19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART1994 CUMARTESİ 14 DIZI Türklervahşiişgaledireniyor Türk yurtlannın işgali katliamlarla, katliam yağmayla, yağma Türklerin kutsal değerleri- nin yakılmasıyla, yakılma insanlann zoria Müslüman yapılmasıyla, bu da Araplann Türklerin evierine zorla yerleştirilmesiyle taç- landınlırken tüm bu insanlık dışı zorbalıklar, ek olarak halka bir de haraç anlaşmasi dayatı- lıyordu: "Kuteybe, Buhara'yı kesin olarak fethettik- ten sonra yerli halka, halifeye senede 200 bin, Horasan Valisi'ne 10 bin dirhem vergj ödemek. Arap askerleriıün hayvanlarına yem ve Müslü- man Arapiann odun ve yakacaklarını temin etmek ve şehrin dışında da araziler vermek üzere bir anlaşma yapmıştır." (') Bu özgülde Buhara'ya dayatılan tüm bu uy- gulamalann gerçek bir tablosunu çıkarabilme- nin olanaksız olduğu açıktır. Ancak bu özgülde, insan olan her insanın Buhara ve diğer Türk illerinde yaşanan vahşeti yine de düşünmeye çalışması gerekiyor. Çünkü sözcüğün gerçek anlarrunda ahlaklı olabilmek açısından, sozcüğün gerçek anlamında insan olabilmek açısından boylesi deneyleri düşleye- bilmek şart. Dolayısıyla Türklerin Müslüman- laştınlması adına yapılanlann anlamını duya- biîmek için herkes kendisini Buhara halkının yerine koymak durumunda. Düşündûrûcü vahşet Herkes kendini kuşatmada, katliamda, yağ- mada ve tecavüzde düşünsün örneğin... Doğru veya yanhş, ama özgür iradesiyle inandığı de- ğerlenn aşağılandığı, yakıldığı, eriülip servete dönüştürüldüğü ve yasaklandığmı, buna kar- şılık inanmadığı bir inancın gereklerinin zorla kendine yaptınldığını düşünsün... Kendini. tüm bu uygulamalan korku dolu bakışlarla iz- lemiş Buharah çocuklardan biri olarak; eşleri, çocuklan. babalan katledilirken. kendisi de böyle bir vahşet ortamında işgalcilerden biri- nin cariyesi haline geürilen kadınlardan biri olarak; Buhara'ya geri döndüğünde her şeyi yakılıp yağmalanmış, yakınlan öldürülmüş ve- ya esir alınmış bir insan olarak düşünsün... Türklerip evlerinin yansırun isgalciler ve on- lann getirteceği ailelerle doldurulması şeklin- deki uygulamayla Kuteybe, Buhara'ya önemli bir Arap nüfusun yerleşmesıni sağlar. Büyük kafıleler halinde Buhara'ya akın eden Araplar. Türklerin katli. sürülmesi ve sindirilmesi saye- sinde ne ev sıkıntısı çekerler ne para ne tarla... Başkalan çalışmış, üretmiş. onlar gelip üzerine kurulmuşlardı. Böylece cihat politikası çerçe- vesinde akıtılan sınırsız kanlar Müslüman Araplar içın sınırsız bir servet ve egemenlik ala- nına dönüşüyordu. Diğer kavimlerin çalışarak yarattığı birikımleri, Kuteybe'nin ifadesiyle "Müslümanlara helal!" kılan ilginç bu "ahlak" anlayışı sayesınde Araplar, işgalden işgale yağ- madan yağmaya koşuyorlardı. Şehre zorla hakim olanlar, bu hakimiyetleri- ni- tek tek cvlero zorla yerleşıirdikieri atkler araalığıyla bu kez evlere taşıyorlardı. Her sö- zün başında mahremiyete saygıdan söz eden- ler, "kafir" ilan ettikleri insanlann mahremiye- tini, üstelik özürü kabahatinden büyük bir gerekçeyle, din adına pervazsızca ayaklar altı- na ahyorlardı. Evrensel insanlık ahlakının abecesi açısın- dan gayri meşru olan bir zorbalığı. yanı başka- lannın dokunulmaz haklannı tanımamayı ve onlan çiğnemeyi, "AUah'ın dinini yaymak", "Başkalarını hidayete erdirmek" gibi bir gerek- çenin ardına sığınarak kendilerine bir hak ve sorumluluk haline getiriyorlardı. Dinlere v asaklama Bu çerçevede Türk yurtlannın Araplara sa- hiplendirilmesi ve diğer dinlerin yasaklanması gibi politikalara eşlik etmek üzere bir yandan yoğun bir cami inşaatı gerçekleştırilirken. diğer yandan yine bir klasik uygulama olarak tapı- naklar camiye çevrilir. Yanı sıra cuma namazı tüm Buharahlara zorunlu kıhnır. İslamiyet, Türk kimliğinin asimile edilmesinin temel aracı olarak kullanılır ve toplum şeriatın ağır cende- resi altında ezilerek Arap egemenliğine direni- şin ideolojik dayanak noktalannın azami etki- sizleştirilmesi yoluna gidilir. Tüm bu uygulamalar, Buharalılann o za- manki kültürüne göre oldukça yabancıdır, çünkü o güne kadar hıçbir Buharah dinsel inançlanndan dolayı baskıyla karşılaşmamış, başta Türklerin ulusal dini Şamanlık olmak üzere Zerdüştlük, Budistlik. Manilik yanı sıra Hıristiyanlık ve Yahudilik de dahil tüm dinsel inanışlar o topraklarda birlikte kardeşçe yaşa- mışlardır. Oysa işgal ve katliamlarla gelmesi, insanlan köleleştirmesi yetmezmiş gibi İslami- yet, başka hiçbir dine özgürlük tanımayan to- taliter bir dayatma sergiliyordu. Bunca şeye rağmen Buharalılann işgalciye karşı. gerçekten de şanlı diye nitelenmeyi hak eden bir direniş pratiği oldu. Tüm sömürge halklann işgalcilere karşı geliştirdikleri hemen hemen tüm yöntemler o dönemde Türkler ta- rafından Araplara karşı uygulandı. Türkler bulduklan her fırsatta işgalcileri pusuya düşü- riip öldürdüler. Müslümanlann işgaline karşı etkin bir yeraltı örgütlenmesi geliştirdiler. Buna karşı Araplar da tüm işgalci ordular gibi kendilerinden her öldürülene karşı misille- meler yapülar, direnişçileri "cani" ilan ettiler ve vahşi yollarla öldürdüler. Yerli halkın silah taşımasını ağır yaptınmlarla yasakladılar ve her seferinde yeni yeni baskı yöntemleri geliş- tirdiler. Buna rağmen Müslümanlar hep korku içinde oldular. tek ve silahsız dolaşamadılar: camide ibadet ederken bile silahlanru yanlann- dan ayıramadılar. Buhara halkı çok uzun dö- nem onlara işgal topraklannda yaşadıklannı / /URKLER (NASIL MUSLÛMANLAŞTIRILDI? A. Erdoğan Aydm •• •• • Cihat politikası çerçevesinde akıtılan kanlar Müslüman Araplar için bir servet ve egemenlik alanına dönüşüyordu. Diğer kavimlerin çalışarak yarattığı birikimler Araplarca yağmalanıyordu. Buna karşılık Türkler de yurtlannı işgalciye dar etmek için şanlı bir direniş sergilediler. Bulduklan her fırsatta işgalcileri pusuya düşürdüler; çok uzun dönem Araplara işgal topraklannda yaşadıklannı anımsatmaktan geri durmadılar. Türklerin evlerinin yarısmın isgalciler ve onların getirteceği ailelerle doldurulması şeklindeki uygulamayla Kuteybe, Buhara ya önemli bir Arapnüfusun yerleşmesıni sağlar. Araplar, Türklerin katli, sürülmesi ve sindirilmesisayesinde ne ev sıkıntısı çekerlernepara ne tarla... Başkalan çalışmış, üretmiş, onlargelip üzerine kurulmuşlardı. Böylece cihatpolitikası çerçevesinde akıtılan kanlar Müslüman Araplar için bir servet ve egemenlik alanına dönüşüyordu. Diğer kavimlerin çalışarak yarattığı birikimleri, Kuteybe nin ifadesiyle "Müslümanlara helal'"kılan bu ilginç "ahlak "anlayışı sayesinde Araplar, işgalden işgale, yağmadan yağmaya koşuyorlardı. Buna karşılık Türkler deyurtlannı işgalciye dar etmek için şanlı bir direniş sergilediler. Tarih boyunca sömürgecilere karşı uygulanmış hemen hemen tüm yöntemler, o dönemde Türkler tarafından Araplarakarşı uygulandı. Türkler bulduklan herfırsatta işgalcileripusuya düşürdüler; çok uzun dönem Araplara işgal topraklanndayaşadıklannı anımsatmaktan geri durmadıldr. anımsatmaktan geri durmadı. Bir müddet sonra cuma namazı zorunlulu- ğunun da etkili olmadığı görüldü. Bunun üze- rine Kuteybe, ek olarak namaza gelenlere iki dirhem vaat ederek fakirieri adeta satın alarak dönüştürmeye çalışır. Bu yolla belli başanlar da elde eder ( 2 ). Bir yandan ağır cezalandırma- lar, diğer yandan rüşvet, yeni dinin halk nez- dindeki saygınlığını birazdaha olanaksızlaştır- sa da ona boyun eğmeyi kolaylaştınr. Üstelik baskı ve denetimin korkunç gücü. zaten ağır bir katliam ve ekonomik çökertilmeden gelmiş olan halkın direnebilmesini de günden güne zorlaştınyordu. Yeni dinin hukuk tanımayan temsilcilerinin yapmadıklan ve yapmayı göze alamayacaklan hiçbir şey yok görünmektedir. Buhara halkının başına gelenler, diğer Türk şehirleri egemenlerinde dehşet etkisi yapar. Bunun üzerine Sogd Melikı Neyzek Tarhan yurdunu yıkımdan kurtarmak umuduyla Ku- teybe'yle anlaşma arar. Saptanan ölçüde haraç vermek ve tarafsız kalmak koşuluyla anlaşır- lar. Ancak, Kuteybe ile birlikte Merv istikameti- ne birlikte yol alırken Tarhan'ın kaygılan ar- tar. Kuteybe'yi ve Arap yayılmacılığının anla- mını daha yakından gözleyince. yaptığı anlaş- manın kendisi için bile güvence olamayacağı bir yana, bu yönelimiyle diğer Türk beylerine de ihanet etmiş olduğunu düşünür, çünkü Ku- teybe'nin yaptığı anlaşmalann değeri, bütün Türk yurdunu ele geçirmesine hizmet etmele- riyle orantılı ve gecicidirler. Bu bilince varması üzerine. Kuteybe'den ka- çan Tarhan, Belh, Mervud, Talaban, Faryab ve Cuzcan egemenlenne mektup vazarak onla- n uyarmaya çalışır. Tarhan'ın tüm Türk yurt- lannda ortak direniş örgütlemeye çalışması. Kuteybe'yi ciddi bir telaşa düşürür. O da Tar- han'ın bu plarunı bozmaya yönelik olarak, geniş bir alanda yılgı harekatı planlar. Kuteybe Talkan'a yürüyor Türkler de Araplar da hazırlıklannı arttınr- lar. ancak hazırgüç anlamında Kuteybe. Tar- han'a göre çok daha avantajlıdır. Daha ötesi işgal ve ilhakı yayabilmek için Türk yurtlannın sürekli direniş odağı olmasına da son vermek kararlılığındadır. Kışı Belh'te gecirdikten son- ra Talkan üzerine yürür. Talkan şehri Tarhan'ın direniş fıkrine sıcak bakan şehirlerden bıridir. Bu yüzden Kuteybe onu Türkistan'a yönelik yılgı harekatının ilk odağı seçer. Talkan Meliki Şehrek, Kuteybe'- nin gelişinden önce şehri terk eder. Müslüman- lar şehre savaşsız girerler. Buna rağmen Ku- teybe salt ibret olsun diye "hükmetti ki, ahalisi- ni kılıçtan gecireler. Ne kadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybe'nin askeri orada besapsız adam öldürdü". ( 3 ) Bu savaşsız, tek yanlı katliamda öyle bir za- man geldi ki Müslüman askerler öldürmekten yoruldular. Ancak bu vahşet. kafasındaki yılgı planı açısından Kuteybe'ye yetersiz geldi; çok daha ibret verici olsun diye, halktan geri kalan- lann çevredeki ceviz ağaçlanna asılmalannı emretti. Bunun üzerine Müslüman askerler. zaten kan, kesik baş ve insanlann çığlıklanyla inleyen bu şehirde. tanımı imkansız bir vahşet örneği sergileyerek Talkan halkından geri ka- lanlan tek tek ağaçlara astılar. "Talkan'a giden yolun 4 fersah mesafede olan ktsmı (24 kilometre) asılan Türklerin cesetleriy- le korkunç bir onnan göriinüşü arzediyordu." C) Müslümanlann Türk yurtlanna yönelik iş- gali böylece, dünya tarihınde bir eşi daha gö- rülmemiş bu katliamla olabilecek en uç düzey- de bir kirli savaşa dönüştü. Her ne kadar köleci Roma İmparatorluğu'nun da buna benzer uy- gulaması olmuşsa da onlar Müslüman-Arap ordusunun yaptıklannın yanında çok masum kalan örnekler olsa gerek. Çünkü Spartaküs ayaklanmasının sonrasında. göriildüğü gibi Romalılar sadece ayaklananlan asmışlardı. Oysa Talkan'da gerçekleşen katliam, üstelik halk Müslümanlarla savaşa girmediği halde tüm şehri kapsayacak bir vahşetle gerçekleşi- yordu; vahşet sözcüğü, durumu anlatmaya yeterse tabii!.. Vahşet ûstûne vahşet Vahşetler vahşetleri. işgaller işgalleri izledi. Kuteybe Şuman'a girdi. orayı yağmalattı, öl- dürttüklerini öldürttü, kalanlan tutsak aldı. Ardından, "Keş ve NeseFe yöneldi. Bu iki şehri de hunharca ele gecirdikten sonra, Faryab'ın teslim ounasını istedi. Faryab halkı korktukla- rından dolayı buna yanaşmadılar. Kuteybe on- lardan intikamını başka türlü aldı. Şehrin tama- men yakılmasmı emretti. Onun için bazı Arap kaynaklarında Faryab'a 'Yakılmış Şehir' anla- mında •Muhteraka" denilmiştir". ( 5 ) Arap ordusu. bu insan olanın dayanması olanaksız. en azılı katıllerin bile yapmaya da- yanamayacaklan vahşetlerle yoluna devam eder. Eğer deyim yerindeyse. Türk halkını ay- nmsız katletmede olağanüstü bir kararlılık ser- giler. Geçtiği yerlerde tanımsız bir dehşet hava- sı estirir; yakarak, keserek. asarak ve tabii karakteristik bir davranışla yağmalayarak, ır- za geçerek, tutsak ederek ilerler. Nihayet Tar- han'ın çekildiği Bazğış (Bağlan) kalesine ula- şır. Bazğış'ı kuşatır. İki ay boyunca şiddetli sal- dınya rağmen Tarhan öyle etkın bir savunma gerçekleştirir ki, kale alınamaz. Bu arada kış da yaklaşmıştır; "Kuteybe korktu ki orada kış- laya". Ancak bu arada Türklerin de yiyecekle- ri tükenmiştir. İki taraf da birbirlerinin korku- lanndan habersiz, kendileri açısından savaşın sonunun yaklaştığını düşünmektedirler. Bu sırada Kuteybe. "Savaş biledir" diyen 'hadis'e uygun son bir atılım yapar. Muham- med B. Selim'i çağırarak ona: "Neyzek'in yanı- na > ar, bir hile kü, ola ki benim yanıma getiresin. Ve onu gebneye emin kıl. Ola ki elime gire, el- bette onu asayım" diye talimat verir. ( 6 ) Haccac'ın 'öldûrüıT emri Açlık kapıya dayanmamış olsaydı kuşkusuz inanmayacaktı Selim'in verdiği güvenceye; ne care ki fazlaca bir seçeneği yoktu Tarhan'ın. Selim'in verdiği güvence açlık içinde olan ko- mutanlanna da cazip gelir, teslim olmayı kabul ederler. Silahlannı teslim ettikten sonra kale- den çıkarlar. Tarhan etrafına hendek kazılmış bir çadıra, askerleri de kaleye zincirle bağlanıp. hapsedilirler. 20 gün sonra Haccac'ın haberi gelir: "Mecal verme öldûr, zira o MüslUmanların düşmanı- dır!" ( 7 ), çünkü yurdunun işgal edilmesine kar- şı çıkmıştır! Tarhan, kendisine verilmiş sözü hatırlatır; ancak dinleyen olmaz. Oyun oynanmıştır ve Tarhan koşullannın olumsuzluğu nedeniyle oyuna gelmiştir. Bir kez daha "kafire verilen söz İslamı bağlamaz" kuralının hukuk ve ah- lakdışı keyfıyeti uygulanır. (•) Kuteybe önce Tarhan'ın gözü önünde iki oğlunun (veya yeğenleri) satırla başlannın ke- silmesini emreder. Tarhan onlann bir suçu olmadığını. kendisinin öldürülmesini söyleye- rek karşı çıkar. Ancak Kuteybe'nin amacı Tar- han'a olabildiğince acı çektirmektir. "Acele etme, onlar ölecek, sıra sana da gele- cek" der. Toplanmış halkın ve Tarhan'ın önünde iki genci boğazlatır. Ardından 700 Türk savaşçının başlannı tek tek uçurup deri- lerini yüzdürür. En sona bırakılan direniş bay- rağı Tarhan'ın başını ise Kuteybe'nin doğru- dan kendisi uçurur. Kesilen başlar insanlıkdışı bir soğukkanlılıkla toplanıp Haccac'a yollanır. (') /; Narşahi'den akt.. Z. Kitapçı. age.. S: 122: 2) Z. Kitapçı. age., S: 132; 3) Tarih- i Taberi. C. 3. S: 344; 4) Ibni Dahkcm dan akt. Z. Kitap- çı, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, C. 1, S: 249; 5) Taberi'den akt., Z. Kitapçı, açe., C. 1, S: 249; 6) Tarih- i Taberi, C. 3, S: 345; 7) Tarih- i Taberi, C. 3, S: 346; 8i D. Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, C. 3, S: 1143;9) SabriGündüz,İslamlık Türklük, S: 126-7; Tarih-i Taberi. C. 3, S; 346-7. Yarın: Direnl$e kar$ı katliam ÇALIŞAJNLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL Öğretmenler ve nıakanı tazminatı Soru 1985 ydında ortaokul müdürii iken kendi isteğimle emekli ol- dum. Gazetede 1993 yılı Ocak aymda çıkanian bir yasayla bazı görevlerde bulunanlara ödenen makam tazminatının, öğ- retmenlere de ödendiğini okudum. Ancak bu haktan yararla- nabilmek için dilekçeyle başvurmak gerekiyormuş. Böyle bir haktan yararlanıp v ararlanamayacağuru öğrenmek isti'yorum. Böyle bir yasa çıkmış ise otomatik olarak herkesi kapsaması gerekmez mi? Aynca dilekçeyle başvurmaya gerek var mı? S.S. YANTT: 15 Temmuz 1993 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 586 sayılı, "Memurlar ve Diğer Kamu Görevlileri ile İlgili Baa Kanun ve Kanun Hükmünde Karamamelerde Değişiklik Yapümasına Dair Kanun Hükmünde Karamame" ile 657 Sayılı Devlet Memur- lan Yasası'nın "Zam ve Tazminatiar" başhkh 213. maddesi değişti- rilmiş ve bu değişiklikle Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıff nda görev yapanlara, "Egtim ve Öğretim TazminatT ödenmesi öngö- rübnüştür. Bu tazminat, "Eğitim ve Öğretim Hizmetleri SınnTna dahil öğret- men unvanlı kadrolarda fıilen öğretmenlik yapanlara, (öğretmen un- vanlı kadrolarda bulunanlardan okul müdürii ve okul müdür yardımcı- SL, yönetici ve eğitim uzmanı olarak görevtendirUenler ile cezaevi okul- laıinda çabşan öğretmenJeT"e. Bakanlar Kurulu'nca belirlenen "esas, ölçü ve nispetler dahilinde" ve görevde oldukJan sürece öden- mekte, ancak emekli aylıklanna yansımamaktadır. Bugünkü uygulamada. Eğium ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı'nda yer alan okul müdürlerine emekli aylıklanna da yansıülan makam tazminatının ödenmesi öngörülmemişür. 5434 sayılı TC Emekü Sandığı Yasası ek madde 9 uyannca "ba- rem, teşkflat, kadro ve sair kanunlarda yapdacak değişiklikler sonun- da ayiık tutariannda husule gelecek yüksebneler. ayiu rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağianmtş bulunan emekli, adi malullük ve vazife maluDiiğü aylıklan ile dul ve yetim avbkları hakkında da uygulanır." Yasa, emekli aybklannda çeşitli nedenJerle yapılan yükselmelerin dilekçe vermeye gerek kalmadan Emekli Sandığı'nca uygulanması- nı öngörmüştür. Kısaca, bugün için 657 Sayılı Devlet Memurlan Yasası kapsa- mında Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı'nda görev yapan öğret- menlerle okul müdürii ve yardımcılanna makam tazminatı adında bir ödeme yapılmamaktadır. Bu görevlerde bulunanlara eğitim ve öğretim tazminatı ödenmekte, bu tazminat da emekli aylıklanna yansımamaktadır. POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Şeyhin Dedikleri... Milletvekili dokunulmazlığı kaldırmanın bir yolu yor- damı, bir yönü yöntemi vardır. Parmağı kaldırıp indir- meyle milletvekilliği gitmez. Öne çıkan birçok engel vardır. Bunun başında Anayasa Mahkemesi gelir. 1950 demokrasisinin Bayar-Menderes ikilisi Osman Bölükbaşı yı sevmezlerdi. Bu yüzden Bölükbaşı'nın üs- tünden derteksilmezdi. Bayar-Menderes ikilisi dokunul- mazlığı kaldırır, mahkeme geri döndürürdü. Baktılar başedilmiyor, tuttular onu milletvekili seçen Kırşehir'i il- çe yaptılar. Bölükbaşı'yı da seçmeni de cezalandırdılar. Bunun hesabı 'Yassıada mahkemeleri'nde soruldu. Menderes suçu Bayar'ın üstüne attı; Bayar da Meclis'in üstüne: "Kırşehir'i ben ilçe yapmadım Meclis yaptı." Yükü böylece sırtından attı. '27Mayıs 1960 Devrimi'nöen sonra kafayı çekince as- kerlere söven bir sendika liderinin sıcağı sıcağjna doku- nulmazlığını kaldırdılar. (Biraz geç kalınsa linç edecek- lerdi). Sendikacı gitti, yattı, döndü. Böyle karmaşık günlerde ketenpereye gelmemek lazım, sakın ha! İşçi Partisi Istanbul Milletvekili Çetin Altan dostumuz- la AP'li milletvekilleri başedemiyorlardı. Çetin Altan bu milletvekillerinin alışkan olmadıkları bir muhalefetyapı- yordu. Sonunda, "Meclis'e hakaret etti" diye dokunul- mazlığını kaldırdılar. Ancak bu kaldırmanın Anayasa Mahkemesi nden geçmesi gerekliydi. İsmet Paşa öne çıktı 'kaldırmayı' Anayasa Mahkemesi'ne göndertti. Böylece Çetin Altan dostumuz ağızları köpüklü AP mil- letvekillerinin elinden kurtuldu. Tuhaf bir rastlantıdır, Çetin Altan'ın dokunulmazlığını candan isteyenlerin arasında kimler yoktu!.. Çetin Altan için ağızları köpüre köpüre parmak kaldı- ranlar bu kez 12 Eylül darbesinden sonra içeri alındılar; Demirel ve arkadaşları dokunulmazlıklarına bakılmak- sızın Zincirbozan'da içeri alındılar. 12 Eylül cuntasının karşısına çıkacak bir İsmet Paşa bulamadılar. Dokunulmazlığın kaldırılmasını halabiraşiretkavgası sananlar var. Anayasa Mahkemesi'nden geçmeden bir dokunulmazlık kalkmaz. Yol boyu dereceleri vardır, bir süzgeçten geçmesi gerekir. Demokrasiyi henüz içlerinesindiremeyenlerolayı ha- la aşiret kavgası sanıyorlar. Zincirbozan'ı görenler ve yaşayanlar bunu unutmamalıdır. Sultan Abdülhamtt Doğu'daki ağalar ve aşiret beyle- riyle uğraşırken 'Hamidiye Alaylan'ru kurdu. Bu alaylar eliyle karmaşayı önledi. Birkaç isyan olmuşsa da bunlar kolaylıkla önlenmiştir. Bir beton döküldü, bunun çatla- mayacağı hesaplandı. Doğu'dan Batı'yasürgünleroldu. '27 Mayıs Devhmi'm yapan askerler, '55 ağa 'yı Doğu'- dan Batı'ya sürmediler mi? lyi kötü, kansız cansız pek çok şey önlendi. 27 Mayıs'ın lideri Gürsel Paşa için Kürt sorunu karda yürüyen, ayağını sürttukçe kırt kırt eden' seslerdeğil miydi? Doğu olaylarının içinde yaşamış olan rahmetli Turhan Bilgin, "55 ağa' için şöyle demişti: "Bir 55 ağa gitti, yerine bir 155 ağa daha gelecektir. Bunlarla başetmek, yenileriyle uğraşmak daha zor ola- caktır." Gerçekten de öyle olmadı mı? Af çıkıp da yenileri döndüğünde çomarların ağa oldu- ğunu gördüler... Bilgili ve zeki olan Kasım Küfrevi, sadece bir aşiret beyi değil, aynı zamanda bir aşiret şeyhi idi de... Mende- res, Ağrı ve çevresinden oyları toplarken bu şeyhlerle selam salardı. Şeyhlerin dokunulmazlığı olur. BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Bir hayvanın dış çev re- .. ye çok küçük miktarda salgıladığı. türdeşleri üze- 2 rinde özel davranış tepki- ,, lerine yol açan kimyasal madde. 2/ Bir dokuma 4 maddesi... Suyun üstün- j- de yüzen bir tür büyük şamandıra. 3/ Sıcak böl- 6 ge ormanlannda yetişen 7 ve sarmaşık gibi ağaçlara ürmanan bitki... Futbol- 8 da bir mevki. 4/ Peygam- g berleri Hud'u dinleme- dikleri için Tann tarafından yok edilen kavim... Bir çeşit pelte. 5/ Yapağısı dokumacılıkta kullanı- lan bir koyun cinsi. 6/ Avustralya'- da yaşayan bir cins devekuşu... Sevecen ve hüzünlü bir konu işle- yen küçük link şiir. 7/ Çivit rengj. mavi... Köpek. 8/Seçkin... Bircet- vel türü. 9/ Argoda esrar... Taka- dan büyük bir çeşit Karadeniz kayığı. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tekstil sanayisinde kullanılan kesiksiz lif. 2/ Salgın hastalık. 3/ İran'da tarihi bir kent... Bir kumar aracı. 4/ Afrika'da yaşa- yan. bacaklan beyazçizgili birhayvan... Vilayet. 5/ Itırlı bir bit- ki... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım. 6/ " — düştüğü yeri yakar Değme dalda gül mü biter "(Karacaoğlan)... Vladi- mir Nabokov'un. fılme de aktanlan ve büyük yankılar uyandı- ran ünlü romanı. 7/ L'ğursuzluk. 8/ Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde... Uzaklık işareti. 9/ 1501-1732 yıllan arasın- da Iran'da hüküm sürmüş hanedan. TC ÇUMRA ASLİYE HÜKUK MAHKEMESİ DosyaNo:1993 86 Esas Davacı TEK Genel Müdürlüğü \ekili avukat Selçuk Haksavunur tarafından davalılar Mehmet Uzunkava. Şaban Uzunkaya. Nefıse Uzunkaja aleyhlennde açılan tesci! davasının vapılan duruşmasının verilen ara karan gereğince: Davalılar Konya Doğuş Mah. Şuriali Sokak No: 1 l'de oturan Ne- fıse Uzunkava. Şaban Uzunkaya ve Mehmet Uzunkava adlanna çıkanian tebligatlar iade edilmiş ve yapılan zabıta araştırmalanna rağmen tebligata elverişli adresleri bulunamamış olmakla dava dilek- çesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla > ukarda isimleri yazılı davalılann 19.4.1994 günü saat 09.00'da mahkememizde hazır bu- lunmalan veva kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri. belirtilen gün ve saatte mahkemeye gelmedikleri takdirde duruşmanın yokluklann- da devam edeceği ve hükum verileceğinden iş bu ilan dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 22.2.1994 Basm: 46541 İLAN TC PAZARCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1993 546 Esas Davacılar Döne ve Sükyman Sanaltun ile davalılar nüfus müdür- lüğü ve Fatma Kocahal arasındaki nüfus kayıt iptali davasıran yapı- lan yargılaması sırasmda: E)avalılardan Fatma K.ocahal'a davetiye tebliğ edılemediğinden ve yapılan araştırmada da adresi tespit edılemediğinden dava dilekçesi- nin ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla davalı Pazarak ilçesi, Damlataş Köyü'nde ikamet eden Ibrahim kızı. 1962 doğumlu Fatma KocahaPm duruşmanın bırakıldığı 31.3.1994 tarihinde saat 09.00'da mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil et- tirmesi. aksı takdirde yokluğunda davaya devam edilip hüküm veri- leceği dava dilekçesi tebliğı yerine geçerü olmak üzere ilan olunur. ' Basın. 46511
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle