Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 ŞUBAT1994 PAZARTESİ CUMHUHIYET SAYFA
EKONOMİ 11
AB imalat sanayisinde alarm siııyalleri
• AB imalat sanayisi yüksek işçilik maliyetleri ve kendi içine • Uzmanlar, Avrupa'nın artık yenibir yapılanma sürecine
kapanıklık yüzünden zor bir dönem geçiriyor. Avrupa'nın dünya girmesi gerekliliğini vurguluyorlar. Özellikle ABD ve Japonya
ihracatındaki payı 1980'den bu yana yüzde 4.3 oranında düştü. karşısında AB'nin ticaret açığı gittikçe büyüyor.
Ekonomi Servisi- Çeşitli ulus-
lararası anlaşmalar ile küresel-
leşmeye çahşan dünya ticaretin-
de Avrupa BirliğYnin yeri tartı-
şılıyor. Avrupa Birliği'nin ima-
lat sanayisi ürünleri ihracatında
ve >eni iş imkanlan yaratma
konusunda, ABD ve Japonya'-
nın gerisinde kaldığı. yeni bir
yapılanma süreane girmesinin
gerekliliği uzmanlar tarafından
kabul ediliyor.
The Financial Times gazete-
sinin yaptığı bir araştırmaya
göre AB'nin 1980 yıbnda dün-
ya imalat sanayisi ürünleri ihra-
catındaki payı birliğe üye ülke-
ler dışına yüzde 21.9 iken bu ra-
kam 1986'da yüzde 19.4'e 1992
yıhnda da yüzde 17.6'ya düştü.
AB mallannın artık iç içe gi-
ren dünya ekonomisinde re-
kabet gücünün gittikçe düştüğü
belirtiliyor. AB'nin birlik içeri-
sinde yaptığı imalat sanayisi
ürünleri ihracatı ise tüm dünya
ticareti ile oranlandığında 1986
yıhnda yüzde 22.9 iken 1992 yı-
hnda yüzde 26.1'e çıktı. İtal-
yan Olivetti bilgisayar şirke-
ti Yönetim Kurulu Başkanı
Carlo De Benedetti "Artık Av-
rupalı politikacılann dünya ti-
caretinin ne yöne doğru gittiği-
ni anlaması gerekiyor. Av-
rupa'run Çin gibi serbest piyasa
ekonomisine yeni adapte olan
büyük bir pazara girebilmek
için yeniden yapılanması ve
kendi bahçesinde oynamayı bı-
rakması gerekiyor" diyerek
tepkisini dile getiriyor.
İmalat sanayiinde
dengesizlik
AB'nin özellikle imalat sana-
yisinde ABD ile olan ticaretin-
de de büyük dengesizlıkler bu-
lunuyor. 1980-1992 yıllan
arasında AB, ABD'ye iki kat
daha fazla üriin satmış. Bu
oran Japonya-AB arasında da-
ha da yükseliyor.
İsveçli ekonomist Magnus
Blomström. ABD ile AB arası-
ndaki ticarette bir başka denge-
Birlîğî'nîn dünya ihracatındaki*
1980 AB^P Dtğec 1 9 8 6 A B ^ Diğer 1 9 9 2 ABİÇİ
sizliği daha vurguluyor.
Blomström, 1987 yılında
ABD'nin AB'ye ihraç ettiği
ürünlerin yüzde 51 'inin yüksek
teknoloji, yüzde 29'unun vasat
teknoloji, yüzde 20'sinin düşük
teknoloji ile üretilen ürünler ol-
duğunu belirtiyor.
Blomström bunun yanında
AB'nin ABD'ye ihraç ettiği
ürünlerin yüzde 23'ünün yük-
sek teknoloji. yüzde 44'ünün
vasat teknoloji, 33'ünün düşük
teknoloji ile üretildiğini vurgu-
luyor. Dünyada toplam 3 tril-
yon 640 milyar dolarlık mal ti-
careti yapılıyor ve bunun'2 tril-
yon 650 milyar dolarlık bölü-
münü de imalat sanayisi ürün-
leri oluşturuyor.
İşçilik maliyetleri
Avrupa Birliği içerisinde işçilik
maliyetlerinin yüksek olması,
dışsatımı olumsuz etkileyen bir
başka faktör. AB'nin vasat ve
düşük teknoloji ile üretilen
ürünlennin özellikle Uzakdoğu
ürünleri karşısında daha pahalı
oluşu, ihracatı olumsuz yönde
etkiliyor.
1980-1992 yıllan arasında
Uzakdoğu'nun gelişmekte olan
ülkelerinin imalat sanayisi yılda
ortalama yüzde 10.3 büyürken
AB imalat sanayisinin büyüme-
si yüzde 4.1 'lerde kaldı.
Uzakdoğu ürünlerinin dış sa-
tıma bağh sağladığı bu bü-
yüme. büyük oranda işçilik ma-
liyetlerinin çok düşük düzeyler-
de olmasından kaynaklanıyor.
ABD'de ücretler 1980-1992
yıllan arasında yüzde 8 oranın-
da düştü. Buna karşılık İngil-
tere'de ücretler yüzde 36. AI-
manya'da yüzde 22, İtalya'da
yüzde 14. Fransa'da da yüzde
13 oranında artış gösterdi.
Konu ile ilgjli bir başka gös-
terge de ABD'de verimlilik
oranının Avrupa'nın üç kat üs-
tündeolması. Uzmanlar, Avru-
pa'da işçilik maliyetlerinin özel-
likle imalat sektöründe, sektör
ortalamasının düzeylcrine çe-
kilmesinin, Avrupa imalat sa-
nayisini rahatlatacağını, yeni
yatınmlara yönelteceğini ve ve-
rimliliği arttıracağını savunu-
yorlar.
Sonuç olarak AB'nin kendi
içerisinde bir vapılanma süreci-
ne girmesi gerektiğı sık sık vur-
gulanıyor.
Ticaretin gittikçe öneminın
arttığı ve alternatiflerin fazla-
laştığı ortamda, bu haliyle AB'-
nin dünyada rekabet gücü git-
tikçe düşüyor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
' Yediler Grubu' Toplantısı
A Iman Maliye Bakanı Theo
J% Weigel geçen ay "Yediler
/ • Grubu" (ABD, Almanya,
/ M^ Japonya, Fransa, Ingiltere,
" ^ Kanada, Italya) maliye ba-
kanlarını toplantıya çağırdığında
amacı Rusya'da başlayan gelişmeleri
değerlendirme, ve ortak bir tutum
aramaktı. O günden bu yana, sadece
30 gün olmasına rağmen. köprülerin
altından çok fazla su geçti. Şimdi Rus-
ya sorunu daha yeni bir boyut kazandı
ve "ikinci soğuk savaş" tartışmalan
gündeme girdi; Japonya ile ABD
arasında bir ticaret savaşının ilk
salvoları atıldı; geçen hafta dünya
gayrimenkul piyasalarındaki çalkantı,
ABD ve Avrupa'dan bono piyasalarını
kana buladı.
'Soğuk Savaş No: 2'
Geçen hafta, Rusya'nın Bosna'ya
müdahalesinden çıkarak, biraz da şa-
kayla karışık "daha yeni bir dünya dü-
zeni"nin başladığından bahsetmiş-
tim. Bu haftaki gelişmeler bu akıl yü-
rütmeyi güçlendirecek yöndeydi.
önce, faşist ve "komünist" eski parti
ve fabrika bürokratlarının temsilcileri-
nin çoğunluğu oluşturduğu, yeni Rus
Parlamentosu, Ağustos 1991 ba-
şarısız darbesinde tutuklananlarla,
geçen ekimde Yeltsin'in parlamento-
yu askıya almasıyla başlayan olaylar
sonunda tutuklanan Hasbulatov ve
Rutskoy muhafazakar politikacıları
kapsayan bir af çıkararak Yeltsin'in
başına nasıl bir bela olacağını göster-
di. Sonra da Yeltsin uzun zamandır
beklenen yıllık konuşmasını yaparken
"Rusya'nın sorunlarınm çözülmesi
için güçlü bir devlet aygıtı gerekli-
dir"... "Rusya dünyada layık olduğu
yeri henüz alamamıştır. Dünyanın
güçlü bir Rusya'ya ihtiyacı vardır" di-
yerek, kendisinin, Rus halkının, eski
SSCB cumhuriyetlerinin ve dünyanın
başına nasıl bela olmaya hazı-
rlandığını gösterdi. Bu arada tabii ki
Amerika da boş durmuyordu. Birden
bire iki Ruscasusuyakalandı ve birde
yüksek rütbeli bir Rus diplomatına
sınır dışı edilmek için 7 gün süre veril-
di. Geçen hafta dünyada, casuslara
soğuk savaşı anımsatan, nostaljık bir
hava vardı. Bu sırada, uzaklarda, Ka-
zakistan'ın başkenti Alma Ata Havaa-
lanı'nda yolcular -20 derecede batta-
niyelere sarılmış bir şekilde soğukla
savaşıyordu. Sibirya'dan Kazakis-
tan'a gelen petrol boru hattını kapata-
rak bu duruma yol açan Rusya'nın,
bölgede bu tür baskı tedbirlerini uygu-
lamasına yol açan Rus azınlıkları-
ndan oluşan havaalanı personeli ise
Kazak amirlerinin otoritesine meydan
okumaya devam ediyordu.
"Yediler Grubu" bir taraftan Rus-
ya'ya verilecek mali yardımı, diğer ta-
raftan, olası bir yeni "soğuk savaşı"
nasıl göğüsleyeceklerini tartışırken,
her halde bu ikisi arasındaki çelişki-
nindefarkındaydılar.
Ticaret savaşının ilk salvoları
Eğer bir soğuk savaş mayalanıyor-
sa "Yediler Grubu"r\un üyelerinin
aralarında bir ahenk sağlamalarının
büyük önemi vardı. Ne var ki ABD ve
Japonya arasında başlamak üzere
olan ticaret savaşı ve Avrupa'nın da
ister istemez buna katılmak zorunda
kalması olasılığı 'Batı'yı zorlayan bir
başka çelişki. Bu çelişkinin arkasında
da başka birçelişkileryumağı yatıyor.
"ABD ticaretin serbestleşmesini isti-
yor. ABD mallannı Japonya pazarına
sokmak için ise sağlam kotalara ihti-
yacı olduğunu savunuyor. öbür taraf-
tan Japonya, ABD'nin, mallannın Ja-
ponya pazarına girmesini ölçmek
için, üzerinde ısrar ettiği rakamsal he-
defleri, güdümlü ticaret olarak görüp
kararlılıkla, reddediyor ama, nasılsa
temel ekonomik kararların da Maliye
Bakanlığı bürokrasisinden geçmesi
halinde daha verimli işleyeceğine
inanıyor." (Far Eastern Economic Re-
wiev 24/02/94.) Bu koşullarda, "Clin-
ton-Hosakawa-Washington" zirvesi
başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra
taraflar hızla mevzilerini tahkim etme-
ye başladılar. Tokyo'ya dönünce
ABD'nin isteklerine baş eğmediği
için. bir kahraman gibi karşılandıktan
sonra, tabii ki, Hosakavva'nın, gürültü-
ye papuç bırakacak hali yoktu. ABD'-
nin ticari yaptırımlar uygulayacağı,
hatta "haksız rekabeti" cezalandı-
rmaya imkan veren meşhur301. mad-
deyi harekete geçireceği türündeki
tehditlerine, Hosakawa, gerekirse so-
runu GATT'a götüreceklerini ve hatta
karşı tedbirlere başvuracaklarını söy-
leyerek cevap verdi. Derin bir ekono-
mik durguniuk içinden geçerken aynı
zamanda da bir politik reformla bo-
ğuşmakta olan Japonya'yı, ABD'nin,
böyle baskı altına almasının geri tep-
mesinden korkuluyor. Rusya'nın tek-
rar Balkanlar'da ve Ortaasya steple-
rinde hegemonya oyunlarına baş-
ladığı şu sıralarda, ABD'nin Japonya
gibi bir bağlaşığı ile arasındaki ilişki-
leri, politik boyutu unutarak, sadece
bir ticaret dengesine indirgemesini,
kovboyun silahını çekerken, aşırı te-
laştan kendini ayağından vurmasına
benzetmemek elde değil.
'Her yerde kan var...'
Belli başlı gazetelerin, bu hafta bor-
salarda yaşananları anlatmak için
buldukları başlıkların hemen hepsin-
de "kan"kelimesi vardı: "Bloodevery
where", "Blood Bath" vb. Genel kanı
6 yıldır sürmekte olan büyük artışın
sona erdiği doğrultusundaydı. Üstelik
bir başka ve belki de çok daha şiddetli
bir sarsıntmın yolda olduğuna dair
işaretler de vardı. Geçen haftaki dü-
şüşün en düşündürücü yanı şu: ABD'-
deki düşüş yüksek faiz beklentisiyle
açıklanabilir. Ancak, Avrupa'da özel-
likle Almanya'da beklenti faizlerin
düşmeye devam edeceği doğrultu-
sunda. ûyleyse, Atlantikın iki yakası-
ndaki piyasalar neden beraber hare-
ket ettiler? Bu soruya karşılık vermek
için kalkan parmaklar iki suçlu tespit
ediyorlar. Biri ABD yönetimindeki po-
litik karmaşa, diğeri de dünya türev
piyasalarındaki spekülatif balon. ABD
Merkez Bankası (FED) olası bir enf-
lasyonist gelişmeye karşı faizleri yük-
seltmek istiyor; hükümet, devlet har-
camalarını finanse etmek için borç-
lanmaya hazırlanıyor; bu arada, en
önemli hedeflerden biri bütçe açı-
klarını azaltmak olarak tespit ediliyor.
Piyasalar bu koşullarda ne bekleme-
leri gerektiğini bilemiyorlar. En fazla
şaşıran da uzun dönemli faiz oranları-
ndan en çok etkilenen "türev (deriva-
tives)"piyasaları. Geçen haftaki bono
satışları da en fazla, burada, "futures
(gelecek)" piyasalarında yaşandı.
Tehlike de burada. Türev piyasa-
larının hacmi {16trilyondolann üstün-
de bir rakam) ve bu piyasalardaki ko-
şulların karmaşıklığından dolayı risk
ölçümlerindeki zorluk -belirsizlik-
yatırımcıları iyice "sinirli" ve paniğe
hazır hale getirmiş durumda. Büyük
bir uluslararası olayın etkisi ile oluşa-
cak bir paniğin yol açacağı yıkımı ise
şimdilik kimse düşünmek bile istemi-
yor.
Epeydir, "Yediler Grubu" toplantı-
larında bu tür sorunlardan herhangi
birine, herhangi bir cevap bulunabile-
ceğine inanan pek kimse kalmadı
ama, yine de bu tür toplantılar global
bir durum değerlendirmesi için her
zaman iyi bir fırsat yaratmaya devam
ediyor.
Teşvikliyatırımlarda
patlama görüldü
Ekonomi Servisi - Geçen yılm
aralık ayında yabancı sermaye-
de olduğu gibi, teşvik belgeleri
kapsamında gerçekleştirilecek
kamu ve özel sektör yatınmla-
nnda da patlama yaşandı. Ara-
lık ayında teşvik belgesine bağ-
lanan yatınm tutan. yılm ilk on
bir ayındakinden daha yüksek
düzeyde gercekleşti.
Geçen yıl teşvik kapsamına
alınan yatınmlann 159 trilyon
967.7 milyar liralık bölümünü
komple yeni yatınmlaroluştur-
du. Teşvik yatınmlan, 46 tril-
yon 322.2 milyar, modernizas-
yon yatınmlan 11 trilyon 392.5
milyar lira ile teşviklerde önem-
li pay aldı. Aynca 3 trilyon
392.7 milyar liralık fınansal ki-
ralama. 2 trilyon 619.3 milyâr-
lık yen'leme, bir trilyon 587.6
milyarlık tamamlama yatınmı
için teşvik belgesi düzenlendi.
Geri kalan bölümü de kalite
düzeltme. darboğaz gidenne,
entegrasyon, nakil. restoras-
yon, ürün çeşitlendirme ve
araştırma geliştirme gibi amaç-
larla gerçekleştirilecek yaünm-
lar oluşturdu.
ve gıda en çok yatınm gerçek-
leştirilecek altsektörler olarak
belirlendi. İmalat sanaviine yö-
nelik teşvikli yatırımlar. önceki
yıla göre yüzde 412 oranında
artış gösterdi.
Hizmetler sektörüne yönelik
yatınmlar da > üzde 242 oranın-
da artışla 48 trilyon 15.8 milyar
liraya ulaştı. Bunun vandan
fazlasını ulaştırma yatınmlan
oluşturdu.
Geçen yıl en büyük artış
eııerji >atınmlannda görüldü.
Teşvikler kapsamında bu sek-
törde gerçekleşıirilecek vatınm
tutarı 1992'yegöre 10.5 kat ar-
tarak 12 trilyon 887.2 milyar lı-
raya çıktı.
Aynca madencilik yatınmla-
n yüzde 340 artarak 6 trilyon
537.7 milyar lira. ;anm yatınm-
lan da yüzde 263 artarak 2 tril-
yon 408.9 milyar lira oldu.
Yaratılacak istihdam
1993 yılında tcşvike bağla-
nan yatınmlar kapsamında
toplam 197 bin 877 kişilik istih-
dam yaratılması öngörülüyor.
İmalat sanayii yatınmlan ger-
İmalat sanayii yatınmlan çekieştiğinde 138 bin 13 kişilik,s!
— hizmetler sektörüyatınmlan ile
Teşvik belgeleri kapsamında-
kiyatınmlann 158 trilyon 962.5
milyar liralık bölümü, imalat
sanayiinde gerçekleştirilecek.
Bunun da en büyük bölümünü
64.2 trilyon lira ile tekstil yatı-
nmlan oluşturdu. Aynca taşıt
araçlan. madeni eşya, çimento
45 bin 364. madencilikte 10 bin
668. tanmda 3 bin 221 ve enerji
sektöründeki yatmmlarla 611
kişilik istihdam yaratılacak.
Geçen \ıl verilen teşvik belge-
leri kapsamında sabit yatınm
tutan da 203 trilyon 797.2 mil-
yar lira olarak belirlendi.
AJVKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Barışsever Kürtler
Son gunlerin siyasal gelişmeleri gerçekten kaygı veri-
cidir. Toplumun hemen tüm kesimleri yeni bir askeri dar-
beden söz ediyor; ilginçtir, olağanüstü yönetime bir bakı-
ma çağrı çıkarılıyor.
Olağanüstü yönetim beklentilerinin ekonomik ve siyas-
al gerekçesi de yaratılıyor. Bir yönden Kürt sorunu ve
güçlenen dinci eğilimler, öbür yönden süregiden ekon-
omik bunalım, asker yönetimi beklentilerinin altyapısını
oluşturuyor.
Bu gelişmeler, konumu ne olursa olsun toplumun ba-
rıştan ve demokrasiden yana tüm güçlerinin ve kesimler-
inin, her zamankinden daha gür bir sesle, yeni bir olağan-
üstü yönetim anlayışına karşı çıkmalarını ger-
ektirmektedir.
Bu çerçevede kendilerine çok büyük görevler düşen bir
kesim de Kürt kökenlilerdir.
Türkiye'nin toprak bütünlüğünü açıkça benimseyen ve
her tür kan dökülmesine, bunun kaynağı ve nedeni ne ol-
ursa olsun karşı çıkan Kürt önderlerinin, seslerini çok
daha gür bir biçimde çıkarmaları, tarihsel bir zorunluluk
durumuna gelmiştir.
Tıpkı bir hafta önceki 32. Gün programında DEP Mil-
letvekili Sırrı Sakık'ın sözünü ettiği gibi, günümüz, 'şidde-
te tapanlann' geriletilmesi günüdür.
Etnik kokenlerı ne olursa olsun kana susamışların ege-
menliği kırılmalıdır.
Barışsever Kürt kesimi ülke bütünlüğüne sahip çıktığı
ve demokratikleşme gündemini öne çıkardığı ölçüde gen-
iş toplum kesimlerini yanında bulacaktır.
Bunu başarmak, kaçınılmaması gereken bir nesnel
zorunluluktur.
On yıla yakın bir süredir ülkenin yok edilen insangücü
kaynağının değeri, kuşkusuz, sayılarla anlatılamaz, ölçü-
ye vurulamaz.
Her iki tarafın tükettiği parasal kaynakların ise hesabı
bilinmiyor.
Ülkenin ve o yörenin en büyük yatınmı GAP, durma
noktasına gelmiştir. Üretimin, suyun ve ışığın yerini, tab-
ut, kan ve gözyaşı almıştır.
Eğer barışsever Kürt kesimleri seslerini yükseltebi-
lirse, savaşmanın anlamsızlığı geniş toplum kesimler-
ince benimsenecektir. Yapılması gereken, bu çatışmayı
ve terörü anlamsız kılacak ortamın kapılarını açmaktır.
Bu işin bir de onarıma dayanacak yarını vardır.
GktentekTolsa...
Hükümet sonunda PTT'nin T'sinin özelleştirilmesi
için bir 'cinlik'yapıyor; iki milyar dolarlık tahvil çıkararak
T'yi satıyor. Tahvil, bilindiği gibi borçlanma senedidir.
Hükümet, PTT'nin özelleştirilmesi sırasında bu tahville-
rin pay senedine dönüştürüleceği güvencesi veriyor.
Hükümet, gelecekte satacak olduğu T karşılığında borç
alıyor
Ancak bu satış işinin yürütülmesini, daha doğrusu ul-
uslararası eşgüdümünü sağlamak üzere iki yabancı ban-
ka görevlendirilmiş bulunmaktadır; bunlar S:G. VVarburg
ve Morgan Stanleydir. Bu ikiliye, Indo Suez adlı Fransız
ve Lehman Bros adlı ABD bankaları ortak yönetici olarak
yardım edeceklerdir.
Bu eşi bulunmaz yöntemle, hükümet, The Financial Ti-
mes'ın deyimiyle, (18 Şubat) özelleştirme konusundaki
yasal engelleri aşmış' olacaktır.
Çok ilginç değil mi?
Türk hükümeti, kendine bağlı ve çok kârlı bir kamu ku-
ruluşunu yabancılara satmasında, Türkiye Cumhuri-
yeti'nin yasal engellerinden kurtulmak için kendini ulus-
lararası sermayenin sevecen kollarına atıyor.
Hükümet, Türkiye'nin ulusal bankalarına, -kamu ya da
özel- güvenmjyor; onların uluslararası piyasada güçlen-
mesine yardırhcı olmayı, aklına getirmiyor; getirmeyebili-
yor.
Tahvillerin getirisi ve T'nin gerçek satış fiyatma da do-
ğal olarak bu yabancı bankalar karar vereceklerdir.
Yüz yıl önce Osmanlı da tıpkı böyle borçlanmaktaydı.
Gelgelelim, başına yansıdığına göre çok görkemli ulu-
sal bankalarımız hükümetin bu uygulamasına çok, çok
kızmışlar.
Günaydın...
Yıllarca, "Türkiye'de özelleştirme değil, yabancılaş-
tırma yapılıyor" diye yazdık. Daha 1986'da Özelfeştirme
Ana Planı'nı Morgan Bank ve öbür yabancı kuruluşlar
hazırladığında, sonucun buraya varacağı esasen görül-
meliydi.
1ARİŞBAIMK
81. yılını
gururla kutluyor.
Halkımızın
hergün artan
ilgisinden kıvanç
duyuyoruz...
MİLLİ A Y D I N B A N K A S I TA.Ş.
T31ARİŞBANK
SAĞLAM VE GÜÇLÜ BANKA
I