23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN1994 CUMARTESİ 14 KULTUR 'Parlat BirShakespeare'SEVGİSANLI "Parlat Bir Shakespeare Söyle mısralar Döktür bir Shakespeare Kadınlan tavlarsın." Shakespeare'in "Hırçm Kız", "Taming of the Shrew" adlı oyununa dayanan "Öp Beni, Kate" dünyanın dört bir bucağüıda başanyla oynandı. Bu müzıkal nerede oynanırsa oynansın en çok tutulan sahnelerden biri, iki gangsterin şarkı söyleyip dans ederek 'şaüierin şairi'ne övgüler yağdırmalandır. Bu iki gangsterin Sing Sing Ce- zaevi'nin kitaplığında Hamlet'ten Troiius ve Cressida'ya. Kunı Gürültü'den Antonius ve Kleo- patra'ya kadar devirmedik kitap bırakmadı- kJannj öğreniriz. Todd Bolender, ülkemizde ilk kez "Öp Beni, Kate"ı sahneye koyarken gangsterleri oynayan Semih Sergen ile Savaş Başar için özel bir çalı- şma programı uygulamışü. Her sabah saat se- kizle dokuz arası step ya da tap' dansı öğrenir- lerdi. Evet, çalışmalar saat sekızde başlar, gece yirmi ikiye bazen yirmi dörde kadar sürerdi. Böyle çalışıhrdı o gûnlerde. Semih Sergen'in saçlan kuzgun kanadı ren- gindeydi. Şimdi apak olmuş, ama sahne tutkusu da Shakespeare hayranlığı da hiç eksilmemiş. "Bütün dünya bir sahne" ise Shakespeare de bu dünyanın hükümdandır. Bir zamanlar Bü- yük Britanya'dan, "Güneşin üstünde hiç bat- madığı imparatorluk" diye söz edilirdi. Güneş. bu imparatorluğun üstünde de er geç batacaktı. Ge] gelelim Kraliçe I. Elizabeth'in çağdaşı olan bir oyun yazan, hükümdarbğını bütün görke- miyle sürdürüyor. Adına okullar kuruluyor, fes- tivaller düzenleniyor, tıyatrolar acılıyor. Büyük Britanya, hep almasıru bilirdi oysa bü- yük yazar yapıtJannı dünyanın yetmiş iki mille- tine bağışlamıştır. Hem de dört yüz yıh aşkın bir süredir bir kuruşluk telif hakkı talep etmiyor. Bir oyununu Shakespeare'i onurlandıracak biçimde oynamak büyük çaba. büyük emek is- ter. Böyle bir oyunla tumeye çıkmak daha da zordur. "Parlat Bir Shakespeare"le Semih Ser- B»ır oyununu Shakespeare'i onurlandıracak biçimde oynamak büyük çaba, büyük emek ister. Böyle bir oyunla turneye çıkmak daha da zordur. "Parlat Bir Shakespeare"le Semih Sergen, bize Shakespeare oyunlanndan bir kolaj sunuyor. Bu gösterimin üniversitelerde, liselerde, çeşitli öğretim kurumlannda tekrarlanması belki de en olumlu yanı. On beş-yirmi kişilik bir kadro 'seyyar bir kumpanya' gibi o kent senin, bu kent benim dolaşıp duruyor. gen, bize Shakespeare oyunlanndan bir kolaj sunuyor. Bu gösterimin üniversitelerde, liseler- de, çeşitli öğretim kunımlannda tekrarlanması belki de en olumlu yanı On beş-yirmi kişilik bir kadro *seyyar bir kumpanya' gıbi o kent senin, bu kent benim dolaşıp duruyor. Shakespeare'i parlatan nedır? Konulannın akıcılığı mı, sahnelerinin dramatik etkısi mi. dili- nin büyüsü mü? Bir 'potpuri'de bunlann hiçbiri- ni bulamazsınız. Hele anadilinde ovnanmıvorsa dil, büyüsünü yiurmıştir. Ama oyunlardan kisa bölümler ızlerken bile oyuncu. kişilerin hakkını verebıliyorsa şunu algılarsmız: Şu hiçbir kalıba girmeyen, şu kabına sığama- yan, şu yazanndan bıle özgür insanlar yaşıyor. "Btçağınızla dürtseniz kanunız akmaz mı" diye sorabilirler sıze. Sergenler ailece bu seferberliğe katıbyorlar. Semih. Ümit, Burak ve Pamela Sergen. Aipay İzbırak ile Tank Üniûoğlu da eski silahşörlerden. Eski dostlann çocuklannı sahnede görmek he- yecan verici. Asuman Korad'ın oğlu Kağan Ko- rad müzikleri haarlamış. Şarkılara gitarla eşlik ediyor. Şahap Sayılgan'ı görüp de babasını, Ac- lan Sayılgan'ı anmamak mümkün mü? "Batı Yakası Hikayesi"nden şarkılar, Proko- fiyeFin "Romeo ile Juliet" balesinden danslar, bu gösterime ayn bir ses, ayn bir renk kaüyor. "Bütün dünya bir sahne" olduğu sürece Sha- kespeare'in üstünde güneş hiç batmayacak. En büyük tutkusu sinema Sabahattin Ali Kültür Etkinlikleri üüsürüyor Kültür Servisi - Sabahattin AJı Kültür Günleri çeşitli etkin- liklerle sürüyor. Kültür Ba- kanlığı'ıun katkılanyla gerçek- leşen kültür günlerine Amerika ve Kanada'dan da konuklar katılıyor. Geçen pazartesı gunü Hüse- yin Göcek-İsmail Gümüş karma fesım sergisiyle başlayan etkin- likler cumartesı günü yapılacak "Demokrasi ve Laiklik " pane- liyle sürecek Toktamış Ateş, Oral Çalışlar, Öner Yağcı ve Konur Ertop'un katıldjğı panel- de geçen yıl Mehmet Başaran'a verilen "Sabahattin An" Kültür Günleri Onur Ödülü" bu yıl öner Yağcı'ya venlecek. Istasyon Gar Parkı'nda 14.30'- da başlayacak. Panel öncesi Is- mail Gümüş, öner Yağcı, Tok- tamış Ateş, Şakir Keçeli, Musa Uysal, Abdullah Nefes. Konur Ertop, Süreyya Eryaşar, Necdet Tezcan, Hasan Akarsu kitap- lannı imzalayacaklar ve okurla sohbet edecekler. Aynı gün 20.30'da Isa Çe- lik'in "Yitirdiğimiz Edebiyat Değerleri" konulu dia gösterisi eşliğinde "dost yemeğf' yene- cek. Aynca Hüseyin Aydın halk türküleri ve nefesler söyle- yeoek şairler şiirlerini okuya- caklar. Sabahattin Ali Kültür Günleri pazar günü düzenlene- cek piknıkle sona erecek. 1994Dünya MüzikGünü Kültür Servisi - Dünya Mü- zik Günü, başkentte bu yıl da değişik etkinliklerle kutlana- cak. Ankara'daki Fransız Kül- tür Merkezi, Fransa Kültür ve Eğitim Bakanı Jack Lang ta- rafindan önerilen ve 1982 yılından bu yana 21 haziranda kutlanan Dünya Müzik Günü dolayısıyla, iki gün sürecek et- Hnlikler düzenledi. Çankaya Belediyesi tarafından da des- teklenen 1994 Dünya Müzik Günü etkinlikleri, Ankara Fransız Kültür Merkezi Salo- nu'ndagerçekleştirilecek. • Bugün 15.00'te başlayacak programda ODTÜ Çağdaş. Dans Topluluğu, Gülüm Pek- can Dans Topluluğu ve Dra- matik Dans Topluluğu'nun gösterileriyle oda korosu, caz konseri, Kids Fram Young Pals dinletisi izlenebilecek. 19 haziranda da, HÜ Devlet Kon- servatuvan öğrencileri ikı bö- lüraden oluşacak klasik müzik konseri sunacaklar. Aynı gün, Zanima Zafarova'nın piyano resitali ile Bilkent Uluslararası Akademik Oda Orkestraa din- letileri gerçekleştirilecek. Kültür Servisi - Yaşamını yıl- lardır Londra'da sürdüren ünlü Amerikalı ressam R.B. Kitaj'ın genış kapsamlı bir retrospektıfi, Londra'daki Tate Galensi'nde yaz sezonu boyunca sanat izle- yicisine kendini hep yenileyen, bir eleştimıenin "yaşayan en iyi çizer" olarak nitelendirdıği, başta David Hockney ile Peter Greenaway olmak üzere pek çok sanatçının etkisinden kur- tulamadığı bu ünlü sanatçıyı tanıma olanağı verecek. Ohio'dan New York'a, Vi- yana'dan Katalonya'ya, der- ken Oxford ve sonunda Lond- ra'ya uzanan biryolculuk, ünlü ressamıri yaşamı. 1960'larda fı- gür, yazı ve soyutu aynı tuvalde birleştirdiği kolajlanyla dikkat çeken Kitaj, 1980'lerde Yahu- diliğiyle ilgili işler yaptı, şu sıra- lar ise artık "geç olgîınluk" dö- nemıni yaşıyor. 61 yaşındaki Kitaj'ın en büyük tutkusu, sine- ma. Yaşadığım zamana yakıo Resimlerinde her zaman filmlerden alınülar var. Ve bu- nun tek nedeni, oğlunun Holly- wood'da senaryo yazarlığı yap- ması değil. Basınla pek nadir konuşan R.B. Kitaj, bu prensi- bini ilk kez bozarak gazeteciJeri evine davet etmiş. The Indepen- dent ve The Sunday Times ga- zetelerinde yer alan söyleşiler, ünlü sanatçınm yaşamına ve sa- natına dair ipuçlan veriyor: Kitaj, sinemanın yapıtlan üzerindeki etkisine değinen bir soruyu şöyle yarutlıyor: "Pop kültüriin bana hitap eden tek ya- nı, sinema. Filmler öteki popüler görsel formlara göre. beni içinde yaşadığnn zamana daha yakın kıhyor. Geçen yüzyılın sonuna doğru ucuz illüstrasyon ya da gravür ve hatta Japon baskılan, sanatçılar için ne ifade ediyorsa bugünün sanatçıları için fiİm de aynı şeyi ifade ediyor. Sözünü ettiğün görsel malzemeleri kim- se beğenmiyor, önemsemiyordu, ama ressamlar oniarda bir şey görebüdi." öykücükler de yazıyor Giottodan Cezannea uza- nan bir Ayrupa resim geleneği- ninetkisini taşıyan R.B. Kitaj'- ın sinema tutkusu, sanatını çe- şitlendiriyor: "Evet, öyle" diyor sanatçı. "örnefin »estern film- lerine bayılmm ve en iyilerinin yanı sıra sabun köpüğü western- leri de büyük bir zevkJe izlerim. O filnüerdeki duygusallık, ya- pay Amerikan tavırîannın farki- ndayım tabii. Ama benim için bunlann hepsi birer deneyim ve eğer insan kendi sanatını bes- leyebiliyorsa bununla, o zaman artık sözünü ettiğimiz şeyler ya- payhktan çıkmış demektir." Kitaj'ın en büyük özellikJe- rinden biri de resimlerinin yanı- na notlar, hatta öykücükler yazması. Bu, Kitaj'ın aynı za- manda en çok tartışılan özelüği: "Tate'deki sergimde resimlerin yansuıa öyküler yazdım. Res- min gizemini bozmak için değil, yahuzca sutımdaki yükten biraz olsun kurtubnak için. Öykülerin yanında resjmler kuilandıyor, Ünlü Amerikalı ressam R.B. Kitaj'ın geniş kapsamlı retrospektifi Londra'da Tate Galensi'nde. niye tersi ounasın? Kimileri, re- simlerimin yanında notlann yer almasıyla insanlann resimlere bakmaktan çok bu notları oku- yacağını söylüyor. Ama ben bu notlarda resmin her yanını, re- simde kullandığım her sembolü irdelemiyonım ki. Bir ömek >e- reyim: Ben çocukken New York'takj Modcrn Sanatlar Müzesi'ne gidip 'Guernica'ya bakardım. Evet, resme bakınca şiddet anlartığının farkına varı- yordum. ama resimde ne olup bittiğinin tam anlamıyla bilin- cinde değildim. Sonra > anındaki notu okuduğumda, o Bask kasa- bası. faşistlerin uçakları falan... bir anda anlam kazandı. Ve o resmi daha önce hiç kucaklaya- madığın bir biçimde kucaklıyor- sun o zaman. Bunda yaniış bir şey göremiyorum ben..." 1960'lı yıllarda 'pop art' fur- yasıyla birlikte -yanlışlıkla- bu akıma dahil edilen R.B. Kıtaj'- ın resimleri, o dönemde çok parlak ve yapaydı ve zaten ko- laj ağırlıkhydı. Ancak dönemi- nin pop sanatçılanndan olduk- ça farklı bir kişiliktı R.B. Kitaj. Ötekiler sakız çığneyerek Man- hattan hayalleri kurarken, "otantik Amerikalı" Kitaj, Kaf- ka, VValter Benjamin, Panofsky okuyor ve Londra'da eski kitap satan dükkanlann bulunduğu ünlü Charing Cross Caddesi'- ndeki kıtapçılan arşınlıyordu. Kitaj'ın resimlerinde, 1960'- lardan bu yana büyük değişik- likler var. Daha doğrusu çok çeşitli değişiklikler. Onun için bunlan teker teker adlandır- mak, biraz güç. Ancak özellikle dikkat çeken bir nokta, R.B. Kitaj'ın sanatırun 1970'lerden bu yana tek bir temayı ağırlıklı olarak işlemesi: Yapılması gereken... "20. yüzydda Yahudilerin du- rumu, kimlik araytsı, Yahudile- rin 'köksüz' olduğu doğrulrusun- daki düşünce. Bir dönem, Yahu- di doğan bir insanın \ ahudi olup obnadığına kendisinin karar ver- diğini sanıv ordıun. Toplama kamplan, fsrail'in kuruluşu... Bunlar beni pek etkilemiyordu o zaman, ya da belki bilinçaltında etkileniyordum, çünkü büyü- kannemin ailesinin çoğu öidürül- müştü. Benimkisi klasik özüm- seyici bir tavırdı, ama soykmmın biiindne vardığnnda, bu tavır yıkıldı." Kitaj, Adonıo'nun "Ausch- witz'den sonra şür yazılamaz" düşüncesina katılmıyor: "Hiç de değil. Olanlar, bütün Yahudi- leri sakatladı, fiziksel ya da ente- lektüel olarak, e*et. .\ma, Yahu- dilerin durumunun resmi yapıla- bilir bence. Benim yaptıklanm, pek çok insanın canını sıktı, bili- yorum. Ama modernist bir sa- natçının, çoğu kimsenin 'yapma- maltsm' dediğini yapması gerek- tiğine inanıyorum." Akılda kalmasını isterim Kitaj. VVittgenstein'in George Trakl'ın şiiriyle ilgili söylediği bir sözden alıntı yapıyor: "An- lamıyorum, ama tonu çok hoşu- ma gidiyor." Ona sorulan son soru da bu yönde: Resimlerini anlamak çok güç, bu nedenle sanatının böyle mi algılanması- nı istıyor? "Bana zor oktuğumu söylemeyin sakın. Tek bir 16. yüzyıl resmi üzerine araştıntıa- cılann yazdığı ciltler dolusu ki- taplan düşünün. Bana anlaşıl- maz olduğumu söylemeyin sakın. Soyut sanatçıların resim- lerini anlatmak için ne gibi mis- rik teorilere baş>wduğunu bir düşünün. Hiç Mondrian, Male- vich ya da Kandinsky okudunuz mu? Ben resimlerimin akılda kalmasını isterim o kadar. Çün- kü modem resimler genelde in- sanın aklında yer etmez. Ama keşke sergim Picasso'nunkinden hemen sonra olmasaydı..." ABD'yiayağakakhranposter Bül Ciinton'ı esrar içerken gösteren bu foto- montaj poster Amerika'yı ayağa kaJdırdı. Kültür Servisi - Nirvana. Peral Jam, Alice In Chains gibi Seattle kökenli top- iuluklann başansırun ardından, Ame- nka'daki bellı başlı müzik şirketleri Seatt- le'dan gelen topluluklarla anlaşma imza- lama yanşına girmişti. Tad de bu yanştan payırun kaparak Mechanıc Records'la anlaşma imzalayan son Seattle'lı müzis- yen olmuştu. Ancak Tad, artık anlaşması iptal edilen ilk Seattle'lı müzisyen olma sıfatını da taşıyor. Tad'in son albümü "Inhaler" beklen satış rakamlanna ulaşamadı. Nirvana'- nın son Avrupa turnesinde yer alarak bu satışlan yükseltmeyi planlayan Tad, tur- neden bir süre önce Melody Maker dergi- sındeki bir söyieşide Kurt Cobain'in eşi Courtney Love'ı eleştirdiği için Cobain ta- rafından turneden atılmıştı. Ancak Tad'e son darbeyi vuran albü- münün rekiam posterleri için seçtiği imaj oldu. Amerika Birleşik Devletleri Baş- kanı Bill Ointon'ı' esrar içerken gösteren bu fotomontaj poster Amerika'yı ayağa kaldırdı. Tad'in Soundgarden topluluğu ile birlikte gerçekleştireceği Almanya tur- nesi için belii başlı caddelere ve müzik dükkanlanna asılan bu posterler, binler- ce protesto mektubuna ve Amerikan Bü- yükelçiliğinden resmi bir kmamaya ne- den oldu. Tüm bunlann sonunda Mecha- nic Records, kâr getirmeyip, dert getiren Tad'in anlaşmasını feshetmeye karar verdi. Sanat ve Yönetim CANAN BEYKAL Çok uzun zaman geçmedi, yine bu sayfalarda "Bolva- din boğasmın başma gelenler" ve sonunda sanatın ba- şına geiecekler konusunda yazdığım bir yazının üzerin- den. Bolvadin'de Belediye Başkanı seçilen bir kişi bir boğa heykelini "put" addederek "putataparlık" karşıü bir gösteriyle yerinden etmişti. Sanatın taik ortamda ancak gelişip serpilebileceğiyle ilgili yazımda bir boğa heykelini kaldırmanın, bu ülkenin siyasetinde pek çok kez tanık olduğumuz gibi sanat düş- manlığına kadar gidebilecek vahim sonuçlarına dikkat çekmek istemiştim. Hatta bunlan yazarken kendi kendi- me, kehanette mi bulunuyorum yoksa, demiştim. Çok geçmedi, Ankara'da iki heykeltıraşın heykelleri kaldırıl- dı. Olay vahimdi ama, biçimi hayli komikti. Ağzındaki tü- kürüğe bile hâkim olamayan bir Belediye Başkanı ve sa- natçıları sadece Ortakoy sahillerinde volta atan, at kuy- ruklu, kupeli, siyasetten, ülke ve dünya sorunlarından habersiz yaraüklar gibi gören kalın sesli televizyon ha- ber yorumcularına kadar ülkenin sanatla ilişkilerinin bi- çimi vehameti geçip bu işe kalkışanları gülünç duruma düşürecek kadar komikleşmişti. Bu konuya aslında pek çok açıdan yaklaşılabilir; sanat ve ahlak açısından, sanat ve özgürlük, demokrasi ve bü- rokrasi, sanat ve siyaset, akıl ve mantık açılanndan so- run ciddi biçimde ele alınabilir. Ama ben masallardan mesel çıkartacak bir yolu deneyip, Ezop un mirasçısı La Fontaine'den bir parçayı birkaç küçük eklentiyle iletmek istiyorum. Şür diliyle yazmış aynen aktarıyorum, arif olan anlar sözüne güvenerek. Kral aslan ölünce, Toplanmış hayvanlar yeni kral seçmeye. Taç kılıfından çıkarılmış.. Denemişler bütün hayvan başlarında, Uymamış taç hiçbir yaratığa. Kiminin kafası küçük, Kimininki çok büyük, Kimininse boynuzları pek iri, Engellemiş taç giymelerini. Maymun gülerek şaka etmiş, Bir de o denemek istemiş. Türlü maskaralıklar yapıp, çeşitli oyunlar göstermiş, Sonunda, Kafası çembere girer gibi, taca girmiş. Hayvanlar bunu pek beğenmiş Maymun hemen kral seçilmiş. Saygılarını bildirmişler hepsi. Bu işe tek sevinemeyen tilki, Kutlamış, duygularını bellı etmeden, Ve demiş ki krala; "Bir gömü var uzakta (belki Altınpark'ta...) Yalnız ben biliyorum onu. Göstereyim size yolunu. Yasalara göre sizin sayılır bu." Yeni kral para canlısıymış (hem ahlak meraklısı, sanat düşmanı) Aldanmamak için, Hazineyi bulmaya kendi gitmiş. Ama bu bir tuzakmış, Kral böylece yakalanmış. Tilki söz alıp toplum adına Şöyle demiş uydurma krala; "Yonetemezken daha kendi kendini, Acaba nasıl yöneteceksin bizleri?" Maymun krallıktan alınmış, Yalın gerçek anlaşılmış; Giyilince taç, Herkafa olmaz baş. Elle renklendirilmiş gravör sergisi • Kültür Servisi - VVashıngton'da yaşayan Türk sanatçı Zeki Fındıkoğlu'nun elle renklendirilmiş gravür sergisi Artium Sanat Galerisi'nde acıldı. Iznik'te 1945 yılında doğan Fındıkoğlu, 1965 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi. 1970yılında yüksek resim bölümünden mezun olan sanatçı 1973'te ihtisas için ABD'ye gitti ve George VVashington Ünivenitesi'nden "Master of fine arts" (sanatta yeterlilik) derecesı alarak eğitimini tasanm ve özgün baskı dalında tamamladı. Zeki Fındıkoğlu'nun elle renkJendirilmiş gravür sergisi 30 hazirana kadar izlenebilir. Çocuk Tiyatroları Şenliği •ANKARA (AA) - TOBA V, üçyabancı, dört yerli çocuk tıvatro topluluğunu. Alaçatı'da ağırlayacak. Ingiltere. Macaristan ve Gürcistan'ın yanı sıra, yerli topluluklann da katılacağı "Uluslararası Çocuk Tiyatrolan Şenliği", 29 haziranda başlıyor. TOBAV. Alaçatı Belediyesi ve Uluslararası Arnatör Çocuk ve Gençlik Tiyatrolan Birliği'nin (ASSİTEJ) işbirliğiyle düzenlenen şenükte, İngiliz çocuk topluluğu. "Hope Street LTD"nin Türk halk hikayelerini konu alan oyunu sergileyecek.""Yolculuğun Sonu" adh oyuna TOBAV da üç aktörü ve bir yönetmeni ile katıbyor. Ingilizoe ve Türkçe olarak sahnelecek çyun. daha sonra Ingiltere'de Brohaha Festivali'nde Türk-İngilız ortak yapımı olarak iki ülkeyi temsil edecek. Uluslararası Çocuk Tiyatrolan Şenliği, 3 temmuzda sona erecek. 'Çevreci Takılar' • İZMİR (AA) - Çevreyi kirleten atıklar, gümüş ve altından sonra, ömimüzdekı yıllarda mücevher endüstrisinin temel malzemesı olmaya hazırlanıyor. Dokuz EyrüJ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde açılan ilk moda oğrencılennın sergisi. Izlaş Sanat Galensi'nde acıldı. Fakültenin moda aksesuvar tasanmı bölümünün 9 öğrencisinin yaptığı 180 tasanmının bulunduğu sergi, 3 bölümden oluşuyor. Serginin "Çevreci Takılar" adını taşıyan bölümünde, Dünya Çevre Günü kutlamalan kapsamında, plastik, kağıt, bakır ve diğer atıklardan yapılan çeşitfi takı tasanmlan yer abyor. "Egzotik Anadolu" bölümünde ise, gelecek yılın yaz aylanna ait ayakkabı modellerinin yeraldığı "Moda Aksesuvar Tasanmı Sergisi", Anadolu moüflerinin ayakkabılarda nasıl kullanılabileceğinin örneklerini sunuyor. 3. bölüm "Sembolizm"de de araba anahtanndan satranç takımına kadar günlük yaşamda kullanılan aksesuvar ve eşyalar, modacılann gözüyle yeniden şekilleniyor. 24 hazirandan itibaren Izmir Türk-Amerikan Demeği'ne taşınacak sergi, temmuzayında tstanbul'da tekrarlanacak. Din ve laiklik üzerine etûtler • Kültür Servisi - Edebiyat ve Eleştiri dergisinin mayıs-haziran sayısındâ Gürsel K. Sağlamöz'ün "Din ve Laiklik Üzerine Etütler" adlı hayli uzun birçahşması, Hüseyin Haydar'ın alegorik bir denemesi "Şair ve Cinayet", A. Kerem Çebi'nin "İki Terörist Bruno" adlı yazısı, Muzaffer Buyrukçu'nun aynnülarla örülü "Günlük"ü, Feridun Andaç'ın birkentin bir insanda, onun geleceğinde ve hayatındaki etkisini Erzurum'u temel alarak irdeleyen "Bir Kentin Öyküşü" adlı çalışması, aynca "Yakın Dönem Öykücülüğümüz Üzerine Notlar"ı, Michael Oppermann'ın "Klasik Bir Radyo Oyununun Metamorfozu", NurGökalp'in "Çağdaş Amerikan Kadın Oyun Yazarlan" adlı yazısı yer alıyor. Aynca 1. Ankara Kitap Fuan'nda "Yakın Dönem Öykücülüğümüz Üzerine" yapılmış Feridun Andaç'ın yönettiği ve ErendizAtasü, Ayla Kutlu, V. O. Bener, Özcan Karabulut'un katıldığı söyleşinin tam metni yayımlanmış. Öyküleriyle ise Ayla Kutlu, Sevinç Özer, İbrahim Karaoğlu, şiirleriyle Ahmet Telli, Ahmet Erhan, Özkan Mert, Ahmet Ada, Muammer Karadaş, Hayati Baki, Adnan Azar, Adnan Satıa, Önder Aliefendioğlu, Ergül Çctin yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle