02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5NİSAN1994SALI OLAYLAR VE GÖRÜSLER Ucuzpilicin bedeli: Çölleşmeaile işletmelerinin kuruluştaki tesis gi- derleri dışında yıllık giderlerini vem, civciv, ilaç, işçilik ve yakıt giderleri . .. olarak sıralayabiliriz. Kümeslerdeısıt- SALIH SONMEZIŞIK Orm. MÜh. OdaSl II. Başkam ma amacı ile yakıt olarak çoğunlukla odun, bulunabildiğinde kömür kulla- Tavukçuluk olayının, bugünkü biçimi ile Bolu'yu ormansızlaşmaya ve çölleşmeye götürdüğü tartışılmaz. D aha uzun ve sağlıklı yaşam istemi. günü- müz insanını bilinçli beslenme yollannı aramava zorladı. Bu arayaşın: birevjeri. ko- lesterol ve yağ oranı düşük. beyaz et tüketimıne yönelttiğini hepımiz biliyo- ruz. Kjrmızı etten yaklaşık yüzde elli oranında daha ucuz olan tavuk eti. mutfağımız sınırlannı epevce zorluvor artık. Ama ne yazık AT ülkelerinde ki- şi başına I6 kg olan tavuk eti üretimi. ülkemizde 6 kg olarak gerçekleşmek- tedir. Batılılar gibi fazla et veme alış- kanlığımız olmasa gerek, bu üretim hızıyla bile kendi kendine yeterli, hatta ihraç edebılen ülkeler arasında yer al- dığımız vetkililerce belirtilmektedir. Dcğişik kaynaklara göre ülkemizde ortalama 300-320 bin ton civannda broıler tıpi tavuk eti üretimi gerçekleş- tiği söylenmektedir. Bu üretimın yak- laşık % 30'unun Bolu ili sınırlan içın- de yapıldığını ve nedenlerinı biliyor muydunuz? Bolu ili, yıllık 85-90 bin ton broiler tavuk eti üretimi ile bu sek- törde önemli bir paya sahiptir. Bolu ekonomisi için sevindirici gibi gözüken bu olayın. bir de göriilmeyen gerçek yüzü var. Bilindiği gibi Bolu de- yince akla ornıan geliyor. Gerçekten >-üzölçümünün % 57'si ormanlarla kaplıdır Bolu'nun. Nitekim 1990 yılı sayımlanna göre Bolu nüfusunun % 62"si kırsal alanda oturmakta olup toplam 808 adet köyün 658 tanesi or- man içi ve kenanna kurulmuştur. Gelir düzeyleri çok düşük olan bu orman köylerinin yerlerinde kalkındı- nlabilmeleri ve ormanlar üzerindeki olumsuz etkilerinin en aza indirgen- mesi için kümes tavukçuluğu yapma- lan önerilmiş ve devletçe yapılan pro- jeler, teşvik kredileri ile desteklenmiş- tir. Ancak. aile işletmecıliği biçiminde, dağınık ve denetimden uzak noktalar- da, rastgele kurulan tavuk kümesleri artık ormanlan çok olumsuz bir yön- de etkilemeye başlamıştır. Bu küçük nılmaktadır. Coğrafi konumu veiklim koşullanna göre herilçedeaz çok fark- lılık gösterse de. bu sektördeki giderle- rin genel giderler içindeki paylan he- men hemen aynıdır. Yapılan araş- tırma sonuçlannın ortalamasına göre. toplam giderler içinde yem bedelinin payı % 69. civciv bedelinin % 21. ilaç bedelinin % 3, işçilik ve yakıt bedeli- nin payı ise % 9 olarak belirienmiştir. Bu tablo karşısında ürpermemek el- de değil. Çünkü insan emeğinin ve tüm dünyada lüks sayılarr "odun yakma- nın" işletme giderleri içindeki paylan- nın toplamının % 9 olması akıl alacak iş değildir ve bize göre elbette nedeni bellidir. Birincisı, yani insan emeği, ülkemizde en ucuz kaynak, ikincisi; yani odun bedeli. hemen hemen karşı- lıksız. başka bir deyişle gizli tüketim- dir. Bu olgu Bolu'da korkunç bir or- mansızlaşmaya neden olmuş ve olma- ya devam etmektedir. Isterseniz bu konuyu biraz irdele- yelim: 1993 yılı envarterlerine göre Bolu ilinde toplam kapasiteleri 21.000.000 piliç olan 4400 adet kümes belirien- miştir. Yaptığımız incelemelere göre. örneğin Mudurnu ilçesi iklim koşulla- nnda, 5000 kapasiteli bir kümeste, kö- mür kullanıldığını varsayar isek. yıllık yakıt olarak 10 ton kömür ile 13 ton (yaklaşık 40 ster) odun yakıldığı belir- ienmiştir. Bu hesaba göre ildeki bütün kümeslerde toplam olarak en az 176.000 ster odun kullanılmış olacağı mutlaktır. Bolu Orman Bölge Müdür- lüğü'nün tutuşturma amacıyla ildeki tüm kurum ve kuruluşlara resmen tahsis ettiği odun miktannın 46.800 ster olduğunu biliyoruz. Tahsis edilen odun miktannın ne kadannın kümes- lerde kullanıldığını saptamak oldukça zor. Yapüğımjzen iyimseryaklaşımla- ra karşın tavukçuluk olayının bugün- kü biçimi ile Bolu'yu ormansızlaşma- ya ve çölleşmeye götürdüğü tartışıl- maz. Nitekim, Bolu Orman Bölge Mü- dürlüğü ormanlannda 1968 yılında yapılan Amenejman (işletme) plan- lanna göre, koru ormanlannın etası (yıllık verim gücü) 1.647.174 m3 iken 1989 yılında yenilenen planlarda % 43 azalarak 702.962 m'e düştüğü görül- müştür. Bu ormansızlaşmanın nedeni, elbette tek başına tavukçuluk sektörü değil, ama en başta gelen etkenlerden birisi olduğu herkesçe bilinmektedir. Oysa hızla ormansızlaşan Bolu, dağlan, yaylalan, dereleri, gölleri ve sayılamayacak güzellikleri ile elimizde kalan son cennet parçalanndan birisi, Istanbul ve Ankara gibi iki metropol arasında "nefes alma kentT'dir. Çok acıdır ki tüm güzelliklerine ve orman zenginliğine karşın Bolu, topraklan- nın % 89.48'inde yaşanan erozyon ne- deni ile en çok verimli toprak yitiren il- ler arasında ülkemizde 5. sırada yer al- maktadır. Dılımızde "Ucuz erin yahnisi vavan oJur" diye bir özdeyiş var, biliyorsu- nuz. Yukandakı gerçekleri düşünüp, bu bedeli çocuklanmıza ödeteceğimiz aklıma geldikçe ucuz piliç eti yavan değil, yenmez oluyor benim için. Bazı kazammlar için ülkemizin geleceğini tehlikeye atmaya hakkımızın olmadı- ğını sanıyorum. Bu yüzden başta do- ğal gaz olmak üzere en kısa zamanda önerilen tüm önlemleri ivedilikle al- mak ve çölleşmeyi durdurmak zorun- dayız. Çünkü yaşadığımız güzellikleri gelecek kuşaklara devretmek, bırakı- nız uygar olmayı, insan olmanın ve in- san haklanna saygı duymanın ön ko- şuludur. TARHSMA Prof. Berkarda'ya düşen göreveçen aralık-ocak aylannda, İştanbul Jnıversıtesi Devlet Konservatu- van'nda 'ayncalıklf bir öğrencinin >ıllarca kayınlmış ve usulsüz bıçımde sınıf atlatılmış olduğu, medyada ve kamuoyunda yankılanmıştı. Ancak konuya ilışkin herhangı birsoruşturmaaçılmamıştı. Bu belki bir ölçüde anlaşılabilırdi: O sıralarda bu üniversitenin başındabirrektör bulunmuyordu. Birsüresonra Prof. Bülent Berkarda rektör oldu. Ancak aradan geçen üç aya yakın sürede bu doğrultuda yine bir girişımde bulunulmadığıgörüldü. Konu da hemen her gün yeni sansasyonlara kapı açan ülkemizgündeminden düştü. Olayın gelişiminın anımsatılması, bir kez daha dıkkatlere sunulması gerekiyor: Aynı kurumda görev yapmış üç öğretim görevlisi ile benim başına yaptığımız açıklamalarda. öğrenci Serdar Güreş'e yönelen çok sayıda kayırma örneği ile yine onun son sınavındaki usulsüzlükler. belgeler eşliğinde ortaya kondu. Bölüm başkanı Yıldız Kenter'in yaptığı karşı "açıklama'da (!) belgelenen savlara ilişkin tek sözcüklük bir yanıt bulunmuyor, yalnızca 'kahramanbk gösterisi". "Serdar'ı ipe çekme' gibi yakıştırmalarla olay özünden kaydınlmaya çalışılıyordu. Ancak tabii bu 'kabullenme'yi ortaya koyuyordu. Olay ve onun yakışıksızlığı medyada yaygın biçimde işîendi ve kınandı. Ancak medyanın (küçük de olsa) bir kesimi, 'sansasyonel malzeme' yaratma çabası doğrultusunda, konuyu öğretmenleri (özellikle ben) ile söz konusu öğrenci arasındaki birçatışma görünümüne büründürmeyeçahştı. Bu olayın asıl sorumlulannın (Müdür Prof. Ova Sunder, Bölüm Başkanı Prof. Yıldız Kenter ve sınav kurulu üyeleri) çok işine geldi. Medya üretimi bu çarpık görünümün ardına gizknerek eleştiri oklanndan korunmaya çalıştılar. Vurgulamak gerek ki hedefın saptınlması da yakışıksızdır. 'Muhatap' olan kayınlan öğrenci değil, kayıran yönetici-öğretmenlerdir. Bir eğitim usulsüzlüğünü ortaya koyan öğretmenlerini 'vatan haini' ilan etmekten çekinmeyen. konuyu araştıran gazeteciler için "ağız burun kırma' eylemini uygun gören birgencin bu davranışlan kendi kişiliğini yansıtmakla kalır. Ama okullannda böyle bir öğrenci yetiştirmiş olup, bunda biryanlışlık görmeyen, tersine onu 'sırtlamayf görev sayan eğitmenlerin eğitime verilecek hesaplan olması gerekir. Medyanın çarpıtmalannın başka örnekleri de oldu: 'Temiz toplum' kampanyası yürüten birgazete. konuya, yalnızca öğrencinin bakışı (!) açısından ('Birilerini vurabılirim' vb) yer verdi. Her konuda yazma yetisini kendine yakıştıran. ama asıl ününü tüm konularda yan tutma özelliğine borçlu olan bir •gazeteci-yazar', yapılmış açıklamalara ve olayın gerçeklerine hiç yüz venmeyerek 'açıklamalan yapan öğretmenler Y. Kenter'in eline su dökemezler' türü yeni tarafgirliklere irçza attı.(Bununyanıtına sütununda yer vermemekle > ureklilığinı de kanıtlamış oldu!) Bu örnekler, hiç önemsenmeyebilir. Ancak Prof. Kenter'in hiçbiraçıklama taşımayan 'açıklama'sını yayımlayan üç ayn gazete, konuyu yeniden somut gerçeklereyönelten yanıtlanmızı yayımlamayınca, kurtuluşu olayın örtbas edilmesinde bulan sorumlulara yardım eli uzatılmışoldu. Bu durumda konuya yeniden eğilmek işi yine bize kalıyor. Niyet, birilerini "karalamak" mı? Elbette hayır.İlk açıklamalarda da sorumlulann kişisel yaralar almalan amaa güdülmedi. Yalnızca durumun gerçeği ortaya kondu. Böyle olmasaydı. bugün de kendimde gizli tuttuğum, konu üzerine söylenebilecek kimi şeyler, kimi yüzleri fazlasıyla kızartırdı. Oyleyse niye? Bugün, bu ülkede dürüstlüğün, hakça davranışın, ilkeciligın. bunlann karşıtı kavramlara yenik düşmeyeceği inancını hala koruyabilmek için. 'Temız toplum'eleğinden herkesin geçebılmesı geregıne olan inanç yüzünden. Bunlar, bir neden. Oteki de şu: Olayın, kovuşturulmama nedeniyle bir anlamda "ortada kalması'. açıklamalan yapan öğretmenleri desanki 'bir bardak suda fırtına koparan', giderek 'iftira eden' görünümüne düşürebilir. Buda elbette kabullenecek şey değildir. O halde durum gerçeğini yinelemek gerekiyor: Söz konusu öğrencinin, tamamlamış olduğu II. sınıftan IV. sınıfa atlatıldığı sınav, birkaçbakımdan usulsüzdür. (Yersizlik nedeniyle buraya alınması olası olmayan veriler, basın toplantısında açıklanmış ve belgelenmişti.) Aynca öğrencinın önceki bir eğitim yılında 'kaydınıdondurmasr dausuldışıolmuştur. Şimdi açıkhkla belirtelim: Basın toplantısında da burada da ortaya konanlarya geçerlidir, (o durumda soruşturma açılmalı ve onun gereği yapılmalıdır) ya da değildir. (o durumda da açıklamacı olan bizler 'iftiracf konumunda kalınz. O zaman da bölümdeÖ'ğretmenliğıni sürdürmekteolan Güngör Dilmen'in, kurumuna karşı iftira' etmesinin gereği yerine getirilmelidir.) Basın toplanüsında kimi basın üyeleri ve gözlemciler açıklamafann 'suç duyurusu' olduğunu belirtmişlerdi. Işte burada ayru durum bir kez daha ortaya konuyor. Prof. Berkarda dilerse bilgimize ve belgelere başvurur. Dilerse çok benzeryönetmeliklerle eğitim veren Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü Başkanı Prof. özdemjr Nutku'ya, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü Başkanı Doç. Zeliha Berksoy'a ya da söz konusu olaya sahne olan konservatuvann yönetmeliğini yıllar önce orada müdürlük yaparken hazırlatmış olup şimdi Mimar Sinan Üniversitesi'nde görev yapmakta olan Doç. Ergen Korkmaz'a konunun usul yönünü danışabilir. Ama her koşulda. konuya eğüme durumundadır. Bekliyoruz... Ahmet Levendoğlu PENCERE Bombab Paket!.. Evde yazı yazıyorum, kapi çalındı, gittim açtım, bir adam, elınde çiçekler... Birdekâğıt... -Nebu?.. - Imzalayacaksınız!.. Çiçekler bir kutu içinde, kutu çuvallara sarılmış, evde bulunan biri uyardı: -Bombaolmasın!.. - Haydi canım sen de!.. Serde alaturkalık var ya, fiyakayı elden bırakmak işi- me gelmiyor; ama, yüreğime bir kuşku düştü: - Ulan!.. Sakın durup dururken nallan havaya dikme- yelim, adımız Niyazi'ye çıkmasın!... • Devlet halkı uyarıyor: - Sağda solda bir kuşkulu paket gördünüz mü, sakın ilişmeyin, polise haber verin!.. ötede beride bomba patlıyor... Bir arkadaşım anlattı: - Sokakta bir paket gördüm, Denim yürüdüğüm kaldırı- mın üstünde duruyor, baktım ki herkes karşı kaldırıma geçiyor ya da sokağın ortasına doğru bir lamelif çizip sonra yine aynı kaldırıma çıkıyor... - Kimse polise telefon etmiyc mu?.. - Herkesin işi gücü var.. -AllahAllahL. • Namussuz keratalar, insan hayatına kıymayı meslek edindiler, terörün borsası kuruldu; her gün borsa en- dekslerine ve terör katsayısına bakmak görenek oldu... Terör, büyük kentlerde bombalı paketlerleçalışmaya başladı, Tuzla'da ya da Kapalıçarşı'da patlayan bombalı paketleri kim koydu oralara?.. Polis kimini yakalıyor. Peki, ama, bu bombalı paketleri kim üretiyor? Söylen- diğine göre bombanın kimi elektronikmiş, kimi mekanik, kimi uzaktan kumandalı, kimi saatli! Çok gelıştirilmiş ve duyarh bombalar Ortadoğu'da el altından kolayca sağlanabiIlyormuş . • Ne var ki ülkede konuşulan yalnız bombalı paketler değil, arada hükümetin hazırladığı ekonomik paket de var... Bu paket elektronik değil.. Mekanik değil.. Ekonomik bomba!.. Geçmişteki bütün hükümetler zam paketlerini açmış- lardır; emekçi halkın canına okumuşlardır; "istikrarted- birleri" diye herkesin gözünün içine baka baka, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan önlemleri al- mışlardır; doğru dürüst vergi alamadıklarından "dolaylı vergi" sayılan zam yolunu tutmuşlardır; ama, eski pa- ketlerde bomba yoktu... Bu pakette bomba var; çünkü KlT'lerde çalışan binler- ce işçiye de yol veriyor.. Bugüne kadar hiçbir hükümetin "ekonomide istikrar tedbirleri" adını taşıyan zam paketlerinde işçilerin ek- mek kapılarını kapayan kararlar yoktu. • Bu paket patlar... Bilmem ki hükümetin paketi açılmadan öncetelefonu açıp polise haber mi versek?.. Soıt 1 5 yılda, dünyada gerçekleştirilen en büyük yapım*« Kurtuluş Savaşımızın Destanı... Yönetmen : Ziya ÖZTAN Senaıyo : Turgut ÖZAKMAN Mûzik : Muammer SUN Yapım : TRT Rutkay AZİZ... Mustafa Kemal Savaş Dinçel... İsmet Paşa AydaAKSEL...Halide Mahmut CEVHER.. .Fevzi Paşa Tİİ^T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle