Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN1994 PAZAR
10 DIZIYAZI
Eskimağyuv ordununyerindeartıkbitkinbfrgüç var
kJ ovyetler'den
Rusya'ya kalan
miras, artık
ülkesinde bile
sevilmeyen, Batf da
korku
yaratamayan,
parçalanmış ve
yılgınlaşmış bir güç.
Askerden kaçma
olaylan alabildiğine
yaygınlaşmış
durumda.
enç subaylar
büyük gruplar
halinde ordudan
istifa ediyorlar. Bazı
tahminlere göre
Rus Silahlı
Kuvvetleri eski
dönerne göre yüzde
40 azalmış olmasına
karşın, şu anda Rus
Genelkurmayfnda
bulunan general
sayısı Sovyetler
Birliği döneminden
bile fazla.
v l l i l U d Sovyet devletinin en çokgurnr
duyduğuyapıtlardan bir "Kızılordu"ydu. Sovyet
silahlı kuvvetleri, Kremlin 'in ekonomisini ve
siyasasım üzerine kurduğu son derecegüçlü,
heybetlibir iskeletîi. Tarihtegörülen en büyük
orduydu. Londra 'daki Stratejik Araştırmalar
Enstitüsü'negöre doruğa ıılaşîığı 1988yılmda
silahalttnda5 müyon askeri vardı. Yedidenizde
dolaşansavaşgemilerine vedenizaltılara, dünya
yörüngesindesüreklidönen uzaygemilerine,
gezegenimizi birkaç kez havaya uçurmaya
yetecek nükleerfüzelere sahipti.
Şimdi bu dev güçten eseryok. Asker sayısı 1.5
milyona kadar düşmiisdurumda. Yaklaşık 770 bin
birlik, diğer cumhıtriyetler tarafnıdan
millileştirûdi. Geriye kalan güç, Batı tarafından
artık ölümcülbir tehdit olarak görülmüyor. Ancak
elindeki nükleer silah varlığı çok büyük olduğu için
önümüzdekiyıllardapotansiyelbir tehlike oîmayı
sürdüreceğe benziyor. New York Tittıes
muhabirlerinin Rıısya 'dakigelişmelere ilişkin
değerlendirmelerinden yola çıkarak, GülÇağah
Güven 'in katktlanylayayına hazırlanan bu dizide,
Sovyetleringüçlü Kızılordu 'sunıoı bugün ne hale
geldiğinin ilgmç öyküsünüsımaeağız.
Sovyetler Birliği'nin KızılordıTsu ülkenin en etkili ve en gunır duyulan gücüy dü
Kızdordu'danyılgınorduya-ı-
Artık ülkesinde sevilmeyen
ve Batı'da korku yaratama-
yan. parçalanmış ve
yılgınlaşmış Rus Silahlı Kuv-
vetleri'nin. Sovyetler Birliği'-
nin baş edilmesi en güç ve en
sorunlu mirasını devraîmış ol-
duğu göriilüyor.
Askerden kaçma olaylan
alabildiğine yaygınlaşmış du-
rumda ve eğer kimi tahminler
gerçekleşecek olursa, orduda-
kı subaylann sayısı kura as-
kerlennin sayısını aşacak.
Genç subaylar da gerilerinde
battal, boş bır güç bırakarak
sürüler halinde ordudan istifa
ediyorlar. Bazı tahminlere
göre Rus Silahlı Kuvvetleri
eskı döneme göre yüzde 40
azalmış olmasına karşın, şu
anda Rus Genelkurmayfnda
bulunan general sayısı Sov-
yetler Birliği döneminden bile
fazla.
Bir imparatorluğun seçkin
sınıfından bitkin. dağınık ve
yersiz yurtsuz bir kitleye in-
dirgenen subaylar. Rusya ve
14 yenı komşu cumhuriyetin.
egemenliğini sağlayacak bek-
çiler bile olamıyorlar. Pek çok
değerlendirmeye göre ordu-
nun tutucu parlamentoya
karşı Başkan Boris N. Yelt-
sin'e verdiği destek bile ortak
ve kesin bir karann sonucu
yapılan bir eylem olmaktan
çok uzaktı.
Günümüzde Rus gençleri orduya katılmak istemhor, çiinkü ordunun eski gücü >e çekiciliğinden eser kalmamış durumda.
Yeni askeri doktrin
Nevv York Tımes'dan Ser-
ge Schmemann. Moskova'da
yeni bir '"askeri doktrin"in
üretildiğjni öğrendi. Bu dokt-
rin. Rus ordusunun artık hiç-
bir ulusu ya da bloku kendi
düşmanı olarak görmemesı
ve ordunun yeni misyonunun
yerel çatışmalara anında mü-
dahaleetmek olarak özetlene-
bilir. Ne ki Schmemann'ın
Rus subaylan. askerleri ve si-
vil uzmanlanyla yaptığı gö-
riişmeler, ordunun geleceğini
genel siyasalardan çok. eko-
nomik ve siyasal güçlerin be-
lirlemekte olduğuna işaret
ediyordu.
Ğittikçe küçülmçkte olan
askeri bütçe, ordunun gerçek
anlamda kalıcılığına \e gele-
ceğe yönelik varlığından çok.
yalnızca bugün herhangi bir
şekilde hayatta kalmasmı sağ-
layabiliyor. Çoğu Doğu Av-
rupa ve Baltık devletlerindeki
karargahlanndan geri çekilen
180 bin kadar subayın banna-
caklan herhangi bir yer yok.
Savaş gemileri hurda metal fı-
yatına satılıyor, MİG-29'-
lann tanesi 8 bin dolara gidi-
yor. Ve askerler ya silahlannı
satıyorlar ya da yerel savaş-
larda paralı asker olarak
çalışıyorlar. Bitkin askerlerin
askeri tankerlerdeki benzini
sattıklannı görmek. artık son
derece sıradan bir manzara.
Moskova'daki bir araştı-
rma merkezi olan ABD ve
Kanada Araştırma Enstitü-
sü"nde bir askeri uzman olan
Sergei M. Rogov, "Hemen hiç
rakibi olmayan olağanüstü bir
savaş makinesi. kendisini
ansızın korkunç bir yenilgi at-
mosferinde buldu" diyor.
Tarih, kendi ağırlığı altında
böylesine ansızın çöken başka
hiçbir imparatorluğu kaydet-
memişti. Uçüncü Reich savaşta
yenilmişti. Osmanlı İmparator-
luğu yavaş yavaş yozlaşmıştı.
jngiltere'nin küresei imparator-
luğunun sınırlan yavaş vavaş
daralmıştı.
Sovyetler Birliği ise ideoloji-
sinin uğradığı çöküntü ve dev
boyutlardaki güvenlik araç-
lannın bedelinin ekonomisini
çökertmesi sonucu yenik düştü.
Belki de son zamanlarda buna
en vakın askeri çözülme.
ABD'nin II. Dünya Savaşıerte-
sinde 11.8 mılyoniuk bırlikleri-
ni dağıtması ve daha sonra
Kore Savaşı'nda yalnızca 1.5
milyonluk birliklerin üniforma
giymesiydi. Ne ki Amerikan Si-
lahlı Kuvvetleri'ndeki indinm
yalnızca bir jübileydi. Burada
yaşanan ise korkunç bır çare-
sizlik ve umutsuzluk.
Serge Schmemann'ın yaka-
ladığı bır başka çelışkı de impa-
ratorluklannı yenilmez kılmak
için yaptıklannın, Sovyetler'in
sonunu hazırlaması olgusu.
Herhangi bir düşmanı askeri
bir saldınya kışkırtmak için
fazlasıyla güçlü olan ordunun.
Sovyetler Birliği'nin kaldırabi-
leceğınden büyük bir yük oldu-
ğu, ancak iş işten geçtikten son-
ra anlaşıldı.
Harvard Üniversitesi'nde
Rus tarihi profesörü olan Ric-
hard Pipes, "Böyle bir çöküşün
benzerini gözümde bile canlandı-
ranuyorum" diy or. "Büyük im-
paratorluklar genellikle yavaş
ya> aş tükenirler > a da bir savaş-
ta yok olurlar. Ama böylesi bir
patlama tarihte gerçekten hiç
göriilmemişri. Aslında Sovyetler
Birliği de hiç görülmemiş bir de-
neyimdi."
Kırk yıl boyunca Sovyet as-
keri varlığından duyduklan bü-
yük kaygı ve bu nedenle yaptı-
klan büyük harcamalardan
sonra. NATO. artık Moskova"-
run konvansiyonel güçlerini
tehdit olarak bile görmüyor.
Ancak eski Varşova Paktı üye-
leri, II. Dünya Savaşı'nın so-
nundaki Rus işgalinden duy-
duklan korkuyu üstlerinden
henüzatamıyorlar.
Rus subaylannın çoğu. Af-
ganistan'dan (Sovyet kuklası
hükümetin uğradığı yenilgi so-
nucu) ve Doğu Avrupa'dan çe-
kilmek zorunda bırakılmalannı
hazmedememiş.
Amerika'nın Irak gibi eski
Sovyet müttefiklerine karşı tu-
tumunu ya da Afrika ve Orta
rakları bir rutam tütüne elden çı-
kartmasını asla bağışlamava-
cağız."
Birçok bölgede Rus birlikleri
olaylara kendi bıldiğince yön
veriyor. Moskova'nın onayı
olsa da olmasa da Azerbaycan.
Ermenistan, Gürcistan. Mol-
dova ve Tacikistan'daki yerel
çatışmalarda taraf alıyor.
Amaçlan. bu bölgelerin Mos-
kova'dan daha da uzaklaş-
masını önlemek veya buralardu
yaşayan ve aniden "yabancı"
konumuna düşen 25 mil>on
o,rduda büyük bir çöküş gözleniyor.
Silahlı kuvvetlerde yükselen ölüm oranı
genellikle "şiddetli kalp yetmezliğT gibi
teşhislerin ardına gizlenmeye çalışılıyor.
Aslında her dört ölümden birinin nedeni
intihar. Askeri suçlar da artmış durumda.
1993'ünilk lOayındaorduda löbinsuç
işlendiği belirtiliyor. Subaylann yüzde 7CTİ
birliklerinin kendilerine verilen görevi
yerine getiremeyeceği kamsmda.
Amerika'da kafasına estiği gibi
dav ranmasına karşı duyduklan
kızgınlığı hiç gizlemiyorlar.
İmparatorluk zihniyetinin
sürdüğünü gösterecek şekilde,
orak-çekiç hala silahlı kuvvetle-
rin damgalanru süslüyor.
Geçenlerde Baltıklar'dan
geri dönen birliklerden birinin
mensubu üst rütbeli bir subay,
"Yeltsin'in yoksullara yönelik
yardım fonlarını. çocuklarımızın
ve karılarunızın sağlık sigortala-
rını kaldırması ve bizi sıcak evle-
rimizden sokağa atması bağışla-
nabilir" diyor. "Ama baba-
lanmızın ve dedeierimizin fethet-
tiği ve halkımızın vaşadığı top-
Rus'un çıkarlannı korumak.
Rogov. "Silahlı kuvvetler
üzerinde bugün sivillerin deneti-
mi kesinlikle >ok" divor. "1991
yılı, Sovvctler'in çöküşüne tanık
oldu ve Rusva'da hala gerçek bir
hükümet yok: Silahlı kuvvetierin
içinde de generallerin demokra-
sisi hüküm sürüyor."
Ordudaçatlak
Fakat Rusya'da silahlı kuvvet-
lere karşı çelişkili duygulan en
açık biçimde ortaya ko>an
olay, 4 ekimde parlamento bi-
nasına yaptıklan saldınydı.
Moskova sokaklannda tank-
lann yürümesi. aslında ordu-
nun Moskova'daki güç denge-
sını belırleme veteneğini herke-
se yenıden hatırlatmıştı. "Ekim
olaylan" aynca generaller ara-
sında bağlılık ve görüşler açısı-
ndan ne büyük farklar olduğu-
nu da ortaya kovdu. Ycltsin,
bov un eğmesini sağlamak üzere
parlamentova saldırdığı zaman
silahlı kuvvetlcnn tcpkisi Sa-
vunma Bakanlığfnın telefon
hatlannı kesmek ve ta-
rafsızlığını ilan etmek oldu.
Olaylann hemen ardından
gelen belirgin tepki. rahatla-
maydı; yaralı sayısı azdı. birlik-
ler itaat etmiştı. Madalva ve
rütbe dağıtırken Savunma Ba-
kanı Pa*el S.Graçe* askerleri
"Rusv a'\ ı iç savaşa süriiklevebi-
lecek bir trajediden koruduk-
lan" ıçın övuvordu. Ne ki o ta-
rihten bu \ana orduda ortava
çıkan tercddüıc ve saldırının
arit'esinde gece varısı vapılan
ateşli tartışmalara ilişkin pek
çok rapor verildi. Gene deen il-
ginçolanı Yeltsin'in Ncvv Vork
Timcs muhabiriylc yaptığı bir
görü^mcde General Graçev "ı
tereddütlü davranmakla suçla-
masıvdı.
"Sa^unma Bakanım bir rurlü
harekete gecme kararı alamadı.
Birliklerin henüz gelmediği sıra-
da bir belirsizlik anı \ardı. Faz-
lası\la sorumluluk almış olduğu
ve askerlerinin emirlere uvaca-
ğından kuşku duvduğu açıktı"
dedi Yeltsin. Bu ıfade. General
Graçev 'in geleceğine ilişkin olu-
şan sooılara yenilerini ekledi.
Kaba saba, açık gözlü bir hava
kuvvetleri kumandanı ve Af-
ganistan gazisi olan 44 yaşında-
ki general, ağustos 1991'deki
komünist darbesi sırasında
aym parlamento binasına yapı-
lan saldınyı reddetmesi nede-
niyle Savunma Bakanlığı'na
yükseltilmişti.
Hem parîamentoyu ezme gü-
cüne sahip olan hem de emirle-
re uymama tutumunu gelıştire-
bilen birordu ımajı. Rusva'nın
içinde bulunduğu darboğazı
aşmadıkça politikacılan sık sık
tedırgin edebilecek bir güç ola-
cağa benziyor. Olağanüstü pa-
tavatsızlığı ve kurallara uy-
mayışı ordunun belirsiz rolü-
nün simgesine dönüşen, Mol-
dova'daki 14. Ordu'nun ku-
mandanı Tuğgeneral Aleksandr
Lebed, ordunun çekişmenın gö-
beğıne çckılmesıni apaçık eleşti-
riyor. "En büyük suçun işlendi-
ğini düşünüyorum" dıyor. "Her
şeu yapabiiirsiniz, ama orduyu
bu işlerin ieine süriikleyemezsi-
niz. Tula >a da R>a/an'daki e>-
lerine dönen askerin yü/üne tü-
kuhildüğünü düşünebiüyor mu-
sunuz? Bütün bunlar eskiden
ulus 1917"de Be>az \e Kızıl ola-
rak bölündüğu zaman ounuştu.
Görüvonım ki tarih bize hiçbir
şej öğretmemiş."
Siyasete girme riski
Gelgelelim tarih misyonunda
ve siyasal önderlikten ansızın
yoksun kalan. halkının güven-
mediği ve geçimini sağlamayı
reddettiği dev bir ordunun siya-
setin içine çckilmesinin kaçınıl-
mazlığını ortaya koy uyor
Emekli bir general. askeri tarih-
çi ve Yeltsin'in danışmanı olan
Dmitri A. Volkogono», "Ordu
elbette siyasete girmemeli" di-
yor. "Ancak ordu daiıtıa devle-
tin bir aracı olmuştur ve eğer
devletin çıkarı söz konusu ise
mevkiini açıkça ilan etmelidir."
199! Ağustosu vegeçenekım-
de geçırdıği her ıkı sınavda da
ordu son tahlilde Yeltsin'den
yana tavıraldı. Fakat önümüz-
deki yıllarda da hayli zayıf ve
kanşık olacağa benzeyen Rus-
ya'nın siyasal yapılanmalan
göz önüne alındığında, silahlı
kuvvetierin -ve Sovyetler Birli-
ği'nin çökmesiy le sallantıda ka-
lan diğer güçlü kurumlan olan
K.GB ve devlet bürokrasısinin-
siyasette varlık göstcrmeye de-
vam edeccğı ve siyasal entrika-
lurda ittifak arayışlan için bir
odak oluşturacağı kesin gözü-
küyor.
Parîamentoyu ezmesınden
hcmcn öncc Ycltsın'in subay-
lann maaşını iki katına çıkar-
ması veçok sayıda generali terfı
ettırmesi. olayın hemen ar-
dından kimi eğitim bırliklennın
orduva alınmasını crtclctmesi
dikkate değer. Gene de bir su-
bayın para ve rütbeden daha
onemlı olduğuna ınandığı bir
değer var: Saygınlık. Parlamen-
toya yönelik saldın ıçın Mos-
ko\ a'y a getirilen v e eski Tuşins-
ki Havaalanı'nda konaklayan
Tula Hava İndirme Birlikleri
askerlerini gururlu adımlarla
denellerken Albay Vladimir I.
Gonçarov, "Ordunun şu anda
sahip olduğu imajın değişmesi
gerek" diyor ve ekliyor: "Üstû
siyah bovayla örtülmüş durum-
da. Biz baskıcı bir güç, ekonomi
için bir yüküz. Şimdi belki artık
kaç kez kan dökülmesini önledi-
ğimizi hatırlarlar. Hükümet için
neier yapabileceğimizi göster-
dik. Artık hükümetin ve devlet
başkamnın apoletleri garantiye
aidıkları sanısına bir son verme-
lerinin zamanı geldi."
SÜRECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Rkret Mualla'nın Mektupian...
Hıfzı Topuz'un "Parisli Yıllar"\nı elimden bırakamıyo-
rum. Topuz'a da soracaklarım var; ancak sayrılandığını,
Ayvalık'a bir arkadaşına gittiğini öğreniyorum. Ahmet
Küflü döndüğünü söyledi, aradım bulamadım. Kitabı
keyifle okurken, bir yerde hüzünleniyorum. Anılarda ge-
çenlerin çoğu ölmüş, çektikleri kalmış ortada. Hıfzı To-
puz, ressam Rkret Mualla'nın son yıllarını anlatıyor.
Topuz, Fikret Mualla'yı 1953'lerde tanımış. 1959'larda
Fikret Mualla, artık yaşlanmış, şişmanlamıştır. 1903'te
doğan Fikret Mualla, 19 Temmuz 1967'de Paris yakının-
daki bir köy sayrıevinde ölür. 1959ların Fikret Mualla'-
sını Topuz şöyle anlatır:
"1959 başında Paris'te ilk işlerimden biri Fikret Mu-
alla yı aramak oldu. Alesia 'daki atölyesinden aynlarak
Courselles Bulvarı na açılan utak bir sokakta bir otele
yerleşmişti. 'Rue Leon Jost, Hotel Monceau.' Kendisini
telefonla bulma olanağı yoktu. Kalkıp oteline gittim, kö-
şedeki kahvede olduğunu söylediler. Monceau parkının
karşısında 'Le Courcelles' adlı bir kahvede buldum Fik-
ret'i. Tanıyamadım, benim altı yıl önce bıraktığım Fikret
değildi artık. Şişmanlamış, yaşlanmış, konuşması daha
anlaşılmaz olmuştu. Heyecanlandı, ağlamaya başladı.
Daha sonraları sık sık Le Courcelles' kahvesinde bu-
luştuk. Birkaç kez Tevfik Kent'/e birlikte gittik, bir kez
Bedri Rahmi ile. Her ikisi de Fikret'in çok eski dostlarıy-
dı.
Saat 19a doğru kahveye gittiğim zaman Fikret'i ak-
şam yemeğini yerken buldum. Artık Montmartre'a, Saint
Germain de Pres'ye, Ouartier Latin'e hiç gitmiyordu.
Madam Angles. Fikret'i aylığa bağlamıştı, otel ve ye-
mek parasını odüyor ve kendisine cep harçlığı veriyor-
du. Başkalarına resim satması yasaktı.
Zaman zaman bana UNESCO'ya geliyor. ama resim
getiremiyordu. Metroya binip UNESCO'ya kadar gelme-
si bile yorucu oluyordu. Bu yuzden yine mektuplaşmaya
başladık. Işte o mektuplardan bazı örnekler:
'Pek muhterem ve sevgili Hıfzı Topuz,
Dün UNESCO'ya, size telefon ettim, ya meşgul idiniz,
ya da büroda değıldiniz, gorüşemedik. Şimdi tahriren
arz'u hal ederken yakın bir günde sizi görmeyi ve üç beş
çene çalmayı son derece arzu ederim.
Gazete arzu eder, beklerım.
Bir paket Bafra veya Birinci isterim.
Mek şişe Kulüp rakısı dilerim.
(Şiir böyle olur)' Fikret Mualla, Paris 30 Ağustos 1960.
'Muhterem ve sevgili Hıfzı Topuz
196O'ı ne ise atlattık. Hak tealâ cümlemiz için inşallah
bu sene biraz daha iyi olur, amin.
Vaktin olursa bir telefoncuk çek Uç beş laf edelim bir
akşam üstü ' 11.1.1961.
Sevgili ve muhterem Hıfzıcığım.
Demin Dr. Safder'e bir mektup attım. Beraber mevsi-
min son istiridyelerini. kafayı çekıp mezelendiğimizden
bahs eyledim.
Afrika'ya azımetten evvel tekrar üç beş laf atmak için
beni görmeden gitme. Biliyorsun burada son derece
yalnızım.' Paris, 18 Mart 1961.
'Şimdi ya Afrika'ya gittin veya gitmek üzeresin.
Ben burada mahsur, metelik yok cepte.
Vatan mahzun ben mahzun.
Beni unutma, bana gittiğin yerlerden güzel pullu kart-
lar gönder.' Paris, 8 Mayıs 1961.
'On gündür gazete gelmez oldu. ya postanede kaybol-
du, ya da hergelenin bıri arakladı. Parasızlıktan imanım
gevriyor. Neyse Allahaısmarladık.' Paris 10 Haziran
1961 „
'Kaç zamandan beri zatınızı görmek bir türlü, görme-
mek bir başka türlü. Abd'i aciz ise 3-4 aydan beri Fülus'u
Ahmer'e muhtaç. Türkçesi, zil vaziyetteyim. Sen de beni
unutma...' Paris, 31 Aralık1961."
1962 Eylülü'nde Fikret Mualla, büyük bir sayrılık geçi-
rir. Olayı Abidin Dino, Hıfzı Topuz'a şöyle anlatır:
"Bir gün Mübin telaşla bana geldi, Mualla ya inme in-
diğini ve hastaneye kaldırıldığını söyledi. Hemen hasta-
neye koştuk. Mualla 'ntn çarpılmış yüzünde bir gülümse-
me belirdi. Zorlukla anlattı. Otelde birdenbire yere
düşmüştü. Sol yanı tutmuyordu, kol bacak işlemiyordu.
Ressamın butün eski dostları. Select ve Döme kumpan-
yası 15 gun hastaneye taşındılar. Avni, Selim, Mübin,
genç ressamlar. İyi bakım sonucu Mualla kolunu, baca-
ğını kıpırdatmaya başladı. Yüzü de çabucak düzelmişti.
Yatakta Firavun'la savaşacak bir Hitıt kralı gibi dimdik
duruyor. Dunyaya yenıden duman attınyordu.
Doktorlar temiz ve sakin bir yaşam salık verdiler. Ma-
dam Angles'in, bu çok zor anda gösterdiği dostluğu
başka hiç kimse göze alamazdı. Mualla 'yı hastane çıkışı
evinde misafir etti..."
Fikret Mualla, önce Madam'ın evinde kalırken, sonra
Madam'ın Paris yakınında. Reillanne adındaki köyde
bulunan evine yerleştirilir.
Bir zamanlar, "Şöyle akşamdan sabaha bir ölsem,
gözüm arkada kalmayacak..." diyen ressam, o köyün
sayrıevinde ölür. Bir kadeh şaraba yaptığı resimler, ölü-
münden sonra, milyonlara satılır. kapışılır!
• • •
Yontucu Mehmet Aksoy, yapıtının ortadan kaldırılmak
istenmesine hiç üzülmesin. Ahattolu'da, öylelerine "tu-
kurükçü"derler. "Tükürükçü aşağı, tükürükçüyukarı!"
Mehmet Aksoy'a, sevgiler, saygılar sunuyorum!
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Taviani Kardeşler'in ..
yönettiği bir film... Asya'-
da bir ülke. 2/ Gaetano 2
Donizetti'nin tanınmış o
bir operası... Belli bir
kimsede ya da şeyde bu- 4
lunan. 3/ İmkân... En kı- g
sa zaman süresi. 4/ Işınla-
nn atmosferde kınlma- 6
sından kaynaklanan ve
çöllerde kolayca gözlem-
lenen optik yanıls'ama...
Arapçada "ben". 5/ Üze-
rinc resim alınmış fotoğ-
raf camı. 6/ Gösteriş, fıyaka... İri
gagalı ve parlak renkli bir kuş. 7/
Bir gösterme sıfatı... İpek üstüne
sırma ve ibrişimle yapılan bir ans
işleme. 8/ İstanbul'un bir semti...
Yardım istendiğini belirten bir
sözcük. 9/ "Kadd-i dildâre kimi...
dedi kimi elif Cümlenin maksûdu
bir amma rivayet muhtelif" (Ka-
nuni Sultan Süleyman)... Kez, de-
fa.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kır koşusu... Teraziyi ayarlamak için hafif gelen kefeye ko-
nulan ağırlık. 2/ En küçük sosyolojik birim... Büyük panayır.
3/ Bir ülkenin başka ülkelere muhtaç olmadan yaşayabilmesi...
Su. 4/ Negatif bir sayı üzerinde alınan ve ikinci kuvvetten bir
kök taşıyan cebirsel anlatım... Meyve kurusu. 5/ İradesizlikten
ileri gelen sürekli cansızlık. 6/ Bir tür erkek deve... Yıkanılan
yer. 7/ Kâfı gelmeyen... Tesir. 8/ Tann... Eskiden harman ürün-
lerinden onda bir oranında alınan vergi. 9/ Ekinlere zararlı bir
böcek... Torun sahibi kadın.