Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1MAYIS1994PAZAR
10 DIZIYAZI
BİR BEYOĞLU TUTANAGI
hlanbulbiT insan bedeni oiarak ihtşıimilürse,
Beyoğlu ommyüreğidîr.
Bıtyüzden "İstanbui'u ikinci kezfethetmek "
içatyola çıkanlar, seçimkampanyası bo\ unca
''Beyoğiu'nu düşüreceğiz"'dedüer,
Sonunda Beyoğlu "dûştü."
Beyoğht'nu tümüyle bilenler dışmda herkes,
"Refah Beyoğlu 'ndanasılkttzandt" sonmtna
\antt omyordu.
Buyanümaelbette, Beyoğiu'nu saâece
Pera'dan. Gtüata'dtmyada Taksim'den
ibaret saymaktan kaynakla/tıyordu.
Buralardagördüğümüzimiaüannçoğu'
Beyoğlu 'nungündüzcüsüy•düya da
gececisiydi,<makesînlikle seçmenideğûdi.
G&riinenin ötesinde, başka birya da birçok
Beyoğlu vardı.
Amactmız, bilinen Beyoğht ndan bilinmeyen
Beyvğki'nadoğruuzannmk. Biryımda
bartarmdaeğlenûen Beyoğlu'«« anlatırken,
diğeryandagecekondularında, işgaiedilen
eskî Runı evlerinde çekilenyoksulhtğa tanık
ohnak. Böylece "Refah Beyoğlu'nda »asıl
kaztBuhn
soru$unayanıtQranwk.
İküıcı amaç, Beyoğlu 'nun btr
"tesBm-tesetiüm makbuzu "nu yapmak,
Beyoğht içinbir "tutaıtak" hazırlamak
Bımun ne detiligerekholduğudahabıtçalışma
yapünken onaya çtktı ve meyhanelemte üntii
Nevizade Sokağı, RP'libelediyenin
uygulamasıyla birdenbire tüm canlılığmı
yilirdi. Bubize, "Refah'a kadar Beyoğhı" ile
"Refah'tan sonrokiBeyoğlu"nu orantamak
olmıağt da verecek.
Saii Faik, Beyoğlu röportajmaşöy le başiıyor:
"Röportajyapmayagi&yoram. Hemde
kitm'nle?Beyoğht ik. Köprüdedüş&ndüm:
Atartutanm. Veriştirhrim,Ahlukstzbğından,
kumarmdmt tutun da meşher bir sokağıaa.
randevuevine,Surtük Ayten "ine, Sapık
Katata 'nna, eroimnamna, sarhoşuna,
meyhonesine, kodaşuna hovardâsma ve
ilaahirisine ağzımt aça-,gâzumü
ytanabitirim. Lkala,güıuiksız,ahlakb,
terbiye&gözükmek için riyakar maskemi
takar, üç bej okuyucu avlayabiUrim.
Hayır! Beyoğlu 'nu batırmak,yermek kadar
kolayşeyyok. Beyoğiu'nu övmek zor. İyi
röportaja Beyoğht 'm söver. Ben aceni
röportajaytm. Beyoğiu'nu öreceğim. Kötü
sokaklaruu,kötü insanlarıru, sarhoşunu,
meyhanesini, her şeyva, her şeyiniöveceğim.''
Sait Faik böyiediyor. Ama biz ne öveceğizne
desöveceğiz. Bugünkü Beyağlıdar't
anlatmayaçahşaeağız sadece, Bir
" Tes&m-teseltüm makbum" hazırlamanın,
bir tutanak tutmanıngerektirdiği
lansızlıkia...
•*-** u Beyoğlu'nda
IJ Refah nasıl kazandı
m 3 yahu? • Aslında
bımu, 27 Mart seçimlerinden
bu yana herkes soruyordu
neredeyse. İnsanlann
kafasına nasıl bir imaj
yüklemişti ki herkes,
Refah'ın, başka yerler neyse
de Beyoğkf nda
kazanmasına çok
şaşınyordu...
/
stiklal Caddesi, miting
alanı gibi.
Beyoğlu'nda dükkan-
lann vitrinleri kızıla doğ-
ru dönüyor. Gün ınmek
üzere. Alkazar Sınemasfnda oyna-
yan film bıtmış. İstıklal Caddesi'nden
sinemaya girenler, çıkışta Ayhan Işık
Sokak'ta buluyorlar kendilerini.
Meyzen'ın önünden geçip. yeniden çı-
kıyorlar İstiklal Caddesf ne.
Barda üç kişi oturuyor. Meyzen'in
sahıbi Süha da müşteri gibi tünemiş
tabure\e.
Sinemadan çıkanlann yüzünde
mullu bir anlatım var. Bellı ki fıim gü-
zelmış.
Meyzen'in banna oturup. Alka-
zar'dan çıkanlann yüzüne bırer birer
bakmak büyük keyif. Ama bardaki-
ler bunun pek ayırdında değil Gözle-
rinı sabit bir noîctaya dikmişler, önle-
rindekı içkiden yudumluyorlar.
Önce martı sesleri duyuluyor; arka-
sından bir istanbul şarkısının notala-
n. Cıvıl cıvıl bir ses dolduruyor Mey-
zen'i:
"Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Ma\i patiskaları yırtan gemilerinle
Lzaktan seni düşünürdüm İstanbul"
İstıklal Caddesı'nde ınsan cümbü-
şü var. Şımdi tam değişim saati. Sine-
milar doluyor, boşalıyor. Geceleri
"Beyoğlu'na çıkanlar" geliyor. İstik-
lal Caddesf nin gündüzcülen ışlerini
bitırmiş. evlenne doğru gıdi>orlar.
Tümü değil elbette. Bir bölümü, ak-
şama doğru gelenlerle birlikte bir Be-
yoğlu gecesı geçirmek içın yeniden
İstiklal Caddesi'nin ko>nuna ginyor.
Gökyüzü, maviden mora doğru
dönüyor. Akşamın bu saatlennde
tam bir vardıya değişimı yaşanıyor
Bevoğlu'nda. Renk renk.cinscinsin-
san akıyor İstiklal Caddesi'nden.
Kımı Tünel'e, kimi Taksim'e doğru
gıdiyor.
"Meyzen'in banndaki koyu renk ta-
kım elbiseli adam, diktiği noktadan
gözlerini ayırmadan "Bir rakı daha
versene" diyor. İçeride uçuk bir ka-
ranlık var. Daraak sokağın koyulugu
bann içine vurmuş. İstanbul şarkısı
bann dört du\anna birden çarpıyor:
"Bin bir direkli Haliç'inde akşamlar
Adalarında bahar, Süleymaniye'nde
akşamlar
He\ sen ne güzekin ka> gamızın şeh-
ri İstanbul"
İnsanlar yürümüyor, sanki akıyor-
lar İstiklal Caddesi'nden. Bu görün-
tüye bakanlar. insan denen yaratıkla
akışkan sıvı maddeyi birbirine kanş-
tırabilir.
Taksım'le Tünel arasında yürürken
düşlerinizi süsleyen bir sınema oyun-
cusu çıkar karşınıza. Dönüp dönüp
bakarsınız.
Şu karşıdan gelen. dün gece izledi-
ğinız televizyon dizisindeki ünlü tiyat-
ro oyuncusudur mutlaka.
Yere serdiği naylon üzerinde kas-
ket, bere. fötr satan; Sıvash, Tokatlı.
Erzurumlu. Erzincanlı ya da Tür-
kiyc'nın herhangi bir kentinden ola-
biîır. Tezgahını toplayıp. bırazdan
Beyoğlu sırtlanndaki gecekondusuna
voflanacaktır.
Çocuğunu elinden tutup oyuncak-
çının vitrinine bakan, doğma büyüme
Beyoğlulu bir Ermenidir belki de.
Ama Gregoryen mi. Katolik mi. Pro-
testan mı ayırt edemezsin. Çünkü
üçünden de vardır Beyoğlu'nda.
Aman dikkat! O gördüğün dal gibi
kız. erkek çıkabilir. Ancak sesini duy-
duğunda anlarsın ki iş işten geçmiş ol-
masın.
Tramvay çan çalarak geçiyor cad-
deden. Büyük kalabalık ortadan ikiye
aynlıyor.
Tramvaym önünden sol bacağım
son anda kurtaran yaşlı. yoksul giysili
adam, belki de Güneydoğu'daki te-
rörden kaçıp Beyoğlu'na sığınmış bir
Süryani ya da Keldani'dir.
Şu karşıdan gelen beyaz saçlı ka-
dın. Yüksekkaldınm'daki üç Musevi
sınagogundan birine gidiyordur mut-
laka. Acaba hangisine? Doğu Av-
rupa'dan gelen Aşkenatlannkine mi.
yoksa İtaiyan ya da İspanya kökenli-
lenn şttiği sinagoglardan birine mi?
Çünkü Beyoğlu'nda üçü de var.
Yan sokaktan "Baba bana bir ek-
mek parası" diyse fırlayan tinerci çocu-
ğun ailesi, Baykan'dan ya da İdjl'den
göçüp Tarlabaşı'nda eski Rum evle-
nnden birine yerleşmişlerdir mutlaka.
On kışı bir odada yaşıyordur.
Saçlannı papatya sansına boyat-
mış. kınta kınta yürüyen şu adam da
ınsanı "eşcinsel galiba" diye düşündü-
riir.
Madam da evinden çıktı. Her gece
pijano çaldığı restorana doğru gidi-
yor. Kendileri Beyaz Rus'tur ve sayı-
ları giderek azalmaktadır.
Herkes dönüp ona bakiyor. Çok
şık giyinmiş. İlerlemiş yaşına karşın
kendinden emin adımlarla yürüyor.
Bu da mutlaka Beyoğlu'nda doğup
büyümüş son Levantenlerdendir.
Ama İtalyan kökenli de olabilir, Hol-
landa kökenli de...
Şu gri ceketli adam da doğma bü-
Insan akar Pera'dan• Taksim'le Tünel arasında yürürken düşlerinizi süsleyen bir sinema oyuncusu çıkar karşınıza. Dönüp dönüp
bakarsınız. Şu karşıdan gelen, dün gece izlediğiniz televizyon dizisindeki ünlü tiyatro oyuncusudur mutlaka.
Yere serdiği naylon üzerinde kasket, bere, fötr satan; Sıvash, Tokatlı, Erzurumlu, Erzincanlı ya da Türkiye'nin
herhangi bir
kentinden
olabilir.
Tezgahını
toplayıp,
birazdan
Beyoğlu
sırtlanndaki
gecekondusum
yollanacaktır.
Renk renk, cins cins insan akıyor İstiklal Caddesi'nden. Kimi Tünel'e, kimi Taksim'e gidi>or. (Fotoğraf: ZAFER AKN AR)
yüme Beyoğlulu bir Rum olmalı.
Yaşı da uygun; mutlaka hatırhyordur
Kurtuluş'taki panayır günlenni.
Ama Rumun Katolik olanı mı. Orto-
doks olanı mı, ayırt edemezsin. Çün-
kü Katoliği de vardır Beyoğlu'nda.
Ortodoksu da...
Akşam inmiş, karanlık koyulaş-
mıştı. San. ölgün ışıklan yandı Ay-
han Işık Sokak'taki bann. İstanbul
şarkısının sonu yaklaşıyordu artık:
"Tophane'nin karanlık sokaklarm-
da
Koyun koyuna yatan çocuklarınla
bekle
Bekk zafer şarkdarıyla geçişimizi
İstanbul"
mteliğiydi. Bu nitelik. çoksesliliğin,
çok renkliliğin günliik > aşama v ansıdı-
ğı bir alan oluştumıasıvdı.
Burası, çok çeşitli ve görkemli kül-
rürlerin. günliik yaşamın vazgeçilmez
ve tümüyle kapatılamaz kapılannda.
birbirleriy le karşılaştıklan. birbirleri-
ne göz atıp el \erdik1eri bir alan olmuş-
tur. Bu kültürler, Beyoğlu'nda günlük
yaşamın valın, ama çok şeyler borçlu
olduğumuz: sonsuza u/anan ölümsüz
çerçe\esi içinde birbirleri\le alış>erişte
bulundular. Zenginleştiler.
Çok değişik kültürler, burada eski
günlerden beri. dün>anın pek çok ye-
rinde, bugün bile bulunması zor bir
hoşgörü içinde, özelliklerini koru\ arak
ğiydi sanki... Böylece 1950 başlarında
(tıpkı geçen vüzyıl sonlarında, 20. yüz-
yıl başlarında, Mütareke'de, savaşta
veya cumhuriyette, 1930'ların "ıkı sa-
vaş arası rahatlığf nda İkinci Savaş'ın
karneli günlerinde \e>a daha sonraları
1960 \eya 70'lerde olduğu gibi) Beyoğ-
lu, o kuşaktan bu genç çocuğa da sayı-
sız armağanlar sundu. öncelikle sine-
malarını »e salonların perdelerinden
>ansıyan binbir düşü sundu. Melek,
Atlas \eya Yeni Melek'te bol "renklı
rüyalar' , Lale, Ar \eya Elhamra'da
daha gerçekçi siyah-beyaz \apım!ar.
Saray veya Lüks'te A\rupa du>arlılı-
ğının ve zevkinin biçünlenmeleri... Al-
kazar, Sümer veya İpek'te 'ezelı \e
Meyzen'in banna oturup, Alkazar'dan çıkanlara birer birer bakmak büyük keyif.(Fotoğraf: GARBİS ÖZATAY)
G
erçekten nedir Beyoğlu? Bu sorunun yanıtı. Beyoğlu'nun bir
yüzüne bakarak alınmaz. Ayaspaşasf ndan, Cihangir'inden
vurup, Hasköy'ün, Örnektepe'nin gecekondulanndan çıkmak
gerekir. Arifin Çiçek Bar'ından, Sıraselviler'deki Taksim Sanat
Evi'nden, Kemancı'dan, Andon'dan. Skaspare'sinden çıkıp
Keçelipiri, Hacıhüsrev kahvelerinin insanlannı tanımak. Fikirtepe'de Şark
Kahvesi terminalinde oturmak gerekir.
Bardaki takım elbiseli adam bir ra-
kı daha söyledi. Bu üçüncüydü. Son-
ra uzayın boşluğuna bir soru fırlattı
yüksek sesle:
"Bu Beyoğlu'nda Refah nasıl ka-
zandı yahu?"
Aslında bunu, 27 Mart seçimlenn-
den bu ^ana herkes soruyordu nere-
deyse. Insanlann kafasına nasıl bir
imaj yüklemişti ki herkes, Refah'ın.
başka yerler neyse de Beyoğlu'nda
kazanmasına çok şaşınyordu.
Gerçekten neydi Beyoğlu?
Özdemir Kaptan (Arkan)'ın renga-
renk bir Beyoğlusu var:
"Beyoğiu'nu Beyoğlu yapan. onu
yalnız ülkenüz için değil, tüm dünya
için önemli kılan; uygarlığın, bilimin,
demokrasinin, sanatın, kısaca insa-
noğlunun mutluluğunun temeli olan bir
bir arada yaşadılar."(l)
Atilla Dorsa> "Benim Beyoğlum"-
da kendi penceresınden bakıyor:
"Beyoğlu; sıradan, gündelik, sıkıcı
yaşamlara, sıradışı. olağan-dışı veya
olağanüstii olanın, kimi zaman yasak
veya en azından kısıtlı olan tadını ge-
tirmiş, "Batıh" veya "Avrupalı" bir
\aşamın doğal sa\dığı. ama toplumu-
muzun uzantılarını, etkilerini hala du-
yumsadığımız Türk-İslam yapısı için
oldukça zor erişilir (giderek erişilmez)
olan kimi yaşam denc\ imlerine bizi ilk -
kez eriştirmiş olan sanki büyülü bir
semttir. Onu nasıl sevmeyelim, özlem-
le anmayalım?
(...) Çünkü Beyoğlu o zaman ve her
zaman bir 'açık okul', birdüşler odağı,
bir yaşam dershanesiydi. Yaşamı düş-
lerle birlikte sunmak, bu semtin özellî-
ebedi çocukluk' için yapıbnış "kayıtsız
şartsız serüvenler'... Bevoğlu, öncelik-
le bu "hayal şatolan' ile donanmış bir
semtti ve sinemanın \e sinema söz-
cüğünün içerdiği tüm gizemli. çekici >e
biraz 'bü\ ü işı" olan her şeyle özdeşleş-
miş bir mekandı." (2)
Yüksel Baştunç, Lady Montegu'-
dan esınlenerek Beyoğlu'nu Babıl
Kulesi'nebenzetivor:
"Geçerli bütün lisanlar konuşulu-
yor. Hatta sekiz lisan bilen bile > ar. 18.
yüzyılın ilk yarısında İstanbul'da bulu-
nan Lady Montegu şöyle anlatıvor:
Bulunduğum yer tam bir Babil ku-
lesine benzıyor. Beyoğlu'nda Türkçe.
Rumca. Yahudice, Ermenice. Arap-
ça. Acemce. Felemenkçe, Fransızça,
Rusça, Slavca, Utahça. Almanca. İn-
gılizce. İtalyanca. Macarca konu-
şuluyor. Bu benı çok sıkıyor. Subay-
lar Arap, oda hizmetçisı kızlar Rus,
uşaklar Rus. Fransız. Alman. Çocu-
ğumuzun süt ninesi Ermeni, aşçıbaşı
italyan, yeniçeri muhafızlar Türk."
(3)
Bu da Afif Yesari'nin 1950'lerdeki
"İşte Beyoğlu"sundan.
"Ceceleyin Be>oğlu. çoğumuzun ta-
nımadığı bir kisveye bürünür. Gündüz
gelip gectiğimiz bu cadde, bize yabancı
gelecek kadar değişmiştir. Tünel'den
Taksim'e uzanan cadde üzerinde, aca-
y ip isimli bir sürii bar > e kokteyl salonu
her gece yeni bir maceraya hazırlanır.
Keseleri, mahsul paralarını hamil taş-
ralılardan. darts > e a> antür(!) meraklısı
delikanlılara kadar bir yığın insan, eğ-
lence ihti\açlarmı karşılamak üzere
emirlerine amade bulunan bu eğlence
yerierine koşarlar. Bevoğlu'nu neşe ve
zevk muhiti oiarak görmeye kcndimizi
altştırmışızdır. Bevoğlu'nun iç yüzü,
belki bizi eğlendirmeyecek, üzecektir.
Çünkü pınltılı caddede bir >ığın faci-
anın nabzı atar, renk renk ışıklı ilan-
ların bile örtemeyeceği hazin vak'alar-
la karşılaşırız. Bevoğlu. >ıllarca kalem
erbabına sermave olmuştur. Enteresan
vak'alann beşiği dainıa Be>oğlu'dur.
Beyoğlu'ndaki kadınlar (şu mahut bi-
çarelerden bahsediyorum) eğlenmek,
etraflarına neşe, ze> k saçmak için ya-
ratılmışlardır.
Evet, Beyoğlu hakkında yazılan ya-
zılar böjleder.
Fakat, bakalım gerçekten bu böyle
midir?" (4)
Afıf Yesari'nın 1950'lerdeki kuşku-
su bugün degecerli.
Gerçekien ncdir Beyoğlu?
Bu sorunun yanıtı. Beyoğlu'nun
bir yüzüne bakarak alınmaz. Ayaspa-
şasf ndan. Çıhangir'inden vurup,
Haskö\'ün. Ömekıepe'nin gecekon-
dulanndan çıkmak gcrckir. Arifin
Çiçck Bar'ından. Sıraselviler'deki
Taksim Sanaı E\ı'nden. Kemancı'-
dan. Andon'dan. Skasparc'sinden
çıkıp Keçelipiri. Hacıhüsrev kahvcle-
rinin insanlannı tanımak. Fıkırtepe'-
de Şark Kahvesi termınalinde otur-
mak gcrckir. Meyzen'in banndaki
takım elbiseli adam dördüncü
rakısını söşlcdı. Sorusunun peşine
takılmış. kadeh kadeh gıdiyordu:
"Be>oğlu'nda Refah nasıl kazandı
yahur
İstanbul şarkısının sonunda yine
martı çığlıklan vardı:
"Haramilerin saltanatını yıkacağız
Bekie o günler gelsin İstanbul
Sen bize la\ ıksın, biz de sana İstan-
bul"
Meyzen'den çıkınca insan büyük
bır cümbüşle karşılaşıyordu.
İstiklal Caddesi, miting alanı gibi.
Ama mıtingı yapanlar sanki Babil
Kulesi'nin işçileriydi.
/ - Beyoğlu, Özdemir Kaptan (Ar-
kan). İletişim Yuvınlan
2 - Benim Beyoğlum, Atilla Dorsay.
Varlık Yavınları
3 - Dün'den Bııgüne Beyoğlu. Yüksel
Başıunç. Yılmaz Yayınları
4 - İilf Beyoğlu, Afif Yesarı, Rafet
Zaimler Yavınevi
SÜRECEK
ANKARA NOTLARI
MÜSTAFA EKMEKCt
İsmet Paşa Küs mü Gitti?.. (3)
Paşaya kurulan Tuzak...
Özden Toker babasının son anlarıyla ilgili oiarak,
günlüğüne şunları yazmış:
"... Akşam Anadolu Kulübü'ne gitmiş, briç oynamış.
Babam için bu, büyük bir keyifti. Ancak son sıralar an-
neme artık gitmek istemediğini bildirmiş, iyi göremediği
için eskisi gibi oyun oynayamadığından yakınmış, arka-
daşlannı sıkmak istemediğini söylüyormuş. Tabii an-
nem bunu reddediyor, gitmesi için teşvik ediyormuş,
ama babamın eski hevesi kalmamış. Annem pazar ak-
şamı babamı kulübe bırakmış. Ordan Nurperi'y/ Fen
Lisesi 'ne göturmuş. Hatta babam, bir arkadaşına gitme-
si için onu zorlamış. Çankaya ya dönüp evde yalnız sıkıl-
masındiye...
Akşam, yemekten sonra bezik oynamışlar. Yatmış.
Ertesi sabah kendini iyı hissetmemiş. Buna rağmen, ge-
len berberine her zamanki gibi tıraş olmuş."
Metin Toker'in Bilgi Yayınevi'nden çıkan "İsmet
Paşa'nın Son Yılları" adlı yapıtında ilginç bölümler var.
Bir "Ankara Notları"nda, Doğan Avcıoğlu nun Ecevtt'le
ilgili birgözlemini anlatmıştım. Avcıoğlu,
- Seni yolundan çevirme olanağı yok. Bildiğini yazar,
bırakmazsın, ama beni dinle, ben Ecevit'i senden daha
iyi tanırım, "Ecevit doğru söylemez!" dedi. Avcıoğlu'na
karşı çıkmıştım. Kitabını okuduğum sıralarda Metin To-
ker'le karşılaşmıştım, şöyle demişti:
- Doğan doğru söylüyor!
Toker, kitabının bir yerinde Ecevit'i şöyle tanımlamış:
"... Bülent Ecevit, gerçek olmayan birtakım noktalara
hem kendini hem başkalarını inandırmakta mahirdir..."
12 Mart 1971 darbesi olduğunda, Ecevit CHP Genel
Sekreteri, İsmet Paşa Genel Başkan. 19 Mart'a dek sesi-
ni çıkarmayan Ecevit, darbecıler Başbakanlığa Nlhat
Erlm'i atayınca genel sekreteriikten istifa eder. Gerek-
çesi şudur:
- Darbe, bana karşı yapılmıştır. Yani, iktidara gelmek
uzere olan ortanın soluna karşı. Baktılar ki bu, demokra-
tik yoldan onlenemeyecektir, başvurdular antidemokra-
tik usullere...
ismet Paşa, bunun üzerine biraz da eğlenerek karşılık
verir:
- Bülent Ecevit mübalağa etti. Ortanın solunu ben ilan
ettim. O zaman Bülent Ecevit gorevde bile değildi. Metin
Toker, Bülent Ecevit'le, Cüneyt Arcayürek ın bu konu-
daki görüşmelerini anlatırken şunları yazar
"Eski genel sekreter, gerçek olmayana kendisi inan-
dığı gibi başkalarını da inandırmak huyunun gereği oia-
rak Cüneyt Arcayürek e:
- 12 Mart araya girmeseydi, Millet Meclist kendi hür
iradesiyle hükümeti değiştırmek uzereydi. Siz de bunu
gazeteci oiarak bilirdiniz.. diyecek, pek şaşıran Arcayü-
rek ise 'Oysa ben bu kanıda değilim' diye yazacaktır..."
12 Mart Ecevit'e karşı yapılmış! Şimdi, bunları düşü-
nüyorum da, asılan, öldürülen, işkence gören, sakat ka-
langençlereyanıyorum!OkuyunHalitÇelenk'inyapıtla-
rını.Cumhuriyettesüren,ÇetinYetkin'in "72Mart'ınAcı
Gunleri"n\. Ecevit'in o yıllar, tek derdi, Inönü'yü devirip
genel başkan olmak, CİHP'yi ele geçirmek miydi? Inönü,
bir toplantıda eski genel sekreterini fena azarlar:
- Ecevit, fena yoldasın. Senin yaptığını Feyzioğlu bile
yapmadı.
Inönü'nün kendısine karşı Ecevit'i tuttuğu bir kurultay-
da, Feyzioğlu, Paşa'yı.
- Sana yaptıklannı günu geldiğinde size de yapacak-
lardır.. diye uyarmış
Ecevit'in o zaman, onu iktidara getiren "tayfaları"-
ndan bugün yanında kim kaldı diye düşünüyorum.
inönü'nün uzaklaştırıldığı CHP Kurultayı öncesinde
yapılan CHP Ankara il Kongresını düzenleyen Ankara ll
Başkanı, benim de dostum Rauf Kandemir, koyu bir
Ecevitçıydı Onagöre, "İsmet Paşa'nın artık zamanı geç-
mişti. Ecevit başa gelmelı ve partıyi kanatlandırmalıydı.
İlçe kongrelerine hakim olmuş ve kendi yanlılannı dele^
geseçtirmişti..."
Rauf Kandemir, Metin Toker'e bir mektup yazar; an-
cak mektubun tarihı, CHP Ankara il Kongresi'nin yapıldı-
ğı 1972 değil, 4Haziran 1976'dır. Kandemir mektubunda,
Inönü'ye karşı Ecevit'i desteklediği için pişmanlığını be-
lirtir, "Zaman seni haklı çıkardı. Bağışlamanı rica ede-
rim" diye günah çıkartır.
İsmet Paşa, Raut Kandemir'in de, Ecevit'in de tertiple-
rini yutmamıştır. Ecevit, "Kongre sonuçlan, genel baş-
kana karşı bir tavır değildir" demekteydi. İsmet Paşa,
eski genel sekreterine sert karşılık verdi, şöyle dedi:
"CHP'yi ele geçirmek davasıyla karşı karşıyayız. Bu-
nun içın her tertibe başvurmaktadırlar. Bir görevden is-
tifa etmiş kimsenin o vazıfeyi yurutmek için tesir ve ter-
tip sahibi olması benim aklımın alacağı bir husus değil-
dir. Ihtilaf (uyuşmazlık) benimledir.''
Inönü, daha sert çıkar: "Kurultay, fikrime mugayir (ay-
kırı) bir parti yönetimine karar verirse, bunun tatbikine
memur olamam. Çekilirim" 6er.
Tertipçilerin istedikleri de sanki budur. inönü, çekilir.
Metin Toker, şöyle yazar kitabında'
"Seçimler UEkim 1973te yapıldı. inönü, her zamanki
gibi, eşiyle birlikte erken gidip oyunu kullandı. Kime ver-
di? Tabii, bilemem. Ama sanmam ki CHP'ye vermiş bu-
lunsun."
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Erkekte sperma boşal-
tıcı kanallann kesilmesi.
2/ İzmir yakınlanndaki
ünlü antik kent... Adalet-
le iş gören. 3/ Hava ve gaz
akımlan oluşturmakta
kullanılan aygıt... Kimi
harflerin üstüne konan
yan yana ikı nokta. 4/
litançduyma... Martının
iri bir türüne Güney Ak-
deniz'de verilen ad. 5/
Balık avlamakta ya da
yük taşımakta kullanılan
büyük kayık. 6/ Ortodokslar'da
tahta pano üzerine yapılmış her
türlü dinsel resme verilen ad...
Kalsiyumun simgesi. 7/ Dayanç...
Sessiz, uslu. 8/ Mercanada... Bır
zekâ oyunu. 9/ Kannzan iltihabı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Sevgi bağlılığı... Demet duru-
mundaki ekinler. 2/ Harman ye-
rindeki tahılın taş ve toprakla kan-
şık kalıntısı... Dinsel ınançlan
olmayan. 3/ Budizm'ın, Buda'yla
tek vücut olmayı amaçlayan bir kolu... Uluslararası bankalann
genellikle Londra'da saptadıklan kredi faiz ortalamasına veri-
len ad. 4/ Notada durmak işareti... Bir tür kûfı yaa. 5/ Endo-
nezya'da bir ada. 6/ Eski Türk boylannda demiri ve zanaatçı
ustalanyla esnaf temsilcilerine verilen ad... Bir nota. 7/ Eski
Yunan'da müzisyenlerin konser verdiş basamaklı yer... Alaca-
karanlık. 8/ Temeli taklıde dayah sözsüz oyun... Bir işin yaban-
cısı olan. 9/ Eski dilde yemin etme... Aşık ve bilye oyunJannda
kullanılan. içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştınlmış boyab
kemik.