23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ŞAYFA CUMHURİYET 26NİSAN1994SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Nereden Nereye... TANJL ERDEM EmekliAmiral 1 2 Eylül döneminde yapılan yasama-yürütme eşgüdüm (koordinasyon) topfantıla- nndan birinde. Org. Kenan Evren, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı rah- metli Turgut Özal'a "Dış borçlar art- ma eğilimi gösteri\ or. Ben borçlanma- dan korkarım. Gerekli olmadıkça borç- lanmayın, ulusun geleceğine ipotek koymayalınT demışti. Özal bu görüşü "Borçlanmadan korkmayın Sn. Devlet Başkanım. Borçlanma iyi bir şeydir. Borç alırsınız, verirsiniz, bir ekonomik hareket dogar. Yeter ki geri ödemeler muntazaman yapılabilsin. Borç almak bir ülkenin itibarını gösterir" şeklinde yanıtlamıştı. Devlet Başkanı ise "Ben zonınlu olmadıkça borçlanma istemi- yonım" di>erek konuyu kapamıştı. O dönemde Türkişe'nin 23 milyar dolar dış. 135 milyar TL ıç borcu var- dı. Borçlann GSMH'ye oranı %41 ci- vannda olup. 1981 \ılı sonunda bütçe açığı sadece %2 idi. 1980 yılında % 107.2 olan enflasyon oranı %36.8'e gerilemiş. ihracat gclirleri %62'lik bir artışla 4.7 milyar dolara yükselmişti. Ödemeler dengesinde anlamh bir iyi- leşme görülmekte. mevcut kapasitele- rin kullanımı sonucu ihracat gelirlen- nin 10 milyar dolara tırmanabileceğini kestirmekte idik. 24Ocak Kararlanve 12 Eylül j önetimi ile ekonomik ve de- mokratik yaşamında özveriye katla- nan Türk halkının önünde bir istikrar ve daha güzel bir ekonomik gelecek umudu filizlenmeye başlamıştı. 24 Ocak Kararlan'nın mimarlannınelin- de durumu düzeltici enstrümanlar ve bu operasy onu askeri bir disiplin için- de uygulama olanaklan vardı. Bugün aradan 12 yıl geçtikten sonra TC, tarihinin en dramatik mali bunalı- mını jaşamaktadır. Dış borçlan top- lam 70 milyar dolara. iç borçlan ise 350-400 trilyon TL'ye tırmanmış. borçlann GSMH'ye oranı %100"ü bulmuşıur. Bülçe açığı %25-30'lar ci- vanndadır. Türkiye bu duruma 1983 yılından günümüze uzanan. özcllikle kamu yö- netimindeki büyük israftan, hesapsız- denetimsiz borçlanmadan. gelir-gider dengesizliğinden. üretici yatınmlar \e- rine verimsiz hizmetlere yönelişten. Hazine birliği bozularak. fonlann keyfi kullanımı'ndan. KHK"laria bazı mes- lek gruplanna ya da makamlara bü- yük ücretler ödeyerek bugün 1 20"ye varan uçurumlann yaratılmasından. ekonomide belirli düzen ve sistemler \e yasal statülerin kurulamayışından. aramızda >aşayan fırsalçı ya da yasa- dışı gruplann ülke ekonomik değerle- rine çıkarları için bilinçli spekülatif saldınlanndan. hatalı politika, strateji ve uygulama yetersizliklerinden gel- miştir. Ankara'ya bakınız: Kuruluşlar ye- niden inşa edilen bina ve tesislerle bu- yümektedirler. Kamu kuruluşlan ko- ruma. güvenlik görevlisi. müstahdem. danışman. uzmanlarla dolup taşmak- tadır. Bunlann bir kısmı cüzi kiralarla lojmanlarda oturuyorlar. Taşıt Kanu- nu'nun varhğına karşın otomobil sal- tanatı her düzeyde yaygındır. Çalışma ortamlannın. lojmanlann lüks döşen- mesi için bütçeden büyük harcamalar vapılmaktadır. L'lusa hizmetle görev- İi. halkın vergileriyle beslenen millet- vekilleri ve üst bürokrasi. ulusun efen- disi durumuna gelmiştir. Etkili baskı grupları ve makamlara ücretlerde özel ayncalıklar sağlanmaktadır. Türk halkı, Lale Devri savurganlığıyla ya- şamak isteyenlen unuttu mu? 1991 yılından beri. Irak'la ilişkilerimiz ne- deniyle yılda en az 3 milyar dolarlık bir ticaret olanağı yitirilmedi mi? Ulusal ekonomi. ulusal para bazı kesimlerce dışlanmadı mı? Ekonomik bunalım içindeki ülkemizin Somali'de. Bosna"- da işi nedir? Bir bölge gücü olma iddi- asıyla dış ülkelere sağladığımız mali desteğin miktan nedir? Güneydoğu'- da bölücü terörle yoğun mücadele ve- rcn güvenlik güçlerimizin bütçeyi aşan harcamalan için yurttaşlanmızdan za- manında. hesaplanmış ek özveri iste- ğinde bulunuldu mu? Nihai tahlilde tüm bu oluşumlann bir karabasana dönüşmesinde Tür- kiye'yi yöneten siyasal lider ve kadro- ların, üst kademe bürokratlann kevfı ve sorumsuz tutumlannın. yetersizlik- lerinin. aymazlıklannın. çıkar gruplan ile ilişkilerinin. hatalı ya da gecikmiş karar ve eksik uygulamalannın rolü büyüktür. Bu durumun ulusal güv enliğimizi de etkilemesi kaçınılmazdır. İçerde orta sınıfın çökmesi. işsizliğin yaygınlaş- ması, ücret uçurumlannın yarattığı dengesizlikler. mafyavari örgütlenme- nin devleün etkinliğini zayıflatması ve olası ekonomik durgunluk: ulusal güç unsurlannı.birliğimizi \e asayiş duru- munu olumsuz etkileyebilecektir. Dı- şardan sorunlarımıza müdahale edici baskılann yoğunlaşması beklenebilir. Türki>e'yi vönetenlerdemokratik reji- min gerekleri içinde önlemlerin mey- dana getirebileceği sosyal \e politik bunahmlann zararlannı en aza indir- menin çözümlerini de geliştirmelidir- ler. Ekonomi ve mali\esi güçlü olma- yan bir ülkenin askeri gücü de etkile- necektir. Ama büyük Atatürkün de- diği gibi özgürlük ve bağımsızlığımızın güvencesi olan ordumuz her koşulda gücünü korumah ve ulusal savunmayı etkinlikle sağlamalıdır. Bu önemli bir saptamadır. Hükümetinbu ekonomik ve parasal bunalımı aşmada aldığı önlemlerin sü- rekli geliştirilmeleri gerekmektedir. Kanımızca bunalımın temel nedeni olan döviz kurundaki önlenemeyen yükselişlerin yapa> olduğunu. ister çı- kar sağlama. ister ekonomiyi çökert- me amacıyla olsun, oluşturulan bir sis- temin denetiminde tüm dengeleri boz- duğunu düşünüyoruz. Devlet bu kısır döngü>ü meydana getirenleri sapla- mali ve cezalandırmalıdır. İkinci önemli husus ülkemizin top- yekûn ulusal bir tutumluluk (tasarruf) dönemine girme gereksinimidir. Başta hükümet üyeleri. milletvekilleri. tüm sivil ve asker üst düzey devlet görevli- leri hizmetlerini en tutumlu ve verimli şekilde icra etmeli, örgütlerini toparla- malı, devlet olanaklannı savurganca kullanma alışkanhklannı terk etmeli. hayatlannı sade bir vatandaş gibi ge- çirmenin erdemine erişmelidirler. Ekonominin kurallanna uygun, işlet- melerinin düzenli işlerliğini bozmadan varhklı kesimlerden ve büyük çapta spekülatif kazanç sağlayan rant sahip- lerinden -küçük tasarruflar hariç- da- ha makul ve etkili destek sağlanması istenebilir. Sıkıntıyı sadece orta şınıf ve yoksul halk yüklenmemelidir. Özveri. siyasilerden başlayacak, bürokrasi do- ruklannda ve varhklı kesimlerde cid- diyetle sürdürülecektır. Bu sağlana- mazsa ulusal tasarruf için kimseyi inandıramazsınız. Unutmayalım. ulusal güvenliği zaa- fa uğramış ve kaosa yönelen bir Tür- kiye'de ulusun bekası tehdit altına gi- rerse. gözbebeğimiz demokratik rejim dahil. tüm yaşam biçimimiz köklü de- ğişimlere uğrayabilir. Atatürk'ün kur- duğu Türkiye Cumhuriyeti'nin 70 yıllık bir banş dönemi sürecinde bu duruma düşürülmesi çok hazindir. Ama umutsuzluğa da yer yoktur. TARTIŞMA Köy Enstitüleri ve vasatlık yazısı Nisanl994 tarihlibir gazetenin "Modern Zamanlar" köşesindeSayın Hadi Uluengin'in "Köy Enstitüleri ve Vasatlık" adlı yazısını üzülerek şaşarak okudum. Birçok okur gibi tepkimi belirtmek istiyorum. Sayın yazar, adı geçen yazıda Köy Enstitüleri'ni "Tek parti diktatörlüğünün cahillik \e ceberrutluk okullan". "Tarihimizdeki totaliter uygulamanın en kara ömekleri". "Zorbalık anıtı". "Halk, enstitülerden nefret etmiştir. Başbelasısaymıştır". "Gericidir". "Mürekkep yalamış cahil üretmiştir". "Ne halk, ne de aydınolan vasat ordosu yaratnuştır" gibi gerçekleilgiliolmayan. Köy Enstitüleri ile ilgilı haksız bir karalamaya girmiştir. Bugün eğitim tarihimizdeki yerini almış olan Köy Enstitüleri üstüne yüzlerce yapıt yazılmış. üniversite tezi olmuş. UNESCOtarafından geri kalmış ülkelere eğitim modeli olarak önerilmiştir. 54 yıl sonra Köy Enstitüleri'nin kullandığı eğitim ilkeleri bugün de uygar dünyanın vardığı çağdaş eğitim ilkeleridir. Yönetime katılma. öğrenciyi harcamadan yeteneği doğrultusunda yetiştirme. çevreye açılma, üreterek öğrenme, sanat eğitimine ağırlık verme. karma ve laik eğitim, eleştiri. özgür okuma. dayaksız, korkusuz bir eğitim ilkelerinin hangisi bugün de geçerli eğitim ilkeleri değildir? Ya da bugün hangi eğitim kurumumuzda bu ilkeler tam uygulanabiliyor? İlericilik, teknolojik yenilik adına Köy Enstitüleri'ni karalamak gerçekleri ters yüz etmektir. Köy Enstitüleri belki yokluk yoksulluk içinde devlete fazla yük olmadan kuruldu, ama dönemine görc en ileri kuruluşlardı. en ileri teknolojiyi kullandılar. Eğer bilgiyasayar o zaman olsaydı. enstitülerde bilgisayar da kullanılırdı. Ya da Köy Enstitüleri kapatılmayıp geliştirilseydi, her türlü yeniliği teknolojiyi kullanırlardı. Uzun incelemelerden. Eğıtmen Kurslan ve Köy Öğretmen Okullan denemelerinden sonra 17Nisan 1940 tarih 3803 sayılı yasayla kurulan Köy Enstitüleri. "Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını jetiştinmek". "Köy topiumunun ekonomik >e kültürel yaşamına modenleştirici değişmeler getirme" (Madde 10)amacınıtaşımıştır. Bu amaç da bü> ük ölçüdc gerçeklcşmiştir. Kısa sürede 21 Köy Enstitüsü'nde 18 bin öğretmen, 600 sağlıkçı. 9 bin eğjtmen yetişmiş. 600 yapı. 7 bin köy ilkokulu yapılmıştır. Fakir Ba> kurt, Nİehmet Başaran. Mahmut Makal. Talip Apaydın gibi onlarca yüzakımız sanatçı yetişmiştir. Köy Enstitüleri ve onlann yerlerinde süren öğretmen okullannı bitirenlerinçoğu gittikleri her yere ışık saçmışlardır. yüz binlerce özgür insan yetiştirmişlerdir. Enstitüleri bitirenlerin çoğu. yazann dediği gibi 'Sasaflık ve sıradanlık kahvesinde pineklememiştir." Parlamentoda, üniversitclcrimizde, yazın yaşamımızda onurla yer almışlardır. Elbettegünümüz Türkiyesi'nde. bu teknolojik gelişmede enstitülerin aynısını kurmayı kimse ileri sürmüyor. Ama onun çağdaş eğitim ilkelerinden bugün de yararlanmaliNiz. Bugün üniversitelerde dahil eğitimimizin durumu ortada değil mi? Hele yazann sözünü ettiği İmam-Haıip Liselerinde çağdaş, ilen bir eğitim mi \apılıyor? Solu karalamak için Köy Enstitüleri'ni araçyapmaya. gerçekleri ters v üz etmey e gerek yoktu. Niyet Köy Enstitüleri'ni değerlendirmek. bugünkü eğitim sistemimızle karşılaştırmak mı yoksa kavramlan. kafalan kanştınp sömürünün sürmesini. gcrçcklcriıı gizlcnmesini istemek mi? Herhalde y azann yaptığı ikincisi. Ben bu tepkilerimi yazarken sayın \ azann Türkiye'de değil. Brüksel'de oturduğunu öğrendim. Bedri Rahmi Eyiıboğlu'nun şıin ne güzel yakışıyor: Sakal-Makal Yahut Aferin oğlum Ahmet Buyoldadevamet Herifçioğlu Sen-Mişel'de koyuvermişsakalı Neylesin Bizim Köy'ü. niısin Mahmut Makalı Esmeri. sanşını. kumralı. kuzgunu. karası Cebindedört dilberin telefon numarası Bir elinde telefon bir elinde kesesi Uyyy! Yesun oni nenesi Yesunoninenesi!.. Mustafa Gazalcı Eğit-Der Genel Başkanı PENCERE Sultan Süleyman'dan Bill Clinton'a...Kendimızi kendı ellerimizle nasıl rezil ettik, anlamak ola- naksız; değer yargılarımızdakı kırlı tirfillenme. salkım sa- çak ortaya dökülüyor. iyi ya da kötü bir Cumhurbaşkanı veya Başbakan seçiyoruz, sonra değerine endaze bıçmek için ABD Başkanı ile görüşmesını gözlüyoruz. önce bir kaygı yayılıyor: - Beyaz Saray kabul edecek mı?.. -Billgörüşecekmi?.. Ardından bir soru: - Kaç dakika görüşecek?.. Medyamız bu sorularla donanmış bir utanç duvarı gibi günlerce yüz kızartıyor: sonra göruşme başladı mı. herkes elinde saat, olimpiyatlarda koşu ızleyen hakem gıbı sanıye- leri sayıyor. heyecan doruğa çıkıyor... -Kaç dakika oldu... Görüşmesüresı programagöre 15 dakika olarak mısap- tandı?.. 15'ten sonrakı her dakika. bizim devlet ya da hükü- met başkanımız ıçın iç politika tezgâhında pazarlanıyor. ABD Başkanı ne demiş, ne yapmış, bızımkının koluna mı dokunmuş, yanağını mı sıkmış?.. Bizıyönetecekkışınındeğerını, bir yabancı devlet başka- nının ıltifatmdatartıyoruz. • Tansu Çiller'ı de Başbakan olduktan sonra Amerikan kantarında tartmaya yöneldık: ancak son ABD gezısınde, Başbakan. Clinton la baş başa görüşunce bir soru ortaya çıktı: -Nekonuştular?.. Tansu Hanım ağzınafermuar çekmiş, susuyor, ABD Baş- kanı Clinton'laaralarında geçen konuşmalar bir sır. Başba- kan bunları nemen bir kâğıda dökup devletın yetkili kişile- riyle paylaşmaya yanaşmıyor, soru işaretlerinin çengelleri kıvrılıyor: - Acabasattı mı?.. - Neyı?.. -Sözgelımi Kıbns'ı?.. - Yokcanım... Tam bu ortamda Bıll Clinton. Yunan Başbakanı Papand- reu'yadıyesıymış kı: - Tansu. Kıbns konusunda bana söz verdi... Dış politika bu: neyı alıp neyi veriyorsun?.. "Kıbns bizim canımız. feda olsun kanımız" dıyen Ummet-ı Muhammet bırdenbıre ayaklanmaz mı!.. Tansu Hanım bu kez mızıldanıyormuş: "- Bana vatanhaını demeyegetmyorlar..." Öyledır, hem bir anda göklere çıkarırlar hem yerin dibine gömerler. • Biz Kanuni Sultan Süleyman ın ünlu mektubunda Fran- sa Kralı Françesko yu nasıl aşağıladığını tarihte okuyup sevinıriz: günümüzde ABD Başkanı'nı Osmanlı padışahı- nın yerıne koyup Başbakanımıza ıltıfatını gözlerız... Bir yandan Adnyatik'ten Çın Seddı'ne kadar Türk dün- yas/"nın lıderlığıne kendimızi oturturuz; "super devlet" olmaya heveslenirız: öte yandan Amerıka'nın kapısında el uğuşturmayı rahatça ıçımıze sındırınz. Cumhuriyet devrimıyle bir ruh dengesıne kavuşacağımı- zı sanmıştık.. Osmanlı hortladıkça. bozulduk... Değer yargılarımız çürüdü, tirfillendi, lif lif ortaya dökül- dü... insanların ve devletlerin eşıtlığıne yönelık bir dünyanın değerlerını savunacağımıza, bolgede süper güç, Orta Asya'da lider olmaya kalkışıp oküze ozenen kurbağa gibi şişınırsek. ruhsal dengemiz elbette bozulur. Son 1 S yılda, dünyada gerçekleştirilen en büyük yapım Kurtuluş Savaşımızın Destanı^. TÜKKİrt -•«**•' Bizimııoi* Yönetmen : Ziya ÖZTAN Senaryo : Turgut ÖZAKMAN Mûzik : Muammer SUN Yapım : TRT Rutkay AZİZ... Mustafa Kemal Savaş Dinçel... İsmet Paşa AydaAKSEL...Halide Mahmut CEVHER.. .Fevzi Paşa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle