27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24MAYIS1994SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER SSKemekfilerinin maaşlan • ANKARA (AA) - Sosyal Sigortalar Kurumu emeklilerinin maaş ödemelennin, 27 ve 30 mayıs günlennde yapılacağı bikürildi. Başbakanhk Basın Merkezfnden konuya ilişkin olarak yapılan açıklamada "SSK emeklilerinin maaşlan her ayın 21 ve 23'ünde ödenmektedir. Tatil dolayısıyla 20 Mayıs 1994'te, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Banicası'nca para harekaüna yönelik hizmet verilememesi nedeniyle ikmal edilemeyen işlemler önümüzdeki günlerde tamamlanacak ve SSK emekli maaş ödemeleri 27 ve 30 mayıs günleri yapılacak" denildi. üzay Heparı'nın duruntu ciddi • İSTANBUL (AA)- Müzisyen Uzay Hepan'nın beyin ödeminin dağılması için sürdürülen tedaviden henûz olumlu bir sonuç alınamadı. International Hospital Başhekim Yardımcısı Emine Gül Aksoy, yapuğı açıklamada, Hepan'nın sagük durumunun ciddiyetini koruduğunu kaydetti. Geçen cuma gecesı Etıler'dekı Koç Köprûsü üzerinde trafik kazası geçiren Uzay Hepan'nın halen baygın durumda olan beyin ödeminin artmadığını belirten Aksoy,"Ancak ödemin azalması için sürdürdüğümüz tedaviden deaJınan çok büyük bir sonuç yok. Hastanın durumu eski ciddiyetini koruyor. Beklemekten başka yapacak birşeyyok"dedi. Cezaevinden firar • ÇANAKKALE(AA)- Çanakkale Yanaçık Cezaevi'nden ıki mahkum firar etti. Yetkılilerden alınan bilgiye göre. yanaçık cezaevınde yapılan sayımda, adam öldürmck suçundan 15 yıl hapiscezasına hükümlü Mahmut Zorlu vegasp suçundan 5 yıl hapis cezasma hükümlü Recep Fiçıcı bulunamadı. Yetkililer, nasıl kaçtıklan araştınlan Fıranterinyakalanmasma - <<n çakşridığtmbildirdıler. -v-''--, Kullanılnıışeşya kampanyası • ANKARA (AA) - Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğü, yurtlarda bannan ve evlenecek olan kimsesiz gençlerin ev eşyası ihtiyaçlannı karşüayabilmeleri için "kullanılmışeşya kampanyası" başlattı. SHÇEK Genel Müdürü Bülent İlik. yaptığı açıklamada, kimsesiz gençlerin evlenebilmeleri için buzdolabı, televizyon, mobilya gibi eşyalara talip olduklannısöyledi. ICFTU Kadın Komitesi Sekreteri Adrian Taylor Çiller'in kadın çıkarlarını değil, belli kesimlerin çıkarlarını temsil ettiğini söylediÇüler'e kadın sendikacıdan sert eleştiııGÜNEŞGÜRSON ANKARA - Uluslararası Hür İşçi Sendikalan Konfederasyonu (ICFTU) ve Uluslararası Kamu Görevlileri Fede- rasyonu (PSI) Kadın Komitesi Sekrete- ri Âdrian Taylor. Başbakan Tansu Çil- ler'in "kadın çıkarlarını temsil etmediği- ni" öne sürdü. Çıller'ın özelleştırme ko- nusundakı uygulamalannı İngiltereeskı Başbakanı Thatchera benzeten Taylor. "Tansu Çiller. başbakan olarak kadın çı- kaıiannı değil, belli kesimlerin çıkar- larını temsil ediyor" dedi. Taylor, dün- yada "KİTIerin sattşmdan elde edilen getirin halka hizmet olarak geri dönmedi- ğini" vurgulayarak. çalışanlann KİT- lerin yönetimine kaülmasının yararlı olacağını savundu. Türk-İş'in düzenlediği "Kadm İşçiler ve özelleştinne" seminerine kaülan Taylor'a, özelleştırme ve kadın işcilenn özelleştirmeye bakışı konusunda yö- nelttiğimiz sorular ve yanıtfan şöyle: - Kadın işçiterin özelleştirmeye baktş açsı farklı mı? TAYLOR: Bütün dünyadaki kızgın- lık ve tepki aynı. Bu da işlerini kaybet- me korkusundan ve daha çok, özelleş- tirmenin ailelerine olacak etkisinden T aylor, dünyada 'KİT'lerin satışından elde edilen gelirin halka hizmet olarak geri dönmediğini' vurgulayarak, çalışanlann KİT'lerin yönetimine katılmasının yararlı olacağını savundu. kaynaklanıyor. - özelleştirmeye tepki açısından Tür- kiye'deki durumu nasıl değerlendiriyor- sunuz? TAYLOR: İşçi çok ilgileniyor ve kor- kuyor. Kendini, köşeye sıkıştınlmış gibi hissediyor. Protesto etme ve tepki gös- terme ihtiyaa duyuyorlar. Türkiye, de- mokratik bır ülke olması gerekirken, seslerini gerekli şekilde duyuramıyorlar. - Dünyada özelleştirmeye karşı verilen mücadelede kadınların roîü nedir? TAYLOR: Kadınlar. sıyası açıdan faal olduklannda, sonuca ulaşıyorlar. Örneğin ABD Başkanı Clinton'un oyla- nnın yüzde 29'u kadmlardan gelmiştır. Bu da kadınlann oynadıklan rolü gös- tenyor. ABD'deki kadınlann Başkan Clinton'a oy vermelerinin nedeni, kamu sektöründe sağlık sigortası oluşturma sözü vermesı. Ses duyurabilmek önemli. - Tfirkiye'de özelleştirme politikasmı yaşama geçiren. bir kadın başbakan. Bu- nu nasıl değerlendiriyorsunuz? TAYLOR: Thatcher de kadındı. Çil- ler. kadın olmasına karşın kadınlann çı- karlanru temsil etmiyor. Belırli kesim- lerin çıkarlannı temsil ediyor. Bugöreve de kadın olduğu için değil. belırli kesim- lerin çıkarlannı koruduğu için gelmış. Partışınin görüşlerini temsil ediyor. - Özelleştirme uygulamasında hükü- met-işçi-iş'veren diyaloğu nasıl sağlanabi- lir? TAYLOR: Kesimlenn flkirlerini söy- lemeleri gerekli. Sendikalar, çalışanlan temsil ediyorlar. Kanşma olanağı bul- mamak ile söyleyecek görüşü olmamak arasında fark var. Sendikalann söyleye- cek birçok şeyleri var. Üçlü görüşmeler yapılıyor. Esas olanı yapılmadı ve hü- kümet sendikalara görüşünü sormadı. - Sendikalann görüşlerini açıklamala- rının zorluğu nereden kaynaklanıyor? TAYLOR: Uluslararâsı düzeyde pek çok ülkenın hükümetlen. çok borç içine gırmiş dunımdalar ve alternatıf kalma- dı. 1MF ve Dünya Bankası'ndan başka gidecek yerleri kalmadı. Bir hükümetse- nız, bır programa ihtiyacınız var. Önü- nüze şartlar konuluyor. - Alternatif iireten ve başanlı olan ül- keler var mı? TAYLOR: Şüphesız. Çok sayıda ül- kede KİT'ler sıyası partilenn arpalığı haline getirilmiş. Zararlan. kötü idare- den kaynaklanmış. KİTIerin zarar ver- me nedeni, modernize edilmemeleri. KİT'lerin yenilenmesı ve venmlı şekilde çalıştınlması mümkün Sağhkçahşankm ineslekhastası' • Sağlık işkolu çalışanlannın üçte biri sanlık, varis, belfitığı, erken doğum, düşük, unutkanlık, stres, anemi gibi meslek hastalıklanna yakalanıyor. ANKARA (Cıımhuriyet Bûrosu) - Sağlık ça- lışanlannın üçte birinin meslek hastalığına yaka- landığı belirlendı. Sağlık işkolu çalışanlan, sanlık, varis, belfitığı, tifo, erken doğum ve dü- şük, unutkanlık. karacığer büyümesi. stres, ane- mi gibi meslek hastalıklanna yakalaruyor ve "meslek hastalığı" tanımı yapılarak sağlık çalı- şanlanna "fiili hizmet tazminatı" ödennıesini isti- yorlar. Genel Sağük-İş'in gecen yıl 2 bin 947 sağlık çahşanına anket uygulayarak yaptığj araştır- mada, bu işkolunda çahşanlann üçte birinin has- ta olduğu ortaya çıktı. Aralannda İzmir. Anka- ra, Çorum, Trabzon ve Konya'nın da bulundu- ğu 13 ilde gercekleştirilen ankete göre sanlığa ya- .kalananlann başında, yüzde 13.5 ile diş.teknis- ,yenleri.geliyor. Onlan yüzde 11.5 ile laboratuvar teknisyenleri, yüzde 11 ile hemşire ve anestezi teknısyenleri, yüzde 10 ile doktorlar izîiyor. Sağlık memurlannın yüzde 4'ü, hizmetlilerin de yüzde 3.5'i sanlık hastalığına yakalanıyor. Vans hastalığı, en çok anestezi teknisyenlerinde görü- lüyor. Ankete katılan 162 teknisyenden 42'sinin varise yakalandığı belirlenirken, hemşireler yüz- de 14 ile teknisyenleri ızliyor. Belfıtığı da ilk sıralarda yer alıyor. Anestezi teknisyenleri. hemşireler ve hizmetliler, belfıtığı- na yakalananlar arasında yüzde 3.5 - 5.5 ortala- ma ile başı çekerken; doktorlann yüzde 2.5'i, sağlık memurlannjn da yüzde 1.5'i bu hastalığı geçirdiğini kaydediyor. Bin 102 hemşireden 24'ü ile 184 teknisyenden 5'i tifo geçirdiğini ifade edi- yor. Kadın sağlık çalışanlannın hamılelik döne- minde geçirdikleri rahatsızlıklara bakıldığında, 62 doktordan 2'sinin erken doğum, 3'ünün dü- şük yaptığı görülüyor. Ankete göre hemşirelenn 5'i ölü doğum, 25'i erken doğum, 48'i düşük ya- parken, 134 anestezi teknisyeninden 2'si ölü do- ğum, 17'si erken doğum, 19'u da düşük gerçek- leştirdi. Eroğlu, Bûyükçekmece Barajı'nda incelemelerde bulundu. (Fotoğraf: MEHMET DEMİRKAYA) IstanbııTım 5 a\lık suyukaldı İSKİ Genel Müdürü 'Istanbul'un suyu var ama hatlar yetersiz' dedi İstanbul Haber Senisi- İSKİ'nin yeni genel müdürü Veysel Eroğlu, İstanbul'un, uygulanan kesinti programı ile 4-5 ay yetecek suyunun bulunduğunu belirterek, su havzalannın "kaçak yapılaşma"dan korunabilmesi için "Askeri A(an" ilan edılmesinı bile düşündüklenni söyledi. İSKİ, Manavgat Çayı'ndan balonla su taşımayı düşünüyor. İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu ve Bılgı Işlem Daire Başkanı Beşir Yûksel dün Bûyükçekmece Barajı'nda incelemede bulundu. Var olan kesinti programı içinde İstanbul'a günde bır milyon 200 bin metreküp su verdiklerini. İstanbul'un günlük su gereksiniminin yaklaşık ikı milyon metre küp olduğunu belirten Veysel Eroğlu, kesıntı programı dışında meydana gelen kesintilerin anzalardan kaynaklandığını söyledi. Özellikle Ömerli Barajı'ndan gelen isale hattının tek olması, bu hat üzerinde meydana gelen anzalann programlı kesintiler dışında da kesintılere neden olduğunu söyleyen Eroğlu. yurttaşlann tasarruflu su kullanmasını istedi. İstanbul'un su sıkmtısının giderilmesı ıçın ilk aşamada. yeraltı su kaynaklannı araştıracaklannı, ömerli Barajı'ndak'i kullanılamayan suyu kullanılabilir bir durumagetırmeyecalışacaklannı açıklayan Eroğlu, kısa vade içerisinde, herhangı bır yerden alınacak tatlı suyu balonlara doldurupdenız üzennden romorkörlerleçekerek getirmeyi düşündüklerini söyledi. Amonyak kirlenmesi nedeniyle devrcdışı kalan Elmalı Barajı'ndakı suyxın temizlenerek kısa sürede kullanılabilir duruma getırilmesı için araştırma yapacaklannı açıklayan Eroğlu. "Şu anda İstanbul'un suvu var aslında ama hatlar yetersiz" dedi. Hükümetin de İstanbul'un su sorununa eğılmesi gerektiğini. Büyük Melen Projesi ve Sazlı Dere Barajı'nın biran önce devreye gırebılemesi için çalışmalara başlaması gerektiğini vurgulayanEroğlu. "su hırsızlığı"nın yapıldığını söyledi. Bazı yerlerden borulan delerek su çahndığını. bunlar arasında kamu kuruluşlannında bulunduğunu belirten Eroğlu. kendilerinın ış başına gelmesinden sonra İSKİ gelırlennde önemli birartış oldueunu öne sürdü. ARAYIŞ TOKTAMIŞATEŞ Kupbanlap Bugün Kurban Bayramı'nın arifesi. Sizler bu yazıyı bayramın dördüncü günü okuyacaksınız. Bayramın ilk günü kurban derileriyle ilgili bir yazım yayımlanacak. Birkaç gündür acı acı melemelerle bÖlünüyor uykum. Oldum bittim nefret ederim bu seslerden. Sanki "kurta- rın bizı"ö\ye bağırıyorlar gibime gelir. Ama bunca üzül- meme ve kızmama karşın et yemekten de bir türlü vaz- geçemem. Rahmetli Muammer Aksoy Hoca, biz "etyi- yenlere" çok kızardı. "Leş yiyorsunuz" derdi. Kimbilir belki de haklıydı. Bu aralarda koyunların yanı sıra çok farklı şeyler de "kurban ediliyor. "Örneğin beceriksiz bir kadronun kap- risleri uğruna, ülke ekonomisi kurban ediliyor. Birkaç li- derin "benmerkezciliği (egosantrizmi)" nedeniyle sos- yal demokrasi kurban ediliyor. Saysam daha bir sürü kurban bulunabilir. Ben de kimi ilkelerimi "kurban ediyorum." Aslında, "kimi inatlarımdan vazgeçiyorum" desem, galiba daha doğru olacak. Örneğin kitap imzalamama ilkemden vaz- geçtim. Tadını kaçırmamak koşuluyla imza günlerine katılmak ve kitap imzalamak kararı aldım. Bu işin kökeninde, çok üzüntüyle yaşadığım bir olay yatıyor. Yıllarca önce bir arkadaşımın evinde yüzlerce imzalı kitap görmüştüm. Şimdi isimlerini anmak istemi- yorum, o dönemde çok bilinen ve tanınan insanlara im- zalanmıştı. Ve benim arkadaş bunları teker teker sahal- lardan toplamıştı. Bilmiyorum; belki aileleri, belki kendi- leri bu kitapları bir biçimde elden çıkarmışlar ve sonun- da oçoğu "süslü"ve "saygılı"iltifatlarla imzalanmış ki- taplar, tozlu sahaf vitrinlerini boylamıştı. Işte bu olayın etkisiyle yıllardır imza günlerini redde- derdim. Ama şunu gördüm ki; "imza", sadece birkaç satırla ismin yazılması değil. Yazarla okuyucu arasında bir "iletişim" sağlıyor, bir "fan^/W//f"yaratıyor. Ve ben de "kitap imzalamama"ve "imzagünlerinekatılmama" ilkemi, bu keyif ve mutluluğu yaşama uğruna kurban et- tim. Bir başka ilkem, okuyucu mektuplarına mümkün oldu- ğunca az yer vermekti. Zira yazarla okuyucu arasındaki iletişimi "özel" bir iletişim sayar ve bu iletişimin diğer okuycuları ilgilendirmeyeceğini düşünürdüm. Elbette bunun istisnaları vardı. Ama bunların sayısını mümkün olduğunca düşük tutmaya çalışırdım. Ancak zamanla gördüm kı; yazar okur iletişimi, çoğu kez "özel" bir iletişim olmanın çok ötesinde bir şey. "Dertler've "sorunlar"ortakolunca, "görüşler"ve "öne- riler" de ortak oluyor. Ve bu nedenle okurlarımla olan ile- tişimimi, diğer okurlarımla "paylaşmama"konusundaki ilkemi de, (yaşamın zorlarnasıyla) kurban ettim. Ankara Demetevler'den telefonla arayan bir okurum, ülke gidişatınt ağlamaklı bir ses ve üslupla anlattıktan sonra, "kime başvuracağımızı şaşırdık" diyordu. Ata- türkçu Düşünce Derneği'nin Ankara daki merkezi dahil olmak üzere, akla gelen her yere başvurmuştu. Şikaypti, oturduğu apartmanın bir daıresinin bir tür "tekke" hali- ne dönüştürülmesiydi. Aslında konut olarak görünen dairede bir matematik öğretmeni oturuyor görünüyormuş. Ama görüntü baş- ka, gerçek başkaymış. "Her gün çuvalla ekmek geliyor hocam"diyordu beni arayan okurum. Gelen giden belli değilmiş. Bende acjkadresi var, ama yazmayı gerekli görmüyo- rum. Sadece, bu apartmanın incirlikcaddesinde olduğu- nu söyleyeyim. Artık bır ilgilenen olursa, zaten bulur. Ama kim ilgilenecek ve ilgilenen biri olursa da ne yapa- cak? Buna benzer bir sürü örnek duyuyoruz. Bir takım okullarda (ne hikmetse) Din ve Ahlak Bilgisi hocaları, ki- mi öğrencileri yakın takibe alıyorlarmış. Evlerine davet ediyor, yemek yediriyorlarmış. Neden acaba? Zaman zaman "Acaba demokrat olmak uğruna laik cumhuriyeti feda mı ediyoruz" diye düşündüğüm de oluyor. Şeriatçı gelışmeler ve çevrelere karşı demokrat ve "diyalog arayıcı" tutumum da kimi okurlarım trafın- dan eleştirilıyor. Hatta kimi zaman bu eleştiriler, biraz ileri noktalara da gidiyor. Acaba haklılar mı? Bilemiyo- rum. Ama laik cumhuriyeti hiçbir şeye "kurban etmeye- ceğim " de çok açıktır. Bir bayram gününde okurlarıma güzel şeyler yazmak isterdim. Ama gerçekten çok zor. Olaylar öylesine hızlı gelişiyor ki; ve öylesine umut kırıcı gelişmeler oluyor ki; insanın kendini "diri tutmaya"ve "umutdağıtmaya"gü- cü kalmıyor. Ama tüm bu "karamsar" görüntüler bir yana, hiç kuş- kusuztarihinçarklarıileriye doğru dönüyor.Ve nice"kur- banlara " karşın, ileriye doğru dönmeye devam edecek. Y e n i o t o f f a r l a i l k h a v r a m P ş g çı c u ı u ı o ^ a r ı a I I K u a v r a ı ı ı n i s a n a y ı n m 6,smda h i z n K t e a ç ı l a n Esenler'deki İstanbul Şehirlerarası Otobüs Terminali, Kurban Bayramfnda ilk smavını başarnla verdi. Hemen hemen her bayramda Topkapı'daki eski otogardaki karmaşa nedeniyle çile çeken vatandaşlar, bu bayramda telaşsız bir şekilde tarile çıkmamn murJuluğunu yaşaddar. İşportacılardan uzak mekanlan ve restoranlan ile modernbirgöriinüm sergileyen yeni otobüs terminaü'nde, günde 10 binierce kişi ağı- rlanmasına rağmen herhangi bir kargaşa yaşaıunadı. Bayram nedeniyle güvenlik ve temizlik önlemlerinin arttınldığı yeni otogarda, 68 güvenlik görevlisi hizmet veriyor. 100 otobüs ile 500 otomobile aynı anda park edcbilmc olanağı sağlayan otogar, hızlı tramvav gibi ulaşım kolaylıklarıyla da tatandaşların yüzünü güldürdü. Yeni otogar hakkında düşüncelerini sorduğumuz v atandaşlar ise, artık tarile çıkmamn ya da her- hangi bir nedenle şehirlerarası yolculuk etmenin kendileri için yorgunluk ve çile an- lamına gehnediğini söylediler. Yeni otogarda \erilen hizmetten son derece memnun kaidıklarını dile getiren vatandaşlar, "Bu otogarda ne işportacıdan ne de pislikten yana bir eser var. Verilen modem hizmetlerle, yeni otogar, Avrupayı yakalamış du- rumda" dediler.Eski otogarın ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafıridan açık hava müzesi olarak düzenleneceği öğrenildi. (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) Seramik sanatçısı Âtilla Galatah öldü KültürServisi - Seramik sanatımızın en önde gelen sanatçılanndan Atilla Galatalı dün öldü. 1936 yıbnda Arhavi'de doğan sanatçı ilk olarak 1959 yılında İstaHbul Belediye Sarayı Sanat Yanşması'nda yedi adet mozaik duvar panosu yaparak dikkat çekti. Günümüze kadarÇekoslovakya, İtalya, Fransa, Amerika ve Türkiye'den katıldığı ulusal. uluslararası bienal ve konkurlarda altın, gümüş madalya, uygulama gibi çok çeşitli ödüller aldı. Bugüne değin mozaik, seramik, cam gibi çok çeşitli büyük duvar panolan da yapanGalatalı seramik sanatında anlatımcılığı veyerelüği savunan çalışmalar yaptı. Galatalı, uluslararası ödüllere sahipti. Dlyarbalcırve Brüksel baroları arasıncta dayanıçma üd baro kardeşttkprotokolüimzahuh DİYARBAKIR (Cıımhuriyet) - Diyarbakır ve Brüksel barolan. hukukçular arasında dayanışmayı geliştırmek amacıyla kardeşlik protokolü ımzaladı. Brüksel Baro Başkanı Pierre Logros, imza töreninden sonra yaptığı açıklamada, "Buradaki baro, bağımstz çaltşamıyorsa o zaman bu ülkede hak ve hukuk yoktur" dedi. İmza törenindeev sahıpliği yapan Diyarbakır Baro Başkanı Feti Gümüş, Dıyarbakır'da Türk hukuk tarihinde görülmemış bır olayın yaşandığını söyledi. Gümüş, işkence gören 22 arkadaşından bazılannın tutuklandığını belirterek "Bu arkadaşlanmızın duruşmasına katılmak isteyen yabancı meslektaşlarımız, Türk hukuk me\zuatındaki engellemelerle karşılaştı. Mevcut yasa ve uygulamalâra aykırı olarak arkadaşlanmızjandarma tarafından gözaltına alınmış, insanlık dışı uygulamalâra tabi tutulmuşlardır" dıye konuştu. Bu olayın y aşanmasından sonra yurtdışında başta Brüksel olmak üzere Paris Barosu'ndan da bazı hukukçulann kendilerine destek vermek amaayla Türkiye'ye geldiğıni anımsatan Gümüş. şunlan söyledi: "Bu barolardaki hukukçu arkadaşlar, bir dayanışma geregi hemen y ardımımıza gelnıiş. hükümet nezdinde girişimlerde bulunmuşlardır. Bu olaylardan sonra hukukçular arasındaki dayanışmayı geliştırmek amacıyla Brüksel Barosu'ndan kardeş baro' teklifl geldi. Biz de kabul ettik." İmza törenine Brüksel Baro Başkanı Pierre Logros'un yanı sıra. Paris Barosu ve Sınır Tanımayan Avukatlarörgütü adına GeorgesHenri Beavihier de katıldı. Logros, protokolün imzalanmasından onur duyduklanru vurgulayarak "Bu olay diğer barolara da örnek olmalıdır. Buradaki baro bağımstz çalışamıvorsa, o zaman bu ülkede hak ve hukuk yoktur. Buradaki avukatlara yapılacak herhangi bir oiumsoz davranışı. kendi üyelerimize yapılmtş kabul ederek ilgiknecegiz" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle