29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24MAYİS1994SAU 12 KULTUR Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali'nin en ilginç gösterilerinden biri, 'Zun' adlı dans tiyatrosuydu... Sahneden taşaniçten bir dışavurum ŞEBNEMAKSAN Tiyatro festivali çerçevesinde izlediğimiz Polonya Expresiv Tiyatro (dışavurumcu tiyatro) gnıbunun "Zun" isimli parçası ardmdan, 7 mayıs sabahı Tak- sim Tiyatrosu'nda düzenlenen "Dans Tiyatrosu" başhklı söy- leşide misafır topluluktan iki sanatçı ve sanatçı olan empre- zaryolan dışında mim sanatçısı Taner Barlas, Yeşil Üzümler Grubu'ndan Deniz AJtınay. ko- regraf Geyvan McMillen ve eleştirmen olarak ben bulunu- yordum., Söyleşi bir süre dans tiyatro- sunun ne olup ne olmadığı konusuna takıldı. Misafır grup elemanlan ise kendilerini ne ti- yatro ve ne de dans olarak ta- nımlamaktan çekindiklerinı be- lirttiler. Hatta "Sizce neyiz?" diye sordular. Bu ilginç bir soru idi; çünkü karşımızda dünya- run belli başlı tiyatro ve dans festivallerine davet edilmiş bir grup vardı.. tanımlamak, mut- laka bir terim kapsamına al- mak gerekiyor muydu? Esas olan izlediğimiz temsilin bizi et- kilemiş olup olmadığı ve ne gibi etki tepki gördüğü idi... Spordan dansa... Sanatçılann açıklamalann- dan anlaşıhyor ki topluluk ya çok beğeni görüyor ya da hiç tutulmuyor. Avangard top- lulukların algılanışına tipik bir örnek! Seyircilerinin de çoğun- lukla gençlerden oluştuğunu bildiriyorlar. Tiyatro nedir, dans nedir tar- üşmalanndan başımızı kaldın- nca, nihayet gruba sorular so- rulmaya başlandı. Topluluk elemanlannın koregraf Wojciech Misiuro dışında, üniversite spor ve beden eğitımi bölümü mezu- nu olduklan anlaşıldı. (Bu açı- kJama bazı kişileri şaşırtabilir. bu topluluğu ister beğenin ıster beğenmeyin. bilinmesi gereken günümüzün pek çok ünlü ko- regrafı ve dansçısı spor dalın- dan dansa geçmiş olduğudur.) Aslen dansçı olan Misiuro. ilk olarak yedi yıl önce halen gnıp- ta olan birkaç sporcu ile dene- melere başlamış. Neticede gru- bun çok sade ve yalın bir vücut dili geliştirdiği ve yaratı sürecin- de elemanlann yapıtlann geliş- mesinde etkiü olduğu anlaşıb- yor. (Bir doğaçlama tekniği kullanıldığı söz konusu.) "Zun" isimli parçanın bir fı- kirle başladığı, ancak her par- çanın böyle olmadığı. koreg- rafın tamamen boş olarak, sıfırdan bir parçaya başlamaya hakkı olduğunu savundular. "tçinıizden birinin herhangi bir jesti ile başlayabilir, bu jest son- ra yok olabilir veya temel olguyıı teşkil edebilir" diyorlar. Doğa -kültür ikilemi Program açıklamalanndan "Zun" adlı yapıtta koregrafm doğa ve kültür ikilemirü konu aldığı ve bu çelişkiyi aşk, duygu ve düşünce üçgeninden görün- tülediğini bihyorduk. Birinci perdede insan, salt doğası ile kozmik bir mekânda varlığını algılamaya terk edilmiş gibi gel- di bana. Sürekli koşma devini- mi içinde yer yer birbirlerine dokunmalan, öncelikle aşk ve şevhet duygulannı uyandın- yordu. İkinci perdede ise safhk ve doğallık (çıplaklık ve duyar- lılık). yerini. seks sembolü ola- rak tarumlayabileceğimiz giysi- ler içinde eli kırbaçlı. şiddet ve terör simgeleyen kadınlara bı- rakmıştı. Kadınlan, çağınıızın feminist sloganlanna tam ters bir açıdan tanımlıyor, kültür yüklemesi ile duyarlılığm ve şevhetin kadının eünde kırbaca dönüşen bir güç oluşturduğunu ve bunun çıkmazını görüntülü- yordu. tlkel bir erotizm Birinci perdenin ikinci epizo- tunda yer alan ve ilkel bir ero- tizmi çağnştıran, ateş almışçası- na dans edilen çok hareketb' ve çarpıcı bölüm (kırmızı kumaş parçalan içinde, cıplak dans edilen bölümdü bu) ve onu ta- kiben suyla ve çınlçıplak oyna- nan bölümün sadehği ve sakin- bği gerçekten etkileyici bir geçiş yapıyordu. Ancak Taksim Ti- yatrosu'nun koltukian mı, yok- sa onun çok yavaş ve yalın tek- rarlarla gebşmesi mi, bilmiyo- rum, bende bir sabırsızlık ve doyumsuzluk uyandırdı. Bun- dan çok daha yavaş gelişen oyunlar izledim. İCoşa koşa ye- tiştiğim halde bir oyunun beni içine alması, bana iki saat sü- reyle tek bir olguyu yaşatması mümkün olmuştu. Örneğin. Ja- pon asıllı Amerikab ikili Eiko ve Koma gibi. Amacına sıkı sıkıya sadık Koregrafıde indirgeme. bir duygu, bir fıkir, bir olgu üzerin- de keşifleşebibnek çok önemb biraşamadır. Dağılmak. fıkirlerin veya ol- gulann dışına çıkmak, çogu kez oyunlara zcngınlik katmak ye- rine amaçtan sapünr. Seyirciye ne kadar etkileyici, hoş vakit geçirtirseniz geçirtin, artistik bütünlük ve dürüstlük kolayca elden gider. Polonyab grubun sıkı sıkıya amacına sadık kaldığı, dansçılann kuvvetb, ama yabn bir vücut duyarlıbğı ve disipbnine sahip olduğu söy- lenebilir. Ancak ne kuvvette iletişim. kurduğu ve seyirciyi içine aldığı bence biraz soru işareti. Her müzik parçası ile bir ayn bir faza geçiş uygulaması da zayıf bir koregrafık yaklaşımdı. Yalnız ben genç seyirciler arasına girmiyorum, her ne ka- dar avangard çabşmalan des- tekbyorsam da. Ama keşke di- yorum bizde de sporcular, üni- versiteli gençler bıraz daha ya- raüa çalışmalara gönül verebil- seler, kendi duygulanna, dü- şüncelerine olanak tanıyıp böy- le üretken olabilseler... VP Hk'ler Dünyanın en iyi baleti kabul edilen ünlü sanatçı Irek Mukhamedov 33 yaşına bastı Rus balet/pavlova' yemekistiyor ANKARA (ANKA) - Devlet Opera ve Balesi 'flk'lerle dolu bir sezon geçirdi. Deviet Opera ve Balesi Genel Müdürii Ren- gim Gökmen yaptığı açıklama- da, 1993 - 94 sezonunda 'yedi ilk'in gerçekleşünldiğini büdirdı Gökmen. "Sezona ilk kez ej-lül ayında açık hava konserleri ile başladık. îlk kez 10 av süreli temsü verdik. şubat a\ında ilk kez her gün bir tcmsil verebilme başarısını gösterdik. Modern Dans Topluluğu gösterilerine başiadı, "CMesine Bir Dinleti' bu sezon aralik.su yüzüncü tem- silini verdi. Sezon kapamşı için hazırlanan Lohengrin Türkiyc'- de ilk kez sahnelendi ve ilk kez bir festi>al düzenli\oruz. Sezon için temsil sayüarım arttırdık. Tfirk izleyicisi opera >e baieye olan Ugisini gösterdi" diye ko- nuştu. Gökmen. bu yıl ilk kez ger- çekleştirilecek olan Aspendos Opera ve Bale Festivali için hazırbklann tamamlandığını ve festivalin sezonun doruk nok- tasını oluşturduğunu söyledi. Aspendos Festivali'ni Türk operasmuı evrensel boyuta ulaş- ma çabası' olarak niteleyen Gökmen. "Aspendos tarihi ve akustik özellikleri ile opera şeh- ri olmaya aday bir >er. Aspendos üç-beş yıl içinde dönya çapında ünlü bir yer olacak. İnsanlar bu- raya sadece tarihi güzellikleri gönnek için değil opera dinleme- ye de geİecek. Türkiye 'opera turistleri'nin en çok uğradığı yer olacak" dedi. Rengim Gökmen önümüz- deki aylarda gerçekleşecek fes- üvab. gelecek yıllarda daha kapsamb ve uluslararası boyuta taşımayı hedeflediklermi de sözlerine ekledi. Giritlioğlu'nun yenifilnü Kfihûr Servisi - Mehmet Eroğlu'nun "Yarun Kalan Yü- rüyüş" adlı romanından yine kendisinin senaryosunu yazdığı "80. Adım" adb sinema fıtaıi- nin hazırbk çabşmalanna baş- landı. Yönetmenbğini Tomris Giritboğlu'nun üstkndiği fibn, 68 kuşağından üç arkadaşın 90'b yıllardaki savruluşlannı anlaürken, "korku" ve "cesare- tin" insan kimliğinde buluş- masını sorguluyor. Filmde baş- roDeri Zuhal Olcay, Mehmet Aslantuğ. Haluk Bilginer, Uğur Polat, Ege Aydan. Pıtırcık Akkerman, Savaş Din- çel, Selçuk Yöntem ve Meral Çetinkaya oynayacak. Fikret Kuşkan ile Hümeyra da konuk oyuncu olarak filmde yer ala- cak. Çekim mekanlan İzmir, Foça, Kuşadası. İstanbul ve Tayvan (ya da Hong Kong) ola- rak belirlenen fibnln çekımle- rine ekim sonunda başlanacak. Kültür Servisi - Lakabı "Bolşoy Herkûlii"\ dü; 1980'li yıllarda olağanüstü performanslarla Spartaküs'ten Boris'e, "The Golden Age"de işçi- lerin liderine dek bir dizi "kahraman" rolü can- landırmıştı... Birkaç yıl önce Uluslararası İstan- bul Festivali çerçevesinde izlediğimiz dünyaca ünlü balet Irek Mukhamedov, 33 yaşına bastı. Ve Nureyev'in AlDS'den ölümünden bu yana bale merakhlannca dünyanın en iyi erkek bale sanatçısı olarak kabul ediliyor. Irek Mukhamedov, Londra Kraliyet Balesi'- nin bugünkü "as adamı". ünlü balerin Sylvie GuiUem ın rol arkadaşı. Bütün gösterilerinin bi- letleri günlerce öncesinden tükeniyor ve ne za- man gösterisi olsa, tiyatronun kapısı anneleriyle birbkte gel- miş genç kızlann bir imza ala- bilmek için oluşturduklan kala- balıktan gecilmiyor. Mukha- medov da zorunlu olarak onlan geri çevirmiyor, sanatsal ba- şannın getirdiği şöhretle ya- şaması gerektiğini biliyor. Mukhamedov pek iri yan bir adam değil, ancak oldukça ya- pılı. Bu konuda şikayetleri var: "İri bacaklarla kiicûk adunlar atamazsımz..." Sahnede izleyi- cisini büyüleyen. ünlü baletin tekniği kadar canlandırdığı rolü algılayışı. "Oyunculuk da dansçı obnak kadar önemli. İkisini bir- birinden ayn düşunemezsiniz" diyor Mukhamedov. "Ben kendime sahnede bir yaşam yaratmak isterim." Kraliyet Balesi'nin "Raymonda", "Uyuyan Güzel", "Kuğu Gölü" ya da "GiseUe" gibi klasik- lerden "nefes aldtğı" dönemlerde kendi toplulu- ğu, Irek Mukhamedov and Company'le çalı- şmalannı sürdüren Mukhamedov, son olarak Londra"nın ünlü Saddler's Well Tiyatrosu'nda Danimarkab koregraf Kim Brandstrup'un im- zasıru taşıyan "Othello"yu sahneye koyınuş. Brandstrup'un kendi dans topluluğu Arc'ın çab- şmalanna da katılan ünlü balet, böylece Nure- yev'den bu yana çağdaş dans topluluklannda dans eden ilk klasik bale sanatçısı oldu. • Londra Kraliyet Balesi'nin yıldız sanatçısı Irek Mukhamedov'a dünyanın pek çok kurumundan teklif geliyor. Ancak ünlü balet Londra'da kalmaya kararlı görünüyor: 'Ben de milyonlar kazanmak isterdim tabii. Ama sanatım pahasına değil...' Irek Mukhamedov'un başanlanna karşın, Krabyet Balesi'nin 1992'de yaşamım yitiren başkoregrafı Sir Kenneth MacMillanın yaşamı- nda yarattığı boşluk hala sürüyor. MacMillan, Mukhamedov'a özel balelere imzasını atmıştı: Çehov'un "Üç Kızkardeş"inden esinlenerek ko-1 regrafısini haarladığı "Winter Dreaıns" (Kış Hayalleri) ve "Judas Tree" gibi. MacMillan. yıllar sonra yeniden sahneye ge- tirdiği "Mayerling" balesinin ilk gecesinde. per- de arkasında yaşamını yitirmışti. Mukhame- dov. aynı baiede başroldeki karakter, Avustur- ya-Macaristan İmparatorluğu'nun uyuşturucu bağımhsı veliahtını canlandınyordu o gece... "Şok ounuştııın... Lzun bir süre, dans ederken Kenneth'in beni artık izlemediğini, hata- larımı söyleyemeyeceğini dü- şündükçe yıküdım" diyor. Mukhamedov. şimdi aynı "kimya"yı sunabilecek yeni bir koregrafın arayışı içinde. An- cak Krabyet Balesi, her zaman olduğu gibi kapılannı yabancı- lara açmakta isteksiz. "Anla- malan gereken şey, cheesecake yedikten sonra, insanın bir de pavlova denemesi gerektiğj" diyor Mukhamedov. "Ben Kennethie biıükte pavlovanm tadına baktun ve biraz daha ye- mek istiyonım." Tabii bunun çabuk olması da çok önemli, çünkü bir dansçının kariyeri pek de uzun değil- dir. Mukhamedov şu anda kariyerinin doru- ğunda... Ve belki de çok fazla yıb kalmadı. Eski Sovyetler Birliği'ne yoğun bir sevgi ve bağblık duymasına karşın 1990 yıbnda Batı'ya göç eden ve şu sıralar Londra'da Bolşoy Balesi'- nin eski dansçılanndan biri olan kansı Masha ve kızı Sasha'yla birbkte yaşayan Mukhame- dov'un Amerikablar da peşinde. Ancak Muk- hamedov bu tekliflere ilgi göstermiyor. Kraliyet Balesi'yle beş yıllık bir sözleşme imzalayan ve "mütevazı" bir maaş aldığı söylenen Mukha- meov. "Ben de milyonlar kazanmak isterdim ta- bii... Ama sanatım pahasına değil" diyor. Amerikalı çağdaş müzik bestecisi, 83 yaşındaki Alan Hovhaness'in yıldızı yeni parladı 'Ve tanrı büyük balinalan yaratü...'Kültür Servisi - "Pek çok kişi beni küçük gördü, pek çoğu da benim deli oi- duğumu düşündü... Onun için şu günlerde sanatmu takdir eden birüerinin bulun- ması çok güzel doğrusu. Yine de, ben ney- sem oyum. Bunu çok uzun bir süre önce kabuflendim zaten." Asbnda müziğini dinleyince neden böy- le konuşruğunu anlamak güç. Ülkemizde ve dünyada da pek tanınmayan besteci Alan Hovhaness, babnalar ve dağlarla U- gib senfoniler yazan doğa aşığı bir müzis- yen. 83 yaşındaki besteci, savaş sonrası çağdaş Amerikan müziğinin önemli tem- silcilerinden biri olabilecekken, kimi za- man klasik müzik dünyasınca bile dışlandı. Hatta 1940'b yıüarda bestelediği piyano konçertosu New York'ta ilk kez sahnelediğinde olay bile çıktı. Ancak şu günlerde bu tür duygusal ve spiritüel tarz- 3a müziğe duyulan yoğun ilgi (Gorecki, New Age, Part, Tavener vs.) Hovhaness'i de bir anda ilgi odağı yaptı. Artık eleştir- menler de eskisi kadar sert değil, beste- cınin müziğine. "Ben herkesin yazmam ge- rektiğini sövlediği tür- de müzik yapmak iste- medim hiçbir zaman. Derinden hissedilen, insanlara dokunan bir müzik yapmak isriyor- dum" diyor. 1911 yıbnda tskoç- Amerikan kanşımı bir ailenin coçuğu olarak Massachusettes'de do- ğan Hovhaness'in ilk başansı, "Mysterious Mountan" (Gızemli Dağ) adım taşıyan iki numarab senfonisiyle geldi. Ünlü besteciye göre, bu "gizemli dağ" belli bir dağ değil, bütün dağlann insan üzerinde yarattığı et- kiyi vurgulamak için seçilmişü bu başbk. Yine dikkat çeken bir yapıü, 1980 yıbnda bir volkanik patlama sonucu tamamen Alan Hovhaness yok olan St. Helens DağYnın anısına beste- lediği 'St Helens Dağı Senfonisi'ydi. Hovhaness'in müzi- ğini etkileyen çok çe- şitli kaynaklar var. Bach ve Haendel'den müziğinin yapısı, Sibe- lius'tan dokunaklı me- lodilerini, Ermeni ba- basından da "doğuya merakı"nı almış Hov- haness. Hindistan, Kore ve Japonya'da çeşitli aralıklarla yaşa- yan bestecinin müzi- ğinde, doğunun etkisi - süslemeler, arabesk varyasyonlar, ragalar - hissediliyor. Par- çalannı çok çeşitli formlarda bestebyor: Gıtar ve marimba için konçertolar, piya- no müziği, rüzgar aranjmanlan... 1970 ta- rihb parçası, "And God Created Great Whales" (Ve Tann Büyük Balinalan Ya- rattı) belki başkalanmn ebnde çok kötü bir şeye dönüşecekken, Hovhaness, bu başlığın altındaki düşünceyi büyük bir ba- şanyla müziğe aktarmıştı. "Bazı bilim- adamları balina seslerini kaydedip, New York Kilarnıoni Orkestrası'na götürmüş- ler, müziksel olanaklannı araştırmak için... Bu düşünce benim çok ilgimi cekti, çünkü doğa her zaman benim başlıca esin kaynağım oünuştur." diyor Hovhaness. Hovhaness aynı zamanda çok da üret- ken bir besteci. Repertuvannda 500'ü aşkm parça var, 83 yaşına dek Haydn'dan çok senfoni bes- telemış, ki bunlann 40 tanesi 1972-92 yıllan arasında yazılmış. Ünlü çağdaş mü- zik bestecisi dostu John Cage, Hovha- ness'in müziğini, "insanın iç müziği gibi" şeklinde yorumlanmıştı. Hovhaness. mü- ziğiyle ilgjfi söylenen bu sözleri seviyor en çok. Çünkü kendisi de müziğini. "derin- den gelen seslerin djşavurumu" olarak ni- telendirivor. Deviet Tiyatrolan sanatçı albûmü • Kültür Servisi - Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlüğü, oyun- lar için sanatçı seçmeye yönelik olarak, sanatçılarla ilgib her türlü bilgilerin yer alacağı bir sanatçı albümü hanrlıyor. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürii Tamer Levent, sanatçılarla ilgüi alburrfçabşmasımn Türkiye'de ilk kez gerçekleştirildiğini bebrtti. Levent, albümde Devlet Tiyatrolan'nda çalışan 620 sanatçı hakkında fiziksel özellikleri, hangi oyunlarda görev aldıklan, yaptıklan seslendirmeler, televizyon ve fılm çekimleri, kullandığı müzik aletleri gibi her türlü bilginin yer alacağını söyledi. Levent, "Biz de dünyadaki gibi oyuncu seçmeye yönebk olarak Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilecek bir albüm çabşması yapıyoruz. Albümle hem sanatçılanmız birbirleri hakkında bilgi edinebilecekler, hem rejisörler oyunlan için en uygun sanatçıyı albüm araalığı ile seçebilecekler. Antalya'da proje hazırlayan bir rejisör. Diyarbakır'da görevb bir sanatçıyı seçebilecek, Istanbul'daki bir sanatçı hakkında bilgi sahibi olabilecek" dedi. Meriç Hızal'ın resim sergisi • Kültür Ser- visi - Meriç Hızal'ın (Ba- şol) resim ser- gisi Urart Sa- nat Galerisi'- nde gezilebilir. 1943 İstanbul doğumluolan sanatçı, halen İstanbul'da yaşıyor. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü'nde öğretim görevbsi olarak çalışan sanatçı, 1992 yıbnda Eczacıbaşı 50.Yıl Anıtsal Yapıt Yanşması Birincibk Ödülü'nü kazandı. Sanatçı 1992 yıbnda "Açık AJanlara Çağdaş Sanat Yapıtlan Yerleştirme Etkinbği" Yanşması, Üsküdar İskele Parkı Ödülü'nü ve bu yıl Laikbk ve Demokrasi Şehitleri Parkı Yontu Yanşması Ödülü'nü kazandı. Yurtiçi ve yurtdışında birçok kişisel ve karma sergiler açan sanatçımn yurtiçi ve yurtdışındaki bazı müzelerde yapıtlan bulunuyor. Hızal'ın sergisi 10 hazirana kadar gezilebilir. Aksanat'ta etkinlikler sürüyor • Kültür Servisi - Aksanat ücretsiz etkinliklerle sanatseverlere ulaşıyor. Aksanat'ta yann saat 12.30 ve 17.30'da Mario Lan2a'mn"BecauseYou'reMine"adbfıbniİngilizce • orijinabnden büyük ekranda gösterilecek. Genç yaşta yitirdiğimiz Amerikab tenor Lanza, bu filmde en güzel opera aryalannı ve Napoliten şarkılannı sunuyor. Aksanat'ta yann saat 12.30'da videodan büyük ekranda "Gilbert Becaud" konseri dinlenebibr. Saat 18.00'de ise Opera Bale Söyleşileri'nin üçüncüsü gerçekleşecek. Söyleşide Prof. Dr. Metin And, "Mozart'ın Daha Az Bilinen Operalan" üzerine söyieşecek. Tarkan, kaset piyasasını canlatıdırdı : • Kültür Servisi - Bu haftanın en çok satan kasetleri Ace Of Base ve Tarkan'ın son kasetleri. Son zamlardan sonra düşüş gösteren kaset piyasası Tarkan'ın son kaseti " Acayipsin"in piyasaya çıkmasıyla birbkte canlandı. Tarkan'dan sonra listede ikincüiği" Akıllı Ol" adb kasetiyle Bülent Ersoy abyor. Ayşegül Aldinç'in " Alev Alev", Burak Kunt'un "Çılgınım- Benimle Ol" ve Asya'nın "Asya 94" albümleri de bstenin üst sıralannda göze çarpıyor. En çok satan yabancı kaset ise Ace Of Base'in "Sign" ve Mariah Careyin "Music Box" adlı kasetleri. Selin Dion'un "ColorOf My Love" albümünün yanısıra "Philadelphia" ve "Schindler's List" filmlernin müziklerini içeren soundtrack kasetler de en çok satanlar arasında hulunuvor. '35 yıl öncesi 35 yıl sonrası' • Kültür Servisi - Ressam Munip Özben, "35 yıl öncesi 35 yıl sonrası" adını verdiği, eski ve yeni çabşmalanndan oluşan sergisini 27 mayısta Soyut Sanat Galerisi'nde açacak. 1932 yılında Erzincan'da doğan sanatçımn 1951-1993 yıllan arasında şiirleri, incelemelen ve resmleri çeşitli dergilerde basıldı. 1957 yılında Zeki Kocamemi'nin kübist ve ekspresyonistanlayışındanektilendi. 1955ve 1956yıllannda gerçekleştirdiği bir dizi "nü" çabşmasında da bu anlayışın izleri görüldü. 1959 yıhndan sonra ise Munip Özben'in eserlerinde duygusal coşkunun ağır bastığı dışavurumcu bir anlayış hakim oldu. ••Çamlıtepe", ve "Namık Kemal Mahallesi'nden" adlı peyzaj calışmalannda da bu etki görüldü. Sarah Ferguson'a film teklifi • LONDRA (A.A) - York Düşesi Sarah Ferguson. savaşçı kra- bçe Boadicea'yı canlandırması için fılm tekbfı aldı. İngiltere krabçesinin ortanca oğlu Prens Andrew ile evbbkleri "kayalara oturan" York Düşesi Sarah Ferguson, fibn dünyasına girmeye hazırlamyor. Sunday Times dergisinin manşetten verdiği habere göre. düşes, Ken RusseU'ın çevireceği filmde savaşçı bir krabçe olan Boadicea rolünü canlandırmak için teklif aldı. Gazete, kadınlardan oluşan ordusu ile savaşlara giren ve bazı sahnelerde çınlçıplak kırbaçlanan Krabçe Boadicea rolünün Sarah Ferguson tarafından incelendiğini, Düşes'in filmin senaryosunu okuyup beğendiğini bildirdi. Ferguson teklifi kabul edip etmeyeceğini henüz acıklamamış. 14 milyon sterüne mal olacak fılm, 1. yüzyılda İngiltere tahtmda oturmakta olan Krabçe Boadicea'mn saldırgan Romahlara karşı ülkesini nasıl kahramanca koruduğunu anlatıyor. Gençlik Günleri'nde bugün • Kültür Servisi - İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan'run her yıl düzenlediği "Gençbk Günleri" ücretsiz etkinliklerle Harbiye Muhsin Ertuğrul ve Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde sürüyor. Bugün Harbiye'de Griffıth'in "İntolerance" adlı fibni videodan izlenebilir. Grup Hadsafha saat 17.00'de Harbiye'de bir konser verecek, Theatrama Topluluğu ise "Efendinin Sevgibsi" adb oyunu sahneleyecek. Harbiye'de aynca, Fransız Kulübü'nün "İstanbul'u Yaşamak", Afet Demet'in heykel sergileri gezilebibr. Bugün Kadıköy'de ise Ardino "Medela" adb oyunu sahneleyecek. Kadıköy'de aynca dekor, kostüm ve fotoğraf sergileri de gezilebibr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle