06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24HAZİRAN1994CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Laiklik, akılcılık demektir MELtH OEVDET ANDAY C OGİTO dergisı çıktı. Descartes'in ünlü sözün- den ahnmış bir sözcük cogito, "dûşanüyonun" demek. Bir Yapı Kredi yayını. Turhan Ilgaz "Neden Cogito'* başlıklı yazısının bir yerinde şöyle diyor: "_ insaıüanmız, özeUikle de gençler, dünyaıun akıl çağı olmaktan başkâca uman olmayan bir bügiyk yaşama sürecine girdiğinin far- kındalar. Bu bilinci beslemek, yaşat- mak, sürdürmek gereklidir. öde\dir, borçtur! Cogito, bu gerekliligin, ödevin, borcun platformu olmak eregûıdedir." Ahmet CemaJ ıse, "Düşünmeye Alış- mak" başlıkh giriş yazısında, "Cogito, bir düşünce dergisi niteliğiyle ülkemizin Iginç bir döneminde yaym hajaüna baş- hyor. Düşünme eyleminin artık çok azuvlıkta kalması, eğitimin neredeyse bütünüyle düşündürtmeme amacma yöneliküği, özgün düşünce üretiminin hemen hiçbir alanda talep edilmemesi, bu dönemi belirieyen başlıca özeüikler arasında sayüabilir" diyor. Beni çok sevindiren Cogito, ilk sayı- sını laiklik ağırlıkh yazılara ayırmış. Yararlanarak, düşünerek, kimi tümce- lerinin aitmı çızerek okudum bu yazı- lan. "Laiklikyada Bu Dünyayi YaşayabU- mek" başlıkh yazısını Mehmet Ali Kı- hçbay şöyle bitiriyor: "Türldye örneginde bu konuda olma- sı gerekenteri şu şekilde şematize etmek miimkündür: 1. Din küresinin kendi kısmiligine geri çekilmesi için; a) Diyanet Işleri'nin lağvedilmesi, b) dinsel konuların düzenlenmesi- nin cemaatlere bırakılması, c) taer tür din okulunun kurulma ve işletilmesi işinin cemaatlere bıra- kılması, kamusal sektörün bu alan- dan çekilmesi, d) din adamı kadrolarının lağve- dilmesi ve din adamlarının ücret ve diğer ihtiyaçlannın cemaatler tara- fından karşılanması, e) tarihi ve mimari özeiliği olanla- n dışında, tüm dinsel binalann ce- maatlere devri ve buralara ayrılmış ödeneklerin iptali, f) kimlik cüzdanianndaki 'dini' ve 'mezhebi' hanelerinin kaldınlması, g) Milli Eğitim'de din derslerinin kaldınlması." "tslam ve Modern Zamanlarda Din-Devlet tlişkisi" başlıkh yazısında Ali Bulaç, Batı'da bu ilişkinin üç kılise karşısında aldığı değişik biçimleri, özetle, şöyle inceliyor: "1- Teokratik model: Bunun tarihte- Id somut pratiği Baü Roma Kilisesi ta- rihinde gözlenir. Dolayısiyle son tahlil- de Hıristnanlığın Katolik mezhebine özgü bir model olduğunu söylemek ye- rinde olur. Buna göre kişinin maddi ihtiyaçla- rını siyasal iktidar, yani devlet karşı- byorsa, manevi ihtiyaçlarını karşıla- yan ve ruhuna cevap veren aygıt da kilisedir. Devlet insanların bedenle- rine, kilise ruhlarına hükmeder. Ruhlann bedenlere üstün olması gi- bi, kilise de devlete üstündür. Öyley- se devlet dine tâbi olmak zorundadır. tşte bu teolojik yaklaşım teokrasi- yi şekillendirmiştir." tkinci modele geçtiğinde şöyle diyor yazar: "2- Bizajıtinist model: Bu model, Do- ğu Roma Kilisesi'nin Ortodoks mezhe- bi çerçevesinde ortaya çıkan modekür. Bu modelde din-devlet ilişkisini düzen- leyen şekil, Katolikligin tam aksi bir is- tikametle dini devlete tâbi kılrruşür. Bizans pratiğinde din devlete bağ- lıdır. Patrik. imparatorun dünyevi ik- tidarını ve siyasi kararlarını destek- ler." Şimdi geliyoruz üçüncü modele: "3. Laik model: Protestan mezhebi- nin tarihsel pratiğinde ortaya çıkan bu modelde ild alan ve Ud iktidar fikri te- mel hareket noktası ahnarak din ile dev- letin arası kesin ve kalm çizgUerleaynl- rruştır. Katolikligin teokrasisine karşı baş- kaldıran Protestan din bilginleri ve laikler, ldlisenin haksız tahakkümle- rine karşı büyük mücadeleler verdi- ler. Laiklere göre Tann ve Sezar'ın haklan bırbirinden aynlmalıdır." Niyazi Öktem, "Dinler ve Laiklik" başlıİdı yazısının "tslam ve Laiklik-Öz- güriükçülük" bölümünde şöyle diyor: "tslam düşüncesi içinde de tutucu- luk-özgürlükçülük Udlemi her zaman gündemdedir. Ne yaak ki,genelde tutu- cu egUımler ağırük kazanmışör. Bu ne- denle ülkemizde uzman obnayan Idşikr kolaylıkla tslamın tümüylelaikügeerve- rişsiz bir din olduğıuıu iddia ederler. Oysa Sünni kesimde tutuculuğu 'cebnye' akımı, ilericiüği de 'mutezi- le' temsil ermektedir. Türk toplumu- nun çoğunluğunun bağlı olduğu 'Ehl- i sünnet' ise iki akım arasında 'orta yolu' izler." Şimdi bu üç akıma kısaca bir göz ata- lım: " YazgKi düşünceyi dik getiren cebri- ye yandaşlanna göre, her şey Tann ira- desi tara&ıdan belirienmiştir. Tann her şeyin yaratjcısıdır ve her şeyi yönetir. Özgür insan iradesinden veözgür seçiş- lerden söz etmek olanaksızdır. Tann, 'iyi kullannı' yaratır, onlan cennete gönderir; 'kötüler ve kötülük' ibret ol- sun diye mevcuttur, Tann her an, her yerde bu dünyanın işlerine müdahale eder; insanoğlunun kendini bu yazgıya bırakmasından başka seçeneği yoktur." Ya mutezile? "Cebriyenin tam karşısında olan akım'mutezile'dir.Mııtezik tslam akıl- ahğını temsil eder. Mutezile yandaşla- nna göre Tann evrenin yaratıcısıdır. Tann maddeyi yarattığı dbi manevi kavramlan da yaratmışür. Iyi-kötü, gü- zel-çirldn, doğru-yanuş, Tann iradesi- nin eseridir. tnsan, kitaplardaki iyi kav- ramına uygun bir yaşam sûrmelidir. trade ve bilinç sahibi olan insan, iyi ve kötü arasında tercihler yapacak, iyiyi seçerse cennetk ödüUendirüecek, kötü- yü seçerse cehennem azabı onu bekleye- cektir. Tann, insan seçişlerine müdaha- leetmez. Eğer müdahale etseydi onu so- nımlu rutamazdı. İnsan özgiirdür, çün- kü sorumhıdur. Mutezilenin devlet anlayışı da öz- güıiükçü doğrultudadır. Ozgürlükçü olması, laik devlet sistemine olanak sağlar. Tann evrenin temelidir, ama insan yaşamına karışmadığı gibi dev- letin işleyiş biçimine de kanşmaz.' Şimdi geldik üçüncü görüşe. "EhH sünnet ise cebriye \v mutezile arasında bir yol izlemektedir. O da akıl- cı ve bireysel sorumluluğa dayalı bir tu- tumu benimsemiştir. Ozgürlükçü ve kanşmayan, ama her şevin yaratıcısı olan Tann anla- yışı, ıslamın altın çağında yaygın bir felsefeydi. Zamanla devlet gücünün pekiştirilmesi güdüsüyle insanlara her şeye karışan Tann düşüncesi tel- kin edilmiş ve halifenin de Tanrı'nın vekili olarak durumun gözleyicisi ve uygulayıcısı olduğu sövlenmiştir. Bu anlayış içinde laik devletten söz et- mek kuşkusuz olanaksızdır.''' Yazar, incelemesinin sonlanna doğ- ru diyor ki: "Laiklik, Ban demokrasflerinin, do- layısiyleb'tzim de temel ilketerimizin ba- şında gelmektedir, ama unutma>alım Id kökeni rasyonatizm*, akıkıuğa dayan- maktadır." ARADABIR YAVUZ GOR EmeUiElçi Atalapımm İyi TanıyalımOsman Bey, Şeyh Edebali'nin kızı Bal Hatun'la evlen- di, ama ondan sonra gelenler, yerii kızlara peK iltrtat etme- diler. Ortian Gazi, Rum kızı 'Lülüfer Hatun'la, 1. Murat, Sırp kadını ile evlenditer. Daha sonrakıler de bir ikisı hariç, Tuna'nın, Sava'nın, Drina'nın, Dinyeper'in ya da Terek ır- mağının 'öbür yakası'ntian aldıkları kızlarta sürdürdüler 'Âli Osman' soyunu... 'Osmanlı'da Batı'ya yayılmak, Batı'ya uzanmak, Batı'yı yakalamak tutkusu vardı. Başkenti Bursa'dan Edirne'ye niçin taşıdılar dersiniz? Çok kez 'Kızıl Elma'ya el koymak düşü içindeyditer. Şark hükümdartan içinde, 'Rum (Roma) Sultanı' diye ge- çerdi adlan. Bu deyimin anlamı "Batı 'daki Su/tan" demek- tir. Fatih Sultan Mehmet'in, o dönemdeki Papa ile yazış- malan bulundu Vatıkan arşivlerinde... Bellini'yi, Istanbul'a davetedip portresini yaptırdı. Musevileri ve Ermenileri Is- tanbul'a yerieştirdi. Daha başka ilerici işler yapmayı dü- şündüğü, ama belirli çevrelerin karşı koyması ile bir yer- de durmak zorunda kaldığı söylenir. Ne olursa olsun, duraklamalar da olmasına karşın hiç- bir güç, 'Osmanlı'y\ Batı'ya bakmaktan alıkoyamamıştır. Sona doğru, III. Selim, Rusçuk Âyanı ile birlikte 'Yeniçe- ri Ocağı'n tasfiye etmeye çalıştı.Şehit oldu... Annesi Fransız olan II. Mahmut, bu işi tamamladı. Av- rupa kılıklı ordu kurdu, donattı ve tıbbiyeyi açtı. Abdülmecit, Tanzimat'\ ilan edip tuğrasmı bastı. Do- nizetti'yi getirdi. Ona 'Osmanlı' üniforması giydirdi. Paşa unvanı verdi. Mehter takımı bir yana konulup, 'Mızıka-yı Humayun', 'lcra-yı Ahenk'e başladı. Sarayda balolar ve- rildi. Operet ve operalar sahnelendi. Abdülaziz, 'Osmanlı' hükün,^an olarak, Avrupa'yı zi- yaret eden ilk hükümdar oldu. Abdülhamrt, bilim gelişsin, aydınlar yetişsin diye mül- kiye, mühendislik vb. yüksekögrenim okullan açtırdı. Av- rupa'ya, öğrenciler gönderdi. Orduyu, donanmayı, jan- darmayı düzeltmek için Almanya'dan, Ingiltere'den, Fran- sa'dan uzmanlar getirtildı; Fizan Çölü'nden değil... • • • Yavuz Selim'den başlayarak son halife Abdülmecit Efendi'ye kadar, yaklaşık 500 yıl, 'Islamın Halifesi' olan 'Osmanlı' hükümdarlan, başında butunduklan dinin, iler- leme ile aydınlanma ile gelişme ile çelişki içinde olmadı- ğını bildiklerini kanrtlamışlardır, davranış ve tutumları ile... Bu, "Batı'dan yararlanma' kalıtı (mirası) 'Osmanlı'üan 'Cumhuriyet'e geçmiştir. • • • Son zamanlarda, bu 'Osmanlı-Türk geleneği'ne karşıt bazı sözler ve davranışlar izlenmekte... 1299 yılından bugüne kadar gelip geçmiş her şeyin bir 'heresy' (sapıklık) oldugunu düşünüyoriar galiba... 'Os- man//'nın ve 'Cumhuriyet'\n, dünya ve din anlayışında ya- tan, ona güç veren, Hacı Bektaş gibi, Mevlana gibi dü- şünürlerin ürünü olan Anadolu-Türk-lslam görüşünü de dışladıklan kesindir. Batı'yı yasaklıyoriar. Kuzey zaten hep kapalı... Kala kala 'yenilik' diye ülkeyi ve toplumu ya 'Doğu'ya ya da 'Güney'e yöneltmek eğilimleri izleniyor. Bu düşün- ce ve eylem türü, eskilerin 'llm-i Simya' dedikleri ve türtü değişikelementlerden altın üretmeyi amaçlayan ütopikbir uöraşı ile eşdeğerdir. ınsanlann uzayda dolaştıklan, bilgisayarlann işleri yönet- tiği bu tarih sürecinde ya çağ trenini yakalarsın yahut, gi- şesi kapalı karanlık tstasyonlarda bir daha gelmeyecek olan trenleri bekler durursun... Tütüncülüğümüzde olumsuz gelişmeler Dövizdeki fiyat hareketleri, ihracatçı tüccann kânnı, tüm masraflar, faiz ve fireler düşüldükten sonra %200'lere çıkaracaktır. Bu göstermelik fiyatlarnada bir yandan dışsatımcı kân gözetilmiş, öte yandan Türk tütüncülüğünün bitirilmesinde bir aşama daha gerçekleştirilmiştir. TURHAN M.ARAL Ekicilerimiz için bu piyasalar da büyük boyutlarda düşkınklığına neden olmuştur. Olağan koşullarda 60-65 bin liraya ulaş- ması gereken ortalama fıyatlar, 40-45 lira- da kalmıştır. Bu sonuç, "müdahale flyatla- n, hedeffiyat,prim vh." savlarla gizlenme- ye çalışılan çarpık melcanizmadan kaynak- lanmıştır. Ödemeler ise ancak %40-50 do- layındadır. Oysa dövizdeki fiyat hareketle- ri, ihracatçı tüccann kânnı, tüm masraflar, faiz ve fireler düşüldükten sonra %200'le- re çıkaracaktır. Bu göstermelik fiyatlamada bir yandan dışsatımcı kân gözetilmiş, öte yandan Türk tütüncülüğünün bitirilmesinde bir aşama daha gerçekleştirilmiştir. Daha önce de belirtmiştik: Tütünün değerlendiril- mesinde (AG) oranmm baz alınması kesin- likle tek yönlüdür ve yanıltıcıdır. Tüketimi aşan üretim, ülke ekonomisi için önemli bir olumsuzluktur. Tütün üreti- minin öteki ülkelerde olduğu gibi disipline edilmesi kaçınılmazdır. Ne var ki üretim fazlalığının genelleştirilerek, tüm ülkede kı- sıtlamanın eşit oranlarda ele alınması yan- lıştır. Son 10 yılın üretim yapısı incelendi- ğinde görülür ki, ülkemizdeki sorunun te- melinde dışsatım şansı hiç olmayan Doğu ve Güneydoğu tütünleri yer almaktadır. Yıllık ortalama üretim 30 milyon kilodan, 1990 yılında 70 milyon, 1993 yılında da 93 mil- yon kiloya tırmanmıştır. Oysa yıllık iç tüke- tim, 25-30 milyon kilodur. Feodal düzenin egemen olduğu bölgedeki bu artış, büyük çogunlugu topraksız ya da az topraklı üre- tici ekonomisine katkı yerine 'aga'lann var- sıllığına güç katmakta, bir bölümü de çeşit- li yollardan bölücü terörörgütüne akmakta- dır. Alan kısıtlaması ya da devlet eliyle mik- tar belirieyen kota uygulamasının, üretimin dengelenmesinde başan şansı ya çok sınır- lı ya da hiç yoktur. ABD'de üretimden pa- zarlamaya, tüm işlemlerin yüriitülmesi ve denetiminde tütün üreticilerinin örgütlendi- ği (Tütün tanm satış kooperatifleri) yetkili- dir. Bu kuruluşlann salt özlük ve mali işlem- leri Tanm Bakanlığı'nın denetimindedir. Ülkemizde de bu düzenin girişimi yapılmış, 25 Aralık 1969 gün ve 1196 sayılı yasa çı- kanlarak bu yasanın gereği düzenlenen (ana sözleşme) 21 Temmuz 1974 gün 14601 sa- yılı Resmi Gazete'de yayımlandığı halde aradan geçen 20 yıla karşın, etkin güçlerin engellemesi ile bugüne değin uygulamaya geçilmemiştır. Nedeni, tütün ıhracatının çe- kici kânnın bu birliklere kalması ve öte yan- dan da kooperatiflerde örgütlenmiş üretici- lerin, siyasal etkınliğe sahip olma kaygısı- dır. Olgu, bu kez de benzer göriiş doğrultu- sunda devlet denetimine verilmiştir. Oysa kota düzeninin mimarlığma soyunanlann düzenin işletilme ve denetimini Tekel'e ver- meleri onlann bu konuda iyiniyet ve içten- likten yoksun olduklannı kanıtlamaktadır. 1994 üretimini de kapsamak üzere çıkanlan 8.10.1993 gün ve 93/4988 sayılı Bakanlar Kurulu kararnamesi yüriirlüğe ginnişken, uygulama, 27 Mart 1994'te yapılan yerel seçimlerin oy kaygısıyla bir yıl müddetle askıya alınabilmiştir. Bu erteleme de konu- ya yaklaşımın ciddiyet göstergesidir. Aslında hükümet 'zengin severterin' gö- rüş koşutundadır ve "Perşembenin gelişini çarşambadan" hazırlamıştır. Türk rütüncü- lüğünü yönlendirmeye yetkilendirilmiş ba- kan, yabancı kökenli ihracatçı bir firma ko- misyonculuğundan gelmiştir. Genel müdür ve önyargılı yardımcısı, konuya yabancı bü- rokratlardır. Meslekı kimlıginden kaynakla- nan imajı kullanma ve siyasal ortama uyum sağlamada başanlı bir tütün ekspen de özel kesimde bir süre şansını deneyip yetiştiği ocağa dönebilme becerisini gösterdikten sonra konunun üst düzey teknik yönetimi- ne getirilmiştir. Tekel bu kadroyla Türk tü- tüncülüğünü çökertip bitirme yolundadır. Öte yandan Saym Bakan'ın bir bölüm üre- tici tütünlerinin değerinden fazla fiyatla sa- tın alınması için eksperlere baskı yaptığı ba- sında aynntısıyla yer almış ve bu durum kendi siyasal geleceğiyle ilgili yorumlara neden olmuştur. Gerek ülke tütüncülüğü- nün yönetımine egemen anlayış ve gerekse yetkilenn kişisel çıkarlar için kullanılma eğiliminin genelde neden olacağı, gideril- mesi güç yitirimlere tavır almayı, meslek onuru sayan tütün eksperlerine yönetimden sert tepkı gelmiştir. Önce kurumsal emek- lilikle tasfiye edilmişler, yargı yoluyla gö- reve dönenler ise yönetsel İcadrolar yerine sı- radan görevlerde yetkisiz bırakılmışlardır. Bununla yetinilmemiş, özel amaçla düzen- lenen 'Tekel Personelinin Yer ve Görev De- ğiştirme Suretiyle Atanmalanna llışkin Yö- netmelik'le Türkiye'de tütüncülüğün kariyer sahibi değerli eleman kesimi, tümüyle ikın- ci plana itilmek istenmiştir. Sosyal Demokrat ve Demokratik Sol Güçlerin BÜTÜNLEŞME KURULTAYI'NA DOĞRU BmnBotja UiJO- B l T l \ L E ; X E I» Ecucı Ofaa 8»u» l u ı M Eıkı İVMIT B4M,o, ı HP Fmı *Mm I n I I I » I l T M U ' H l ( R T l k B [ R D l - M l 1OMÎTEN Dr K HBTIÎİJACIH» T«iı« \mrlu ^« <*•*. •1» l K V l l ı » ' N t H t 1) I \ F H F D ( I I 1 [ L I I « I l t I 26 H.UİR.\N Paıar Saat: MM SHER.4T0.N OTEL İSTA.NBLL H<Rl LVK k-nuiUni'n :'\^' \* \ M l • V V R I I «! 1) F t » k R V •> I VI | V'MTVN Mo«»>*u. FVı». 1IRIUR B I I I - .pl..d,rrl. BİLGI İÇİN SEKRETERU: İST^NBIL Tel: 021Î-2T4 29 42 Fıks: 0212-274 29 « *>KAP * Tel: 0312- İ3I1 83 .17 h.k,. ılil.»- J32 16 ım İZMİH Ttl: «23:- r.2 !2 12 F>k< H232- »22 U 72 MARMARİSTE UCUZTATİL Tam Pansiyon 270.000.-TL Ülkemizin cennet turizm beldelerinden Marmaris 'te deniz, güneş \eyemyeşilorman si:leri beklivor. DİLEYENE 4 AY TAKSİTLE Bu fiyatlar 17 Haziran-1 Temmuz tarıhlerı arasında gecerlıdir. AYRINTIU BİLGİ VE REZERVASYON Merkez:KızıhrmakSokak21/4Bakanlıklar-ANKARA Tel:0-312^250325-4181061-4256879Faks:4256124 Izmlr Şehit Nevres Bulvarı No 26/4 Alsancak-İZMİR Tel: 0-232-48441 92-42569 28 lstanbul:AvniDilligilSok 12/4Gayrettepe-lSTANBUL Tel: 0-212-288 54 66 Tesi8ler:ZıraatçılerDinlenmeTesislerı AktasMevkii Marmaris-MUĞLA Tel: 0-252-41312 23 (3 Hat) Cumhuriyet Kitap Kulübü Adapazarı Temsilciliği BARIŞ KİTAPEVI ve CHP İL ÖRGÜTÜ İşbirliğiyle SOYLESI VE IMZA GUNU 25 Haziran Cumartesi(yarın) ISMAIL CEM Konu:ÖZELLEŞTİRME NEDİR? Yer:Baltürk OtelAdapazarı Saat:1330 ACELESATILIK YAZLIK Yalova Aydın 1 Sitesi'nde 1 oda 1 salon, möblelı.beyazeşyalı (750 milyon TL) Teteton: (0216)82140 71 Garanti Bankası Karşıyaka Şubesi 124837 no'lu, 62009386 hesap no'lu, 6.000.000 TL. (altımilyon TL.)tutarmdaçektarafımızdanzayiedilmiştir. HESMAKBÜROMAK.A.Ş. KADIKÖY 2. SULH HÜKUK HÂKİMLİĞİ IW| 71 Vasıvetname Kadıkö> Rasımpaşa Kırkahve Sokak No 14adrc»ınde ıkamet et- mekte ıken \efat eden murıs A\}c İnpındr'ın \asi\elnameMnc hâV.ım- lıkçe el konulmuş olup. adı gcçenın mırabvılan \e musalevhın adresı tespıt edilemedığınden ılanen teblığ >apılmış \e Kadıkö> I Noter- liği'nce lanzım edilen 13 Kasım 1958 tanh \e 16669 ~.a\ılı vaM\etna- megereğınce Müsale\h Avhan Erenman'a mırasçılık belgCM \cnlme- sıne karar %erılmış \e mahkememizden \enlen 16 12 1993 uırıh \e 1991 '7|e'asl993 198 karar sa>ılı ılam Hj/ıne vekılı \\ Tulın D.ır- can tararından 30.3 1994 tarıhlı dılekccsı ile lem>ı/ cımış nlmakla musalevh Avhan Ereman'a tem>ızdılekçeM ieWığ\ennckaım olmak üzere ılanen teblığ olunur. 8 4 1994 Basın 29415 PENCERE Aydınlanma Karşısında Kilise ve Cami 'Cogito' üç aylık 'düşünce dergisi'. Yapı ve Kredi Ya- yınlan'ndan. Derginin son sayısı 'laiklik' konusuna aynlmış. Yazarlar yelpazesi geniş. 'Aydınlanmacı' olan da var, ol- mayan da. Fener Patriği de var, Vatikan'ın sözcüsü de. Laiklik, benzeri bütün kavramlar gibi zaman ve mekâ- na göre degişip içerik kazandığından, girdisiyle çıktısıyla özümsenmesi kolay değil!.. Ancak laikliğin, 'Aydınlanma' ve 'demokrasi' ile yapışık kardeş olduğu kimsenin karşı çıkamayacağı bir gerçek!.. • Dergide 'Laisizme Katolik Bir Bakış' adlı yazıyı okurken kimi satıriarın altını çızmek gereğini duydum. 'Dinlerarası Diyalog Papalık Konsülü' Thomas Michel, kilisenin 'Ay- dın/anma'ya tümüyle karşı çıkarak yaşayamayacağını di- le getiriyor. Temelde Hıristiyanlığın mantığını kullanarak la- isizme çatmakla birlikte, 'Aydınlanma'y\ saptırmadan ta- nımlıyor... Katolik yazar diyor ki: "Modern laikleşme, köklerini 18'inci Yüzyıldaki Aydın- lanma Çağı'nda bulur. özellikle önemliolan 'Aydınlanma' düşünürü Alman Immanuel Kant'r/r. Kant, Hıristiyan inancına sahip olmasına karşın insanın bilimsel potansi- yelinin geniş ufuklannı kurumsal dinin dar dünyasıyla kar- şılaştırarak başka düşünürteri etkiledi, laik görüş halk kit- lelerinin kafasma yerleşmeye başladı. Bu görüş insan- merkezcibirevreniyüceltti. 'Aydınlanma felsefesi' bir so- runun ancak bilimsel çalışma ile aydınlatılabileceği göriı- şü yanında yer alır. Ortaçağ anlayışına göre tüm gerçek, inançtı. Inanç kesindi ve sorgulanamazdı. 'Aydınlanma 1 süreci modernleşmeyle özdeşleştirilir. Laikleşmiş modern toplumun başlıca iki özeiliği, çoğulculuk ve bireyciliktir." Peki Hıristiyanların 'Aydınlanma değerleri'ne karşı tu- tumları neolmalıdır?.. Katolik yazar bu konuda çeşitli akımları sayıp döktük- ten sonra beliriiyor: Günümüzde Katolik Kilisesi, toplumsal değişmeyi ve modern yaşam değerlerini reddeden katı dinsel görüş- lerle, laik düşünceleri sorgulamaksızın destekleyen 'din- sel liberalizm' arasında bir orta yolu izliyor. Laikleşmemo- dern toplumlara o/um/u değerler getirmiştir. * Batı'da 'Aydınlanma' süreci geçmiş yüzyıllarda kanlı kavgalarla yaşandı... Doğu'dayaşanıyor... 'Kemalizm', 'Aydınlanma'nın Anadolu'daki adıdır; laik 'Cumhuriyet Devrimi, 'Aydınlanma' yolunda kurulan bir devlet düzenine dönüşmüştür. Olaya bu açıdan baktığımızda işin içine insanlık tarihi- nin geniş açısı girer. Günlük siyasetlerin, vıdı vıdı davala- nn, siyasal iktidar çatışmaiarının, muhalefet-iktidar itiş- melerinin, koltuk hırslarının, politika kulislerinin, yüzeysel özgürlük tartışmalarınm aldatıcı görüntüleri ötesinden bir ufukla yakın geçmişe yaklaşmadan, içinde yaşadığımız or- manı göremeyip ağaçlara takılınz. Felsefe tarihinde 'Aydınlanma', insan aklının ışımasıdır. Batı'da yaşanan devrimin, büyük fikir hareketi niteliğiyle Türkiye'ye yansıması, dar siyaset bağlamına sığamaya- cak bir tarihsel olaydır. 'Kemalist Devrim'\r\ günlük siya- setleri, zorlamalan, ekonomide aldığı kararlar, Kurtuluş Savaşı'ndaki uygulamaları, 'Cumhuriyet Devr/m/'ndeki zorlamaları, yukardan aşağıya baskıları, aşağıdan yukan- ya halkın özlemlerini değerlendirmekteki önsezileri, iktida- nn iç çelişkileri, kişilerin bu süreçteki kavgalan, 'Aydınlan- ma'ya karşı çıkanların etkisizleştirilmesı tek tek ele alındı- ğı zaman bir yalanı şişirebilecek aldanışlardan öteye ge- çemez. Ancak felsefi içeriğiyle değerlendırildiği zaman 'Kema- list Devrim'\r\ anlamı yerlı yerine konabilir. • Batı'da Katolik Kilisesi bile 'Aydınlanma'y\ özündeki de- ğeriyle tartabiliyor. Türkiye'de camı, daha bu yola gırebıl- miş değildir; zamana gereksınme var. Katolik Kilisesi, 'katı dinsel görüşler' ile 'dinsel libera- lizm' arasında bir orta yolu tutuyor. Türkiye'de Alevilerie Anadolu Sünnileri, laikliğe yatkın ve Aydınlanma'ya dönüktürler; ama, şerıatçıların bağnaz sıyasetleri yüzün- den ülke çok acı çekecektir. MEHMET SALİH TERZİ (23.9.1959-....) ANMA Sevgili eşim, yokluğunun ilk yılında SEVGİYLE, SAYGIYLA, HASRETLE NURŞEN AYDOCAN TERZİ Yargıtav Hâkimliği'nden emekli. değerli varlığımız, sevecen insan ALİRIZAÖNDER Ankara'da yaşama gözlerini jiimdu. Cenazesi cuma günü(bugün) 11.30'da Yargıtav önündeki törenden sonra Kocatepe Camisi"nde kılınacak öğle namazmdan sonra Karşıyaka Gömütlüğü'nde toprağa verilecektir. AİLESİ İİiİBHliii'Mdiıetretasi TURAN DURSUN KUR'AN ANSİKLOPEDİSİ &rr»Cı hamjr bez "iltit ve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle