Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 8NİSAN1994CUMA
'Onanm', 'restorasyon' ya da 'konservasyorf maskesi altında, kendi kültürel mirasımızı kendi ellerimizle yok edip koleksiyonlara gömüyoruz
Esertopraklarımızm, kültür insanlığındır
HALDUN ARSLANCAN R^ionuör
Tarih öncesinden günıimuze kadar gelen "insan
yapıtı kültür \arlık!an' olarak adlandırdığımız mil-
yonlarca obje sayesinde. geçmişte \ar olan kültûrlerin
yaşayışlan, inançlan. bilgi düzeyleri ve olaylar hakkı-
nda bilgi edinebiliyoruz.
Kimi kültür varlıklan. toprak \e su ahından çık-
mak yoluyla. kimileri de kuşaktan kuşağa geçerek gü-
nümüze. beraberlennde sahip olduklan bıîgı bırikim-
lerini de taşıyarak ulaşmaktadırlar.
Özellikle kazılardan çıkanlan objelerin buluntu yer-
leri hakkında ne kadar çok venye sahipsek ve bunlar
gerek doğal olarak. gerekse insan eliyle nc kadar iyi
korunmuşsa bize verebileceği bügıler o derece artmak-
tadır. Bulunduğu yer bilinme> en \ e gerekli özen göste-
rilmeden ele geçen objelenn \erebi!ecekleri bilgi sınırlı
kalmaktadır. Bilgi ve belge kaynağı olan eserler, bu-
luntu yerlerinın bılınmesiyle kımliklerini kazanırlar.
fmzasız bır tablo. nered'en çıktığı bilinmeyen bırese-
rin belge değerleri çoğunlukla estetik sınırlar çerçeve-
sinde kalır.
Özellikle bilinçsiz kişiler tarafından toprak altından
çıkanlan eserler müzelere teslım edilseler bile bunlar
sonuçta ekşik bilgıyle gelen belgelerdir. Bır eserin top-
rağın hangi tabakasından çıkmış olduğu. çoğunlukla
onun estetik değerlerinden daha önemlı olduğu ıçın
objelere dokunulmayarak yapılacak bilımsel bir kazı-
ya btrakılmalan en doğru yoldur.
Son yıllarda ülkemizde koleksıyonlann sayıca art-
masıyla. arkeolojık ve etnoğrafik eserler. genellikle bı-
linçsiz bir şekilde salt sahip olma arzusu ile bulunma-
lan gereken yerlerden kopanlmaktadırlar.
Bu talep. özellikle toprak altındaki cserlcn kazma
kürekle 'kıra döke" yerlerinden çıkaran kışilerce karşı-
lanmaktadır. Bu sırada fiziksel olarak tahrip olan
eserler, belgesel nitelıklerınden de çok şey yitirmekte-
dirler. Kazı olayını gerçekleştiren kışılerin ıse tek
amaçlan. bulunan objelerin maddi açıdan değerlı ol-
malan beklentisidir.
ünyanın çeşitli müzelerinde ve
koleksiyonlannda sergilenen,
ülkemizden gitmış eserlerin geri
verilmesi için uğraş verirken sahip
olduklanmızı korumak içinse fazla
çaba harcanmamaktadır.
Unutmamalıyızki ülkemizdeki kültür
varlıklan bizim sınırlarımız içerisinde
olsalar da aslında her kültür varlığı gibi
tüm insanlığa aittirler. Bizler korumak
için gereken müdahaleleri yapamazsak
başka uluslaryapacaklardır. Bunlar da
bizlerin ayıbı olarak gelecek kuşaklara
miras kalacaklardır.
Koleksiyonerlenn çoğunun. eserieri estetik bütün-
lük içınde gö'rme arzulan. objelerin hatalı onanmlar
görmelenne de neden olmaktadır. Örneğin ağzı kınk
olan anfora. bir ayağı eksik olan heykel. esen bulan
için az para etmektedır. Bu açığı kapaimak için de bı-
linçsızce yapılan eklemler ve onanmlar. bunlara bü-
yük oranda zarar vermektedır.
Bu türden uygulamalara daha çok toprak altından
çıkan keramik eserlerde rastlanılmaktadır. Çıkanlma
sırasında kazma. kürek vb. darbelenyie kınlan parça-
lar birbırlerine özensızce yapıştınlmakta, eksik kalan
bölümlcr de 'hurda' tabir edılen eskı keramik parça-
larla tümlenmektedır. Bu türden öyle örnekler vardır
ki üzerlerinde onıınal parçadan çok sahte parça bu-
lunmaktadır. Farklılıklar belli olmasın diye tutkal.
alçı. kil kanşımlan ile ek yerleri sıvanarak eser top-
rağın altından henüz çıkmış gibi bır görünüm de ka-
zandınlmaktadır.
'20. yûzyd Urartulan'
Restorasyon ve konservasyon çalışmalanm sıra-
sında rastladığım bir örnek. olayın ne kadar tican bir
boyuta ulaştığını göstermektedir. Urartu dönemine
ait olduğu söy lenen bir toprak kap. konserv asy on işle-
mine alındığında. üstü yer yer kil ve tutkal kanşımı ile
sıvandığından, aynntılar seçılemiyordu.
O sırada. çoğu örnekte olduğu gıbı. bulan kişi ta-
rafından kınk parçalann birbirlerine yapıştınldığını
düşünmüştüm.
Çalışmanın ilerlemesi ile ortaya ilginç bir durum
çıktı: Kap. tam ortasından. iki ayn bdlüm olarak bir-
birine yapıştınlmıştı. Üstelîk. bu iki ayn bölüm birbir-
lerine sadece renkleri benzeyen iki ayn kabın parça-
lannın birleştirilmesiyle oluşturulmuştu. Buna ek ola-
rak. parçalann bırbirlenne değecek yüzeylerindeki
doğal olarak oluşmuş olan kınklar da eğe ve zımpara-
larla düzlenip tam olarak çakışmalan sağlanmıştı.
Esen korumak şöyledursun. hangi dönemeait olduğu
bile zor anlaşılır bir konuma sokulmuştu. Sonuçta
karşırruza 20. yüzyıl yapımı bir Urartu keramiği
çıkmış oldu!
Toprak altı kültür varlıklanmızın nasıl tahrip edil-
dığine ilişkin başka bir uygulama. dünyanın en ünlü
mozaik müzelerinden birinin buiunduğu ülkemizde
yapılan mozaik katlıamına çarpıcı bir örnektir.
Konservasyon ve restorasyonu yaptığım Roma ve
Bizans dönemlerine aıt 4 adet mozaik levhanın. yu-
kanda bahsettiğim gibi bilinçsizce yapılan onanm uy-
gulamalanndan daha fazla zarar gören bir tarafı. lev-
halann. buluntu yerlerinden doner disklı testerelerle
kesilerek çıkanlmış olmasıydı. Bır bütün halindeki
Sultanahmet Camii'nin avlusunun kündekari kanatlanndan biri (üstte). Sul-
tanahmet Camii'nin aviusunun kündekari kanatlanndan birinin arka yüzii-
nün (parinası yok edilmiş) aynalan (solda).
:
^ J»
«# • #
* .
Taban kısmı bilinmeyen bir döneme ait keramik parçalarıy la tiimlenmiş
Urartu keramik eser (üstte). Ait olduğu yerden kesilerek çıkanlmış Bizans
dönemi duv ar mozaiği restore edildikten sonraki görunüşuvle (sağda).
metrekarelerce alana sahip eserden, beğeniye göre in-
san. keklik, kuş kompozisyonlan satışa sunulmak
üzere aynlmıştı.
Objelerin nakliye esnasında kınlmaması için de ar-
kalan, içinde demir donatı olan beton ile kaplanmış
bir durumdaydı.
Eserler, gerekli özen gösterilmeden yerlerinden çı-
kanlmakla, arkeolojik açıdan uğradıklan zarann yanı
sıra sonrasında bahsedilen türden uygulamalann
yapılmaması ile hıç olmazsa uygulanacak konservas-
yon ve restorasyon müdahaleleri zorlaşünlmamış
olur.
Etnoğrafik eserlerin de diğerleri gibi çeşitli şekiller-
de tahrip edildiğini görmekteyiz. Kültürümüze sahip
çıkmak adına Anadolu'nun her yöresinin kendine has
özellikteki evlerinin kapılan. tavan süslemeleri. pence-
releri. parnıaklıklan \b. yerlerinden sökülerek şimdi-
lerde modern mekanlan süslemektedirler.
Hatta bazılannın sade olmasından dolayı üzerlerine
sanki yapıldığı döneme aitmiş gibi görünen işlemeler
ve eklemeler yapılıp orijinal nitelik kazanması için es-
kitme işlemlerine de tabi tutulmaktadırlar.
Bir mekanın içinde bir Kayseri evinin tavanmın gö-
bek süslemesi ile Bursa evinin pencere kanadı bir ara-
da bulunmakta. harman yerinde kullanılan eski 'dü-
venler" üzerine cam konup altına da demirden yeni
ayaklar monte edilerek masa, sehpa olarak kullanı-
Imaktadırlar.
Bu tür uygulamalar. •postmodemizm' adı altında
kişiliklerinı yitirmış dekoratif unsurlar olarak hizmet
etmektedirler. Bir moda dkımının peşi sıra aıt olduk-
lan yerlerinden kopanlan bu eserler. bir zaman sonra
demode olunca yeni yerlerinden de atılarak nereden
geldiği belirsiz bir halde eskicilere düşeceklerdir. Kısa
zaman sonra kapısı. tavanı ya da penceresı sökülüp
yerlerine modern malzemeler ile yenileri vapılmış eski
Anadolu evleri ile karşılaşabiliriz.
"Restorasyon nedir" diye sorulduğunda. pek çok ki-
şinin vereceği yanıt "Tarihi eserlerin aslına uygun bi-
çirnde onarılmasıdır' 'şeklinde olacaktır.
Basında da konu zaman zaman "Falanca yer aslına
uygun olarak restore edildi" bıçıminde geçmektedir.
Bu tanım genel anlamda doğru kabul edilmekle birlik-
te bilinçli ya da bilinçsiz yapılan yanlış ve eksik resto-
rasyon uygulamalannın olumlu gibi gözükmesine de
neden olmaktadır.
Fransızca 'restaurer'dan dılımize 'bir mimari eseri,
bir sanat eserini onarıp eski durumuna getimıek' şeklin-
de geçen restorasyon, tanımın sonucu olarak esen ilk
yapıldığı halı gibi göstermek şeklındekı uvgulamalara
dönüşmektedir.
20. yüzyılın son çeyreğine kadar yapılan restoras-
yon çalışmalan. çoğunlukla bu mantık çerçevesınde
şekıllenmiştir. Bunun sonucu olarak eserler orıjinalli-
ğini sürekli kaybettiği gibi. kımı zaman üzerlerine
farklt dönemlerde eklentiler dc yapılmıştır.
Daha sonralan konsenasyon kavramının geliş-
mesiyle beraber. eserlerdekı ılk formu arama kaygısı,
yerini. bozulmalan mümkün oldueunca önleyerek
orijınali koruma ılkesine bırakmıştır. Böylelikle resto-
rasyon kavramı. günümüzde "Bir sanat yapıtınıyada
insanlık tarihine tanıkhk eden herhangi bir nesneyi ko-
rumak \e gerektiğinde olabildiğince ilk durumuna getir-
mek amacıyla bu vapıtı sağlamlaştınna>a «e bunlann
yıpranma sürecini durdurmaya yonelik işlemlerin
tümü"1
şeklindeki tanımlamaya dönüşmüştür.
Yeni malzeme bolluğu
Eserlerdeki bozulnıa sürecini durdurmak için >a-
pılan laboratuvar ınceleme ve araştırmalan ile be-
raber. sürekli yeni malzemelenn ıcadı koruma yönte-
mi olarak seçılebilinecek alternatıtlen oluşturmak-
tadır.
Geçmışte doğru kabul edılerek yapılan bir uygu-
lama. zamanla eserde tahrıbata yol açmış ve bugün
için geçerlılığinı yitirmış restorasyon yöntemi haline
gelmişolabılır. CK'vamlıgelışen teknoloji ile bozulma-
Iann çözümlennı kısa vadeli olarak düşünmek zorun-
da kalabılıriz. Bu nedenle eserlere uygulanan malze-
melenn ılende gen alınabılir türden olması kaçını-
Imazdır.
Ülkemizde yapılan restorasyon ömeklerine bak-
tığımızda. çoğunluğunun ilk tanımlama doğrultusun-
da, bilinçsizce ve estetik yön ön plana alınarak
yapıldığını görmekteyiz. Bunun nedeni, konunun tam
olarak oturmamış olması ve yeterlı çalışma yapabile-
cek elemanlann eksıklıği ile bırlıkte. uygulamaya yö-
nelık araştırma bınmlennın de yeterlı hızmetı veremı-
yor olnıasıdır.
Çok fazla sayıda kültür varlığına sahip olmamız.
bunlann korunması ve bakımı sorununun daha da
büyümesıne neden olmaktadır. Buna karşın getirilen
cozümler yeterlı olmamaktadır.
Yeterli nıtelığe sahip olup olmadığı araştınlmadan
seçılen kurum ve şirketlere yaptırılan restorasyon çalı-
şmalan. denetleme nıekanizmalannın da yctcrli işleye-
meyişlcrınden dolayı eserlerde cıddı tahribatlara ne-
den olmaktadırlar. Eserlerin restorasyonu. tıcari
amaçlı uygulamalurla oldubıttıye getırilmektedır.
Oysa tanhi eser restorasyonu, öncehkle üzerinden
para kazanılacak bır ışlemler bütünü değildir. Resto-
rasyon uygulamalannın ıhale usulü ile yaptınlması,
bu çalışmalann restorasyon ilkelennı yeterince bilme-
yen mımar \e muteahhitlerce gerçekleştmlmesine ne-
den olmaktadır.
İnşaat şırketlcn tarafından yapılan uygulamalann
sakıncalı yanlanndan bın de eseri oluşturan çeşitli
malzemelenn bır arada değerlendınlır olmasıdır.
Belırlı bır zaman dılimınc sığdınlmay a çalışılan çalı-
şma prgramında. her objenın ıhtıyacı olan koruma
yapılamamaktadır. Örnek olarak; bır camının resto-
rasyonunda taş. sıva. metal. ahşap malzeme ile
vapılmış bınmlerınden her bıri ayn tedavi yöntemleri
gerektırirken. ne yazık kı ancak bır kısmı gerekli mü-
dahaleler altına alınıp dıeerlenne maddi problemler-
den ötürü öncm verilmemektedır. Dıkkat edılmeyen
önemlı bır nokıa da kımi zaman restorasyon çalışma-
lannın eski eserle ilgili eğitım görmemış. günümüz in-
şaatlannda marangoz. duvarcı. demırci ustası vb. ola-
rak çalişan kişılere yaptırılmasıdır Restorasyon ko-
nusunda gelışmiş ülkelerde tarihi eserieri taşımak üze-
re ışe alınan kışilere bile bır eğitim venldiğı düşünülür-
se. konunun neresınde olduğumuz ortadadır
Ayda 100 yıl eskime
Vurgulamaya çalıştığjm türden yapılan yanlış
restorasyon uygulamaianna dikkaı çekmek istediğim
bır örnek. hepımızın yakından bıldıği Sultanahmet
Camiı'dır. Restorasyonu henüz tamamlanan bu ese-
nn görünuşıi ılk bakıldığında yenılenmiş. aslına uy-
gun kavramlanna denk düşse de yapılan uygulama
lann zararını bazı objeler görmüştür. Taş. sıva. metal.
çıni gibi malzeme ile yapılan binmleri bir kenara
bırakıp ınceleme konum olun ahşap malzeme ile
vapılmış bölümlere değınmek istiyorum.
Camının gerek ıç kısmında gerekse avlusunda yer
alan Osmanlı ahşap sanatının mükemmel örnekleri
olan. kündekan tekniğı ile yapılmış pencere ve kapı
kanatlan. gerekiı olandan kısa zamanda ve bilinçsizce
yapılmış uygulamalarla tahnp olmuşlardır. Her bir
kat ıçın bile aylarca surmesı gereklı konservasyonlan
bır kenara dtılarak sankı yeni yapılmış gibi duran pınl
pınl görünümlenyle karşımızâ çıkmakfadır.
Daha önce değındığim türden elemanlarca yapıl-
dığı dönemdeki onanm teknıklenyle (bugün için aslı-
na uygun kavramını yakalamak amacı ile uygulanan
teknıkler) gerçekleştınlen uygulama. konuyu bilme-
yenlerce başanlıymış gibi aigılanabilınır. Öysaki hiç
gereğı yokken yeni görünmesi amaciyla objelerin bi-
zim için çok önemli olan. patına adı verilen yüzeyi zı-
mparalanarak yok edılmıştır.
Daha fazla teknık aynntıya gırmeden bu konu
hakkında kısaea şunu söyleyebihnm' 3.5 asn geride
bırakmış bu nadide objeler. birkaç aylık çalışma ile
kendi haline bırakıldığında. yaklaşık 100 yılda olu-
şabılecek tahnbata uğramışlardır. Yaklaşık aynı dö-
nemde yapılmış olan. benzeri Emınönü'ndeki Yeni
Camfnın kapı ve pencere kanatlanna bakarsak tahri-
batın ne boyutta olduğunu görebılırız. Üzerlerinde
dönemınin sanatının ızlenni. belgelennı taşıyan bu tür
eserler de umanm Sultanahmet örneğindekı gibi ol-
mazlar.
Arzulanan ve yapılması zorunlu restorasyon ve
konservasyon uygulamalannın bir an önce gerçekleş-
mesı ıçın başta gerekli yasal düzenlemelenn yapılması
ve konuyla ilgili eğitım kurumlannın durumlannm
iyıleştınlmesı ile beraber deneyımlive bilinçli ekiplerin
kurulması gereklıdir Ülkeniızde yabancı ekiplerin
yaptığı bazı çalışmalar. gerçekleştinlmesi gereken uv-
gulamalara bir parça örnek teşkil edebilırler
Yapılaşmayı yasaklayan Kıyı Yasası'nın, yeni bir yönetmelikle 'yumuşatılması' çevrecilerin sert tepkilerine yol açıyor
Kıyı yağmacılarına 'jeşil ışık' yakıldı
ASUMAN ABACIOĞLL
İZMİR - Kıyılarda yapılaşmayı yasakla-
yan Kıyı Yasası. geçen hafta Resmi Ga-
zete'de yayımlanan yeni bir yönetmelikle
"yumuşatıldr\ Kıyılan yeniden yapılaşma-
ya açan bu yönetmelik. çevreciîer tarafın-
dan "yağma yönetmeliği" olarak nitelendi-
rildi.
Bayındırlık ve İskan BakanhğVnca 30
Mart 1994 tarihli Resmi Gazete'de yayım-
lanarak yürürlüğe giren "Kı>ı Kanunu'nun
Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Yö-
netmelik". eleştirilere neden oldu
Kjyı Alanlan Yönetimi Türk Milli Ko-
mitesı Başkanı ve ODTÜ öğretim üyesi
Prof. Dr. Erdal Özhan. yeni yönetmelikte
"Kısmi Y apılaşma" başlığında. bugün için
yüzde 50'nin üzennde yapılaşmış olan imar
adalannda. yasada öngörülen IOOmetre ge-
nişliğindeki alanda yapı yasağının uygulan-
maması. bunun yenne Anayasa Mahke-
mesi"nin 1991 29 sayılı karanyla iptal etti-
ği eski madde uyannca 20 metrc yapı ya-
sağının uygulanmasının öngörüldüğünü
söyledi.
Burada "yapı" olarak "subasmanı bitmiş
inşaaf'ın belirtıldiğini vurgulayan Prof.
Dr. Özhan, "Bu madde mevcut biçimiyle
suiistimale son derece açıktır ve kesinlikle
suiisrimal edilecekrir. Bu değişiklik, aynca
3830 no'lu yasada öngörülen. 11 Temmuz
1993 tarihine kadar imar planı revizyon-
larının, 100 metre yapı yasaği sınırlamasmı
içerecek biçimde revize edilmesi hûkmüne
aykındır"dedi.
Prof. Dr. Özhan, Kıyı Yasası ve Yonet-
meliği'nin gelişimine ilişkin şu bilgileri ver-
dı:
"Kıyı alanlan, çok değişik kesinılerin il-
gisi ve çıkarı olan, değerli doğal kaynak-
larımız arasındadır. Dolayısıyla, bu önemli
doğal kavnağırtıızın yönerimine yönelik
yasa ve yönetmeüklerin hazırlanması aşa-
masında, ilgili her kesimden göriişlerin
-îyıları yeniden yapılaşmaya açan ve geçen hafta
Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik, çevreciîer
tarafından 'yağma yönetmeliği' olarak nitelendirildi.
alındığı, kapsamlı bir çalışma yapmak ge-
reklidir. Benim bilgime göre demokratik
devlet işlevişinin de gereği olan böyle bir
çalışma, yasa ve yönetmeliğin yukarida ve-
rilen gelişme aşamalarının hiçbirinde yapı-
Imamtştır. Son yönetmelik değişikliğine de
Kıyı Alanlan Yönetimi Türk Milli Komitesi
olarak hiçbir katkıda bulunma olanağı bu-
lamadık. Düşünce *e göriişlerimizi yönet-
melik yayımlandıktan sonra sunma yerine.
yönetmeliğin hazırlanması aşamasında su-
nabilmeyi yeğlerdik." Yeni yönetmeliğin
üçüncü maddesi ile "sahil şeridine kamu
yararlı arıtma tesislerinin" yapımına izin
verildiğini kaydeden Prof. Dr. Özhan.
"Arıtma tesisleri; liman, çekek yeri >e ben-
zeri tesisler gibi kıyıda yapılması zorunlu bir
tesis değildir. Dola>ısıyla kamu yararına
yapılan herhangi bir k'ara tesisinden (bir
kamu fabrikası gibi) farklı değildir. Arıtma
tesisinin sahil şeridine y apıbnası, söz konu.su
alanın gereksiz olarak kamuya kapatılması
demektir" görüşünü savundu. Prof. Dr.
Özhan. yeni yönetmeliğin dördüncü mad-
desıne ilişkin de şunlan söyledi:
"Madde 4 ile denizlerin doldurulması,
çok gerekli ve zorunlu durumlarda yapı-
lması gereken bir iş olmaktan çıkarümakta,
isteyen her kıvı belediyesinin vapabileceği
standart bir uygulama durumuna getiril-'
mektedir. Bu son derece sakıncalıdır. Ka-
zanılan alanlann kullanımıyla ilgili getiri-
len sınırlamalar (alanın y üzde üçüne inşaat
yapabilme. yüksekliğı 5.5 metre. sökülcbı-
Iir. takılabılir yapı vb.) ne ölçüde işlevsel
olabilir. Bir beledive bu sınırlamalara uv-
mazsa, kim engel olacaktır?"
Yeni yönetmeliği. "tam bir yağma yö-
netmeliği" olarak nitelendiren SOS Akde-
niz Bürosu sözcüsü Aylin Gençoğlu. özel-
likle Akdeniz kıyılannda tüm yapılaş-
manın hemen durdumlması gerekirken.
var olan sınırlamalann da kaldınlmasını
eleştirdı. Kıyıda yeni yerleşimlerin oluştu-
rulmasınm. "kıyılardaki tüm bitki ve canlı
yaşamını ortadan kaldırmak" anlamına
geleceğıni savunan Gençoğlu. sözlerinı
şöyle sürdürdü: "Akdeniz, kapalı bir eko-
sistem, bir havza ve su giriş çıkışı az. Bura-
daki bütün faaüyetler Akdeniz ekosistemini
ve canlıları, sonuçta da insanları etkilivor.
Biz, başunızdaki Turizm Teşvik Yasası be-
lasıyla uğraşıyorken, SHP. ikridara geldi-
ğinde bu yasavı kaldırma sözü verirken,
şimdi buna ek olarak hem de SHP'li bir ba-
kanın başındaki Bayındırlık ve İskan Ba-
kanlığfnın, kıyılan yapılaşmaya açan bir
yönetmelik çıkarmasını şiddetle protesto
ediyoruz." SOS Akdeniz Bürosu Sözcüsü
Aylın Gençoğlu'nun verdiği bilgilere göre.
Akdenız kıyılannda toplam 110 milyon
insan yaşıvor ve bu nüfusa her yıl yaz ay-
larında 120 milyon turist ekleniyor. Yine
Akdeniz kıyısındaki 120 kıyı kentinde ev-
sel atıkların yüzde 85"i hiçbir antıma tabi
tutulmadan denize veriliyor. Akdeniz
kıyılannın. 2 bin yılından önce yüzde 90'-
ının yapılaşmış olacağınm tahmin edildi-
ğini belinen Gençoğlu. Türkiye'nin İspan-
ya ve İıalya kadar kirlenmemiş olmakla
hala biraz şansı bulunduğunu vurgulaya-
rak "Bu şansı iyi kullanalım. Kıydarımızda
hemen şimdi her türlü faaliveti durduralun"
dedı.