Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 NİSAN1994PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTÜR
Orhan VeFden 1994'e seslenisKONUR ERTOP
Yeni ozan, yenilik ozanı Or-
han Veli 80 yaşında. 1950'de 36
yaşındayken yitirdiğimiz ozan,
günümüzde taze şiiriyle
canlıbğını sürdürürken bir dizi
düzyaasıyla da 1994 Türki-
yesi'ne uyanlar gönderiyor.
Bu yazılar 1947-1950 yıllan-
na aittir ve demokrasiye geçiş
dönemimizin sancılannı yansıt-
maktadır. Söz ettiği sorunlann
günümüzde de karştmızda bu-
lunması ise acıdır.
Yazılar Hür ve Zincirli Hür-
riyet gazeteleriyle Yaprak 'ta
çıkmıştır. Birkaç yazı, ozanın
ölûmünden hemen sonra çeşitli
yerlerde yayımlanmıştır.
Bu yazılann yönelttiği eleşti-
riler, demokrasinin yanlış anla-
şılması ve uygulanmasma. dev-
rimlerden verilen ödünler, din
sömürüsü, gericilik, tutuculu-
ğadır. Böylece bu yazılar, bu-
gün sürüklendiğimiz sonucun
kökenini gösterirken güncelli-
ğini korumakta ve hâlâ canh,
geçerli uyanlarda bulunmakta-
dır.
Çok partilı döneme geçildik-
ten sonra muhalefet, cumhuri-
yet dönemine ve başta laiklik
olmak üzere devrimlere karşı
günümüzde de yoğun şekilde
dinleyegeldiğimiz eleştirilenne
başlamıştır. DevrimJere sahip
çıkması beklenen yönetim ise
bugün olduğu gibi oy kaygısıy-
la gerici harekete üst üste odün-
ler vermektedir.
Bize özgürlük yaramaz
Yazılann ilkinde, Milli Eği-
tim BakanlığYnın Köy Enstitü-
leri'ndeki bir uygulamasına
dikkatçekiliyor:
"Milli Eğitim Bakankğı, Köy
Enstitüleri'nde bundan böyle
yalmz okul kitaplartnın okuttu-
rulmasına dikkat edilip öteki ki-
tapların öğrencilere okutturul-
masım yasaklamıştır." Orhan
Veli bu gazete haberi karşısında
"Böyle bir söylenti Abdülhamit
döneminde çıkmış olsaydt belki
inanılabûirdı ama bugün, cum-
huriyet döneminde, biitün dün-
yanın demokratlaşma yolunda
doludizgin ilerlediği bir zamanda
bu habere nasıl inandır?" der.
Ama bu yoldaki uygulama-
lann arkası hızla sökün edecek-
tir. Nitekim Orhan Veli'nin az
önce söz ettığim yazısını yayım-
ladığı Hür gazetesı kapatılır.
Bir gazetede, kapatma olayının
'gençlik arasmda memnunluk
uyandırdığı' yaalmıştır. Ozan
alay yollu, şunlan anlatır: "O
gençlerle konuştum. Dedirrt kı:
'Niçin memnun oldunuz? Hur
'•"izetesi valan haini değildi. Ül-
we sorunlannı her şeyin üstün-
de tutan, tek amaa milleti ay-
dınlığa, özgürlüğe ulaştırmak
olan bir gazeteydi. Yoksa siz
özgürlüğe mi düşmansınız?'
' Onlar da dediler ki: 'Bizim mil-
lete özgürlük yaramaz. Başımı-
za ne geldiyse özgürlük yüzün-
den geldi. İşte, ülkenin duru-
munu görüyorsunuz. Özgürlük
vermeseydi, bu softalar, bu yo-
bazlar türeyip din din diye bağı-
rabilırler miydi? Milleti irticaa
götüren yazılar, dergiler yayım-
layabilirler miydi?'.."
Miüiyetçiliğin koşulu
Şaka elbette! Nitekim çok
geçmeden bir.yazjsmda şöyle
diyecektir: '•Özgürlük bizim
millete yaramaz' diyorlar. Baş-
ka milletlere yarayan özgürlük
neden bizim millete varamnor.
Biz başka milletlerden aşağı mı-
yız? Milliyetçiliğin önemli bir
koşulu da milleti sevmek, onu
başka milletlerden aşağı görme-
•nek olsagerek."
'Din inkılabı' başlığını taşı-
' yan önceki yaada "Milli Eğitim
Bakanlığı 'nın ulum-ı diniye ted-
risatmın cevazma dair bir fetva
çıkardığı" söz konusu edinil-
mekte ve gericilerin hızla çoğa-
landergiieriarulmaktadır: "Ha-
kikat Yolu, Şark Yolu, Hakka
Doğru, Küçük Gazete... Sıratı-
müstakim 'lerden, Beyan-ı Hak'-
lardan, Sebilürreşat'lardan hiç
de aşağı olmayan bu gazeteler
şpndilik sadece bir başlangıçtır.
İlerde daha nelerimiz, nelkrimiz
olacak: Göreceksiniz."
IMuzır' kitaplar
Hasan AK YücePden sonra
MEB koltuğuna oturtulan Re-
şat Şemsettin Sirer'in müfettiş-
îeri, Köy Enstitüleri'nde kitap
toplaüp durmaktadırlar. Nede-
ni, 'bu kitaplardaki düşüncelerin
çocuklar için muzır sayılması'-
dır! Bakanlığın çıkarmakta ol-
duğu Tercüme dergisinin, Yü-
cel'in isteğiyle düzenlenmiş De-
mokrasi özel sayısı yeni bir ku-
rulca sanşürden gecirilerek
bastmlır. Örneğin, Türkçede
demokrasiyle ilgili kitaplann
oibliyografyası bu listedeki ki-
taplar muzır görüldüğü ıçin
dergıden çıkanlmıştır! Haar-
lanmasına kaüldığı özel sayının
ne hale geldiğini gören ozanın
eleştiri ve uyansı şöyle olur:
"Tasfıyeye tabi tutulmuş parça-
ların neler olduğunu gördük. Bu
parçalar daha çok modern de-
mokrasiyi hazırlayan düşünce-
13 Nisan 1914 doğumlu Orhan Veli, taze şiiriyle canlılığmı sürdürürken, bir dizi düzv a/ısıyla da günüınüze uyanlar gönderiyor.
ler, yazılardır. Örneğin, Ameri-
kan demokrasisinin temeli olan
dûşünceler. Recep Peker hükü-
metinin, Amerikan demokrasisi
ile birlik olduğunu söylediğisıra-
da aynı hükümetin Eğitim Ba-
kanlığı Amerikan demokrasisi-
nin dayandığı düşünceleri ülke-
miz için zararlı buluyor. 'Nasıl
olur?' diyeceksint. 'Bindiğimiz
dalı kesmiş olmaz mıyız?' diye-
ceksiniz. Hayır. Bindiğimiz dal
yoktur ki keselim. Kestiğimiz
dal, biner gibi göründüğümüz,
fakat hiçbir vakit binmediğimiz,
hiçbir vakit binmeyeceğimiz dal-
dtr."
Din sömürüsünün alıp yürü-
düğü bir dönemde Orhan Veli
bir cumhuriyet çocuğu olarak
görevini yerine getirmekte, uya-
nlarda bulunmaktadır:
Gericiüğe karşı
"Yurttaşlarımız arasındaki
din avrılıkları ile mezhep ayrılık-
larının doğuracağı güçlükler bir
yana-kanun yolu, bilimyolu, ah-
lak yolu dururken- insanlarm sa-
dece dinle düzeltilebiieceğini
söylemek arıık safdillik değildir.
Bunun, cahil halkı avlamak
gayretiyle oynanan bir oyun ol-
duğunu anlamamak için aptal
olmak gerekir."
tlkokullarda din derslerinin
başladığı, birkaç yerde imam-
hatip kurslannm açıldığı, bir-
kaç meczubun Arapca ezan
okuduğu günlen -sonun baş-
langıadır!- "Pompeı'nin son
günleri" diye adlandıran ozan,
"Biz, Yaprak'la.sırasıgeldikçe,
her türlü softalıkla savaşnıaya
çalışıyoruz" diyor. Her alanda
gericiüğe, irticaa vargücüyle
karşı çıkıyor:
"Geri olan nedir? Bir kez de
onu düşünelim: Söz temsili dili
Türkçeleştirmeye çalıştığımız.
bunun için kurumlar meydana
getirip yeni yeni sözlükler çı-
karttığımtz bir sıraaa, kırk yıllık
terimlerle yazı yazmaya kalkış-
nıak, bunda ayak diremek, halkı
bunun doğruluğuna inandırma-
ya çalışmak bir geriliktir. Yani
irticadır.
Milyonlarca vurttaşı müspet
bilgıye, bınlerce köyü okula ka-
vuşturmak gibi ileri bir dava du-
rurken, memleket irfanına din
yoiuyla hâdim oimaya (hızmet
etmeye) çalışmak bir geriliktir.
Yani irticadır. Bir İslam birliği,
hayali peşinde koşmak, dolayı-
sıyla dinin derlet işine karışması-
nı kaçmılmaz hale getirmek.
prensiplerinden biri de laiklik
olan bir rejimde. bir geriliktir.
Yani irticadır.
Fabrikaya karşı el tazgahı,
traktöre karşı karasaban, dişfır-
çasına karşı nusvak. okula karşı
medrese, bilgiye ve kanuna karşı
mızraklı ilmıhal birer geriliktir.
Yani irticadır.
Biz irticaı nerede görürsek,
yenmeye çalışacağı:."
Orhan Veli, 8O.yıldönüniünde bizkre seslenirken 1994 Türkiyesi'ndeki önemli sorunJarın köklerini. avnntılarını gösterhor.
Sonuçlan bizim geride bırak-
tığımız secim (27 Mart) kadar
düşündürücü bir seçim (14 Ma-
yıs) yaşanmıştır. Orhan Veli,
dunıma din sömürüsü bakı-
mından tanı getirmektedir:
Türkçeden Arapça ezana
' 'Seçimler bitti. Demokrat
Parti, Halk Partisi'ni korkunç
bir bozguna uğrattı. Oysa ki
Halk Partisi, halkı kazanacağı-
m umarak düşünceleriyle ilkele-
rinden son zamanlarda nefeda-
karhklar etmişti. Bütün yayınla-
rına göz yumulan din dergileri,
okullara konan din dersleri, ye-
niden açılan ilahiyat fakülteleri,
imam-hatip kursları, türbeler,
şahsi sermayeye sağlanan imti-
yazlar, her tüılü irticaa tanınan
haklar... Hiçbiri, hiçbiri kar et-
medi.
Zavallı Halk Partisi!"
14 Mayıs'ta yönetime gelen-
ler ilk iş olarak Türkçe ezandan
Arapça ezana dönmüştür. Or-
han Veli bunun "daha bir sürü
gerüiğin başlangıcı, daha bir sü-
rügeriliğegöz yummanm bir işa-
re//"olduğuna dikkat çeker:
"İşte ramazana giriyoruz.
Oruç yemenin kafirlik olduğunu
düşünen kimseler tarafından pe-
kala taşa tututabilıriz. O kimse-
ler, çoğalabilir. Kafirlik saya-
cakları işler, oruç yemeden de
ibaret kabnaz. Memleket yara-
rınagörmek istediğimiz işler bu-
gün nasıl komünistlik oluyorsa,
o gün kolayca kafirlik olur. Hep
birden ayaklanırlar. 'MUB He-
yecan'tfi yerini 'düıi heyecan'
alır. Hükümet, o heyecanı yatış-
tırmaktan acizdir. Diniheyecan,
her istediğinıyaptırmaya başlar.
Sonu nereye varır bu işlerin?
Görmek istemeyiz, ama herhal-
de çok kötüye."
1950'lerden uyanlar
Orhan Veli, 1950'den baş-
layarak olup biteceklen apaçık
kestirmiştir.
Buniar arasmda bugün ger-
çekleşenler ya da bizden talep
edilenler de vardır:
"Ezan hakkmdaki kanunu
kaldırdıktan sonra, kıyafet ka-
nununu, yazı kanununu falan da
kaldırmamak için sebep yok.
öyleya, madem ki demokrat bir
memleket teyiz, isteyenfes giyer,
isteyen sarık sarar, isteyen öğre-
nimini Arap harfleriyle yapar,
isteyen tekke açar, isteyen büyü-
cüye gider. isteyen muska ya-
zar."
Sorunların aynntılan
Başka bir yazısında zincirin
öteki halklannı sıralar ve bu-
gün de kendi kendimizeyönelt-
memiz gereken soruyu sorar
"İlk ış olarak Arapça ezan,
ondan sonra radyoda Kuran,
okullarda din dersi, yeniyapdan
camiler, imam-hatip kursları,
ilahiyat fakülteleri, hac seferleri,
din dergileri bolluğu, okulkitap-
lanndan çtkarılan Türkçe terim-
ler yerine A rapça...
Hala nasıl anıyoruz Atatürk '•
ünadını. Utanmıyor muvuz?"
Orhan Veli, 80. doğufn yıldö-
nümünde bizlere seslenirken
1994 Türkiyesi'ndeki önemli
sorunlann köklerini, aynntıla-
nylagösteriyor.
Bize gözardı edilemeyecek
uyanlarda bulunuyor. 1950'ler-
den itibaren bu uyanlara kulak
asmadtğımız için bugünlere gei-
dık!..
*Buradaki alıntılan ozanın
'Bütûn Yazılan' (Adam Yayın-
lan. 1992) adh kitabmdaki 'Ko-
nulara Göre' başlıklı dizinde
'Siyasa/demokrasi. Milliyetçi-
lik. Gericilik/turuculuk/din'
başlıklan altında gösterilen ya-
zılanndandır.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Edebiyat Dergilerimiz
Nurullah Ataç, "Korkanm roman okumayanlardan"
demişti. Beni bunca yıllık yaşamımda dergi okumayan-
lar korkutmuştur.
Edebiyat dergilerini uygarlaşmanın ölçütlerinden biri
sayanm da ondan.
Yaşanmakta olanın yaratı damarlarını sıcağı sıcağına
nerede bulurduk dergiler olmasaydı...
En eski övünç kaynağımız Servet-i Fünun, yayımlana-
bildiği 50 yılı aşkın süre içinde Abdülhamid.ll. Meşruti-
yet, mütareke, erken Cumhuriyet dönemlerinin toplum-
sal düşünsel odağı gibidir. Tevfik Fikret ten, Halid Ziya-
dan SaJt FaHc'e, AbMin Dino'ya, Hhan Berk e Oktay
Akbal a kadar kaç kuşak uygarlık savaşımı verdı o der-
gide.
Bugün d.e Dergâh deyınce Yahya Kemalı, Ahmet Ha-
şlm'i; Aydınlık deyince Nazım Hikmet'ı anımsayanları-
mız az değil aramızda. Ahmet Muhip (Dıranas), önce
Hayat (1926-29), sonra 1933'lerin Varlık dergilerinde ya-
yımladığı şiirlerle Ahmet Muhip olduğunu göstermedi
mi? Varlık'ın 1938'den sonraki evresinde durağan ede-
biyat ortamını dalgalandıran üç genç şair (Orhan Veli,
Mellh Cevdet, Oktay Rrfat) "çağdaş klasiklerimiz" ara-
smda sayılıyor bugün.
Peyaml Safa'nın 1936'da çıkardığı Kültür Haftası'nın
iki genç şairi Fazıl Hûsnü Dağlarca ile Cahit Srtkı Ta-
rana'ya "7a//m Terbiye"nin "sansür"ü bile sökmüyor.
Yıllar önce, "Edebiyat dergilerinin tarihi edebiyatımızın
tarihidir." demiştim.
1940 hareketinin öncü dergilerine (Ses, Yeni Edebiyat,
Insan, Yürüyüş, Servet-i Fünun, Uyanış, Yurt ve Dünya,
Ant vb.) baktıkça doğrulandığını görüyorum bu yargının.
Yeni Ufuklar, Yeditepe, Yeni Dergi, Yelken, Ataç, a,
Dost, Papirüs, gene Varlık, Halkın Dostları, Türkiyeyazı-
ları, Yansıma, Militan, Sanat Emeği vb. de 1960 sonrası
edebiyatının eksiksiz "etntolojl"\er\ gibidirler. Edebiyatı-
mızdaki gelişmelerle birlikte çağdaşlaşma sürecine
özgü değişmelerin de tanığıdır dergilerimiz. Her birinin
ortaya çıkardığı vazgeçilmez şairler, öykücüler, eleştir-
menler vardır.
Günümüz düşün ve edebiyatına tanıklık eden dergi-
lerden yoksun olmamamız başlı başına bir iyimserlik
nedeni benim için.
Dış güçlerin, ekonomiyle birlikte tüm ulusal odakları
gizliden açıktan tahrip etmeye çalıştığı -bir ölçüde de
başardığı- günümüzde kültür emperyalizmine karşı ulu-
sal kültürümüzün yaşam damarları dergilerimiz, akıl
almaz parasal engellere karşın yayınlarını sürdürüyor-
lar.12.sayıya ulaşan Yeni Biçem de bu dergilerden biri.
Ramis Dara ile arkadaşları (Nahtt Kayabaşı, HHmi Ha-
şal) Bursa'da yayımlıyorlar 'Yeni Biçem"\ Bu derginin,
de her sayısı özenle hazırlanmış bir "seçki" niteliğinde..
Ûzellikte şiirin sorunlarına ilişkin inceleme yazılarını
emek ürünü çalışmalar olarak gördüğümu belirtmeli-
yim.
Bu sayıda Ramıs Dara'nın -benim de severek izledi-
ğimşairlerden-HaydarErgütenincelemesini.olanağım
olsa, şiir yarışmalarına katılan gençlere gondermek ıs-
terdim.
Eğitim kurumlarının bilerek yan çizdiği görevleri üst-
lenen 'Yeni Biçem'cüere ikinci yıllarında da başarılar
diliyorum.
Bihü'mtûnerkri
Kültür Servisi - Bilar İstan-
bul. bugünden başlayarak 20
mayıs tarihine kadar sürecek
yeni bir serniner dönemi dü-
zenledi. 5 hafta sürecek bu se-
miner döneminde üç dönemdir
devam eden "Askeri Tanh".
"Ekoloji Tartışmalan" gibi se-
minerlerin yani sıra Pera, Sine-
ma, Yerel Yönetimler gibi ol-
dukça güncel ve kültürel semi-
nerler de yer ahyor.
"Sinema Günleri 1994" baş-
lıklı serniner dızisi, 80 sonrası
Türk ve dünya sinemasını, ls(-
tanbul Sinema Günleri'nl.
'ekstremistler'i, sinemada
oyunculuk ve izleyicilik kav-
ramlannı ele alacak. Bugün
başlayacak program, pazartesi
ve perşembe günleri yapılacak.
Bugün saat 20.00de yapılacak
oturumun konusu "80 Sonrası
Sinema: Dünya". Perşembe
günleri saat 18.00'de toplana-
cak seminerde ise önce film
gösterimi yer alacak. daha
sonra tartışmaya geçilecek. "Si-
nema Günleri 1994"ü Cemal
Ener, Tül Akbal-Süalp ve Elfe
Uhıç düzenledi.
Salı günleri ise saat 18.30'da
"Ekolojide Yeıri Boyutlar" se-
mıneri \er alacak. Yann Mine
Bora "kent Ekotojisi" başlıklı
seminenn ilk bölümünü suna-
cak. Saat 20.00'de ise İskender
Savaşır "Narkissos >e Oidi-
pus" başlıklı seminenn ilk otu-
rumunu yapcak.Perşembe
günü saat 18.30'da Cem Kum
"Askeri Tarih" başlıklı semi-
nenne kaldığı yerden devam
edecek.
"Pera" başlıklı seminer dizi-
si ise cuma günleri vapılacak
Pera'nın dün \e bugününü,
kültürel, sosyal atmosferini ın-
celemeyi amaçla>an seminer
dızisınde Murat Belge, Doğan
Kuban, Aydın Bo>san, Burak
Boysan, İbrahim Eren gibi uz-
man konuşmacılar yer alacak.
Cumartesi günlen saat 17.
OO'dc toplanacak "Yerel Yöne-
timlerin \etkileri" başlıklı
seminer dızısıni eski Boğaziçı
İmar Müdürü Sultan Pınar ve-
recek ve seminerdizısinde yerel
yönetimlerin yetki sınırlannı.
vatandaşlann yerel yönetim
kararlanna karşı kendilerini
nasıl savunabileceklerini ele
alacak.
Geçen dönemden devam
eden "Shil Toplum Tartışma-
lan "na ise cumartesi günü "Si-
vil Toplum ve Kürt Sorunu" ko-
nusunda Şefık Beyaz \e Nail
Satlıgan tartışmacı olarak
katılacaklar. Seminer. 14.30'-
da başlayacak.
KültürServisi - Bundan yıllar
sonra bir kültür tarihçisi 20.
yüzyıhn en şaşırtıcı 'kirtesd iste-
ri nöbetfni yazmaya kalkarsa,
1938 yıhnda Orson Welles'in
ünlü "Dünya Savaşlan" radyo
programından Barbra Strei-
sand'ın 1994 konser turnesine
geçecektir, büyük olasıbkla...
Karutlar ortada: İki hafta
önceki pazar günü, Barbra
Streisand'ın turne kapsamında
haziran sonu New York'ta ve-
receği üç konserin 65 bin bileti,
tam 24 dakika içinde tükendi.
En pahah biletin fıyatı, 350 do-
lardı! öişelerde ardı kesilmeyen
müşteriye yetişmeye çalışan bi-
letciler, konserle ilgili bilgi al-
mak isteyen yaklaşık 5 milyon
"meraldı"yla ilgilenmek zorun-
da kaldılar: Yalnızca biletin
satışa sunulduğu günün öğle-
sinden saat 15.00'e kadar... Bu
"olay" sanatçının konser vere-
ceği öteki 22 kentte de yinelen-
di.
Barbra Streisand'ın Lond-
ra'daki Wembley Stadyumu'-
nda vereceği konserin bileüeri
de (26 bin adet) birkaç saat için-
de tükendi. Stadyumun tümü,
konser için hah kaplanacak
(Streisand çok soğuk olabilece-
ğini düşünmüş) ancak bu
aynntı bile bilet fıyatlannın ne-
den bu denli yüksek olduğu so-
rusuna pek mantıklı bir yanıt
vermiyor. Londra konserinde-
ki en yüksek bilet fıyatı, 260 po-
und (yaklaşık 1,5 milyon lira).
Bir turneye hazırlanan Barbra Streisand'ın konser biletleri tüm dünyada kapışılıyor
'Komik kız' halâyaşayan bir efsane...
Bilet bulamayan şanssız Bar-
bara Streisand hayranlan ise. er-
tesi gün karaborsada 800 poundu
ödemeyi göze almak zorunda
kaldı. Barbra Streisand, 1966
yılından bu yana ilk kez Londra'-
da bir konser verecek. (O zaman-
ki konserinın bilet fıyatlan, yalnı-
zca 2.5 pounddu...)
Kısacası. dünyanın heryerinde
ekonomik bir kriz yaşanırken.
binlerce tüketıa çok güçlü bir
sesı, çok çok uzun tırnaklan.
dünyanın neresine gıderse gitsın
saygınlığı olan bir kadının duy-
gusal baladlannı iki saat boyun-
ca dinlemek ıçin inanılmaz ra-
kamlar ödüyor. Neden? Bu soru-
ya ınandıncı bir yanıt \ermek çok
güç. Amerikan gösteri dünyası-
nda belli ısimler (ve belli rakam-
lar) belli bir sının aştıktan sonra,
onlan zaptetmek çok güç. Ancak
buniar, genelde Las Vegas sı-
nırlan içinde kalıyor. Barbra
Streisand içinse, durum tama-
men farklı...
Mesleğine pek de öyle iddiah
başladığ söylenemez... 1963 yı-
hnda "The Ed Sulb'van Show"
(Ed Sullivan Şov) programında
şarkı söylüyordu. bır tempoyu
aniden yavaşlatabiliyor, aynca
bir notayı o kadar uzatabıliyordu
ki, ızleyici ister istemez alkışlıyor-
du... Ed Sullivan Şovu, ızleyicisi-
nin güzel sesü bir sanatçıyla 38 ta-
bağı üstüste koyabilen birşovme-
ne aynı tepkiyi gösterdiği tipte
programlardandı. Barbra Strei-
sand böyle bir ortamda "yetisti".
Böyle başladı. ama hala devam
ediyor Streisand. Gece klüplerin-
de söylerken, birdenbire Broad-
way sanatçısı oldu, derken sine-
maya girdi... "The Way We
VVere", "YentT, "Nuts", "Prince
of Tîdes". Filmleri başan ka-
zandı. albümleri mılyonlar sattı.
Duygusal parçalanyla, sanki
hep "Love Me
w
(Sev Beni) diyen
şarkılanyla milyonlann sevglisi
olan Barbra Streisand'ın nasıl bu
denli bir 'kitle isteri'sine dönüşe-
bildiği bir soru işareti gerçekten
de. Ama işte, bu "komik kız"
özellikle 1970'lerden sonra bü-
ründüğü "yaşayan efsane" kımli-
ğini bugüne dek korudu. Ve eski-
medi. üstelik çeşitlendi: Şarkıa
Barbra. oyuncu Barbra, yönet-
men Barbra, art deco eşya ko-
leksiyoncusu Barbra, politik
kımliğiyle (KB Clinton'ın seçim
kampanyasında önemli bir rol
oynadı) Barbra!..