Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10NİSAN1994PAZAR
12 DIZIYAZI
ÖUniUÖCerav/r ile Türkiye arasmdaşaşırtıcı
benzerlikler var. İkisi de zorlu bir kurtuluş savaşından
sonra bağımsızlıklarına kavuştular. Kurtuluşu izleyen
dönemde her iki ülkede de uzun süreli bir tekparti
egemenliğiyaşandı. Budönemlerdeher iki ülkede yer
yer "devrim"niteliğinde köklü reformlara tanık olundu.
Her iki ülkede de tekpartiliparlamenter duzenden çok
partilidemokratik düzenegeçildiğinde tepkici
(reaksiyoner) siyasalgüçlerde tırmanışageçli. Tek
partilidönemler temelolarak kapitalizmin gelişmesine
hizmet etti. Gelişen kapitatizm biryandan geleneksel
toplumsalyapıyı çatlattığt, sarstığı ve dönüştürdüğü
için "ilerici"'birnitelik taşırken, biryandan da tepkici
akımların güçlenmesineyol açtı. Tepkici akımlardan
gerici olanı kendini "köktetuBncilik "
(Fundamentalizm) olarak dışarı vurdu. Cezayir bugün
şeriatın gölgesinde yaşıyor. Köktendinci siyasal akım
ıkıidara çokyakın ve tek başına iktidarı almasma
yetecekbir "oy desteği"sağlamış durumda. Türkiye ise
27 Mart yerelseçimlerinden sonra aym sorunuyaşıyor
ve aym soru hemen her kesimde soruluyor.
Bunlar benzerlikler. Ama iki ülke arasında büyük
farklılıklar da var Cezayir bağımsızlığma ancak
1962 'de kavuştu. Üstelik bağımsızhk öncesinde
Cezayir'in 1830'dabaşlayan 132 yıllık bir sömürge
geçmişi var. 132yıllık Fransız egemenliği ülkenin diline,
yaşam biçimine, yaşam alışkanlıklarına. kültürüne,
toplumsal örgütlenmeye damgasım vurdu. Bunlar
hiçbir zaman 'işgal edilmiş bir sömürge"niteliği
taşımamış Osmanlı tarihi ile Cezayir tarihi arasındaki
önemlifarklar. Ancak bugünkü Cezayir ile
Türkiye 'yikarşüaştınrken altı çizilmesigereken belki
en önemlifark, Türkiye 'nin cumhuriyetten bu güne
süregelen 70yıllık "Udk ülke"geleneğinekarşılık,
bağımsızlıktan sonra Cezayir 'de resmen vefiilen
laikliğin izine rasllanmayışıdır.
Cezayir bugün gerçekten de şeriatın gölgesinde.
Ülkenin üstüne çöken bu karanlık gölgenin ortadan
kaldırılması için Cezayirşuanakadar "askeriçözüm
yönterrd"nibenimsedi. Buyöntemin başarıya uiaştığı
söylenemez. Nitekim iktidarı elinde tutan generaller,
bugünlerde hapistekiköktendinci siyasalhareketin
liderleriylegörüşmeleryaparak çıkışyolu arıyorlar.
Türkiye 'de 27 Mart yerelseçimlerinin ardından
somutlaşan Refah'm yükselişine karşı "askerselçözüm
önerikri" ortaya atanlarm varlığı "Cezayir Örneği"ni
daha da ilginç ve önemlikılıyor. Ortadoğu ülkeleri ve
İslam (özellikle siyasal İslam) üstüne ülkemizin bir kaç
uzmanından biri olan Fcrik Bulut 'un önümüzdeki
günlerde kitap olarak yayınlanacak olan "Şeriatın
Gölgesinde Cezayir"adlı kitabındanyararlanarak
derlediğimiz bu dizi, "bir örnek olarak Cezayir"
gerçeği üstüne sınırlı da olsa okuyucuyu
bilgilendirmeyi amaçlıyor.
Bir petrol ve tarım ülkesi
Ülkenin resmi adı
Cezayir Demokratik
Halk Cumhuriyeti.
Yüzölçümü 2 milyon
293 bin 190 kilomet-
rekare. Ancak top-
raklannın önemli bir
kesimi dağ ve çöl. O
yüzden tanma el-
verişli topraklan yü-
zölçümüne oranla ol-
dukca az. Başkent
Cezayir'in yanı sıra
Oran, Konstantin,
Annaba, Şidi-bel-
Abbes önemli kentle-
ri. Resmi dili Arapça.
Ancak 130 yıllık
Fransız egemenliğin-
den dolayı Fransızca da ülkede geçerli
bir dil. Halkın hemen tümü Müslü-
man. Sünni mezhepler arasında "Dör-
düncü Mezhep" olarak anılan Mali-
kilik temel mezhep. Aynca kimi Ber-
beri kabileler arasında az sayıda Şii
var. Halkın yüzde 80'i Arap. Yerli
halk Berberiler artık bir "azınlık" ko-
numundalar ve ülke nüfusunun sade-
ce yüzde 17'sini
oluşturuyorlar.
Para birimi Ceza-
yir Dinan olan ül-
kenin ekonomisi
temel olarak petrol
gelirlerine ve tanm
ürünleri ihracatına
dayanıyor. Cezayir
1517'de Osmanlı
İmparatorluğu'na
katıldı ve bu yak-
laşık 300 yıl sürdü.
Gücünü yitiren Os-
manlfnın Cezayir
topraklanndaki
egemenliği. Fransı-
zlann askeri işgali
ile 1831 yılındafıi-
len, 1847 yılında ise resmen sona erdi.
Halkın sık sık başkaldırmasına rağ-
men Fransız sömürge egemenliği 130
yıl kadar sürdü. 1954 yılında Ulusal
Kurtuluş Cephesi (FLN) önderliğin-
de başlayan silahlı ayaklanma. kısa
sürede bir bağımsızhk savaşına dö-
nüştü ve 1962 yılında Cezayir
bağımsızlığına kavuştu.
Umuttankarabasana: Cezayir
Çok değil daha 30 yıl önce
Cezayir. Türkiye'de tüm ileri-
ci güçler için bir efsaneydi.
Sömürge imparatorluk-
lannın son kahntılannm tarih
sahnesinden silindiği şanlı
günlerdı 1960"lar. Güneydo-
ğu Asya. kara Afrika ve Ku-
zey Afrika'da birbiri ardına
ulusal kurtuluş hareketleri
patlak veriyordu. Gana"da
Nuknımah. Kongo'da Patri-
ce Lumumba, Mısır'da Cemal
Abdülnasır. Tunus'ta Habib
Burgiba. Irak ve Suriye'de
Baas Partilerinın önderleri.
Libya'da Kaddafi. Cezayir'de
Bin Bella büyük ölçüde ro-
mantik bir coşkuyla selam-
lanıyordu. Aralannda. daha
sonraki yıllar somutlaşacak
derin aynlıklara rağmen hep-
si aynı ortak paydada, sömür-
gecileri ya da sömürgecilerin
uşağı kokuşmuş yerel iktidar-
lan yıkıp halklanna umut ve
aydınlık bir gelecek sağlama-
ya hazırlanan kahramanlar
olarak övülüyorlardı.
Ne ki tarih romantik bek-
lenlilere değil olgulara daya-
narak yürüyor. Nasır'ın
Mısır'ı bugün ekonomik, si-
yasal ve ahlaki bir çürümenin
pençesinde kıvranıyor. Müs-
lüman Kardeşler gibi kökten-
dinci siyasal islam örgütleri
günbegün ölümcül darbeler
indiriyorlar. Irak ve Suriye"de
Baas rejimleri o çok ıddialı
"Arap sosyalizmi"ni batınp
yerine yan-askeri diktatör-
lüklere dönüştüler. Kaddafi.
Marks'ın Kapital'ine, Mao'-
nun Kızıl Kitap'ına karşı
çıkardığı "Yeşil Kitap" ile
İslami temelde bir kalkınma
denemesine girişti. Sonuç dış
politikada terörizmin batağı.
iç politikada petrol gelirleri-
nin ülkeye kalıcı ve sağlam bir
gelecek sağlanmaksızın çar-
çur edilmesi oldu. Lumumba
öldürüldü \e halkmın umut-
lanyla birlikte gömüldü. Tu-
nus Habib Burgiba'nın uzun,
çok uzun süren tek önder-tek
parti yönetiminin ardından si-
yasal tslamın Ortaçağ ka-
ranlıklanna gömdüğü yoksul
ve umutsuz bir Kuzey Afrika
ülkesinden başka bir şey de-
ğıl...
...Ve Cezayir. 1%2'de ik-
tidarı alan FLN'nin (Ulusal
Kurtuluş Cephesi) 30 yıllık
iktidannın ardından kökten-
dinci siyasal İslamın ilk özgür
seçim denemesinde oylann
yansından fazlasını aldığı, şe-
riatın gölgesinde yaşayan bir
ülkeye dönüşen Cezayir.
1300 yıüık bir İslam
ülkesi: El Cezayir
Önce Hıristiyanlar geldi.
Göçebe Berberi boylan arası-
nda Isa dinini yaymak isteyen
papazlar, misyonerlerdi ge-
İenler. Ardından Roma
lmparatorluğu'nu yıkan (ve
yakan), bu arada da Hıristi-
yanlaşan Vandallar Cezayir'e
sıçradılar. Ülkenin yerli halkı
Berberilerin direnişlerine rağ-
men bir Vandal krallığı kurul-
du. Ancak Vandal krallığı ve
onu izleyen Bizans egemenliği
bölge halkını Hırisüyanlaştı-
rmayı başaramadı.
Sonra islam geldi. İsa'dan
sonra 681"deki ilk Arap akını
ile birlikte Cezayir'de Islami-
yet yayılmaya başladı. Berbe-
riler fslamiyeti, fazla diren-
ŞERİATIN GÖLGESİNDE
FAI'K BULUT
(Derieyen: Aydm Engin)
c' ezayir, 30 yıl önce bir efsaneydi. Güneydoğu Asya'dan kara
Afrika'ya sömürge imparatorluklannın son kalıntılannın tarih
sahnesinden silindiği şanlı günlerdi 1960'lar. Ancak o yıllar
gerilerde kaldı. 1962'de iktidan alan Ulusal Kurtuluş
Cephesi'nin 30 yıllık iktidannın ardından gerçekleştirilen ilk
özgür seçim denemesinde, köktendinci siyasal İslam oylann
yansından fazlasını alıyor ve Cezayir şeriatın gölgesinde yaşayan
bir ülkeye dönüşüyordu.
~~ f t
1300 yıldır İslam egemenliğinde yaşayan Cezayir, 132 yıllık Fransız sömürgeciliği döneminde uygulanan politikalara rağmen hiçbir dönemde laikliği benimsemedi.
meden kabullendiler. Bunda ta-
rihsel olarak daha eski ve köklü
olan İslam (ve Arap) uy-
garlığının daha yabanıl (kır kö-
kenli) Berber kültür ve uy-
garlığına üstünlüğü önemli bir
etkendi. Ancak asıl önemli et-
ken Cezayir topraklannda İsla-
miyeti yaymak (cihad) ve o top-
raklan serpilip gelişmekte olan
Arap egemenliğjne katmak (fe-
tıh) için gelen İslam öncüleri,
güçlenmekte olan İslam impa-
ralorluğunun egemenleri olan
merkeziyetçi. baskıcı ve devletçi
Medine - Şam - Mekke - Bağ-
dat aristokrasisini değil. bir tür
merkezkaç gücü kabul edilen,
kabile demokrasisine, daha ge-
niş bir siyasal kaühmdan yana
olan, İslam tarihinde "Harici-
ler" olarak anılan kesimlerini
temsil etmekteydiler. Bu özellik
göçebe Berberi boylannın İsla-
miyeti görece dirençsiz kabul-
lenmelerinde belirleyici rol oy-
nadı. O dönemde Cezayir'de
İslam Şii karakterliydi. Bugü-
nün Cezayir'inde temel mezhep
olan Malikilik daha sonra, En-
dülüs Emevileri döneminde be-
nimsendi.
Bu kısa tarihsel anımsatma-
dan da sezilebileceği üzere Ce-
zayir'de "Araplaştırma" ile "İs-
lanüaştırma" zamandaş değil.
Üstelik Cezayir'in İslamlaştınl-
ması çoktan kotanlmış bir sü-
reç. Oysa İslamlaştırmanın öte-
ki yüzü olarak ortaya çıkan
Araplaştırma için aynı taıuyı
koymak doğru değil. Bugün ül-
kenin yüzde 18'ini oluşturan
Berberiler, Müslüman ama
Araplaşmamış bir azınhk ko-
ve yönet" politikalannın nesne-
si olarak gördüler. Bugün kök-
tendinci demagoglann "Millet
yok ûmmet var" belgisiyle (slo-
gan) Berberileri de kendi safla-
nna çekebilmeleri böyle müm-
kün oldu. Dilek ve beklentiler-
den değil. olgulardan yola cıka-
caksak köktendinci siyasal
c.ezayir, 1830 yılında Fransızlarca işgal
edildi. Halkının tümü Müslüman olan bir
ülkede, Hıristiyan bir devlet egemenliğinde
geçen 130 yıllık bir sömürge düzeni
kendiliğinden çatışmalara, direnişlere gebe
bir yakın tarih anlamına geliyor. Bu
çatışma, direniş ve başkaldınlarda İslam,
Cezayir'de hep 'başrol'deoldu.
numundalar. Bu aynnü önem-
li. Çünkü gerek 130 yıllık,
Fransız işgali altında geçen sö-
mürgelik döneminde, gerekse
30 yıllık Ulusal Kurtuluş Cep-
hesi (FLN) iktidan boyunca
Berberiler kendilerini, haklan
yenen ve eşit haklara sahip ol-
mayan ya da emperyalist "böl
İslamın Cezayir toplumunun
her kesiminde ve her etnik gru-
bunda etkinlik kazanmış oldu-
ğunu belirtmeliyiz.
Bu nasıl oldu? Bu nasıl
mümkün oldu ?
Cezayir 1830 yılında Fransız-
larca işgal edildi. Böylece 130
yıl sürecek bir sömürge dönemi
başladı. Halkmın tümü Müslü-
man olan bir ülkede. Hıristiyan
bir devlet egemenliğinde geçen
130 yıllık bir sömürge düzeni
kendiliğinden çatışmalara, di-
renişlere gebe bir yakın tarih
anlamına geliyor. Bu çatışma.
direniş ve başkaldınlarda İs-
lam, Cezayir'de hep "başroP'de
oldu. Fransız sömürgecıliğine
ilk ciddi başkaldın, işgalden he-
men iki yıl sonra 1832 tarihini
taşıyordu ve başkaldınnın ön-
deri Emir Abdülkadir gücünü
bir İslam bilgini oluşundan. Ce-
zayir halkı üzerindeki (Berberi
ve Arap) siyasal açıdan da
önem taşıyan dinsel liderliğin-
den alıyordu.
Laiklik ilkesi tutmuyor
Dikkaüi okuyucu hatırlaya-
caktır. bu dizinin sunuş yazısın-
da "Cezayir'de ne ulusal bağım-
sızlıktan önce ne de sonra laiklik
ilkesinin izine rastlanmaz" de-
miştik. Bunun Cczayir'in 130
yıllık sömürgelik dönemine
uzanan kökleri ve nedenleri
var. Fransızlann bir sömürge
olarak Cezayir'i denetimleri al-
tında tutabilmek için başvur-
duklan çok zengin (!) önlemler
arasında laiklik de vardı. Fran-
sız egemenliğine karşı başkaldı-
nlarda dinsel güçlerin önemli
bir yer tuttuğu. yer yer öncülük
ettiği Fransızlann gözünden
kaçmadı ve "laiklik" ilkesini bir
silah olarak kullanmalanna yol
açtı. "Dinin devletten ayruma-
sı" formülü ile ifade edilen laik-
liği. sömürge Cezayir toprakla-
nnda egemen kılarak, Fransız-
lar İslamın siyasallaşmasını,
dolayısıyla da sömürgecilere
karşı sa\aşmasını engellemeye
çalışıyorlardı. O \üzden laiklik
Cezayir halkmın ve aynmsız
hemen tüm sivasal güçlerinin
gözünde sömürge döneminin
kötü bir mirası ve anısı olarak
dışlandı. Nitekim bağımsızhk
savaşının kazanılmasmdan
sonra vapılan "sosyalist" Ana-
yasa\ a "İslam, ülkenin resmi di-
nidir. Cezayir kinıliğinin ayrıl-
maz bir parçasıdır. Yasanın te>
melidir" yazıldı. Devrim önder-
lerinin bu "tercihi" bugün geli-
nen noktada epey etkin oldu.
Ancak bu aynntılardan önce
Cezayir'in Fransız işgali altında
geçen 130 yıllık sömürge döne-
mine kısaca göz atmakta yarar
var.
Yarın: Mağrlpte
bir esln kaynağı:
Anadolu ihtilall
İLAN
BAKIRKÖY1. SULH HUKUK
HÂKtMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1992,658
Mahkememizin 11.3.1994 tarih 1992 180sayıhkaranüevesayet
alüna alınması icap eden küçük Mehtap Yavuz'a, (Güler Oruç ile
Dursun Yavuz"dan olma 1987 doğ.) Sıvas ili. Suşehri ilçesi, Sağpazar
köyü, cilt: 112/01, sayfa: 39, kütük: 12"de nüfusa kayıtîı babası Dur-
sun Yavuz vasi tayin edilmiş olup. iş bu vasi karanna itiraa bulunan-
lann kanuni süre içinde ıtiraz edebilecekleri. itiraz vaki olmadığı
takdirde hükmün kesinleşeceği tebliğ yerine kaim olraak üzere ilan
olunur.
Basın:4106
ZONGULDAK ASLİYE BİRİNCİ HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1993 263
Davacı TTK vekili Avukat Nazan Görgülü tarafından davalı
Makis Makina tmalat ve Pazarlama Ltd.Şti. aleyhine acılmış bulu-
nan alacak davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sıra-
sında;
Davalıya duruşma gününü havi dava dilekçesi tebliğ edilemediği
gibi tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemediginden, gazete yolu
ile ilanen teblıgat yapılmasına karar verilmiş olup;
19.4.1994 günü saat 09.00'da yapılacak duruşmada bizzat hazır
bulunmanız veya kendinizi bir \ekille temsil ettirmeniz. haar bulun-
madığıru2 veya kendinizi bir vekille temsil ettirmediğiniz takdirde
yargıiamanın gıyabınızda yapılıp bitirileceği hususu duruşma günü-
nü havi dava dilekçesi tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
30.3.1994 Basın: 47079
İLAN
BİGA SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
93 625 E. 94 149 K.
Davacı Meryem Gür vekili tarafından davalılar Kahraman Kaç-
maz ve arkadaşlan aleyhine açılan izale-i şüyu davasının yapılan açık
yargılaması sonunda:
Mahkememizin 22.3.1994 tanh ve 1993 625 esas, 1994 149 karar
sayılı ilamı ile Biga Kepekli Köyü, Deliktaş-Kınkhk mevkiinde bulu-
nan 504 parsel savilı taşınmaan satışına karar verilmiş olup, mahke-
memizce adresleri tespit edıleme>en davalılardan Kahraman Kaç-
maz, Elif Kaçmaz. Gülüzar Kaçmaz. Hiiseyin Kaçmaz, Ali Kaçmaz,
Müzür Kaçmaz ve Veli Kaçmaz'a ışbu karar ilanı tebliği yerine kaim
olmak üzere. ilan tarihinden itibaren süresi içinde temyiz edilmediği
takdirde kesınleceği ilanen tebliğ olunur
Basm: 46049
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Kitap Fuarında...Olay, bir belediye otobüsünde geçtı. 45-50 yaşlannda bir
bayan otobüse bindi, biletini attı. Arkasından da sıkmabaş
bir genç kız geliyordu. Otobüsün ön sıralarında oturan bir
genç yerinden fırladı, 45-50 yaşlarındaki bayanı koluyla ite-
rek sıkmabaş genç kıza:
- Gelin, oturun dedi, sıkmabaş genç kız:
- Ben yakında ineceğim dedi'oturmadı.
Genç, bunun üzerine, kalktığı koltuğu yeniden kapıpotur-
du. Bir şey söylemeden ayakta duran 45-50 yaşlarındaki
bayana:
- Size yer yok dedi. Bayanın başı açıktı, bir ilkokui öğret-
meniydi. Hiç sesini çıkarmadı, yürüdü gitti...
Bu genci, böyle davranmaya kışkırtan etken neydi? Hacı
Necmettin Erbakan ın, Türk demokrasisini yerle bir etmeyi
amaçlayan karanlık yolu mu? Kendi oğlu Fatitı'i, imam-
Hatip'ten alıp yoksul çocuklarının bu okulları doldurmasını
sağlayan saçma sapan lafları mı?
Bir ulusun, bir halkın ahlakını yok etmeye kimsenin hakkı
yoktur, buna zaten gücü de yetmez. "Şeriatçı" dedikleri
kim oluyor ki?
Bir başka olay, yine belediye otobüsünde gecti. Başı açık
bir bayan otobüse bindi. Koltuğun pencere yakınında bir
erkek oturuyordu. Erkeğin yanı boştu, buna karşılık boşlu-
ğa, koridora yakın yerde ise sıkmabaş bir bayan oturmak-
taydı. Otobüse yeni binen bayan, sıkmabaşa bir şey deme-
den, sıkmabaş:
- Ben yakında ineceğim diyerek erkeğin yanını başı açık
bayana bıraktı. Bayan araya oturdu. "Yakında ineceğim"
diyen sıkmabaş, inmedi; son durağa değın gittı. Amacı, er-
kekle yan yana oturmamaktı, bu anlaşılıyordu.
TÜYAP'ın Ankara'da açtığı "Kitap Fuan"ndaydık. Bilimle
uğraşan, ayrıca yönetici olan bir bayan şöyle dedi:
- Sıkmabaşlar, türbanlılar, çarşaflılarla biz kadınların de-
ğil, erkeklerin uğraşması, savaşması gerekir. Yaptıkları
erkeklere hakarettir çünkü. Niçin erkeklerin yanında otur-
muyorlar, onların elini sıkmıyorlar? Siz insanlan yer misi-
niz? Bence, asıl küçük düşürülen burada erkeklerdir!
içimden, "Onu da bunları başımıza saran, Hacı Necmet-
tin Erbakan düşünsün" d\ye geçiriyorum...
Tekirdağ'da, mahkemede tanıklık etmek üzere çağrılan
başı gözü kapalı bir bayana yargıç:
- Kızım yüzünü aç da kim olduğunu göreyim deyince, ge-
rici basında kıyamet koparılıyor. Gerici basın dediğim de
Abdi Ipekçi'nin deyimiyle "Kıçıkınk basm", bir başka de-
yışle "çurçurbasın!" Yargıç, tanığın ıfadesini alırken neden
yüzünü göremesin? Sözde bunlar namus taslarlar, bilin-
mez ki olayların perde arkası. Dini politikaya araç etmek
isteyen birkaçdensız, sıkmabaş kadınlan, kızları kullanıyor
mu böyle?
Hoşdere Caddesi'nde. 122 numarada "Arda" Sanat Ga-
lerısi var, orada Duran Karaca'nın resım sergısi vardı; ona
gittim. Kalabahktı; Duran Karaca'nın tablolarındaki keçile-
re takıldım. Okurlar iyi bilir, ben keçilerden değil, domuz-
lardan yanayım! Ormanın süsü, keçilerden çok domuzlar-
dır. Domuzların resmini yapan bir ressamımız çıkmadı.
İçimden, Rasin Arsebük yapar mı yapar bunu" diye geçi-
riyorum. Veysel Günay'ın Meşrutıyet'te, iş Bankası'ndaki
sergisini göremedim daha, göreceğım. Ressamlarımıza
imreniyorum. Dinsel baskıları aşan cumhurıyete borçlu-
durlar sanatyaşamlarını. Armoni Sanat Galerisi'nin yöneti-
cisi Aynur Pehlh/anlı yla karşılaşınca nasıl sevindim. O,
Selçuk Altan'ın kızkardeşı. Annesi, Selçuka ördükçe, bana
da kazak örerdi. Yalçın Gökçebağ da Armoni'de çahşıyor-
muş. O da sevdiğım bir insan, bir ressam...
Korel Göymen'ın "dostlarına'
1
verdıği kokteyldeydim.
Korel Göymen, özellikle Altındağ'da, anakent belediye
başkanının on bin oyunun yok edilmiş olması nedeniyle,
Ankara seçimlerinin yenileneceğinden umutlu. On bin oy,
nereye gıder?
Korel Göymen'in toplantısında, Metin Toker'le konuşu-
yorduk. O, istanbul lokantalarındadomuz pirzotası yiyebili-
yormuş. Emin Çölaşan
- Domuz pirzolası çok mu güzeldir diye soruyordu.
Beslenme uzmanı Osman Nuri Koçtürk de öldü. Töreni-
ne gidemedim. 1960-70'li yıllarda Koçtürk, beslenme konu-
sunda gençlıği, halkı uyancı konuşmalar yapar, yazıiar
yazardı. 1960'larda, Milliyet'te muhabir olarak çalıştığım
yıllar, Osman Bey'in demeçlerını alır, gazeteye verirdim.
O, "tarhana "nın yararlarını anlatır, ot yerine et yemenin
gereklerini vurgulardı. Bir gün "Beslenme Uzmanı Koç-
türk" yerine, "Tarhana Uzmanı Koçtürk" diye çıktı adı!
Ondan, "domuz eti" üstüne, bir görüş almak istediğımde,
vermekten kaçınmıştı. 1980'li yıllardı, eski kavgacı Osman
Bey yıldırılmıştı!
TÜYAP Kitap Fuarı, Ankara'da bu yıl çok görkemli. Gör-
medim ama, "Frankfurt Kitap Fuarı'yia karşılaştırılabilir
mi diye düşünüyorum. Deniz Kavukçuoğlu aniatıyor:
- Frankfurt Kitap Fuarı, buranın yedi kat büyüklüğünde.
Orası başka. Frankfurt fuarının özelliği, orada yayıncılarla
yazarlar buluşur, konuşurlar. Burada öyle değil, burada
okurla kitap buluşur!
Kitap fuarının açıldığı Altınpark'a, bir Çankaya-Altınpark
otobüsleri çalışıyor. Kanımca bu yetersiz. Belediye, kitap
fuarı boyunca, Altınparktançeşitli yörelereotobüsseferle-
ri gerçekleştirmeli. Altınpark zaten uzak; insanlar, çeşitli
mahallelerden nasıl gıdecekler kitap fuarına? Kitap fuarına
ılgisizlik, kitap sevmeyenlerin işidir.
Kitap fuarını, okur-dostlarla dolaştık. "Payel Yayınevi"-
nde, Maksim Gorkı çevırmeni Şemsa Yeğin'le görüştük,
birlikte çay içtik. Mualla ile özlem de vardı. Şemsa Yeğin,
Elias Canetti nın "Kulakmisafiri Ellı Karakier" çevirisini
ımzalayıp verdi. Payel Yayınevi 25yaşına basmış...
Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü'nün de
fuardagüzel biryeri var Bakanlık, gösterişsiz ancak örnek
çalışmalar da yapmış; Tülin Sağlamtunç'un çalışmalarını
gezin, görürsünüz...
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Matem... Birilimiz. 2/
Derebeylik Japonyası'-
nda en aşağı sınıfı oluştu-
ran halk... Denizayısı da
denilen bir fok türii. 3/
Polonya'da bir ırmak...
Bir cins güvercin. 4/ Bir
yerde oturma... Bir nota.
5/ Bir yapının damında 6
çevresi ve üstü açık yer. 6/
Bir görevin yürütülebil-
mesi için merkez olarak
seçilen yer... Dansçının
ayakkabılanna takılan
metal plakalann vurmalı bir çalgı
gibi kullanıldığı dans üslubu. 7/
Yapısma girdiği sözcüğe "yeni"
anlamı katan yabancı önek... Pa-
dişah ya da vezir kavuklannda
bulunan tüy ya da püskül biçimin-
deki sorguç. 8/ Toprak damlan
sıkıştırmakta kullanılan, silindir
biçimli ağır taş... Kokmuş hayvan
ölüsü. 9/ Kalabahk... "Her çiçek-
ten bal eyledik ' 'ya saydılar
bizi" (Pir Sultan Abdal).
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Aldous Hıudey'in. bilimkurgu türündeki ünlü romanı. 2/ Cü-
retkâr... Asya'da bir başkent. 3/ Büyük delikli kalbur... Düz ve
geniş arazi. 4/ Bir işin yapılması için harcanan beden ve kafa
gücü... Dünyamızın uydusu. 5/ Kumaş kenanna makineyleya-
pılan sık sürfıle dikişi. 6/ Bir çalgı... İbadet etme. 7/ İnce kum ve
çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası... Bir bestede kullanı-
labilecek aynı türden sesler kümesi. 8/ Yurdumuzda bir ır-
mak...".... benim ilen gitmek dilersen / Eğlen güzel yaz olsun da
gidelim" (Karacaoğlan). 9/ Bir kemerin ya da tonozun tepe
noktasına yerleştirilen taş.