23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10NİSAN1994PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Türk sinemasında fîziğinden çok oyunculuğunu konuşturan Füsun Demirel: Birimajım var, bunuherkesbiliyor PELİN ÖZER •'Uluslararası Ankara Film Festivali"- nde Füsun Demirel. Mahinur Ergun'un yö'nettiği "Aj VaktT filmindekı ba- şansından doîayı En lyi Vardıma Kadm Oyuncu ödülüne değer görüldü. Ko- casının terk edip giimesinden sonra da yıllarca ona sadık kalan, umudunu hiç yitirmeyen ve tüm çiftliği çekip çevirerek yaşlı kayınpederine bakan "Hanımağa" rolünü başanyla yorumlayan Demirel, bir kez daha oyunculuk gücünü kanıtlı- yordu bu filmde. "Uçurtmayı Vurmasınlar". "Camdan Kalp", "Bir Küçük Bulırt". "Kupa Kızı" filmlerinde oyunculuğuyla ağırlığını ko yan Füsun Demirel, Türk sinemasında ayn bir önem taşıyor. Fiziğinden çok oyunculuğunu konuşturan Demirel. ti- yatrodan gelmenin tüm avantajlannı, dezavantaja dönüştürmeden sinemaya yansıtabilen bir sanatçı. Hem düzenle banşık olup hem de ilerici sanat yapıla- mayacağını belirten Demirel. sanatçının rahatsız olması gerektiğinı sa\unuyor. "Para nasıl sanatçtyı kralın soytansı tîali- ne getirdiyse, sosyalist, konıünist ve sos- yal demokratlar da sanatçıy ı bir malzeme olarak görmekten kurtulamadılar"diye- rek sanatçının konumunu eleştiren De- mirel, sanatçılann ülkemizde ömek bir örgütlenme oluşturamadıklanndan yakımyor. Vasıf öngören bir zenginliktir Son beş yıldır tiyatro yapmayan De- mirel, Dario Fo çevirileri yaparak bir anlamda tiyatroyla bağlannı koparmı- yor. Yakında Dario Fo'nun bir oyununu Tiyatro Stûdyosu ile birlikte yorumlaya- cak olan sanatçıyla. sinema ve tiyatro oyunculuğu üzerine konuştuk: - Siz Italya'da Dramatik Sanatiar Akademisi'nden mezun oldunuz. Oyuncu- luk egifiminizi ttaiya'da yapmaya nasıl karar verdiniz? Oyunculuk eğitimi almayı kafama koymuştum. ttaiya'da arayıp Türkiye'- de konservatuvann karşılığı olan bu okulu buldum. Bir yıl dil öğrenimi gör- dükten sonra orada sınavı kazanarak üç yılhk bir tiyatro eğitimi aldım. Oradaki günlerimin bugünkü basanmda büyük payı var. - Profesyonel tiyatro yaşamınız nasıl başladı? I980 yılında Almanya'ya gittim. Ora- da Vasıf öngören, "Zengin Mutfağı"nı sahneye koyuyordu. Bir buçuk yıl Ber- lin'de kaldık ve orada tiyatro yaptık. Vasıf. orada yaşayan Türkler için bir Türk tiyatrosu oluşturmak istiyordu. Vasıf öngören benım için apayn bir zen- ginliktir . • 9 1 I ıı ^ • • > # - ~ — Çıkış noktam politikaydı - İtalva'da politik ti>atro yapan Streh- ler'in asistanı olmayı neden reddettiniz? Ben hep tiyatroyu politik nedenierle yapmayı düsünüyordum. Çıkış noktam politikaydı. İnsanlara tiyatroyla bir şey- kr anlatmak istiyordum. Ve hep bunun yollannı araştınyordum. Italya'da o yı- llarda tiyatroda korkunç bir yozlaşma vardı. Tiyatro bir bunalım yaşıyordu ve ticari kaygılar nedeniyle sahnelerde çıplaklık hakimdi. O zamanlar beni çe- ken tek kişi Strehler'di. Ciddi anlamda politik tiyatro yapıyordu, Brecht'i yo- rumluyordu. Öğrenciyken onunla tanı- şmayı kafama koymuştum. Milano'ya gittim ve Strehler'i buldum. Scala Ope- rasfnda da çalışıyordu. Ona tiyatroya bakışımı anlatum. Iki ay sonra onunla bir kere daha buluştuk. Onunla bir süre çahşmamj önerdi ve beni sonradan kad- roya alacağını söyledi. Fakat ben, genç- liğin verdiği heyecanla kadrosuz asistan olmayı reddettim. Sonra Almanya'ya gittim. - Türkiye'ye döndüğünü/de tiyatro yapmaya devam ettiniz ve çeşttli özel ti- yatrolarda çalıştımz. O dönemde Türk ti- yatrosunun eleştirdiğiniz y anları oldu mu? Hayır, çünkü yeteri kadar tanımıyor- dum. Geldiğimde ilk girdiğim tiyatro, Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu'ydu. Başlarda çok yadırgadım. Orada daha çok vodviller oynanıyordu. Ama hiçbir zaman neden orada rol aldım diye bakmadım. Çünkü bunlann hepsi insan yaşammda bir zenginlik oluşturuyor. Daha sonra Dostlar Tiyatrosu, Deveku- şu Kabare, Dormen Tiyatrosu gibi özel tiyatrolarda çabştım. Tabii dışarda ti- yatronun durumu biraz daha farklı. Orada sanat etkinliği yapan kuruluşlara devlet her türlü desteği venyor. - Tiyatrodan sinemaya geçişiniz nasıl oMu? 1984 yüjnda Atıf Yılmaz. "Bir Yudum Sevgf'yi çekecekti. bana da bir rol teklif etti. Sinemayı hiç tanımıyordum. Oyun- culuğun yanında asistanlığı da önerdim. Çünkü sinemayı kamera arkasından da tanımak istiyordum. İlk \e son asistanlı- ğımın bana çok yaran oldu. - Tiyatro oyunculuğu ile sinema oyun- culuğu arasında çok belirgin farklılıklar varTiyatroda bulunduğunuz mekanın ko- şullarına göre ifadenizi sınırlamak zonın- dasmız, oysa sinemada kamera> ı tanımak gerekiyor. Siz iki alanda da doğallığı ya- kalayâbilen bir oyuncu olarak bu farkhlığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu, çok uzun yıllardır tartışma konu- sudur. Tiyatro kökenli sinema sanatçı- lan diye. Bana göre sinema ve tiyatro belli. Ama bir yandan da ciddiye alıyo- rum. çünkü beni çok motive ediyor. Müthiş bir dürtü oluyor. Artık sürekli daha yukarı. daha mükemmele gitmck zorundasınız. Yardımcı kadm oyuncu esprisine gelince; oyunculuğa hiçbir za- man yardımcı ya da başrol diye bak- madım. Yaşamda da insana öyle bakmı- yorum. Senaryo neyi anlatıyor diye ba- kanm. Senaryo benim için çok önemli- dir. bu konuda çok titiz davranınm. On- dan sonra senaryonun neye hizmet etti- ğine bakanm. Örneğin "Camdan Kalp"- te oynadığım minik rol Sinten çok önemliydı. Ben hep filmlerde küçücük de olsa bir nokta, bir virgül olabilmcye özen gösterdim. Yardımcı kadm oyun- culuk bende hiç takıntı olmadı. Bir işi iyi yapmak çok tatmin edici. Bir bütüne doğru hizmet edebilmişsem çok mutlu oluyorum. - Önceleri poiitik amaçlaria tiyatro değilim. Hep amatörce yapacağım bu işi. Hayatımın bir parçası tiyatro. Dario Fo çok önemli bir tiyatro adamı benim için. Dario Fo oynamayı seçen insanlara hep niçin onu seçtiklerini sormak istiyo- rum. Çünkü çok oynanıyor. Dario Fo kapadı tiyatrolan ve bunu kendisi de merak ediyor. Ben her isteyenın onu yo- rumlamasından yana değilim. Dario Fo"nun kadm oyunlan, yalnızca biryak- laşımla ele alınamaz. Bu bir insan ve sis- tem meselesidir. Fo, her repliğinde bu- nun altınj çizer. Benim manevi anlamda tek tatmin yolum. işın doğru bir şekilde ortaya çıkması. Sanatla politikayı ben sürekli bir tutuyorum, aynlmaz bir par- ça olarak görüyorum ve hep böyle göre- ceğim. - Telif halüarı konusunda sonınlar yaşıyor musunuz? Çeviriler beğenildi, insanlardan teklif- lergeldi. Fakat içinegirdikten sonra ben oyunculuğu, yorumda birbiriyle siyahla beyaz gibi birbınnden ayırt edilebilecek derecede farklı değil. Ancak doğru yo- rumla yanlış yorum tartışılır. Tiyatroda ben abartılı bir şekilde yorumlarsam, bu seyirciye batar. Sinemada hiç zorlan- madım. Çünkü bu çok teknik birşey. Se- nin kameray la arandaki ilişki aşk gibi bir şey. Sen o bağı kurabiliyorsan artık son- suza kadar aşkını yaşıyorsun. Teknik aşk! Ödüller müthiş bir dürtü - Bizde yardımcı kadın o>unculuk çok fazla ciddiye alınmıyor. Genelde oyuncu- larda başrol sendromu var. Oysa siz oy- nadığınız yardımcı kadın oyuncu rollerin- de ağırlığınızı hissettirmev i başanyorsu- nuz. En son "Ay Vaktı" filmijle Ankara Uluslararası Film Festi\ali'nde En İyi Yardımcı Kadın Ovuncu Ödülü'ne değer görüldunüz. Ödüllere ve \ardımcı kadın oyunculuğuna nasıl baktyorsunuz? Odül tabıi çok motive ediyor insanı, ama fazla abartmamak lazım. Çünkü ülke koşullanmız, yaşadığımız sıkıntılar vaptığınızdan söz etmiştiniz. Tüm düşün- celerinizi sanatını/la ifade edebildiğinize inanıyor musunuz, oyunculuk si/i her an- lamda tatmin ediyor mu? Düşüncelerimi ve kendimi yeterince ifade edebiliyor muyum bılemiyorum. Herhalde yeterince ifade edemiyorum. ama etmeye çalışıyorum. Çünkü bana önerilen rollerdeki o kadın tiplemelerin- de hep benim birikimım. dünya görü- şüm ve sanatsal birikimim yansıyor. Bu bütün sanatçılar için böylcydi. Sanatı polıtıkadan ayırt etmem olanaksız bir şey. Çünkü polıtika. yaşamın kendisi. Sanat da öyle. Politik tavnnız sonueta mutlaka sanatınıza da yansıyacaktır. Politik tıvatronun çok önemli bir tiyatro adamını çevirmeyi scçtım. Bu da benim tavnmdır aslında. - Dario Fo cevirileriniz Bo>ut Yayı- nları'ndan çıktı. Bugünlerde de sahneleri- mizde bir Dario Fo o\ unları patlaması v a- şanıyor. Siz nasıl karar verdiniz Dario Fo çevirmeye, yorumları nasıl değerlendiri- yorsunuz? Ben çok naif başladım çe\iriye, hiç id- diam yoktu. Profesyonel bir çevirmen gördüm ki tiyatrolar. vazann veçevirme- nin telif ücretini ödemiyorlar. Bu iş ku- rumsallaşmamış bu ülkede. Ben bu işin ciddi. kurumsal bir şekilde yüriitülmesi gerektiğinı düşünüyorum. Ajansa bağlı- yım. ama onlar da bir noktadan sonra iş- İe\ini yerine getiremıyor. Hiç benim ha- berim olmadan çevirim oynanıyor. Bin Dario Fo seçmişse anlatmak istediği bir meselesi var demektir. Bu da bizim ortak bir noktada birleştiğimizi gösterir. Ha- ber vermeden ya da haber verip de tiyat- ro iş yapmadı di\e hiç karşılığını verme- den oynamak vanlış. İlk kez bir Avrupa seti - "Av Vakti"ninçekim süreci nasıl geç- ti? Canlandırdığınız karakter hakkında bilgi verir misiiuZ? Türkiyc koşullannda ilk defa bir Av- rupa seti yaşadım diyebilirim. Çok dü- zc\li bir scttı. Herkes. çok uzmanlaşmış ve işini çok iyi biliyordu. Hiçbir şey ak- samıyordu. Oyuncular \e teknik kadro sondereceuyumluçalışiNordu. Mahinur Ergun çok başanlı biryönetmendi. Sette sessiz bir otoritesi vardı. Müthiş disiplin- li bir insandı, ama baskı oluşturmuyor- du. Çok hoş bir çekim oldu. Finike be- nim hayatımda unutamayacağım setler- den biriydi. Zaten o doğal güzelliği, me- kanlar olağanüstüydü. Müşfik Kenter ve Zuhal Okay gibi çok değer verdiğım iki oyuncuyla bu seti paylaşmanın da ayn birzevki vardı. Oyun çevirileri çok önemli - Sizin Türk sinemasında belli bir imajınız v ar, gelen öneriler arasında kabul etmedikleriniz çok oldu mu? Hayır olmadı. Çünkü çok ilginç, bana gelen teklifier aşağı yukan belli. Benim bir imajım var ve insanlar da artık bunu biliyor. - Siz Atıf Yılmaz, Tunç Başaran gibi yönetmenlerle de ilk filmlerini çeken Handan İpekçi, Fehmi Yaşar gibi yönet- menlerle de çalıştınız... Evet. Ben öğrenci filmlerinde de rol aldım ve buna yürekten katıldım. Genç- lere destek vermek gerektiğini düşünü- yorum. İlk filmıni çeken bir yönetmenle çalışmak, bir anlamda da riske girmek oluyor. Karanlık bir kuyu var önünüz- de. Ama birkaç göriişmede ikna olur- sanız sette daha rahat çalışıyorsunuz. - Sanatçı kişiliğinizi besleyen, etkileşim içinde olduğunuz sanat dallan neler? Biz aslında Türkiyeli sanatçılar ol- manın getırdığı kısıtlamalan, dezavan- tajlan yaşıyoruz. Yeteri kadar kay- nağımızyok. Ben halaeski birikimlerimı kullanıyorum. Ama onlan sürekli yeni- lemek gerekiyor. Tiyatro artı bu oyun çevirileri benim için çok önemli. Kadının dünyasını, kadının meselesini anlatan bu oyunlar benim oyunculuğuma da yansı- yor. Her zaman söylüyorum. Dario Fo'- nun benim sanat yaşamıma çok büyük katkısı oldu. En önemli ana besin kay- nağım o. Onun dışında bize ulaşan film- leriizliyorum.edebiyatlavedanslaılgile- niyorum. Ama onlar zaten yaşamın için- de olan şeyler. Ben herhangj bir insan gibi yaşıyorum. Fildişi kulesine ka- panmış bir sanatçı değilim. İnsanlarla iç içe yaşamak. sürekli bir zenginlik. Sine- mada yarattığınız her karakterin yaşam- da bir karşılığı var. Kendimle banşık bir insanım - Bir kadın oy uncu olarak bugüne ka- dar canlandırdığınız rollerde kadınsılığımzı ön plana çıkarmadınız, sı- radan bir kadın kimliği yansıttınız. Bir anlamda başarınızın nedeni de bu gerçek- likte olsa gerek... Evet. Bir operasyon yaptırmak ve toplumda biçilmiş değerlere uymam çok kolay olurdu. Bambaşka bir fizikte orta- ya çıkabilinm. Ama o ben olmanj. r dimle banşık bir ınsarTöidağum T işıme de yansıyor. Hala bir sürü yönet- men. benımle ilgili kafalannda bir kalıbı kıramadılar. Benım yaptığım, çok üto- pik bir şey aslında. Ben sanatçı olarak her türlü teklife açığım. ama yönetmen- ler bazen benim hakkımda tutucu olu- yorlar. Beş yıl sonra yeniden tiyatro - Bugünlerde "Artist Palas" dizisinin çekimlerini bitirdiniz. Nasıl bir çalışma oldu bu? Daha önce hangi televizyon dizi- lerinde rol almıştınız? Daha önce Erdoğan Tokatiı ile "Belkıs Hanunın Konağı" adlı dızide çalışmıştım. O diziyi insanlar çok sev- mişti. Bu benim oynamayı kabul ettiğjm ilk diziydi. Ben çok dizi teklifı reddettim. Sonra Tunç Başaran'ın "Hadi Gel Bar" adlı bir dizısinde rol aldım, fakat şanssızlık oldu. bu dizi fazla izlenmedi. Sonra Mahinur Ergun'la "Şans Blok- lan" diye bir dizi çektik. Geçen günlerde yeniden Mahinur Ergun'la Zuhal Olcay ve Lale Mansur'un da rol aldığı "Artist Palas"ı çektik. Kadrosu, senaryosu ve rejisi oldukça kaliteli bir dizi oldu. Dizi çekerken yönetmen çok önemli. Kötü bir senaryoyu iyi bir yönetmen adam edebilir. - Beş yıl sonra yeniden tiyatroya dönü- yorsunuz. Bu oyun hakkında bilgi verir misiniz? Dario Fo'nun "Kadınlardan Konu- şalım" adlı oyununu sahneleyeceğız. Bu oyunu İtalya'dan gclecek olan Franca Rame ya da Arhıro Corso yönetecek. Ağustos ayı içinde provalara başlaya- cağız ve Zuhal Olcay'la birlikte çalışa- cağız. 'Kamuoyu duyarlı olmalı' KüHür Servisi - 1990 yılmda kurulan ve bugüne kadar Istanbul Büyükşehir Beledi- yesi'nin tahsis etmiş olduğu Haliç'teki ta- rihi binada faaliyet gösteren Kadın Eserk- ri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi. 27 Mart 1994 yerel seçimlerinden çıkan durum bağlamında bir açıklama yaptı. Açıkla- mada. Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi'nin bir vakıf olduğu ve bugüne kadar çalışmalannı Büyükşehir Belediye- si'nin sağladığı bina. işletme giderleri ve iki kadro desteği ile ancak yönetim ka- ranyla sürdürdüğü açıklanıyor. Kuru- mun, konusunun "kadın" olması nedeniy- le Büyükşehir Belediyesi yönetimindeki değişiklikten etkilenmesine mutlak gö- züyle bakılıyor. Vakıf, ileride kurumun yaşaması için kamuoyundan destek bekli- yor. Kütüphane yetkilileri, kuruma gele- bilecek müdahalelerin kamuoyunda du- yurulması ve kamuoyu oluşturulması yö- nünde imza ve kütüphane binasında bu- lunma kampanyası gibi önlemlerle karşı konulabileceğini söylüyor. Vakıf, kütüphanenin varlığmı her koşul ve mekanda sürdürmeye kararlı olduğu- nu belirtiyor ve kütüphanenin asıl işlevle- rinden olan kadınlarla ilgili "bilgi merke- a " olma sorumluluğunu öne çıkaracakla- nnı belirtiyor. Önümüzdeki günlerde, kadınlara yönelik taciz olaylannda artış olabileceğini de vurgulayan yetkililer, lüm kamuoyunu olaylarda duyarlı bir tavır takınmaya çağınyor. 11.ULUSLARARASI ANKARA MUZIK FESTIVALI Filozof bir yorumcu: Ivan Moravec ERHAN KARAESMEN "Avrupa Festivaller Birliği" üyeliğine kabul edilmış bulunan Uluslararası Ankara Müzik Festivali. biray sürecek etkinliklerine başladı. On bir yıldır An- kara baharlanna damgasını basan bu önemli sanat olaymın, daha da geli- şerek sürmesini dilerken, olağanüstü özverili bir çalışma -ve hatta direnme- ile bu işi sürdüren And Vakfı'nı da kut- luyorum. Bu yılın etkinlikleri arasında Ivan Moravec, Jufian Bream gibi dev isirnler ile Monte Carlo Filarmoni gibi prestijli bir orkestra. ünlü şefi Lavvrence Foster ile hemen dikkat çekivor. Ama, Sirinu. Salzburg Mozarteum Quartet, Vi>ana Şarla Korosu gibi önemli küçük toplu- luklar da programa renk katıyor. Öte yandan bizimı senfonik orkestralanmız ve Bilkent Üniversitesi Uluslararası Oda Orkestramız seçkin solistlere eşlik ederek programda yer alacaklar. Caz- severler için bazı etkinlikler de prog- ramı henüz kesinleşmemiş olmakla bir- likte, ihmal edilmemiş olacak. Çok ağırlaşan ekonomik koşullar özel sektör desteğini sınırlarken. büyük kentlerdeki yönetim değişıkliğinin gele- ceğe dönük kamu yerel desteklerinde de belirsizlikler yaratacağı söyleniyor. Böyle bir dönemde Ankara Müzik Fes- tı\alı'nin Cumhurbaşkanlığfnın hima- yesıne girmesinin sadece genel bir ka- nal germe anlamında değil. ama pratik bütçescl çözümlemelere yardım yönün- den dc değer taşıdığ ortadadır. Aramı- zda eleştirivor. "daha iyisi olabilecek iken olamadı" diye hayıflanı- yor olsak bile Ankara Festi- vali'nin on ikin- cisini. on beşin- cisini de isliyo- ruz. Kapsamlı bir devlet des- teğini de mut- lak gerekli gö- rüyoruz. Festivalin ilk günlerinin mü- zikal izlenimle- rine gelince. Ivan Moravec adı büyütülmüş görüntüsüyle önde>eralıvor. 1960'lann bu efsanevi uluslararası genç yıldızı. Richter çizgisinin en yetenekli izleyicisi. Çek-Supraphon gibi baskı kalitesi tartışmalı bir finna>a rağmcn plaklan dünyada olay yaratan bu adam sonra aniden ortadan kaybo- lu\ermişti. 1968 Prag Bahan özgürlük hareketinin kuvvetli dcstekleyıcisı bir aydın Çek yurttaşı olmasının faturası kendisine sonraki yıllarda çok ağır bi- çimdc çıkartıldı. Moravcc'c plak >ap- tırtılmadı yıllarca. Çok özel istisnalar dışında uluslararası turnelerine müsaa- de edilmedi. Kendi ülkc- sinde ise hiç konser yapa- nıadı. Yan göz hapsinde sadece kendisi için çala- rak bir on beş yıl geçirdı. \ncak bu benzersız çileli donemın piyano denen tılsımlı ' ncsneye yakınlığının çağımızın belki de hiçbir müzisye- nınde görülmemiş düze>- de pekiştirdiğini. aletle neredeyse tek bir kalp gibi çarparak bütünleşmesine yol açtığını düşünenler de var. 1980'lerde Moravcc dünya platformuna hafıf- ten de olsa yeniden çıktı- ğında. yedi-sekiz kez ım- bikten geçmiş inanılmaz bir tuşe ile dönüyordu. filminin piyano partılerin- deki olağanüstü başansı ve filmin plağının büvük satışı Moravec'in unu- tulmuş adını yeniden parlatıyor. Bu dö- nemde, emprezaryolann ve plak şirket- lerinin yoğun çağnlanna karşı, Mora- Ivan Moravec kadifelikte "Amadeus' vcc bildiğini -vc çok iyi bildiğini- oku- yordu. İlk kez dclikanlılıkta yakalamış bulunduğu büyük ün dolavısıyla. yıldızlığa karnı lok olduğundan ölçülü vc alçakgönüllü karaktcrinc uygun bi- çınıde biraz kcndi içine katlanık filozof yorumculuk yolunu seçiyordu. Bu büyük piyanist. festivalin açılış konserine genelde az bilinen ve An- kara'da ilk kezseslcndirilen Mozart 25. Konçerto (K5O3) ile gcldi. Bu konçer- toyu Moravec'li bir kasetten bir araba teybinde ilk dinleyişimde müziksever bir doslla birlikte kaza yapacak kadar kendımizdcn gcçtiğimizı hatırlıyorum. Gcçen akşamki konscrindc de yer yer bcnzerduygulan yaşiidım. 25. Konçer- lo belki dev bireserdeğil vedaha ziyade Mozart'ın sesleri inci taneleri gibi bir çırpıda döküverdiği "küçük başyapıt- lar" grubuna giriyor olabilir. Ivan Mo- ravec'lc bu sesler bu dünyanın ötesin- deki bir kaynaktanfışkınp konser salo- nuna dökülüyor gibiydi. Alkışlara yanıt olarak gelen Chopin Mazurka bu çok önemli pıyanısti olağanüstü bir başka yorumuyla daha dinlememıze fırsat \erdi. Gürer Aykallı Cumhur- başkanlığı Senfoni Orkestrası'nın Mo- zart a eşliğindeki duyarlı yumuşaklığı. konscr şiiri "In the South"ta da Aykal'- ın renkli yorumuyla orkcstradan güzel pasajlardinledık. Bravo. PENALTI MEMET BAYPUR Kuru Softa, Yaş Sapık... Yöneticileri sahip olmadıkları erdemlerden ötürü öv- mek, ceza görmeden onlara hakaret etmek demektir. Bunu ben söylemiyorum. 1655 yılmda yayımladığı Özdeyişler adlı kitabmda La Rochefoucault söylüyor. lyi de ediyor doğrusu. Şimdi durumu gözünüzün önüne geti- rin lütfen: Bir tarafta elinde siyasi, askeri, idari bir güç tu- tan kişi var. öbür taraftaysa sade vatandaş bir ademoğlu. Sade vatandaş, öbür kişiye, erk sahibi olana efendim siz şöylesiniz, böylesiniz, aklınız gibi akıl, zevkiniz gibi zevk, bilginiz gibi bilgi yoktur, yüz metreyi beş saniyede ko şarsınız, futboldan ve felsefeden anlarsınız, ülke yöneti- mi, bankacılık ve çöplerin toplanma ve imha edilmesi so runlarını en iyi siz bilirsiniz. Sinemayı, tiyatroyu, hukuku ve guguklu saat yapımı- nda hangi model kuşların kullanılması gerektiğini de en iyi siz bilirsiniz. Tango, Ça ça ça ve çiftetelli, harmandalı ve Erzurum Barı'nı en iyi bilensiniz, ne okunur - ne okun- maz, ne seyredilir - ne seyredilmez, ne olur - ne olmaz'ı da en iyi siz bilirsiniz, uzay geometri ve kuantum fiziği, estetik ve köstetik ve bilumum tetikler sizden sorulmalı, sizin gibi insan dünyaya kırk yılda bir gelir diyordur. Güç sahibi kişinin, bu durumda yapabileceği ya da dü- şünebileceği şeyler haliyle kısıtlıdır. Çoğu zaman karşı- sında bu sözleri dile getiren insanın akıllı bir kişi olduğu- nu düşünür, güç sahibi kişi. Bak ne güzel, herkes böyle akl-ı selim sahibi olsa keşke diye geçirir içinden. Gece olunca da herkes gibi çişini yapıp, takma dişlerini fırçalar ve çizgili pijamasıyla yatağa girmeden önce karısma, "Yahu şu Tayyar Bey pek memleketsever bir insan. Ne kadar doğru şeyler söyledi bugün " diye mırıldanır. Bura- ya kadar anlattığım, oyunun komik kısmıdır. Trajik kısım ise güç sahibi kişinin kafasını yastığa koyup uykuyu bek- lediği kısa zaman parçasıyla başlar. Güç sahibi kişi, adamın kendi üstüne yığdığı erdemlerin bir tanesine bile sahip olmadığını biliyordur. Kendi hakkında söylendiği için olumlu sandığı bir sürü yalanı onaylamak zorunda kalmıştır. Gene sıkıntılı bir uykuya dalacaktır. Sade va- tandaş, onu sahip olmadığı ve artık hiç olamayacağı bir sürü erdemden ötürü göklere çıkartarak ceza görmeden hakaret etmiştir yüzüne karşı. Peki ama sade vatandaş, güç sahibi yöneticiye, onu överek neden yalan söyler? Salt dalga geçmek, hakaret etmek, eğlenmek için böyle birdavranışasığındığını söy- lemek, oyunun iki kişisine de haksızlık olur. Ütopya bu meselede nerede bırakıyor bizi? Belki ideal bir toplum, hiçbir vatandaşın "sade" ol- madığı ve hiçbir yöneticisinin "güç sahibi" olmadığı bir toplumdurdiyorum ben. Kim yazmıştı sahi, anımsamıyo- rum ama şöyle bir şeydi: Sezar'ın hakkını Sezar'a vere- lim ama hakkı olmadığı şeyleriyse Sezar'dan almak ge- rekir. Fethi Naci, 1973Temmuzu'nda yazdığı o güzelim yazı- sında yirmi bir yıl sonra da işlevini, önemini yitirmeyen şeyler söylüyor: "Bir şair günceliyazmak istiyorsa, insan yüreğini bilinçle doldurmak istiyorsa, ilkin belirli bir bi- linç düzeyine ulaşması gerekiyor; bilinçlendirmek istedi- ği insanlara yalan-yanlış şeyler söylememesi için gerek- li bu. Yolu belli bunun. Insanlığın kültür mirasını eleştirel bir gozle incelernek, özümlemek. Ayrıca yurt gerçekleri- -*ftitammak: Ama.daha onemlisi sanatçının yaşamı ile dü- şuncesıni birleştirmesi. Çünkü devrimci' bir sanatçı için ileri dunya görüşü, şiir yazarken ağıza takılan, geceleyin yatarken ağızdan çıkarılan takma diş değildir. Bilimsel bir görüşe varmadan, yaşamla düşüncenin bileşimini gerçekleştirmeden bir şair 'bilinç isçisi' olmaya kalkarsa bilinç verme sanarak yaptığı iş, ister istemez, bankada parası olmayan birinin çek imzalamasına benzer." Sayın Fettıi Naci'nin 1979 yılmda Gerçek Yayınevi- nden çıkan Edebiyat Yazıları adlı kitabını okurken düşün- düm La Rochefoucault'nun 320 yıl önce yazdıklarını. Ara- larında üç buçuk yüzyıl olmasına rağmen aynı doğruda buluşuyor iki yazarımız. "Yöneticileri sahip olmadıkları erdemlerden ötürü övmek, ceza görmeden onlara haka- ret etmektir." Hiç kimseyi sahip olmadığı erdemlerden ötürü övmemek gerekir. Bankada parası olmadan çek imzalamamak gerekir. Insanların. özellikle sanatla uğra- şan, yazı yazan insanlarm değil, bütün insanların yaşam- larıyla düşüncelerinin örtüşmesi gerekir. Ben örtüşmesi diyorum, Sayın Fethi Naci daha derine inerek bileşmesi- ni öneriyor. Yaşarn ile düşünce bileşimi olacak, ancak o zaman söylenen, yazılan, önümüze sürülen sözü ciddiye alacağız. Sabah akşam karısını pataklayan bir adamın insan haklarından söz etmesi ne kadar anlamsızsa, şeh- rin suyunu, elektriğini satacağını söyleyen birinin sosyal demokrat halkçı olduğunu iddia etmesi o kadar an- lamsızdır. Öbür dünyaya inananların, bu dünyada para- pul, şan şöhret peşinde koşmalârı gibi... Nereden nereye geldim La Rochefoucault derken! Oysa bambaşka şeylerden söz etmekti niyetim. Umberto Eco'nun Yanlış Okumalar adlı kitabından. Malcolm Bradbury'nin memleketimizdeki edebiyat konuşmaları- ndan. Jules Verne'nin hayatından, Edip Canseverin şiı- rinden. James Ivory'nin Günden Kalanlar adlı filminden, François Trvrflaut'nun filmlerinden, şiir-düzyazı ilişkile- rinden, aklımda açılan sergilerden, Afrika'dan söz aç- maktı niyetim daktilonun başına oturduğumda. Beni ken- dime ve başkalarına gülümseten bir durum söz konusu: İnsan Guiseppe Verdi'nin operaları üstüne ve istanbul belediye seçimleri üstüne aynı zaman diliminde, aynı yoğunluk, aynı ciddiyetle yazı yazabilir mi? Bu da başka bir yazının konusudur belki. Günün anlam ve önemine pek uygun düştüğü için bu yazıyı da Sabahattin Eyüboğlu'nun çevirisiyle, Ömer Hayyam'ın bir dörtlüğuyle bitirelim. "Ben kadehten çekmem artık elimi; Tırtmam senin kitabını, minberini. Sen bir kuru softasın, ben yaş bir sapık: Cehennemde sen mi daha iyi yanarsın, ben mi?" Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nde bu hafta Kültür Servisi- 11. Uluslararası Ankara Müzik Fcstivali'ndc bugün Akbank Oda Orkcslrasf nın konscri yeralıyor. Orkestrayıyönetecek olan şcf \e piyanist Aric Vardı. aynı zamanda konserin solisti. Fcsti\ul.çarşamba günü Bilkcnl Üniversitesi Uluslararası Akudcmik Orkestrasf nın şefServerGanievyönetimindeki konseriyle devam edecek. Konscresolist olarak flütçii Şcfika Kutluer katılıyor. Perşembevecumagünleri. VVienncr Licd Ensemble konuk oluyor Ankara Müzik Festivali'ne. Cumartesi günü ise Ankara Devlet Opcra ve Balcsi şcf Rengim Gökmen yönetiminde bir konser verecek Ankaralı müzikseverlere. Konserin solisti piyanist Hüseyin Sermet. Antalya'da nisan etkinlikleri ANTALYA (AA) - Antalya'da bu hafta. iki resim ve bir fotoğraf sergisi izlenime sunulacak. Falez Sanat Galcrisi'ndcgcçcnay açılan SüleymanSaimTckcan'ın özgün baskı resim sergisi, hafta sonuna kadar gezilebilecek. l4nisandaaçılacakGülsün Karamustafa'nın resim sergisi ise bir ay açık kalacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle