Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10NİSAN1994PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Türk sinemasında fîziğinden çok oyunculuğunu konuşturan Füsun Demirel:
Birimajım var, bunuherkesbiliyor
PELİN ÖZER
•'Uluslararası Ankara Film Festivali"-
nde Füsun Demirel. Mahinur Ergun'un
yö'nettiği "Aj VaktT filmindekı ba-
şansından doîayı En lyi Vardıma Kadm
Oyuncu ödülüne değer görüldü. Ko-
casının terk edip giimesinden sonra da
yıllarca ona sadık kalan, umudunu hiç
yitirmeyen ve tüm çiftliği çekip çevirerek
yaşlı kayınpederine bakan "Hanımağa"
rolünü başanyla yorumlayan Demirel,
bir kez daha oyunculuk gücünü kanıtlı-
yordu bu filmde.
"Uçurtmayı Vurmasınlar". "Camdan
Kalp", "Bir Küçük Bulırt". "Kupa Kızı"
filmlerinde oyunculuğuyla ağırlığını ko
yan Füsun Demirel, Türk sinemasında
ayn bir önem taşıyor. Fiziğinden çok
oyunculuğunu konuşturan Demirel. ti-
yatrodan gelmenin tüm avantajlannı,
dezavantaja dönüştürmeden sinemaya
yansıtabilen bir sanatçı. Hem düzenle
banşık olup hem de ilerici sanat yapıla-
mayacağını belirten Demirel. sanatçının
rahatsız olması gerektiğinı sa\unuyor.
"Para nasıl sanatçtyı kralın soytansı tîali-
ne getirdiyse, sosyalist, konıünist ve sos-
yal demokratlar da sanatçıy ı bir malzeme
olarak görmekten kurtulamadılar"diye-
rek sanatçının konumunu eleştiren De-
mirel, sanatçılann ülkemizde ömek bir
örgütlenme oluşturamadıklanndan
yakımyor.
Vasıf öngören bir zenginliktir
Son beş yıldır tiyatro yapmayan De-
mirel, Dario Fo çevirileri yaparak bir
anlamda tiyatroyla bağlannı koparmı-
yor. Yakında Dario Fo'nun bir oyununu
Tiyatro Stûdyosu ile birlikte yorumlaya-
cak olan sanatçıyla. sinema ve tiyatro
oyunculuğu üzerine konuştuk:
- Siz Italya'da Dramatik Sanatiar
Akademisi'nden mezun oldunuz. Oyuncu-
luk egifiminizi ttaiya'da yapmaya nasıl
karar verdiniz?
Oyunculuk eğitimi almayı kafama
koymuştum. ttaiya'da arayıp Türkiye'-
de konservatuvann karşılığı olan bu
okulu buldum. Bir yıl dil öğrenimi gör-
dükten sonra orada sınavı kazanarak üç
yılhk bir tiyatro eğitimi aldım. Oradaki
günlerimin bugünkü basanmda büyük
payı var.
- Profesyonel tiyatro yaşamınız nasıl
başladı?
I980 yılında Almanya'ya gittim. Ora-
da Vasıf öngören, "Zengin Mutfağı"nı
sahneye koyuyordu. Bir buçuk yıl Ber-
lin'de kaldık ve orada tiyatro yaptık.
Vasıf. orada yaşayan Türkler için bir
Türk tiyatrosu oluşturmak istiyordu.
Vasıf öngören benım için apayn bir zen-
ginliktir .
• 9 1 I ıı ^ • • > # - ~ —
Çıkış noktam politikaydı
- İtalva'da politik ti>atro yapan Streh-
ler'in asistanı olmayı neden reddettiniz?
Ben hep tiyatroyu politik nedenierle
yapmayı düsünüyordum. Çıkış noktam
politikaydı. İnsanlara tiyatroyla bir şey-
kr anlatmak istiyordum. Ve hep bunun
yollannı araştınyordum. Italya'da o yı-
llarda tiyatroda korkunç bir yozlaşma
vardı. Tiyatro bir bunalım yaşıyordu ve
ticari kaygılar nedeniyle sahnelerde
çıplaklık hakimdi. O zamanlar beni çe-
ken tek kişi Strehler'di. Ciddi anlamda
politik tiyatro yapıyordu, Brecht'i yo-
rumluyordu. Öğrenciyken onunla tanı-
şmayı kafama koymuştum. Milano'ya
gittim ve Strehler'i buldum. Scala Ope-
rasfnda da çalışıyordu. Ona tiyatroya
bakışımı anlatum. Iki ay sonra onunla
bir kere daha buluştuk. Onunla bir süre
çahşmamj önerdi ve beni sonradan kad-
roya alacağını söyledi. Fakat ben, genç-
liğin verdiği heyecanla kadrosuz asistan
olmayı reddettim. Sonra Almanya'ya
gittim.
- Türkiye'ye döndüğünü/de tiyatro
yapmaya devam ettiniz ve çeşttli özel ti-
yatrolarda çalıştımz. O dönemde Türk ti-
yatrosunun eleştirdiğiniz y anları oldu mu?
Hayır, çünkü yeteri kadar tanımıyor-
dum. Geldiğimde ilk girdiğim tiyatro,
Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu'ydu.
Başlarda çok yadırgadım. Orada daha
çok vodviller oynanıyordu. Ama hiçbir
zaman neden orada rol aldım diye
bakmadım. Çünkü bunlann hepsi insan
yaşammda bir zenginlik oluşturuyor.
Daha sonra Dostlar Tiyatrosu, Deveku-
şu Kabare, Dormen Tiyatrosu gibi özel
tiyatrolarda çabştım. Tabii dışarda ti-
yatronun durumu biraz daha farklı.
Orada sanat etkinliği yapan kuruluşlara
devlet her türlü desteği venyor.
- Tiyatrodan sinemaya geçişiniz nasıl
oMu?
1984 yüjnda Atıf Yılmaz. "Bir Yudum
Sevgf'yi çekecekti. bana da bir rol teklif
etti. Sinemayı hiç tanımıyordum. Oyun-
culuğun yanında asistanlığı da önerdim.
Çünkü sinemayı kamera arkasından da
tanımak istiyordum. İlk \e son asistanlı-
ğımın bana çok yaran oldu.
- Tiyatro oyunculuğu ile sinema oyun-
culuğu arasında çok belirgin farklılıklar
varTiyatroda bulunduğunuz mekanın ko-
şullarına göre ifadenizi sınırlamak zonın-
dasmız, oysa sinemada kamera> ı tanımak
gerekiyor. Siz iki alanda da doğallığı ya-
kalayâbilen bir oyuncu olarak bu
farkhlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu, çok uzun yıllardır tartışma konu-
sudur. Tiyatro kökenli sinema sanatçı-
lan diye. Bana göre sinema ve tiyatro
belli. Ama bir yandan da ciddiye alıyo-
rum. çünkü beni çok motive ediyor.
Müthiş bir dürtü oluyor. Artık sürekli
daha yukarı. daha mükemmele gitmck
zorundasınız. Yardımcı kadm oyuncu
esprisine gelince; oyunculuğa hiçbir za-
man yardımcı ya da başrol diye bak-
madım. Yaşamda da insana öyle bakmı-
yorum. Senaryo neyi anlatıyor diye ba-
kanm. Senaryo benim için çok önemli-
dir. bu konuda çok titiz davranınm. On-
dan sonra senaryonun neye hizmet etti-
ğine bakanm. Örneğin "Camdan Kalp"-
te oynadığım minik rol Sinten çok
önemliydı. Ben hep filmlerde küçücük
de olsa bir nokta, bir virgül olabilmcye
özen gösterdim. Yardımcı kadm oyun-
culuk bende hiç takıntı olmadı. Bir işi iyi
yapmak çok tatmin edici. Bir bütüne
doğru hizmet edebilmişsem çok mutlu
oluyorum.
- Önceleri poiitik amaçlaria tiyatro
değilim. Hep amatörce yapacağım bu
işi. Hayatımın bir parçası tiyatro. Dario
Fo çok önemli bir tiyatro adamı benim
için. Dario Fo oynamayı seçen insanlara
hep niçin onu seçtiklerini sormak istiyo-
rum. Çünkü çok oynanıyor. Dario Fo
kapadı tiyatrolan ve bunu kendisi de
merak ediyor. Ben her isteyenın onu yo-
rumlamasından yana değilim. Dario
Fo"nun kadm oyunlan, yalnızca biryak-
laşımla ele alınamaz. Bu bir insan ve sis-
tem meselesidir. Fo, her repliğinde bu-
nun altınj çizer. Benim manevi anlamda
tek tatmin yolum. işın doğru bir şekilde
ortaya çıkması. Sanatla politikayı ben
sürekli bir tutuyorum, aynlmaz bir par-
ça olarak görüyorum ve hep böyle göre-
ceğim.
- Telif halüarı konusunda sonınlar
yaşıyor musunuz?
Çeviriler beğenildi, insanlardan teklif-
lergeldi. Fakat içinegirdikten sonra ben
oyunculuğu, yorumda birbiriyle siyahla
beyaz gibi birbınnden ayırt edilebilecek
derecede farklı değil. Ancak doğru yo-
rumla yanlış yorum tartışılır. Tiyatroda
ben abartılı bir şekilde yorumlarsam, bu
seyirciye batar. Sinemada hiç zorlan-
madım. Çünkü bu çok teknik birşey. Se-
nin kameray la arandaki ilişki aşk gibi bir
şey. Sen o bağı kurabiliyorsan artık son-
suza kadar aşkını yaşıyorsun. Teknik
aşk!
Ödüller müthiş bir dürtü
- Bizde yardımcı kadın o>unculuk çok
fazla ciddiye alınmıyor. Genelde oyuncu-
larda başrol sendromu var. Oysa siz oy-
nadığınız yardımcı kadın oyuncu rollerin-
de ağırlığınızı hissettirmev i başanyorsu-
nuz. En son "Ay Vaktı" filmijle Ankara
Uluslararası Film Festi\ali'nde En İyi
Yardımcı Kadın Ovuncu Ödülü'ne değer
görüldunüz. Ödüllere ve \ardımcı kadın
oyunculuğuna nasıl baktyorsunuz?
Odül tabıi çok motive ediyor insanı,
ama fazla abartmamak lazım. Çünkü
ülke koşullanmız, yaşadığımız sıkıntılar
vaptığınızdan söz etmiştiniz. Tüm düşün-
celerinizi sanatını/la ifade edebildiğinize
inanıyor musunuz, oyunculuk si/i her an-
lamda tatmin ediyor mu?
Düşüncelerimi ve kendimi yeterince
ifade edebiliyor muyum bılemiyorum.
Herhalde yeterince ifade edemiyorum.
ama etmeye çalışıyorum. Çünkü bana
önerilen rollerdeki o kadın tiplemelerin-
de hep benim birikimım. dünya görü-
şüm ve sanatsal birikimim yansıyor. Bu
bütün sanatçılar için böylcydi. Sanatı
polıtıkadan ayırt etmem olanaksız bir
şey. Çünkü polıtika. yaşamın kendisi.
Sanat da öyle. Politik tavnnız sonueta
mutlaka sanatınıza da yansıyacaktır.
Politik tıvatronun çok önemli bir tiyatro
adamını çevirmeyi scçtım. Bu da benim
tavnmdır aslında.
- Dario Fo cevirileriniz Bo>ut Yayı-
nları'ndan çıktı. Bugünlerde de sahneleri-
mizde bir Dario Fo o\ unları patlaması v a-
şanıyor. Siz nasıl karar verdiniz Dario Fo
çevirmeye, yorumları nasıl değerlendiri-
yorsunuz?
Ben çok naif başladım çe\iriye, hiç id-
diam yoktu. Profesyonel bir çevirmen
gördüm ki tiyatrolar. vazann veçevirme-
nin telif ücretini ödemiyorlar. Bu iş ku-
rumsallaşmamış bu ülkede. Ben bu işin
ciddi. kurumsal bir şekilde yüriitülmesi
gerektiğinı düşünüyorum. Ajansa bağlı-
yım. ama onlar da bir noktadan sonra iş-
İe\ini yerine getiremıyor. Hiç benim ha-
berim olmadan çevirim oynanıyor. Bin
Dario Fo seçmişse anlatmak istediği bir
meselesi var demektir. Bu da bizim ortak
bir noktada birleştiğimizi gösterir. Ha-
ber vermeden ya da haber verip de tiyat-
ro iş yapmadı di\e hiç karşılığını verme-
den oynamak vanlış.
İlk kez bir Avrupa seti
- "Av Vakti"ninçekim süreci nasıl geç-
ti? Canlandırdığınız karakter hakkında
bilgi verir misiiuZ?
Türkiyc koşullannda ilk defa bir Av-
rupa seti yaşadım diyebilirim. Çok dü-
zc\li bir scttı. Herkes. çok uzmanlaşmış
ve işini çok iyi biliyordu. Hiçbir şey ak-
samıyordu. Oyuncular \e teknik kadro
sondereceuyumluçalışiNordu. Mahinur
Ergun çok başanlı biryönetmendi. Sette
sessiz bir otoritesi vardı. Müthiş disiplin-
li bir insandı, ama baskı oluşturmuyor-
du. Çok hoş bir çekim oldu. Finike be-
nim hayatımda unutamayacağım setler-
den biriydi. Zaten o doğal güzelliği, me-
kanlar olağanüstüydü. Müşfik Kenter ve
Zuhal Okay gibi çok değer verdiğım iki
oyuncuyla bu seti paylaşmanın da ayn
birzevki vardı.
Oyun çevirileri çok önemli
- Sizin Türk sinemasında belli bir
imajınız v ar, gelen öneriler arasında kabul
etmedikleriniz çok oldu mu?
Hayır olmadı. Çünkü çok ilginç, bana
gelen teklifier aşağı yukan belli. Benim
bir imajım var ve insanlar da artık bunu
biliyor.
- Siz Atıf Yılmaz, Tunç Başaran gibi
yönetmenlerle de ilk filmlerini çeken
Handan İpekçi, Fehmi Yaşar gibi yönet-
menlerle de çalıştınız...
Evet. Ben öğrenci filmlerinde de rol
aldım ve buna yürekten katıldım. Genç-
lere destek vermek gerektiğini düşünü-
yorum. İlk filmıni çeken bir yönetmenle
çalışmak, bir anlamda da riske girmek
oluyor. Karanlık bir kuyu var önünüz-
de. Ama birkaç göriişmede ikna olur-
sanız sette daha rahat çalışıyorsunuz.
- Sanatçı kişiliğinizi besleyen, etkileşim
içinde olduğunuz sanat dallan neler?
Biz aslında Türkiyeli sanatçılar ol-
manın getırdığı kısıtlamalan, dezavan-
tajlan yaşıyoruz. Yeteri kadar kay-
nağımızyok. Ben halaeski birikimlerimı
kullanıyorum. Ama onlan sürekli yeni-
lemek gerekiyor. Tiyatro artı bu oyun
çevirileri benim için çok önemli. Kadının
dünyasını, kadının meselesini anlatan bu
oyunlar benim oyunculuğuma da yansı-
yor. Her zaman söylüyorum. Dario Fo'-
nun benim sanat yaşamıma çok büyük
katkısı oldu. En önemli ana besin kay-
nağım o. Onun dışında bize ulaşan film-
leriizliyorum.edebiyatlavedanslaılgile-
niyorum. Ama onlar zaten yaşamın için-
de olan şeyler. Ben herhangj bir insan
gibi yaşıyorum. Fildişi kulesine ka-
panmış bir sanatçı değilim. İnsanlarla iç
içe yaşamak. sürekli bir zenginlik. Sine-
mada yarattığınız her karakterin yaşam-
da bir karşılığı var.
Kendimle banşık bir insanım
- Bir kadın oy uncu olarak bugüne ka-
dar canlandırdığınız rollerde
kadınsılığımzı ön plana çıkarmadınız, sı-
radan bir kadın kimliği yansıttınız. Bir
anlamda başarınızın nedeni de bu gerçek-
likte olsa gerek...
Evet. Bir operasyon yaptırmak ve
toplumda biçilmiş değerlere uymam çok
kolay olurdu. Bambaşka bir fizikte orta-
ya çıkabilinm. Ama o ben olmanj. r
dimle banşık bir ınsarTöidağum T
işıme de yansıyor. Hala bir sürü yönet-
men. benımle ilgili kafalannda bir kalıbı
kıramadılar. Benım yaptığım, çok üto-
pik bir şey aslında. Ben sanatçı olarak
her türlü teklife açığım. ama yönetmen-
ler bazen benim hakkımda tutucu olu-
yorlar.
Beş yıl sonra yeniden tiyatro
- Bugünlerde "Artist Palas" dizisinin
çekimlerini bitirdiniz. Nasıl bir çalışma
oldu bu? Daha önce hangi televizyon dizi-
lerinde rol almıştınız?
Daha önce Erdoğan Tokatiı ile
"Belkıs Hanunın Konağı" adlı dızide
çalışmıştım. O diziyi insanlar çok sev-
mişti. Bu benim oynamayı kabul ettiğjm
ilk diziydi. Ben çok dizi teklifı reddettim.
Sonra Tunç Başaran'ın "Hadi Gel Bar"
adlı bir dizısinde rol aldım, fakat
şanssızlık oldu. bu dizi fazla izlenmedi.
Sonra Mahinur Ergun'la "Şans Blok-
lan" diye bir dizi çektik. Geçen günlerde
yeniden Mahinur Ergun'la Zuhal Olcay
ve Lale Mansur'un da rol aldığı "Artist
Palas"ı çektik. Kadrosu, senaryosu ve
rejisi oldukça kaliteli bir dizi oldu. Dizi
çekerken yönetmen çok önemli. Kötü
bir senaryoyu iyi bir yönetmen adam
edebilir.
- Beş yıl sonra yeniden tiyatroya dönü-
yorsunuz. Bu oyun hakkında bilgi verir
misiniz?
Dario Fo'nun "Kadınlardan Konu-
şalım" adlı oyununu sahneleyeceğız. Bu
oyunu İtalya'dan gclecek olan Franca
Rame ya da Arhıro Corso yönetecek.
Ağustos ayı içinde provalara başlaya-
cağız ve Zuhal Olcay'la birlikte çalışa-
cağız.
'Kamuoyu
duyarlı olmalı'
KüHür Servisi - 1990 yılmda kurulan ve
bugüne kadar Istanbul Büyükşehir Beledi-
yesi'nin tahsis etmiş olduğu Haliç'teki ta-
rihi binada faaliyet gösteren Kadın Eserk-
ri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi. 27 Mart
1994 yerel seçimlerinden çıkan durum
bağlamında bir açıklama yaptı. Açıkla-
mada. Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi
Merkezi'nin bir vakıf olduğu ve bugüne
kadar çalışmalannı Büyükşehir Belediye-
si'nin sağladığı bina. işletme giderleri ve
iki kadro desteği ile ancak yönetim ka-
ranyla sürdürdüğü açıklanıyor. Kuru-
mun, konusunun "kadın" olması nedeniy-
le Büyükşehir Belediyesi yönetimindeki
değişiklikten etkilenmesine mutlak gö-
züyle bakılıyor. Vakıf, ileride kurumun
yaşaması için kamuoyundan destek bekli-
yor. Kütüphane yetkilileri, kuruma gele-
bilecek müdahalelerin kamuoyunda du-
yurulması ve kamuoyu oluşturulması yö-
nünde imza ve kütüphane binasında bu-
lunma kampanyası gibi önlemlerle karşı
konulabileceğini söylüyor.
Vakıf, kütüphanenin varlığmı her koşul
ve mekanda sürdürmeye kararlı olduğu-
nu belirtiyor ve kütüphanenin asıl işlevle-
rinden olan kadınlarla ilgili "bilgi merke-
a " olma sorumluluğunu öne çıkaracakla-
nnı belirtiyor. Önümüzdeki günlerde,
kadınlara yönelik taciz olaylannda artış
olabileceğini de vurgulayan yetkililer, lüm
kamuoyunu olaylarda duyarlı bir tavır
takınmaya çağınyor.
11.ULUSLARARASI ANKARA MUZIK FESTIVALI
Filozof bir yorumcu: Ivan Moravec
ERHAN KARAESMEN
"Avrupa Festivaller Birliği" üyeliğine
kabul edilmış bulunan Uluslararası
Ankara Müzik Festivali. biray sürecek
etkinliklerine başladı. On bir yıldır An-
kara baharlanna damgasını basan bu
önemli sanat olaymın, daha da geli-
şerek sürmesini dilerken, olağanüstü
özverili bir çalışma -ve hatta direnme-
ile bu işi sürdüren And Vakfı'nı da kut-
luyorum.
Bu yılın etkinlikleri arasında Ivan
Moravec, Jufian Bream gibi dev isirnler
ile Monte Carlo Filarmoni gibi prestijli
bir orkestra. ünlü şefi Lavvrence Foster
ile hemen dikkat çekivor. Ama, Sirinu.
Salzburg Mozarteum Quartet, Vi>ana
Şarla Korosu gibi önemli küçük toplu-
luklar da programa renk katıyor. Öte
yandan bizimı senfonik orkestralanmız
ve Bilkent Üniversitesi Uluslararası
Oda Orkestramız seçkin solistlere eşlik
ederek programda yer alacaklar. Caz-
severler için bazı etkinlikler de prog-
ramı henüz kesinleşmemiş olmakla bir-
likte, ihmal edilmemiş olacak.
Çok ağırlaşan ekonomik koşullar
özel sektör desteğini sınırlarken. büyük
kentlerdeki yönetim değişıkliğinin gele-
ceğe dönük kamu yerel desteklerinde
de belirsizlikler yaratacağı söyleniyor.
Böyle bir dönemde Ankara Müzik Fes-
tı\alı'nin Cumhurbaşkanlığfnın hima-
yesıne girmesinin sadece genel bir ka-
nal germe anlamında değil. ama pratik
bütçescl çözümlemelere yardım yönün-
den dc değer taşıdığ ortadadır. Aramı-
zda eleştirivor. "daha iyisi olabilecek
iken olamadı"
diye hayıflanı-
yor olsak bile
Ankara Festi-
vali'nin on ikin-
cisini. on beşin-
cisini de isliyo-
ruz. Kapsamlı
bir devlet des-
teğini de mut-
lak gerekli gö-
rüyoruz.
Festivalin ilk
günlerinin mü-
zikal izlenimle-
rine gelince.
Ivan Moravec
adı büyütülmüş
görüntüsüyle
önde>eralıvor.
1960'lann bu efsanevi uluslararası genç
yıldızı. Richter çizgisinin en yetenekli
izleyicisi. Çek-Supraphon gibi baskı
kalitesi tartışmalı bir finna>a rağmcn
plaklan dünyada olay yaratan bu
adam sonra aniden ortadan kaybo-
lu\ermişti. 1968 Prag Bahan özgürlük
hareketinin kuvvetli dcstekleyıcisı bir
aydın Çek yurttaşı olmasının faturası
kendisine sonraki yıllarda çok ağır bi-
çimdc çıkartıldı. Moravcc'c plak >ap-
tırtılmadı yıllarca. Çok özel istisnalar
dışında uluslararası turnelerine müsaa-
de edilmedi. Kendi ülkc-
sinde ise hiç konser yapa-
nıadı. Yan göz hapsinde
sadece kendisi için çala-
rak bir on beş yıl geçirdı.
\ncak bu benzersız çileli
donemın piyano denen
tılsımlı ' ncsneye
yakınlığının çağımızın
belki de hiçbir müzisye-
nınde görülmemiş düze>-
de pekiştirdiğini. aletle
neredeyse tek bir kalp gibi
çarparak bütünleşmesine
yol açtığını düşünenler de
var. 1980'lerde Moravcc
dünya platformuna hafıf-
ten de olsa yeniden çıktı-
ğında. yedi-sekiz kez ım-
bikten geçmiş inanılmaz
bir tuşe ile dönüyordu.
filminin piyano partılerin-
deki olağanüstü başansı ve filmin
plağının büvük satışı Moravec'in unu-
tulmuş adını yeniden parlatıyor. Bu dö-
nemde, emprezaryolann ve plak şirket-
lerinin yoğun çağnlanna karşı, Mora-
Ivan Moravec
kadifelikte
"Amadeus'
vcc bildiğini -vc çok iyi bildiğini- oku-
yordu. İlk kez dclikanlılıkta yakalamış
bulunduğu büyük ün dolavısıyla.
yıldızlığa karnı lok olduğundan ölçülü
vc alçakgönüllü karaktcrinc uygun bi-
çınıde biraz kcndi içine katlanık filozof
yorumculuk yolunu seçiyordu.
Bu büyük piyanist. festivalin açılış
konserine genelde az bilinen ve An-
kara'da ilk kezseslcndirilen Mozart 25.
Konçerto (K5O3) ile gcldi. Bu konçer-
toyu Moravec'li bir kasetten bir araba
teybinde ilk dinleyişimde müziksever
bir doslla birlikte kaza yapacak kadar
kendımizdcn gcçtiğimizı hatırlıyorum.
Gcçen akşamki konscrindc de yer yer
bcnzerduygulan yaşiidım. 25. Konçer-
lo belki dev bireserdeğil vedaha ziyade
Mozart'ın sesleri inci taneleri gibi bir
çırpıda döküverdiği "küçük başyapıt-
lar" grubuna giriyor olabilir. Ivan Mo-
ravec'lc bu sesler bu dünyanın ötesin-
deki bir kaynaktanfışkınp konser salo-
nuna dökülüyor gibiydi. Alkışlara
yanıt olarak gelen Chopin Mazurka bu
çok önemli pıyanısti olağanüstü bir
başka yorumuyla daha dinlememıze
fırsat \erdi. Gürer Aykallı Cumhur-
başkanlığı Senfoni Orkestrası'nın Mo-
zart a eşliğindeki duyarlı yumuşaklığı.
konscr şiiri "In the South"ta da Aykal'-
ın renkli yorumuyla orkcstradan güzel
pasajlardinledık. Bravo.
PENALTI
MEMET BAYPUR
Kuru Softa, Yaş Sapık...
Yöneticileri sahip olmadıkları erdemlerden ötürü öv-
mek, ceza görmeden onlara hakaret etmek demektir.
Bunu ben söylemiyorum. 1655 yılmda yayımladığı
Özdeyişler adlı kitabmda La Rochefoucault söylüyor. lyi
de ediyor doğrusu. Şimdi durumu gözünüzün önüne geti-
rin lütfen: Bir tarafta elinde siyasi, askeri, idari bir güç tu-
tan kişi var. öbür taraftaysa sade vatandaş bir ademoğlu.
Sade vatandaş, öbür kişiye, erk sahibi olana efendim siz
şöylesiniz, böylesiniz, aklınız gibi akıl, zevkiniz gibi zevk,
bilginiz gibi bilgi yoktur, yüz metreyi beş saniyede ko
şarsınız, futboldan ve felsefeden anlarsınız, ülke yöneti-
mi, bankacılık ve çöplerin toplanma ve imha edilmesi so
runlarını en iyi siz bilirsiniz.
Sinemayı, tiyatroyu, hukuku ve guguklu saat yapımı-
nda hangi model kuşların kullanılması gerektiğini de en
iyi siz bilirsiniz. Tango, Ça ça ça ve çiftetelli, harmandalı
ve Erzurum Barı'nı en iyi bilensiniz, ne okunur - ne okun-
maz, ne seyredilir - ne seyredilmez, ne olur - ne olmaz'ı
da en iyi siz bilirsiniz, uzay geometri ve kuantum fiziği,
estetik ve köstetik ve bilumum tetikler sizden sorulmalı,
sizin gibi insan dünyaya kırk yılda bir gelir diyordur.
Güç sahibi kişinin, bu durumda yapabileceği ya da dü-
şünebileceği şeyler haliyle kısıtlıdır. Çoğu zaman karşı-
sında bu sözleri dile getiren insanın akıllı bir kişi olduğu-
nu düşünür, güç sahibi kişi. Bak ne güzel, herkes böyle
akl-ı selim sahibi olsa keşke diye geçirir içinden. Gece
olunca da herkes gibi çişini yapıp, takma dişlerini fırçalar
ve çizgili pijamasıyla yatağa girmeden önce karısma,
"Yahu şu Tayyar Bey pek memleketsever bir insan. Ne
kadar doğru şeyler söyledi bugün " diye mırıldanır. Bura-
ya kadar anlattığım, oyunun komik kısmıdır. Trajik kısım
ise güç sahibi kişinin kafasını yastığa koyup uykuyu bek-
lediği kısa zaman parçasıyla başlar. Güç sahibi kişi,
adamın kendi üstüne yığdığı erdemlerin bir tanesine bile
sahip olmadığını biliyordur. Kendi hakkında söylendiği
için olumlu sandığı bir sürü yalanı onaylamak zorunda
kalmıştır. Gene sıkıntılı bir uykuya dalacaktır. Sade va-
tandaş, onu sahip olmadığı ve artık hiç olamayacağı bir
sürü erdemden ötürü göklere çıkartarak ceza görmeden
hakaret etmiştir yüzüne karşı.
Peki ama sade vatandaş, güç sahibi yöneticiye, onu
överek neden yalan söyler? Salt dalga geçmek, hakaret
etmek, eğlenmek için böyle birdavranışasığındığını söy-
lemek, oyunun iki kişisine de haksızlık olur. Ütopya bu
meselede nerede bırakıyor bizi?
Belki ideal bir toplum, hiçbir vatandaşın "sade" ol-
madığı ve hiçbir yöneticisinin "güç sahibi" olmadığı bir
toplumdurdiyorum ben. Kim yazmıştı sahi, anımsamıyo-
rum ama şöyle bir şeydi: Sezar'ın hakkını Sezar'a vere-
lim ama hakkı olmadığı şeyleriyse Sezar'dan almak ge-
rekir.
Fethi Naci, 1973Temmuzu'nda yazdığı o güzelim yazı-
sında yirmi bir yıl sonra da işlevini, önemini yitirmeyen
şeyler söylüyor: "Bir şair günceliyazmak istiyorsa, insan
yüreğini bilinçle doldurmak istiyorsa, ilkin belirli bir bi-
linç düzeyine ulaşması gerekiyor; bilinçlendirmek istedi-
ği insanlara yalan-yanlış şeyler söylememesi için gerek-
li bu. Yolu belli bunun. Insanlığın kültür mirasını eleştirel
bir gozle incelernek, özümlemek. Ayrıca yurt gerçekleri-
-*ftitammak: Ama.daha onemlisi sanatçının yaşamı ile dü-
şuncesıni birleştirmesi. Çünkü devrimci' bir sanatçı için
ileri dunya görüşü, şiir yazarken ağıza takılan, geceleyin
yatarken ağızdan çıkarılan takma diş değildir. Bilimsel
bir görüşe varmadan, yaşamla düşüncenin bileşimini
gerçekleştirmeden bir şair 'bilinç isçisi' olmaya kalkarsa
bilinç verme sanarak yaptığı iş, ister istemez, bankada
parası olmayan birinin çek imzalamasına benzer."
Sayın Fettıi Naci'nin 1979 yılmda Gerçek Yayınevi-
nden çıkan Edebiyat Yazıları adlı kitabını okurken düşün-
düm La Rochefoucault'nun 320 yıl önce yazdıklarını. Ara-
larında üç buçuk yüzyıl olmasına rağmen aynı doğruda
buluşuyor iki yazarımız. "Yöneticileri sahip olmadıkları
erdemlerden ötürü övmek, ceza görmeden onlara haka-
ret etmektir." Hiç kimseyi sahip olmadığı erdemlerden
ötürü övmemek gerekir. Bankada parası olmadan çek
imzalamamak gerekir. Insanların. özellikle sanatla uğra-
şan, yazı yazan insanlarm değil, bütün insanların yaşam-
larıyla düşüncelerinin örtüşmesi gerekir. Ben örtüşmesi
diyorum, Sayın Fethi Naci daha derine inerek bileşmesi-
ni öneriyor. Yaşarn ile düşünce bileşimi olacak, ancak o
zaman söylenen, yazılan, önümüze sürülen sözü ciddiye
alacağız. Sabah akşam karısını pataklayan bir adamın
insan haklarından söz etmesi ne kadar anlamsızsa, şeh-
rin suyunu, elektriğini satacağını söyleyen birinin sosyal
demokrat halkçı olduğunu iddia etmesi o kadar an-
lamsızdır. Öbür dünyaya inananların, bu dünyada para-
pul, şan şöhret peşinde koşmalârı gibi...
Nereden nereye geldim La Rochefoucault derken!
Oysa bambaşka şeylerden söz etmekti niyetim. Umberto
Eco'nun Yanlış Okumalar adlı kitabından. Malcolm
Bradbury'nin memleketimizdeki edebiyat konuşmaları-
ndan. Jules Verne'nin hayatından, Edip Canseverin şiı-
rinden. James Ivory'nin Günden Kalanlar adlı filminden,
François Trvrflaut'nun filmlerinden, şiir-düzyazı ilişkile-
rinden, aklımda açılan sergilerden, Afrika'dan söz aç-
maktı niyetim daktilonun başına oturduğumda. Beni ken-
dime ve başkalarına gülümseten bir durum söz konusu:
İnsan Guiseppe Verdi'nin operaları üstüne ve istanbul
belediye seçimleri üstüne aynı zaman diliminde, aynı
yoğunluk, aynı ciddiyetle yazı yazabilir mi? Bu da başka
bir yazının konusudur belki.
Günün anlam ve önemine pek uygun düştüğü için bu
yazıyı da Sabahattin Eyüboğlu'nun çevirisiyle, Ömer
Hayyam'ın bir dörtlüğuyle bitirelim.
"Ben kadehten çekmem artık elimi;
Tırtmam senin kitabını, minberini.
Sen bir kuru softasın, ben yaş bir sapık:
Cehennemde sen mi daha iyi yanarsın, ben mi?"
Uluslararası Ankara Müzik
Festivali'nde bu hafta
Kültür Servisi- 11. Uluslararası Ankara Müzik
Fcstivali'ndc bugün Akbank Oda Orkcslrasf nın konscri
yeralıyor. Orkestrayıyönetecek olan şcf \e piyanist Aric
Vardı. aynı zamanda konserin solisti. Fcsti\ul.çarşamba
günü Bilkcnl Üniversitesi Uluslararası Akudcmik
Orkestrasf nın şefServerGanievyönetimindeki konseriyle
devam edecek. Konscresolist olarak flütçii Şcfika Kutluer
katılıyor. Perşembevecumagünleri. VVienncr Licd
Ensemble konuk oluyor Ankara Müzik Festivali'ne.
Cumartesi günü ise Ankara Devlet Opcra ve Balcsi şcf
Rengim Gökmen yönetiminde bir konser verecek
Ankaralı müzikseverlere. Konserin solisti piyanist
Hüseyin Sermet.
Antalya'da nisan etkinlikleri
ANTALYA (AA) - Antalya'da bu hafta. iki resim ve bir
fotoğraf sergisi izlenime sunulacak. Falez Sanat
Galcrisi'ndcgcçcnay açılan SüleymanSaimTckcan'ın
özgün baskı resim sergisi, hafta sonuna kadar
gezilebilecek. l4nisandaaçılacakGülsün
Karamustafa'nın resim sergisi ise bir ay açık kalacak.