Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8NİSAN1994CUMA
DIZIYAZI
Emanetln güvencesl demokratikleşme
Demokmsikalelerinden
Padişahlık saraylanna...
Şehremaneti'nden Büyükşehir
Belediyelerine.,. (1854-1994)
OKTAY EKINCI
1930'lannBelediye
Yasası, belediye
encümenlerine
meclisüyelerinide
katarken,
1980'lerin
Büyükşehir Yasası,
meclis denetimini
tümüyle devre
dışınaçıkardı...
•7-
Temel ilkeleri 1930'larda
belirlenen bugünkü belediye-
cilik hukukumuzda. beldeyi
ve beide halkmı ilgilendiren
konulardaki "karar" yetkisi
belediye mechslerine veril-
miş. "yüretme erki" ise bele-
diye encümeni \ e belediye baş-
kanı'nın "birlikte" kullana-
caklan bir sorumluluk şek-
linde tanımlanmıştır. Yine
1930'larda kabul edilen buna
koşut bir başka ilkeyle seçim-
le gelen meclis üyelerinin salt
karar aşamasında değil, yü-
rütme organında da yer al-
malan. böylece -bir anlam-
da- "halkın katüımının" bele-
diyenin tüm kademelenne
yansıyabilmesi benimsenmış-
tir.
Böylesi bir katılım an-
layışının, cumhuriyetin ilk
dönemlerindeki "koşullar"
ve yine o yülardaki demokra-
si kavramının "geüşme düze-
yi" dıkkate alındığında
1930'lar için, hatta 1960"lara
dek oldukça "üerici" bir içe-
rik taşıdığı söylenebilir.
Halkın katılımı
Ne var ki özellikle 1970'-
lerden sonra dünyada ve
Türkiye'de yoğun olarak
tartışılmaya başlanan "yerel-
leşme ve demokratikleşme"
kavramlan karşısında,
halkın katıkmının salt beledi-
ye meclisleriyle sınırlı tutul-
duğu belediyecilik anlayışı
yetersiz kalmaya başladj. Ye-
rel yönetimlerin gerçek an-
lamda "demokrasûiin beşiği"
olabilmelen vegjderek de"de-
mokrasinin kaieleri" niteliği-
ne kavuşabılmeleri için,
"kent halkınm sivil toplum ör-
gütterindeki temsilcilerinin de
yerel yönetim karar süreçleri-
ne katılması'' gerektiğı gün-
demegeldı.
Özellikle kentin geleceğini
ve "sağuklı yaşam koşul-
iannı" yakından ilgjlendıren
imar ve planlama gıbi alan-
larda da salt demokratik de-
ğil, aynı anda "bilimsel
kabünun" da yerel yönetim
hukuku içinde yer alması,
'70'lerin sonlanna doğru ge-
nel kabul görmeye başlayan
yeni ilkeler arasındaydı.
Kuramsal alandaki bu
tartışmalan ve olumlu geliş-
meleri de kesintiye uğratan
"12 Eylül gericihği", yine
özellikle 3030 sayılı Büyükşe-
hir Belediyeleri Yasası'nda
"yürfitme organının" bile
1930'lann anlayışından daha
"anti-demokratik" bir düzen-
lemeyle oluşmasını getirmiş-
tir.
Gerçekten "çağ atlayabil-
tnek" için yapılması gereken
şey, 1580 sayıh Belediyeler
Kanunu'nda halkın
katılımını salt belediye mecli-
siyle yeterli gören 50 yıllık an-
layışı "daha çağdaş" bir dü-
zeye çıkartmak iken, özal-
Dalan ikilisinin önderliğinde
1984'te yürürlüğe giren 3030
sayıb yasayla, belediye mecli-
si "encümende bile" devre
dışına itilmiştir. Yürütme
organı, meclis üyelerinden
"anndınlarak" demokratik
denetimin varolan mekaniz-
malanndan da "kur-
tanlmıştır."
üüüüülüüüüül
19701i yıllarda demokrasinin kaleleri haline getirilmeye çalışılan belediyeler, 12 Eylül gericiliği ve Özal hükümetlerinin işbitirici
mantığıv la, başkanlara monarşik yetkilerin verildiği kunımlara dönüştü. Şimdi bu yetkileri Ankara ve İstanbul gibi metropollerde
RefahJı şeriat heveslileri kullanacak ve demokrasi kalelerinin padişah saraylanna dönüşüp dönüşmeyeceğini zaman gösterecek.
Şimdi, 27 Mart 1994 seçimle-
riyle işbaşına gelen büyükşehir
beledıye başkanlan. ışte böylesi
bir "denetim boşluğunu" da kul-
lanarak "milyonlukmetropolle-
ri" yönetecekler. Öte yandan
hala 1930'lann yasasma "tabi
olan" dığer belediyelerde ise hiç
değilse meclis üyeleri yürütme
orgaruna kaülmayı sürdürebi-
lecekler.
Encümen yerine "divan"
1984'te özellikle "Dalan için"
yürürlüğe sokulan ve belediye
başkanlanna "sınırsız ve dene-
timsiz" yetkiler getiren 3030
sayıh Büyükşehir Belediyeleri
Yasası'nın belediye meclislerini
başkan karşısında nasıl "çare-
siz" bıraktığına dünkü bölüm-
de değinmiştik.
Yine aynı yasada ve aynı "iş-
bitirici belediyecilik" anlayışıy-
la, özellikle belediye encianenle-
rinin oluşurnu için geririlen yeni
düzenlemeler de "yerel yöne-
timlerde monarşizmin" tipik ve
güçlü bir organını yaratmışür.
Ozellikle "demokrasi yerine
rantı gözeten" anlayışlar için eşi
bulunmaz bir "karar ve harca-
ma özgürlügü" saglayan bu yü-
rütme şekli, şımdi "ayasi prog-
ram olarak da monarşizme en
yatkuı" olan şeriatçı eğılimlerin
elinde bulunuyor.
1930 tarihli, 1580 sayıh Bele-
diye Yasası'nda, belediye baş-
kanıyla birlikte yürütme orga-
nını oluşturan belediye encüme-
ninin nasıl ve kimlerden oluşa-
cağı 77. maddede belirlenmiş.
Buna göre encümen, "belediye
reisi ile müntehap (seçilmiş) en-
cümen azalarından ve daire reis-
lerinden (mûdürlerden) teşekkül
eder."
Yine aynı maddeye göre be-
lediye meclisinden doğrudan
mechsın "sececeğı" encümen
üyelerinin görev süresi ise sade-
ce "bir yıkjır."
Görüldüğü gibi 1580 sayıh
yasa, beldeye dönük her türlü
hizmetin ve bunlara ait "harca-
"hassas" organı olan yürütme
erkine "halkın hem gözlemci
bem de karar ortağı" olarak ka-
tılmasını sağlamaya çalışıyor.
Yine 1580 sayıh yasanın aynı
maddesindeki "bir yülık görev
süresi" ise, hem beş yıllık dö-
nem içinde çok sayıda mechs
üyesinin encümenlere katılabil-
me olanağını yaratıyor; hem de
böylesi hassas bir organın sü-
rekli aynı kişilerin elinde kal-
imdi, 27 Mart 1994 seçimleriyle
işbaşına gelen büyükşehir
belediye başkanlan,
büyük bir 'denetim boşluğunu' da
kullanarak 'milyonluk metropolleri'
yönetecekler. Aslındabelde halkının
parası demek olan 'trilyonluk bütçeler',
yine halkın temsilcileri sayılan belediye
meclis üyelerinden bir tek gözlemcinin bile
yer almadığı, tümü 'başkana bağlı' ve
'başkan tarafmdan atanmış' memurlardan
oluşan bir encümenin aldığı kararlarla
harcanacak.
malar, ihaleler, satın almalar"
v.b. gibi "akçeli konulardaki"
kararlann görüşülüp uygula-
maya konulduğu belediye en-
cümenlerine, "her yıl değişen"
seçilmiş meclis üyelerinı de katı-
yor. Böylece. -elbette yine bu-
gün için artık yetersiz bir model
olmakla birlikte- belediyenın en
masına da engel oluyor.
Buna karşın. "demokratikle-
şen dünyada". 1580 sayıh yasa-
dan tam 54 yıl sonra yürürlüğe
giren ve üstelik "yerel yönetim-
lere daha geniş demokratik hak-
lann verildiği" (!) savlanyla
gündeme getirilen 3030 sayıh
yasada ise büyükşehir belediye
encümeninin nasıl oluşacağı 13.
maddesinde aynen şöyle belir-
lenmiştir:
"Büyükşehir belediye encü-
meni, büyükşehir belediye baş-
kanı veva tevkil edeceği şahsın
başkanlığında genel sekreter,
büyükşehir belediyesinin imar,
fen, hukuk, hesap ve yazı işleri ve
personel işlerini yürüten birim
başkanlarından oluştır."
Görüldüğü gibi, aslında bel-
de halkının parası demek olan
"trilyonluk bütçeler", yine hal-
kın temsilcileri sayılan belediye
meclis üyelerinden bir tek göz-
lemcinin bile yer almadığı, tü-
mü "başkana bağlı" \ e "başkan
tarafmdan atanmış" memurlar-
dan oluşan bir encümene teslim
edilmiştir.
Ya da bir anlamda, 1850'-
lerin "Şehremaneti" düzenin-
den bu yana "şeffaf ve denetime
açık" tutulmav a çalışılan "yerel
halkın 140 yıllik emaneti", 3030
sayıh yasayla yeniden, Orta-
çağ'daİci gibi "krallık düzenine"
bağlanmıştır.
Harcamalar denetimsiz
1984 yıhndan bu yana Tür-
kiye'deki tüm büyükşehir bele-
diyelerinde, "her türlü yatırun
ihaleleri, alım ve satımlar. kira-
ya verme ya da kiralamalar, ar-
sa ve arazilerin avTilması. birleş-
tirilmesi ve tüm parselasyon ka-
rarları, şehirdeki tüm eğlence,
yeme-içme. konaklama, pazar-
İar v.b. verlerdeki fiyat ve narh-
lann belirlennıesi, kısaca kente
vönelik tüm hi/merlere ait para-
sal konulann ve arazi mülkiyeri
ile ilgili düzenlemelerin kararla-
nnın aunması" gibi. hizmetin en
can alıa alanlanndaki karar ve
kurallan, "demokratik denetim
ve katılundan tümüyle anndınl-
mç" encümenlerce, daha doğ-
rusu "başkanlık divanlarınca"
yürütülüyor.
Kuşkusuz, hep "kapalı kapı-
lar ardında" ve başkana olan
bağhhklannı "ser verip, sır ver-
meyerek" kanıtlayan,
"atanmış" memurlann "öz-
gür(!)" ıradeleriyle.
(Baa encümenlerde, baş-
kanın yanlış gördüklen karar-
lanna karşı "direnebilen" ve
kamu görevhsi olarak kamu
yaranna tutumlanndan ödün
vermeyen, bundan ötürü de
başlanna olmadık işler gelebi-
len "atanmış" encümen üyeleri-
ni burada saygıyla aruyorum.)
Gecikmenin bedeli
Şimdi denebilir ki, büyükşe-
hir belediyelerindeki bu sakın-
calar ve "krallık yetkileri"
1984'ten beri yürürlükte iken,
şimdi bu belediyeler ve özellikie
İstanbul, Ankara gibi kentler
Refah'a geçtikten sonra mı akla
geldı ve "tehlikelerine" de dik-
kat çekihyor?..
Elbette öncelikle Refah Par-
tisi çevrelerinden yönelebilecek
bu eleştiriye karşı hemen şunu
söylemeliyim ki, Türkiye'de ay-
dın çevreler ve "kente, cevreye,
demokrasiye ve hukukun üstün-
lüğüne" saygılı bir yerel yöne-
tim düzenini savunan bızler,
1986'lardan beri 3030 sayılı ya-
sanın "demokratikleştirilmea"
isteğimizi hemen her fırsatta di-
le getirdik ve getinyoruz.
Üstelik bu çabamız, baa "du-
yarsız gözlemcilerin" ileri sür-
dükleri gibi, Dalan'dan sonra
Sözen'in başa geçmesiyle de
durmamış; tam tersine, daha da
yoğunlaşmıştı.
Çünkü demokrasiye ve hu-
kukun üstünlüğüne bağlıhğın
temel koşulu, öncelikle "krallı-
ğa" artık bir son vermektir.
Kralın solcusu, sağcısı, h'berah'
belki olabilir; ama "krallık dü-
zeninin" yapısını, artık o krahn
"iyi ya da kötü niyeti" değil,
toplum tarafmdan denetlene-
meyen ilişkiler ve beklentiler
belirler.
Denetimsizliğin sonuçlan
Nitekim, hem Dalan döne-
mınde hem de Sözen dönemin-
de, özellikle tartışma konusu
hatta "soruşturma konusu"
olan karar ve uygulamalann
hemen tümü, 3030 sayıh yasa-
nın başkanlara ve encümenlere
geurdiği "denetimsiz yetkilerin''
sonucunda gerçekleşen işlem-
lerle ilgilidir.
Eğer, yerel mechs başkanJar
karşısında böylesine "çaresiz ve
etkkiz" bırakıhnasaydı, tril-
yonluk harcama kararlannın
ahndığı encümenler ise böylesi-
ne "gizli kapakb bir organ" ol-
masaydı: 27 Mart 1994 yerel se-
çimlerinın temel sloganı hiç
kuşkusuz "şeflfaf ve dürüst bete-
diyecüik" olarak öne çıkmaya-
caktı.
Bu nedenle, Refah'ın "beledi-
yeler emin eİiere" çağnsı da,
böylesi bir "puslu ve karanlık"
belediye yasasının yarattığı
hakh kaygılan da sonunda
"ova çevirmiş" gibi görünüyor.
Ne var ki asıl olan. yerel yöne-
timlerin "emin ellere" değil. "gö-
venilir-demokratik organlara"
teslim edılebilmesidir.
Bu şans, 3030 sayıh yasanın,
son yıllardaki onca "demokra-
tik söylenıe karşm" ısrarla de-
ğiştirifmemesi sonucunda yine
kaçınlmıştır. Büyükşehir bele-
diyeleri. "liberal" ya da "sotcu
krallar" gelecek zannedilerek,
bu kez "padişahlıga özenen" bir
anlayışa teshm edümiştir.
Yann: Böyle
demokrasiye
böyle yönetim...
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARl YILMAZ ŞÎPÂT
Vekil öğretmen olarak çalışma hayatına atıldım
tlk kez 1971 ydında vekil öğretmen olarak çalışma ha-
yatma atıldım. Bu çaüşmalanm, kLsa süreli ve aralıklı
olarak 1975 yılına kadar sürdü. 1975 yüında bir
özel şirkette Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı olarak
çahşmaya başladım. Bugüne kadar da çalışmalanmı ak-
satmaksızın sürdürdüm. Dahası, sigortalı çalıştığım gün-
den bugüne kadar, bir tek gün dahi istirahat almış değilim.
Yorgunum ve emekli olmak istiyorum. Sorum şu ola-
cak:
Vekil öğretmenlik yaptığun 1971 yılı, Emekli Sandığı'-
na tabi görevlerden midir ve sigorta başlangıcı sayılır mı?
D.Ö.
YANIT: Bilindiği gibi, 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası kap-
samında çahşanlann sosyal güvenhkleri, 5434 sayıh T.C. Emekli
Sandığı Yasası ile sağlanmaktadır.
657 sayıh Devlet Memurlan Yasasf nın, "Vekalet Görevi ve
Aylık Verilmesinin Şartlan"nı düzenleyen 15 Mayıs 1975 günlü,
1187 sayıh yasa ile değişen 86. maddesine göre:
"Memurlann kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması
veya görev den uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak
aynlmaları halinde, yerlerine kunım içinden veya diğer kunımlar-
dan veya açıktan vekil atanabilir.
Bir görevin memurlar eliyle vekaleten yürütülmesi halinde ay-
lıksız vekalet asıldır.
Ancak, ilkokul öğretmenliği (yaz tatili hariç), tabipUk, diş hekim-
liği, eczacdık, mühendis ve mimarlık, veterinerlik, köy ve kasaba
imamlığına ait boş kadrolara açıktan vekil atanabilir."
Yukanya aldığımız 86. maddenin değişık şekli, sızıri vekıl öğ-
retmenlik yapmanızdan dört yıl sonra, 1975'te yürürlüğe gırmiş-
tir.
Buna karşıhk, 5434 sayıh T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın 15.
maddesi uyannca, " 0 Açıktan tayin edilen vekillerin, kanunlanna
göre aldıkları vekillik aylık veya ücretleri tutarlan"nın emekli ke-
seneğine tabi tutulması öngörülmüştür.
Vekil öğretmen olarak çahştığınız 1971 yılında, 5434 sayıh T.C.
Emekli Sandığı Yasasf nın geçerh olan 15/f maddesi uyannca,
açıktan vekil olarak atananlara çahşma süreleri için ödenen ayhk
ya da ücretlerden emekli keseneği ahnması, bu sürelerin sosyal
güvenlik kapsamı içinde olduğu anlamına gelmektedir.
Herhangi bir nedenle, ücretli, geçici kadrolu veya gündehldi
olarak gecen hızmetleri, T.C. Emekh Sandığı ya da Sosyal Sigor-
talar Kurumu kapsamı dışında kalanlara, 5434 sayıh T.C. Emekh
Sandığı Yasası'nın ek 25. maddesi, borçlanma olanağı tanımışür.
Ancak, bu borçlanma hakkından yalnız Emekh' Sandığı iştirakçi-
leri yararlanabilmektedir.
Özet olarak, 1971 yıhnda vekil öğretmenlik yapüğmız süreler
için Emekli SandığYnca emekli keseneği kesilmişse, 1971 yılı sı-
gorta başlangıcı sayılır.
AINKARA-ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Bir Damla Su
Devlet protokolünde güzel bir olay yaşandı bu hafta.
Arnavutluk Cumhurbaşkanı ve Bayan Sali Berisha yı
Adnan Saygun un müziğiyle selamladı başkentliler.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve eşi Ankara Mü-
zik Festivali'nin açılış konserine konuklarıyla birlikte
geldi. Güzel bir olay değil mi? Cumhurbaşkanı Demirel
açıliş konserini izlemekten geri kalmıyor, bir müzik ola-
yını konuğuyla paylaşmak istiyor. Güzel bir müzik tüm
ilişkilere başka bir boyut katar bence. Arnavutluk Cum-
hurbaşkanı Berisha neler düşündü kimbilir! Ülkemizde
ve dünyamızda yerel yönetim seçimleriyle ilgili yorum-
lar yapılırken güzel olaylar da yaşanıyor başkentimizde.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası güzel bir konser
veriyor, o konserde çağdaş bestecimiz Adnan Saygun'-
un Orkestra İçin Çeşitlemeler'i çalınıyor. Orkestrayı
Gürer Aykal yönetiyor, yalnız Saygun'un yapıtını değil,
Mozart'ın 25. Piyano Konçertosu'nu, Elgar'ın Allassio
Konser Üvertürü'nü de olağanüstü çalıyor CSO. Türkiye
Cumhuriyeti'ni kuranların çağdaş Batı uygarlığı düzeyi-
ne ulaşma çabalarını simgeleyen bir olay bu. Müzik
devrimini simgeliyor, tekseslilikten çoksesliliğe yönel-
meyi... Kadın devrimini simgeliyor, orkestranın kadın
üyeleri erkeklerle eşit sayıda denebilir. Ama asıl, cum-
huriyetimizin temel ilkesi laikliği simgeliyor. Laiklik ol-
masaydı bu gerçekleri yaşayamazdık değil mi?
Ertesi gün Çankaya'da onuruna düzenlenen öğle ye-
meğinde konuşurken Atatürk u, Kemalist Türkiye sözle-
rini sık sık vurguladı Başkan Berisha. "Atatürk, Arnavut
halkınm belleğindesaygın ve ölümsüz bir devletadamı"
dedi. Ben de TV kanallarında düzenlenen açıkoturumla-
rın kimi konuşmacılarını anımsadım. Festivalin açılış
konserinden dönüşte de hayli ilginç tartışmalara tanık
oldum ekranda. Ama gülümsedim doğrusu. Demokrasi-
yi araç kullanarak şeriatı gerçekleştirmeyi amaçlayan-
lar da var, ama biz çoğunluktayız. Cumhuriyetimizin
ilkeleri doğrultusunda, çağdaşlaşmaçabalarıyla oluşan
bir yaşam biçimimiz var, bunu değiştirmek hiç kolay de-
ğil. Yerel seçim sonuçlarını iyi yorumlamak gerekiyor.
Gerçekçi yorumlar yapılırsa doğru politikalar oluşabilir.
Yeniden vurguluyorum, bir öz hesaplaşma kişiler açı-
sından da, kuruluşlar açısından da çok önemli bence.
Bilerek, bilmeyerek, oy kaygısıyla verilen ödünlerin he-
sabı yapılırsa siyasal sahnede kaç kişi kalır acaba?
Geçmiş yıllarda bir konser gecesini anımsıyorum
CSO salonunda. Meclis Başkanı Ferruh Bozbeyll ile ko-
nuşuyoruz konser arasında. Müzikseverliğini, konserle-
ri izlemesini kutluyorum ben. Dinliyor gülümseyerek,
sonra da bir tasarısından söz ediyor. Meclis tören salo-
nunda bir iftar düzenlemeye hazırlanıyor. Ben çokşaşır-
dım elbet. Laik Türkiye Cumhuriyeti'ninparlamentosun-
da bir iftar ters geldi bana. Ama o iftar gerçekleşti.
Parlamento çatısının altında mescit, bahçede cami ve
herkes namazda! Mesırt Yilmaz da ANAP başkanı ol-
duktan sonra namaza başladı değil mi? Ama Refah Par-
tililerden kaç oy aldı son seçimlerde? Peki Tansu Çlller,
Kuran'ı okşayarak, ezan sesinden coşku duyarak kaç oy
aldı? Siyasal kuruluşlar ilkeleri, programlarıyla oy alır,
yandaş kazanır değil mi?
•••
Dönelim yine Ankara Müzik Festivali'ne. Ben Arna-
vutluk'a gitmedim, Tiran'da nasıl bir konser salonu var
bilmiyorum. Ama başkent Ankara'nın konser salonunu
iyi biliyorum. Okurlarımız anımsar, yıllar boyunca neler
yazdım, başkentimizin çağdaş bir salona kavuşması
için nasıl çırpındım. Ama sonuç yok hâlâ! Bir proje yapıl-
dı, kısır tartışmalar ya da çıkar tartışmalan nedeniyle
gerçekleşemedi. Konuk Cumhurbaşkanı Berisha ve eşi
de Milli Eğitim Bakanlığı'nın şûra salonunda izledi kon-
seri. CSO orada çaldı, festivalin birçok etkinljği de orada
gerçekleşiyor. Yalnız devlet konuklarından değil, kulak-
larından da utanıyor insan. Cumhuriyetimizin kaçıncı
yılındayız, başkentimizin çağdaş bir konser salonu yok
hala. Akustik nedeniyle en güzel yapıtlar neler yitiriyor!
Çoksesli müzik cezalanıyor neredeyse!
Yok, biz bu cezayı hak etmedik. Konservatuvar sayı-
sıyla övünemeyiz, hatta o sayıdan belli yorumlara vara-
biliriz, ama belli gerçekleri görmezlikten gelemeyiz.
Çoksesli müziği dışlamaya yönelik politikalar ağır bastı
son yıllarda. Bir aralık radyo ve TV programlarından da
dışlandı neredeyse! Arabesk müzik, göbek havaları
kapladı ekranları. Halkımız bundan hoşlanıyor diyerek
neler sergileniyor. O ekranlarda halkın beğenı düzeyini
yükselten programlar yapmak da bir görev değil mi aca-
ba? Vaktiyle bu göreve öncelik verilirdi...
Burada bir gerçeği belirtmeyi de görev biliyorum. Ye-
rel yönetimde ya da devlet yönetiminde kültür ve sanat
etkinliklerine her zaman olumlu katkıda bulundu SHP'-
liler. Sanat ve müzik festivalleri SHP'li yerel yöneticile-
rin desteğiyle gerçekleşti. Ankara'mıza konser salonla-
rı, opera binası yapmaktan yalnız SHP'li başkan adayı
sözetti. Bir şey daha var: On bir yıl boyunca Ankara Mü-
zik Festivali'ni gerçekleştiren And Vakfı belli destekler-
den yoksun kaldı bu yıl. Anakent Belediyesi'nden bekle-
nen para ödenmedi. Nedeni ayrıca düşündürücü. Murat
Karayatçın ve arkadaşlarınm uyguladığı politika erte-
lendi. Belki de başka partiden meclis üyelerinin oylarıy-
la... Sanat ve kültür olaylarına belli bir bakış, belli bir
düzey, ayrıca bir birliktelik gerekiyor. SHP'li başkan
UDevanu 17. Sayfada
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
1/ Kurtuluş Savaşı sıra-
sında, Anadolu'daki di-
renişi kırmaya yönelik iç
ayaklanmalann en
önemlisi. 2/ Bir nota...
"Eyvâh bu 'de bizler
yine yandık / Zirâ ki zi-
yân ortada bihnem ne
kazandık" (Ziya Paşa). 6
3/ Kaplarda su nedeniyle j
oluşan tortu... Eski dilde
ok. 4/ Lenf düğümleri 8
yangjst... Lantanın sim- g
gesi. 5/ Nişastayla yapı-
lan bir tür tath. 6/ Bir peygamber...
Tropikal Afrika'da yetişen veodu-
nu marangozlukta kullanılan bir
ağaç. 7/ İyi yaşamak için gerekh
her şey... Nâzım Hikmet'in soyadı.
8/ Baa ağaçlardan akan tath mad-
de... "Vurgun" anlamında argo
sözcük. 9/ Herkes, yabanalar.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Ağır bir şeyi denizden çıkarmak
ya da oraya indirmek işinde kulla-
nılan büyük vinçli deniz teknesi. 2/
Olumsuzluk behrten bir önek... Hile. 3/ Süt kaülan meyanenin
muhallebi kıvamına gehnceye dek pişirilmesiyle elde edilen be-
yaz sos. 4/ İpekten, sanmürak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür
beyaz kumaş... Bir göz rengi 5/ Şeyh Bedrettin'in Tann, evren
ve insan konusundaki görüşierini içeren ünlü yapıtı. 6/ Eli işe
yatkın, becerikh... İstem dışıyapılan hareket... Bir cetvel türü.
7/ Dinsel tören ve kurallan.. Tefsir. 8/ Dervişlerin kırk gün sü-
reyle kendilerine uyguladıklan zahmetli ve perhizh dönem..
Bağışlama. 9/ Beyoğlu semtaıin eski adı... Kendisine inanılan
lcimse.