Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET-2 28 ŞUBAT1994 PAZARTESİ
Üstadınsaati: SabahbeşeonkalaBir insanher sabahsaatinbeşinde ayağa dikilirse ne olur? Henüz gazete dağıtıcılan mürekkebikurumamışhaberlerikapı altlarından
atarkenyatağmdan fırlayan GabrielGarcia Marguez saatbeşe on kalakendikendinebir soru sorar: Yaşamınhanginoktasmdayım?
Her sabah saat beşe on kala. ister
Cartagena'da olsun. ister Paris. Me-
jtico City, Barselona. ya da Macon-
do'da olsur, Gabriel Garcia Marqu-
ez saatine bir göz atarak. gerçekten
de saatirıbeşe onkalaolduğunudoğ-
rular. Dahalambalaryanmadan,ga-
zetedağıtıcılanhenüzmürekkebiku-
rumamış haberlen kapı altlanndan
sürerken. fınncılar ekmeği mayalar-
ken Garcia Marquez. her Allahın
günü, tajn bu saatte kendisine yaşa-
mın hangı noktasında olduğunu
sorar.
Nice sabah. daha neonlar en son
düşündeki hayaletleri henüz ürküt-
müşken. belleğinden,Macondo'nun
balçık ve sazdanyapılmış yirmi evlik
bir köycük olduğu günler geçip gü-
mişti. Bir türlü gelmek bilmeyen
emekliliğini beklerken, "bok yeme-
ğe" bile razı olan"Albay'ın laneüeri-
ne kaç kez dönüp dönüp kulak vere-
cekti.
Ama anılann ışıgı çok geçmeden
sönüp gider. Bunun yerine, ortalı-
kta bıraktıgı bir gün öncesinin yaa-
lanru aydmlatan lambası yanar.
Yataktan kalkmadan, tıpkı bir ma-
rangozgibi, önceki günün izlenimle-
rini sözcüklere işler; noktalar ekler,
paragraflara çekidüzen verir. Disket
nedir haberi olmayan Auretiano Bu-
endia'nın 25 yıl öncesine aıt öyküle-
rini biraz olsun andırsın diye Macin-
tosh'undan çıkardığı sayfalann ke-
narlanna noüar düşer.
Bu denli çok yazmasının nedeni
EfesMüzesi'ne
gelişmişelektronik
güvenliksistemi
D
ünyanm en önemlimüzelerinden biri
olan Efes MüzesVndeki değer
biçüemeyen eserlerin, çok aşamalı ve
gelişmiş bir korumayı zorunlu kıldığı belirtüdi.
LATtF SANSÜR
KLŞADASI - Dünyanın en
önemli arkeolojı müzelennden biri
olan Efes Müzesi'nde gelişmiş bır
güvenlik sistemi hızmetc girdi. Yenı
güvenlik sistemi, geriye dönük kayıt
yapabilen vıdeo kameralan, dedek-
törler, bılgısayar kontrollü şifreli
kapılar ve sirenlerden oluşuyor.
Müze yetkilileri, Efes antik kentinde
de çok yakında bir dızi güvenlik ön-
leminin devreye gireceğini söyledi-
ler.
Selçuk'taki Efes Müzesi yetkilile-
ri, yeni güvenlik sıstemınin müzenin
tüm açık ve kapalı alanlanru kont-
rol edecek biçimde kurulduğunu
bıldırdıler. Yetkilılerin verdiği bilgj-
ye göre yenı kurulan güvenlik siste-
minde geriye dönük kayıt yapabilen
video kameralan, hareketli cısımle-
re duyarlı dedektörler. bilgjsayar
kontrollü şifreli kapılar ve sirenler
bulunuyor. Buna ek olarak geceleri
açık alanda, özel olarak yetiştirilmiş
üç köpeğin dolaştınldığını belirten
müze yetkilileri. gündüzleri salonla-
n gezen tüm ziyaretçüerin. video ka-
meralarla güvenlik odasmdan izlen-
diğini bildirdıler.
Dünyanın en önemli müzelenn-
den biri olan Efes Müzesi'ndeki de-
ğer biçilemeyen eserlerin, böyle çok
aşamalı ve gelişmiş bır korumayı zo-
runlu kıldığmı kaydeden yetkilıler.
"Müze personeli de aynca gü\enlik
konusunda eğitumektedir" dedılcr
Müzenin yanı sıra Efes antık kentın-
de de çok yakında bir dizı güvenlik
önleminin devreye gıreceğıru vurgu-
layan yetkilıler. şu bilgileri verdiler:
"Kapladığı geniş aian ve coğrafı
konumu itibariyla korunmast zor
olan antik kentin güvenlik sistemi
için vücut ısısı ile çalışan veya hare-
kete duyarlı dedektörler monte edi-
yornz. Öte yandan bekçilere verece-
ğimiz kızıl ötesi »şınla calışan gece
görûş dürbönleri gibi çağdaş yöntem-
ler sayesinde koruma çok kolay ve
güvenli bir hale gelecek."
Yetkıliler. yaklaşık bir milyar lıra-
ya malolan Efes Müzesi'nin güven-
lik sisteminde yalnızca görevlilenn
bildikleri şifrelerle açılabilen kapılar
sayesinde rahat bir nefes alabilecek-
lerini sözlerine eklediler.
Uzmanlarehliyette
vizesistemiönerdi
sürücülerin beş yılda bir eğitimden
geçirilerek 'Sürücü Belgesi Vizesi'ne tabi
tutulmaları istendi.
İZMİR (Cumhuriyet Ege Büro-
su) - Makma Mühendıslen Odası İz-
mir Şubesi, Türkiye koşullannda
uygulanabüir "Ulaşmı Planı"nın za-
man geçınlmeden hanrlanmasını ve
ehlıyetli sürücülenn 5 yılda bir eği-
timden geçirilerek vizeye tabi tu-
tulmasını istedi.
TMMOB Makina Mühendisleri
Odası İzmir Şubesi'nce geçen kasım
aymda gerçekleştirilen "Trafikte
Gü\enlik ve Çağdaş l ygulamalar
Sempozyumu"nun ortak bıldırisı
açıklandı. Altyapı, Eğitim, Trafık
Sağlık Hizmetleri, Trafık Yasalan
ve Uygulama ana başlıklannda top-
lanan sonuç bildirgesinde, büyük
ekonomik yatınmlarla gercekleştiri-
len. ancak planlamanın dışjnda geli-
şen karayolu taşımacdığjnın toplu-
mun kıt kaynaklannı daha fazla
boşa harcamaması ve trafık terörü-
nün en aza indirgenmesi için şu öne-
rilere yer verildi:
"Türkiye koşullannda uygulana-
bilir bir ulaşım planı hedilîkle hazı-
riaıunalıdır. Yolcu ve yûk taş»-
macüığının karayoUanndan diğer se-
çeneklere kaydırüması sağlan-
malıdır. Yol güvenliğinin sağlanması
amacıyla karayoUan dünva stan-
dartlanna uygun yapılmah, yatay-
dikey trafık işaretleri eksikiiz ol-
maiidır. Trafik terörü sürüyor. Bunu
önlemenin en önemli yolu eğitimdir.
Trafik eğitimiokulöncesi, okul döne-
mi ve sonrasında y a\gın olarak > apv-
lmalıdır. Okullarda trafik dersleri
uzmanlığı olan kişilerce verilmeüdir.
Ehüyetli sürücüler. sürücü kursları
veya öngörülen kuruluşlar tarafından
5 yüda bir eğitimden geçirilerek Su-
rücü Belgesi Vizesi'ne tabi tutul-
mahdır."
Yeni KarayoUan Trafik Kanu-
nu'nun hazırlandığı bugünlerde,
ülkenin koşullanna uygun,
yapünmcı ve çözümleyici bır ya-
sanın önemine dikkat çekılerek şöy-
le denildi:
"Yasalar geıtel olmalı ve sık sık de-
ğiştirilmemelklir. Kurallara uyma-
yanlara uygulanan \aptırımlar. /.a-
maıüa caydıncılığını yitirmenıelidir.
Trafikte yetkidağuııklığı giderilmeli.
trafik sorununun trafık polislerine
bırakıldığı trafıkçi politika" anlaytşı
terk edilmeli, Trafik Genel Müdüriü-
pkurulmaİKİır. 'Trafık Büırkışıhğı'.
'Fahn Trafık Müfettişlıği' gibi ör-
gütlenmeler sağlıklı biçimde kurul-
mabdır."
çok okumasıdır. Gabo, gün ışığmda
da, uzak ülkelerin öykülerini oku-
ma alışkanlığmı sürdürür. Bu kötü
alışkanlıgı, Zıpaquira-
da henüz lıse-
deyken geliştirmişti.
Sıra altında şür
O zamanlar, di'li geçmiş ile miş'li
geçmiş arasındaki kuramsal farkı
öğrenmek yerine, kitaplan sırasmın
altma gizler şiirler okurdu. Yazın
öğretmeni Carlos Julio Calderon'a
teşekkür borçlu olması da işte bu
yüzdendir. Calderon, onun, dizleri-
nin üstünde tutmayaçalıştıgı dizele-
re egihp, onlan yutarcasına okuma-
>a, çabalarken çok daha fazla şey öğ-
reneceğini kavramıştı. Arataca'dan
gelen bu incecik delikanhnın bir gün
ıyı bır ozan olacağını sezmişti. Kısa
bir süre önce öldüğünde onun iyi bir
yazar olduğundan hiç kuşkusu yok-
tu.
Tabii ki Garcia Marquez, herkes
onun geceleri kaca kadar okuduğu-
nu merak ededursun. iyi bir okur ol-
mayı sürdürdü. Ama. o dersini al-
mıştı. O. bu yükümlülüğünü anında
yerine getirmezse sonra vazgeçece-
ğinibüiyordu. Buyüzden, gerçeklerle
yüz yüze gelmeden önce, düşler ale-
minedalardı.
tki saatini ayırdığı bu sabah oyu-
nu için elinin altında mutlaka, keyfı-
ne göre değişen. üç dört kitap bu-
lundururdu. Öykü onu sarmazsa,
hiç çekınmeden bir kenara atar; ilgi-
sini çekerse. onu bir solukta yutar-
casına okurdu. Bu günlerde, Nobel
ödüllüToni Morrison'un "Beloved"ı
John Le Carre'nin "O Infıltrado"su
Marquez için güneşi doğuran başh-
klar.
Etkisi altında kaldığı üçüncü bir
başlık ise, Laura Restrepo'nun. ga-
zetecilikle yazını olağanüstü bır bi-
çimde uzlaştıran "Güneşteki Leo-
par"ı. Marquez'e göre, Kolombiyalı
bu kadın yazar ülkesinde henüz hak
ettığı konuma ulaşmartuş.
Ote yandan. 'Gabo' ülkesinde ta-
nınmış bir yazar. Okuma için günde
iki saat yeterli diyelim. Peki, ne za-
man yaayor?
Daha sonra, sabahm yedisi bile
olmadan. Ya da o sularda. Şimdi de
Nobel'li yazann spor saati. Estocol-
mo onu hem kitaplan hem de güçlü
kaslan için ödüllendirmiş sanki de.
Yürüyüşe çıkıyor. Sokaklan arşı-
nlayıp tam beşkilometregidiyor. Ar-
kasında atletik ve güçlü korumalan.
Ne yapalım ki bunlara gereksinim
var.
Ansızın, yüzünden dökülen ter
damlacklanna karşın, kolunun altı-
na birer kitabını sıkıştırmış kimi er-
kenciler, "üstat, bir imza lütfen" di-
yerek çevresine doluşur. Gabo, bir
yandan yürürken bir yandan da ki-
taplannı imzalar. Böylece, iki saat-
lik bir yürüyüşten, ya da bir saatlik
iyi bir tenis oyunundan bitkin dö-
ner.
Saat dokuzda, etten kemikten ol-
duğunu kanıtlamak istercesine. Gab-
MERAK KEDt\T ÖĞRETtR'.-Hem Türkçemizde, hem tngilizcede (kimbilir daha nice düde) atasözüdür "Merak kediy i öldürür" derler. Oysa,
Cabbar ile Yemiş'in merakları hiç de öldûrücü değildi... Çaltşma masasının üzerine öyiesine dağıtılmışkitap ya da notları öğrenme(!) merakıydı onla-
nnki! Ö>leyse atasözünü değiştirmek de mümkündü "Merak kediye öğretir..." Siyam kedilerine özgü tüm oyunbazhkları. tüm cana yakınliklan ve
inatçüıklan ile 'hane halkı'ndandüar sanki. Cabbar'ın yasamı, tek kusunı olan >ün yeme tutkusu yuzünden, yüiar önce noktalandı. Yemiş ise 'teb-
dfl-i mekanda ferahlık" buldu. Belki yeni evinde de çahsma masalanna tırmanıp, öğrenme merakını gideriyordur... (Fotoğraf: DİNÇ TAYANÇ)
'Yorum'ugerekmeyenAknanyamektupları
Küçük bir köyde, bir arkadaşı-
mın evinde kahyorum. Köy halkı-
run çoğunluğu çiftçi ve köydeki tek
Türk benim.
Bir gece canım sıkılıyor, tek başı-
ma köyün lokahne gidiyorum. İçeri-
si orta yaşlı çiftçilerle dolu. Banlan-
nın eşleri de yanında. Bira içip kağıt
oynuyorlar ve sürekli bağınp çağın-
yorlar.
Boş bir masaya oturuyorum, her-
kes bana bakıyor, Bavyera'nın özel-
likle köylerinde yabancılar hoş kar-
şılanmıyor. Aldırmıyorum. çünkü
bütün isteğim kımseyi rahatsız et-
meden birarru içmek.
Birazdan, orta yaşlı, sarhoş bir
köylü yanıma oturup konuşmaya
başhyor. İngjlizce biüp bilmediğini
soruyorum, bilmiyormuş... Benimle
konuşmak istiyorsa îngilizce konuş-
ması gerektişni söyleyerek başım-
dan savmak istiyorum, ama gitmı-
yor. Derken masaya, biraz İngjlizce
bilen bir kadın geliyor. Adam on-
dan çevirmenlik yapmasını istiyor
ve çevirmen yardımıyla sohbetimız
şöyle gelışiyor.
- Senin gibi genç ve güzel bir kadı-
nın burada yalnız oturmasına gön-
lüm elvermedi, o yüzden yanına gel-
dim... Nerelisin?
-Türk'üm...
- Türk mü? Olamaz. Türkler İngj-
lizce bilmez, böyle giyinmez, sen
aynı Alman kadınlan gibi giyinnüş-
sin. Türk deşılsin...
- Hayır, Türk'üm.
- Evb misin?
- Hayır, erkek arkadaşım var
ama.
- Türk olamazsın. Türk kadınlan
genç yaşta evlenir, bir sürü çocuk
yapar, evde oturur. Asla yalnız so-
kağa çıkmaz, hele gece vakti tek
başına bara gelip bira içemez. Eğer
Türksen tek başına bira ıçemezsm,
evine gitmelisin!
- Evime falan gitmeyeceğim, bira-
rru içeceğim...
- Ne iş yaparsm sen, işçi misin?
- Hayır, gazeteciyim...
- Hah, hem Türk, hem kadın, hem
de gazeteci... Kim inarur?
Bana ınanıp ınanmamak senm
sorunun. Türkiye'de benim gibi
çağdaş, kültürlü, eğjtimli. meslek sa-
hibi mılyonlarca kadın var. Sen, bu-
rada gördüğün iki üç geleneksel
Türk ailesi yüzünden böyle aptal ge-
nellemeler yapamazsın, böyle ön-
yargılı olamazsın.
- Sahıden senin gibi kadınlar var
mı? Allah AUah! Ben Türkiye'yi geri
kalmış bir Asya ülkesi sarurdım.
- O, senin bilgısizlığin ve ilgısızb-
ğinden... Biraz gözünü aç da dünya
hakkında bir şeyler öğren.
- Olacak şey değil. Hey mıllet, bu
kadın var ya, Türkmüş...
İnsanlar. hayvanat bahçesinde
çok garip bir hayvan görmüş gibi
bana bakmaya başladılar. bir yan-
dan kendi aralannda konuşuyorlar-
dı.
Biramı ödedim, oradan aynldım.
Bilgisizlik ve önyargıyla savaşma-
nın ne kadar zor olduğunu düşün-
düm...
Bu konuşma gerçektir, düşsel de-
ğildir, hiç ekleme yapılmamıştır, yo-
rum sızındır!
İREM SAĞLAMER
LANDSHUT
riel Garcia Marquez'in midesi kazı-
nmayabaşlar.
Ancak canı sahanda jambonlu
yumurta çekmesine karşın. bu iste-
ğini bastınp. tüm sporcular gibi
yalnızca meyve ve yulafla yetinir.
Yüzücüler gibi bir beslenme rejimi
uygulamak gerektiğini biür. Zinde
kalabilmenin yolu sağlıklı bir kah-
valtıdan geçtiğinden, ağır yiyecek-
lerden uzak durmalıdır.
Ve üstüne üstlük, alkolün dozunu
kaçırmamahdır. İçki yazının düş-
manıdır (bohem takılmanın modası
geçti). Sakat bir karaciğerle yazmak
olanaksızdır; ya da bir önceki güne
kıyasla daha kötüye gıdıh'r. Dünün
iyimseri, bır bakmışsınız ki olumsuz
adamm teki olmuş.
Böylece yazı da değışmiş. Diş
ağnlan da yaratıcılıgı köstekleyen
bir neden olabilir. Kısacası, ruhsal
durumunuzu etkıleyen her bir şey
yaaya yansır.
Gazeteciykenyazma
saatleri farklıydı
Bu nedenle, sporcular gibi meyve
ve yulaftan şaşmaz. Ve eninde so-
nunda yazma saati gelir çatar. Sa-
bah dokuzdan öğleden sonra ikiye
dek yazar.
Gazetecı olarak çalışırken yazma
saatleri farklıydı. "El Espeetador"
gazetesinde çalışırken. meslektaşlan
gece on bırde paydos ederler, ancak
o daktılosunun başında. sabahın
üçüne dördüne dek savaş venrdi. O
zamanlar haberlen düzeltmesı ge-
rekmediği halde Gabo geç saatlere
dek orada kalır ve yazınla uğraşırdı.
Saatlerce daktılonun tuşlanna vu-
rur. siyah şendin kağıt üzerinde iler-
leyişini izlerdı. Hedefı, her günen iyi
sayfayı oluşturmaku.
Nobel ödülünü almadan çok
önce, Gabnel Garcia Marquez, aile-
sinin hukuk eğitımı almasını istetne-
sıne karşın, huzur ıçmde yazabilmek
uğruna yalan söylemeyi öğrendı. Ya
hukuk okuyacak ya da parası bol
bir meslek seçecekti.
Ya da yazacaktı. Ama o zaman-
lar şimdikınden de inatçı olan Gabo
yazar olmayı kafasına koymuştu.
Yalan sö>lemeyi öğrenıp, başan ka-
zanma olasılığının çok az olduğu bir
iş tuttu. Yazarlık yeterince para ge-
tinyormuydu?
Yeterince saygınlığı olan bir mes-
lek miydi
1
? Hiç kuşkusuz ki ya-
zarlıgın. çok tanınmış bır yazar ol-
madığınız sürece, hiçbir maddi kat-
kısı yoktu.
İyi bir yazar olma sözü
Bu tür olanaklar yalmzca Avrupa
\e ABD'de sunulmaktaydı. Ama,
yine daman tutan Gabo iyi bir yazar
olmaya söz verdi. Bu amaçla sabah-
lara dek çalıştı.
Meksika'da yaşadıgı günler ise
bambaşka bir öyküydü. Artık saat-
ler kendisine aıt değildi. Günlük ça-
hşma programını çocuklanna göre
ayarlamak zorundaydı. îşte bu ne-
denle Marquez, sabahın erken saat-
lerinde yazmaya başladı. Sonra
çocuklannı okuldan alıyordu. Yani.
aile yaşamına adım attığını resmen
ilanetmiştı.
20-30 yıldır Marquez daktilosunu
yanından ayırmaz olmuş. Onu ru-
hunun ve yüreginin bır parçası, ken-
disine yedi yılda bir roman yazma
olanağı tanıyan ellerininbır uzantıst
olarak tanımlıyor. Ancak, bilgjsa-
yann yaşamımıza girmesiyle Gabo
iki yılda bir yeni bir roman yayımla-
maya başlı>or. Gün geçtikçe vaktini
en iyi biçimde değerlendirme yolla-
nnı keşfedıyor. En son romanına
"The End" şazısını koyar koşmaz
>eru romanını düşünmeye koyulu-
sor.
Tanâyonsuz yazüar
Her fırsatta >enı bır romana baş-
lamayı kafasına kovmakla birhkte.
nasıl başlayacağım düşününce elle-
n. en yürekli ortopedıstlerin bile ısı-
tamayacağı denli buz kesıyor. Gabo
buna da bır çözüm buluyor: Her ro-
man arasında bedeninin ısısını iste-
nen düzeyde tutmak için, yüksek
tansiyon doğurmayacak yazılar
yazıyor.
Gazetecilik günlerinin anılannı
derlediği 300 sayfahk bır bölümü ta-
mamlayan Gabo. şımdı ıkıncı bö-
lüm üzerinde çalışıyor. Bu nedenle
bir kitaptan bir başkasma geçeı
Gabo, yorgunluk nedir bilmiyoı
İnanılmaz gıbı gelse de, Gabo he
gün yanyor.
Her gün saat ikiye dek yazmasıı
sürdürüyor.
Yeni bir şeye ulaşmanın doy\
muyla. ögle vemeğinı yemek içi'
genellikle yanında yaşam arkada
Mercedes ve onunlu sohbet etme'
gelen herhangi bir dostuyla masa1
oturuyor. Tatlısmı da yedikten so
ra artık güzel bir şekerlemeyı h
ediyor.
Dinlendikten sonra vaktini dc
lanna ayınyor; evın dışındaki dc
lara. Zira evin havası bile insanı
hirleyebilir... Hele hele güne s
beşe on kala başlanmışsa.
FERNANDO QUİROZ
EL TİEMPO