29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8MART1994SALI CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR 'Shakespeare Günleri'nde 'Shakespeare'e Modern Yaklaşımlar' üzerinde tartışıldı Yorumlamaözgürlüğüsnırsız...Kûltür Senisi - İstanbullu sanatseverler Sha- kespeare dolu günler yaşadılar geçen hafta. fs- tanbul Devlet Tiyatrolan'nın düzenlediği "Sha- kespeare Gönleri"'nde yazann Devlet Tiyat- rolan bünyesinde sahnelenen oyunlanndan ör- nekler sahnelendi, filmler gösterildi ve "Shakes- peare'e Modern Yaklaşımlar" konulu bir açıko- turum düzenlendi. Zehra İpşiroğlu"nun yönetti- ği açıkoturuma Cevat Çapan, Yücel Erten, Müge Gürman, Kenan Işık, Işd Kasapoğhı ve Ba- şar Sabuncu katıldılar. Der.eysel tiyatro anlayışının yeni yeni geüştiği ülkemizde Shakespeare'e getirilen çağdaş yo- rumlann izleyici tarafından nasıl alımlandığı ve yönetmenlerin Shakespeare'e farklı yorumlar getirirken neyi amaçladıklan açıkoturumun çe- kirdeğini oluştu- ran temel soru- lardı. Izleyicilerin de aktif olarak ka- tıldıklan açıkotu- rum, ateşli tar- tışmalara sahne oldu. Tiyatroyu seven ve çoğunluğunu gençlerin oluştur- duğu seyirciler za- man zaman yönet- meniere suclama- larda bulunarak tepkilerini özgürce dile getirdiler. yönetmenlerin çokluğu Cevat Çapan Tartışılan oyun ve oyunlan derinlemesine inceleme fırsatı tanımasa da Birim Tiyatro'yu dolduran kalabalık, tiyatro üzerine düşünen ve fikir üreten insanlann hiç de azımsanmayacak sayıda olduğunu kanıtladı. Yorumlama özgürlüğü sınırsız Heryönetmen yazara bakışını açıklarken, Ce- vat Çapan Shakespeare'i yorumlama özgürlü- ğü. bu özgürlüğün sınırlan üzerinde konuştu. Yorumlama özgürlüğünün sınırsız olduğunu belirten Çapan, Shakespeare yorumlamak soz konusu olunca "yazardan yana olmak - yönet- menden yana olmak" ikileminin tehlikeli oldu- ğunu belirtti. Herhangi bir ülkede. başka bir kültürün, dilin ve zamanın yazannı yorumlamak için arkeolo- jik kazı yapmanın zorunluluğuna değinen Ça- pan, o dönemin anlatım özelliklerini seyircinin anlayabileceği bir dilde vermek gerektiğini be- lirtti. Oyunlann yazıldığı dönemin fıziki koşul- lannın göz önüne alındığını vurgulayan Çapan. gün ışığında ve üç tarafını seyircilerin çevrelediği bir oyun ile günümüzde sahnelenen oyunlann farkı üzerinde durdu. Cevat Çapan, Shakespea- re'i şu sözlerle tanımladı: 'Shakespeare, gercekliğin içinden geçtiği ve icinlen geçen gerçekliği anlatan bir araçtır. O in- sai%t*çâîugıni anfcmr.'HPsınıriı yonmnryhfM!e karşuıtıza çıktığında boş şeyler rerir." "Hamlet"in yansında çıktığmı ve çok sıkıldığını belirten Çapan. oyunu güzel sanatlar okulu öğrencilerinin maskeli balo için tasarladı- klan matrak bir gösteriye benzettiğini söyledi. Yönetmenin, oyunda "Ne kadar çok ucube ko- yarsak, o kadar ilginc olur" düşüncesinde oldu- ğunu belirtti. Yönetmenin. oyunu tasarlarken gördüğü kabuslan sahneye aktardığını düşünen İstanbul'da oyunlann sahneiendiği,söyleşilerin düzenlendiği 'Shakespeare Günleri' yapıkfı. Çapan, sıkıntılı ve zevksiz bulduğu için oyunun yansında çıktığmı. fa- kat buna karşın Işd Kasapoğlu'nun "Macbeth"ini çok beğendığini ve "Hamlef'in kanşık yaklaşımına karşın, yalın bir oyun olduğunu be- lirtti. Uslu, terbiyeli değil, riskli Zehra İpşiroğlu da Çapan'a ta- mamen karşıt düşüncede olduğunu belirterek. "Macbeth"deki kan ve gövde gösterisinin yapay kaçtığını. neredeyse *kitsch'e benzedigini söy- ledi. Birim Tiyatro'da "Hamlet"'i sah- neleyen Müge Gürman. kcndisine yöneltilcn eleştirileri yanıtlamadan önce bu eseri seçerken bir riske girdiklerini ve oyunun çok yoğun ve karmaşık bir yapıda olduğunu söyledi. Cevat Çapan'ın da eleştirisinde belirttiği gibi Hamlet'- in de sürektl kabuslaf gSfdüğünü söyteyen Gür- man, oyunda bunu da belirtmek istediğini vur- guladı. Hamlet'in soytanlığını felsefi anlamda değer- lendirdiklerini belirten Gürman. soytannın umarsız olduğunu ve her şeyle alay ederken aynı zamanda kendisiyle de alay ettiğini vurguladı. Yorum konusunun bizde yanlış değerlendırildi- ğini belirten Gürman. bizde uslu ve terbiyeli şey- lerden hoşnut kalındığını oysa riske girmek ge- rektiğini vurguladı. Diyarbakır'da **Macbeth"i sahneleyen Işıl Kasapoğlu ise Zehra Ipşiroğlu'nun eleştirisine karşılık. "MaebetiTte yeteri ka- dar kan kullanamadığını dıişün- düğünü belirtti. Elimizde kah- veyle televizyonun karşısına geç- tiğımizde çok kan gördüğümü- zü, oysa Diyarbakır'da yaşanan- lan anlatmak için kullandığı kanı yeterli bulmadığını söyledi. Dıyarbakır'da "Macbeth"ı araç olarak kullanarak bir şeyler an- , ,., .. latmaya çalıştığını vurgulayan Işü Kasapoğlu Kasapoğlu. Shakespearenin ona istediklerini anlatma ola- nağı verdiğini belirtti. İstanbul Devlei Tiyatrolan'nda "Macbeth"ı sahneleyen Kenan Işıİc da metnin söylemek iste- diğinin zaten o metnin içinde var olduğunu be- lirterek. ti^atroda sahnede oluşturulan resinjk kurulan ılışki, se>ircide şimşek çakması gJbiT^r". heyecan yaratıyorsa tiyatronun işini yapmış ol- duğuna inandığını söyledi. Üzerindeki tozlardan anndırmak Türkiye'de ilk Shakespeare vorumlannı yapmış olan Başar Sabuncu. ası! sorunun ya- şadığımız günde Shakespeare'den nasıl taı ala- cağımız olduğunu vurgularken. Shakespeare'- in üzerinde dört yüz yıllık tozun, ça- murun biriktiğini, bunlara Rönesans, romantizm, eksp- resyonizm, yönet- menlerin mesleki sapmalannın kiri- nin de girdiğini be- lirtti. Shakespeare'i bugünkü bilgileri- miz ışığında değer- ^ „ _ lendirmemiz, çağ- ^ T — r ~ ; — — daş bir dil ya- Zehra îpşıroglu ratmamız gerektiğini savundu. Herçağda Sha- kespeare'in yeniden üretebileceğine inanan Sa- buncu, yorumun zaten var olan malzemeyi yeni- den üretmek olduğunu vurgulayarak her ülkede Shakespeare'in kendi diliyle oynanması gerekti- ğini ve onun süslerden ve enayi gösterilerden anndınlması gerektiğini belirtti. Onu yorumlarken üzerindeki tozlardan anndırmak gerektiğine değindi. Her dönem yeniden aramak Devlet Tiyatrelan'nda Shakespeare'in "Hırçın K E " ve "Bahar Noktası" oyunlannı sahneleyen Yücel Erten. Shakespeare'i her dö- nem yeniden aramak zorunda olduğumuza de- ğjnirken, onun yaşadığı döneme ulaşmanın ya- rarlı olduğunu, fakat bunun pek sonuç vermedi- ğini belirtti. Yönetmenin bir eseri sahnelerken ne söylece- ğini biliyor olması ve bunu estetik kategoriler içinde anlatabilmesi gerektiğini savunan Erten, yazann oyununun her şeyini bitiımediğini, bu- nun üzerine yönetmenin. oyuncunun ve seyirci- nin bir şeyler koyduğunu anlattı. Bu anlamda Shakespeare'in giydirmelere çok açık olduğuna değinen Erten, onun bükmeye çalışırken kınla- bileceğini, amacın onu kırmadan bükmeye ça- lışmak olması gerektiğini söyledi. Müge Gürman'ın "Cadılann Macbeth"ini sahnelerken cadı- lan anlaya- madığını söyleyen Erten"e yanıt ola- rak Gürman. cadı- lar üzerine çok kafa yorduğunu ve onun cadılannm marjinal ve poliıik kişiler olduğunu. büyüyle alay ettik- lerini vurguladı. Seyircilerin yö- netmenlere oyun- lan üzerine yönelt- likleri sorula^ za- înan zaman»"'suç- ^& lamaya dönüşse de, canlı bir tartışm*örtamıya- ratılması açısından olumlu geçen açıkoıurum. bu türden söyleşilerin daha sık yapılrr.ası gerek- liliği konusunda birgörüş. getirdi tıyatroculara. Shakespeare'in 4 yüzyıl sonra hala tam olarak çözülememesi ve milyonlarca yoruma olanak tanıması ise günümüz tiyatro yazını düşünüldü- ğündc yapılacak çok şey olduğunu kanıtladı adeta. 'AdamSanat'dergisi 100. sayıyaulaştı GÜRHAN TÜMER Uzakdoğu'da. sazan balıklannın 100 yıl, kaplumbağalann ise 10 bin yıl yaşadıklanna inananlar varmış. Bu birsöylence elbette. Ama Avust- ralya'da yetişen Makrotismiya ağacı 12 bin yıl, Kanarya Adalan'nda yeti- şen Dragon ağacı ise 6 bin yıl, gerçek- ten yaşarmış. Oysa bir de sabah doğup akşama ölen. yani topu topu birkaç saat ya- •üan sinekçikler var. Ya peki insan? Kaç yaşma kadar yaşayan bir insan uzun yaşamış sayılır. yaşlanmış sayılır? Işte hesaba gelmeyen bir soru. So- mali'de bebekken ölmeyenler şanslı sayıhrlarken, eski Sovyetler Birliği'- nin kimi yörelerindekiler, "100 yaş yaş değil/100 ruble para değii" derler- miş. A.damSanat, 100. sayıya erişti. Acaba 100 yıl sonra, bilmem kaçıncı sayısı da çıkacak mı bu derginin? 2094 yılında bir Adam Sanat. Birdüş gibi. Olur mu? Ama neden olmasın? Adam Sanat neden bir 'istisna' olmasın? Bizler için 100 ruble para değil. ama 00 yaş, yaş hiç kuşkusuz. Sonra, bir yanda gönlü geçmiş nice ;enç varken, bir yanda da nice ihtiyar lelikanlı var. Dergilere gelince: Ben onlann yaşı ıllarla değil de sayılarla ölçülür. ^ybk bir derginin bir sayısının yaşam üresi bir aydır. Ondan sonra yaşarsa. rtık tarihte yaşar. Böyle olunca da, 00. sayısına erişen bir derginin 100 aşına eriştiğini söylemek hiç de anlış değildir. telli bir çizgiyi sürdürerek Nüfusu maşallah 60 milyon, ama kur sayısı şu kadarcık. ele dergi oku- x sayısı daha da az olan bir ülkede. ir derginin, üstelik de belli bir çizgiyi :p sürdürerek 100 yaşına gelmesi o kadar kolay bir iş değil. Adam Sanat'- ın 100 yaşına basması. hiç de küçüm- senecek bir şey değil. Dergüerin ilk sayılan Dergilerin oluşumuna tanık ol- muşumdur bugünc dek. Hele İzmir'- de. değil 100 yaşına, 10 yaşına bile basmadan kapanan nice derginin do- ğum sancılanna ortak olmuşumdur. Bir zamanlar. dergilerin ilk sayılannı toplamaya kalkmıştım. O sayılardaki "Başlarken" "Merhaba" gibi başlı- klar taşıyan birinci sayfa yazılannı derlemeyi düşünmüştüm. Ne umut- larla, ne yüce amaçfarla doludur o çoğu imzasız yaalar. "Doğru bildiği yolda", "Hiç ödün vermeden", "sonu- na kadar" gidecektir dergi. Gelgele- Iim, evdeki hesap her zaman çarşıya uymaz. Böyle nice derginin. hem de en ideo- Iojik olanlardan. kanaryalann bakı- mından söz edenlere dek, nice dergi- nin ilk sayısının ilk sayfasını okumu- şumdur da, Adam Sanat'ınki yoktur kitaplığımda. Benim dalgınlığıma. dikkatsizliğime mi geldi, yoksa on- lann duyurulan mı yetersizdi bilmiyo- rum. Bu derginin ilk sayısının ilk sayfa- sında. birgiriş, daha doğrusu, birçıkış yazısı var mıydı ve orada Adam Sa- nat'ın neden, ne amaçJar güderek ya- yın yaşamına başladığı açıklanıyor muydu. onu da bilmiyorum. Eğer elimdc olsaydı o ilk sayı, eğer bulsay- dım öyle bir yaayı, şimdi burava alır- dım ondan birkaç tümce. birkaç satır. Büyük bir olasılıkla. 2. sayısından başlamışımdır okumaya. çünkü ilk >azım, 'Sanat *e Makine', hemcn 3. sayıda yayımlanmış. Neden biristisna olmasın? Bir insanın. tek bir insanın. gücü . becerisi. yetcneği. ister istemez sınırlı- dır. Bir insanın tek başına birtakım şeyleri başvurusu olanaksızdır. Ama öyle insan vardır ki. o olmazsa olmaz. yapılan o iş o başanya ulaşamaz. Bırakm başka alanlan. yazın dünyası- ndan ömek vereyim: Kim nedersede- sin, ben denm kı. cğcr Yaşar Nabi ol- saydı, Varlık da olmazdı: en azından o dergi öyîe bir dergi olmazdı. Sözü hemen Adam Sanat'a geti- riyorum. Daha başkalannın emekle- rini küçümsemek, elbette ki aklımdan geçmez. Ama kim ne derse desin. ben derim ki. Memet Fuat olmasaydı. Adam Sanat ya hiç olmazdı ya da böyle olmazdı. Birmektubunda. "Sizi de Yazko Edebiyat'tan beri izliyo- rum" diye yazmıştı bana. Asıl ben izlı- yorum onu yıllardır. Yeni Dergi'den. Yazko'ya. Yazko'dan Adam Sanat'a. Hiçbir yayıncıdan. ondan çekindiğim kadar çekinmiyorum. Ona gönderdi- ğim yazılarda bir vanlışlık yapacağım diye ödüm kopuvor. Haydi ıtirafcde- yim: Bir kez yapmıştım böyle bir yanlışlık. Başka bir dergi yönctıcisi ol- saydı, beğenmemişse >azıyı. aiardı çöp sepetine. geçer gjderdi. Oysii Mehmet Fuat üşcnmcdi. yukanda sö- zünü ettiğim mektubu yazdı bana. Bunu unutamam. Birdeşunu unutamam: Birdergide. Düşün'desanıyorum. kendisiyle yapı- lan bir söyleşide. "Hiç kimseyi kolay kolay gözden çıkarmam" demişti. Bunca insanın bıınca ınsanı bir ka- lcmle harcayıvcrdiği şu dünyada. bel- leğimeçakılı kalmıştır Memet Fuai'ın o sözlcri. Adam Sanat. 100yaşına bastı. Yani Adam Sanat. 100. sayısına erişti. Aca- ba 100 vıl sonra. bilmem kaçıncı sayısı da çıkacak mı bu dcrginin? 2094 yılında da bir Adam Sanat Bir düş gibi. Olur mu? Böy fe bir ör- nek var mı? Bildiğim kadanykı yok. Ama neden olmasın? Adam Sanat neden bir 'istisna' olmasın'.' Nice yıllara Adam Sanat... AdamYaymlan 13yaşındaAdam Yayı- nlan'nın 13. ku- ruluş yıldönü- mü, Taİcsim Sa- nat EvTnde ve- rilen bir kokteyl ile kutlandı. Aralannda. Ay- gören Dirim, Ilhan Selçuk, Turhan Selçuk, Memet Fuat, Fethi Naci, Enis Batur, Tahsin İnci Onat Adam Yaymlannkokteylinde Memet Fuat, Fethi Nacive Aygören Dirim de biraraya geldi. Yücel, Duygu Asena, Zeynep Oral, Refık Durbas, Atilla Birkiye, Küçük fskender, Mehmet Yaşm, Handan Bö- rütecene, Metin Cengiz, L'ğur Kökden, Semih Gümüş ve Aydın ügaz'ın da bulunduğu kalabalık bir toplıı- luğun katılımıyla gerçekleştırilen kokteylde. bir ko- nuşma yapan Adam Yayınlan sa- hibi İnci /\sena." 13 yıl önce Adam Yay> nlarını kurarak bir suç işledik. Gûçlü olmanın yolunun _^ güçsüzler yarat- maktan geçtiğine inananlara, Sıvas'- daki yobaz diişünceye karşı bir gûnah işledik. Bugüne kadar iş- lediğimiz 500 günahtan onur duyuyonız. Sizi de daha çok gü- nah ^lemeye >e bugüne kadar işlediğimiz günahları kutlama- ya çağınyoruz" dedi. ARSLAN KAYNARDAĞ Eski Bir Özlem ve Mösyö Elektrik Dünya edebiyatında bir rüyayı anlatır gibi kaleme alr- nan epeyce yazı yazılmıştır. Bizim edebiyatımızda bun- ların en ünlüsü Namık Kemal'in Rüya'sıdır. Böyle yazılar çoğu zaman "ütopya" kapsamına girer- ler. Bu onlann geçmişte olmuş, ya da gelecekte olması istenen toplum örneklerini betimlemeleri demektir. Rü- yalar geleceğin toplumunda teknolojinin nerelere ula- şabileceğini göstermek isterler. Bu tür yazıların amacı toplumu eleştirmektir. Dünün insanlannın doğallıkları yüzünden, daha rahat, daha eşit olduklarını, yarının in- sanlannın da, akıldan ve teknolojiden yararlandıkları öl- çüde rahat ve eşit olacaklarını vurgularlar. Kötü olan şimdinin toplumudur. 19. yüzyılda dünya bilim ve teknikte büyük ilerlemeye sahne olmuştu. Pozitivizm (olguculuk) akımı bu ilerle- menin felsefeye yansımasıdır. Sözünü ettiğim ilerleme- den edebiyatçılar da etkilendi. Bunların arasında ilgimi- zi en çok çeken yazar Fransız Jules Veme'dir. Bu yazar, insan aklının teknoloji ile birleşince neler yapabileceğini romanlaştırarak anlatıyordu. Yapıtları kı- sa sürede bütün dünya dillerine çevrildi. Türkçe'ye ilk çevirisi 1890'dadır. Bütün kitapları dilimize çevrilen Ju- les Verne sevilerek okundu. Biz Türkler Avrupa'daki teknoloji yeniliklerini izlemek için iletişim araçlarını 18. yüzyıldan beri adeta seferber etmiş bulunuyoruz. Namık Kemal yazılarında Avrupa'da gördüklerinden hayranlıkla sözeder. Londra gibi gözü- nü kamaştıran şehlrlerin teknik ilerleme ile bu duruma geldiklerini anlamıştır. Belki henüz elektriği görmemiş- tir ama, buharlı makinanın neler yapabileceğine tanık olmuştur. Edebiyatımıza elektrik sözcüğü ya da bu konu ilk kez ne zaman girmiştir bilmiyorum. İlk kullananlardan biri- nin Tevflk Rkret olduğunu söyleyebilirim. Bu şair 1900'- de yayımladığı kitabında yer alan Promete şiirinde Işığa ve berekete can atan milletin Gelecekteki bilinmeyen elektrikçisi (1) diyerek bir özlemi dile getiriyordu. Elektrik özlemini dile getiren başka şairimiz Nazım HMonet'tir. Hemen aklıma geliveren bir şiirinde bakın ne diyor Işte şu Ekşimiş uyku kokan çömlek gibi şehrin Kara sevdası değil öyle romantik, Onun ruhunun iki kıvrak kelimelik hasreti var: BUHAR ELEKTRİK Edebiyatımızda ve yayın tarihimizde elektrik konusu- nu inceleyen bir çalışma, bir araştırma yapılması her halde çok yararlı olacaktır. Böyle bir çalışma bizi ilginç sonuçlara götürebilir. Ben burada, çoğu kimsenin bilmediği, ya da unuttuğu küçük bir kitabı anlatarak bu alana katkıda bulunmak is- tiyorum. Kitabın adı, Mösyö Elektrik'lir (2). 1902 yılında İstan- bul'da yayımlanmış. Konu, 1900'lerin ilk yılında İstan- bul'da geçmektedir: Birkaç genç, arkadaşlarından birisinin yalısında geli- şigüzel gevezelik ederlerken, "böyle olmaz, düzenli ve -yajfirlı konuşmalar yapalım " derfer. içlerinden biri bili- ^ ,me çok meraklıdır ve bu alandaki bütün gelişmeleri izle- mektedir. Ondan elektriği anlatmasını isterler. O da an- latmaya başlar. Doksan iki yıl öncesini düşünürsek, an- lattıklan, değil Türkiye'de, Avrupa'da bile olmayan düş- sel şeylerdir. Merakla dinlenen konuşma epeyce uzar, saatler iler- ler. Vakit geç olduğu için yalıya gelenler gitmek üzere dağılırlar. Ev sahibi olan Alaaddin yalnız kalmıştır. Ka- nepeye uzanmış elektrik konusunu düşünmekte, bir yandan da, konuşma keşke bitmeseydi demektedir. Bu sırada evin hizmetçisi, Mösyü Elektrik adında biri- nin kendisini görmek istediğini haber verir. Alaaddin şaşırmış, hatta korkmuştur. Bir genç içeri girerek, adının gerçekten Elektrik olduğunu, biraz önce yarım kalan ko- nuşmayı tamamlayabileceğini söyleyerek Alaaddin'den birlikte gelmesini ister. Evden çıkarlar, bir elektrik istas- yonuna doğru yürürler. Bambaşka bir ortamdadırlar şimdı. 250 km hız yapan elektrikli trenlere binerler. Yol- cu biletlerini elektrikli makinalar alıp vermekte, kapılar elektrikle açılıp kapanmakta, saatler elektrikle çalış- maktadır. Teknik, harikalar yaratmakta, görülmemiş, işitilmemiş birçok şey olmaktadır. Bir an gelir Alaaddin, yanındaki adamın Mösyö Elekt- rik değil. bir başkası olduğunu farkeder, korkuya kapılır. Bir de bakar ki, uşağı gelmış, kendisini uyandırmaya ça- balamaktadır. Gördüklerinın rüya olduğunu anlar... Ozetlediğim kitabın bilim, teknik ve daha çok da elekt- rik sevgisi ve özlemi ile dolu olduğu görülmektedir. Ede- biyat değeri olmamakla birlikte o zaman için eğitsel, bu- gün için belgesel hatta düşünsel yönü olan bir değeri vardır. Düşünsel yönü, bilimsel kurgu olrnasından. ütop- ya niteliği taşımasındandır. Bir an için Fransızca'dan uyarlama olabileceği akla gelse bile. bu onun yukarda belirttiğim değerini azaltmaz. 1900'deki düş gerçek oldu ve insan oğlu özlediği elekt- rığe çoktan kavuştu. Ama hala barışa. etiğe. eğitime, eşitlik olanaklarına kavuşamadı. Onlar için beslediği öz- lem eskisinden de yoğun biçimde sürüp gidiyor. Elbet birgün onlara da kavuşacak. (1) Tevfik Fikret, Rubab-ı Şikeste, 1974 baskısı s. 80 (Şiirin bu bölümü Osmanlıca'dan bugünkü dilimize çev- rildi. (2) Ahmet Faik. Mösyö Elektrik, İstanbul. 1318 (1901) 'Şeyton Ayeikri'kitabınm yazon Rüşcti'ye tehdit OSLO (AA") - "Şe\ lan A\ ctleri" kiıabının y azarı Salmaıı Rüşdi'nin ey liil av ında. Norveç'tc. ifade özgürlüğü konulu biıkonferansa kalıldığı lakdirdeöldürüleceği uyansında bulunuldu. Noneç^teki Rogland bölgcsindebulunan Müsliiman Birliği Orgütü lidcri İbrahiın Yıldız. \crel rady oy a vcrdiği demeçtc. "Yalnız ben değil. düny adaki bütün Müslümanlarbudurumdan usandılar. Birçok kişi bu y üzden öldü. Eğer şansım, silahım vc fırsatım olursa. kunulmj.sina mn vermem"dedi. Norveç Ulusal Y'azıırlar Bırlıği'nden yapılan açıklamada. ülkenin batı kıyısında yer alan^tavanger kentinde 21 -23 eyliil tarihlcri arasında düzenlenecek ifade özgürlüğü konulu konfcransa Rüşdi'nin yani sıra. Çek Devlet Başkanı Vaclav Havel ile Susan Sontag. Carlos Fuentes. Gabriel Garcia Marquez gibi yazarlann çağnlmasının planlandığı belirtilmişti. fran'ın eskidini lidcri Ayetullah Humeyni. Şeytan Ayetlcri kitabında. İslam dinine hakaret ettiği gerekçesiy le. Hint asıllı İngilizyazarSalman Rüşdi hakkmda ölüm felvası çıkaımıştı. Asım BezjhrciKitaphğıaçıldı Kültür Servisi - Sıvas 2 temmuz katlıamında öldürülen, eleştirmen. çevinnen vedenemeyazan Asım Bezirci adına Evrcnscl Kültür Merkezi bünyesinde bir kitaplık açıldı. Türkiye'de sosyalist kültürün oluşumu sürecinde önemli katkıları olan bir edebiyatadamınınanısmın yaşatılmasının yanında. onun eserinin geliştirilmesi ve tamamlanması sürecinde işlevsel olması gözetilen kitaplık. özellikle genç araştırmacılann kullanımına sunuluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle