Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CumhuriyeC70. V I 3 A Y I 2 S 0 3 3 S . A N A T K Ü L T Ü R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 21 NİSAN 1994 PERŞEMBE
Çot iyi eğitim görmelerine karşın, kendine güvenemeyen ya da yaşam karşısmda dik duramayan insanlar da başanlı olabilirler mi?
BaşannınbilimselliğitarüşılıyorHafce- Merkezi- Başannın bilimi
var mıar? "Ulaşmak istediklerimi-
ze, düşûıcemizin kuvveti ölçüsünde
yaklaşeız"... "Bir Garip Sır" ki-
tabırun /azan Earl NightingaJe'e ait
bu sözkr. Kişilerin toplum içinde
edindikeri yerîerin, onlann düşünce
yapılanıı ortaya koyduğunu belir-
ten Nigltingale'e göre, yükseköğre-
nim sviecini tamamlamış kişilerin
bu sözlein altında arayacağı anlam,
onlan. rüyük ve belki de umutsuz
başanlı olma hayallerinin ardına
düşüreaktir.
Kendine güvenmenin önemi
lspan\ol-Amerikan Savaşı sı-
rasında vayımlanan ve kahramanhk
ya da bajan üzerine dersler vermeyi
amaçlayan bir diğer kitap, Elbert
Hubbard tarafından yaalan "A
Message To Garcia" (Garcia'ya
Mesaj)id.. "Genç insanın ihtiyacı
olan, kitaplardan öğrenmek v a da çe-
şitü konularda bilgilerie donatümak-
tan çok, dimdik bir omurgaya sahip
olmaktır* diyen Hubbard. burada
dikkate alınması gereken en önemJi
unsur için "Kendine güven *e yaptmm
gücünün bir noktada toplanarak ol-
guyu yaratmakta kullanılmasıdır"
şeklindeki ifadesi ile olaylara. dü-
şünmekten çok. fiili olarak müda-
hale etme taraftan olduğunu ortaya
koyuyor.
Yeni bir işe başlayan kişilerin ço-
ğunluğu, belirli bir süre için bile olsa
yönlendirici veya işe karşı istekliliği
arttma bir konuşmacıyla. bir 'eğit-
men'le karşılaşırlar.
1970'lerin başında "işe güdümJe-
yici" kitaplardan kasetlere geçiş ya-
şandı. 1980'lerde ise. arük insanlar
işlerine gelirken bu tür bantlan din-
lemekten çok, televizyonda yayı-
mlanan yanm saatlik "motivasyon
programları"nı izlemeye başladılar.
Başarı konusundaki
çaresizlik
İngiltere'de yayımına başlanan
bu tür bir programı yürütmekle gö-
revli vetkililerden binnin "Göreve
getirildiğimde, uzun bir siireç için
kolruğumda kalacağımı anJarnıştım.
Çünkü daha ilk gün, vanımda çalışan
arkadaşlardan birinin yanıma gele-
rek seslendirdiği, 'Bir işte başanlı
olanlar var ise kaybedenler de ol-
mak zorunda değil midir" sorusu ile
karşdaşmıştıni" şeklindeki sözlen.
insanlann başan konusundaki çare-
sizliklerini ve aracı yardım unsurla-
nna olan ihtiyaçlannı açıkça ortaya
koyuyor.
Güdülenme kültüriinün berabe-
rinde getirdiği yaşama sevincini
arttırma programlan, destek grup-
lan. hayata ilişkin sorunlan çözme-
ye yönelik programlann tümü, aslı-
nda, katı yargılan olmayan ve kül-
türel altyapı eksikliğini gizleyeme-
yen bir sosyal olgu olarak karşımıza
çıkıyor.
David Mc Clelland, 1960'larda. David Mc Clelland'ın bugünkii hali.
Kişilerin hayata daha olumlu
bakmak kanah ile işinde ve bulun-
duğu çevrede başanlı olabilme
oranını yükseltmeye yönelik öneri-
leri ile gelen yapımcılar. bu kişilere
"büyülü sırlar" vaat ediyorlar.
Özellikle, Kaliforniya. Teksas ve
Florida gibi olağanüstü hızlı bir bi-
çimde gelişen bölgelerdeki insan-
lann "büyülü sırlar"ın ardında bul-
duklan; işinde başanlı olma, ev
yapımı piskolojik tedavi seanslan.
yemek rejimleri, beden hareketleri
programlanmn yardımı ile kendile-
rini yeniden yaratmaya ve daha \o-
ğun isteklerle işe güdümlenmeye ça-
balıvorlar.
"Başannın bilimi" diye
bir şey...
Arthur Miller'ın "Death of a Sa-
lesman" (Bir Tüccann Ölümü) adlı
kitabında.aynı üni\ersıtedeokuyan
iki arkadaşın farklı gelişmeleri anla-
tılırken ortaya çıkan klasik tablo
hepaynı:
Yoğun bir biçimde, günlerini ders
çalışarak geçiren Bernard, okulun
nsanoğlu, yaşamı
öğrenebilmek,
yaşamda başanlı
sayılabilmek için akla
gelen her eğitim ve
öğrenme türünü
denemiştir. Gene de,
eğitim ve bilimsellik ile
başan arasında bir
"doğru orantı" olup
olmadığı netlik
kazanabilmiş değildir.
diğer öğrencılerinin ala> konusu ol-
maktadır. Arkadaşı Biffise. olduk-
ça ilgi çeken vücut yapısı ve gırişken
karakterinin ona sağladığı kolavlı-
klann sonucu olarak, okul çevresın-
de tanınan ve kabul edilen bir kişilik
sergilemekte.
Oğlunun daha başanlı ola-
cagını düşünür
Biffin babası Willy, oğlunun ile-
riki yaşamında Bernard'dan çok
daha başanlı olacağmı ve işinde
önemli yerlerc geleceğini düşün-
mektedir. Faziası ile ders çalışmak
ya da yüksek notlar almak hangi an-
lamda başan olgusuna sürukler ın-
sanı?
Aradan birkaç yıl geçmiştir. Ber-
nard. BifTten daha önemli görevler
üstlenmiş ve "başanlı" olmuştur.
Birişgörüşmesinegıtıiği sırada Ber-
nard ile karşılaşan VV'ıIlv sorar: "Be-
nim oğlum Biff ncdcn başanlı olama-
dr'
Ders çalışmaya zorlayan ai-
lesi yoktu
Yoğun işleri dolavısı ile kısıtlı
zamana sahip olan Bernard. değerli
vaktinden çalarak Wıll> "e cevap ve-
rir: "Çünkü, BifTin kendisini ders
çalışmaya zorlayan bir ailesi olmadı
hiçbir zaman." VViIK'nın havata \e
güdümlenmeye. Bernard'ın ise
okulda verilen bilgi vc notlara san-
Iması arasındaki fark nerede?
İşte şurada: VVilK (Miller),
Amerikan üst tabakasını temsil
eden insan lopluluğunun arasına
katılmayı başarmıştır! Eğer Bernard
gibi yükseköğrenimini tamamlamış
insanlar bugün, ülkenin kaderinı el-
lerinde tutuyorlarsa. V\ill\ Loman'-
ın "Güdümlenme, öğrenmeden daha
önemlidir" sa vı oldukça demokratik
ve cesur bir görünüme bürünüyor.
Özellikle de. Bernard gıbilerin ipleri
cllerinde tuttuğu günlerde. işçi
sınıfının ve fakir kcsimin ağır şartlar
altında hayatını sürdürdüğü göz
önüne alınırsa... "Başan psikolojisi"
araştırması basıt bir olgu olmamak-
la beraber. 'Dr.' ve 'Prof. gibi un-
vanlann buradaki yerinın önemi ve
insanlann üzerindekı etkisi derin in-
celemeler gerektirmemekte.
Ekonomik başan ve güdümlen-
me arasındaki ilışkivi derinlcmesine
araştıranlardan bın de şu anda Bos-
lon Ünıversıtesı'nde öğretmenlik
vapan psikolog David C. MeClel-
İand.
Kişilerin kendilerini nasıl gü-
dümleyeceklerine ve başanlı olacak-
lanna ilışkın program ve yayınlara
kesın tavırla karşı çıkan McClel-
land'ın. "Düşünce gücümüz ölçüsün-
de başanlı oluruz" olgusundan hare-
ket ederek sürdürüyor araştırmala-
rını.
1953 yılında yayımladığı "Ulaşı-
lacak Motıf' adlı kıtabında yer alan
ve "Amaca ulaşma" yolunda atıla-
cak adımlara yönelik özümleme,
sovutlama ve ölçüm teknikleri.
araştırmalannın temel öğelerini
oluşturuvor. Araştırmalar sırasında
bazı deneklere. zeka ve liderlik ka-
pasıtelerini belirleyıci testler uygu-
İavarak puanlar veren Clelland,
ulaşma güdüsünün motiflen olarak
adlandırdığı ve yukanda da değini-
len öğelerin bu testier sonucunda
alınan bılgılerdoğrultusundagerçek
hayata uyum ve yaptınm gücünü de
saptadığını ıleri sürüvor.
Muğla'ya
halıpazan
kuruldu
MUĞLA(AA)- Muğla'ya
bağlı Yeşilyurt kasabasında
belediye başkanlığı, turizm il
müdürlüğü ve seyahat
acentelerinin işbirliğiyle ipek
dokuma, el sanatlan ve
halıcılık ürünleriyleçeşitli
turistik eşyalann sergilenerek
satışa sunulduğu birpazar
oluşturuldu.
Kasabadaki asırlık çınar
iğaçlannın alünda doğal
v
drtamda kurulan pazan. sah
ve carşamba günleri hariç,
haftanın 5 günü. günde 15 ile
20 otobüsle yabancı turistler
ziyaret ediyor.
Sergide. Devlet Bakanlığı'run
desteğiyle Yeşilyurt'ta açılan
el sanatlan kurslanyla ipek
dokuma tezgahlannda
üretilen çeşitli giysiler, kravat,
heybe, çanta ve benzeri
ürünlerle el dokuması yerel
motifler bulunuyor.
Turistlerin yoğun ilgisini
çeken bu ürünler. döviz
İcarşıbğı saülıyor.
Yeşilyurt Belediye Başkanı
Mehnıet Güner, seyahat
acenteleriyle yapılan işbirliği
ile turlann 4 mayıs tarihine
kadar süreceğini, bu tarihten
sonra da kasabaya yabancı
turistlerin getirilmesine devam
edileceğini bildirdi.
Öte yandan, Avusturya
Emekliler Federasyonu
üyelerinden oluşan ve 3"üncü
yaş grubu turizmi diye
adiandınlan turizm
hareketiyle turizm sezonu
sonuna kadar Muğla'ya 15
bin turistin geleceği bildirildi.
Dalaman Havaalanı yoluyla
yöreye gelecek bu turistlerin,
Marmaris'teki tesislerde
konaklayacağı belirtildi.
Bursa'da
uçurtma
•^A .-**
şenliği
BURSA(Cumhuriyet)-
Bursa'da 24 nisan pazar günü
uçurtma şenliği yapılacak.
Radyoaktif Çocuk Kulübü
tarafından organize edilen
şenlik DSÎ'nin Demirtaş'taki
çim kayağı tesislerinde
gerçekleştirilecek.
Radyoaktiften yapılan
açıklamaya göre şenlik
çerçevesinde uçurtma
yanşmasının yanı sıra amatör
müzik gruplanrun konserleri,
bayanlann el sanatlan sergisi ve
çocuk giysilerinin sunulacağı bir
de defıle gerçekleştirilecek.
24 nisan pazar günü saat
12.00'den itibaren başlayacak
olan uçurtma şenliği sırasında
çeşitli fırmalar pikniğe gelecek
ailelere hizmet standlan da
açacaklar.
Isınsın diyeçocuklar
Doğu Karadeniz'de, Rize'nin Elevit Yaylası... Yaylada bir Karadeniz kadını; serin yayla
ilkbahannda çocuğunu se>indirmeye oturmuş. Oturmuş da, örgüsüne ko> ulmuş. Dünyada,
çevresinde neler olup bittiğinin a> rımında bile değil. Hem, olsa ne çıkar ki? \ azgısı doğuştan
v azılmış Karadeniz kadını: ev iv le tariası arasında koşuştururken bir de dünv anın gidişini
değiştirecek değil v a! Esintiye aldırmaksızın. vermiş kendini evinin gölgesine öriiv or da
öfmor... Onun akİı fikri. giderek küçüiecek yumak ile giderek şekillenip büv üv ccek hırka
arasında gidip geliyor. Hırka giy ilebilir hale geldiğinde. çocuğunun hem M?V incceğini hem de
sırtının ısınacağını düşünüyor. Bu düşünce, kendisinin de içini ısıtıverivor. Yüzünde bir
seveeengülümsemebeliriyor.(Fotoğraf: EDİBE BL'ĞRA)
Güneş
altında
çalışanda
kanser riski
EDİRNE(AA)-Trakya
Ünıversitesi Plastik Cerrahi
Anabilim Dalı Başkanı
Yardımcısı Doe. Dr. RagıpOnat,
güneş altında çalışanlann. ışığın
dik olarak geldiği saatlerde cılt
kanserine yakalanma riskiyle karşı
karşıva kaldıklannı belirterek
çiftçilen uyardı.
Onat, Trakya Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi'nde 1993
yılında kurulan plastik cerrahi
bölümünde bugüne kadar yapılan
37operasyonun I8'inıncilt
kanseri hastalığı iie ılgilı olduğunu.
bu 18hastadan 15'inidetarlada
çalışanlann oluşturduğunu
kaydettı.
Açık tenli kişilerin cilt kanserine
\akalanmaihtimalinin diğer
insanlara göre daha yüksek
olduğunu vurgulayan Onat. şöyle
konuştu.
-Güneşteki ultrati> ole ışınları cilt
kanserine neden oluvor. Özellikle
güneş ışıklarının dik olarak geldiği
11.00-15.00saatleri arasında
mecburivet olmadığı hallerde güneş
altında kalınmamalı. Bu saatlerde
güneş altında kalındığı dunımlarda,
\ ücudun güneş gören >erleri şapka.
eşarp \e gi> silerie kapatılmalıdır."
Kendılerine başvuranlarda en sık
olarak epidermoıd ve bazal hücreli
cilt kanserlerinin görüldüğünü
belırten Onat. şöyle dedi:
"Epidermoid ivi hu\lu ouna> an,
cerrahi müdahaleolsa bile yüzde
100 iyileşme kaydedilmesi zor ve
hızla vücuda yayılan bir tür.
İlerlemiş hallerde lenfatik
düğümlere yerleşip insanm ölümüne
neden olabilir."
Kuş uzmanlanmayıstaKapadokya'da buluşacak
ASUMAN A B A a O Ğ L U
İZMİR- Türkiye'nin de onayladı-
ğı uluslararası Ramsar Sözleşmesi
ile hemen hepsi kuruma ve çevre kir-
liliği sorunuyla karşı karşıya olan
sulak alanlann korunmasına yöne-
lik önemli bir adım atılmış oldu.
Çevre Bakanlığı, Ramsar Sözleşme-
si çerçevesinde sulak alanlann yöne-
timi ve korunmasında uluslararası
işbirliği sağlama amacına yönelik
olarak. sözleşmeye taraf ülkelerden
300 kuş uzmanını mayıs ayında Ka-
padokya'da bir araya getiriyor.
Çevreciler, Türkiye'deki bütün su-
lak alanlann doğal yapısının DSİ'-
nin geliştirdiği projeler nedeniyle
bozulduğunu vurgulayarak sözleş-
menin bu soruna çözüm getirmesini
umduklannı söylediler.
Dünyada su kuşlan vaşam alanı-
nı korumaya yönelik ılk hükümetler
arası sözleşme oian Ramsar. 1975
yıhnda yedi ülkenin onaylamasıyla
yürürlüğe girdi. 1993 yılı sonunda
sözleşmeyi onaylayan ülke sayısı
80'eulaştı.
Avrupa'da Arnavutluk ile birlikte
sözleşmeyi onaylamayan tek ülke
durumunda kalan Türkiye. Aralık
1993'te Ramsar Sözleşmesi'ne taraf
olarak önemli bir eksikliği giderdi.
Türkiye'nin Ramsar Sözleşmesi'-
ne taraf olmakla gerçekleştirmeyi
taahhüt ettiği çalışmalardan bazılan
şöyle:
"Sürdürülebilir kalkınma prensip-
leri içerisinde sulak alanlarını koru-
mak, bu yönde ulusal politikalar ge-
liştirmek, koruma prensiplerini ulu-
sal mevzuata dahil etmek. bu alanla-
nn sunduğu ekonomik ve doğal kay-
naklann akılcı kullanımını sağla-
mak, etkin ve sürekli koruma statüle-
ri vermek, gerekli hallerde bozulmuş
sulak alanları yeniden oluşturmak ve
sulak alanlar konusunda bilinç düze-
yini arttıracak eğitim programlan
düzenlemek. "
Çevre Bakanlığı'nın öncülüğünde
resmi ve gönüllü kuruluşlar ile üni-
versite temsilcilerinin katılımıyla
1991 ve 1992 yıllannda gerçekleştiri-
len toplantılar sonucunda, Tür-
kiye'de uluslararası öneme sahip 61
sulak alanın en değerlileri arasında
olan Göksu Deltası (Silifke). Şul-
tansazlığı (Kayseri). Burdur Gölü,
Manyas Gölü (Balıkesir) ve Seyfe
Gölü (Kirşehir), Türkıye'nin ilk
c\^/ evre Bakanlığı yetkilileri toplantının,
Korumakla yükümlü olduğumuz sulak
alanlanmızın uluslararası düzeyde
tanıtılmasına ve ülke turizmine önemli yarar
sağlayacağını söylediler.
Ramsar alanlan olarak belirlendı-
ler.
Bu arada Çevre Bakanlığı. Ram-
sar Sözleşmesi'ne taraf ülkelerden
yaklaşık 300 kuş uzmanını 30 Ma-
yıs-2 Haziran 1994 tarihlerinde Ka-
padokya'da bir araya getirivor.
Çevre Bakanlığı yetkilileri. "25Ö'yi
aşkın sula kalan ile BDT'detı sonra
Avrupa ve Ortadoğu'nun en zengin
kuş cennetine sahip ülke sıfatı ile"
gerçekleştirilecek bu toplantının.
korumakla yükümlü olduğumuz
sulak alanlanmızın uluslararası dü-
zeyde tanıtılmasına ve ülke turizmi-
ne önemli yarar sağlayacağını sö.v le-
diler. Bakanlık yetkilileri."Bu ulus-
lararası toplantıda, Türkiye'nin yak-
laşık 250 sulak alanında uyguianabi-
lecek yönetim ilkeleri. kabul edilen
Ramsar Sözleşmesi'nin iç mev-
zuatımızda uvgulanabilmesine yöne-
lik düzenlemeler ortav a koııacaktır"
dediler.
Sözleşmenin onavlanmasından
büyük bir memnuniyet duyduklun-
nı belırten Doğal Havatı Koruma
Derneği Kuş ve Sulak Alanlar Bölü-
mü Koordinatörü Murat Yarar, et-
kin korumadan çok uzak durumda
bulunan sulak alanlanmızın acilen
koruma önlemleri getirecek geniş
kapsamlı bir mevzuata gerek duv-
duğunu söyledi. Bunun. Ramsar
Sözleşmesi'ne işlerlik kazandınl-
ması ve ilgili mevzuatın bu sözleşme
uyannca yeniden düzenlenmesi ile
mümkün olabileceğini vurgulayan
Murat Yarar. sulak alanlann şu an-
daki sorunlanna ilişkin şu bilgileri
verdi:
"Bugün. Türkiye'de irili-ufaklı ne-
redeyse büriin suİak alanlann doğal
yapısı, DSİ'nin geliştirdiği projeler
sonucu bozulmuş veva bozulmakta-
dır. Bu projelerin şekilleri farklıdır,
ama hepsi sonuçta doğal dengeye za-
rar >erir; doğrudan kurutma (Sejfe),
doğrudan su alımı (Bevşehir), doğal
gölleri su deposu olarak kullanma
(Işıklı. Mamıara). sulak alana gelen
suyu barajlarla kesme (Ereğli, Hota-
mış). sulak alan çevresindeki batak-
lıklann ıslahı (Menderes. Kızılır-
mak) \e benzerleri. Sonucta ülkemi-
zin en büyük vatırımcı kuruluşu
DSİ'nin polirikası. bazen otumsuz et-
kileri önlemek için bazı çalışmalar
vapılsa da, sulak alan korumacıltğı
ile çatışmaktadır. Bu kurum da dev-
letin tarım politikalarının uvgulayıcı-
sıdır. Bu çelişkilerin nedeni. bırakın
sulak alan kullanma politikasım, tıı-
tarlı bir tarım politikamızın olmama-
sı, bazı koruma etkinlikleri ve statii-
lerine rağmen sulak alan korumacılı-
ğı anlayışının henüz gelişmemiş ol-
masıdır. Ayrıca bugüne dek vapılan
çaltşmalar hep alan bazında obnuş,
bazı kurumlar bir alandaki bozul-
mavla uğraşırken, diğer alanlarda
benzeri tahripkâr etkinlikler süregel-
miştir."
Manyas Gölü'nde kirlilik sorunu-
nun sürdüğünü. Şeyfe Gölü'nde ise
trilvonluk bir DSİ projesi ile. ekolo-
jik dengeyi veniden sağlama adı al-
tında binlerce hektar sulak alanın
kurutularak şekerpancan tarlasına
çevrilmesinin amaçlandığını vurgu-
lavan Yarar. "Göksu Deltası'nda
özellikle tarımsal kirlilik ve sonu gel-
mcven ikinci konut vapılaşması, böl-
genin ekolojik değerlerini tehdit et-
mektedir" dedi. Diğer yandan Ulu-
bat Gölü, Eber ve Akşehir gölleri,
Karamık Sazlıklan, Kızılınnak
Deltası Balık Gölleri, Tuz Gölü,
Güllük Sazlıkları gibi alanlann kir-
liliğin ağır tehdidi altında bulundu-
ğunu kaydeden Yarar. Doğu Ana-
dolu'daki sulak alanlann da bu tah-
ribattan payını aldığını söyledi. Ya-
rar, Hakkâri Yüksekova'da 28 bin
hektarlık sulak alanın. birkaç yıl içe-
risinde, kurutma ve aşın yapılaşma
sonucunda neredeyse tamamen yok
olduğunu sözlerine ekledi.