25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN1994 PAZAR 10 DIZIYAZI Eskimağyuv ordununyerindeartıkbitkinbfrgüç var kJ ovyetler'den Rusya'ya kalan miras, artık ülkesinde bile sevilmeyen, Batf da korku yaratamayan, parçalanmış ve yılgınlaşmış bir güç. Askerden kaçma olaylan alabildiğine yaygınlaşmış durumda. enç subaylar büyük gruplar halinde ordudan istifa ediyorlar. Bazı tahminlere göre Rus Silahlı Kuvvetleri eski dönerne göre yüzde 40 azalmış olmasına karşın, şu anda Rus Genelkurmayfnda bulunan general sayısı Sovyetler Birliği döneminden bile fazla. v l l i l U d Sovyet devletinin en çokgurnr duyduğuyapıtlardan bir "Kızılordu"ydu. Sovyet silahlı kuvvetleri, Kremlin 'in ekonomisini ve siyasasım üzerine kurduğu son derecegüçlü, heybetlibir iskeletîi. Tarihtegörülen en büyük orduydu. Londra 'daki Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'negöre doruğa ıılaşîığı 1988yılmda silahalttnda5 müyon askeri vardı. Yedidenizde dolaşansavaşgemilerine vedenizaltılara, dünya yörüngesindesüreklidönen uzaygemilerine, gezegenimizi birkaç kez havaya uçurmaya yetecek nükleerfüzelere sahipti. Şimdi bu dev güçten eseryok. Asker sayısı 1.5 milyona kadar düşmiisdurumda. Yaklaşık 770 bin birlik, diğer cumhıtriyetler tarafnıdan millileştirûdi. Geriye kalan güç, Batı tarafından artık ölümcülbir tehdit olarak görülmüyor. Ancak elindeki nükleer silah varlığı çok büyük olduğu için önümüzdekiyıllardapotansiyelbir tehlike oîmayı sürdüreceğe benziyor. New York Tittıes muhabirlerinin Rıısya 'dakigelişmelere ilişkin değerlendirmelerinden yola çıkarak, GülÇağah Güven 'in katktlanylayayına hazırlanan bu dizide, Sovyetleringüçlü Kızılordu 'sunıoı bugün ne hale geldiğinin ilgmç öyküsünüsımaeağız. Sovyetler Birliği'nin KızılordıTsu ülkenin en etkili ve en gunır duyulan gücüy dü Kızdordu'danyılgınorduya-ı- Artık ülkesinde sevilmeyen ve Batı'da korku yaratama- yan. parçalanmış ve yılgınlaşmış Rus Silahlı Kuv- vetleri'nin. Sovyetler Birliği'- nin baş edilmesi en güç ve en sorunlu mirasını devraîmış ol- duğu göriilüyor. Askerden kaçma olaylan alabildiğine yaygınlaşmış du- rumda ve eğer kimi tahminler gerçekleşecek olursa, orduda- kı subaylann sayısı kura as- kerlennin sayısını aşacak. Genç subaylar da gerilerinde battal, boş bır güç bırakarak sürüler halinde ordudan istifa ediyorlar. Bazı tahminlere göre Rus Silahlı Kuvvetleri eskı döneme göre yüzde 40 azalmış olmasına karşın, şu anda Rus Genelkurmayfnda bulunan general sayısı Sov- yetler Birliği döneminden bile fazla. Bir imparatorluğun seçkin sınıfından bitkin. dağınık ve yersiz yurtsuz bir kitleye in- dirgenen subaylar. Rusya ve 14 yenı komşu cumhuriyetin. egemenliğini sağlayacak bek- çiler bile olamıyorlar. Pek çok değerlendirmeye göre ordu- nun tutucu parlamentoya karşı Başkan Boris N. Yelt- sin'e verdiği destek bile ortak ve kesin bir karann sonucu yapılan bir eylem olmaktan çok uzaktı. Günümüzde Rus gençleri orduya katılmak istemhor, çiinkü ordunun eski gücü >e çekiciliğinden eser kalmamış durumda. Yeni askeri doktrin Nevv York Tımes'dan Ser- ge Schmemann. Moskova'da yeni bir '"askeri doktrin"in üretildiğjni öğrendi. Bu dokt- rin. Rus ordusunun artık hiç- bir ulusu ya da bloku kendi düşmanı olarak görmemesı ve ordunun yeni misyonunun yerel çatışmalara anında mü- dahaleetmek olarak özetlene- bilir. Ne ki Schmemann'ın Rus subaylan. askerleri ve si- vil uzmanlanyla yaptığı gö- riişmeler, ordunun geleceğini genel siyasalardan çok. eko- nomik ve siyasal güçlerin be- lirlemekte olduğuna işaret ediyordu. Ğittikçe küçülmçkte olan askeri bütçe, ordunun gerçek anlamda kalıcılığına \e gele- ceğe yönelik varlığından çok. yalnızca bugün herhangi bir şekilde hayatta kalmasmı sağ- layabiliyor. Çoğu Doğu Av- rupa ve Baltık devletlerindeki karargahlanndan geri çekilen 180 bin kadar subayın banna- caklan herhangi bir yer yok. Savaş gemileri hurda metal fı- yatına satılıyor, MİG-29'- lann tanesi 8 bin dolara gidi- yor. Ve askerler ya silahlannı satıyorlar ya da yerel savaş- larda paralı asker olarak çalışıyorlar. Bitkin askerlerin askeri tankerlerdeki benzini sattıklannı görmek. artık son derece sıradan bir manzara. Moskova'daki bir araştı- rma merkezi olan ABD ve Kanada Araştırma Enstitü- sü"nde bir askeri uzman olan Sergei M. Rogov, "Hemen hiç rakibi olmayan olağanüstü bir savaş makinesi. kendisini ansızın korkunç bir yenilgi at- mosferinde buldu" diyor. Tarih, kendi ağırlığı altında böylesine ansızın çöken başka hiçbir imparatorluğu kaydet- memişti. Uçüncü Reich savaşta yenilmişti. Osmanlı İmparator- luğu yavaş yavaş yozlaşmıştı. jngiltere'nin küresei imparator- luğunun sınırlan yavaş vavaş daralmıştı. Sovyetler Birliği ise ideoloji- sinin uğradığı çöküntü ve dev boyutlardaki güvenlik araç- lannın bedelinin ekonomisini çökertmesi sonucu yenik düştü. Belki de son zamanlarda buna en vakın askeri çözülme. ABD'nin II. Dünya Savaşıerte- sinde 11.8 mılyoniuk bırlikleri- ni dağıtması ve daha sonra Kore Savaşı'nda yalnızca 1.5 milyonluk birliklerin üniforma giymesiydi. Ne ki Amerikan Si- lahlı Kuvvetleri'ndeki indinm yalnızca bir jübileydi. Burada yaşanan ise korkunç bır çare- sizlik ve umutsuzluk. Serge Schmemann'ın yaka- ladığı bır başka çelışkı de impa- ratorluklannı yenilmez kılmak için yaptıklannın, Sovyetler'in sonunu hazırlaması olgusu. Herhangi bir düşmanı askeri bir saldınya kışkırtmak için fazlasıyla güçlü olan ordunun. Sovyetler Birliği'nin kaldırabi- leceğınden büyük bir yük oldu- ğu, ancak iş işten geçtikten son- ra anlaşıldı. Harvard Üniversitesi'nde Rus tarihi profesörü olan Ric- hard Pipes, "Böyle bir çöküşün benzerini gözümde bile canlandı- ranuyorum" diy or. "Büyük im- paratorluklar genellikle yavaş ya> aş tükenirler > a da bir savaş- ta yok olurlar. Ama böylesi bir patlama tarihte gerçekten hiç göriilmemişri. Aslında Sovyetler Birliği de hiç görülmemiş bir de- neyimdi." Kırk yıl boyunca Sovyet as- keri varlığından duyduklan bü- yük kaygı ve bu nedenle yaptı- klan büyük harcamalardan sonra. NATO. artık Moskova"- run konvansiyonel güçlerini tehdit olarak bile görmüyor. Ancak eski Varşova Paktı üye- leri, II. Dünya Savaşı'nın so- nundaki Rus işgalinden duy- duklan korkuyu üstlerinden henüzatamıyorlar. Rus subaylannın çoğu. Af- ganistan'dan (Sovyet kuklası hükümetin uğradığı yenilgi so- nucu) ve Doğu Avrupa'dan çe- kilmek zorunda bırakılmalannı hazmedememiş. Amerika'nın Irak gibi eski Sovyet müttefiklerine karşı tu- tumunu ya da Afrika ve Orta rakları bir rutam tütüne elden çı- kartmasını asla bağışlamava- cağız." Birçok bölgede Rus birlikleri olaylara kendi bıldiğince yön veriyor. Moskova'nın onayı olsa da olmasa da Azerbaycan. Ermenistan, Gürcistan. Mol- dova ve Tacikistan'daki yerel çatışmalarda taraf alıyor. Amaçlan. bu bölgelerin Mos- kova'dan daha da uzaklaş- masını önlemek veya buralardu yaşayan ve aniden "yabancı" konumuna düşen 25 mil>on o,rduda büyük bir çöküş gözleniyor. Silahlı kuvvetlerde yükselen ölüm oranı genellikle "şiddetli kalp yetmezliğT gibi teşhislerin ardına gizlenmeye çalışılıyor. Aslında her dört ölümden birinin nedeni intihar. Askeri suçlar da artmış durumda. 1993'ünilk lOayındaorduda löbinsuç işlendiği belirtiliyor. Subaylann yüzde 7CTİ birliklerinin kendilerine verilen görevi yerine getiremeyeceği kamsmda. Amerika'da kafasına estiği gibi dav ranmasına karşı duyduklan kızgınlığı hiç gizlemiyorlar. İmparatorluk zihniyetinin sürdüğünü gösterecek şekilde, orak-çekiç hala silahlı kuvvetle- rin damgalanru süslüyor. Geçenlerde Baltıklar'dan geri dönen birliklerden birinin mensubu üst rütbeli bir subay, "Yeltsin'in yoksullara yönelik yardım fonlarını. çocuklarımızın ve karılarunızın sağlık sigortala- rını kaldırması ve bizi sıcak evle- rimizden sokağa atması bağışla- nabilir" diyor. "Ama baba- lanmızın ve dedeierimizin fethet- tiği ve halkımızın vaşadığı top- Rus'un çıkarlannı korumak. Rogov. "Silahlı kuvvetler üzerinde bugün sivillerin deneti- mi kesinlikle >ok" divor. "1991 yılı, Sovvctler'in çöküşüne tanık oldu ve Rusva'da hala gerçek bir hükümet yok: Silahlı kuvvetierin içinde de generallerin demokra- sisi hüküm sürüyor." Ordudaçatlak Fakat Rusya'da silahlı kuvvet- lere karşı çelişkili duygulan en açık biçimde ortaya ko>an olay, 4 ekimde parlamento bi- nasına yaptıklan saldınydı. Moskova sokaklannda tank- lann yürümesi. aslında ordu- nun Moskova'daki güç denge- sını belırleme veteneğini herke- se yenıden hatırlatmıştı. "Ekim olaylan" aynca generaller ara- sında bağlılık ve görüşler açısı- ndan ne büyük farklar olduğu- nu da ortaya kovdu. Ycltsin, bov un eğmesini sağlamak üzere parlamentova saldırdığı zaman silahlı kuvvetlcnn tcpkisi Sa- vunma Bakanlığfnın telefon hatlannı kesmek ve ta- rafsızlığını ilan etmek oldu. Olaylann hemen ardından gelen belirgin tepki. rahatla- maydı; yaralı sayısı azdı. birlik- ler itaat etmiştı. Madalva ve rütbe dağıtırken Savunma Ba- kanı Pa*el S.Graçe* askerleri "Rusv a'\ ı iç savaşa süriiklevebi- lecek bir trajediden koruduk- lan" ıçın övuvordu. Ne ki o ta- rihten bu \ana orduda ortava çıkan tercddüıc ve saldırının arit'esinde gece varısı vapılan ateşli tartışmalara ilişkin pek çok rapor verildi. Gene deen il- ginçolanı Yeltsin'in Ncvv Vork Timcs muhabiriylc yaptığı bir görü^mcde General Graçev "ı tereddütlü davranmakla suçla- masıvdı. "Sa^unma Bakanım bir rurlü harekete gecme kararı alamadı. Birliklerin henüz gelmediği sıra- da bir belirsizlik anı \ardı. Faz- lası\la sorumluluk almış olduğu ve askerlerinin emirlere uvaca- ğından kuşku duvduğu açıktı" dedi Yeltsin. Bu ıfade. General Graçev 'in geleceğine ilişkin olu- şan sooılara yenilerini ekledi. Kaba saba, açık gözlü bir hava kuvvetleri kumandanı ve Af- ganistan gazisi olan 44 yaşında- ki general, ağustos 1991'deki komünist darbesi sırasında aym parlamento binasına yapı- lan saldınyı reddetmesi nede- niyle Savunma Bakanlığı'na yükseltilmişti. Hem parîamentoyu ezme gü- cüne sahip olan hem de emirle- re uymama tutumunu gelıştire- bilen birordu ımajı. Rusva'nın içinde bulunduğu darboğazı aşmadıkça politikacılan sık sık tedırgin edebilecek bir güç ola- cağa benziyor. Olağanüstü pa- tavatsızlığı ve kurallara uy- mayışı ordunun belirsiz rolü- nün simgesine dönüşen, Mol- dova'daki 14. Ordu'nun ku- mandanı Tuğgeneral Aleksandr Lebed, ordunun çekişmenın gö- beğıne çckılmesıni apaçık eleşti- riyor. "En büyük suçun işlendi- ğini düşünüyorum" dıyor. "Her şeu yapabiiirsiniz, ama orduyu bu işlerin ieine süriikleyemezsi- niz. Tula >a da R>a/an'daki e>- lerine dönen askerin yü/üne tü- kuhildüğünü düşünebiüyor mu- sunuz? Bütün bunlar eskiden ulus 1917"de Be>az \e Kızıl ola- rak bölündüğu zaman ounuştu. Görüvonım ki tarih bize hiçbir şej öğretmemiş." Siyasete girme riski Gelgelelim tarih misyonunda ve siyasal önderlikten ansızın yoksun kalan. halkının güven- mediği ve geçimini sağlamayı reddettiği dev bir ordunun siya- setin içine çckilmesinin kaçınıl- mazlığını ortaya koy uyor Emekli bir general. askeri tarih- çi ve Yeltsin'in danışmanı olan Dmitri A. Volkogono», "Ordu elbette siyasete girmemeli" di- yor. "Ancak ordu daiıtıa devle- tin bir aracı olmuştur ve eğer devletin çıkarı söz konusu ise mevkiini açıkça ilan etmelidir." 199! Ağustosu vegeçenekım- de geçırdıği her ıkı sınavda da ordu son tahlilde Yeltsin'den yana tavıraldı. Fakat önümüz- deki yıllarda da hayli zayıf ve kanşık olacağa benzeyen Rus- ya'nın siyasal yapılanmalan göz önüne alındığında, silahlı kuvvetierin -ve Sovyetler Birli- ği'nin çökmesiy le sallantıda ka- lan diğer güçlü kurumlan olan K.GB ve devlet bürokrasısinin- siyasette varlık göstcrmeye de- vam edeccğı ve siyasal entrika- lurda ittifak arayışlan için bir odak oluşturacağı kesin gözü- küyor. Parîamentoyu ezmesınden hcmcn öncc Ycltsın'in subay- lann maaşını iki katına çıkar- ması veçok sayıda generali terfı ettırmesi. olayın hemen ar- dından kimi eğitim bırliklennın orduva alınmasını crtclctmesi dikkate değer. Gene de bir su- bayın para ve rütbeden daha onemlı olduğuna ınandığı bir değer var: Saygınlık. Parlamen- toya yönelik saldın ıçın Mos- ko\ a'y a getirilen v e eski Tuşins- ki Havaalanı'nda konaklayan Tula Hava İndirme Birlikleri askerlerini gururlu adımlarla denellerken Albay Vladimir I. Gonçarov, "Ordunun şu anda sahip olduğu imajın değişmesi gerek" diyor ve ekliyor: "Üstû siyah bovayla örtülmüş durum- da. Biz baskıcı bir güç, ekonomi için bir yüküz. Şimdi belki artık kaç kez kan dökülmesini önledi- ğimizi hatırlarlar. Hükümet için neier yapabileceğimizi göster- dik. Artık hükümetin ve devlet başkamnın apoletleri garantiye aidıkları sanısına bir son verme- lerinin zamanı geldi." SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Rkret Mualla'nın Mektupian... Hıfzı Topuz'un "Parisli Yıllar"\nı elimden bırakamıyo- rum. Topuz'a da soracaklarım var; ancak sayrılandığını, Ayvalık'a bir arkadaşına gittiğini öğreniyorum. Ahmet Küflü döndüğünü söyledi, aradım bulamadım. Kitabı keyifle okurken, bir yerde hüzünleniyorum. Anılarda ge- çenlerin çoğu ölmüş, çektikleri kalmış ortada. Hıfzı To- puz, ressam Rkret Mualla'nın son yıllarını anlatıyor. Topuz, Fikret Mualla'yı 1953'lerde tanımış. 1959'larda Fikret Mualla, artık yaşlanmış, şişmanlamıştır. 1903'te doğan Fikret Mualla, 19 Temmuz 1967'de Paris yakının- daki bir köy sayrıevinde ölür. 1959ların Fikret Mualla'- sını Topuz şöyle anlatır: "1959 başında Paris'te ilk işlerimden biri Fikret Mu- alla yı aramak oldu. Alesia 'daki atölyesinden aynlarak Courselles Bulvarı na açılan utak bir sokakta bir otele yerleşmişti. 'Rue Leon Jost, Hotel Monceau.' Kendisini telefonla bulma olanağı yoktu. Kalkıp oteline gittim, kö- şedeki kahvede olduğunu söylediler. Monceau parkının karşısında 'Le Courcelles' adlı bir kahvede buldum Fik- ret'i. Tanıyamadım, benim altı yıl önce bıraktığım Fikret değildi artık. Şişmanlamış, yaşlanmış, konuşması daha anlaşılmaz olmuştu. Heyecanlandı, ağlamaya başladı. Daha sonraları sık sık Le Courcelles' kahvesinde bu- luştuk. Birkaç kez Tevfik Kent'/e birlikte gittik, bir kez Bedri Rahmi ile. Her ikisi de Fikret'in çok eski dostlarıy- dı. Saat 19a doğru kahveye gittiğim zaman Fikret'i ak- şam yemeğini yerken buldum. Artık Montmartre'a, Saint Germain de Pres'ye, Ouartier Latin'e hiç gitmiyordu. Madam Angles. Fikret'i aylığa bağlamıştı, otel ve ye- mek parasını odüyor ve kendisine cep harçlığı veriyor- du. Başkalarına resim satması yasaktı. Zaman zaman bana UNESCO'ya geliyor. ama resim getiremiyordu. Metroya binip UNESCO'ya kadar gelme- si bile yorucu oluyordu. Bu yuzden yine mektuplaşmaya başladık. Işte o mektuplardan bazı örnekler: 'Pek muhterem ve sevgili Hıfzı Topuz, Dün UNESCO'ya, size telefon ettim, ya meşgul idiniz, ya da büroda değıldiniz, gorüşemedik. Şimdi tahriren arz'u hal ederken yakın bir günde sizi görmeyi ve üç beş çene çalmayı son derece arzu ederim. Gazete arzu eder, beklerım. Bir paket Bafra veya Birinci isterim. Mek şişe Kulüp rakısı dilerim. (Şiir böyle olur)' Fikret Mualla, Paris 30 Ağustos 1960. 'Muhterem ve sevgili Hıfzı Topuz 196O'ı ne ise atlattık. Hak tealâ cümlemiz için inşallah bu sene biraz daha iyi olur, amin. Vaktin olursa bir telefoncuk çek Uç beş laf edelim bir akşam üstü ' 11.1.1961. Sevgili ve muhterem Hıfzıcığım. Demin Dr. Safder'e bir mektup attım. Beraber mevsi- min son istiridyelerini. kafayı çekıp mezelendiğimizden bahs eyledim. Afrika'ya azımetten evvel tekrar üç beş laf atmak için beni görmeden gitme. Biliyorsun burada son derece yalnızım.' Paris, 18 Mart 1961. 'Şimdi ya Afrika'ya gittin veya gitmek üzeresin. Ben burada mahsur, metelik yok cepte. Vatan mahzun ben mahzun. Beni unutma, bana gittiğin yerlerden güzel pullu kart- lar gönder.' Paris, 8 Mayıs 1961. 'On gündür gazete gelmez oldu. ya postanede kaybol- du, ya da hergelenin bıri arakladı. Parasızlıktan imanım gevriyor. Neyse Allahaısmarladık.' Paris 10 Haziran 1961 „ 'Kaç zamandan beri zatınızı görmek bir türlü, görme- mek bir başka türlü. Abd'i aciz ise 3-4 aydan beri Fülus'u Ahmer'e muhtaç. Türkçesi, zil vaziyetteyim. Sen de beni unutma...' Paris, 31 Aralık1961." 1962 Eylülü'nde Fikret Mualla, büyük bir sayrılık geçi- rir. Olayı Abidin Dino, Hıfzı Topuz'a şöyle anlatır: "Bir gün Mübin telaşla bana geldi, Mualla ya inme in- diğini ve hastaneye kaldırıldığını söyledi. Hemen hasta- neye koştuk. Mualla 'ntn çarpılmış yüzünde bir gülümse- me belirdi. Zorlukla anlattı. Otelde birdenbire yere düşmüştü. Sol yanı tutmuyordu, kol bacak işlemiyordu. Ressamın butün eski dostları. Select ve Döme kumpan- yası 15 gun hastaneye taşındılar. Avni, Selim, Mübin, genç ressamlar. İyi bakım sonucu Mualla kolunu, baca- ğını kıpırdatmaya başladı. Yüzü de çabucak düzelmişti. Yatakta Firavun'la savaşacak bir Hitıt kralı gibi dimdik duruyor. Dunyaya yenıden duman attınyordu. Doktorlar temiz ve sakin bir yaşam salık verdiler. Ma- dam Angles'in, bu çok zor anda gösterdiği dostluğu başka hiç kimse göze alamazdı. Mualla 'yı hastane çıkışı evinde misafir etti..." Fikret Mualla, önce Madam'ın evinde kalırken, sonra Madam'ın Paris yakınında. Reillanne adındaki köyde bulunan evine yerleştirilir. Bir zamanlar, "Şöyle akşamdan sabaha bir ölsem, gözüm arkada kalmayacak..." diyen ressam, o köyün sayrıevinde ölür. Bir kadeh şaraba yaptığı resimler, ölü- münden sonra, milyonlara satılır. kapışılır! • • • Yontucu Mehmet Aksoy, yapıtının ortadan kaldırılmak istenmesine hiç üzülmesin. Ahattolu'da, öylelerine "tu- kurükçü"derler. "Tükürükçü aşağı, tükürükçüyukarı!" Mehmet Aksoy'a, sevgiler, saygılar sunuyorum! BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Taviani Kardeşler'in .. yönettiği bir film... Asya'- da bir ülke. 2/ Gaetano 2 Donizetti'nin tanınmış o bir operası... Belli bir kimsede ya da şeyde bu- 4 lunan. 3/ İmkân... En kı- g sa zaman süresi. 4/ Işınla- nn atmosferde kınlma- 6 sından kaynaklanan ve çöllerde kolayca gözlem- lenen optik yanıls'ama... Arapçada "ben". 5/ Üze- rinc resim alınmış fotoğ- raf camı. 6/ Gösteriş, fıyaka... İri gagalı ve parlak renkli bir kuş. 7/ Bir gösterme sıfatı... İpek üstüne sırma ve ibrişimle yapılan bir ans işleme. 8/ İstanbul'un bir semti... Yardım istendiğini belirten bir sözcük. 9/ "Kadd-i dildâre kimi... dedi kimi elif Cümlenin maksûdu bir amma rivayet muhtelif" (Ka- nuni Sultan Süleyman)... Kez, de- fa. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kır koşusu... Teraziyi ayarlamak için hafif gelen kefeye ko- nulan ağırlık. 2/ En küçük sosyolojik birim... Büyük panayır. 3/ Bir ülkenin başka ülkelere muhtaç olmadan yaşayabilmesi... Su. 4/ Negatif bir sayı üzerinde alınan ve ikinci kuvvetten bir kök taşıyan cebirsel anlatım... Meyve kurusu. 5/ İradesizlikten ileri gelen sürekli cansızlık. 6/ Bir tür erkek deve... Yıkanılan yer. 7/ Kâfı gelmeyen... Tesir. 8/ Tann... Eskiden harman ürün- lerinden onda bir oranında alınan vergi. 9/ Ekinlere zararlı bir böcek... Torun sahibi kadın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle