Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8NİSAN1994CUMA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
FESTİVALDEN İLK İZLENİMLER:
SUNGU ÇAPAN
Bu yıl. yerinde bir uygulamay-
la Kadıköy Reks dışında, Beyoğ-
lu merkezindeki 5 salonda sürdü-
rûlen 13. Uluslararası İstanbul
Füm Festivalfnin birinci haftası
dolmak üzere.
2 nisandan beri sinema seans-
lanna endekslenmiş yaşamımı-
zdan. bir kez daha her renkten.
her boydan. her dılden değişik
filmler gelip geçiyor. Abur cubur
tıkınırcasına, tadıyoruz her tat-
tan. yeni 'keşifler peşinde koşuş-
turarak. yeni kuşaklara Sinema-
tek'lik görevini yerine getırmek-
ten, çoğu ödüllü. yepyeni filmi
sunmaya ve dünya sınemasına
pencereler açmaya kadar değişik
işlevlcre ve festivaller festivali
etkileyici yerel müziklen eşlığın-
de, bizi dünyanın dört bucağına.
Nepal'den Arizona'ya. Meİcke'-
den Brezilya ormanlanna kadar
uzanan. olağanüstü bir yolculu-
ğa çıkanyordu bir buçuk saatliği-
ne.
Alışılmış bir belgeselden çok.
insan ve doğa ilişkileri üstüne,
rengarenk ve renkahenk bir kale-
idoscope niteliğindeki 'Baraka'.
özgün ve ilgınç bir 'görüntü ve ses
seü'ydi baştan sona. Koyaanis-
qatsi'nin kameramanı olarak
adını duyurmuş, Amerikalı yö-
netmen Ron Fricke'nin. 24 ülke-
de çekerek 5 yılda tamamladığı
'Bakara', Joseph CampbeU'in
"The Power of Myth" adlı eserin-
deki fikirlcr üstüne kuruluydu.
Dünya evriminin, insan çeşitli-
"Orlando" festivalin ilk günlerinin en çarpıcı filmi, Tilda Swinton da en başarılı ovuncusuydu.
Yaşamrn
soluğu, Orlando ve Mavi'de atü...özelliklerine sahip. geleneksel
şenliğimiz. bu yıl da Cannes. Ve-
nedik. Berlin, vb. festivallerden
ses getirmiş yapıtlan karşırmza
çıkaran. zengin bir dünya sine-
ması ontolojisi gibi. Fransa'dan
Hong Kong'a. Rusya'dan Mek-
sıka'ya kadar. Festivalin engin
sulanna (bir kez daha) yelken
açalı. bu satırlar yazılırken 5 gün
olmuş.
Bu ilk 5 günde geçmiş yıllann
coşkusuna pek rastlaya-
madığımız festival, yine de 'Re-
fah Beyoğlu'na bahar bereketi
getırirken. Oriando', 'Yağan
Taşlar', 'Mavf (Sonsuz Sokak-
lar, Tutku. Beyaz Geceler. 400
Darbe. Piyanisti Vurun gibi
klasıkleri saymıyorum) gibi sey-
retmekten memnun kalınan bazı
önemli çağdaş
fılmlenyle şim-
diden bellekle-
nmize kayıt
düştü.
Seçim sonuç-
lan ve zam pa-
keti şokunu
sindirmek için
bizce en iyi
çare, iyi filmler
izleyerek ya-
şamımızı kuş-
liğinin ve karşılıkli etkileşimin so-
nuçlanndan, tann arayışlanna.
kutsal törenlere, mistik ritüellere
kadar açılan, görüntüyü müzik-
sesle kaynaştıran bu şaşırtıcı epik
belgeselden geriye kalan yığınla
resim uçuşuyor hâlâ kafamda.
Filmin başındaki karlı. doruk gö-
rüntülerinden sonra. resmen in-
sansı ifadelerin yansıdığı. düşün-
celi yüzüyle suda oturıırken izle-
diğimız maymunu ya da çarpıcı
bir Hollywood müzikalindckı
gibi eğilip kalkarak ılkel ve egzo-
tik bir dansı. resmen sahncye ko-
yan yerlilen (Balfnin Kecak
dansıymış bu) unutamadım
daha. Doğal dünyanın hayran
olunası güzelliklerini. esrarengiz
zenginliklerinı 'süper' görüntü-
lerle gözümüze sokan 'Yaşamın
larnlı ve çekilir
kılmak şu gün-
lcrde!
tlk günden
kalan fılm 'Ba- Ingüiz sahne ve pcrdesanin jeni Shakespeare
raka-Yaşamın ustası Kenneth Branagh'ın 'Kuru GürültüsiT
Soluğu'ydu.
bölümlerle vuruculuk kazanan.
görkcmli. neşeli ve usta işi bir
filmdi.
Ressam, gözünün değdiği ince-
likli anlatımı. kusursuz dekor-
mekan-kostümleri. oyuncu kad-
rosunun başansı. müziği ve gö-
rüntüleriyle seçkinleşen 'Orlan-
do', kadın yönetmen Sally Pot-
ter'in zorlu bir ışin altından bece-
nyle kalktığını örnekleyen, göz
kamaştıncı bir Ingiliz baş-
yapıtıydı. Yaşlanmaz Orlando'-
nun. günümüz Londrası"ndaki
çocuklu. sade, sıradan bir kadın
kimliğine dönüştüğü bir Fınale
bağlanan filmde yönetmen Pot-
Ken Loach yine kamerasını, çağdaş İngiliz işçi sınıfının, Katolik
bir işsiz aile reisinin sonınlanna yöneltiyor 'Yağan Taşlar'da.
Ingiltcre'nin tanınmış cşcinsel
oyuncusu Quentin Crisp'in oy-
nadığı yaşli kadın-Kraliçe Eliza-
beth'in, çekici kadın yıldız Tilda
Swinton'un canlandırdığı genç ve
gözde erkek-Lord Orlando'ya
tutkunluğunu dile getiren humo-
ristik sekans da epeyi şaşırtıcı ve
okkalıydı.
İlk günlerin telaşına kurban gi-
den Derek Jarman'ın sondan bir
önceki yapıtı "Wittgenstein"la
festival sonrasında vızyona çıka-
cak "Kuru GüriilhV'yü ve sevgılı
eskı tanıdık "Yugo"Dusan Ma-
kayejev'in son filmi "Goril öğlen
Yıkanır"ı şimdilik kaçırdım.
"Tutku" vc "Düşman
Kardeşler" gibi Visconti,
"Sonsuz Sokaklar" gibi
Fellini, "400 Darbe", "Ju-
les ve Jim" ve "Annie Hall"
gibi VVoodv Allen imzalı
namlı başyapıtlann ister is-
temez öne çıktığı ilk 5 gün-
den geriye kalan. önemli bir
başka film de Kuzey İngil-
tere'de işsizlik bclasıyla yüz
yüze kalmış.Katolikbiraile
babasının çıkmazına iliş-
kin. sondan bir önceki Ken
Loach filmi "Yağan Taş-
lar"dı.
Festivalımizin en eski ve
köklü FKnfiBavimlerinden
Polonyâlı #fferha ustası Ki-
esloHskünın ilk günlere
ağırlığını koyan "Üç Renk:
MavTsı de festivalin ardı-
D.Keaton'un oynadığı 'Annie Hall', ndan şinemalarda gösteri-
VVoody AUen'in ilk büviik filmivdi.
On >ıl öncesınin PhilipGlass mü-
zığiyle destekli. diyalogsuz. han-
ka belgeseli 'Kovaanisqatsi' filmı-
nin çizgısindeki 'Y'aşamın Solu-
ğu'. 70 mm kamerayla çekılmış.
nefıs görüntülerle New Age tarzı
besteci Michael Stearns'ın. 'öz-
gün bir akustik ve elektronik kom-
pozisyon formunda dokunmuş'.
Soluğu'nu anlatmak zor, en iyisı
görmek gerekli bu 'unurulmaz
spektakl'ı. Ikinci günün filmi dc
"Orlando' oldu benım içın.
Virginia VYollTun. Elizabeth
çağı Ingilteresi'nde erkek olarak
doğup vampir gıbı yüzyıllarca
yaşayarak kadına dönüşen kah-
ramanı Lord-Ladv Orlando'nun
400 yıllık yolculuğuna dayanan
lirik romanından uyarlanan film:
Ölüm. Aşk. Şiır. Poliüka. Cinsel-
lık. Toplum ve Doğum adlı 7 bö-
lümden oluşuyor ve klasik tngiliz
zarafetini yansıtarak başanyla
Orlando karakterini canlandıran
Tilda Swinton üstüne odaklanı-
yordu. 1600'den günümüze fngi-
liz uygarlığının geçirdiği dönü-
şümleri. hayli özenli ve aynntılı
bir tarzda görüntülere dökmenin
üstesinden gelen 'Orlando', za-
man ve ahlaktan soyutlanmış.
cinsellik. cinsiyet değişikliği. er-
keklik-kadınhk. geçmiş-gelecek,
dil, aşk, savaş ve banş \ b. temas-
lar üstüne yoğunlaşan dramatik
ter. 'kaduilık ve farklılık üstüne ol-
maktan çok, Virginia VVoolfun
cinsiverin altında saklı duran asd
benlik kavramı üstüne bir film'
gerçekleştirmış ki. görmelere ve
alkışlara değerdi kesinkes. İlk
günlerde sıkı sinemaseverleri gcr-
çek anlamda 'kesen' Orlando'da
bir başka humoristik yanı da
lecek. İtalyan Daniete Luc-
hetti'nin sevımlı politik taş-
laması "Ayakçı", Çinlı Zhang
Yuan'ın "rock'çı Çin gençliğinden
kesitler sunan "Pekin Piçteri" ve
Bergman'ın eski kansı ve yıldızı
Liv Lllmann'ın ilk kez yönetmen-
liğe soyunduğu. bir çeşit Yahudi
Madam Bovarj'si de denebilecek
"Sofie"si. ilk 5 günün orta karar
filmleriydı bızim için.
Neden çocukluğım rüyalannda hep uçulur ya da düşülür, hiç merak etmediniz mi?
Uçtu uçtu Bay Jones uçtu...Richard Gere hayranlannın.
festival koşuşturmacasında ne
yapıp edip elverişli bir seansa
denk getirdikleri "Bay Jones" ti-
pik manik-depresif beürtileri gös-
teren, sevimli, sorumsuz ve da-
yanılmaz bir akıl hastasıyla, onu
tedavi ederken hastasına rurulan
ruh doktonınun romantik ilişkisini
hikaye ediyor. Yılda yaklaşık
75-100 bin kişinin depresyon sonu-
cu, şöyle ya da böyle şekilde ken-
dini öldürdüğu ABD'de. delilere.
özürlülere ve marjinal hastalara
ilişkin filmlerin öteden beri kabul
ve ilgi gördüğü düşünülürse, tıp,
sağlık ve hastane" malzemesini
ıcığına cıcığına varana kadar
sıkça ele alıp kullanan Hollywo-
od sinemasının. "Goguk Kuşu"-
ndan "Yağmur Adam"a kadar
bu alandaki başanlannı tekrarla-
yıcı yeni projelere yeşil ışık yak-
ması da gayet normal.
Hem ruhsal durumunun tüm
iniş- çıkışlan ve olanca
taşkınhğıyla aktanldığı, umutsuz
bir manik- depresif vakasının
karmaşasını, hem de tıp dün-
yasının hassas konusu olan dok-
tor-hasta ilişkisini, Holly"wood'a
özgû bir romantizm soluğunun
serpiştirildiği. taze bir dramatik
aşk hikayesi halinde karşımıza
getiren "Bay Jones". bu zincirin
yeni birhalkası.
Bütünüyle grileşmiş saçlanyla,
artık doğu mistisizmine de merak
sardırmış, olgun erkek havalan-
ndaki, bir zamanlann "American
Gigolo"su. "Bay Cindy Craw-
ford" Richard Gere, günümüzün
San Fransisco dekorunda. den-
gesiz, aşın davranışlanyla sürekli
çevresindekilerin başına bela
olan. ayaküstü binbir yalan kıvıran,
enerjik, çekici ve sevimli 'hasta' Bay Jo-
nes rolünde. "Nefes Nefese"deki perfor-
mansını hatırlatarak bol bol döktürü-
yor.
James Brown'ın 'I FeeJ Good' klasiğıyle
neşeli bıçimde açılan filmin kahramanı,
harika çocukluk döneminin ardından
müzik öğrenimini yanda bırakmış, do-
ğal bir iletışım kurma becensine sahip,
tatlı dilli, uçan, densiz ve baştan çıkancı
Mr. Jones / Yönetmen: Mike
Figgis / Senaryo: Eric Roth,
Michael Christopher /
Kamera: Juan Ruiz Anchia /
Müzik: Maurice Jarre /
Oyuncular: Richard Gere,
Lena Olin, Anne Bancroft,
Tom Invin, Delroy Lindo,
Bruce Altman, Lisa
Malkiewicz, 1993 ABD
(WB) Beyoğlu Fitaş. Şişli
Kent, Bakırköy 74, Maslak
Mövenpick, Kadıköy
Kadıköy, Aksaray Yıldız,
Etiler Akmerkez, Altunizadel
Capitol, Erenköy Apollon
sinemalannda.
Bay Jones, kafayı fena halde uçmaya
takmış. martı Jonathan Livingstone
benzeri (Dıkkat: Festıvaldeyeralan Fear-
Iess-Korkusuz"daki Jeff Bridges da ay-
nen bu fılmdeki Richard Gere-Jones
gibi seyirciyi yükseklik korkusuna gark
edecek, catıdan atlama sahnelerinde.)
Ne var ki şizofren tanısıyia salıverildiği
klinigin. Jones'un aslında yeniden uç-
mayı deneyecek bir manik-depresif ol-
duğunu farkeden güzel doktonı. psiko-
log Elizabeth Bowen'in (Lena Olin) ku-
cağına pike yapıyor. sırnaşık, sulu ve
İjeyni bulutlanmtş' Jones. uça uça. Hep
hızlı, canlı. hareketli, sürekli koşuşturan,
her anı esrik. üşütük Jones, 'beyninin
kimyasında meydana gelen anormallik-
lerden' kaynaklanan hastalığını. dokto-
ru Lean Olin'ın ellerine teslim ediyor
Psikanaliz, grup terapi, ılaç vb. derken se-
nanstlenn reçetesindekı 'aşk'. tüm so-
runlan çözümleyerek kınk kalpli bir son
yerine. yine mutlu bir nokta koyuyor bu
etik, dramatik ve romantik masala. Caz
ağırlıklı. modern kara film çeşitlemesı,
Melanie Griffıth'li-Sting'li "Stormy
Vlonday'ie dikkat çekerek 1989"dâ
Hollywood"a transfer olup Richard Ge-
re'ı ilk kez y önetlıği "Gizli Ilişkiler-Inter-
nal Afffairs"le pek de umulanı vereme-
yen, Kenya doğumlu İngiliz yönetmen
Mike Figgis'ın, ABD'de dıkış tutturmak
uğruna eski, bildik klişelere yeni bir cila
çeken son filmi "Ba> Jones". ra-
hatlıkla izlenen, iyi çckilmış bir
stil araştırması-alıştırması.
Tarihin Lincoln, Churchill,
Vincent Van Gogh. Gustav Mab-
ler, Edgar Allan Poe, v b gibi ünlü
manik-depresif ress;ım. müzikçi.
yazarvcdcvlct adamlannın yani-
nda ancak hariıada bir nokta
sayılacak kahramanımız da ken-
di çapında. taşkın bir yaratıcı ve
ürctici filmde. konscnn oruı yc-
rinde 9. Scnfonfyi yönctmeyc
kalkışacak kadar. Sürekli 'alegro
vivace' yaşayun. 7 çocıık babası.
zenci marungoz arkadaşına
çıkanp 100 dolar veren. intihann
eşiğindekı. farklı \eanornial B.ıy
Jones rolündekı Richard Gcrc'm
sürüklediğı filmde. Holly\voıxl-
da "Havana". "Romeo is Blee-
ding" gibi filmlerdc harcanan
İsveçli Lena Olin dc nispcıen go/
dolduruyor bu kcz. gönlü kınk
haslasını aşkıyla iyilcşlircn psi-
kolog rolünde. L'sia kamcraman
Juan Ruiz Anchia'nm birinci sınıf
görüntüleriyle bczclı "Bav Jo-
nes". bir ölçüdc İngiliz özcniylc
kotanlmışanında tüketilnerccck
cinstcn. duygusal bir Holl\wood
scyirliği sonuçta. Bır aşın. densiz.
hassas ve yaratıcı Imanik) kcsi-
len. bir kararsız. umutsuz. sus-
kun ve yılgın bir çarcsız çocuga
dönüşen (depresif). hafiften tcrc-
lelli. sevimli Bay Jones rolündeki
Richard Gere hayranlannın ke-
sinlikle kaçırmayacağı. bir kcz
daha aşkın gücüne iman cttiren
bu sevgi. psikanaliz \e akıl has-
talığı öyküsü çcşıtlcmesındc. cs-
kilerden Anne Bancroft da bu boy
gösteriyor. Festivallc rekabetc gi-
nşen bu haftaki Amerikan filmle-
nnin kuşkusuz cn dişe dokunuru saya-
cağımız (Bill Duke'ün Yırtik Rahibe 2",
Darrel James Roodt'un "Babalık" ya da
Steve Barron'un "'Si\n Kafalar"ı. festi-
val filmlennin yanında bıraz hafif.
önemsız vc alışılmış kaçıyorlar.) "Bay
Jones", belimiğimiz gibi anlatımı.
oyunculuğu, görüntü ve müzik çalı-
şmasıyla belli bırdüzeyin altına düşmü-
yor genelde. Vakit geçırmek için bire
bir.
Perdelerden Caddelere
Dökülûvermiş
ATİLLA BİRKİYE
Aradan bir yıl geçivermış. Hızlı mı geçti, ağır mı geçti...
Yanıt çok önemli değil. Söz konusu olan zamansa, za-
man hızlı geçenin adı zaten. Bizim için önemli olan, hızlı
ya da ağır geçmesi değil, bir yılın bitivermesi ve yeni bir
sinema festivalinin başlıyor olması.
Belki de bir yılın geçmesine, ömrumüzden bır yılın
geçmesine, ancak böylesine güzelliklerle sevinebiliriz.
Belki de böylesine güzelliklerle; evetyalnızca veyalnız-
ca böylesine güzelliklerle, ömrumüzden bir yıl da geç-
miş olsa, coşkulanabiliriz, heyecanlanabiliriz. Çünkü,
yeni bir sinema festivali on beş günümüzü renklendire-
cektir.
Ömrümüzde, gelin bunu daha da acıklı bir hale getire-
lim, İstanbulumuzda bizi heyecanlandıracak meğerse
ne kadar azşey kalmış. Bir sinema festivali, bir kitapfu-
arı, hatta bir imza, bir söyleşi günü bile bizi heyecan-
landırıyorsa, yalnızca bu bizi heycanlandırıyorsa, üzül-
mek mi gerekir, sevinmek mı?
Yapılanlar karşısında sevinelim mi yoksa azlıklardan
üzülelim mi? Neyse tüm bunları unutalım. Hayır, aslında
unutmayalım, bilgisini kafamızın bir yerlerinde dondu-
ralım ve kendimizi İstiklal Caddesi'neatalım.
Çünkü yeni bir sinema festivali başlıyor veözelliklede
İstiklal Caddesi'nde kokusunu duyuruyor. Yeni sinema-
lar. yeni yönetmenler, yeni oyuncular, yeni estetikler...
Bildik yönetmenlerin yeni yapımlarına, başyapıtlara, us-
ta oyunculuklara tanık olmak ve çağın sanatını yani sine-
mayı tümüyleduyumsayabilmek... Işte istiklal Caddesi'-
nin önümüzdeki on beş günü. Bir kültür kentinin, bir kül-
tür caddesinde olması gereken yani..
Dahası, bu kültürel coşkuyu paylaşan, bu kültürel coş-
ku içinde olmak, o havayı birazcık da olsa solumak iste-
yen ya da olduğu gibi tüm benliğini bu sinema dalgası-
nın önüne katıp sürüklenmek isteyenler. Yani, hep oldu-
ğu gibi gençler.
Devingenliklerini, festivalin coşkusuyla özdeşleşti-
renler. Evet, bu hiç kuşkusuz ki doğal bir özdeşleştirme.
Böylece zamanın on beş gününde kültür rüzgarından
soluklanmak. kültür hazzını yaşamak.
Dahası, bir büyük koşuşturma. Bir matineden ötekine
yetişme; yolda yenen sandviçler, ayaküstü tartışmalar,
el ele tutuşan sevgililer...
Aşkların, sevgilerin, dostlukların, düşüncenin ve key-
fin solunduğu bir yer İstiklal Caddesı, sinema 'estivalin-
de Zamanın durmasının ıstendıği, belki de gençlerin
kendilerinı en özgür duyumsadıklan bir anayol. Bir se-
rüven. Zaten insan ömrü bır seruven değil mi?
On beş gün İstanbul, tabii yalnız İstiklal Caddesi değil,
sinemayla dolup taşacak. Basında, televizyonda -hadi
umudumuzu yitirmeyelim- sinema konuşulacak, son
günlerde ortalığı yarışma heyecanı saracak. Hem izle-
yenleri, hem de sanatçıları. Kuşkusuz sanatçıları fazla-
sıyla. Kim alacak? Kime ne ödülü verilecek? Seçici kuru-
lun değerlendirmesi nasıl olacak?
Sonunda ıse galiba son demek yanlış. her yıl bir yenisi
olabiliyorsa, bız biten bir festivalin sonunda diyelim;
evet biten bir festivalin sonunda, film şeritlerı uzun bir
süre belleklerden çıkmayacak. Belki de yıllarca süre-
cek Yeniler öncekilere eklenecek ve gerçekten yaşam
bir sinema olacak.
Ya emeği geçenler Bir yıl boyunca festivali hazırJ%T
yanlar. Büyük yorgunluklarının ardından bır yenısimt
hazırlamaya başlayacaklar
Işte, on beş gün boyunca Istanbul'da, bu aşk kentinde
bir bakacaksınız ki perdelerden caddelere film şeritleri
dökülûvermiş; hüznüyle, tutkusuyla, aşkıyla, acılarıyla,
mutluluklarıyla, güzellikleriyle, yani yaşamın kendisiy-
le...
Nuri tyem resim sergisi
KültürServisi - Nuri İycm'ın rcsımlcn 27 nisana kadar
Ümıt YaşarSanatGalerisi"ndesergilenecek. İyem. 1933
yılında Nazmı Zıya Güran Atölyesi'ndc dcscn çalışmalan.
HikmetOnat. İbrahimÇallıve 193
7
'de Leopold Levy
atölyesındeyağlıboyaçalışmalannı sürdürdü. 1937ders
yılı sonunda
diploma
konkurunda
RagıpGökcan'la
birinciliği
paylaşarak
diploma aldı.
1940\ı!ında
Leopold Lcvy
yönetimindeyeni
açılan Yüksek
Resim
Bölümü'nde
çalışabilmek ıçın
GüzclSanatlar
Akademisi'ne
tekrarcirdı. 1944
yılında Güzel
Sunatlar
Akademisi
Yüksek Resim Bölümü'ndcn diploma konkurunda
"Nalbant" konulu y apıtıy la birincilikle mezun oldu. Sedat
Simavı Vakfı Ödulu sahibı olan Nuri İycm. 1946y ılında
LNESCO'nun.Paris"teModernSanat Müzesi'ndeaçılan
uluslararası büyiik resimscrgisinekatıldı. \cncdik
Bienali'ne dc bir kez katılan sanatçının y urtdışında
dc\Ictçc gcrçcklcştırilcn scrgilercçok kczy apıtlan
scçilmişıir.
İngiliz çağdaş dansgrubu
Türkiye
J
ye geliyor
LONDRA(AA)- Dansı klasik kahpLınndışinu çıkaran.
dünya çağdaş dunsakımıöncüicnndcn İngili/koreograf
Sıobhan Da\ ıes. yapıtlannı sıınmak üzcrc grııbuy la
bırliktc ülkcmizc geliyor. Dansalanındakı okığanüstü
baş^ınlanndan dolayı geçen yıl sanat dünyasının Oscar'ı
sayılan "Olı\ icrÖdülü"'nü kazanan Siobhan Davics. altı
dansçı \e beş müzisycnden oluşan grubuyla 18-27 n
\san
tarihleri arasında Ankara ve İstanbuTda izleyicilerin
karşısınaçıkacak. İngiliz KültürHcyctilarafından
düzcnlcncn Türkiye gczisi için. Londra'nınkuzcyindcki
ünlü Sandlcr's VVells Tiyatrosıfnda altı dansçısı ile hazırhk
yapanDavies. "Türkiyegezımidörtgözlebekliyorum"
dcdi. İngiltcrc"nin çağdaş dans akımının. 20y ıllık köklü bır
geçmişi bulunduğunu veolumlugelişmelergösterdiğini
kaydeden Davics. Türkiye'dekigösterilerinde. 1992tarihli
"Tüysüz Bcyaz Kuş" ve 1993 tarihli "Ö\ küler Anlatmak
fstiyorum" adlı kendi eserlerini sunacaklannı söyledi.
Kanuni Sultan Süleyman
y
ın
çocukluğufllm oluyor...
TRABZON(Cumhuriyet)-Osmanlı İmparatorluğu'nun
cn parlak dönemine damgasını v uran Kanuni Sultan
Süleyman'ınçocukluğufilmhalinegctiriliyor. Kanuni"nin
doğumunun 500'üncü yılı çerçevesinde hazırlanacak olan
filmin senaryosu KaradenızTeknık Üniversıtesi Kültür
Müdiirü ve Fatih Eğıtım Fakültcsı Tarih Bölümü Öğretım
Üyesi UğurYenidoğantarafındanhazırlandı. Filmeilişkin
bilgiler veren L'ğur Yenidoğan. uzun süren bir araştırma
sonucunda senaryonun hazırlandığını. araştırmanın
tamamen tarihscl gerceklcrcgöre yapıldığını söyledi.