Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS1994 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
6. ULUSLARARASI tSTANBUL TÎYATRO FESTTVALÎ
'Tekrarlardan bir büyü,bir büyüden bir hayat'bir maratonu sergıleyerek bir başka
zora soyunmuş. Yazann, Batı drama
kurallannm yanı sıra. özellikle Orta-
doğu ve Anadolu'dakı çeşitli seyır bi-
çımlennın. çeşitli oyun biçimlerinin
yenıden çatılması uzenne kurulu üçle-
menın yönetmenı. Mustafa Avkıran.
Ovnavanlar ıse Antalya Devlet Tiyat-
rosu oyunculan
Dilin sahneye konması
"Benim ovunlanmın, bu üçlemeden
bahsedhorum, en temel özelliği, etı te-
mel gerekliliği, dilin sahneye kon-
masıdır. Çiinkü benim dilimin şiirsel ol-
duğunu söylemek ya da şiirsel bir dili
kullandığımı sövlemek ya da giderek
manztım yazdığımı sövlemek, benim
oyunlarımı açıklamak konusunda ve-
tersi/ tanımlamalardır. Ben dili, dra-
matik bir öğe olarak kullanıvorum. Sa-
dece şiirsel divaloglar yazmak adına ya
da manzum pives \azmak adına kul-
lanmıvorum; düpedüz dilin sahnelenme-
si, tıpkı bir orkestra partisyonunun icra
edilmesi gibi düşünülmesi gereken bir
şey. Hem karakterlerin kendi içerisin-
deki renkk'rini. hem diğer figürierie ve
oyunun bütünüvle ilgili noktalama işa-
retlerini iyi bir masabaşı çaltşmasıyla
iyi saptamak gerekiyor."
Yanı zor ış Mungan'a göre oyun-
lan, yeni oyunculuk bıçimlen. yeni rejı
anlayışlannazorlayantekstler."Oyun-
larımın. sahneye kovulması güç eserier
olduğunun farkındavım. Bu, onların ti-
"Oyunlanmın, sahneye
koyulması güç eserler olduğunun
farkındayım. Bu, onlann tiyatro
yapıtı olarak zaaflar
taşımalarından değil, etı az kendi
kadar diğer unsurlannın da üstün
kalitede olmasını
gerektirmesinden kaynaklanıyor.
Bu konuda kesinlikle
alçakgönüllü değilim; ne
yaptığımı ne y a/dığımı çok iyi
bilivorum."
SEYİNOKYAV
Murathan Mungan. "Oda, Posterve
Şeylerin KederT" adlı kitabında şiin
"Körünü Öldürmek"te. "... Şiirimde
tekrar dizeieri azdır / hay atım gibidir.
kolay dömip ardıma bakmam" dıvor
Gene a>nı kıtaptakı "Yaz için Poster'-
'de. "geleceği sağlamak için kundak-
lanmış nice a>rıntı"dan soz ederkcn ıse
"Tekrarlardan bir biiyü, bir büyüden
bir hayat yaratmadık mıT" di>e soru-
yor.
Mungan. bu sefer tekrarlardan.
"Mezopotamya Lçtemesi" adıyla 6.
Uluslararası İstanbul Tıvatro Festıva-
li'nin son gününü neredeyse bütünüy-
le kaplayan bir üçleme yaratmış. "Me-
zopotamya Cçlemesi" onun "Mahmut
Ue Yezida", "Taziye" ve "Geyikler La-
netler" adlı o>unlanndan oiuşuyor
"Tekrarlardan bir büyü. bir büyüden
bir ha\at. benim bu üçlemede
yaptığun şeyi özetlemek üzere iyi bir ör-
nek" dıvor.
12 yılda yazılan üçüncü oyun
Üçlemenın ılk ovunu. 1980de>a\ı-
mlanan "Mahmut ile Yezida".
"Çok uzun yıllar dönem özeilikleri
nedeniyle ödeneldi tiyatrolar tarafı-
ndan sahnelenmedi. O>sa prodüksiyo-
nu gereği masraf >e kadro gerektirdiği
için, ancak ödenekli n'varronun altın-
dan kalkabileceği bir oyun. Gene de
yayımlandığı yıldan itibaren Anadolu'-
nun birçok yerinde çeşitli liseler, üniver-
siteler, küçük topiulukJar tarafından
defalarca sahnelendi. Oyunun bu kadar
geniş bir vüzölçümünde bu kadar büyük
bir ilgi görmesi bana her zaman iyi gel-
ntiştir, bu oyunla ilgili belki de taşıdığım
en güzel şeydir bu."
"Mahmut ile Yezida". bugün sahne-
lenecek "Mezopotamya L'çîemesi"nın
ilk a>ağı. Ama Mungan, ışe bu nıyetle
başlamamış. üçleme kendiliğınden
oluşmuş. "Ertesi yıl Taziye'ji yazma-
ya başladım. 'Gevıkler Lanetler'in ka-
navasını düşünmeye başladım. Derken
üç aşağı beş yukarı aynı zaman dilimle-
ri içerisinde, bir üçieme fikri oluştu.
Üçüncü oyunun, "Geyikler Lanetler"-
in yazılması y aklaşık bir on iki yıllık za-
man dilimine y ayıldı. Ama sonuçta 92
sonbahannda hepsi okur karştsına
toplu olarak çıktı."
İlk kez bir tiyatro maratonu
Bugün dc üçü birden, Yunus Emre
Kültür Merkezı'nde sahneve çıkıyor.
"Zamanın küUerinin savurduğu insan-
lan... masalları... sevdaları... yeniden
aniatmak, yeniden dinlefmek kolay de-
ğildir. Hiçbir yeniden kolay deği'ldir"
diyor Mungan "Geyikler veLanetler"-
de. Tiyatro Festıvalı de. ılk kez bövle
Sinemayıldızlığından,
ayakkabı boyaolığına
Kültür Servisi - Bernardo Bertolucci son fılmi "Küçük Buda"nın oyuncu
kadrosuna. Keanu Reeves, Bridget Fonda ve Chris İsaak abı ünlü oyun-
culann yanısıra, Katmandu sokaklannda ayakkabı boyayıp, turistlerden
para kapmaya çalışan bir Hinth çocuğu da ekledi. Kısa süren sinema
yıldızlığını geride bırakan. dokuz yaşındaki Raju. tekrar "hayatının rolü"
sokak çocukluğunu oynamak üzere boyacı sandığının başına döndü.
11 kardeşı ıle birlikte yaşam mücadelesı veren Raju. henüz kendısini
üne ka\ uşturan fılmi görme olanağına kav uşamadı çünkü 'Küçük Buda'-
nın Hindıstan"dagösterime*gireceğınedairherhangıbirumutyok. Müş-
tenlen çoğunlukla tu-
rist olduğundan İngi-
lizce, Almanca,
Fransızca ve İtalyan-
cayı derdini anlatabi-
lecck kadar konuşan
Raju. "Tiim yabancı
turistler beni tanıyor-
lar. Oysa ben henüz fil-
mi göremedim" dıyor.
Raju "Küçük Buda"-
da Tibetlı bir Lama"-
nın reenkarnasyon ol-
duğuna inanılan üç
çocuktan bınni can-
landınyor.
1992'nin yazında
NepaFde çekımlere
başlayan film ekibi, o
tarihte henüz Raju'-
nun rolü için uygun
birini bulamamışlardı.
Benoluccfnin
asistanı Suresh Ver-
ma. Katmandu so-
kaklannda amaçsızca
dolaşırken yaruna
yaklaşıp ayakkabısını
boyamayı öneren
Raju ile işte tam bu
arayış anında karşı-
laştı. Verma, Berto-
lucci'yı setten alıp der-
hal Raju"yu gösterme-
ye götürdü. Bertolucci
çocuktan ağlamasını
sonra da gülmesini is-
tedi. Bu ilk sınavı ver-
mek hiç zor olmadı,
turistleri etkıleyip
para koparmak için
her gün ağlama ve
gülme rolünü başany-
Ia oynayan Raju için.
25 milyon dolara
mal olan "Küçük
Buda" fılmindeki ro-
lüne karşılık Raju, 15 bin dolar ücret aldı. Aynca çekimler için bedava
Fransa, Italya ve İngiltere yolculuklanna çıktı. Raju'nun anne babası bu
parayı bir bankaya yatırdılar. Ancak yaşı gereği Raju bu parayı ne çeke-
bıliyor ne de kullanabiliyor. Bu nedenle Raju ağabeyi Mantu ile birlikte
eski işine dönmüş bulunuyor.
Raju oyunculuğu çok sevdiğini ve sürdürmek istediğini söylüyor ama
Hint sinema endüstnsınde çocuk rollen genellıkle üst sınıftan çocuklara
veriliyor. Bu nedenle. Raju şimdilik "Küçük Buda"dakı başansını sadece
tunstlerden para almak için kullanabiliyor. Mantu bir tunst gördüğünde
hemen önünü kesip "Çok ünlü bir yddız tanıyorum eğer biraz para verirse-
niz onu sizinle tantştu-ınm" dıyor ve böylece ekmek parasını kazanıyor.
Ama Raju birkaç kunıştan daha değerlı olduğunu da biliyor.
Üçlemenin ilk oyunu 1980'de yavımlanan 'Mahmut ile Yezida'yı Antalya Devlet Tiyatrosu sahneliyor.
yatro yapıtı olarak zaaflar taşımaları-
ndan değil. en az kendi kadar diğer un-
surlannın da üstün kalitede olmasını ge-
rektirmesinden kaynaklanıyor. Bu ko-
nuda kesinlikle alçakgönüîlü değilim;
ne yaptığımı ne y a/dığımı çok iyi biliyo-
nım. \ ani çok iyi bir oyuncu. çok iyi bir
yönetmen, çok iyi bir dans düzeni. iyi
kosrümler, iyi dekorlar. yaratıcı, oyunu
alıp götürecek yaratıcı unsuriar ol-
madığı sürece oyunun tuzaklan başlı-
yor, oyunun tehlikeleri başlıyor."
Bir serüven, arayış, yolculuk
Ne var kı o oyunlannı \azarken. ha-
>al gücünü gündelığın şartlannın be-
lırlemesıne ızm \ermivor. bu tur
olasılıklan hesaba katmıyor. "Ben
oyun yazmak istiyorum, nasıl oyun
y azacağımı biliyorum, bu oyunlan nasıl
y a/manı gerektiği konusunda bir aray t-
şa, bir serihene, bir yolculuğa çıkıyo-
rum.
Diğer sanatlaria olan yakın ilişkile-
rim, diğer sanarJarın anlatım olanak-
lanndan oyunlarun için de yararian-
mayı getiriyor. V ani örneğin, hep sine-
ma bugüne kadar tiyatronun anlatım
olanaklarını massetmiştir. kendine çek-
miştir. Ben sinemayı tiyatro için mas-
setmeyeçalışıyorum. Mesela "Mahmut
ile Yezıda'da bir sahne vardır, hiç söz
yokhır, sadece Mahmut ka»al çalar ve
bir çağlayaran önündedir. Şimdi bu
eğer sahiden riy arronun bir artistik an-
lattmı açısından; iki, teknik donanım
açısından başanlamı>orsa bu sahne ku-
surludur, tekstin kusuru demek değildir.
Bu, artistik donanımın. teknik do-
nanunui yetersi/liği demektir. Bunlar
olmadığı sürece de zaten oyun anlam-
landınlmışolmaz. Çünkü oyunu anlam-
landırmak diye bir sey »ardır. sahneye
koymanın ilk şartı budur. Merin anlam-
landırmak, mernin noktalama işaretle-
rini doğru görmeyi ve doğnı saptamayı
gerektirir.
Pekı. >a tekrarlar? Hani. "tekrariar-
dan bir büyü, bir büyüden bir hayat?" O
tekrarlar kı. bır-ıkı eleştınyc bıle konu
olmuşlardı.
"Bu üç oyundan yola çıkarak bir şey
söy lemeye çalışıy onım: Yani Murathan
Mungan dramaturjisinin bu üçlemede
ortava çıkan en temel özelliği, döngü
üzerine kurulmuş olması. Döngü ise
tekrarla, yineleme ile sağlanan bir şey.
Bu konuda daha çok Batı dramaturjisi-
ne endeksli, dünyada yapılmış her şeyi
Batı dramaturjisinin gözlükleri ile gö-
ren insanlar. benim yapmaya çalıştığım
şeye uyanmıyorlar ve bunu tabii o göz-
lüklerie baktıkları için, bir kusur olarak
görebiliyorlar."
'Yineleme benim seçünim'
Öyleyse, nedır yineleme'1
"Yineleme
eğer tekrar ettiğiniz şey her seferinde
başka bir düzleme katlanmadan, spiral
biçimde gelişmiyorsa, aynı şevleri aynı
boyutlarda ve aynı içerikte tekrarlıyor-
sanız, tekrardv. Ama o şey giderek hal-
kasını genişleterek, spiral bir biçimde
farklı düzlemlere katlanıy orsa. seçilmiş
bir şeydir. İnsanlann seçimleri, kusur
ya da yetersizlik değildir. Burada ciddi
bir tanım kaybı var, tiyatroyu sadece
Batı tiyatrosu olarak görmek ya da
Amerikan draması olarak görmek var.
Bence bu bilginin körüye kullanı-
Iması; bence yapıtlar kendilerine nasıl
yaklaşüması gerektiği konusunda za-
ten alıcılanna bir şey söylerler. ipuçları
verirler. Zaten daire metafor üstüne
kurduğum bir şe> tabii ki döngü, tabii
ki yineleme sağlayacaktır. Eğer ben
aynı şevleri hiçbir düzleme katlamadan
söyleseydim bu bir kusur olabilirdi.
ama bu benim seçimim."
Belli seçimler ve temalar
Mungan, zaten bellı secimlen. belli
tcmaları olan bir yazar. Hatta tema-
lannın. onun ımzası olduğu bıle sövle-
nebılir "Benim seçtiğim şevler var,
bunu herkes de biliyor, şiirierinde bunu
yapıyorum. "Mahmut ıle Yezıdanın
başlangıcında mesela. uzunca bir aşk
sahnesi «ardır. Ben bu kadar iyi aşk
sahneleri, aşk sözcukleri yazan biri ola-
rak enayi olduğumdan onları bir daha
bir aray a getirmemiş değilim ki. Yani
'Mahmut ıle Yezida' oyummun başı-
nda bir kez karşı karşıyadırlar ve sonu-
na kadar onları ayınnm. Onları ayıran
tüm sürece onları ayıran koşulları yer-
leştiriyonım. Yani bö>le bir seçimim
var benim, yoksa bu kadar iyi becerdi-
ğim. kotardığım bir şeyi tekrarlama-
mamuı nedeni, bir riy atro kusuru değil.
Tıpkı bir romanfîgüriigibi
Nitekim mesela özellikle Ortadoğu'-
daki çeşitli hatklann y ararhğı çeşitli se-
yirlik ya da rirüel şeylerde çok gördü-
ğümüz bir şey vardır: Narrasyon. an-
latım. Ben birçok kahramanımı başka-
lannın ağzuıdan anlattırarak. tıpkı bir
roman fîgürii gibi kullandım.
Diyelim ki Yezidi köyünün ağası
Miro oyunda hiç görünmez. Ama sözü
geçer. Yani onun tıpkı çok iyi bir ma-
salcı, çok iyi bir anlatıcı gibi oyun kişi-
teri tarafından anlatılması gerekir.
\üzü göriinmeyen, ama ağırlığı çok
hissedilen dengelerden bir tanesi. Ya da
Mahmut'a aşık olan Keyto Ağa'nın
kızı Gülüşan. Aslında başlı başına bir
figür, yani onun da tıpkı bir masal gibi
anlatılması gerekiyor. Bence bu bir ti-
v atro iiğesi.
Ama Batı tiv atrosunda bövle bir şey
yoksa, bu görüİmüyor. Yani benim ken-
di geleneksel kaynaklarımızdan yola
çıkarak moderaize etriğim bir şeyi Batı
bizden önce bulmadığı için ben suçlu du-
ruma düşürülmeye çalışılıvonım. Oysa
dramatik seçimler kendilerine yaklaşn
Imasında hangi avgıtlann kullanılması
gerektiğini söylerler, eğer kotarılabil-
mişlerse.
Yani seçimini başanyla gerçekleşti-
ren her yapıt kendisine nasıl yaklaşı-
Iması gerektiğini zaten seyircLsine,
alıcısına söyler: Bana böyle yaklaşır-
san benı anlarsın ya da tadıma vanr-
sın' benim keyfime varırsın der."
Ardarda üç oyun birden
Evet. bugün gerçek bir maratonla
karşı karşıyayız.
Üç oyun birden, üç oyun arka arka-
ya
Mungan kendi adına, seyircı olarak
bir tiyatro ya da sınemada on dakika-
da çok rahat sıkılabıhyor. ama çok ıyı
kotanlmış bir ışı de. üç buçuk saat ne-
fes almadan se\ redebılıyor.
Yanı aslında zaman. sahnede nasıl
kullanıldığına bağlı
"Yani bir oyunun bir buçuk saat ya
da bir saat süriiyor olması, onun sıkıcı
olmadığı anlamına gelmez. Sadece bu
beladan çabuk kurtulma sansı tanır se-
yircisine. Ama seyir gelenekleri çok
kirletildi, yani insanlar çok tek bir ti-
yatro se\ retmey e basladılar.
Pek çok şeyi bir müzikal ritmiyle ya
da işte sinemayı televizvon gibi sejret-
mek istiyorlar. Bu. Batı külrürümin çok
empozan y anlarından bir tanesi.
Turkiye'de tivatroda birbirinden çok
farklı alanlarda çok farklı aravışlar,
deneme riyatrolan. çeşitli stillerde ti-
yatro olmadığı için sey irci ister istemez
tek tempoda oyun ritmine koşullandı
sonyıllarda.
Dolay ısıy la da biraz kendinden emek
gerekfiren şeyler konusunda sıkılıveri-
yor."
Genel durum böyle de olsa biz. bu-
gün "Mezopotamya Üçlemesi"nı izle-
mek ıçın Yunus Emre Kültür Merke-
zı"ne gelecek seyırcılenn bir özellıklen
olacağını. en azından empozan Batı
kültürünü evde bırakacaklannı umu-
voruz
Bertolucci'nin son fılmi 'Küçük
Buda'da oynayan 9 yaşındaki
Raju, filmden sonra, tekrar
'yaşamının rolü* sokak
çocukluğunu oynamak üzere
boyacı sandığının başına
döndü (sağda).
Toplam 9 saat süren 'Mezopotamya Üçlemesi'yle gerçek bir tiyatro maratonu
Daireler, ölümler, masallar ve ağıtlar
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
"Daire tamam olmuştur. Tek bir köy
daire içine alınmıştır. Daire tamam
olmuştur."
Dairelerimiz, dairelenniz... Küçü-
len. büyüyen ve iç içe gecen daireleri-
miz, dışına çıkamadığımız, çıkılmaz
savdığımız. bir ucundan açıhnca ne
yapacağımızı bılemediğımız dairele-
nmız. Yüzyıllarla tannlaştırdığımız
ve sağlamlaştırdı&mız insanlık
sırlan. işte bu yüzden "Mahmud Ue
Yezida", işte bu yüzden "Taziye" ve
"Geyikler Lanetler"
Törelenn kurban ettiği insanlar.
insanlann töreler için aldığı canlar
ve bütün bunlann yanıtsızlığı. An-
talya Devlet Tiyatrosu oyunculan.
geniz yakan kızal toprağın üzerinde.
bu sonılan: ölümü. sevgıyı. sevış-
meyi, ağıtlan ve masallann aslını
tartışıyorlar. Bu düpedüz tartışmak,
sormak. yanıtsız kalmak. asla oyna-
mak değil.
Üçleme, bir insanlık destanı
Yönetmen Mustafa Avkıran.
"Oynamak degil" diyor. "kan akıt-
mak" Çünkü masalın aslı da böyle.
durmuyor kan, kan alınıyor. kan ve-
riliyor. Alınıp verildikçe kan, çoğa-
lıyor, tarih oluyor Doğan çocuğun
karda çehklenmesi gibi. kanla çelik-
lenıyor insan yüreği. Suskunluk vc
ağıtlann gerçekliği, ıncecık kınlgan
seslere dönüşüyor. vurulan göğüslcr
çürüyor. kadınhk \eerkeklik kentlı-
nın. yabanın bılemeyeceği. masalın
ıçıne gırmedikçe anlayamayacağı bi-
rer sessizlik oluyor. Kentlıyse bütün
bu bilinmezliklen başka türlü ya-
ratıyor. Yezıdilenn taptıklan veçızı-
lince dışına çıkmamak gerektığine
inandıklan daireleri, "kemiğin iç ta-
rafına yazılmış" gızli kurallarla ko-
tanyorlar. Çünkü bu bir insanlık öy-
küsü, çünkü cınayetler kaçınılmaz
ve ölümler bin bir çeşit.
Murathan Mungan. Lokman ma-
sallanyla Antalya Devlet Tiyatrosu
oyunculannı ele gecirmiş. "Mahmud
ile Yezida", "Taziye" ve "Geyikler
Lanetler"den oluşan Mezopotamya
Üçlemesı ile Antalya Devlet Tiyat-
rosu oyunculan. törelerin tarihini.
dairelerin kınlmalığını. yok suçlan
ve tetiği çekenin bellı olmadığı cina-
yetleri sorguluyorlar Sahneye ser-
tasanmını Selahattin Yazar yapıyor.
Oyunu sahneye uyarlayan Taner
Çelik. yardımcı rejısörler Mine Tü-
fekçioğlu, Payidar Tüfekçioğlu,
Musa Lzunlar Oyunun sahne amır-
lığını Salih Deveci, De\eci'nın
yardımcılığını da İsmican Ekinci
Törelere, toprak kavgasma karşı duran 'Mahmut tle Y czida." bütün coğ-
rafy alarda, kinle ve 'at gözlükleriyle' sav aşan sevda öy külerini anlatiyor.
dikleri. tarihin başlangıcı kızıl top-
rak ve sahneye sarkıttıklan. parça-
lanmışlığı ımgcleştircn çaputlar ve
hcp ıssız \anan ateşlcrlc bin yıliık bir
masalı yeniden yaratıyorlar Oyu-
nun müziğı. Hans Tschıntsch'c.
dans düzeni Sigrid Seberich'e \ c sah-
ne ve giysi tasanmı Naz Erayda'ya
ait. Geleneksel dans \e muzik dü-
zenlennı İhsan Kılavu yaparken. ışık
yapıyor. Kondüvit Ersin Baytaş.
ışık kumanda Hakan Doğan. Akse-
suvar yaratımı Mehmet Seviş, Tay-
yar Nazım Ararat \c Musa Çetinka-
ya'ya ait. Oyunda başlıca rollcn Pa-
yidar Tüfekçioğlu, Mine Tüfekçioğ-
lu, Mustafa Yavuz. Necmi Çavdarlı,
Erdal Tosun, Taner Çelik, Musa
Lzunlar, Şule Öner paylaşıyorlar.
Mahmud ıle Yezida"da anlatılan, bir
sevda öyküsü. Toprak kavgasına \e
törelere karşı duran. böyle durduk-
ça destanlaşan. zorlaşan bir sevda
öyküsü. Bütün coğrafyalarda. kınle
ve "at gözlükleriyle" savaşan sevda
öykülennı anlatıyor Mahmud Ue Ye-
zida. Caymak ya da kurban olmaya
razıolmaküzennebirsöylence Daı-
relere yenik düşüp kurban edılmeyi
kabul ettığımız bir insanlık masalı.
Taziye'nin kökü, Güneydoğu'da
etkısini sürdüren bir geleneğe da-
yanıyor. Hasan ve Hüseyin"in şehit
edilmelerine dayanatı eski bir Şiı
ovunu olan Taziye. aşure törenleri
sırasında. bir ölünün başında yapı-
lan ve ölen kişinin yaşamını can-
landıran bir geleneksel oyun. Ta-
ziye'nin önemlı bir özelliği de olağa-
nüstü kan ve şiddet öğelennin kul-
lanılması. Tazıye'de. Hazretı Hüse-
yin için çekılen aa. kişıvi anndınr.
Ağıtlar yakılır. göğüsler dövülür.
Mungan"ın bu geleneksel oyundan
etkılenerek yazdığı Taziye ıse yine
yasaklanmış bir sevda öyküsünü ve
beraberinde getirdiği cinayetleri an-
latıyor. Can ahnması gereken düğün
evinden gelin kızı kaçırmakla başla-
yan nefret ilişkisinin sevda öyküsü-
ne dönüşmesi ve insanlann töre için
bu sevda öyküsünü idam etmelerini
anlatan öykü. güzel topraklar üze-
rinde yaşanan acımasız töre öy küle-
rini canlandınyor.
Mezopotamya Lçlemesi nın
üçüncü oyunu Geyikler ve Lanetler.
İslanbul Tiyatro Fcstivali"nm ka-
panış oyunu olarak belirlenen Me-
zopotamya Üçlemesi, toplam 11
saat sürüyor. Yaşam biçimini tiyat-
ro olarak belirlemış izleyiciler ve
oyuncular için pek de uzun bir süre
oîmasa gerek.
Ankara'da. dün dünya prömiye-
rini yapan oyun. dünyada ilk kez
sahneyi 9 saat süreyle etkin bir bi-
çimde kullanıyor. 50 kişilik bir
ovuncu kadrosunun görev yaptığı
Mezopotamya Üçlemesı. Anadolu-
lu bir öyküyü evrenselleştirip bir in-
sanlık destanı yaratıvor.
Bütün yönleriyle
Mimar Sinan
• Kültür Sen isi - Türkıve.
Balkanlar ve Ortadoğu'da 450'ye
yakıneseryaratan Mimar
Sinan'ın yaşamı ve ürünlcri. altı
haftalık bir seminerdizisine konu
oldu. MımarlarOdası İstanbul
Büy ükkent Şubesı'nce düzenlenen
semıner. her pazartesı günü saat
18.30"dan itibaren Prof. Dr.
Aptullah Kuran tarafından
v eriliy or. Sınan'ı v e eserlerini
zengın slav t ve çizim gösterileriyle
anlatan Prof. Kuran"ın
seminerlenni. kayıt yaptıranlar
izleyebiliyor. (Kayıt için tel: 251 91
37 4hat)
B.Ü Güzel Sanatlar
Bölümüsergileri
• Kültür Servisi - Boğazıçi
Üniversitesi"nın tüm fakülte ve
yüksekokullannda okuyan
öğrencileri. yıl sonu sergilerini
sene boyunca çalıştıklan
atölyelerde açı\ orlar. Bu sergide
261 öğrencinin çalışmalan teşhir
edilmekte. Dünaçılansergi.
Mayıs 1994 tarihine kadar dev am
edecek. Bu sergiye Nilgün Bilge
Atölyesi öğrencileri
(seramik-heykel). SakineÇil
Atölyesi öğrencıleri
(seramik-heykel). Dilek Demirci
Atölyesi öğrencileri (resim). Dr.
Fethıye Erbay Atölyesi öğrencileri '
(uygulamalısanatlar-resim)ve •
Gregory Wolff Atölyesi
öğrencıİen (resim) katılacaklar. -
UlUSl*R*R«SI
ISIANBUl
IİVKIR0 lESTİHMİ
^TİYATRO
FESTİVALDE BUGÜN :
21.15 Taksim Sahnesi Bernarda
Alba'nın Evi- Theater an der Ruhr
15.00 Yunus Emre Kültür Mer- ;
kezi Mezopotamya Üçlemesi- An- .
talya Devlet Tiyatrosu
Theatrama Topluluğu, 'Efendinin Sevgilisi'ni sahneliyor
Kültür Servisi Geçtığimiz yıllarda
İstanbul Fransız Kültür Vlerkezi bün-
yesinde çdlışmalarmı sürdürmuş olan
oyunculardan kurulu Theatrama Top-
luluğu. "Efendinin Sevgilisi" adlı oyu-
nu sahneliyor. Bu oyun. ünlü yazar Al-
bert Cohen'ın aynı adlı 8 yüz sayfalık
dev romanının dünyadaki ilk uyarla-
ması.
Bu ılk uyarlamayı topluluğun yö-
netmenı Ajşe Başkut yönetiyor. The-
atrama Topluluğu'nun bu projesi hem
Franstzca, hem Türkçe oynanacak.
Oyunun en önemli özelliklerinden bıri
de Albert Cohen'ın Türkçe'de sahnele-
nen ilk esen olması.
"Efendinin Sevgilisi", 2. Dünya Sa
vaşı sırasında vazılmış. Ancak o döne-
mi yansıtmasına karşın, günümüzde
hala güncellığıni korumayı başarmış.
Topluluk. bu evrensel öyküyü sahne-
lerken modern bir yaklaşımla, olayı
zamandan soyutlamavı amaçlamış.
Oyun: hayatını, ilerîemek ve terfı et-
mek uzenne kurmuş olan bir milletler
topluluğu bürokratının. hayal dün-
yasmdaki eşi ıle. kadınlar üzerinde her
türlü olumlu etkıyi yaratma gücüne
sahıp. onlan elde edebılmenın tüm in-
celiklcnnı ustaca kullanmakta olan ge-
nel sekreter arasında gelışen ilişkiyı ve
toplumun kişıler üzenndekı baskısıyla
insanlann ne derece zor anlar ya-
şadığını. bu baskının bazen katlanı-
Iması çok zor sonuçlar da getırdığini
anlatıyor. Çok basit bir aşk hikayesi
olabilecekken bu ovun, kışilıklerin iro-
nik ve bılinçlı olması sonucu değışiyor.
Marguerite Durasın. tüm roman-
lannda aynı hikayeyi anlattığı gibi. Al-
bert Cohen de eserlerinde Solal'dan
Valeureuxlere dek aynı kışılen kullan-
mış. Gecmişının, Yahudılığının. o za-
mankı Yahudı düşmanlığının etkısi
eserlerinde bir saplantı oluşturuyor.
Alben Cohen için aniatmak. geçmışe
bağlı bir saplantı değil, yeniden yaşa-
mak ve bilinçlenmektir. Varoluşçular
gibi, Cohen'in karakterlen, ölüme sıkı
sıkıya bağlı olmalanna karşın bilinçli-
dırler.
Türkiye'de yapılmamışı yapmaya
çalışmakta kararlı olan Theatrama
Topluluğu. "Efendinin Sevgilisi"ni
Türkçe olarak 24 mayıs günü saat 19.
30 da Şehir Tiyarrolan Harbiye Muh-
sin Ertuğrul Sahnesi'nde. 30 mayıs
günü saat 19.00'da İstanbul Fransız
Kültür Merkezi'nde, 6 hazıran günü
saat 20.30"da Saint Michel Lisesi'nde
sahneleyecek. Oyun, Fransızca olarak
da 31 mayıs günü saat 19.00"da İstan-
bul Fransız Kültür Merkezi'nde. 7 hazı-
ran saat 20.30"da ise Saint Michel Lise-
si'ndc sahnelenecek.