Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 MAYIS1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOM
SHP İstanbul Milletvekili Nami Çağan'a göre vergi düzenlemeleri:
Ek vergi yasası anayasaya aykırıN U R S U N E R E L
ANKARA-SHP İstanbul
Milletvekili ve ekonomi pro-
fesörü Nami Çağan. vergi dü-
zenlemeierinde "SHP'nin etkili
olamadığmı" belirterek, "Ek
vergi yasasuun ana vasaya aykın
olduğumı" savund u.
"Vergide, bırakın SHP'yi.
DYP bile etkili olamıyor, dü-
zenlemeleri Başbakan'ın yakoı
çevresi yapıyor" diyen Çağan.
yeni yürürlüğe giren pakette yer
alan Ekonomik Denge Vergisi.
Net Aktif Vergisi ve Ikinci Em-
lak Vergisi'ni "sakat, mantığı
olmayan vtrgiler" diye tanı-
mladı.
Erez'e suçlama
YaJım Erez'i ise "vergi yasa-
lannda rant ve sermaye lehine
değişiklikkr yapmak"la suç-
ladı. Çağan. yılbaşında günde-
Çağan'danyeni vergi düzenlemelerineeleştiri
• Bırakın SHP'yi, vergi düzenlemelerinde DYP bile etkili olamıyor,
Başbakan'ın yaİcm çevresi yürûtüyor bu işleri
•Servet Beyanı Türkiye'de kayıt dışı ekonomiyi kayda alacak tek
uygulamadır
• Yalım Erez'in isteği ile vergi yasalan rant ve sermaye lehine değiştirildi
#Net aktif, ekonomik denge ve ikinci emlak vergüeri sakat ve mantığı
olmayan vergiler
me gelen 3 önemli vergj ya-
sasının "hasarlı" çıkanldığına
işaretetti.
Çağan, Cumhuriyet'in bu
konuyla ilgili sorulanru yanı-
tladı ve şu görüşleri savundu:
- Vergi yasalanyla ilgili ça-
lışmalara uzun sfire SHP adına
katıldınız, sonra bu sorumluluğu
bıraktmız.
Ek vergi yasasını nasıl değer-
lendirivorsunuz?
ÇAĞAN: Ek vergiyi ben tü-
müyle sakat görüyorum. eko-
nomik denge vergisi adıyla, bir
kısmı 1993'e, bir kısmı 1994"e
ait gelirler vergilendiriliyor, do-
layısıyla geçmişe yürûtülen bir
vergi söz konusudur.
Bu durum, hukuk devletinin
hukuki güvenlik prensibini sar-
sar, müteşebbis, önce faaliyette
bulunur ve sonra hiç ummadığı
bir vergi yükü ile karşılaşırsa
hukuk düzeni sarsıbr.
Teorik olarak 'sakat1
Burada vergi Ocak 1993'e
kadar geri gidiyor, yüklenen
vergi yükü de hafıf bir vergi de-
ğil, o bakımdan anayasaya
aykjnlık var.
- Net Aktif Vergisi'ne de eleş-
tiriler var?
ÇAĞAN: "Son derece alışıl-
mamış, teorik sakatlığı olan bir
vergj. borçlan da kapsama ab-
yor, bu özelliği ile bir servet ver-
gisi, diğer yandan da hasılatla
da bağlantılı kılınıp, hangisi
yüksekse o temel alınır denili-
yor. Servet-gider melezinin ilk
örneğidir bu vergi. Oysa mali-
yede denenmemişe yer yoktur.
-Ek gavrimenkul vergisine
nasıl yaklaşıyorsunuz?
ÇAĞAN: Türkiye'de gayri-
menkullerin vergilendirilmesi
son derece sakat. Belediyelerin
idari yetersizlik ve politik çıkar
gütmeleri dolayısıyla zaten top-
lanan bir vergi değil, aynca ge-
cekondulaşma ve tapu dışı saü-
şlar ve sağlıklı bir kadastro sis-
teminin bulunmayışı dolayısıy-
la son derece zayıf temele da-
yandınlmıs bir vergidir.
-Sizce ek vergi yasası yerine
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Aykon Doğan, otomotivcilere pazar gösterdi:
Balkaıüar ve Türldcumhunyetkre açıân
Ekonomiden sorumlu Devlet Ba-
kanı Aykon Doğan, iç pazarda tıkanan
otomotiv sanayiine, "Balkanlar ve Tür-
ki cumhuriyetler" pazarlanna açılma-
lan önerisinde bulundu. "Türkiye'de
geçen yıl 500 bin araba satılmış ise bu pi-
yasada doyum noktasına gelinmiştir"
diyen Doğan. fırmalann yabancı or-
taîclan ile anlaşmalannı gözden geçir-
melerinideistedi.
Otomobil saüşlannda fıyat engelinin
giderilmesi için K.DV oranlannın dü-
şürülmesini öneren yaklaşımlan redde-
den Doğan, "Bunu yaparsak, ek vergj
yasasını döner nasıl izah ederiz" diye
sordu.
Devlet Bakanı Aykon Doğan. Cum-
huriyet'in sorulannı yanıtlarken şun-
lan söyledi:
"Otomotiv sektörûnde geçen yü 500
bin araba satümtşsa ve bugün bir tane
satılmıyorsa bunun sebebi nedir? Her-
halde pazarın doyum noktasına ulaşmış
olmasıdır. Ne yapmak lazım? Benim
fırmalara önerim şu: Yabancı ortakları
ile olan anlaşmalannı yenilesiıüer ve
kendilerine başka
pazarlar bulsun-
İar. Balkanlar'a
açılsınlar. Tiirki
cumhurivetlere
gitsinler. Açılma-
ları lazım, bu işin
başka çaresi yok.
İlle de yerli pazar
dediğinizde bu
tıkanıklığı aşa-
mazsınız. Benim
anladığun kadanvla otomobil fabrika-
larının > abancı ortakları ile imzaladı-
kları anlaşmalar, iç pazara dönük. Bun-
ları yenilemedikleri zaman tıkanıklığı
Aykon Doğan;
"OtomobildeKDV'yi
düşüremeyiz, o takdirde
ek vergi yasasını
kendimize bile izah
etmekte güçlük çekeriz."
aşmalan da mümkün olmuyor. Bunu
yapsınlar."
Aykon Doğan. otomotiv sektörün-
deki tıkanıklığın aşılması için "Otomo-
bü satışlannda KDV oranının aşağı çe-
kilmesi" önerisi-
nın gündeme geti-
rildiğinin anı-
msaülması üzerine
de"Hayıroolmaz,
Bunu yaptığın
anda yeni yürürlü-
ğe koyduğun ek
vergi yasasını niye
çıkardığını sorar-
< lar sana? Oraı nasıl
' izah edersin kendi
kendine" dedi.
Doğan, dolann kurunun 33 bin lira-
dan hesaplanması durumunda bile
Türkıye'de üretilen olomobillerin dış
pazarlara satılması yolunun acık oldu-
ğunu belirterek, "yerli otomobil için 6
bin dolarlık fiyatın dışarıda rekabet ede-
bilecek bir fıyat" olduğunu sö\ ledi.
Devlet Bakanı Doğan, IMF heyeti-
nin temaslannın ardından işin "niyet
mektubunun gönderilmesi"nc kaldığını
belirterek. bunun hemen ardından da
stand-by anlaşmasının yürürlüğe gjre-
ceğini bildirdi.
Doğan. "Dış borç erteleıneleri gün-
demde mi" sorumuza. "Hayır dışarıdan
kaynak yaratabildiğimiz sürece sonın
yok... Dış borç ertelemevi düşünmüyo-
ruz" yanıtını verdi.
Doğan. "Memura 15 temmuzda eski
ücreti zamsız olarak, aynen ödenmeye
devam mı edilecek" sorumuza ise, "Per-
sonel ödenekleri 265 trilyon lira olarak
öngörülmüş. Elimizdeki imkan budur"
karşılığını vermekleyetındı.
neler yapılmalıydı?
ÇAĞAN: Bir kere, kayıt dışı
ekonomınin içe alınması slo-
ganı var ve bu temenni düzeyin-
de... Yapılması gerekenler
yapılmıyor. Burada yapılması
gereken dümdüzdür, servet be-
yanının kabul edilmesidir, bu
kabul edilmeden söylenecek
her söz boştur. Çünkü bu servet
beyanı ile siz serveti vergilendir-
meyeceksiniz. Servet incelemesi
yoluyla beyan dışı gelire ulaşa-
caksınız; bütün uygar ülkeler-
deki mekanizma bu şekildedir.
OECD'nin tanımları
İkinci nokta ise OECD ra-
porlannda da yer alıyor. ama
Türkçede yanlış kullanılıyor.
Verginin tabana yayılması de-
niyor ki, tabana yayılma isten-
meyen bir durumdur.
Bunun için atılması gereken
ilk adım, götürü usulün kaldı-
nlmasıdır. Götürüde vergilen-
dirilen yükümlüler, alıcı da olsa
satıa da olsa belge düzenini ak-
satıyorlar.
Oysa belge düzeninin yaygj-
nlaştınlması, ancak götürülü-
ğün kaldınlması ile mümkün-
dür, ama hiçbir siyasetçi Mec-
lis'te buna yanaşmıyor tersine
sürekli olarak aksi yönde deği-
şiklikler getiriyorlar.
Hükümet rükendi
-Bu göriişleriniz partinizde
kabul görmüyor mu?
ÇAĞAN: Değil SHP. vergi
konulannda DYP grubu bile
etkili olamıyor. Başbakan'ın
yakm çevresi alıyor vergi karar-
lannı. Örneğin Yalım Erez,
çahşmalara katılıp. tasanlarda
rant ve sermaye lehine değişik-
lik yapabiliyor. Ben bu hükü-
metin artık ömrünü tamam-
ladığını söylediğim için. partide
(SHP) de görüşlerimı benimset-
me arayışı içınde değilim.
Zamlardan sonra, înşaatlar bîrbirî ardına duruyor
MERİHAK
İZMİR- 5 Nisan ekonomik
kararlannın ardından inşaat
malzemelerine yapılan zamlar
inşaat sektörünü durdurdu. İn-
şaat malzemelerine 9 ayhk sü-
reçte yapılan zam oranının yüz-
de 78-250 arasında değişmesi-
nin ardından 29 kooperatif birli-
ğinin aldığı "boykot" karan in-
şaat sektörünü iyice krize sok-
tu. İzmir Ticaret Odası Yö-
netim Kunılu Başkanı Ekrem
Demirtaş, bu ortamda inşaat
yapmanın "akıl kârı" olmadığı-
nı söyledi. Ege Koop Genel
Başkanı Hüseyin Aslan fırsatçı-
lann bu ortamdan yararlan-
mak istediğini ve yaşanan enf-
lasyonun çok üstünde zamlar
yaptıklannı söyledi. Toplu Ko-
nut İdaresi Başkanı Yiğit Gü-
löksüz programı genişletmeyi
planladıklan bir dönemde 5 Ni-
san kararlannın ardından yeni
bir değerlendirme sürecine gir-
diklerini söyledi. Sektöriin kri-
ze girmesiyle birlikte bir çok
konut kooperatifı olağanüstü
genel kurul yaparak yeni duru-
mu değerlendirme sürecine gjr-
di.
5 Nisan ekonomik kararlannın
ardından arka arkaya gelen
zamlar. inşaat ve konut sektö-
Yiğit Gülöksüz
• 5 Nisan'da alınan ekonomik kararlardan sonra, inşaat
sektörünün temel girdilerine gelen zamlarla birlikte,
100 metrekarelik bir sosyal konutun maliyeti
500 milyon liranın üstüneçıktı.
• Toplu Konut İdaresi Başkanı Yiğit Gülöksüz, toplu konut
yapımı projelerini genişletmeyi düşündükleri bir dönemde gelen
zamlann, kendilenni yeni bir değerlendirme yapmaya
zorladığını belirtirken, belediyelerle yapılan ve onaylanan
projelerde bir aksamanın söz konusu olmayacağını söyledi.
riinü krize soktu. Son zamlarla
birlikte 9 ayhk dönemde mey-
dana gelen yüzde 78 ile 250'lik
artışlar. inşaatlan durma nok-
tasına getirdi. Bu dönemde sek-
törün temel girdilerinden demi-
re yüzde 222, çimentoya yüzde
212, tuğlaya yüzde 187, fayansa
yüzde 127 zam geldi. Yaİdaşık
300 maizemenin kullanıldığı in-
şaat sektöründeki bu artışlar,
100 metrekarelik bir sosyal ko-
nutun maliyetini, 500 milyon li-
ranın üstüne çıkarda.
Maliyet artışlan çok
yüksek
9 ayhk dönemde fîyatlann
yüzde 78 ile 250 oranlannda
artması, çeşith' tepkilere de yol
açtı. İnşaat sektörüne yapılan
aşın zamlar karşısında Türkiye
Kent Kooperatifleri'ne bağlı 29
kooperatif birliği inşaatlan
durdurma karan aldı. EGE-
KOOP Başkanı Hüseyin Aslan,
bugünkü şartlarda 100 metre-
karelik bir dairenin kaba işinin
157 milyon liraya mal olduğu-
nu belirterek, siyasi iktidarlann
kooperatiflere destek verme-
mesini ve Toplu Konut İda-
resi'nin kredileri düşük tutma-
sını eleştirdi. Aslan, inşaat mal-
zemelerindeki fıyat artışlanna
şu örnekleri verdi:
"Demirin tonu 1 Ocak 1994'-
te 5 milyon 450 bin liravdı. 27 ni-
san fiyatlarını baz alırsak 12
milyon 225 bin liraya çıktı. 1 ton
çimentoda da 800 bin liradan 1
milyon 800 bin liraya, 1 ruğla bin
200 liradan bin 800 liraya, 1
kamyon kum 1 milyon 750 bin li-
radan 3 milyon 200 bin liraya
ulastı. 100 metrekarelik bir ko-
nuta 9 ton demir gidiyor. Yani
bir dairenin sadece demir bedeli
47 milyon lira. Yann ise ne ola-
cağı belli değil."
Aslan, 5 Nisan kararlannın
dar ve sabit gelirlerinin sokağa
"terkedilmesi" anlamına geldi-
ğini söyledi. Döviz, borsa ve fa-
izlerde yaşanan daigalanmanın
konut sektörünü olumsuz yön-
de etkiJediğini belirten Aslan,
şu görüşleri dile getirdi:
"Fiy at etiketlerinin günde 2-3
kez değiştiği bir konjonktür ya-
şıyoruz. Fatura. çalışan kesime
çıkarılmıştır. Sabit ve orta gelir-
lilerin konut edinmesi, artık bir
hayal olmuştur. 3 milyon lira
oian metrekare konut maliyeti, 5
milyon sınırına yaklaşmıştır.
Yani paket, kira boyunduruğun-
da yaşayanlann, konutlan ol-
mayanlann sokaklara terkedil-
mesi kararı olmuştur. Bu kriz-
den çıkar sağlayanlar speküla-
törler, bazı bankalar. arazi maf-
yası ve kayıt dışı ticaret yaparak
rant ekonomisine yatırun > apan
işadamlarıdır. Kooperatifçilik
hareketi 5 Nisan kararlarıyla
birlikte kesintiye uğranuştır. Bu
aynı zamanda. demokratikleş-
menin ve örgütlenme özgürlüğü-
nün de kesintiye uğra-
tılmasıdır."
TKİ Başkanı Yiğit Gülöksüz
toplu konutta başanlı işlerin
yapıldığı bir dönemde ortaya
çıkan 5 Nisan kararlannın ken-
dilerini de etkilediğini belirte-
rek. "Maliyetlerde önemli artış-
lar söz konusu. Toplu konut
yapımın a programı genişletme-
yi düşündüğümüz bir dönemde
bu yeni durum ortaya çıktı. Şim-
di yeni bir değerlendirme yapı-
yoruz. Bu sürece girdik. Beledi-
yelerle yaptığımız, onayladığı-
mız projelerde herhangi bir ak-
sama söz konusu değil. Bunlarda
bu projelere yenilerini eklemek,
söylediğim gibi yeni değerlendir-
meleri gerektiriyor" dedi.
Ekonomik paketle birlikte
gelen zamlann ardından İZTO
Başkanı Demirtaş da. inşaat
sektörünün küçüldüğünü söy-
ledi.
Demirtaş. "Gelir dağılımımn
bozulması sonucu bu durum or-
taya çıktı. Belirli kesimlerin
alım gücü kalmadı. Toplumun
sayısal çoğunluğunu oluşturan
orta ve dar gelirli kesimlerin ko-
nut alabilmesi, artık bir hayal ol-
muştur. Yeni bir iş yeri de açı-
lamıyor. Çünkü daralma yaşanı-
yor. İnşaat sektörii de bundan
olumsuz etkileniyor. Bugün iş
yeri dediğimiz zaman konut, in-
şaat ve alt vapı vardır. L Ike. bu
yatırımlarını durdurmuştur " de-
di.
ANKARAPAZARI
YAKÜP KEPENEK
Toplumsal Sınav
Geçen haftanın ekonomik ve siyasal gelişmeleri üzeri-
ne ciltler dolusu kitap yazılsa yeridir. Ekonomide, IMF'nin
Türkiye yetkilisinin yaptığı basın toplanüsı, ilginçtir. Siya-
sette ise eğitimde çağdaşlığa ve demokratikleşmeye kar-
şı direnenlerin egemenliğinin süreceği anlaşılıyor.
Türkiye'nin IMF yetkilisinin basın toplantısında açıkla-
dıkları, devenin tüyü ölçeğindedir. Tüyü deveyi ne ölçüde
temsil ediyorsa, IMF yetkilisinin söyledikleri de IMF ilişki-
lerini o ölçüde yansıtıyor. Bu ilişkilerde asıl önemli olan
gizli bölümler, hiçbir biçimde kamuoyuna açıklanmaya-
cak olan ünlü "ekler"dir. Bu nedenle, şu sıradayapılabi-
lecek olan, ekonominin gelişmelerini izlemektir.
Ancak çok önemli uygulama farkı vardır. IMF ve Dünya
Bankası ile iç içe olan ve genellikle "azgelişmiş" olarak
nitelenen ülkelerin yöneticileri, ekonomi politikalarını ku-
ral olarak kendileri açıklarlar, yabancılara bırakmazlar.
Geçen haftanın basın toplantısıyla bu ana kural bir yana
bırakılıyor. Hükümet, ekonomi politikası açıklamalarını
IMF'ye mi bırakıyor? Anımsarsanız, yine aynı IMF yetkili-
si, daha birkaç gün önce de 1994'ün olası ekonomik geliş-
melerini belirtmiş, somutsayısal olasılıkları açıklamıştı.
Türkiye-IMF ilişkilerinin biçimlenmesi, ekonominin gi-
dişini daha kararlı ve önceden öngörülebilir bir niteliğe
kavuşturmalıydı. Oysa gelişmeler, içeride ve dışarıda sü-
regelen "faizçılgınlıkları"n\n bitmediğini gösteriyor.
Para-sermayenin fiyatı olan faiz çıldırınca tüm öbür de-
ğişkenler de bundan payını alıyor. Geçenlerde Wall Stre-
et Joumal'de Türkiye ekonomisine ilişkin dört sayfalık bir
ilan yayımlatıldı. Faiz oranlarına ilişkin ilan-yazılardan bi-
rinde yazar, ülkemizde "kredi veren kuruluşlardan biri-
nin yöneticisi"nin şu sözlerine yer veriyor:
"Bizim IBM 36, yuzde 1000'in üzerinde faiz hesabı ya-
pamıyor, bu nedenle yüzde 999 üzerinden hesap yapıyo-
ruz."
Türkiye ekonomisinin faiz çılgınlığı en gelişmiş bilgisa-
yarların ya da eski deyişle elektronik beyinlerin hesapla-
rına da sığmıyor. Bu acıklı güldürü, 1980sonrasında izle-
nen "serbest piyasacılardan daha serbest piyasacı"
ekonomi politikasmın çöküşünün bir başka göstergesidir.
• • •
TBMM'de oluşan "tutucular ortaklığı"önce, hükümete
zorunlu öğretim süresini sekiz yıla çtkarma yetkisi veren
tasanyı engelledi. Sonra da kamuoyuna "de-
mokratikleşme paketi" olarak sunulan kimi yasal düzen-
lemelerin tam anlamıyla içini boşalttı ve kısırlaştırdı.
Demokratikleşme paketi aynca incelenecektir. Burada
demokrasinin ve ekonominin azgelişmişliğinin ana ne-
denlerinden biri olan ya da altyapısızlığını oluşturan eği-
tim konusuna bir kez daha değinilecektir.
Bilindiği gibi Türkiye, yeryüzünde ilkoğretimini beş yıl-
lık tutan Benin ve Senegal gibi çok geri kalmış birkaç ül-
keden biridir.
Bu ilkelliğın bir sonucu, geçen hafta sonuçları açıkla-
nan yüksek öğretim sınavlarıdır. Smavlarda sorulan 77
"sayısal" soruya verilen doğru yanıtların ülke ortalaması
yüzde 9.6 düzeyinde kalmıştır. Üniversiteye başvuran
gençlerimiz sayısal soruların onda birini bile doğru yanıt-
layamıyor.
Bu konudaki geriliğin asıl göstergesi işgücünün eğitim
durumudur. Toplam işgücünün, en son (1993) verilere
göre yüzde 10.2'si okur-yazar değildir; yüzde 6.4'ü, okur-
yazar görünen diplomasızlardır. Ortaokul ve dengi eğitim
görenler toplamın yüzde 7.4'ü, lise ve dengi okul bitiren-
ler de yüzde 10.6'sıdır. Yüksek öğretim görenlerin oranı
da yüzde 4.8'e ancak ulaşıyor. Bunlara karşılık, beş yıllık
ilkokul diploması alanlar toplamın yüzde 60.6'sını oluştu-
ruyor.
Eğitimin içeriği, öğretilenlerin ilkelliği ve medrese ben-
zeri bağnazlığı ise başlıbaşına toplumsal yıkım tohumları
ekiyor. Beyinsizliğin altyapısı böyle oluşuyor.
Dünya gelecek yüzyıla büyük teknoloji yarışıyla giriyor.
Tüm uluslar işgücünün niteliğini yükseltmeye özel bir
önem veriyorlar. Çünkü sermaye eğer üretime yönele-
cekse, işgücünün ucuz olduğu ülkelere değil, nitelikli ol-
duğu ülkelere akıyor. Türkiye bu işgücü niteliğiyle, ulusla-
rarası hiçbir yarışa katılamaz.
Kimi milletvekillerinin ülkenin beyinsel gelişmesine
karşı çıktıkları ve yıllarca yaptıkları gibi, özellikle yoksul-
ların çocuklarının çağdaş eğitim görmesini engelledikleri
görülüyor. Ülke, gerek ekonominin yönetiminde gerekse
de demokratikleşmede tam bir beyinsizliğe sürükleniyor.
ilkelliğe ve ortaçağ karanlığına koşuyor.
Bu durumda demokrasiden, çağdaş eğitimden
ve ekonomik gelişmeden yana olan kişi ve kuruluşlara,
özellikle basın ve yayın organlarına, meslek oda ve birlik-
lerine ve sendikalara önemli bir görev düşüyor.
Görev, TBMM'deki tutucular ortaklığının yaptıklarını
kamuoyu önünde sergilemektir. Bozuk siyasal yapının
TBMM'ye taşıdığı tutucular ortaklığının eğitimden de-
mokratikleşmeye uzanan engellemelerinin önünü aç-
maktır. Bu bir toplumsal sınavdır.
Bayramlarınızı kutlarım.
DUNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOGLU LONDRA
Avrupa ParlamentosuseçimleriyaklaşırkenAvrupaBirliği
Haziranın ikinci haftasında (Maast-
richt'in onaylanmasının ardından yeni
yetkilerle güçlenmiş) Avrupa Parla-
mentosu seçimleri var. 1999'da ulaşı-
Iması planlanmış olan Avrupa Para Bir-
liği sürecini bu parlamentotamamlaya-
cak. Ancak bu seçimlerin temelini oluş-
turan Avrupa'nın ekonomik (tek pazar,
tek para birimi) ve politik (tek yasal
çerçeve, federal bir devlet, ortak savun-
ma stratejisi vb) birliği süreci, son yı-
llarda karşılaştığı engelleri bir türlü
aşamayarak ciddi sarsıntılar geçirdi ve
bir gün gerçekleşmesinin olasılığı da
oldukça zayıfladı.
Avrupa Birliği ve Avrupalılar
European gazetesi için MORI tarafın-
dan tüm Avrupa'da yapılan ve cuma
günü yayımlanan bir kamuoyu yok-
laması, AB'nin bizzat Avrupalılar tarafı-
ndan giderek daha az arzu edilir oldu-
ğuna işaret etti. Kamuoyu yokla-
masının sonuçlarına göre Avrupa çapı-
nda ekonomik ve parasal birlikten yana
oianların sayısı, birliğe karşı olanlar-
dan fazlaydı. Ancak ankete katılanların
yüzde 32'sinin federal bir Avrupa'dan
yana olmasına karşılık yüzde 49'unun
federal bir Avrupa'ya karşı çıkması,
AB'den yana oianların dahi bunun biçi-
mi söz konusu olunca tersine oy kulla-
nabildiğini gösteriyordu. Bu ortalama
rakamlara yakından bakınca federal bir
Avrupa'ya karşı oianların oranı, Hollan-
da'da yüzde 73, Danimarka'da yüzde
74, Ingiltere'de yüzde 68, Almanya'da
yüzde 67, Fransa'da da yüzde 45 gibi
çok yüksek rakamlara ulaşıyordu. Av-
rupa'nın ekonomik ve mali olarak
ağırlık merkezi olan Almanya'da ise an-
kete katılanların yüzde 50'si DM'nin
ECU (ortak ara birimi) iledeğiştirilmesi-
ne karşıydı. Anlaşılan AB süreci
aksadıkça ve yavaşladıkça Avrupa
halkının bu konudaki kuşkuları da gittik-
çe artıyor. Kamuoyu yoklamasının so-
nuçlarına göre Avrupalıların en önemli
sorun olarak tespit ettikleri konuların
başında işsizlik (yüzde 30), ikinci sırada
ise ekonomik durgunluk (yüzde 14) ge-
lirken AB süreci ise yüzde 11'lik ağırlı-
kla ancak üçüncü sırayı alıyordu. Diğer
taraftan siyasi yelpazenin sağ ve sol, en
uçlarında yer alan parti ve gruplar, tüm
diğer konularda taban tabana zıt görüş-
lere sahip olmalarına rağmen, AB'ye
karşı olma konusunda ortak tutum için-
deler. Bu da tabii ki merkez partilerine
güveni oldukça sarsılmış olan kamuo-
yunun şekillenmesinde önemsiz olma-
yan bir rol oynuyor.
1988'de hazırlanan Ceccini Raporu'-
na göre Avrupa Birleşik Pazan'nın ger-
çekleşmesinden sonraki ilk beş yıl için-
de Avrupa'da yaşam yüzde 6 ucuzlaya-
cak, 2 milyon yeni iş olanağı açılacak ve
birleşik pazar Avrupa'nın toplam
GSMH'sine yüzde 4.5'lik bir katkıda bu-
lunacaktı. Birleşik pazar 1992de ger-
çekleşti. 1993'te Avrupa'nın toplam
GSMH'si yüzde 0.3 geriledi. Ekonomik
büyümenin bu yıl yüzde 1.6 civarında
kalması ve gelecek yılda iyimser bir
tahminle yüzde 2.5 ile yüzde 3 arasında
bir yerlere ulaşması bekleniyor. Belli
başlı Avrupa ülkelerinde işsizlik 1992'-
den beri hala artıyor. Bu yılın ilk üç aylık
döneminin sonunda işsizlik, Almanya
(yüzde 8.3), Fransa (yüzde 12.2), italya
oturttu. Teorinin gerçeklere uymadığı
bir yer daha var. Avrupa Birleşik Pazarı
kağıt üzerinde gerçekleşti. Ancak ger-
çek hayat başka türlü işliyor. Malların
ve hizmetlerin bu birleşik pazarda ser-
bestçe dolaşması hala uzak bir hayal.
Almanlar İngiltere'deki ucuz sigortacı-
(yüzde 11.2), ispanya (yüzde 24.6), Bel-
çika (yüzde 13.3), Danimarka (yüzde
12.6) gibi belli başlı Avrupa ülkelerinde
geçen yılın aynı dönemindekinden
daha yüksekti. Ceccini Raporu'nun gri
projeksiyonlarına karşılık hayatın yeşil
ağacı 1945 sonrasının en uzun ekono-
mik durgunluğu ile AB'ye olan güvenle-
ri sarstı ve birleşme sürecini karaya
lık hizmetlerinden faydalanmak için
hala aylarca beklemek zorunda kalıyor-
lar. Italyan işletmeleri hala bir devlet te-
kelinden elektrik satın almak zorunda-
lar Fransız devleti Air France'\ ingiliz
rekabetine karşı korumak için elinden
geleni yapıyor. Avrupa pazarının her ül-
kesinde farklı sağlık kriterleri uygu-
landığı için bir ülke kolaylıkla diğerinin
malının ithalatını yasaklayabiliyor. Ko-
rumalar kalktığı takdirde Yunanistan ve
Belçika'nın yerli telekomünikasyon iş-
letmelerinin İngiltere gibi ülkelerin
karşısında kısa zamanda yerle bir
olması işten bile değil (The Economist,
21 Mayıs sf. 89-90). Bu farklılıkları orta-
dan kaldırmak için Avrupa Parlamento-
su'ndan geçirilen yasaların önemli bir
kısmı ise ya ulusal düzeyde direnişle
karşılaşıyor ve yasallaşmıyor ya da ya-
salaşıyor ama uygulanmıyor. Geçen
hafta maliye ve ekonomi bakanları top-
lantısında Alman Günter Rexrodt'un
İngiliz Keneth Clark tarafından da des-
teklenen birleşik pazarın işleyişini ak-
satan yasalan gözden geçirmek ve ser-
bestleşmesini hızlandırmak için ba-
ğımsız bir görevli grubu oluşturmasına
yönelik önerisi özellikle Delors ve Fran-
sa tarafından şiddetle reddedildi. De-
mek ki birleşik pazarın işlemesinin
önündeki engelle daha bir süre güçlü
bir şekilde var olmaya devam edecek-
ler.
Tarihsel miras da pek
cesaretlendirici değil
AB süreci 1950lerde planlandığında
iki politik hedefi vardı: Almanya'nm bir
daha Avrupa'nın başına bela olmasını
engellemek için, onu bir Avrupa Birliği
içine almak ve "Doğu Bloku"na karşı
bir ortak savunma hattı oluşturmak. Bu
hedeflerden ikincisi "Doğu Bloku"-
nun çökmesi ve SSCB'nin dağılması ile
ortadan kalktı. İlk hedef ise Almanya'-
nm Avrupa'da ulaştığı ekonomik gücü-
nünetkisi ila giderek ulaşılmazoldu. Al-
manya-Fransa ekseni her gün biraz
daha zayıflıyor. Almanya gerek eski
Doğu Bloku gerekse de ABD ile toplu-
luktan bağımsız ilişkilergeliştiriyor. Ce-
zayir ve iran gibi ülkelerle olan ilişkile-
rinde diğer topluluk üyelerinden farklı
tutum alıyor. AT içi farklılıklardan dolayı
Bosna-Hersek konusunda ortak bir po-
litika belirlenemiyor. Fransa, bu ba-
şarısızlıktan bazen açık bazen de üstü
örtülü olarak Almanya'yı suçluyor. Nor-
mandiya Çıkarması'nın yıldönümünde,
savaşın bitmesinden 50 yıl sonra bile
AB ülkelerinde eski düşmanlıkların he-
nüz ortadan kalkmaktan uzak olduğu
görüldü. AB'nin önünde ciddi kültürel
engeller de (ön yargılah var. Kuzey ül-
keleri halkları, ispanya, italya, Yunanis-
tan gibi görece yoksul, güney ülkeleri-
ni, karanlık işlerle uğraşan, kuzeyin
sırtından geçinen tembellerin ve komik
aristokratların yaşadığı bir yer olarak
görürken güneyliler, kuzeylileri nasılsa
200 sene önce, birden bire tüm kültür-
süzlüklerine ve barbarlıklarına rağmen
ekonomik olarak öne geçebilmiş "yeni
zenginler" olarak görüyorlar. Katolik,
Protestan, Ortodoks ve Anglikan ayrı-
mları da bu önyarılara aynca bir güç
katıyor. Anlaşılan AB'nin yasal ifadesi
olan Avrupa Parlamentosu seçimleri
yaklaşırken birlik sürecinin bir gün ta-
mamlanması olasılığı da yavaş yavaş
uzaklaşıyor.