Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 MART1994 CUMARTESİ
14 DIZI
Türklervahşiişgaledireniyor
Türk yurtlannın işgali katliamlarla, katliam
yağmayla, yağma Türklerin kutsal değerleri-
nin yakılmasıyla, yakılma insanlann zoria
Müslüman yapılmasıyla, bu da Araplann
Türklerin evierine zorla yerleştirilmesiyle taç-
landınlırken tüm bu insanlık dışı zorbalıklar,
ek olarak halka bir de haraç anlaşmasi dayatı-
lıyordu:
"Kuteybe, Buhara'yı kesin olarak fethettik-
ten sonra yerli halka, halifeye senede 200 bin,
Horasan Valisi'ne 10 bin dirhem vergj ödemek.
Arap askerleriıün hayvanlarına yem ve Müslü-
man Arapiann odun ve yakacaklarını temin
etmek ve şehrin dışında da araziler vermek üzere
bir anlaşma yapmıştır." (')
Bu özgülde Buhara'ya dayatılan tüm bu uy-
gulamalann gerçek bir tablosunu çıkarabilme-
nin olanaksız olduğu açıktır.
Ancak bu özgülde, insan olan her insanın
Buhara ve diğer Türk illerinde yaşanan vahşeti
yine de düşünmeye çalışması gerekiyor. Çünkü
sözcüğün gerçek anlarrunda ahlaklı olabilmek
açısından, sozcüğün gerçek anlamında insan
olabilmek açısından boylesi deneyleri düşleye-
bilmek şart. Dolayısıyla Türklerin Müslüman-
laştınlması adına yapılanlann anlamını duya-
biîmek için herkes kendisini Buhara halkının
yerine koymak durumunda.
Düşündûrûcü vahşet
Herkes kendini kuşatmada, katliamda, yağ-
mada ve tecavüzde düşünsün örneğin... Doğru
veya yanhş, ama özgür iradesiyle inandığı de-
ğerlenn aşağılandığı, yakıldığı, eriülip servete
dönüştürüldüğü ve yasaklandığmı, buna kar-
şılık inanmadığı bir inancın gereklerinin zorla
kendine yaptınldığını düşünsün... Kendini.
tüm bu uygulamalan korku dolu bakışlarla iz-
lemiş Buharah çocuklardan biri olarak; eşleri,
çocuklan. babalan katledilirken. kendisi de
böyle bir vahşet ortamında işgalcilerden biri-
nin cariyesi haline geürilen kadınlardan biri
olarak; Buhara'ya geri döndüğünde her şeyi
yakılıp yağmalanmış, yakınlan öldürülmüş ve-
ya esir alınmış bir insan olarak düşünsün...
Türklerip evlerinin yansırun isgalciler ve on-
lann getirteceği ailelerle doldurulması şeklin-
deki uygulamayla Kuteybe, Buhara'ya önemli
bir Arap nüfusun yerleşmesıni sağlar. Büyük
kafıleler halinde Buhara'ya akın eden Araplar.
Türklerin katli. sürülmesi ve sindirilmesi saye-
sinde ne ev sıkıntısı çekerler ne para ne tarla...
Başkalan çalışmış, üretmiş. onlar gelip üzerine
kurulmuşlardı. Böylece cihat politikası çerçe-
vesinde akıtılan sınırsız kanlar Müslüman
Araplar içın sınırsız bir servet ve egemenlik ala-
nına dönüşüyordu. Diğer kavimlerin çalışarak
yarattığı birikımleri, Kuteybe'nin ifadesiyle
"Müslümanlara helal!" kılan ilginç bu "ahlak"
anlayışı sayesınde Araplar, işgalden işgale yağ-
madan yağmaya koşuyorlardı.
Şehre zorla hakim olanlar, bu hakimiyetleri-
ni- tek tek cvlero zorla yerleşıirdikieri atkler
araalığıyla bu kez evlere taşıyorlardı. Her sö-
zün başında mahremiyete saygıdan söz eden-
ler, "kafir" ilan ettikleri insanlann mahremiye-
tini, üstelik özürü kabahatinden büyük bir
gerekçeyle, din adına pervazsızca ayaklar altı-
na ahyorlardı.
Evrensel insanlık ahlakının abecesi açısın-
dan gayri meşru olan bir zorbalığı. yanı başka-
lannın dokunulmaz haklannı tanımamayı ve
onlan çiğnemeyi, "AUah'ın dinini yaymak",
"Başkalarını hidayete erdirmek" gibi bir gerek-
çenin ardına sığınarak kendilerine bir hak ve
sorumluluk haline getiriyorlardı.
Dinlere v asaklama
Bu çerçevede Türk yurtlannın Araplara sa-
hiplendirilmesi ve diğer dinlerin yasaklanması
gibi politikalara eşlik etmek üzere bir yandan
yoğun bir cami inşaatı gerçekleştırilirken. diğer
yandan yine bir klasik uygulama olarak tapı-
naklar camiye çevrilir. Yanı sıra cuma namazı
tüm Buharahlara zorunlu kıhnır. İslamiyet,
Türk kimliğinin asimile edilmesinin temel aracı
olarak kullanılır ve toplum şeriatın ağır cende-
resi altında ezilerek Arap egemenliğine direni-
şin ideolojik dayanak noktalannın azami etki-
sizleştirilmesi yoluna gidilir.
Tüm bu uygulamalar, Buharalılann o za-
manki kültürüne göre oldukça yabancıdır,
çünkü o güne kadar hıçbir Buharah dinsel
inançlanndan dolayı baskıyla karşılaşmamış,
başta Türklerin ulusal dini Şamanlık olmak
üzere Zerdüştlük, Budistlik. Manilik yanı sıra
Hıristiyanlık ve Yahudilik de dahil tüm dinsel
inanışlar o topraklarda birlikte kardeşçe yaşa-
mışlardır. Oysa işgal ve katliamlarla gelmesi,
insanlan köleleştirmesi yetmezmiş gibi İslami-
yet, başka hiçbir dine özgürlük tanımayan to-
taliter bir dayatma sergiliyordu.
Bunca şeye rağmen Buharalılann işgalciye
karşı. gerçekten de şanlı diye nitelenmeyi hak
eden bir direniş pratiği oldu. Tüm sömürge
halklann işgalcilere karşı geliştirdikleri hemen
hemen tüm yöntemler o dönemde Türkler ta-
rafından Araplara karşı uygulandı. Türkler
bulduklan her fırsatta işgalcileri pusuya düşü-
riip öldürdüler. Müslümanlann işgaline karşı
etkin bir yeraltı örgütlenmesi geliştirdiler.
Buna karşı Araplar da tüm işgalci ordular
gibi kendilerinden her öldürülene karşı misille-
meler yapülar, direnişçileri "cani" ilan ettiler
ve vahşi yollarla öldürdüler. Yerli halkın silah
taşımasını ağır yaptınmlarla yasakladılar ve
her seferinde yeni yeni baskı yöntemleri geliş-
tirdiler. Buna rağmen Müslümanlar hep korku
içinde oldular. tek ve silahsız dolaşamadılar:
camide ibadet ederken bile silahlanru yanlann-
dan ayıramadılar. Buhara halkı çok uzun dö-
nem onlara işgal topraklannda yaşadıklannı
/ /URKLER
(NASIL
MUSLÛMANLAŞTIRILDI?
A. Erdoğan Aydm
•• ••
• Cihat politikası çerçevesinde akıtılan kanlar
Müslüman Araplar için bir servet ve egemenlik alanına
dönüşüyordu. Diğer kavimlerin çalışarak yarattığı
birikimler Araplarca yağmalanıyordu. Buna karşılık
Türkler de yurtlannı işgalciye dar etmek için şanlı bir
direniş sergilediler. Bulduklan her fırsatta işgalcileri
pusuya düşürdüler; çok uzun dönem Araplara işgal
topraklannda yaşadıklannı anımsatmaktan geri
durmadılar.
Türklerin evlerinin yarısmın isgalciler ve onların getirteceği ailelerle doldurulması şeklindeki
uygulamayla Kuteybe, Buhara ya önemli bir Arapnüfusun yerleşmesıni sağlar. Araplar,
Türklerin katli, sürülmesi ve sindirilmesisayesinde ne ev sıkıntısı çekerlernepara ne tarla...
Başkalan çalışmış, üretmiş, onlargelip üzerine kurulmuşlardı. Böylece cihatpolitikası
çerçevesinde akıtılan kanlar Müslüman Araplar için bir servet ve egemenlik alanına
dönüşüyordu. Diğer kavimlerin çalışarak yarattığı birikimleri, Kuteybe nin ifadesiyle
"Müslümanlara helal'"kılan bu ilginç "ahlak "anlayışı sayesinde Araplar, işgalden işgale,
yağmadan yağmaya koşuyorlardı. Buna karşılık Türkler deyurtlannı işgalciye dar etmek
için şanlı bir direniş sergilediler. Tarih boyunca sömürgecilere karşı uygulanmış hemen
hemen tüm yöntemler, o dönemde Türkler tarafından Araplarakarşı uygulandı. Türkler
bulduklan herfırsatta işgalcileripusuya düşürdüler; çok uzun dönem Araplara işgal
topraklanndayaşadıklannı anımsatmaktan geri durmadıldr.
anımsatmaktan geri durmadı.
Bir müddet sonra cuma namazı zorunlulu-
ğunun da etkili olmadığı görüldü. Bunun üze-
rine Kuteybe, ek olarak namaza gelenlere iki
dirhem vaat ederek fakirieri adeta satın alarak
dönüştürmeye çalışır. Bu yolla belli başanlar
da elde eder (
2
). Bir yandan ağır cezalandırma-
lar, diğer yandan rüşvet, yeni dinin halk nez-
dindeki saygınlığını birazdaha olanaksızlaştır-
sa da ona boyun eğmeyi kolaylaştınr. Üstelik
baskı ve denetimin korkunç gücü. zaten ağır
bir katliam ve ekonomik çökertilmeden gelmiş
olan halkın direnebilmesini de günden güne
zorlaştınyordu. Yeni dinin hukuk tanımayan
temsilcilerinin yapmadıklan ve yapmayı göze
alamayacaklan hiçbir şey yok görünmektedir.
Buhara halkının başına gelenler, diğer Türk
şehirleri egemenlerinde dehşet etkisi yapar.
Bunun üzerine Sogd Melikı Neyzek Tarhan
yurdunu yıkımdan kurtarmak umuduyla Ku-
teybe'yle anlaşma arar. Saptanan ölçüde haraç
vermek ve tarafsız kalmak koşuluyla anlaşır-
lar.
Ancak, Kuteybe ile birlikte Merv istikameti-
ne birlikte yol alırken Tarhan'ın kaygılan ar-
tar. Kuteybe'yi ve Arap yayılmacılığının anla-
mını daha yakından gözleyince. yaptığı anlaş-
manın kendisi için bile güvence olamayacağı
bir yana, bu yönelimiyle diğer Türk beylerine
de ihanet etmiş olduğunu düşünür, çünkü Ku-
teybe'nin yaptığı anlaşmalann değeri, bütün
Türk yurdunu ele geçirmesine hizmet etmele-
riyle orantılı ve gecicidirler.
Bu bilince varması üzerine. Kuteybe'den ka-
çan Tarhan, Belh, Mervud, Talaban, Faryab
ve Cuzcan egemenlenne mektup vazarak onla-
n uyarmaya çalışır. Tarhan'ın tüm Türk yurt-
lannda ortak direniş örgütlemeye çalışması.
Kuteybe'yi ciddi bir telaşa düşürür. O da Tar-
han'ın bu plarunı bozmaya yönelik olarak,
geniş bir alanda yılgı harekatı planlar.
Kuteybe Talkan'a yürüyor
Türkler de Araplar da hazırlıklannı arttınr-
lar. ancak hazırgüç anlamında Kuteybe. Tar-
han'a göre çok daha avantajlıdır. Daha ötesi
işgal ve ilhakı yayabilmek için Türk yurtlannın
sürekli direniş odağı olmasına da son vermek
kararlılığındadır. Kışı Belh'te gecirdikten son-
ra Talkan üzerine yürür.
Talkan şehri Tarhan'ın direniş fıkrine sıcak
bakan şehirlerden bıridir. Bu yüzden Kuteybe
onu Türkistan'a yönelik yılgı harekatının ilk
odağı seçer. Talkan Meliki Şehrek, Kuteybe'-
nin gelişinden önce şehri terk eder. Müslüman-
lar şehre savaşsız girerler. Buna rağmen Ku-
teybe salt ibret olsun diye "hükmetti ki, ahalisi-
ni kılıçtan gecireler. Ne kadar kırabilirlerse
kıralar. Bunun üzerine Kuteybe'nin askeri orada
besapsız adam öldürdü". (
3
)
Bu savaşsız, tek yanlı katliamda öyle bir za-
man geldi ki Müslüman askerler öldürmekten
yoruldular. Ancak bu vahşet. kafasındaki yılgı
planı açısından Kuteybe'ye yetersiz geldi; çok
daha ibret verici olsun diye, halktan geri kalan-
lann çevredeki ceviz ağaçlanna asılmalannı
emretti. Bunun üzerine Müslüman askerler.
zaten kan, kesik baş ve insanlann çığlıklanyla
inleyen bu şehirde. tanımı imkansız bir vahşet
örneği sergileyerek Talkan halkından geri ka-
lanlan tek tek ağaçlara astılar.
"Talkan'a giden yolun 4 fersah mesafede olan
ktsmı (24 kilometre) asılan Türklerin cesetleriy-
le korkunç bir onnan göriinüşü arzediyordu." C)
Müslümanlann Türk yurtlanna yönelik iş-
gali böylece, dünya tarihınde bir eşi daha gö-
rülmemiş bu katliamla olabilecek en uç düzey-
de bir kirli savaşa dönüştü. Her ne kadar köleci
Roma İmparatorluğu'nun da buna benzer uy-
gulaması olmuşsa da onlar Müslüman-Arap
ordusunun yaptıklannın yanında çok masum
kalan örnekler olsa gerek. Çünkü Spartaküs
ayaklanmasının sonrasında. göriildüğü gibi
Romalılar sadece ayaklananlan asmışlardı.
Oysa Talkan'da gerçekleşen katliam, üstelik
halk Müslümanlarla savaşa girmediği halde
tüm şehri kapsayacak bir vahşetle gerçekleşi-
yordu; vahşet sözcüğü, durumu anlatmaya
yeterse tabii!..
Vahşet ûstûne vahşet
Vahşetler vahşetleri. işgaller işgalleri izledi.
Kuteybe Şuman'a girdi. orayı yağmalattı, öl-
dürttüklerini öldürttü, kalanlan tutsak aldı.
Ardından, "Keş ve NeseFe yöneldi. Bu iki şehri
de hunharca ele gecirdikten sonra, Faryab'ın
teslim ounasını istedi. Faryab halkı korktukla-
rından dolayı buna yanaşmadılar. Kuteybe on-
lardan intikamını başka türlü aldı. Şehrin tama-
men yakılmasmı emretti. Onun için bazı Arap
kaynaklarında Faryab'a 'Yakılmış Şehir' anla-
mında •Muhteraka" denilmiştir". (
5
)
Arap ordusu. bu insan olanın dayanması
olanaksız. en azılı katıllerin bile yapmaya da-
yanamayacaklan vahşetlerle yoluna devam
eder. Eğer deyim yerindeyse. Türk halkını ay-
nmsız katletmede olağanüstü bir kararlılık ser-
giler. Geçtiği yerlerde tanımsız bir dehşet hava-
sı estirir; yakarak, keserek. asarak ve tabii
karakteristik bir davranışla yağmalayarak, ır-
za geçerek, tutsak ederek ilerler. Nihayet Tar-
han'ın çekildiği Bazğış (Bağlan) kalesine ula-
şır.
Bazğış'ı kuşatır. İki ay boyunca şiddetli sal-
dınya rağmen Tarhan öyle etkın bir savunma
gerçekleştirir ki, kale alınamaz. Bu arada kış
da yaklaşmıştır; "Kuteybe korktu ki orada kış-
laya". Ancak bu arada Türklerin de yiyecekle-
ri tükenmiştir. İki taraf da birbirlerinin korku-
lanndan habersiz, kendileri açısından savaşın
sonunun yaklaştığını düşünmektedirler.
Bu sırada Kuteybe. "Savaş biledir" diyen
'hadis'e uygun son bir atılım yapar. Muham-
med B. Selim'i çağırarak ona: "Neyzek'in yanı-
na > ar, bir hile kü, ola ki benim yanıma getiresin.
Ve onu gebneye emin kıl. Ola ki elime gire, el-
bette onu asayım" diye talimat verir. (
6
)
Haccac'ın 'öldûrüıT emri
Açlık kapıya dayanmamış olsaydı kuşkusuz
inanmayacaktı Selim'in verdiği güvenceye; ne
care ki fazlaca bir seçeneği yoktu Tarhan'ın.
Selim'in verdiği güvence açlık içinde olan ko-
mutanlanna da cazip gelir, teslim olmayı kabul
ederler. Silahlannı teslim ettikten sonra kale-
den çıkarlar. Tarhan etrafına hendek kazılmış
bir çadıra, askerleri de kaleye zincirle bağlanıp.
hapsedilirler.
20 gün sonra Haccac'ın haberi gelir: "Mecal
verme öldûr, zira o MüslUmanların düşmanı-
dır!" (
7
), çünkü yurdunun işgal edilmesine kar-
şı çıkmıştır!
Tarhan, kendisine verilmiş sözü hatırlatır;
ancak dinleyen olmaz. Oyun oynanmıştır ve
Tarhan koşullannın olumsuzluğu nedeniyle
oyuna gelmiştir. Bir kez daha "kafire verilen
söz İslamı bağlamaz" kuralının hukuk ve ah-
lakdışı keyfıyeti uygulanır. (•)
Kuteybe önce Tarhan'ın gözü önünde iki
oğlunun (veya yeğenleri) satırla başlannın ke-
silmesini emreder. Tarhan onlann bir suçu
olmadığını. kendisinin öldürülmesini söyleye-
rek karşı çıkar. Ancak Kuteybe'nin amacı Tar-
han'a olabildiğince acı çektirmektir.
"Acele etme, onlar ölecek, sıra sana da gele-
cek" der. Toplanmış halkın ve Tarhan'ın
önünde iki genci boğazlatır. Ardından 700
Türk savaşçının başlannı tek tek uçurup deri-
lerini yüzdürür. En sona bırakılan direniş bay-
rağı Tarhan'ın başını ise Kuteybe'nin doğru-
dan kendisi uçurur. Kesilen başlar insanlıkdışı
bir soğukkanlılıkla toplanıp Haccac'a yollanır.
(')
/; Narşahi'den akt.. Z. Kitapçı. age.. S: 122:
2) Z. Kitapçı. age., S: 132; 3) Tarih- i Taberi.
C. 3. S: 344; 4) Ibni Dahkcm dan akt. Z. Kitap-
çı, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, C. 1, S: 249;
5) Taberi'den akt., Z. Kitapçı, açe., C. 1, S:
249; 6) Tarih- i Taberi, C. 3, S: 345; 7) Tarih- i
Taberi, C. 3, S: 346; 8i D. Avcıoğlu, Türklerin
Tarihi, C. 3, S: 1143;9) SabriGündüz,İslamlık
Türklük, S: 126-7; Tarih-i Taberi. C. 3, S;
346-7.
Yarın: Direnl$e kar$ı
katliam
ÇALIŞAJNLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL
Öğretmenler ve nıakanı tazminatı
Soru 1985 ydında ortaokul müdürii iken kendi isteğimle emekli ol-
dum. Gazetede 1993 yılı Ocak aymda çıkanian bir yasayla
bazı görevlerde bulunanlara ödenen makam tazminatının, öğ-
retmenlere de ödendiğini okudum. Ancak bu haktan yararla-
nabilmek için dilekçeyle başvurmak gerekiyormuş. Böyle bir
haktan yararlanıp v ararlanamayacağuru öğrenmek isti'yorum.
Böyle bir yasa çıkmış ise otomatik olarak herkesi kapsaması
gerekmez mi? Aynca dilekçeyle başvurmaya gerek var mı?
S.S.
YANTT: 15 Temmuz 1993 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 586
sayılı, "Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri ile İlgili Baa Kanun
ve Kanun Hükmünde Karamamelerde Değişiklik Yapümasına
Dair Kanun Hükmünde Karamame" ile 657 Sayılı Devlet Memur-
lan Yasası'nın "Zam ve Tazminatiar" başhkh 213. maddesi değişti-
rilmiş ve bu değişiklikle Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıff nda
görev yapanlara, "Egtim ve Öğretim TazminatT ödenmesi öngö-
rübnüştür.
Bu tazminat, "Eğitim ve Öğretim Hizmetleri SınnTna dahil öğret-
men unvanlı kadrolarda fıilen öğretmenlik yapanlara, (öğretmen un-
vanlı kadrolarda bulunanlardan okul müdürii ve okul müdür yardımcı-
SL, yönetici ve eğitim uzmanı olarak görevtendirUenler ile cezaevi okul-
laıinda çabşan öğretmenJeT"e. Bakanlar Kurulu'nca belirlenen
"esas, ölçü ve nispetler dahilinde" ve görevde oldukJan sürece öden-
mekte, ancak emekli aylıklanna yansımamaktadır.
Bugünkü uygulamada. Eğium ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı'nda
yer alan okul müdürlerine emekli aylıklanna da yansıülan makam
tazminatının ödenmesi öngörülmemişür.
5434 sayılı TC Emekü Sandığı Yasası ek madde 9 uyannca "ba-
rem, teşkflat, kadro ve sair kanunlarda yapdacak değişiklikler sonun-
da ayiık tutariannda husule gelecek yüksebneler. ayiu rütbe, kadro
unvanı ve dereceden bağianmtş bulunan emekli, adi malullük ve vazife
maluDiiğü aylıklan ile dul ve yetim avbkları hakkında da uygulanır."
Yasa, emekli aybklannda çeşitli nedenJerle yapılan yükselmelerin
dilekçe vermeye gerek kalmadan Emekli Sandığı'nca uygulanması-
nı öngörmüştür.
Kısaca, bugün için 657 Sayılı Devlet Memurlan Yasası kapsa-
mında Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı'nda görev yapan öğret-
menlerle okul müdürii ve yardımcılanna makam tazminatı adında
bir ödeme yapılmamaktadır. Bu görevlerde bulunanlara eğitim ve
öğretim tazminatı ödenmekte, bu tazminat da emekli aylıklanna
yansımamaktadır.
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Şeyhin Dedikleri...
Milletvekili dokunulmazlığı kaldırmanın bir yolu yor-
damı, bir yönü yöntemi vardır. Parmağı kaldırıp indir-
meyle milletvekilliği gitmez. Öne çıkan birçok engel
vardır. Bunun başında Anayasa Mahkemesi gelir.
1950 demokrasisinin Bayar-Menderes ikilisi Osman
Bölükbaşı yı sevmezlerdi. Bu yüzden Bölükbaşı'nın üs-
tünden derteksilmezdi. Bayar-Menderes ikilisi dokunul-
mazlığı kaldırır, mahkeme geri döndürürdü. Baktılar
başedilmiyor, tuttular onu milletvekili seçen Kırşehir'i il-
çe yaptılar. Bölükbaşı'yı da seçmeni de cezalandırdılar.
Bunun hesabı 'Yassıada mahkemeleri'nde soruldu.
Menderes suçu Bayar'ın üstüne attı; Bayar da Meclis'in
üstüne: "Kırşehir'i ben ilçe yapmadım Meclis yaptı."
Yükü böylece sırtından attı.
'27Mayıs 1960 Devrimi'nöen sonra kafayı çekince as-
kerlere söven bir sendika liderinin sıcağı sıcağjna doku-
nulmazlığını kaldırdılar. (Biraz geç kalınsa linç edecek-
lerdi). Sendikacı gitti, yattı, döndü. Böyle karmaşık
günlerde ketenpereye gelmemek lazım, sakın ha!
İşçi Partisi Istanbul Milletvekili Çetin Altan dostumuz-
la AP'li milletvekilleri başedemiyorlardı. Çetin Altan bu
milletvekillerinin alışkan olmadıkları bir muhalefetyapı-
yordu. Sonunda, "Meclis'e hakaret etti" diye dokunul-
mazlığını kaldırdılar. Ancak bu kaldırmanın Anayasa
Mahkemesi nden geçmesi gerekliydi. İsmet Paşa öne
çıktı 'kaldırmayı' Anayasa Mahkemesi'ne göndertti.
Böylece Çetin Altan dostumuz ağızları köpüklü AP mil-
letvekillerinin elinden kurtuldu. Tuhaf bir rastlantıdır,
Çetin Altan'ın dokunulmazlığını candan isteyenlerin
arasında kimler yoktu!..
Çetin Altan için ağızları köpüre köpüre parmak kaldı-
ranlar bu kez 12 Eylül darbesinden sonra içeri alındılar;
Demirel ve arkadaşları dokunulmazlıklarına bakılmak-
sızın Zincirbozan'da içeri alındılar. 12 Eylül cuntasının
karşısına çıkacak bir İsmet Paşa bulamadılar.
Dokunulmazlığın kaldırılmasını halabiraşiretkavgası
sananlar var. Anayasa Mahkemesi'nden geçmeden bir
dokunulmazlık kalkmaz. Yol boyu dereceleri vardır, bir
süzgeçten geçmesi gerekir.
Demokrasiyi henüz içlerinesindiremeyenlerolayı ha-
la aşiret kavgası sanıyorlar. Zincirbozan'ı görenler ve
yaşayanlar bunu unutmamalıdır.
Sultan Abdülhamtt Doğu'daki ağalar ve aşiret beyle-
riyle uğraşırken 'Hamidiye Alaylan'ru kurdu. Bu alaylar
eliyle karmaşayı önledi. Birkaç isyan olmuşsa da bunlar
kolaylıkla önlenmiştir. Bir beton döküldü, bunun çatla-
mayacağı hesaplandı. Doğu'dan Batı'yasürgünleroldu.
'27 Mayıs Devhmi'm yapan askerler, '55 ağa 'yı Doğu'-
dan Batı'ya sürmediler mi? lyi kötü, kansız cansız pek
çok şey önlendi. 27 Mayıs'ın lideri Gürsel Paşa için Kürt
sorunu karda yürüyen, ayağını sürttukçe kırt kırt eden'
seslerdeğil miydi?
Doğu olaylarının içinde yaşamış olan rahmetli Turhan
Bilgin, "55 ağa' için şöyle demişti:
"Bir 55 ağa gitti, yerine bir 155 ağa daha gelecektir.
Bunlarla başetmek, yenileriyle uğraşmak daha zor ola-
caktır."
Gerçekten de öyle olmadı mı?
Af çıkıp da yenileri döndüğünde çomarların ağa oldu-
ğunu gördüler...
Bilgili ve zeki olan Kasım Küfrevi, sadece bir aşiret
beyi değil, aynı zamanda bir aşiret şeyhi idi de... Mende-
res, Ağrı ve çevresinden oyları toplarken bu şeyhlerle
selam salardı.
Şeyhlerin dokunulmazlığı olur.
BULMACA
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Bir hayvanın dış çev re- ..
ye çok küçük miktarda
salgıladığı. türdeşleri üze- 2
rinde özel davranış tepki- ,,
lerine yol açan kimyasal
madde. 2/ Bir dokuma 4
maddesi... Suyun üstün- j-
de yüzen bir tür büyük
şamandıra. 3/ Sıcak böl- 6
ge ormanlannda yetişen 7
ve sarmaşık gibi ağaçlara
ürmanan bitki... Futbol- 8
da bir mevki. 4/ Peygam- g
berleri Hud'u dinleme-
dikleri için Tann tarafından yok
edilen kavim... Bir çeşit pelte. 5/
Yapağısı dokumacılıkta kullanı-
lan bir koyun cinsi. 6/ Avustralya'-
da yaşayan bir cins devekuşu...
Sevecen ve hüzünlü bir konu işle-
yen küçük link şiir. 7/ Çivit rengj.
mavi... Köpek. 8/Seçkin... Bircet-
vel türü. 9/ Argoda esrar... Taka-
dan büyük bir çeşit Karadeniz
kayığı.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tekstil sanayisinde kullanılan kesiksiz lif. 2/ Salgın hastalık.
3/ İran'da tarihi bir kent... Bir kumar aracı. 4/ Afrika'da yaşa-
yan. bacaklan beyazçizgili birhayvan... Vilayet. 5/ Itırlı bir bit-
ki... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım. 6/ " — düştüğü
yeri yakar Değme dalda gül mü biter "(Karacaoğlan)... Vladi-
mir Nabokov'un. fılme de aktanlan ve büyük yankılar uyandı-
ran ünlü romanı. 7/ L'ğursuzluk. 8/ Bir asitle birleşince bir tuz
oluşturan madde... Uzaklık işareti. 9/ 1501-1732 yıllan arasın-
da Iran'da hüküm sürmüş hanedan.
TC
ÇUMRA ASLİYE HÜKUK MAHKEMESİ
DosyaNo:1993 86 Esas
Davacı TEK Genel Müdürlüğü \ekili avukat Selçuk Haksavunur
tarafından davalılar Mehmet Uzunkava. Şaban Uzunkaya. Nefıse
Uzunkaja aleyhlennde açılan tesci! davasının vapılan duruşmasının
verilen ara karan gereğince:
Davalılar Konya Doğuş Mah. Şuriali Sokak No: 1 l'de oturan Ne-
fıse Uzunkava. Şaban Uzunkaya ve Mehmet Uzunkava adlanna
çıkanian tebligatlar iade edilmiş ve yapılan zabıta araştırmalanna
rağmen tebligata elverişli adresleri bulunamamış olmakla dava dilek-
çesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla > ukarda isimleri yazılı
davalılann 19.4.1994 günü saat 09.00'da mahkememizde hazır bu-
lunmalan veva kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri. belirtilen gün
ve saatte mahkemeye gelmedikleri takdirde duruşmanın yokluklann-
da devam edeceği ve hükum verileceğinden iş bu ilan dava dilekçesi
yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 22.2.1994
Basm: 46541
İLAN
TC
PAZARCIK ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1993 546 Esas
Davacılar Döne ve Sükyman Sanaltun ile davalılar nüfus müdür-
lüğü ve Fatma Kocahal arasındaki nüfus kayıt iptali davasıran yapı-
lan yargılaması sırasmda:
E)avalılardan Fatma K.ocahal'a davetiye tebliğ edılemediğinden ve
yapılan araştırmada da adresi tespit edılemediğinden dava dilekçesi-
nin ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla davalı Pazarak ilçesi,
Damlataş Köyü'nde ikamet eden Ibrahim kızı. 1962 doğumlu Fatma
KocahaPm duruşmanın bırakıldığı 31.3.1994 tarihinde saat 09.00'da
mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil et-
tirmesi. aksı takdirde yokluğunda davaya devam edilip hüküm veri-
leceği dava dilekçesi tebliğı yerine geçerü olmak üzere ilan olunur.
' Basın. 46511