Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
CUMHURİYET 16 NİSAN1994 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Insanvevahşet
En uygar söylemli ve görünüşlü bir insanın bile belli koşullarda
acımasız bir canavara dönüşebileceğini hiç unutmadan
kendimizi terbiyeetmeyi ve yabanıl (vahşi) içgüdülerimizi
bastırmayı öğrenmemiz için yeni bilim dallan mı kurmalıyız
acaba?
Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği GenelBaşkanı
eçmişten günümüze, in-
san denen varbğın ne
denli canavar olabilece-
[ğini gösteren örnekleri
| düşünmek bile katlanı-
lır şey değil! Doğadaki
öbür canhlar olan hayvanlar, ancak
kendilerini korumak ya da beslemek
için birbirlerini öldürürken, ne yaak
ki pekçoğunun açgözlü türleri insan
türünün soykınmına uğramış ve tü-
kenmiştir.
"Düşünen bir varlık" olarak nitele-
nip hayvan türünden ayırt edilen "in-
san"ın kendi türüne karşı kıran kırana
sürdüregeldiği kıyımı. yok etme içgü-
düsünü açıklamak çok kolay olmasa
gerek...
Eski çağlarda insan topluluklannın
kendi yaşamlannı sürdürmek ve koru-
mak için birbirleriyle savaştıklannı, o
günkü koşullar dikkate alınırsa, bu-
nun varoluşun doğal bir sonucu oldu-
ğunu biliyoruz. Oysa yeryüzünün dört
bir yanıru ele geçirip yerüstü ve yeraltı
nimetlerinden olabildiğince yararla-
nan insan türünün uygarlık ve tekno-
loji geliştikçe. ölü vecanlı doğaya karşı
olduğu kadar. kendi cinsi için de acı-
masız bir yok edici olduğunu gözlüyo-
ruz.
En başta insan türünün tarih bo-
yunca hasta ve sakatlara davranışını
düşünürsek ne denli acımasız ve dışla-
yıcı olduğunu algılayabiliriz. Ne yazık
ki, hastahklan nedeniyJe farklılaşan,
çirkinleşen, üretim dışı kalan insanlar,
her toplumda benzer yöntemlerle
damgalanmış, yok edilmiş ve göz
önünden uzaklaştınlmıştır. Ustelik ki-
şilerin günahlan nedeniyle tannlarca
cezalandınldıklan varsayılarak yapı-
lan vahşet doğallaştınlmış ve böylece
vicdaniara yük olmamıştır. Bugün
AIDS hastaİanna karşı da aynı ilkel
tepkilerin gösterildiğine tanık oluyo-
ruz.
İnsanlann birbirlerini ezmesi ve yok
etmesi için farklı dilden, farklı dinden.
türden, ırktan ve renkten ya da sosyal
sınıftan olmalan herzaman için yeterli
ve oldukça tutarlı bir çıkış noktası ola-
geimiş; caniler, kendilerini haklı gö-
rürken ne yazık ki çoğunlukla toplum-
lan da onlan onaylayıp desteklemiştir.
Toprak kavgalan, din kavgalan, ırk
kavgalan, sınıf kavgalan yüzyıllar bo-
yu yaşlı dünyamızı kan gölüne dönüş-
tüımüş. yine de insanlann gözü doy-
mamıştır. Barbarlık döneminde daha
çok ganimet ve esir için ilkel silahlarla
yapılan saldınlann yerini tek tanniı
dinleri yayma savaşlan almış, Hıristi-
yanlığın yeryüzünün dört bir yanını
elegeçırme dürtüsü tüm anakaralarda
(kıtalarda) en acımasız cinayetlere.
soykınma ve engiasyonlara yol aç-
mıştır.
Araplann MüsJiimanlığı yaymak.
1
talanı ve kölelerini arttırmak amacıyla
Şaman Türk boylannı jüzyıllarca na-
sıl kınp yok ettiklerini. kıhçtan geçir-
dikleri insanlann kesilmiş başîannı
kazıklara sokup dolaştırdıklannı
anımsadıkça tüylerimizin ürpermesini
önleyebilir miyiz?
Yeni anakaralann keşfiyle, çapulcu
sürülerinin kendi topraklannda sessiz
sedasız yaşayan Kızılderilileri yok et-
meleri, nazik bedenleri zora gelmesin
diye toprağı işlemek üzere Afrikahlan
hayvan sürüleri gibi avladıktan sonra
zincirleyip yeni ülkelerine getirmeleri,
köleliğjn guçlünün doğa) hakkı sayıl-
ması, kadın-erkek tüm insanlann bu
vahşeti olumlaması nasıl açıklanabi-
!ir?
Daha kısa sürede daha çok insanı
öldürmek için yapılan bilimsel çalış-
malara ne demeli? İple asma. giyotin,
elektrikli sandalye, gaz odası vb. çağı-
mıza dek gelmiş uygar ve akılcı cellat-
lıklar değil mi? Ya bütün bunlar yapı-
lırken çoluk çocuk öbür insaniann bu
vahşeti garip bir zevk, bir orgazm için-
de izlemelerine ne buyurmalı? TV'ler-
de en çok beğeniyi şiddet ve cinayet
öykülerinin, görüntülerin alması dü-
şündühicü değil mi?
İnsanlann. yani hemcinslerimizin,
işledikleri ya da işlemedikleri suçlan
itiraf etmeleri için geliştirilen işkence
yöntemleri hangi göksel (semavi) ya
da insansal töreye, tüzeye uygundur?
İnsanın insana acı çektirmek için yara-
tıcılığını kullanarak ürettiği araç ve
gereçlerle, cellat giysileriyle sanınm
çok ilginç ve anlamlı bir işkence müze-
si oluşabilir iki binli çağa girerken...
İnsanın kendi türü, kendi izdüşümü
için, yani kendisi için böylesine aama-
sız oluşunu. kültürel ve teknolojik ge-
lişmenin bu vahşi duygu ve davranış-
lan azaltacağına attırmasını düz
mantıkla açıklamak; sosyal. siyasal ve
ekonomik gerekçeleri öne sürmek sa-
nınm fazia yüzeysel olacaktır.
Hele yüzyılımızda Almanlann Ya-
hudilere. Çingenelere vb. yaptığı soy-
kınmı, Avustralya yerlilerinin yok
edilişini, Afrika'daki insan-hayvan ve
doğa sömürüsünü, ABD'deki karade-
rili kıyımım, Hiroşima faciasını, Viet-
nam ve benzeri emperyaiist savaşlarda
yerli halkın, hem de banş adına, de-
fnokrasi adına işkencelerden geçirilip
öldürülüşünü, günümüzde ikiyüzlü,
sözde banşsever güçlülerin Bosna-
Hersek kıyımına, tecavüzlere gözyum-
malan; din adına İran'da. Mısır ve
Cezayir'de, İrlanda'da süregelen; Sı-
vas'ta olup biten cinayetleri insan ol-
ma bilinciyle. "eşitlik ve kardeşlik"
ilkeleriyle açıklamak ve hak vermek
olası mı?
Tarih kitaplan. insanlığın Rönesans
ve Reform hareketleriyle. Fransa Dev-
rimi'yle aydınlandığını. kendi akılla-
nyla düşünmeyi keşfedip, insanlann
eşit doğduklanna, eşit olanaklara sa-
hip olmalan ve yasalar önünde eşit
tutulmalan gerektiğine inandıklannı,
bunun için de İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi'ni oluşturup imzaladıklannı
yazmaktadır.
Bugün yeryüzünde insan-havyan ve
doğa kıyımı olmayan hiçbir yöre bile
bulunmadığına göre. bütün bu insan
haklan bildirgelerine büyüklerimiz
okumadan parmak mı basıyor acaba?
En yüksek eğitimlerden geçen bir
ölümlünün gereksinim duyabileceği
her şeye kavuşmuş olan, kendi türle-
rince karar organlanna getirilen ya da
üstün nitelikleri nedeniyle çeşitli grup-
lann başına geçirilen önderlerin, kitle-
leri hala yok etmeye, yakıp yıkmaya.
tecavüze. cinayete güdüleyebilmeleri
insanlığın en büyük açmazı ve çelişkisi
görünümünde.
Ne çok tanniı ne tek tannh dinler ne
de bilimsel ve teknolojik gelişmeler in-
san soyunu, kendi beyni ve ruh u için-
de özgürleştirip kim olursa olsun öbür
insanlarla eşit olduğunu algılamaya,
cana kıymaya ya da işkence etmeye
hiçbir hakkı olmadığmı kavramaya
yönlendirememiş.
İster kadın ister erkek olsun insan,
her türlü etkiden annarak kendini ve
kendinin bir yansıması olan öbür in-
sanlan. yeryüzündeki tüm nimet ve
zorluklan hakça paylaşacak bireyler
olarak görmeli ve kendisi için dılediği
ve hakkı olduğuna inandığı her şeyi di-
ğer insanlann da hak ettiğini kavra-
malı. bunu hücrelerinde duyabilmeli-
dir. Kendi çocuklanmızın ve torunla-
nmızın soykınmlara, işkencelere.
tecavuzlere. yakılmalara uğramasını
istemiyorsak insan haklanna, eşitliğe,
aklın aydınJatmasıyla kavuşulan doğ-
rulara dört elle sanlmalı, haksızlıklara
ve insan onuruna ters düşen her şeye,
bugün adına olmasa bile, gelecek adı-
na tepki göstermeliyiz.
İnsanın içindeki bu, giyim kuşamla,
eğitimle. tepeden tırnağa örtünmeyle,
parayla pulla, maddi manevi doyumla
baskılanamayan. ancak gizlenebilen
acımasızlık ve vahşilik içgüdülerinin
yok olması bakahm gelecek kuşaklar-
da gerçekleşebilecek mi? Veyeryüzüy-
le gökyüzüyle içinde ölümlü canlılann
yaşadığı şu evrende şiddet, baskı ve
korkunun yerini bir gün gerçekten
eşitlik, kardeşlik. özgürlük, saygı ve
sevgi alabilecek mi?
En uygar söylemli ve görünüşlü bir
insanın bile belli koşullarda aamasız
bir canavara dönüşebileceğini hiç
unutmadan, kendimizi terbiye etmeyi
ve yabanıl (vahşi) içgüdülerimizi bas-
tırmayı öğrenmemiz için yeni bilim
dallan mı kurmalıyız acaba?..
Dikkat: Dr. Jeykl ve Mr. Hyde'lar
ortalıkta kolgezıyor.
ARADABIR
METIN ERKSAN
Schindlep'in ListesiHem batın'ım, hem zahir'im, hem önceyim, hem sonra-
yım. - Yunus Emre
Batın = görünmeyen, gizlı saklı, örtülü, içyüz; zahir =
görünen, açık, çıplak, örtüsüz, dışyüz demektir. önce,
Tanrı'dan önce anlamını; sonra, Tann'dan sonra anlamını
ıçerir.
Yunus Emre (1237-1321), sekiz sözcükten oluşan bu müt-
hış dizesinde, "Hem görünmeyenim, hem görünenim hem
Tanrı'dan önceyim, hem Tanrıdan sonrayım" diyerek ta-
savvuf düşüncesıni dehşet bir deyış ıle açıklar.
Hem görünmeyeni, hem görüneni, hem Tanrı'dan önce-
yi, hem Tanrı'dan sonrayı görmek, bilmek, algılamak ve
özümlemek tasavvuf düşüncesinin aslı ve özüdür.
Görünmeyeni görmeyi, bilinmeyenı bılmeyi; yöntembi-
limsel düşünce (methodologic thought ing.), eytişimsel
düşünce (dialectic thought ing.), bilim kuramı düşünce
(epistemologic thought ing.) dızgelerı ve yöntemleri kapsa-
mında düşünmek ve bilimsel bilgı (scıentific Krıovvieüge
ing.) olarak oluşturmak, toplumsal bilimlere ilışkin bilimsel
duşüncenın aslı ve esasıdır.
Oscar Schindler, Hıristiyan, Katolik, ışadamı, zengin,
saygın, Nazı partısı üyesi bir Almandır 2. Dünya Savaşı ce-
hcnnemi içinde olağanüstü akıllar kullanarak, Alman su-
baylarına rüşvetler verıp, fabrıkasında çalışan 1300 Yahu-
dıyi, Almanlann Auschwitz kampında öldürmelerıne engel
olur. Schindler, ölümden kurtardığı bu Yahudılere önderlik
yaparak, uzun ve trajik bir yolculuktan (exodus) sonra, Ya-
hudı topluluğunu yeni fabrıkasına ulaştırır.
Musa Peygamber (moses), kutsal kitapta yazılı söylenti-
lere göre, Nil ırmağına bırakılan sepet içinde firavunun kızı-
nın bulduğu, evlat edındıği, zengin ve saygın bir Mısırlı
olarak yetiştırdığı bir Yahudi çocuğudur.
Freud (1856-1939), Musa ve Tek Tanncılık (Moses and
Monotheism) adlı kıtabında Musa'yı, tek tanniı Mısır dini
Aton'un yarabcısı firavun khnoton'un saltanat döneminde
(I.Ö. 1375-1358), Firavun'un en yakın düşündaşı olmuş zen-
gin, soylu, yüksek rütbelı Mısırlı bir hassa subayı olarak
tanıtlar ve kanıtlar.
Kutsal kitapta yazılı söylentılere göre Yahudi asıllı zen-
gin ve soylu bir Mısırlı olan Musa, Tann'nın ona verdiği
buyruğa uyarak, Freud'a göre Arap asıllı, zengin ve soylu
bir Mısırlı olan Musa; Firavun ikhnoton'un ölümünden ve
Aton dıninın yok olmasından sonra, Aton dinini yaşatacak
bir topluluk oluşturmak amacı ıle Mısır diyarında ölüm teh-
lıkesi içinde, sürgün ve tutsak olarak yaşayan Yahudileri,
yeni Firavun'un ve Mısırlıların öldürmelerinden kurtarır.
Musa, ölümden kurtardığı bu acılı ve çileli topluluğa önder-
lik yaparak, uzun ve trajik bir yolculuktan (exodus) sonra
Yahudileri, Tanrı tarafından Yahudi ulusuna adanmış top-
rağa, Yahudilerin anayurdu olan şimdiki israil topraklarına
ulaştırır.
Etnik kökeni olan Yahudiliğinı ve etnık ntteliklı Yahudi di-
ninı otuz yedi yaşında algıladıktan sonra. "Kutsal kitabın
sayfaları arasında kendimı kaybettim" dıyen ve büyük bir
sınemacı olan Spielberg, kutsal kitabı okumasının yani sıra
herhalde, Freud'un "Musa ve Tek Tanncılık" adlı kitabını
da okumuştur. Bu bilgiler, benzerlikler ve eşdeğerlilikler
sonucu Spielberg, Yahudileri Almanlann öldürmesinden
kurtaran ve onları yeni fabrikasında yeni hayata kavuştu-
ran Oscar Schindler ile Yahudileri Mısırlıların öldürme-
sinden kurtaran ve onları Tann'nın Yahudi ırkına adadığı
yurtlarında yeni bir hayata kavuşturan Musa peygamberi
özdeşleştirmiştir.
Spılberg: Schindlerın Listesi filminın hazırlık aşamasın-
da, Schindler'in ölümden kurtardığı Yahudilerden Poldek
Pfefferberg'm ellerini tutup, ona "Size dokunabilmem bir
mucize" dedığı zaman Poldek, Spıelberg'e şöyle demiştir:
"Şu an bana dokunablliyorsanız, bu, Tanrı tarafından Ya-
hudllere gönderilen Oscar Schindlersayesinde olmuştur."
Schindler'in Listesi filminin çekimine neden olan Tho-
mas Keneally'ın romanının adı "Schindler Ark"hr. Ark,
Nuh peygamberın gemisıdir. Kutsal kitapta yazılı söylenti-
ler, Nuh peygamberin Tann'nın buyruğu ile bir gemi yaptı-
ğını ve insanlann bir bölümünü bu gemiye bindirerek
ölümden kurtardığını bildirir. Nuh'un gemisı; ölümden kur-
tarmanın, ölümden kurtulmanın ve canlı kalmanın bir sım-
gesıdır Yazar Keneally, Schindler ile Nuh peygamberi
özdeşleştirmiştir. Schindler ile Musa peygamberi özdeş-
leştirmeyi düşünen Spielberg, yapacağı filmin adını
Schindler'in Listesi olarak değiştirmiştir.
Kutsal kitapta yazılı olan, Yahudi ıle Hıristiyan dinlerini
oluşturan söylentiler, doğumlarından ölümlerıne kadar her
Yahudi ve Hıristiyan irısanının bilincinde ya da bilinçaltın-
da, inanç ya da bilgi birikimi olarak devingen bir nitelikte
vardır. Spielberg, üstün sinemacı yeteneğini, çağdaş kültü-
rünü, Yahudi ve Hıristiyan kültürünü, düşünce ve imgelem
erki'ni sonsuz ve sınırsız bir yetkınlik ile kullanarak,
Schindler'in Listesi filminin arka-anlamında (background)
kutsal kitaptaki Musa peygamber söylencesini, (= mitosu-
nu, mythos Grk.) büyük ustalara yaraşır bir biçimde kullan-
mıştır.
Schındler'in Listesi filminin sanatsal ve parasal başarısı-
nın nedenı budur.
Çığınndan çıkmış bir ülke!
RECEPBİLGİNER
S
eçim sonuçlanndan bir suçlu
aranıyor. Keşke suçlu tek olsa.
Birçok suçluîan var Gerilere
doğru uzanan uzun yıllar bo-
yunca, partiler, hükümetler,
nice aydınlar, hatta, nice Ata-
türkcüler, devekuşu gibi, başlannı kuma
gömmedi mi? Yani, küçükten başlayan. gi-
derek büyüyen bu tehlikeli gidişe göz yum-
madılar mı?
Şimdi kimse üzerine almıyor. Atasözleri-
mizden birinde. "Kabahat sırma yorgan
oba, kimse üzerine örtmez" dendiği gibi ken-
dinde değil de başkasında anyor kabahati.
Saym'Başbakan, -Refah Partis'nin ka-
zanması, özei teievtfyoolar vüzündendir" dı-
yor.
u
AMak bozucu vaynlan, seçmeni Re-
ftıbV ittj" yorumunu yaparak sözümona
seçmen, ahlakı, Refah Partisi'nde mi bula-
cak? Çok değil bir yıl gerilere doğru yürüt-
sek bdleğimizi, arumsanz: Baştekanımız,
DYP kongresinde "Beıim rad>om, benim
tetevizyonum" diye selam göndermedi mi te-
levizyonlara.. Ve bir yıldır, radyo ve televiz-
yon yasasını, uyutmadj mı? ^
ANAP ne yaptı bu konuda? Sadece sus-
tu. Öteki sol partiler, bölünmüşlüğiin
dağınıkbğında, kesin bir yol çizebildiler mi
kendilerine? Ancak bazı olaylara bağımlı
kaldı seslerini yükseltmeleri: U^ır Mımcu"-
nun ökJürülrnesinde, Sıvas olaylannda.
Sonra? Belli bir poliüka izfemenin prog-
ramını yapabildiler ve bu programı, ülke
çapmda uygulayabildiler mi?
Secimin suçlusu, elbirliğiyle, ülke\i cık-
maza sokan siyasal ve ekonomik uygula-
malar degjl mi? Seçimden sonra büe vatan-
daşı rahatlatacak, gelecege yönelik olarak
umutlandıracak bir giriş var mı ufukta?
Yok. Sadece aa reçete var!
Gelelim seçunlere: Partiler. adaylanndan
çok kendi genel başkanlanru reklam ettiler.
Yani, seçmen. yaşadığı şehir. kent ya da bel-
deyi yönetecek kımse\i değil. partilerin ge-
nel başkanlanna oy \erdi sanki. "Haik
yanıkb" diyorlar. Yanıltmasaydınız. 1950
şecimlerinden sonra Izmir'den vapurla
İstanbufa dönüyoruz. Gazeteciler, seçimi
yitirmiş kimi adaylar. Ömeğin Aydın'da se-
çimi yitiren CHP adavi Agah Snn Loent,
Muğla'da kazanamayan Şiikrii Kaya. Dü
ve edebiyat alaruncja çok önemli çahşmalar
yapmış olan A. Sırn Le\ent, "Halk al-
danmrştır, bugün secim olsa yeniden yapdsa
biz kazanınz" divor. Şükrii Kaya buna
karşı gkıyordu. Şimdi de a\nı şeyleri söyle-
yenler var.
Yunus Emre de bugünkü kimi politikaa-
lar gibi. halkm bilinçsizliğinden dert
yanmışnr: "Dan^nan okur tutmaz / Deniş
yokm gözetmez / Bu halk öğüt işitmez / Ahir
zaman olusar."
Asbnda, partiler sözlenni tutmadılar.
Daha öncekj seçimlerde. bol keseden va-
atlerde bulundular. Seçmene pembe tab-
lolar çizdiler, terör bitecekti, ucuzluk ola-
caktı. gelirler artacaktı. Hiçbiri gerçekleş-
medi, ustelik. daha kötü oldu.
İş dondü dolaştı, geldi, vatandaştan fe-
dekarlık istemeye. Memura işçiye zam yok,
ama devlet işleünelerinin bütün ürünlerine
koca koca zamlar var. Kapatılacak işletme-
lerin işçileri. açıkta kalacak. İşsizlik, pa-
halılık, giderek artan huzursuzluk. Sayın
Başbakan, sözü döndürüp dolaşünp, Re-
fah'ın. özellikle bmük şehirlerde belediye
başkanlıklannı kazanmasını özel televiz-
yonlann, açık saçık. düzeysız, gelenek dinle-
meyen, ahlak kurallanru hice sayan yayı-
nlanna bağlıyor.
Şu satırlan yazarken televizyonlann bi-
rinde 'Paparazzi' denilen rezil bir program
vardı. Bir eğlence yerinin açılışına katılan-
lar, vur patlasın çal o\Tiasın, yiyip içiyoıiar.
dans ediyorlardı. Birkaç genç, ipe sapa gel-
mez şeyler söyleyip kahkahalaria gulüyor-
du. Yanlanna bir de kadın kılıklı eşcinsel
geldi, daha da neşelendiler. Masalarda, içki-
ler su gibi akıyordu, yemekler yerlere dökü-
lüyordu. Davetlilerin umurunda değjldi. se-
çim sonuçlan, laık. demokraük düzenin
>ara alacağı. Onlareğlencelerindeydi.
Aynı saatlerde. başka bir programda,
>oksul bir baba, işsizlik yüzünden on dön
yaşındaki oğlunu döve döve öldürüyordu.
Sefalet ve Iüksün yan yana yaşadığı İstan-
bul'da her iki sınıf da aJdırrruvordu seçim
sonuçlanna. Nası) oba, yaşamîan değişme-
yecekti!.. Ekonomik bunalım, hükümet bu-
nalımı onlan ilgilendirmiyordu. Hele laik
demokraük cumhunyet, asla!
En çok satan gazetelerimizin sayfalannı,
piyasa şarkıalannın, skandallar kraliçeleri-
nin >eni aşklanyla ilgili yazılar süslüyordu.
Ülke sorunlan, sadece haber bazında ele
almıyor, dedikodu ve nsalet haberleri her
şeyi basünyordu. Gazete sayfalan, dergiler,
çoğunlukla böyledir hep! Sonra da secim
sonuçlanndan sorumlu aranıyor.
Sorumlu mu? Partilerden basma, aydın
kesimden özel televizyonlara. şımank, son-
radan görme. vurguncu zenginlere ve on-
lann şımartılmış çocuklanndan. devleti yö-
netenlere kadar, herkes, derece derece suçlu.
Çoğunluk gününü gün etmeye bakıyor.
Tuzu kuru olanlan etkilemiyor, ezilip horla-
nanlar da. Vatandaş. haklannı korumasmı
bilmiyor, büse bile, 'adam sen de' deyip geçj-
yor. Peki ya sonra?
T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI
YAYIMLAR DAİRESİ BASKANLIĞI
İSTANBÜL
irOe
htanbullular1
envrv w
rnak ıstıyorvz.
NIN
ISUnbul
Tanıtnu Escı
Tıyatı: 400.
BİR CEZA AVU
ANILARI
'Suçluyu kazıyımz, alunctan
Faruk Erem
Ankara 1993 • 1
Suiat/Tiyatro Dcıisl
Fiyatı: 10.000.-TL
MUÖAFA
Ataturişffî Oteki bıivûk atMrmcıler gıbı.
eyle ~ % yathaa bır asktri j 3 da siyasal
gerçer. tğitmakh an -'^jjt ' "ru btllı bır
/Çtv; Z*kl |lfiol
k»l.Bastm
ÇAĞLAR BOYUNCA
TÜRK KADINI VE
ATATÜRK
'Bızım sosyal ropluluğumuzun
basansızltğının sebebı, kadınl,
karşı gösterdığımız ılgısızlıkten
gelmektedır ' M Kemal Atatürk
Burhan Cöksel
Ankara 1993 • 2. Basım
Atatürk Dizisi
Fiyatı: 15.000. -TL
SANATTARİHİ
Kıtapta her stti 'emsılcısının birkaç
nrttl^as na onem venimıştır.
1. Basım
Sanat/SanatTarihı Dızısi
Fiyatı: 0
'.•n.
mTÜRK MUTFAClNDAN
ÖRNEKLER
Bır toplumun beslenme kültOrü, yafam
seklıyle yakından ıltşkılidır. Bu kitapta ^-=~a
Turk Mutfağınm seçkm )
bulacaksfnız
doğan sakmaian
basm öigûrhığüdur
Haz: Türkin Kutluay Merdol/Ntvlr Gğerim Taşç'
F. Handan Sacir/Sevıl Ba;o$tu
Ankara 1993 • Düzeltilmıs 1, Sanrn j j ^ •*-
Tanıtma Eserlcri Dizisi
ve diğer ]
DOSIM m a ı
TÜRKB,
Kuvayi Mıllrye'
'Basm ozgurluı
gıdçrecek çare,
Oftıan Kolo^lu
Ankara 1993 •
Demokrası Klasıkl
TÜRK
Bozkurt CuvençTurk Kultur Tanhının
Kaynaklan" uzermde yaklafik on yıl suren
son çalışmasınt Turk Ktmhği adıyla sunuyor.
Bozkurt Cüvenç
Ankara 1993 • l.Basm
Insanhk Tarıhi Dizts)
Fiyatı: IOO.OOOJJJ.
T . C . K ü l t ü r B a k a n 11 ğ ı
T.C.
DÜZCE2.ASÜYE
HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo:1993,70Esas:
1994/60 Karar.
Davacı Müşerref Eyvaz
tarafından davalı Tahir Eyvaz
aleyhine açılan boşanma dava-
sımn rnahkememizde yapılan
açık yargılaması sonunda:
Davaü Tahir Eyvaz'ın göste-
rilen Yenı>urt Köyü. Düzce
adresine tebligat yapılamamış,
yapılan zabıta araştırmasında
da davalının adresi tespit edıle-
mediğinden, dava dilekçesi ve
duruşma günü davahya ilanen
tebliğ edilmiş olmakla bu kez
mahkeme karan dahi ilanen
teblıği gerektiğmden özetle:
Mahkemenin vermiş olduğu
03.03.1994 tarih 1993 70 esas.
1994-60 karar sayılı ilamına gö-
re MK'nın değişik 134. maddesi
gereğince taraflann boşanmala-
nna. müşterek çocuk Fatma
Ey\az'ın velayetinin anne Mü-
şerref Eyvaz'a verilmesine, her
ayın ilk pazar günü, dini ve mılli
bayramlann ilk günü sabah sa-
at 07.00'den ertesi günü saat
07.00'ye kadar. okullann tatil
olduğu ağustos ayında bır ay
süre ıle davahnın çocuğunu gör-
mesine, davacı Müşerref Eyvaz
için dava tarihinden karar ke-
sınleşinceve kadar ayda 1.500.
000- TL tedbir nâfakası ile
küçük Fatma için ayda
500.000.- TL ıştirak nafakası-
run her ay davahdan alınarak
davaaya verilmesineve 11.000-
TL baki>e iiam hara ile
388.000.- TL mahkeme masra-
fının davahdan alınarak davacı-
>a verilmesine. kanun yolu açık
ohnak üzere verilen karar, da-
valı yönünden ilanen tebliğ olu-
nur. 24.03 1994
Basın: 47099
Romanlanmzve
Ansiklopedileriniz
yerinizden ahnır.
Td: 55408 04
PENCERE
"Kurtuluş"...
TRT'deki •'Kurtuluş" dizisifin Ç e k ı m i h a n
9 ' amaçlarla
gerçekleştihldi? Yönetmen busoruyu şöyle yanıtlıyor:
"Bugüne kadar Kurtuluş Sa&Şımız
ûzerıne hıkâyeler ve
romanlardan çeşitli uyarlam»^ yapılmış, fakat savaşın
kendisi tümüyie drama olarakcanlandırılmamıştı.
Her şeyin görsellik kazandığ' çağımızda genç kuşaklann
Kurtuluş Savaşı'm daha iyi anıamaları ve kavramaları, an-
cak onun gerçek ölçülerde tarfl olarak dramatize edilmesi
ile mümkün olabilecekti. Filmm gerçekleştirilmesinde bu
amaçla yola çıkıldı.
Bu' çalışmâya bir TV dizisi demek eksik olacaktır. Çalış-
ma, bugün ve gelecek kuşaklar için Türkiye Cumhuriyeti'-
nin kuruluşunun temel ilkelerıni sinemanın olanakları ile
anlatan bir tür dramatik belgesel sinema örneğidir."
Kurtuluş'u televizyonun başında soluk soluğa izliyorum;
yapımcıları ve yöneticileri amaçlarına ulaşmışlar. Milyar-
larca liraya malolan bu "pahalı"dizide yaklaşık 400 temel
oyuncu kadrosu, yarım milyona yakın "sivil ve asker figü-
rasyon" kamera önünden geçmiş; 300'ü aşkın değişik
mekânda çalışılmış, dekorlar oluşturulmuş, kostümler di-
kilmiş, sanat dünyamızın en değerli oyuncuları rol almış-
lar...
Ne var ki bütün bunlar bir araya getirilirdi de ortaya doğ-
ru dürüst bir ürün çıkmayabilirdi; yönetmen Ziya öztan,
çok zor bir işin üstesinden gelmiş; "Kurtuluş Savaşımızın
dramatik belgeseli" ülke çapmda gözyaşlarıyla seyredili-
yor...
Tam zamanıdır...
Çünkü Kurtuluş Savaşımızın reddine yakın düşüncelerin
medyada şakır şakır çiftetelli oynadığı günlerde yaşıyoruz;
"yükselen değerlerimiz"\n piyasasında 1923 Devrimi'nin
temellerini atan tarihsel gerçekliğe yer yok!.. 21 'inci yüzyıla
yaklaşırken ülkemizde kurulan siyaset borsasında yalnız
"köşedönücülük felsefesi" egemendir.
Peki, biz nasıl varolduk?..
•
Varoluşumuzu algılamak için Kurtuluş Savaşımıza ya-
bancılaşmaktan sakınmalıyız. Bu öyle bir savaş ki içirvde
Fransızı var, İngilizi var, italyanı var, Rumu, Yunanı, Erme-
nisi, Kürdü, Türkü, Rusu var; Anadolu'da ne kadar din,
mezhep, etnik renk varsa, savaşın etkenlerini oluşturuyor.
Belki Tarih Baba bile bu karmaşaya şaşırmıştır.
Emperyalizme karşı başarıya ulaşan ilk Kurtuluş Sa-
vaşı'nı anlamak kolay mı?.. Bizim Kurtuluş Savaşı'm tam
anlamıyla kavramak, belki 1789 Fransız Devrimi'ni kavra-
makla kıyaslanabilir...
Tarihin, toplumbilimin, felsefenin, siyasetin ve askerlik
sanatının Anadolu'da buluşup satranç tahtasını kurdukları
bir zamanda yaşananları sinema diline dönüştürüp kitlele-
re duyurmak için bir dizi değil bin dizi yetmez...
Ne var ki "Kurtuluş ", ilk çeki taşını sinema tarihimize us-
talıkla oturttu...
•
"Kurtuluş'u eleştirenler eksik değil... Olacak o kadar.
Sevr karanlığmın Anadolu'daki alacalı yazgısını "Aydın-
lanma'ya çeviren büyük bağımsızlık hareketini azımsa-
mak isteyen güçlerin öteden beri içerde ve dışarda yuva-
landıkları biliniyor. "Kurtuluş laki yengi veyenilgi sarmalı-
nın dönencesini bugün de yaşıyoruz. Çünkü yenilgiye
uğrayanlar buhar olup gökyüzüne uçmadılar; bunların mi-
rasçıları diyorlar ki
- Bütün bunlar resmi tez!..
Evet, Mustafa Kemal yenılseydi, "öze/tez"olacaktı...
"Zafer"\ kazandığı için "resmi tez" oldu... '
Çünkü "devlet"\n\ kurdu...
Her kurtuluş savaşı bir devlet kurmak amacına yönelik-
tir; Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu da böyle gerçekleşti.
ÇAĞDAŞ YAYMUVH
İLHAN SELÇUK
DUVARIN
ÜSTÜNDEKİ
TİLKİ
60.000 Lira (KDV içinde)
Çağ PazarlamaA.Ş. TOrkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu-lstanbul
Sıpanşknna ıçn 666322 numaralı posla feto hesabımıza sderi kadar
para yatırıp, admsımze bilgı vermenız yeterkjır
megerKıır.ilsı/lıtMii
meger ^
yaptıgım &*•**>'
alıntıları kimse
rmuşum
MEÜH PEKDEMİR
yapbğım alıntlan
kimse söytememiş
hepsini ben uydunnuşum
ancak kısacık ve küçücük mutiuluklan
olabilir sıradeın ve sahici insaniann. bunu
farketmezler bile ve bunu yalnızca şairler
farkedebilir belki. kısaak ve küçücuk
mutiuluklan, snradan ve sahici insanlann,
ancak şiire dökûlebilir, şiir olabilir, başka
türlü anlatılamaz. kısacık ve küçücuk
mutiuluklan stradan ve sahici insanlann,
ömre bedel ohır. bu bedeli hiç bir sıradışı
varsıl ödeyemez; parası puhı yetmez.
upuzun ve kocaman ve umutsuz
mutiuluklan yetmez. zira herşeyleri vardır
varsıllann, umuda ihtiyaçlan yoktur.
öyleyse herseyleri var olan varsıllann
yalnızca umutlan yoktur, oysa hiç bir
şeyieri yoktur snradan ve sahici insanlann.
ancak kısacık ve küçûcük mutiuluklan
olabilir ve upuzun ve kocaman umutlan.
bunu ancak feylezoflar bilir. sakallı marx
buna devrim demiştir. sıradan ve sahici
milyonlarca insan, bunu farkettikleri
zaman, umutian devinir, devrim olur...
Isteme adresi: BAŞAK Yayınları
Saglık Sok. 63/1 Yenişehir/ANK.
Te»:0312
431 7695
İSTANBUL1. SULH HUKUK HÂKÎMLÎ Ğİ
1994 62VasiT.
Hastalığı sebebiyle mahçur Bılal Şenay'ın Akatlar-Ziytinoğlu,
Hitit Apt. No: 13, B Blok. Daıre: 9 Levent/İstanbul adresinde ikamet
eden kızı Sabriv e Erol'un vesayeti altına alınmasına karar verilmiştir.
İlanolunur.'13.04.1994
Basın: 4241