Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8MART1994SALI CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
'Shakespeare Günleri'nde 'Shakespeare'e Modern Yaklaşımlar' üzerinde tartışıldı
Yorumlamaözgürlüğüsnırsız...Kûltür Senisi - İstanbullu sanatseverler Sha-
kespeare dolu günler yaşadılar geçen hafta. fs-
tanbul Devlet Tiyatrolan'nın düzenlediği "Sha-
kespeare Gönleri"'nde yazann Devlet Tiyat-
rolan bünyesinde sahnelenen oyunlanndan ör-
nekler sahnelendi, filmler gösterildi ve "Shakes-
peare'e Modern Yaklaşımlar" konulu bir açıko-
turum düzenlendi. Zehra İpşiroğlu"nun yönetti-
ği açıkoturuma Cevat Çapan, Yücel Erten,
Müge Gürman, Kenan Işık, Işd Kasapoğhı ve Ba-
şar Sabuncu katıldılar.
Der.eysel tiyatro anlayışının yeni yeni geüştiği
ülkemizde Shakespeare'e getirilen çağdaş yo-
rumlann izleyici tarafından nasıl alımlandığı ve
yönetmenlerin Shakespeare'e farklı yorumlar
getirirken neyi amaçladıklan açıkoturumun çe-
kirdeğini oluştu-
ran temel soru-
lardı. Izleyicilerin
de aktif olarak ka-
tıldıklan açıkotu-
rum, ateşli tar-
tışmalara sahne
oldu.
Tiyatroyu seven
ve çoğunluğunu
gençlerin oluştur-
duğu seyirciler za-
man zaman yönet-
meniere suclama-
larda bulunarak
tepkilerini özgürce
dile getirdiler.
yönetmenlerin çokluğu
Cevat Çapan
Tartışılan oyun ve
oyunlan derinlemesine inceleme fırsatı tanımasa
da Birim Tiyatro'yu dolduran kalabalık, tiyatro
üzerine düşünen ve fikir üreten insanlann hiç de
azımsanmayacak sayıda olduğunu kanıtladı.
Yorumlama özgürlüğü sınırsız
Heryönetmen yazara bakışını açıklarken, Ce-
vat Çapan Shakespeare'i yorumlama özgürlü-
ğü. bu özgürlüğün sınırlan üzerinde konuştu.
Yorumlama özgürlüğünün sınırsız olduğunu
belirten Çapan, Shakespeare yorumlamak soz
konusu olunca "yazardan yana olmak - yönet-
menden yana olmak" ikileminin tehlikeli oldu-
ğunu belirtti.
Herhangi bir ülkede. başka bir kültürün, dilin
ve zamanın yazannı yorumlamak için arkeolo-
jik kazı yapmanın zorunluluğuna değinen Ça-
pan, o dönemin anlatım özelliklerini seyircinin
anlayabileceği bir dilde vermek gerektiğini be-
lirtti. Oyunlann yazıldığı dönemin fıziki koşul-
lannın göz önüne alındığını vurgulayan Çapan.
gün ışığında ve üç tarafını seyircilerin çevrelediği
bir oyun ile günümüzde sahnelenen oyunlann
farkı üzerinde durdu. Cevat Çapan, Shakespea-
re'i şu sözlerle tanımladı:
'Shakespeare, gercekliğin içinden geçtiği ve
icinlen geçen gerçekliği anlatan bir araçtır. O in-
sai%t*çâîugıni anfcmr.'HPsınıriı yonmnryhfM!e
karşuıtıza çıktığında boş şeyler rerir."
"Hamlet"in yansında çıktığmı ve çok
sıkıldığını belirten Çapan. oyunu güzel sanatlar
okulu öğrencilerinin maskeli balo için tasarladı-
klan matrak bir gösteriye benzettiğini söyledi.
Yönetmenin, oyunda "Ne kadar çok ucube ko-
yarsak, o kadar ilginc olur" düşüncesinde oldu-
ğunu belirtti. Yönetmenin. oyunu tasarlarken
gördüğü kabuslan sahneye aktardığını düşünen
İstanbul'da oyunlann sahneiendiği,söyleşilerin düzenlendiği 'Shakespeare Günleri' yapıkfı.
Çapan, sıkıntılı ve zevksiz bulduğu
için oyunun yansında çıktığmı. fa-
kat buna karşın Işd Kasapoğlu'nun
"Macbeth"ini çok beğendığini ve
"Hamlef'in kanşık yaklaşımına
karşın, yalın bir oyun olduğunu be-
lirtti.
Uslu, terbiyeli değil, riskli
Zehra İpşiroğlu da Çapan'a ta-
mamen karşıt düşüncede olduğunu
belirterek. "Macbeth"deki kan ve
gövde gösterisinin yapay kaçtığını.
neredeyse *kitsch'e benzedigini söy-
ledi.
Birim Tiyatro'da "Hamlet"'i sah-
neleyen Müge Gürman. kcndisine yöneltilcn
eleştirileri yanıtlamadan önce bu eseri seçerken
bir riske girdiklerini ve oyunun çok yoğun ve
karmaşık bir yapıda olduğunu söyledi. Cevat
Çapan'ın da eleştirisinde belirttiği gibi Hamlet'-
in de sürektl kabuslaf gSfdüğünü söyteyen Gür-
man, oyunda bunu da belirtmek istediğini vur-
guladı.
Hamlet'in soytanlığını felsefi anlamda değer-
lendirdiklerini belirten Gürman. soytannın
umarsız olduğunu ve her şeyle alay ederken aynı
zamanda kendisiyle de alay ettiğini vurguladı.
Yorum konusunun bizde yanlış değerlendırildi-
ğini belirten Gürman. bizde uslu ve terbiyeli şey-
lerden hoşnut kalındığını oysa riske girmek ge-
rektiğini vurguladı.
Diyarbakır'da **Macbeth"i
sahneleyen Işıl Kasapoğlu ise
Zehra Ipşiroğlu'nun eleştirisine
karşılık. "MaebetiTte yeteri ka-
dar kan kullanamadığını dıişün-
düğünü belirtti. Elimizde kah-
veyle televizyonun karşısına geç-
tiğımizde çok kan gördüğümü-
zü, oysa Diyarbakır'da yaşanan-
lan anlatmak için kullandığı
kanı yeterli bulmadığını söyledi.
Dıyarbakır'da "Macbeth"ı araç
olarak kullanarak bir şeyler an-
, ,., .. latmaya çalıştığını vurgulayan
Işü Kasapoğlu Kasapoğlu. Shakespearenin
ona istediklerini anlatma ola-
nağı verdiğini belirtti.
İstanbul Devlei Tiyatrolan'nda "Macbeth"ı
sahneleyen Kenan Işıİc da metnin söylemek iste-
diğinin zaten o metnin içinde var olduğunu be-
lirterek. ti^atroda sahnede oluşturulan resinjk
kurulan ılışki, se>ircide şimşek çakması gJbiT^r".
heyecan yaratıyorsa tiyatronun işini yapmış ol-
duğuna inandığını söyledi.
Üzerindeki tozlardan anndırmak
Türkiye'de ilk Shakespeare vorumlannı
yapmış olan Başar Sabuncu. ası! sorunun ya-
şadığımız günde Shakespeare'den nasıl taı ala-
cağımız olduğunu vurgularken. Shakespeare'-
in üzerinde dört
yüz yıllık tozun, ça-
murun biriktiğini,
bunlara Rönesans,
romantizm, eksp-
resyonizm, yönet-
menlerin mesleki
sapmalannın kiri-
nin de girdiğini be-
lirtti.
Shakespeare'i
bugünkü bilgileri-
miz ışığında değer- ^ „ _
lendirmemiz, çağ- ^ T — r ~ ; — —
daş bir dil ya- Zehra îpşıroglu
ratmamız gerektiğini savundu. Herçağda Sha-
kespeare'in yeniden üretebileceğine inanan Sa-
buncu, yorumun zaten var olan malzemeyi yeni-
den üretmek olduğunu vurgulayarak her ülkede
Shakespeare'in kendi diliyle oynanması gerekti-
ğini ve onun süslerden ve enayi gösterilerden
anndınlması gerektiğini belirtti.
Onu yorumlarken üzerindeki tozlardan
anndırmak gerektiğine değindi.
Her dönem yeniden aramak
Devlet Tiyatrelan'nda Shakespeare'in
"Hırçın K E " ve "Bahar Noktası" oyunlannı
sahneleyen Yücel Erten. Shakespeare'i her dö-
nem yeniden aramak zorunda olduğumuza de-
ğjnirken, onun yaşadığı döneme ulaşmanın ya-
rarlı olduğunu, fakat bunun pek sonuç vermedi-
ğini belirtti.
Yönetmenin bir eseri sahnelerken ne söylece-
ğini biliyor olması ve bunu estetik kategoriler
içinde anlatabilmesi gerektiğini savunan Erten,
yazann oyununun her şeyini bitiımediğini, bu-
nun üzerine yönetmenin. oyuncunun ve seyirci-
nin bir şeyler koyduğunu anlattı. Bu anlamda
Shakespeare'in giydirmelere çok açık olduğuna
değinen Erten, onun bükmeye çalışırken kınla-
bileceğini, amacın onu kırmadan bükmeye ça-
lışmak olması gerektiğini söyledi.
Müge Gürman'ın "Cadılann Macbeth"ini
sahnelerken cadı-
lan anlaya-
madığını söyleyen
Erten"e yanıt ola-
rak Gürman. cadı-
lar üzerine çok
kafa yorduğunu ve
onun cadılannm
marjinal ve poliıik
kişiler olduğunu.
büyüyle alay ettik-
lerini vurguladı.
Seyircilerin yö-
netmenlere oyun-
lan üzerine yönelt-
likleri sorula^ za-
înan zaman»"'suç- ^&
lamaya dönüşse de, canlı bir tartışm*örtamıya-
ratılması açısından olumlu geçen açıkoıurum.
bu türden söyleşilerin daha sık yapılrr.ası gerek-
liliği konusunda birgörüş. getirdi tıyatroculara.
Shakespeare'in 4 yüzyıl sonra hala tam olarak
çözülememesi ve milyonlarca yoruma olanak
tanıması ise günümüz tiyatro yazını düşünüldü-
ğündc yapılacak çok şey olduğunu kanıtladı
adeta.
'AdamSanat'dergisi 100. sayıyaulaştı
GÜRHAN TÜMER
Uzakdoğu'da. sazan balıklannın
100 yıl, kaplumbağalann ise 10 bin yıl
yaşadıklanna inananlar varmış.
Bu birsöylence elbette. Ama Avust-
ralya'da yetişen Makrotismiya ağacı
12 bin yıl, Kanarya Adalan'nda yeti-
şen Dragon ağacı ise 6 bin yıl, gerçek-
ten yaşarmış.
Oysa bir de sabah doğup akşama
ölen. yani topu topu birkaç saat ya-
•üan sinekçikler var.
Ya peki insan? Kaç yaşma kadar
yaşayan bir insan uzun yaşamış
sayılır. yaşlanmış sayılır?
Işte hesaba gelmeyen bir soru. So-
mali'de bebekken ölmeyenler şanslı
sayıhrlarken, eski Sovyetler Birliği'-
nin kimi yörelerindekiler, "100 yaş
yaş değil/100 ruble para değii" derler-
miş.
A.damSanat, 100.
sayıya erişti. Acaba 100
yıl sonra, bilmem kaçıncı
sayısı da çıkacak mı bu
derginin? 2094 yılında bir
Adam Sanat. Birdüş
gibi. Olur mu? Ama
neden olmasın? Adam
Sanat neden bir 'istisna'
olmasın?
Bizler için 100 ruble para değil. ama
00 yaş, yaş hiç kuşkusuz.
Sonra, bir yanda gönlü geçmiş nice
;enç varken, bir yanda da nice ihtiyar
lelikanlı var.
Dergilere gelince: Ben onlann yaşı
ıllarla değil de sayılarla ölçülür.
^ybk bir derginin bir sayısının yaşam
üresi bir aydır. Ondan sonra yaşarsa.
rtık tarihte yaşar. Böyle olunca da,
00. sayısına erişen bir derginin 100
aşına eriştiğini söylemek hiç de
anlış değildir.
telli bir çizgiyi sürdürerek
Nüfusu maşallah 60 milyon, ama
kur sayısı şu kadarcık. ele dergi oku-
x sayısı daha da az olan bir ülkede.
ir derginin, üstelik de belli bir çizgiyi
:p sürdürerek 100 yaşına gelmesi o
kadar kolay bir iş değil. Adam Sanat'-
ın 100 yaşına basması. hiç de küçüm-
senecek bir şey değil.
Dergüerin ilk sayılan
Dergilerin oluşumuna tanık ol-
muşumdur bugünc dek. Hele İzmir'-
de. değil 100 yaşına, 10 yaşına bile
basmadan kapanan nice derginin do-
ğum sancılanna ortak olmuşumdur.
Bir zamanlar. dergilerin ilk sayılannı
toplamaya kalkmıştım. O sayılardaki
"Başlarken" "Merhaba" gibi başlı-
klar taşıyan birinci sayfa yazılannı
derlemeyi düşünmüştüm. Ne umut-
larla, ne yüce amaçfarla doludur o
çoğu imzasız yaalar. "Doğru bildiği
yolda", "Hiç ödün vermeden", "sonu-
na kadar" gidecektir dergi. Gelgele-
Iim, evdeki hesap her zaman çarşıya
uymaz.
Böyle nice derginin. hem de en ideo-
Iojik olanlardan. kanaryalann bakı-
mından söz edenlere dek, nice dergi-
nin ilk sayısının ilk sayfasını okumu-
şumdur da, Adam Sanat'ınki yoktur
kitaplığımda. Benim dalgınlığıma.
dikkatsizliğime mi geldi, yoksa on-
lann duyurulan mı yetersizdi bilmiyo-
rum.
Bu derginin ilk sayısının ilk sayfa-
sında. birgiriş, daha doğrusu, birçıkış
yazısı var mıydı ve orada Adam Sa-
nat'ın neden, ne amaçJar güderek ya-
yın yaşamına başladığı açıklanıyor
muydu. onu da bilmiyorum. Eğer
elimdc olsaydı o ilk sayı, eğer bulsay-
dım öyle bir yaayı, şimdi burava alır-
dım ondan birkaç tümce. birkaç satır.
Büyük bir olasılıkla. 2. sayısından
başlamışımdır okumaya. çünkü ilk
>azım, 'Sanat *e Makine', hemcn 3.
sayıda yayımlanmış.
Neden biristisna olmasın?
Bir insanın. tek bir insanın. gücü .
becerisi. yetcneği. ister istemez sınırlı-
dır. Bir insanın tek başına birtakım
şeyleri başvurusu olanaksızdır. Ama
öyle insan vardır ki. o olmazsa olmaz.
yapılan o iş o başanya ulaşamaz.
Bırakm başka alanlan. yazın dünyası-
ndan ömek vereyim: Kim nedersede-
sin, ben denm kı. cğcr Yaşar Nabi ol-
saydı, Varlık da olmazdı: en azından o
dergi öyîe bir dergi olmazdı.
Sözü hemen Adam Sanat'a geti-
riyorum. Daha başkalannın emekle-
rini küçümsemek, elbette ki aklımdan
geçmez. Ama kim ne derse desin. ben
derim ki. Memet Fuat olmasaydı.
Adam Sanat ya hiç olmazdı ya da
böyle olmazdı. Birmektubunda. "Sizi
de Yazko Edebiyat'tan beri izliyo-
rum" diye yazmıştı bana. Asıl ben izlı-
yorum onu yıllardır. Yeni Dergi'den.
Yazko'ya. Yazko'dan Adam Sanat'a.
Hiçbir yayıncıdan. ondan çekindiğim
kadar çekinmiyorum. Ona gönderdi-
ğim yazılarda bir vanlışlık yapacağım
diye ödüm kopuvor. Haydi ıtirafcde-
yim: Bir kez yapmıştım böyle bir
yanlışlık. Başka bir dergi yönctıcisi ol-
saydı, beğenmemişse >azıyı. aiardı
çöp sepetine. geçer gjderdi. Oysii
Mehmet Fuat üşcnmcdi. yukanda sö-
zünü ettiğim mektubu yazdı bana.
Bunu unutamam.
Birdeşunu unutamam: Birdergide.
Düşün'desanıyorum. kendisiyle yapı-
lan bir söyleşide. "Hiç kimseyi kolay
kolay gözden çıkarmam" demişti.
Bunca insanın bıınca ınsanı bir ka-
lcmle harcayıvcrdiği şu dünyada. bel-
leğimeçakılı kalmıştır Memet Fuai'ın
o sözlcri.
Adam Sanat. 100yaşına bastı. Yani
Adam Sanat. 100. sayısına erişti. Aca-
ba 100 vıl sonra. bilmem kaçıncı sayısı
da çıkacak mı bu dcrginin?
2094 yılında da bir Adam Sanat
Bir düş gibi. Olur mu? Böy fe bir ör-
nek var mı?
Bildiğim kadanykı yok.
Ama neden olmasın? Adam Sanat
neden bir 'istisna' olmasın'.'
Nice yıllara Adam Sanat...
AdamYaymlan
13yaşındaAdam Yayı-
nlan'nın 13. ku-
ruluş yıldönü-
mü, Taİcsim Sa-
nat EvTnde ve-
rilen bir kokteyl
ile kutlandı.
Aralannda. Ay-
gören Dirim,
Ilhan Selçuk,
Turhan Selçuk,
Memet Fuat,
Fethi Naci, Enis
Batur, Tahsin İnci Onat
Adam Yaymlannkokteylinde Memet Fuat, Fethi Nacive Aygören Dirim de biraraya geldi.
Yücel, Duygu Asena, Zeynep
Oral, Refık Durbas, Atilla
Birkiye, Küçük fskender,
Mehmet Yaşm, Handan Bö-
rütecene, Metin Cengiz, L'ğur
Kökden, Semih Gümüş ve
Aydın ügaz'ın da bulunduğu
kalabalık bir toplıı-
luğun katılımıyla
gerçekleştırilen
kokteylde. bir ko-
nuşma yapan
Adam Yayınlan sa-
hibi İnci /\sena." 13
yıl önce Adam Yay>
nlarını kurarak bir
suç işledik. Gûçlü
olmanın yolunun
_^ güçsüzler yarat-
maktan geçtiğine
inananlara, Sıvas'-
daki yobaz diişünceye karşı bir
gûnah işledik. Bugüne kadar iş-
lediğimiz 500 günahtan onur
duyuyonız. Sizi de daha çok gü-
nah ^lemeye >e bugüne kadar
işlediğimiz günahları kutlama-
ya çağınyoruz" dedi.
ARSLAN KAYNARDAĞ
Eski Bir Özlem ve Mösyö
Elektrik
Dünya edebiyatında bir rüyayı anlatır gibi kaleme alr-
nan epeyce yazı yazılmıştır. Bizim edebiyatımızda bun-
ların en ünlüsü Namık Kemal'in Rüya'sıdır.
Böyle yazılar çoğu zaman "ütopya" kapsamına girer-
ler. Bu onlann geçmişte olmuş, ya da gelecekte olması
istenen toplum örneklerini betimlemeleri demektir. Rü-
yalar geleceğin toplumunda teknolojinin nerelere ula-
şabileceğini göstermek isterler. Bu tür yazıların amacı
toplumu eleştirmektir. Dünün insanlannın doğallıkları
yüzünden, daha rahat, daha eşit olduklarını, yarının in-
sanlannın da, akıldan ve teknolojiden yararlandıkları öl-
çüde rahat ve eşit olacaklarını vurgularlar. Kötü olan
şimdinin toplumudur.
19. yüzyılda dünya bilim ve teknikte büyük ilerlemeye
sahne olmuştu. Pozitivizm (olguculuk) akımı bu ilerle-
menin felsefeye yansımasıdır. Sözünü ettiğim ilerleme-
den edebiyatçılar da etkilendi. Bunların arasında ilgimi-
zi en çok çeken yazar Fransız Jules Veme'dir.
Bu yazar, insan aklının teknoloji ile birleşince neler
yapabileceğini romanlaştırarak anlatıyordu. Yapıtları kı-
sa sürede bütün dünya dillerine çevrildi. Türkçe'ye ilk
çevirisi 1890'dadır. Bütün kitapları dilimize çevrilen Ju-
les Verne sevilerek okundu.
Biz Türkler Avrupa'daki teknoloji yeniliklerini izlemek
için iletişim araçlarını 18. yüzyıldan beri adeta seferber
etmiş bulunuyoruz. Namık Kemal yazılarında Avrupa'da
gördüklerinden hayranlıkla sözeder. Londra gibi gözü-
nü kamaştıran şehlrlerin teknik ilerleme ile bu duruma
geldiklerini anlamıştır. Belki henüz elektriği görmemiş-
tir ama, buharlı makinanın neler yapabileceğine tanık
olmuştur.
Edebiyatımıza elektrik sözcüğü ya da bu konu ilk kez
ne zaman girmiştir bilmiyorum. İlk kullananlardan biri-
nin Tevflk Rkret olduğunu söyleyebilirim. Bu şair 1900'-
de yayımladığı kitabında yer alan Promete şiirinde
Işığa ve berekete can atan milletin
Gelecekteki bilinmeyen elektrikçisi (1)
diyerek bir özlemi dile getiriyordu.
Elektrik özlemini dile getiren başka şairimiz Nazım
HMonet'tir. Hemen aklıma geliveren bir şiirinde bakın ne
diyor Işte şu
Ekşimiş uyku kokan çömlek gibi şehrin
Kara sevdası değil öyle romantik,
Onun
ruhunun
iki kıvrak kelimelik
hasreti var:
BUHAR
ELEKTRİK
Edebiyatımızda ve yayın tarihimizde elektrik konusu-
nu inceleyen bir çalışma, bir araştırma yapılması her
halde çok yararlı olacaktır. Böyle bir çalışma bizi ilginç
sonuçlara götürebilir.
Ben burada, çoğu kimsenin bilmediği, ya da unuttuğu
küçük bir kitabı anlatarak bu alana katkıda bulunmak is-
tiyorum.
Kitabın adı, Mösyö Elektrik'lir (2). 1902 yılında İstan-
bul'da yayımlanmış. Konu, 1900'lerin ilk yılında İstan-
bul'da geçmektedir:
Birkaç genç, arkadaşlarından birisinin yalısında geli-
şigüzel gevezelik ederlerken, "böyle olmaz, düzenli ve
-yajfirlı konuşmalar yapalım " derfer. içlerinden biri bili- ^
,me çok meraklıdır ve bu alandaki bütün gelişmeleri izle-
mektedir. Ondan elektriği anlatmasını isterler. O da an-
latmaya başlar. Doksan iki yıl öncesini düşünürsek, an-
lattıklan, değil Türkiye'de, Avrupa'da bile olmayan düş-
sel şeylerdir.
Merakla dinlenen konuşma epeyce uzar, saatler iler-
ler. Vakit geç olduğu için yalıya gelenler gitmek üzere
dağılırlar. Ev sahibi olan Alaaddin yalnız kalmıştır. Ka-
nepeye uzanmış elektrik konusunu düşünmekte, bir
yandan da, konuşma keşke bitmeseydi demektedir.
Bu sırada evin hizmetçisi, Mösyü Elektrik adında biri-
nin kendisini görmek istediğini haber verir. Alaaddin
şaşırmış, hatta korkmuştur. Bir genç içeri girerek, adının
gerçekten Elektrik olduğunu, biraz önce yarım kalan ko-
nuşmayı tamamlayabileceğini söyleyerek Alaaddin'den
birlikte gelmesini ister. Evden çıkarlar, bir elektrik istas-
yonuna doğru yürürler. Bambaşka bir ortamdadırlar
şimdı. 250 km hız yapan elektrikli trenlere binerler. Yol-
cu biletlerini elektrikli makinalar alıp vermekte, kapılar
elektrikle açılıp kapanmakta, saatler elektrikle çalış-
maktadır. Teknik, harikalar yaratmakta, görülmemiş,
işitilmemiş birçok şey olmaktadır.
Bir an gelir Alaaddin, yanındaki adamın Mösyö Elekt-
rik değil. bir başkası olduğunu farkeder, korkuya kapılır.
Bir de bakar ki, uşağı gelmış, kendisini uyandırmaya ça-
balamaktadır. Gördüklerinın rüya olduğunu anlar...
Ozetlediğim kitabın bilim, teknik ve daha çok da elekt-
rik sevgisi ve özlemi ile dolu olduğu görülmektedir. Ede-
biyat değeri olmamakla birlikte o zaman için eğitsel, bu-
gün için belgesel hatta düşünsel yönü olan bir değeri
vardır. Düşünsel yönü, bilimsel kurgu olrnasından. ütop-
ya niteliği taşımasındandır. Bir an için Fransızca'dan
uyarlama olabileceği akla gelse bile. bu onun yukarda
belirttiğim değerini azaltmaz.
1900'deki düş gerçek oldu ve insan oğlu özlediği elekt-
rığe çoktan kavuştu. Ama hala barışa. etiğe. eğitime,
eşitlik olanaklarına kavuşamadı. Onlar için beslediği öz-
lem eskisinden de yoğun biçimde sürüp gidiyor. Elbet
birgün onlara da kavuşacak.
(1) Tevfik Fikret, Rubab-ı Şikeste, 1974 baskısı s. 80
(Şiirin bu bölümü Osmanlıca'dan bugünkü dilimize çev-
rildi.
(2) Ahmet Faik. Mösyö Elektrik, İstanbul. 1318 (1901)
'Şeyton Ayeikri'kitabınm yazon
Rüşcti'ye tehdit
OSLO (AA") - "Şe\ lan A\ ctleri" kiıabının y azarı Salmaıı
Rüşdi'nin ey liil av ında. Norveç'tc. ifade özgürlüğü konulu
biıkonferansa kalıldığı lakdirdeöldürüleceği uyansında
bulunuldu. Noneç^teki Rogland bölgcsindebulunan
Müsliiman Birliği Orgütü lidcri İbrahiın Yıldız. \crel
rady oy a vcrdiği demeçtc. "Yalnız ben değil. düny adaki
bütün Müslümanlarbudurumdan usandılar. Birçok kişi
bu y üzden öldü. Eğer şansım, silahım vc fırsatım olursa.
kunulmj.sina mn vermem"dedi. Norveç Ulusal Y'azıırlar
Bırlıği'nden yapılan açıklamada. ülkenin batı kıyısında yer
alan^tavanger kentinde 21 -23 eyliil tarihlcri arasında
düzenlenecek ifade özgürlüğü konulu konfcransa
Rüşdi'nin yani sıra. Çek Devlet Başkanı Vaclav Havel ile
Susan Sontag. Carlos Fuentes. Gabriel Garcia Marquez
gibi yazarlann çağnlmasının planlandığı belirtilmişti.
fran'ın eskidini lidcri Ayetullah Humeyni. Şeytan Ayetlcri
kitabında. İslam dinine hakaret ettiği gerekçesiy le. Hint
asıllı İngilizyazarSalman Rüşdi hakkmda ölüm felvası
çıkaımıştı.
Asım BezjhrciKitaphğıaçıldı
Kültür Servisi - Sıvas 2 temmuz katlıamında öldürülen,
eleştirmen. çevinnen vedenemeyazan Asım Bezirci adına
Evrcnscl Kültür Merkezi bünyesinde bir kitaplık açıldı.
Türkiye'de sosyalist kültürün oluşumu sürecinde önemli
katkıları olan bir edebiyatadamınınanısmın
yaşatılmasının yanında. onun eserinin geliştirilmesi ve
tamamlanması sürecinde işlevsel olması gözetilen kitaplık.
özellikle genç araştırmacılann kullanımına sunuluyor.