08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17NİSAN1994PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Birbayram günü HASANÂLİYÜCEL ugün. eğitim tarihimizde ve yaşamımızda çok önemli ve özgün yeri olan Köy ı Enstitüleri'nin kuruluşu- 'nun 54. yılını kutluyoruz, kapanlışımn da acısmı du- yuyoruz. Gazetemiz, yıllardır bu bay- ram gününü kutlayan yazılar yayımlar. Bu yıl da elimize çok güzel yazılar gel- mesine karşın, büyiik eğitimci, değerli Mi/li Eğitim Bakanı rahmetli Hasan ÂK YüceVin 19 Nisan 1954 'te gazete- mizde çıkan "Dün Bir Bayram Günüy- dû" başlıkh yazısını "Bir Bayram Günü" başhğıvla vavımlamavı uvgun bulduk. H.A.Yüceİ, 28 Aralık 1938gü- nü Milli Eğitim Bakanlığı önerisini se- vinerek kabut ettiğini, kendısini, döne- min cumhurbaşkanı İsmet Inönü'nün ertesi gün makamına çağırdığım belir- terek yazısını şöyle sürdürüyor: Jnönü, maarif işlerinin öneminden söz açtı. Bu işlerde muvaffakivetle ça- lışacağım ümidinde olduğunu söyledi. İlköğretim sorununa önem verdiğini anlattı ve bilhassa Saffet Ankan zama- nında başlamış olan eğıtmen >etiştiril- mesine de\am etmemi belirtti. Cum- huriyet Maarifi gibi büyük bir vazifeyi bana emanet ettikleri için şükranımı ifadeden sonra ilköğretime \e orduda çavuşluk, onbaşılık etmiş, uyanık köy elemanlan olan eğitmenleri yetiştirme- ye devam edeceğimi, fakat en az beş yıllık ılköğretımin sağlanmasına, bu- nu yapacak liyakatta öğretmenlerin yetiştirilmesine ihtiyaç olduğunu, an- cak bir yıl çalışarak bunu programla- yabileceğimi söyledim. Aynldık. Yanan bakanlık Hinasına döndü- ğümde o zaman İlköğretim Genel Müdürlüğü vazifesini gören Hakkı Tonguç, odama geldi. Bulunduğu va- zifeden kendisini affetmemi, yerine arzu ettiğim bir arkadaşı getirmemi söyledi. Bu açık ve kesin müracaat karşısında beraber çalışmamıza her- hangi bir engel olmadığını anlatarak başlanmış işlere devam etmesini rica ettim. Yerinde kaldı. Yedi yıl, yedi ay. yedi gün bu vazifede çalıştı. İlk işimiz, ilköğretime dair o zama- na kadar yerli ve yabancı uzmanlar tarafından bakanlığa verilmiş raporla- n toplatmak, bu tozlu dosyalan bul- durup çıkartmak ve muhtelif memle- ketlerde bu konuda neler yapıldığını gösteren belgeler buldurup tercümeet- tirmek oldu. Altı aylık geceli gündüzlü bir didinmeden sonra neticeye vardık ve bunu gerekçeli bir rapor haline ge- tirdik. Basılmış olan raporlar ve etiit- leri Cumhurbaşkanı aldı, birer birer okudu. Her birini ayn ayn bir kere de benimle beraber inceledi. Almak iste- diğimiz tedbirleri, tutmak istediğimiz yolu bütünüyle doğru buluyordu. Kanunu çıktıktan sonra tamam altı yıl toplanamayan İlk Maarif Şurası. 1939 yılı Temmuzu'nun 17'nci günü birinci toplanüsını yaptı ve bu rapor oraya verildi. YetkiÜ zatlar bunu ince- lediler ve plan komisyonu şu neticelere vardı: 1) Nüfusu 400'den çok yerlere 5 yıl- lık ilköğretimin öğretmenler (eğitmen- ler değil!..) vasıtasile temini. 2) Nüfusu 400'den aşağj yerlerde en az üç yıllık öğretimin eğitmenleri vasıtasile temi- ni. 3) Halen üç yıl öğretim veren okul- lann beşe çıkanlmalannın temini ve başkalan. Bu direktifîer şuraca kabul edildi. Fakat nasıl gerçekleştırilecekti? Güç- lüklerşönlardı: 1) Şehir öğretmen okullanndan az mezun veriliyordu. Bunlann pek azı ve çok fedakân ancak köyde kalıyor- du. 2) Şehir öğretmen okullan kö> çe\ resinde, kö> hayatında rehber ola- cak elemanlan yetiştirmek üzere ku- rulmamıştı. 3) Köyden bile gelse şehir yaşayışına dört beş yıl alıştıktan sonra öğretmen adaylan köy hayatına ra- hatça uvamıyorlardı. 4) Devletin bu işe verebileceği yüzlerce milyon liralık mali takati yoktu. Bu güçlükleri giderecek çareler şun- larolabilirdi: 1) Köye öğretmen yetiştirecek okul- lar. köy hayatını -uygar şartlar içinde. fakat en basit vasıtalarla- devam ettir- meli. 2) Bu müesseselere. köyde ilköğreti- mini tamamlamış olan çocuklan alıp gene köye -mümkünse kendi köyüne- öğretmen olarak vermeli. 3) Köye gidecek öğretmen, yalnız okuma yaznja öğreten bir insan ol- makla kalmamalı. Köy hayatının ge- rektirdiği işlerde rehber olacak bilgi ve beceriyle donatılmalı. 4) Köy hayatı içinde yaşamasına ya- nyacak araçîar sağlanmal; ve bu, en az masraflı bir surette saglanmalı. İşte Köy Enstitüleri böyle bir düşü- nüşten doğdu. Hazırlanan 24 madde- lik kanun Büyük Millet Meclisi'ne sunuldu. O günkü müzakereye ait tu- tanaklan yeniden gözden geçirdim. SaJah Yargı, Haiil Menteş gibi Hakk- ın rahmetine kavuşmuş olanlardan başka pek çok milletvekili söz almış, bu kanunu hararetle karşılamışlar. Maddelerde bazı sorular olmuş ve on- lara cevaplar verilmiştir. Bu arada rahmetli Kâzun Karabekir şu suali sor- muş: "Biz bu usulü. müterakkj memlcket- lerden \eya herhangi bir yerden, tecrübe edilmiş bir yerden mi alıyoruz? Yoksa birçok işlerimizde olduğu gibi birçok zan >e tahminlerimiz üzerine onun iyi neticeler vereceğini düşünerek mi alıyo- ruz?" Maarif Vekili {Sayın Yücelkendisi) şöyle cevap vermiş: •'Bu kanunla bizim vaptığımız şey, bir kopya değildir. Fakat indi, uydunna bir şey de değildir. Bizim yaptığımı/ bu işi Bulgaristan'da başka mahiyette gö- riirsünüz. Nleksika'da başka şekilde bulursunuz. İlköğretim meselesini bun- dan bir asır ewel halletmiş memleket- lerde de başka şekillere tesadüf edersi- niz. Biz, hiçbir memlekerin ilk tahsil meselesini haliederken aJdığı tedbirleri aynen almadık. Hepsinin tarihini bili- yoruz, cahili değiliz. Bunları, ancak kendi memleketimizin fi'li hakikatine ve içtimai realitesine uy arak yapmış bu- lunuvoruz. Bu bizimdir, kimseden al- madık. Başkalan bizden alsınlar." (Alkışlar). Nitekim de aldılar. Birleş- miş Milletler Eğitim ve Kültür Teşki- latı. Güney Amerika dev letlerine. Köy Enstitülerimizi örnek diye gösterdi. Kanun. 278 mevcuttan 278'inin oyuyla kabul edildi. Yıllardan 1940. a>lardan Nrsan. günlerden 17 Çar- şamba idi. Kanunun kabul edıldiği bugün "Köy Enstitüleri Bayramı" ola- rak almmıştı. On dört yıl bu bayram, o müesseselerde kutlandı. Nasibi o ka- damnış. Çünkü bu ad. artık tarihtir. Fakat Türkiye'de ilköğretimin bütün memleket evlatlanna verilmesi hare- ketinde o müesseselerin ne türlü hiz- metler ettiğini bilenler, bu tarihi her zaman ulusal bir bayram sayacaklar- dır. Bu uğurda hayatını, hatta şerefini tehlikeye koyanlar olmuştur. Bunu millet takdir etmiştir: daha da edecek- tir. Bu inan ve bu umut olmasa yaşa- mak, onlar için anlamsız olurdu. Şimdi bu on dört yıl içinde Köy Ens- titüleri'nden alınan sonuçlan görelim. Memleketin yirmiden fazla bölgesinde çocuklanmızın kendi emeğiyle kurul- muş birer uygar şehir okuma, yatma, yemek yeme yerleri ile atölyeleri. sah- neleri, spor sahalan, ulusal ve ulusla- rarası konularda he> kelleri ve resimle- ri. amfıle-i: ağaçlıklan ve tarlalarile. sulan ve elektriklerile köv hayatının icablan ihmal edilmiyerek yapılmış örnek duraklar \e ocaklar... Köy Enstitüleri'nden çıkan köylü çocuklanmızın memlekete nasıl canla başla hizmet ettiklenni göstermek için bir iki sayı vermek yeterlidir. 1938- 1939dersyılındaTürkiyeilkokullann- da 8J1532 öğrenci vardı. Bunun 500 bine yakını şehirlerde, ancak geri kala- nı köylerde idi. 0>sa bugün şehirlerde 560.148, köylerde 1.221.740 öğrenci vardır. Bunu. halen çalışmakta olan 16.290 Köy Enstitülü öğretmenimize borçluyuz. Bunu söylemekle. kalan 17.000 öğretmenimizin hizmetlerini küçültmek istemediğim meydandadır. Fakat onlar da takdir ederler ki. ensti- tülü arkadaşlan olmasaydı bu yüksek başanya daha yıllarca ermek bizim için mümkün olmazdı. Bu bayram gününde fânilerde mu- kadder saadetlerin en büvüğünü duyarak bu uğurda yürekten çalışan ve çalışmış olan. temiz. vatansever, ulusuna bağlı Türk çocuklannı min- netle, sevgiyle andım... ARADA BİR BINGÖL Gazi Üniversitesi Ek Öğretim Görevlisi Sosyal Demokrasi ve Oin Türk toplumu bir ulustur. Çoğunluğu Müslüman olan bir ulustur. Laik Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında Müslüman bir ülke olarak da anılmaktadır. La- ik, demokratik ve Müslüman. Bu durumda, Türk toplu- munun kültürel dokusuna kuşbakışı bakıldığında, laiklik kültürümüzün bir öğesidir. Demokrasi de bir başka öğe- si. Ancak din, yüzde doksan dokuzu Müslüman olan Türk ulusunun kültür öğeleri içinde önemli bir yer tutar. Ve dinin, insan düşüncesini ve davranışlarını etkilediği için yaşamın kültür alanlarına dolaylı ya da dolaysız et- kisi de söz konusudur. Ve toplumbilimsel bir gerçeklik olarak da karşımıza çıkar. Laiklik ve demokrasi, tarihten gerekli dersleri çıkarmasını bilen Türk ulusu için vazge- çilmez değerlerdir. Çağdaş hukukun benimsenmesi; eşitlik, demokratik düzen ve cemaatin yerine utusal duy- guların gelışmesi için önemli bir yaşam biçimidir. Bu aydınlık açıdan bakınca islam dininin amacı da gayet açıktır: İnsanları ahlak açısından belli bir olgunluğa eriş- tirmek; toplumda barış, sevgi, dostluk, kardeşlik duygu- larının güçlenmesini sağlamak; emeğe saygı, huzur ve güveni geliştirmektir, gericiliğe kapalıdır. Bilinmelidir ki islam dini gerçek anlamda sürekli bili- mi desteklemiştir. Çağın gereklerine uygun yeni toplum- sal ilkelerin yaşama geçirilmesine olanak vermiştir. Müslümanlığı onaylamış Türk ulusu, "şer'i" yasaların yanında her zaman törelerine dayalı laik hukuktan da yararlanmıştır. Gerek Türk toplumunun kültürel özünde, gerekse Müslümanlığın özünde sürekli ilerlemeye, tek- niğe ve uygarlığa destek gücü vardır. Bu durumda Ata- türk ve laik-demokratik Türkiye Cumhuriyeti ilkeleri ile Müslümanlık arasında bir çatışma yoktur. Çatışma, bil- gisizliğin, becereksizliğin, bilinçsizliğin eseridir. Laikliğin ve demokrasinin simgesi durumunda olan sosyal demokrasi ve onu temsil eden partiler, kurum ve kuruluşlar, halkın din olgusunda odaklaşan eğilimlerini dikkatealmalı.gereksinmelerini giderecek önlemleride geliştirmelidir. Çünkü Türk toplumunun ve dininin özüne karşın tarih boyunca bağnaz sapmalar ve çıkar hesapla- rı hak etmediği bir biçimde dini ve toplumu başka alan- lara çekmeye çalışmış, zaman zaman da başarılı ol- muştur. Gerek Cumhuriyet Türkiyesi'nin yaşam ilkeleri- nin ve gerekse yüksek kültürel değerlerinin çıkarlara alet edilmesi sonucu kavgaların ve savaşların olduğu da bilinmektedir. Türk kültürü büyük bir bileşimdir. Bu bileşimi oluştu- ran parçalar üzerinde sosyal demokrasi tek tek durmalı ve salt politika bilimi açısından kendisine ve topluma bakmamalıdır. Toplum-kültür bilimsel bir yaklaşım ve gerçekler üzerinde korkusuzca ve acımasızca yapılacak özeleştirıler aslında bu öğretiyi halka her zamankinden daha çok yaklaştıracak ve uzlaştıracaktır. Türk toplumunun özü, adı konmasa da, hangi yönden irdelenirse irdelensin, bireysel-toplumsal değerler açı- sından zaten sosyal demokrattır. Bu ince nokta gözden kaçırılmazsa; din kültürünün ulusal yapımızı sosyal de- mokrasinin ilkeleri doğrultusunda daha çok güçlendire- ceği gerçeği ile karşılaşmaktayız. Dışlayıcı değil, kavra- yıcı önlemler ivedilikle yaşama geçirilmelidir. Tersi du- rumda; yasal olmayan örgütlerin, dini, din kültürü çer- çevesinde odaklaşan halkı yönlendirmeleri ülkeye an- cak zarar verir ve huzursuzluk getirir. Dinin yaşama yönelik kurallarından, çağdaşlaşmaya, gelişmeye, kalkmmaya katkı sağlayıcı önlemlerin, Ata- türk ilkelerini ve özellikle laikliği de zedelemeden alı- nması ve geliştirilmesiyle, din gibi büyük bir değerin bir- lik ve beraberliğimizi, demokrasimizi ve her şeyden önemlisi, ulus olarak toplumsal erdemlerimizi daha da güçlendireceğinden kaygı duyulmamalıdır. Ve bu konuda geliştirilecek gerçekçi yöntemlerle ba- şarıyı güven içinde hazırlama işi de, ancak sosyal de- mokrasinin en önemli görevlerinden biri olmaltdır. TARTIŞMA Yerel seçimlerden öğrendiğimiz B ize özgü demokrasimizin bir yansıması olan yerel seçimleri yaşadık. Her şeyden önce halkımızın teröre karşı olduğunu gördük. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan halkımız da teröre karşıdır. SHP'yeoy verilmeyen bölgenin halkı, bu partimizin yöneticilerinin suraüna ağır bir tokat ındirmiştir. Sen nasıl olurda benim evlatlanmı katleden. benim hayatımı zehir eden PKK ve onun lideri ile işbirliği içerisinde olduklan iddiası ile ve idam istemi ile yargılanan ve tutuklanan DEP lilerin dokunulmazhklannın kaldınlmasına karşı çıkarsın, demek istemektedir. Ancak halkımız da gerçekte SHP">eo> vermeyen sosyal demokratlanmız da hata etmişlerdirkanısındayım. Kendi bindikleri dalı kesmişlerdir. Birarkadaşım, DEP'lilen korudulardiyerek kızmış. İzmır'de Ecevit'e oy verdiğini söv lediler. Ne oldu sonuç. onuhiçdüşünemi>or. Ben de ona, İzmir"de Ecev it'e verilen yüz binin üzerinde oyun hepsi çöpe gıtmedi mi RP"nin ekmeğine yağ sürmediniz mi hiç mi ilerisini göremiyorsunuz dedim. Gelelim şu merkez sağ partiler denenlere: ANAP'ın da D YFnin de RPden farkı yoktur.ANAP\eDYP RPvo geçiş için basamaktır. AN AP da DYPdeeski Demokrat Parti de Adalet Partisi de RP'ninveşerdiği.boş attığı yerlerdir. Harpokulİanna imamlan almak isteyenler ANAPve DYPmılletvekillen değil midır? Bugün hâlâ her ay ortalama 5 imam hatip lisesinin açıldığı bu ülkede, liselere mescit açılması için genelge yayımlayan Milli Eğitim Bakanı. "Ben başörrülüleri se>erün"diven Başbakan D\P"li değil midir? AN APın kurucusuOzal. RPkökenli değil midir? Al birini vur ötekine. Aslında RPdebir basamaktır. En üst basamakta şeriat vardır. Bizdesüratle basamaklan tırmanıyoruz. Tırmanmaya engel olmak isteyen gerçek Alatürkçülerin deEcevit. Baykal.SHP içerisinde şüva kafası calışan bazı yöneticilerin çabalan ile ellenninayaklannın tutulduğunu görüyoruz. SHP yöneticileri hata yaptıkça halk da neyapacağını bilemiyor. İSKİ olayını üzenne alan SHP'ye halk neyapsın? İstanbul Belediye Başkan adayı olarak gösterilen Sayın Livaneli'ye bakın. Çıkmış SHP"liyim. demeye, korkuvor v e SH P falan dinlemem, diyor. SHP il başkanına rest çekiyor. Sa> ın Livaneli size kimler oy vermedi. biliyor musunuz? SHP'liler. Size tavsiyem. alın gitannızı. gidın SHFden.. Bugün İzmir"de Sayın Yüksel Çakmur hiç üzülmesin. Aldığı o> un tamamı şahsınadır: SHP'ye değil! îzmır'de gelmiş geçmişen başanlı belediye başkanı idi. SHP'de bilmem kimler hâlâ çıkıp bilgiçlik taslamasınlar. Hepiniz traşansızsınii. Suçu başkalannın üzerine atamazsınız. Çekilin SHP'nin önünden. Size tavsiyem odur. M.Selim Okçay Avukat, Emekîi Asker PENCERE Inanılntaz; Ama, Ya Gercekse?Inanamadım; ama, gazete yazıyor, Çiller Amerika'da demiş ki: -İslam ülkeleri için iki ?/A var. Ya Türk modelı ya da köktendincilik Biz Türk mo^ lının başarısı ıçın çalışıyo- ruz. Bu da ekonominin iyiys gitmesiyle olur. Eğer Tür- kiye ye köktendincilik (şerflt) gelırse, en başta sızın hesaplarınız bozulur..." (Hü'riyet, 16.4.1994). Çiller kime demiş bunları' Clinton a Daha neler demiş?.. "Bize destek olmazsanız. Türkiye'ye şenatgelır... Demiş mi, dememiş mi?.. Ben başkasının yalancısıym: bizim Başbakan, ABD Cumhurbaşkanı'na: "RP yükseldi" demiş, "Bunlar geri dönmesi mümkün tepki oylarıdır. Ama oncelikle 1996'ya kadar bizim eko- nomiyi düzlüğe çıkarmamız gerekiyor. Eğer Türkiye ekonomik pakette gereken başarıyı elde edemez ve köktendincilik (şeriat) gelirse önce sizin hesaplannız al- tüstolur..." - . Çiller bunları demiş mi? Dememiş mi?.. Clinton dinlemiş, yanıtlamış: "Çektiğinizzorlukları biliyorum, ama bizim devlet ola- rak yapabileceğimiz bir şey yok; IMF ile anlaşın!.." (Hür- riyet, 16.4.1994). Ne demek bu?. Argo deyişle "Clinton, ÇHIer'in dediklerini yeme- miş...' Yer mi!.. 'Çocuksu şantajları' yutar mı?.. • Şimdi aldı beni bir dıişünce... Durum 'ciddi!..' Çiller bir yabancı devlet başkanıyla böyle konuşuyor- sa, ne dediğini bilmiyor ve sapı samandan ayıramıyor demektir; her şeyden önce yakışıksız bir yaklaşım: "Banapara vermezsen, Türkiye'ye şeriat gelir." Gelirmi?.. ABD'nin şeriatla bir alışverişi yok!.. Şeriat, iran'daki gibi Amerika'ya karşıt bir köktendinciliğe dönüşürse, bir başka durum var; Suudi Arabistan'daki gibi Amerikan güdümünde ehlileştirilirse, gel keyfim gel!.. Ancak Tür- kiye nin Başbakanı ABD'de "Bize para vermezseniz Türkiye ye köktendincilik gelir" diye konuştuysa, hele Refah Partisi'ni gündeme sokup bir tür şantajla para is- tediyse, durum 'ciddi'd\r; hiçbir ölçüye sığamayacak bir tutumdur. Türkiye'nin iç işlerini pazarlık masasında Amerikan Doları'na dönüştürmek isteyen bir Başbakanımız mı var?.. Çiller ne diyor 'Sana para ver, yoksa Erbakan iktidara gelir." inanılmazbirtutum... Türkiye'nin hangi rejimle yönetileceği bizim iç işimiz- dir; bunu masaya koyup Amerika'dan para istediyse, Çiller in Meclis'te hesap vermesi gerekiyor. • Ancak yine Hürriyet'te aynı haberin içinde "Çiller, Clinton la ozel görüşmesi hakkında çevresine herhangi bir bilgi sızdırmadı" diye yazıyor... Bilgi sızdırmadıysa gazete haberi nereden aldı? Ame- rikan tarafından mı?. Bu kadar ayrıntılı ve uzun haberin bir kaynağı olmalı... Eğer Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, ülkedeki bir si- yasal partiyi ABD Cumhurbaşkanı'ndan para istemek MArkası ö.sayfada DÖVİZE ENDEKSLİ KONUT KREDİSİ KULLANANLARA CAĞRI 18 Nisan 1994, Pazartesi, Mecidiyeköy Kültür Merkezi'nde (Kat Otoparkının üstü) Saat 14.00- 18.00 arasında TÜKETİCİYİ KORUMA DERNEĞİ'nin katkılarıyla Bankatemsilcilerinin dekatılacağıbirtoplantıdüzenlenmiştir. Katılımlarınızı bekliyoruz. 1986 YILI VE 36/10911 SAYIU BAKANLAR KURULU KARARINA GÖRE SİGARA SAĞUĞA ZARARLIDIR.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle