Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 MART1994 CUMARTESİ CUMHURİYET 2 SAYFA
KULTUR
Pornografi mi,değilmi?Ü l ü îÜnlü îngiliz sanatçı Graham Ovenden çocuk pornosu şebekesi üyesi olduğu gerekçesiylegözaltına alındı
Külrür Servisi - 10 Mart 1993 Çarşamba
giinü sabaherkenden Metropolitan Polisi-
nin "Yasak Yaymlar BölQmü"nden bir
grup görevh, Cornvvall. Liskeard'daki bir
evın kapısını kırarak içeri girdiler. Bu e\in,
çocuk pornografısi yapan ve dağıtan bir
âğın parçası olduğunu düşünüyorlardı. El-
Casson, Laurie Lee, Peter Blake ve Lorinda
Lambton'un imzaladıklan dilekçe, oldukça
etkili olmuştu örneğin.)"Anıa olayın poli-
tikacılann te kamunun gündemine de girme-
si gereki)or. Benim yapmaya çaltştığım da
bu. GrahamMn birkaç nü fotoğrafını sergili-
yonız ama genelde polisin el koymuş olduk-
ı • • •
Levvis Caroll'a ait fotoğraflar; "Xie Kitchen" (1872).
lerinde bir şüpheli, 28 kutu negatif film, 67
vıdeo kaset ve bir yığın fotoğrafla geri dön-
düler. Hiç zaman kaybetmeden 20 yıllık bir
geçmişi olan ve yüzlerce çocuğun içinde bu-
lunduğu bir çocuk pornografısi şebekesini
ortaya çıkarttıklannı açıkladılar.
Ancak polis. bir süre sonra ortaya çı-
karttıklan "şebeke''nin bir sanatçının-
baalan nü olmak üzere çocuk fotoğraf-
lany la dünyaca tanınan Graham Chenden"-
in- >aşamı olduğunu bütün bunlar olup
bittiktensonraanlayabildi.Bukorkunç"co-
cuk pornografisi ağı" da Graham Oven-
den'le birlikte ara sıra çahşan Peter Blake,
Graham Amold, David Inshaw ve olaydan
ikı ay önce benzer bir tecavüz'le karşı
karşıya kalan fotoğraf sanatçısı Ron Oü-
ver'dan oluşan bır sanatçı topluluğuydu.
Polisin pornografı diye el koyduğu video
kasetler arasında, Graham Ovenden'in
lanndan oluşuyor sergi."
Polisin el koyduklan, Graham Ovenden
ve kansınm 20 yıldır ûzerinde çalıştığı Vic-
torian fotoğraflard). Ovenden, Victoriadö-
nemi fotoğrafçılığıyla ilgili çalışmalanyla
dünyaca tanıruyor, Lewis Caroll, DO Hfll,
Robert Adamson ve I.e^fe Hine'm fo-
toğrçılıklan ûzerinckitaplanvar. "Pre-Rap-
haelite Fotoğrafçılar" adlı yapıtı. D.G. Ro-
setti ve Julia Vlargaret Cameron gıbı sa-
natçılar hakkmdaki geniş birikimini ortaya
koyarken, konuyla ilgili başlıca kaynak ki-
taplar arasında yer alıyor. Ovenden'in sa-
natı da büyük ölçüde ûzerinde çahştıgı o
dönem sanatçılannın etkisini taşıyor.
1943 yılında doğan Ovenden. Kraliyet
Sanat Akademisi'nde eğıtim gördükten
sonra. 1975 yılında Peter Blake, David Ins-
haw ve Graham Amold ile birlikte \Villiam
Blake ve Samuel Palmer'ın mistisızmi ve
G
'Bir Çocuğun Portresi' (1865).
raham Ovenden'in evine baskın
düzenleyen polis, sanatçmın
yapıtlanna el koydu. Ovenden'in
dünyaca ünlü bir sanatçı olduğu
ortaya çıkınca, yapıtlan özür bile
dilenmeden geri verildi. Bu yanlış
anlaşılmanın konusu olan ve şu
sıralar Londra'da sergilenen yapıtlar,
yoğun bir tartışma başlattı...
Bu çocuk fotoğraflan 'porno'
sayılabilir miydi? Sergide yer alan ve tartışmaya açık yaprtlardan biri Graham Chenden'in "Elinore"... Büyüme çağındaki bir çocu-
ğun vaşadığı karmaşa, küçük bir kızın gizeml iç dünyası, ustalıklı bir ışık-gölge oyunuyla yansıtılıyor.
çoğu giyinik olmak ûzere ve aralannda Le-
wk Caroll ve George Bernard Shaw'un da
reprodüksiyonlanrun yanı sıra "litHe Dor-
rit" (Küçük Dorrit). "Miss Marpte" (Ba-
yan Marple) ve "Star Trek 2" (Uzay Yolu
2) bulunuyordu...
Graham Ovenden'in yapıtlan bir süre
önce kendisine geri verildi. Tıpkı Ron Sil-
ver'ın olaymda olduğu gibi herhangi bir
dava açılmazken, sanatçıdan özür de dilen-
medi. "Yasak" fotoğraflar, şu sıralar
Londra'da "Yasak Yayınlar Böfömirvle Sa-
nat Karşı Karşıj'a" başlığı altında sergileni-
yor.
Londra'da serginin açıldığı galerinin sa-
hibi Nicky Akehurst, "Olayın aptallığını or-
taya kovmayı amaçlıyonmı" diyor. "Sanat
. çevresi bu olayın peşini bırakmavacak."
! (Fotoğraflann geri verilmesı için Sir Hugh
Pre-Raphaelite'lerden esinJenerek bır grup
kurdu (Brotherhood of Ruralists). Oven-
den'in sanatı, Pre-Raphaelite'lenn etkisini
taşımakla birlikte, benzer temalan pay-
laştığı ünlü Fransız ressam Balthus'u da
akla getiriyor. Ovenden'in yapıtlanndaki
küçük kız çocuklan da tıpkı Balthus'unki-
ler gibi genç kızhkla kadmhk arasmdaki o
değişimin başlama noktasını yansıtıyor. Bu
görüntüler, değerlendirilmesi güç ve genel-
de ortalama fngiliz sanatseverlerinin hoşu-
na gitmeyecek türden doğrusu. Ama büyü-
me çağındaki genç kız teması, ltalyan ma-
nerist dönem sanatçılanndan Gauguin'e
kadar (Tahitili kızlan) sanat tarihinde
sıkça irdelenmiş bir konu.
Ovenden, bu "yasak böige'V 1970
yılında Peter Blake ile birlikte Lewis Ca-
roll'un "Alice"inden yola çıkarak yaptığı
resim ve çektiği fotoğraflardan sonra
girmiş. Bu çerçevede küçük kız çocuk-
lannın (aralannda çok saygın ailelerin
çocuklan da var) giyinik ve nü resimle-
rini yapmış Ovenden. Ancak 1978 yılı-
ndakı Çocuklan Koruma Act çerçeve-
sinde ("Bir çocuğun uygunsuz fotoğ-
rafını çekmek veya çekilmesine Izin ter-
mek suçhır") Ovenden'in durumu,
"tartışmau"... Tabii çocuklannın fo-
toğrafını çektiren ya da resmini yaptı-
ran anne babalann da.
Londra'da açılan sergı de bu tartı-
şmaya önemli bir boyut getiriyor. Ser-
gide yer alan "Elinore" ömeğin, tartış-
maya açık yapıtlardan biri. Bu resim-
de. pek yumuşak bir ışık-gölgeyle
yapılmış, küçük bir kız oturuyor. Res-
me ilk bakıldığmda. ilgi kızın yüzünde
odaklanıyor- sanatçınm yakaladığı
yüz ıfadesi. küçük kızın kafasında olup
bitenleri. büyüme çağındaki bir çocu-
ğun yaşadığı karmaşayı anlatıyor.
Ovenden, ötcki yapıtlannda olduğu
gibi bunda da ışığa büyük önem veri-
yor. Amacı konusunu ışıklandınp izle-
yenin gözleri önüne sermek değil. ken-
di gördüklerinin bir yansımasmı ver-
mek. betli belirsiz...
Graham Ovenden'in sanatı. Rapha-
el'den Millais'ye ve Augustus John'un
bohem nülenne dek, sanat tarihinde
belli bir çizginin devamı nitcliğinde de-
ğerlendirilebilir. Ancak fotoğrafla uğ-
raşan pek çok sanatçı gibi Ovenden de
'pomografi mi değil mıT tartışmasının
hedeflerinden biri oluyor kaçınılmaz
olarak. Ovenden'in fotoğraflan, poli-
sin elinde çoğaltılıp. kesilip bıçilerek
çok farklı bir görünüme büründürül-
müş. Ovenden. yazdığı savunmada bu
konuya da işaret ediyor. Polis. fotoğ-
raflann orijinal halını bozarak bu fo-
toğraflarda "görmek istediğini" göriı-
yor. Ovenden'in sanatına pek çok
yakıştırma \apılabilir: duygusal, hoş.
sevimli. kitsch, iğrenç hatta anlamsız.
Ama pornografik. aşağılık. müstehcen
denebilir mi? O\enden'ın nüleri aslı-
nda önülü bir sapıklık değil. Vıctorian
hıpokrasisiyle birlikte yok olan bir
açıklık ve dürüstlük scrgiliyor O dö-
nem insanlan. çocukluklar büyüdükçe
yaşanmaya başlanan dnsel sorunlan
görmezlikten geliyorlardı. Ovenden dc
sanatı aracılığıyla bu lutuculuğu sor-
guluyor sanki.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Yapıtlamn Korunması
Biryazarın arkasında bıraktığı yapıtların nasıl koruna-
bileceği yıllardır beni düşündürür...
Kim bilir, kalıtçılarının ilgisizliği, ya da ne yapacakları-
nı bilememeleri, ya da bir çözüm bulamamaları yüzün-
den kıyıda köşede kalmış ne yapıtlar vardır!..
Yaygın bir ünü olmayanlar bir yana, bütün antolojiler-
de yer alacak kadar ünlü yazarların arkada bıraktıkları
yapıtlar bile sırasında unutulup gidebiliyor.
Yakın geçmişimizden bir örnek vereyim: Asaf Hâlet
Çelebi...
Bu ünlü şairimizin şiir kitapları He (1942) ile Lâmelif
(1945) Yeditepe Yayınları arasında Om Mani Padme
Hum (1953) adıyla ikinci baskıları yapıldıktan sonra,
Adam Yayınlan'ndaki üçüncü baskıya (1983) kadar
okurlar tam otuz yıl beklemek zorunda kaldılar. Çünkü
1958'de ölen şairin kalıtçısı olan kimse yayınevlerıyle
nasıl ilişki kuracağını bilmiyordu. Bizim onu arayıp bul-
mamız ise hiç de kolay olmadı.
Geçenlerde bır araştırmacıdan Asaf Hâlet Çelebi'nin
yeniden basılması gereken başka yapıtlan, incelemele-
ri de bulunduğunu bildiren bir telefon aldım Belki o ya-
pıtlan da yayımlamak isteyen yaymevleri vardır, ama o
yayınevlerini kim, nasıl bulacak?
Yazarların kalıtçıları özellikle yayın dunyasına uzak
kimseler olunca ortaya hiç beklenmedik, bambaşka te-
dirginlikler de çıkıyor.
On yıl kadar önce arkada bıraktığı yapıtlan bir türlü
yeniden basılmayan bir romancımızın kızıyla bir telefon
konuşmamız olmuştu. Babasının bütün yapıtlarını ya-
yımlatabileceğimi söyledim. Bayağı kuşkulandı benden.
Sanki ortada büyük getirisi olacak tecimsel bir konu var-
mış da onun ardına düşmüşüm gibi bir hava estirdi. Bir
daha aramaya çekindim
Değerli kitapların pek çoğu eğitim düzenimizdeki çar-
pıklıklar yüzünden, ya da birtakım sanatsal çetinlikler
yüzünden az satılan kitaplardır.
"Bunuyazarlaraanlatmakgörecekolaydırda, kalıtçıla-
rına kesinlikle anlatamazsınız. Yeterince duyurmadınız,
reklam vermediniz, iyi dağıtmadınız, kitapçılarda yok di-
ye sızlanırlar.
Hele kitapların yıllar yılı tükenmediği görülünce, bu
kez en yıpratıcı kuşkular başlar: Kendilerine bildirme-
denyenibaskılaryaptığınızı.yadabildirdiğinizdendaha
fazla bastığınızı düşünürler.
Kısacası, yayımcıların yazarlara, hele olayın tecimsel
boyutlarını hiç bilmeyen kalıtçılarına güven vermeleri
kolay değildir. Sanırım, arkada bırakılan yapıtlara uzak
durulması biraz da bu yüzden...
Bir sürü tedirginlik yaşanır... Yersiz suçlamalar, ge-
reksizçekişmeler...
Oysa neyin ne olduğunu. ne götürüp ne getireceğini
bilen, yayın dünyasının ortasında yer alan bir kurum bü-
tün bu sorunlara son verebilir.
Çağdaş ülkelerde yazarların haklarını savunan, yapıt-
larını yayımcılara pazarlayan kuruluşlar var: Copyright
Ajanslan. Yazarların sağlıklarında olduğu gibi, ölümle-
rinden sonra da bütün hakları kalıtçıları adına bu kuru-
luşlarca kovuşturuluyor. Dolayısıyla yayınevleriyle ilişki
kurmak, yapıtların yayımlanmasını sağlamak da onlara
düşüyor.
Türkiye'de de ONK Copyright Ajansı'nın yıllardır bu
anlayışla çalıştığırubiliyoruz. Belki benim adlannıduy-
madığım başka kuruluşlar da vardır. Gene de yazarlarla
yaymevleri arasında yeterli bir iletişım kurulduğu söyle-
nemez. Kanımcayayınevlerinin yayımlamak isteyebile-
cekleri eski yeni birçok kitap bugün çekmecelerde bekli-
yor. Tükenmiş olan birçok basım da yenilenmiyor. Çün-
kü ajanslarla çalışmaya alışık değiliz.
Yazarlar arasında kendi kitaplarını başarıyla kovuştu-
ran, yayınevleriyle iyi ilişkiler kuranlar var, ama kalıtçı-
ları da aynı başanyı gösterebilecekler mi, bilinemez...
Peki, copyright ajanslan çoğalsa bu iş çözülür mü?
Hayır, onlar tecimsel kuruluşlardır, görevleri çok baş-
ka, yazarların yapıtlarını sanatsal nitelikleri açısından
korumayı isteseler de başaramazlar.
Bütün sanat yapıtlan gibi yazın yapıtlan da kamunun
ortak malıdır. Onları sanat yapıtı olarak korumak, çeşitli
ilişkileri içinde denetlemek, yıpranmalarını, bozulmala-
rını engellemek, kamusal kurumlara, başka bir söyleyiş-
le yazarların tecimsel olmayan derneklerine düşer...
Betin Güneş Köln'de
Kültür Servisi - Orkestra şefi Betin Güneş.
12 mart akşamı Köln'de bir konscr \erecek.
I Sanatçının kendisinin kurduğu ve değişik
uluslardan müzisvenlerin bulunduğu "En-
I semble Mondıal" topluluğunun vereceği
konserde. Alman sanatçı Franz Klein solist
olarak yer alacak. C. Stamitz. C. Nielsen.
I H.J. Baermann \e E. Griegadlı bestecilerin
eserlennin seslendirileceği konser. Köln-Südstadt'da Martin
Lutherkirche'de gerçekleştirilecek. Konser. akşam saat 8"de
başlayacak.
Olümünden 90 yıl sonra Çehov'un
oyunları cazibesini hic yitirmedi Soyluvebüyülüoyunlannyazan; Kültür Servisi-1860 yılında Ta-
• ganrog'da doğan ve 1904 yılında
! Badenweiler'de ölen Çehov ardı-
; nda pek çok öykü, yazı ve 40 ti-
' yatro oyunu bırakmıştı. Ölü-
münden 90 yıl sonra Çehov'un
ovunlannın büvüsü ve cazibesi
hiç yitmedı. Beîki de bu yüzden
• ardında ölümsüz yapıtlar bıra-
, kan Çehov'un oyunlan haladün-
' yanın dört bir yanında sahneleni-
yor.
Geçtiğimiz ynllarda İstanbul
Şehir Tiyatrolan'nda Çehov'un
üçiemesi olarak bilinen "Visne
Bahçesi'', "Vanya Dayı" ve "Uç
Kızkardeş" yorumlanmıştı.
İstanbul'da "Vanya Dayı" hala
sahneleniyor. Fransa'da da bu
günlerde yazann bu üç oyunu
sahneleniyor. Micnel Cournot, Le
Monde gazetesinde yazdığı yazı-
da Çehov'un eserlerine ve ya-
şamına bakan bir pencere arab-
yor:
1900 jalının ağustos ayında
Çehov(o sıralar 40 yaşındaydı ve
ve dört yıl sonra ölecekti) Yalta-
daki evınde "Üç Kızkardeş" adlı
oyununu yazıyordu. Bundan 20
ay önce ise Gorki'ye yazdığı bir
mektupta şöyle diyordu: "Uzun
süredir yazdığım oyunlara sıcak
bakamıyorum. Ne zamandır tivat-
rodan da uzaklaştım, artık canım
tiyatroyla ilgili hiç bir şey yazmak
istemiyor." Bu mektubu yazdı-
ktan bir kaç gün sonra büyük
oyuncu Kommissar Jevskaiaona
bir oyun yazmasını önerdiğinde
de "Artık oyım yazmak istemiyo-
nım" diyerek bu öneriyi reddedi-
yordu.
O zamanlar Çehov, "Küçük
Köpekli Kadm". "Bektaşi Üzö-
mü". "Mahfaza İçindeki Adam"
gibi uzun öyküler yazıyordu.
"Üç Kızkardeş"i yazdığ' 1900
yıUnda "Noel" ve "Dere içinde"
adlı iki önemli öykü yazmıştı.
Yazdığı tüm oyunlar, düzyazılan
gibi birer başyapıttı. Çehov ya-
şamı boyunca yüzlerce öykü
yazdı. Fransız yayıncılar yazann
bu eserlerini sekiz ciltte topladı-
lar. Çehov'un öyküleri genelde
kısa romanlan andınr ve bize
Rusya'mn tüm bölgelerindeki
yaşamı. farkh smıflan anlama ve
binleroe insanı taruma olanağı
verir.
Çehovçocukluğundan beri ba-
basının dükkanına gidip gelen
müşterileri incelerdi. (Burası bir
bakkaldı fakat içinde ne arar-
sanız vardı) Daha sonralan dok-
tor olduğunda, hastanede tüm
hastalan tek tek tanımaya ve her
yere gjrip çıkmaya başladı. Son-
ralan çıktığı uzun yolculuklarda
pek çok gözlem yapma fırsatı
buldu. Onun bu olağanüstü ke-
şifleri ve geniş gözJemJeri Rus
edebiyatında görülmemiş bir ye-
nilik kazandırdı yapıtlanna.
Öte yandan bu oyunlardaki
karakterler diğer oyunlardaki
karakterlerini de andıran pro-
totiplerdi. Buna. en güzel örnek
doktorlardır. Öykülerinde ise
aynı tipteki öğrenciler, öğretmen-
ler. sadık kişiler, bilginler, kaba
kişiler, suçlular çıkıyordu
karşımıza. Bir diğer şaşırtıcı yan-
sa Çehov'un tiyatrosundaki ka-
rakterlerin kendileri ve olaylar
üzerine bildikleri her şeyi safça
dile getirmeleridir. Çehov mü-
kemme! bir soğukkanlıhkla bir
ler yolunda gider, olaylarda hiç
bir düğüm yoktur. sanki bir büyü
yapılmıştır.
Çehov'un yazdıklan özgür-
dür, rastlantılarla doludur, on-
larda neredeyse düzenli sayıla-
bilecek bır kargaşa vardır. Çe-
hov'un özenle hazırladığı durum-
lar tüm oyunlannda sahneye
yansır ve seyirciye ula^ır. Ve Çe-
hov oyunlannda Rusya'yı >irmı
de soyludur. erişilmez bir hipnoz
güçleri vardır. büyülüdürler ve
seyirciyi kavrarlar. Çehuv'un
oyununu sahneye koymaya hazı-
rlanan hiç bir dramaturg. onun
yarattığı görsel. işitsel etki üzerın-
de oynayamaz. Acaba oyuncu-
lann spiritüel enerjileri ve heye-
canlan ile seyircilerin hayranlığı
birleştiğinde, Çehov'un gizlediği
kaynakta bir değişikiik olur mu?
dığınde ba^ansızlığa uğrayan
"Martı"yı yeniden sahnelemek
istiyordu. Çebov onlan izlenıevi
önce reddeıtı, sonra kabul etiı
Melihovo'daki vazlık e\ini ter-
ketti ve son oyunlan izlcmek üze-
re Moskova'ya gitti. ^öneımen
Stanislavski yenı buluşlarla bazı
bölümleri değiştirmişti fakat so-
nuç tam bir zaferdi. "Martf'yla
ikinci karşılaşma ise şöyle oldu:
Çehov, yan Tann, yan şeytan bir dev gibi yazın sanatında or-
taya çıkarak;doğruluğu, rengi, yanılsamayı, düşünceyi, savaşı, ha-
yal gücünü, nefreti, esini, yakınlığın en uç noktasını ve zengin bakış
açısını eserlerinde başanyla birleştirdi. Çok ilginçtir. Çehov tiyatro
oyunlan yazdığmda başka bir adamdı. Yarattığı tüm karakterler
toplumun görece seçkin kişileriydi. Olaylann geçtiği yerler çiftlikler,
banliyöler, devlet okullan, hastaneler, trenler ve buna benzer yerler
değil, genellikle kırevleri yada yıkılmakta olan seçkin yapılardı.
olayı anlaması için seyircinin bil-
mesi gereken herşeyi ortaya ko-
yar. Ve bunu yapabilmek için se-
yircinin zamanını alır. "Üç Kı-
zkankş"in birinci sahnesi ve
onun diğer oyunlan da türünün
en güzel ömekleridir. Sonuç ola-
rak onun öykülerinde de herşey
oldukça açık bir şekilde geçer, iş-
ya da yüz yıl sonra nelerin bekle-
diği konusunda bilgiler de verir
çakürmadan.
Çehov'un yazdığı tiyatro teksti
gözönüne abndığında dunim bu-
dur. Fakat asıl rnucize o oyunlan
sahnede izJerken yaşarar. Çünkü
Çehov'un oyunlan sahnede bam-
başka bir şeydir. Oyunlar sahne-
Bütün bunlar bir yana, Çehov
1898 yılında tiyatronun adını bile
duymak istemiyordu. Peki öyley-
se neden 1900 yılında "Üç Kı-
zkardeş"i yazdı?
1898 yılında Çehov tiyatroda
farklı bir ekiple yeni bir çalış-
maya atıldı. Bir grup tiyatrocu
Saint-Petersburg'ta sahnelen-
Arkadina rolünü 28 yaşındaki
bir oyuncu yorumluyordu. Bu
oyuncunun "içtenliği. soyluluğu
ve sesi" Çehov'u hayran
bırakmıştı. Ertesi gün aynı oyun-
cuyu Tolstoy'un bir oyununda
izlemek için tiyatroya gitti. Üste-
lik bu karan o>ıınun oynandıgi
Ermitagc Tiyatrosu'nun rahatsız
ve havasız bir yer olduğunu bile
bile vermişti. Fakal orada bu
ovuncuyu. Olga Knipper'i göre-
cekti. Ve. çekıci kadınlarla tanı-
şmayı seven. çok arkadaşı olan
fakat kızkardeşi Macha'dan baş-
ka hiçbır kadına güçlü bağlarla
bağlanmayan Çehov. bu salon-
dan büyük bır şokla aynldı.
Daha sonra Yaltayagitti. Çe-
hov veremdi ve ilerleyen hastalığı
karaciğer kanamalanna neden
oluyordu. Doktorlar ona Yalta'-
nın temiz havasının iyi gelcceğini
söylemişlerdi. Çehov. Italya ve
Niceten dönerken iki kez Yalta'-
ya uğradı. Bu sefer kendini ol-
dukça iyi hissediyordu. Çok gü-
zel manzarası olan ve şehnn mer-
kezine yürüyerek 20 dakika
uzakhkta bir ev yaptırdı. Bu evi
yaptırdıktan sonra Yalta'yı daha
çok sevmeye ba^ladı.
Kızkardeşi Macha'nm. daha
sonralan Olga Knipper'n de zi-
yaret ettiği bu evde Çehov dinlen-
me olanağı buldu. Melikhovo'-
dakı evinden daha rahat ve sakin
bir ya|am sürüyordu bu evde.
Çehov. Mosfcova Sanat Tiyat-
rosu'nu çok beğeniyordu. Bunun
nedeni yalnızca yönetmenı Sta-
nislavski değildi. binanın konforu
da onun çok hoşuna gidiyordu.
Yaşamı boyunca böylesine güzel
soyunma odalan görmemişti Ve
o tiyatroda kendısi için roiler ya-
zacağı biroyuncu vardı. ("Üç Kı-
zkardeş"tekı Macha rolü). Yal-
ta'da öykü yazmaya elverişli bir
ortam-yoktu Orası hastalann
bannağı gibiydi. bu anlamda ol-
dukça ışıksız bırverdı. "Rus>a*da
bura\a iyileşmesi için gönderilen
\eremlilerle dolu burası. İşin körü-
sû. burası onları İMİeşlirmek bir
yana içlerini sıkı>or. Bu hastalık
karşısında herkes eşit. sınıf farkı
obnaması \ alta'nın en güzel >anı
belkide."
"Üç Kızkardeş"tcn sonra Çe-
hov. "Piskopos". "Nişanh" gibi
çok güzel öyküler ve son o\unu
"Vişne BahçesT'ni yazdı. Bu
oyunun başrolü Lioubov'u Olga
Knipper yorumluyordu.
Olga Knipper ve Çehov evlen-
diler. Bu onlar için oldukça coş-
kulu bir dönemdi. ikisi de kendi-
lerinden geçmişti. Fakat Çehov'-
un kısa bir ömrü kalmıştı. Daha
uzun yaşamak için Yalta'da kal-
mak zorundaydı. Çok sevdiği
kardeşi Macha her zaman yanı-
nda olamıyordu.
Olga ise çok ünlü vebaşanlı bir
oyuncuydu. Çehov. eşinin ken-
disine bakması için rol tekliflerini
geri çevirmesinı de istemiyordu.
Ona şöyle yazıyordu: "Seıim çok
canım sıkarun, çünkü evin içinde
bir ileri, bir geri yürüyüp duruyo-
rum ve herşeye homurdanıvo-
rum." Knipper onu son olarak
Foret-Noire'de bir tren istasyo-
nunda görmüştü. Büyük yazar
da 1904 yılının 2 temmuz günü
ölmüştü.