27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8NİSAN1994CUMA CUMHURİYET SAYFA DUNYADAIV Afganistan'da ateşkeshayalTartışmanın kilit noktasında Devlet Başkanı Burhcmeîtin Rabbanınin isüfası var, ancakbu da beklenmiyor Komünistler ülkeden uzaklaştınldığından bu yana mücahitlerle aralıksız sürdürülen ateşkes görüşme- lerine paralel olarak saldın- lardasürüpgitti. •w-v irleşmiş MiJJetlere bağJı üst I J düzey bir yetkilinin, baş- i 3 kent Kabil'de sürekli ateş- kes sağlama girişimleri başansızlı- kla sonuçlandı. Afganistan'da iki yıl önce komünistlerin ülkeden atı- lmasıyla sonuçlanan savaştan son- ra. 1992 yılının nisan ayından bu yana mücahitler arasmda patlak ve- rcn iktidar mücadelesinde 12 bin kişi öldü. başkent Kabil'de taş taş üzerinde kalmadı. Tunus eski Dışişleri Bakanı Mah- mut Mestiri. BM temsilcisi olarak Afganistan'a yaptığı ziyarette. ülke- nin sözde Başbakanı Gulbiddin Hik- metyar ile göriiştü. Başbakan aylar- dır Kabil'i bombardıman ederek ra- kibi Devlet Başkanı Burtıaneddin Rabbaniyi istifa etmeye zorluyor. Mestiri'nin Afganistan'da bulundu- ğu süre içerisinde iki taraf ateşe uya- caklannı bildirdi. Geçtiğimiz pazar günü Rabbani, sürekli ve koşulsuz bir ateşkes anlaşmasına uyacaklan- na söz verdi. Ne var ki, Hikmetyar oldukça üstü kapalı bir demeç vererek dura- mu şöyle değerlendirdi:"Biz kendı açımLzdan ateşkesi kabul etmiş bulunuyoruz. Ancak karşı taraf ateşkesi ihlal ediyor. Aynca. banş ve uzlaşrna sağlanabilmesi için Rabba- ni'nin istifa etmesi gerekiyor." Kabil'den 25 kilometre uzaktaki karargahında konuşan Hikmetyar, BM'in başkentte bulunan tüm agır silahlann toplanması konusundaki rolünü kabul etmemekte direniyor. Afgan banş heyeti ise, iki tarafın da ağjr silahlannı teshm ederek, Ka- bil'in yönetimini Afganlı komutan- lardan oluşan bir konseye bırakma- sını tavsiye ediyor. Köktendinci Hizbi İslami örgütü lideri, yabancı- lara silahlannı teslim etmeye hiç ni- yetleri olmadığıru belirterek. "Biz Afgan mücahitierin etkili olduğu alanlardan biri de Birleşmiş Milletler tarafından yapüan gıda yardımlarının aç haika ulaşmasuıı önlemek oluyor. Afganlılar kendı meselelerimizi hal- ledebılinz. Yabanalann işlerimize burnunu sokmasını istemivoruz " diye konuşuyor. Mestiri. Rabbanf- nin emrindeki Başkomutan Ahmet Şah Mesut ile görüştükten sonra Pakistan'a gitmeyi planlıyor. Mesti- h'nin aıeşkesi sağlama konusunda gösterdiği başansızlık bir anlamda düşkınklığı yarattı. Ancak, BM iki tarafın liderleriyle görüşmelere de- vam ederek, baskı yoluyla biranlaş- ma sağlamaya kararlı. 1 ocaktan sonra Hizbi İslami ör- gütü lideri Abdiilreşid Dostumun Hikmetyar saflanna geçerek. hükü- mete karşı başlattığı saldınlarda bu- güne kadar yaklaşık bin kişi ya- şamını yitirdi. Aynca Dostum. Ka- bil'in hükümet yönctıminde bulu- nan kısmına yapılan gıda yardımını tümüyle engelleyerek. insanlann açlıktan ölmelerine neden oldu. BM.Kabil'de bulunan askerlerini ocak ayında geri çekti. Devlet baş- kanlığı resmi sözcüsü Aziz Murat, BM'in çekilmesı\le gmenilirlığini yiîirdiğini belirtiyor. BM güçlerinin başkent Kabil'etekrargerigelipgel- mcvecekleri henüz bilinmivor. An- cak Devlet Başkanı Rabbani'nin temmuz ayında başkanlık süresi biti.ıeeve kadar kanşıkhğın devam edeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Sözcü Murat, çatışmaların devam etmesi halinde, başkanlık süresi- nin uzatılacağını da bu arada kay- Raymond Whitaker TheIndependent tjgcaristcııı ATye üyelik başvurusu3 ; H .; Doğu Bloku ülkelerinden ATye üyelik başvurusu yapan ilk ülke Macaristan oldu. Macaristan'ın muhafazakarhükümeti 1 nisanda başvuru dilekçesini Avrupa Bakanlar Kurulu'na başkanlık yapan Yunanistan'a iletti. J>oğu Bloku'nundağılmasının üzerinden tam dört yıl geçti. Bu süre içinde birçok eski Doğu Bloku ülkesinin. başta Polonya olmak üzere ATye başvurusu gündeme geldi. Amailk başvuran Macaristan oldu. Başvurudilekçesi Macaristan Dışişleri Bakanı Geza Jeszenszk) tarafından, Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Panglos a iletildi. Macaristan'ın başvurusu 18 nisanda toplanacak dışişleri bakanlan kurulu tarafından incelenecek. Başvurunun kabul edilebilmesi için 1992'de AT ile imzalanan ortaklık antlaşmasınm yürürlüğegirmesi gerekli. Bu anlaşmayı Macaristanla beraber Polonya ve eski Çekoslavakya da imzamıştı. Ama Polonya ve eski Çekoslavakya ATye girmeden önce taraf değiştirmenın zorluğunu çekiyor ve henüz kesin karar vermediler. Macaristan'ın bu başvuruyu yapmasındaki neden-ler arasmda politikaöneçıkıyor. 1990'danbeni iktidarda bulunan muhafazakarlar, gelecek ayki genel seçimler 3ncesinde puan kazanmaya calışıyor. Seçimlerde büyük olasılıkla iktidara sosyalislerin geleceği belirtilirken. iktidann bu tutumunun Avrupa'ya yakınlaşmak vedestek sağlamak amacını güttüğü belirtiliyor. Bu başvuru gerek Budapeşte'de gerekse Brüksel'de sembolik olarak karşılandı. Macaristan'ın şimdilik sembolik olarak tanımlanan başvurusu, ATin, yeni üyeleri için şimdiden belirli haarlıklaryapması gerektiğini tekrar gündeme getirdi. Yves-Michel Riols LeMonde BatıBosna'yıonaracak, ama..Sırp vahşettyin yaraîtığı yıkmtılann eski haline getirilmesiyaklaşık 22 milyar dolargerektiriyor " yvosna-Hersek'in baş- #^kentinde silah seslen JU kesilir kesilmez başla- yacak onanmlann hayali Batılılan heyecanlandınyor. Uzmanlann yaptığı hesaplara göre yaklaşık 22 milyar do- larlık bir pasta. Politik denge- ler göz önünde tutularak veri- lecek ihaleler için Fransızlar. İngilizler ve Amerikahlar ade- ta yanşıyorlar. Saraybosna'nın onanmı mı? Uzmanlara göre "enfr&striik- türler dahil üç aşağı beş yukarı 22 milyar dolarldc iş." Yıkık bir köprü 17 milyon, 1 km'lik ana- yol 700.000 S... Başkentten Tuzla'ya giden 120 km'lik yolu yeniden yapmak için milyan geçmek gerekiyor. Bu fiyatlarla BM'ye katkıda bulunanlar aralannda küçük bir ekonomik savaş başlayabi- lir. İlk çatışmalar başladı bile. Hatta BM'nin bünyesinde ku- rulan ve "bir ülkenin normal yaşam şartlarına dönnıesinin in- celendiği" komisyonlarda bu tartışmalar hararetle süriiyor. Bu komisyonlann en eskisi Uluslararası İşletme Grubu'- nun ilgi alanı tüm Bosna top- raklannı kapsıyor. Saraybos- na'da ateşkes iİan etme çaba- lan esnasında bu komisyon, çabalan başkentle sınırlı ve "ge- lecekteki yöoeticinin calışma- larını hızlandırmakla" görevli ICBO adında küçük bir kuru- luş doğurdu. Halbukı, ulusla- rarası korumada olan Saray- bosna bölgesi 2000'den fazla askeriyle daha çok Fransız bayrağı altına sığınıyor. Böylece ICBO'nun şehrin düzen- lenmesi için oluşturduğu 13'ten fazla komis\ondan altısı Fransızlar'ın elı- ne kaldı: Elektrik. kamu araçlan, yol enfrastrüktürleri, yollar, havaalan- lan ve telekomünikasyon. "Gelecek baharda başlayacak olan çaltşmalar- dan önce durumun belirlenmesi evre- sandeviz. Ama daha şimdiden uzman- lann gerekli incelemeleri yapmaları Bosna'nın yeniden imarında bu şehrin insanlarıyla birlikte BM askerlerine de iş düşüvor. Şimdi ellerinde silah yerine matkap var. gerekiyor. Yoksa çok gec kalınabilir. Rekabet Kuveyt'te olduğu gibi çok çekişmeli olacak." Durumun farkına erkenden \ anp hemen işe koy ulma- lanna rağmen Fransızlar. hiç bek- lenmedik bir muhalefetle karşılaştı- lar. Asker sayılannın çok daha az ol- masına rağmen İngilizler ve Amen- kalılar, bu pastadan büyük bir pay koparma umudunu yitirmiyorlar. Su ve gaz sektöründe çok yararlı araştırmalar vaptılar bile... Fransı- zlar'ın kendilerinı çok güçlü sandı- klan çok yönlü vardım sektöründe önemli atılımlar yaptıklannı da unutmamalı. John Major. geçen haftalarda Bosna-Hersek'e yaptığı gezıde 20 mil>on S'lık elektnk ve su onanmı yardımında bulundu. Bu kargaşada 15 uzmandan oluşan Amenkan ve İngiliz delegasyonu, US UK Jo- int Civil Mission, başkentte 3 haftalık bir araştırma programı başlattı. Bu delegasyonun Lond- ra ve Washington'a bağlı ol- masına rağmen BM'den onay aldı. Güvenlik Konseyi verdiği bir kararda "BM'nin tüm olanak- lanndan yararianabileceklerini" bildirdi. Bir uzmanın tabınyle"2 farklı politika çatışıyor; Fransa, Saraybosna'daki si>il yönetim ve şehrin her iki bölümünde >etki sa- hibi olacak bir yönefim projfsi or- ta\a ko>u>or. Paris, şehrin yeni- den düzenlenmesinde Sırplar'ın veto \etkisini gözardı edemeyece- ğini söylüyor. Amerikahlar ve İngilizler aksine bu bölgenin tek hakiminin Bosnaldar olduğunu düşünüyor ve yöneticinin bir proje koordinatörü obnasını tercih ediyorlar." Bosnalı şirketlerin kendi kendilerine karar almalan savaş nedeniyle imkansız oldu- ğundan verilecek kararlar hükü- met tarafından alınacak yani po- lıtik olacak. Uluslararası işlerde uzman- laşmış, Energo Invest'in Başkanı Muhammed Cico, Bosna- Her- bck pazannın yarattığı kargaşa karşısında gülüyor. "Saraybos- na'nın yeniden düzenlenmesi ko- nasunda askerleriniz ve gazeteci- leriniz sanayicilerinizden çok daha fazla heyecanlı. Bosna-Her- ^k Kuveyt değil. Bizler kötü Müslumanız. Bizde petrol yok. I ransız elektrik şirketi bize uz- nıan kadrolar göniermeyi fcklif etti. Biz Çad'da değiliz. Gerekli adamlarımız \ar. Bize gerekli olan malzeme ve finansman. BM'ye gelince onarun için projelerini arttırıvor. Ama savaş öncesi ortak- larımızla görüşebilmenıiz için bile Sara> bosna'>ı terk edemiyoruz. L lusiararası topluluk bize gerçek- len de yardım etmek istiyorsa bıraksın kendi işlerimizi kendimiz ele alalım." _ Dıdıer Françoıs Le Monde Çin'in 92yaşındaki lideri Deng'in, günleri sayılı 1976 yıhnda Mao'nun ölümünden hemen önce Çin basını onun Pakistan Başbakanı Zülfıkar Ali Butto ile göriişürken çekilmiş bir resmini yayınlamıştı. Bunun amacı, halkı Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurucusunun yakında gerçekleşecek ölümüne haarlamak ve bekle- nen son geldiğinde doğabilecek herhangj bir kanşıklığı önlemekti. Geçtiğimiz Şubat ayında ise Çin televizyo- nu, 89 yaşındaki liderieri Deng Şiaoping'i ekonomik reformlannın bugün en belirgin ol- duğu kent olan Şangay'da düzenlenen Yeni Yıl festivallerine katılırken gösterdi. Bir yıldan sonra ilk defa halkın karşısma çıkan Deng, oldukça halsiz gözüküyordu. Yürüme- sine yardımcı olan iki kızından biri, Deng'in ağzında mınldandığı cümleleri aktanyordu. Mesaj çok açık gözüküyordu: Çin deyaşanan ekonomik büyümenin mimannın günlen git- gide azalıy ordu. Görme ve işitme duyulannda ve konuşmasında belirgin bir güçsüzlük far- kedilebiliyordu. Ancak gerçekten de verilmek istenen mesaj bu muydu? Bu yaymın üstünden geçen hafta- lar boyunca Deng'in yaşına karşın hala ga\et sağhklı olduğunu göstermek için birçok çaba- >a girişildi. Aynı zamanda sekreterliğini ya- pan kızı Deng Rong, yaşlı Çinlf nin Pekin'de her gün üç saat >üriiyüş yaptığını, açık deruz- de yüzdüğünü. düzenli olarak briç oynadığını vegündeiki saatini ayırarak lOgazeteokudu- ğunu söylüyor. Buna karşın Deng, Çin'in parlamentosu olan Ulusal Halk Kongresi'nin vıllık top- lantısına katılmadı. Kızı bunun üzerine Deng'in önceki halsiz görüntüsünün \ arattığı endışelen yatıştırmaya hevesli Çin basınına şu açıklamaya yaptı: "Ulusal Halk Kongresi'ne yaşından dolayı katılamadı, ancak gelişmeleri çok yakından takip edi\or. Doğai olarak taş- landıkça eskisi kadar iyi olanmor. Ama genel anlamda neredeyse 90 yaşında olan birisi için hala oldukça iyi dunınıda." Ülkedeki vabancı dıplomatlardan biri. \apılan açıklamalann "hepimizin gördüğü manzarayı düşünürsek ol- dukça inamlmaz" olduğunu söyledi. Ancak güvenilir kaynaklardan alınan bilgive göre Deng'in herhangi bir ölümcül hastalığı bulun- muyor, tek sorunu yaşlıhk. Liderlikte Deng'ten daha yaşlı kimseler de bulunuyor. Örneğin Pekin'in eski Belcdiye Başkanı Peng Zhen. 90'ın epe\ üstünde. Yine eskilerden, çok saygın \e güç sahibi biri olan muhafazakar Çen Yun 88 yaşına ve bağlı ol- duğu tekerlekli sandalyeye karşın oldukça canlı gözüküyor. Bazı elçiler. iki parti liderinin televizyonda gösterilmesinin Çenin destek- levicılen tarafından ayarianmış bir komplo olduğunu öne sürüyorlar. Buna da neden ola- rak Çen'in Deng'den daha sağhklı görünüyor olmasını gösteriyorlar. Ancak bu tür teoriler ülkedeki çoğu gözlemciler tarafından benim- senmiyor. Çin için benimsedikleri ekonomik modellerin aynlığına karşın her ikisinin uzun politik kariyerleri boyunca birbirlerine büyük bir saygj beslemiş olduklan bilinıyor. Deng'in son yedi \ıldan bu yana Yeni Yıl festivallerine katılırken televizyonda gösterildiğini ve aksi- nin öldüğü anlamında yorumlanacağı belirti- livor. _, „. The Tımes James Pringle ydi ülkede kalacaktı, nişanlısı ölünce 'git' dendi Cezayirligenç, şimdi neyapacağını bilememeninşaşkınhğı içinde. İngüîere 'den ayrılmakla, yenibirgelin adayı bulmak arasmda bocalıyor / nsanlann kendilerine scçü'k- leri yaşam çevresi ve koşullan bazen ne kadar entipüften ge- rekçelerle değişebiliyor. Ustelik bu değişmede kişisel iradesınin hiçbir rolü olamıyor. Öyle olunca da ister istemez insanın aklına iradenin etki- sizliği geliyor. Bu durumdaki bir ki- şinin robotton farkı nedir acaba? Böyle sorular sıralamak yerine tab- loyu bir örnekle somutlaşürmak ye- rinde olmaz mı dersiniz? Bir İngılizle nişanlı olduğu için. İngiltere'de kalmasına izın verilen Cezayirli Said Mecitdoub (33), nişanlısının ölmesi üzerine. sınırdışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya kâldı. Tracy Murphy(I9) ile üç yılhk ilişkisi göz önüne alınarak Said'c geçen eylülde ülkede kalma izni verilmişti. Çift, ocak ayında evlenmeyi planlıyordu, ne var ki, Murphy. Hull'daki birlikte >aşadı- klan dairede kuşkulu bir karbondioksit zehirlenmesine kurban ejderek, Kasım 1993"tc can verdi. Önce ülkeyi 28 gün içinde terk etmesi istenen Mecitdoub'un, sonra, soruşturma için ağustos ya da eylüle kadar ülkede kalmasına izin verildi. İşçi Partisi'nin Hull milletvekili Kevin McNamara. konuyla ilgili olarak şunlan söyledi: "Bu çok trajik bir olay. Onu, öylece ülkeden atıvermek çok zor. Nişanlısının ailesi, şimdiden oğulları gibi görmeye başlamış ve ülkede kalabilmesi için her türlü güvenceyi vermeye hazır olduklarını söylüyorlar. Neyse ki, bu tür olavlar sık gelmiyor başımıza. Ama gördük ki, elimizde, kararlarımızı dayayabileceğimiz başka bir örnek yok." Mecitdoub, Ingiltere'ye 1985'te gelmiş ve Hull Üniversiteşi'nde işletme masten yapmıştı. Öğre- nimıne doktora yaparak devam etmek istiyordu, ancak gerekli bursu sağlayamadı. Çift, 1990'da Hull'da bir lokantada çahşırken tanıştı. Tracy'nin babası Trevor Murphy, "Benim için öz oğlumdan farksız. Ö ailenin bir parçası" di>or. İçişleri Bakanlığı. Mecitdoub'u vize süresinin dolduğu gerekçesiyle, geçen yıl sınırdışı etmeye kalkmıştı. Alü ay tutuklu kaldıktan sonra. böl- gede milletvekıllerinin çabalany- la, Murphy ile evlenebılmek üzere serbest bırakıldı. Çift, biriktirdikleri bin sterlini, evlilik hazırlıklan için harcadı. kiralamayı düşündükleri daıreden vazgeçerek daha ucuz bir dairc taşındı. Geçen hafta, statüsüyle ilgili bir takım pürüzleri halletmek için Londra'ya gitti, döndüğündeyse nişanlısının cesetini buldu. Göçmenlerin refahı için Birleşik Kurul'dan Nirmala Rajasingam, "Bu çok acı bir olay. Bu kızla uzun süreli bir ilişkileri olmuş, şimdi geri göndermek hiç de insanca değil'* dıvor. The Independent ispanya Basklılann Euskera'ca kitaplan basılıyor Yasaklı dilde yazılmış, bugüne kadar da. hiçbir baskısı yapılmamtş pek çok kiîap [ bulundu ve bunlar arasmda romanlar, şiir ve çocuk kitaplan da var / spanyol yazar Bernardo At- xaga. en eski Avrupa dille- rinden birinde yaayor kıtap- lannı. Basklı yazann bir zamanlar yasak olan anadilinde yazdığı yedi romaru,20 çocuk kitabı. şiirleri ve şarkı sözleri bulunuyor. Atxaga'nın yetişme vıllannda tüm öğretmenler Franko yanlısıydı ve Basklılar kendi dilleri olan Eus- kera'yı konuştuklannda ceza- landınlırlardı. 1951 yıhnda Asteasu adındaki küçük bir köyde dünyaya gelen Atxaga, çalıştığı okuldan Basklı ol- duğu için atılan öğretmen annesi ve marangoz babasıyla evde Euskera dili konuşarak büyüdü. Ispanya'nın dağ köylerinde kullanı- lan Euskera. Hint- Avrupa dil ailesine ait olmayan Avru- pa'daki dört dilden biri. Dilin de, bu dili konuşan insanlann da kökeni bilinmi- yor. Euskera dilin- deki ilk kitabın. ince bir şiir kilabı, 1545 yıhnda yayınlan- masına karşın. bu dil genelde konuşma dili olarak kaldı. Tüm tarih boyunca bu dilde yayı- nlandığı bilinen İci- tap sayısının 25 bin- den. az olmasına karşın 1994 yıhnda basılması planlanan 965 kitap var. Bu 965 kitabın yaklaşık üçte biri Basklı ya- zarlar tarafından yazılmış. Baskça yazılmış kitaplan okuma oranı bugüne kadar görülmemiş biçimde hızla artmakta vc Atxaga gibi >azarlar yeni bir edebiyatın öncüleri olma şansı- na sahipler. Bu durum bazı zorluklar yaratmı- yor değil. Euskera dilinde gündelik kullanımda geçmeyen bazı sözcük- Ier bulunduğundan Atxaga. bu söz- cüklerin anlatımın akışını bozma- lanndan endişe duyuyor. Ancak öte yandan dilinin ifade ve uyum açısı- ndan son derece zengin olduğunu belirtiyor. Franko'nun aşın milliyetçiliği Bask kimliğinin her türlü dışavuru- munu şiddetle bastırdığı için Euske- ra açıkça konuşulamıyordu. 1960"- lann sonlannda susturulan Basklı- lar yeniden isyan etmeye başladılar. Silahlı militanlar (ETA) gibi radikal gruplar belirmeye başladı. Atxaga o yıllar için. "Yıllarca Bask toplumu bir patates gibi yeraJtındaydı. 1960'- larda ise yeni bir Bask ulusu doğdu" diyor. Atvaga. Bilbao'da ekonomi eğiti- mi görürken ilk defa Euskera dilin- de politik protesto anlamı içeren şarkılar. türkülerduymaya başlar. İlk defa 20 yaşındayken anadilin- de yazılmış bir roman okur \e ye- raltı gruplanyla buluşmaya baş- layarak kendi dilinde yazma>ı öğre- nir. Solcu aydınlar bu arada Euske- ra Batua adı verilen ve farklı lehçele- ri birleştıren modern bir Bask dili Bernardo Atxaga yazdığı gibi konuşan, konuştuğu gibi yazan bir Basklı. Kitaplarından hem en yeni, hem en eski dilde yazılmış yapıtlar diye söz ediyor yaratırlar. Bugün Basklılann yerel hükü- metleri ve kendi emniyet güçleri var. Yol tabelalan Euskera dilinde. Eus- kera dilinde yayınlanan bir Bask ga- zetesl ve başka küçük yerel günlük gazeteler var. Avrupa ve Amerika'- dan klasikler ve çok satan romanlar düzenli olarak çevriliyor. Okullarda ögrencilere İspanyolca ve Euskera dili arasında seçme şansı tanınıyor. Intemational Herald Tribune Mark Kurlansky
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle