, sinemanın 100. yılı
için Marcello Mastroianni'yle çalışı-
rken (dieer oyuncular Gerard De-
pardieu \e Micfael Piccoli). Robert Alt-
man, uzun süredir üzerinde araştırma
yaptığı Mata Hari'yi çekmeye hazı-
rlanıyor. Altman'ın listesınde daha
sonra Blondie adb bir senaryo var...
Schiffer,00Tninyeni
düşmanı
007 hayranlan geçenlerde gazeteler-
de İrlandalı aktör Pierce Brosnan'ın
yeni Bond seçildiğini okudular. On ye-
dinci Bond filmi Goldeneye'de kadın
oyuncunun her zamanki gibi yine gü-
zel olmasına dikkat edıldi. Sonbahar-
da çekilecek fibnde Claudia Schiffer
baş kadın oyunculuğu yüklenecek ve
Bond kızı olmak yenne 077'nın düş-
Ezra Pound ve James Laughlin'in 'Seçilmiş Mektuplar'ı büyük ilgi görüyor
Kendine özgü görüşleriyle farkh biriydiKültür Ser\isi- Ezra Pound ve James
Laughlin'in 'Sectlmiş Mektuplar'ı
İngiltere'de yayımlandığından beri
bü>-ük ilgi görüyor.
Hiç şüphe yok ki Ezra Pound, ede-
biyat dünyasının en gizemli kişilerin-
den bir tanesiydi. Çince'den İngiüzce'-
ye yaptığı zor çevirilere hassas ve du-
yarlı bir ahenk katan, 1940'lı yıllarda
Joyce ve Hemingway gibi modernist
akıma katkıda bûlunup Roma'da Ya-
hudi aleyhtarlığı yapan faşist bir gru-
bu destekleyen ve anavatanı Ame-
rika'da on üç yıl bir akıl hastanesinde
yaşamaya mahkum edilen, kendine
özgü görüşleriyle çok farklı bir in-
sandı.
Kişisel öyküsüne bir isim verüecek
olsaydı hiç şüphesiz buna 'Bir yargmın
yozlaşma hikayesi' denirdi, çünkü
kendi doğrulanyla savaştıkça bundan
hoşlanmayanlar da olacaktı. Pound'u
delıye ceviren esas noktada fikirlerin
de özgür olamamasıydı zaten. Her-
hangi bir psikolojik rahalsızbk değil.
Pound, sözcüklerdeki müziksel tmıyı
bulmada muhteşem bir kulağa sahip,
çoğu kişinin 'ketimelerin profesörü'
olarak adlandırdığı, ancak hiçbir za-
man onlann ardındaki anlamlan, ifa-
deleri araştırmaya yanaşmayan ya da
diğer insanlann gözüyle değil de kendi
kalbiyle bulmaya çalışan bir edebi-
yatcıydı. En korkuncu da elektrikli di-
lini en fazla savaş esnasındaki yayı-
nlannda göstermesiydi.
Faşist izler taşıyan Pound'un ente-
lektüel yaşantısı, ince ve detayb bir
araşürmayı gerektiriyordu. Pobtik
açıdan bazılanna göre yanbş seçimler
yapıp 1930'larda Italya'dayken Mus-
souni taraftarhğına sürüklenmeye baş-
ladı. O günlerden bu günlere, hakkı-
nda çıkan kitaplar, biyografıler, eleşti-
riler daha çok öğrencileri veya ona
hayran olan kişiler tarafmdan şairi
kendi dünyası içinde incelemek sure-
tiyle yazıldı.
David M. Gordon'ın düzenlediği
son çalışma ise yine tarafstz olanlar-
dan. Şaırin James Laughlin'le olan
mektuplannı içeriyor. David Gordon,
yazann yaşadığı ve akıl hastanesine
kapauldığı yıllarda kendisiyle Çince'-
Ezra Pound
den İngilizce'ye çeviri çahşmalannda
bulunuyordu. Ona. kişisel olarak
yakın insanlardan bir tanesi obnasına
rağmen bu yakınbğını yazıya dönüş-
türmeyen, ancak onun secilmiş mek-
tupianna yer veren Gordon, bu eserin
sadece hayranlanna yönebk ol-
madığını vurguluyor. 1933 ve 1971
yıllan arasında geçen Pound ve La-
ughlin'in mektuplaşmalan, şairin en-
telektüel yaşantısına çok yakın bir
bakış açısı getiriyor.
İlk mektuplaşmalan Laughlin Har-
vard'da Protestan bir öğrenciyken
başlar. Pound'u aynı seviyede gidip
gelen diğer öğrenci arkadaşlanndan
daha farklı. sıradışı bulan. onun "Her
profesöriin sözlerine bağlanma! Her ga-
zete sayfasında çtkanlara da inanma!"
sözüne uyan Laughbn, sonunda kendi
yayın şirketini kurar. Eliot için Laugh-
bn, yaşamındaki mizah anlayışı olur,
ancak araiarındaki bu esprili dostluk
1935'te Pound'un ondan Mussolini -
nin Etyopya'yı işgal etmesini destek-
lemesini isteyince soğumaya başlar.
Laughlin, arkadaşının vatanındaki
konumunu belirtmek amacıyla onu,
"Kitaplarını basmayı reddediyorlar...
Çünkü sen, bir faşistsin. Gençlik, sana
olan ilgisini kaybetmek üzere. Kitap-
lannuı satmayacağuıı düşünüyorlar"
diye uyanr ve şöyle devam eder: "Bu
görüşterin yüzünden getecek birkaç yıl
senin için felaket olacak."
Önceleri Ezra Pound gibi bir Yahu-
di aleyhlan olan Laughbn, daha sonra
bu görüşünden vazgeçer. 1939'da
Pound'a yazdığı bir başka mektu-
bunda ise şöyle diyordu: "Bana göre
Yahudi aleyhtarlığı aşağılık bir şey.
Bu yüzden kendimi ona buiaştvmaya-
cağun. Seni de bu karmaşanın içinde
görmek beni ne kadar üzihor. anlata-
mam." Laughlin aynca, Pound'a
Yahudi aleyhtan hiçbir yazı yayı-
mlamayacağını da bildirmişti. Şairse
özel olarak Yahudi aleyhtan olma-
dığını. sadece bu tip gruplaşmalan
yok etmek istediğini anlatmaya
çalıştı.
Savaşın sonunda hıyanet suçun-
dan yargılanıp VVashington'da has-
taneye kaldınldığında buna adeta se-
vinen Pound, orada gerçek dünyayla
olan bağlannı yavaş yavaş koparma-
ya başladı. Bu dönemdeyse arka-
daşının skandahndan yararlanmaya
çalışan Laughbn ise onun İtalya'dan
Amerika'ya geçiş döneminde yaptığı
çabşmalan yayımlamaya çahşıyor-
du. 1958'de eski özgürlüğüne ka-
vuşan Pound, artık depresyon veses-
sizlik içinde yaşıyordu.
'Casablanca' fılminde Humphrey
Bogart ve Ingrid Bergman(yanda).
Kızı Isabella Rosselini (üstte).
manını canlandıracak...
Ünlü TV dizisi Uzay Yolu tutkun-
lanna bir \y\. bir kötü haber var.
Yapımalar, son yıllarda The Next Ge-
neratkm adıyla ekrana gelen dizi\i
sona erdirme karan alırken sinema
için yedinci Uzay Yolu fıbnine 25 mil-
yon dolar ayırdılar. David Carson'm
yöneteceği Star Trek: The Next Gene-
rarion adb filmde Kaptan Kirk rolün-
deki \Vflliam Shatner öldürülecek ve
sonraki fılmler için kadro gençleştirile-
cek. Mister Spock'ı canlandıran Leo-
nard Limoy ise rolü küçük diye filmde
rol almıyor.
\'aşı ilerlemesine karşın Angeoca
Huston. Holl>"wood'a kendisini kabul
ettirmeyi başardı.
Huston yaz sonunda, İngiliz şair
VV'iHiam Butten Yeats'in yaşamını
anlatacağı TerriUe Beauty ile
yönetmenliğe başlıyor. Sonra. Sean
Penn'in yöneteceği The Crossing Gu-
ard'da Huston sürpriz yapıp Jack Nic-
hoison'la oynayacak. Nicholson'la
aynldığından bu yana beraber oy-
nama tekliflerini geri çeviren Huston,
sonunda Penn'e olumlu yanıt verdi.
Casablanca'da 2. perde
Sinema dünyasında filmler çekili-
yor, projeler geliştiribyor, kontratlar
imzalanıyor; basın da bu gehşmeleri si-
nemaseverlere aktanyor.
Bu projeler arasında bir tanesi var
ki bütün sinema basını uzun süredir
peşinde: Casablanca. Filmin haklannı
ebnde bulunduran Wamer Bros., Se-
naristler Gerald Fetievich ve Gabrielk
Humphreys'a Casablanca 2'nin senar-
yosu için başlama emrini verdi. Filmi
kimin yöneteceği belli değil, ama
oyuncu adaylan seçildi bile. Bogard'ın
yerine Rick'i oynayacak aktör. Robert
De Niro ya da Michael Dougtas
olacak. Ingrid Bergman'ın rolüne. ona
çok benze>en kızı Isabella RosseUini,
Michelle Pfeiffer ya da Melanie
Griffith düşünülüyor...
'Sihtrüflüt'
Ayalrini'ye
çağmyoY
Kültür Servisi - Uluslararası
İstanbul Müzik Festivali'nde bu
akşam saat 19.00'da James Gahvay
flütüyle müzikseverlere zevkli
dakikalar yaşatacak. Aya İrini'de
gerçekleştirilecek konserde sanatçı-
ya piyanist Phillip Moll eşlik edecek.
Galway ve Moll, konserde Ludwig
van Beethoven, Carl Czemy,
Charles-Marie Widor, Jacques Ibert,
Nino Rota, Camille Saint-Saens,
: Claude Debussy ve Franz Dopplerın
yapıtlannı seslendirecekler.
James Gaiway klasik flüt repertu-
vannın güçlü bir yorumcusu olarak
uluslararası bir üne sahip. Belfast'ta
doğan Galway, genç yaşlardan iti-
baren üflemeb çalgılara ilgi duydu.
Eğitimine Londra'da Kraliyet mü-
zik Koleji ile Guildhall Müzik ve Ti-
yatro Okulu'nda devam etti. daha
sonra Paris Konservatuvan'nda
okudu. Müzik yaşamına Co\ent.
Garden Kraliyet Operası'nda adım
atan sanatçı 1975'te solistük kariye-
rine başladı.
Bir yıl içinde 120'den fazla konser
verdi. O zamandan beri de resitaller
vermeye. dünyanın en ünlü orkest-
ralan eşh'ğinde çalmaya. oda müziğİ
ve popüler müzik konserlerine katı-
lmaya ve ihtisas kurslan düzenleme-
ye devam ediyor. Programlannda
standart klasik repertuvarın yanı.
sıra kendisi için bestelenmiş çağdaş,
müzik yapıtlannı da yorumluyor.
Sanatçı 1991 yıbnda Londra Zirve.
Konferansı dolayısıyla Buckingham
Sarayı'ndaki müzikal eğlence ile
Berlin Duvan'nın yıkılması
nedeniyle yapılan "The WaH" kon-
seri gibi özel etkinbklere de katıldı.
Elliden fazla albümü olan
Galway'in son çıkardığı plaklar
arasında Elton John'un özellikle sa-
natçı için bestelediği Grammy ödül-
Iü "VVind Beneath My Wings". Ma-
risa Robies ile doldurduğu Mozart'-
ın Flüt ve Arp Konçertosu'nun bu-
lunduğu "Cocerto" bulunuyor.
Sanatçı doldurduğu Mozart
konçertolanndan dolayı Plak Bü-
yük Ödülü. Billboard ve Cash Box
dergilerinin "Yıhn En İyi Plağı"
ödülü ile birçok altın ve p'latin plak-
ödülü aldı. Aynca kendisine müziğe
katkılan için OBE(Order of the Bri-
tish Empire) nişanı verildi.
James Gahvay