03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 ŞUBAT1994 CUM ARTESİ CUMHURİYET 2 SAYFA KULTUR 'Türk Dili Konuşan Ülkeler Kültür Bakanlan 4. Dönem Toplantısı' Marmaris'te yapıldı Çevirmensiz ortak dile geçiş ne zaman? HANDAN ŞENKÖKEN T ürk Dili Konuşan Ülkeler Kültür Ba- kanlan 4 . Dönem Toplanüsı Marma- ris'te yapıldı. "Türk M H ^ ^ M Kültür ve Sanatlan Ortak Yönetimi" fTÜRK- SOY)'nin henüz iki yılı dolma- daa gerçekleştirilen dördüncii toplanüsında, ortak kültür ve sanatlann yönetimine ilişkin teşkilatlanma çalışrnalan sürdürüldü ve çalışma yönerge- si saptandı. Kargızistan'da yapılması ge- reken bu toplanu, 'politik orta- mın ve ekonomik koşulların' uy- gun olmadığı gerekçesiyle yine Türkiye'nin evsahiplığinde ger- çekleşti. Toplantıya Türkiye'den Kül- tür Bakanı Fikri Sağlar. Azer- baycan'dan Polat Bülbüloğlu. Kırgızistan'dan Çolpanbek Ba- zarbae>, Kazakistandan Serik Aslayev, Türkmenistan'dan Kültür Bakaru Yardımcısı Ga- lina Vasova, Özbekistandan Erkin K.Hayrtbaev üye olarak. KKTC'den M.AH Tâlat, Tata- ristan'dan Marsel M.Taishev ve Baskırdistan'da Nail Hait- TÜRK OİÜ KONUŞAN ÜLXELH KUUUfl BAKANLARI 4.00NBM TOPLAJ(TISl 1?-» ŞU8AI19S4/MMNURİS-TMIYE oplantıya, Türkive Azerbaycan, baev gözlemci üye olarak ola- rak katıldılar. İlk olarak 1992 Haziran ayında İstanbul'da gerçekleştirilen "Türk Diü Konuşan Ülkeler Kül- tür Bakanları Toplantısı"nda. Orta As\a Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye ve KKTC arasında bir konsey oluşturularak kültür köprüleri atılmışü. Bu ilk ve tarihi' toplantıda Türk dili konuşan ülkelerin Latin Alfabesi'negeçmesi be- nimsenmişti. Böylelikle ortak dil, yazı ve do- f_^ layısıyla kül- ' I ~~is*~4-,.,*~. türün oluşması- 1 oplantıya, nda bır *döne . meç aşılmıştı. Bu konseyin Bakü'de yapi- lan ıkinci top- lantısında alı- nan kararlar arasında en önemlisi de konsey adına ortak projelerin üretilmesi ve gerçekleştiril- mesi amacıyla "Türk Kültür ve Sanatlan Ortak Yönetimi"- (TÜRKSOY) daimi merkezi- nin Ankara'da kurulmasıydı. Üçüncüsü Kazakistan'da gerçekleştirilen toplantıda somut işbirliğınin yaşama geçirilmesi için bir dizi öneriler ve projeler değerlendirildi. Bu toplanüda Kültür Bakanı Fikri Sağlar, ön- celikli öneri olarak TÜRKSOY'a gerçek bir işlerlik ve üretkenlik sağlayacak projeler ve bu projeler için kaynak yaratılmasının gerekliUğini vurgulamıştı. Ancak üye ülkelerin vermesi ön- görülen 25'şer bin dolarlık bütçe oluşturulma- dığı için bu kaynak da gerçekleştirilemedi. Azerbaycan ve Bosna-Hersek Sağlar bu toplanüda ilk proje olarak da Türk dünyası ile ilgiLı kültürel birikimi ve çeşitliliği bi- raraya getirmek üzere bir "Türk Dünyası Kültür Envanteri" hazırlanmasını önermişti. Marmaris'te gerçekleştirilen toplantıda ko- TÜRKSOY'a katılan Kültür Bakanlan, "katliam ve vahşetT kınatnak için Azerbaycan >e Bosna Hersek'e gitmeyi karariaştırdı. Türkmenistan, Özbekistan, Tataristan, Başkırdistan, Kazakistanve KKTC Kültür bakaıüşrı katıldıfâr. TÜRKSOTa üye ülkeler arasında dilvealfabe birliğinin henüz gerçekleştirilememiş olması ilişkilerde önemlibirengel oluşturuyor. Azerbaycan dışında kültür bakanlan arasında çevirmen kullanma zorunluluğu getiriyor. Kültür Bakanı Fikri Sağlar toplantının evsahipliğini üstlenmişti. nuk bakanlann çoğunun değiştiği gözlendi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra esen rüzgarlar yönetımlerde de değişimleri ve boş- Iuklan getirmişti kuşkusuz. Bu arada Türk Dili Konuşan Ülkeler Kültür Bakanlan Toplantısf- nda değişmeyen iki bakan vardı: Fıkn Sağlar \e cumhurbaşkanlan ve başbakanlan 'eskiten' Azerbaycan Kültür Bakanı Polat Bülbüloğlu. TÜRKSOY'un 4.toplantısında. Kültür Ba- kanı Fikri Sağlar, insanlık vahşetine son veril- mesi'gerektiğini belirtirken, Azerbaycan Kültür Bakanı Polat Bülbüloğlu'nun önerisıy le, Azer- bavcan ve Bosna- Hersek'te süren katliam ve vahşeti. bu iki ülkede yok edilmekte olan kültü- rel mirasa ve kültür varlıklanna karşı sürdürü- len saldınlann kmanması, bu amaçla dünyaya çağnda bulunulması ve Kültür Bakanlan'nın Azerbaycan'a ve Bosna Hersek'e gitmeleri ka- rarlaştınldı. Çevirmen zorunluluğu 1992'de İstanbul'da yapilan Türk Dili Konu- şan Ülkeler Kültür Bakanlan I.Konferansı so- nuç bildirgesinde; Türk dilinin ortak bir alfabesi üzerinde anlaşmak ve en kısa sürede ge- liştirmek, uygulamak hedefle- niyordu. Bu amaçla ülkeleri birbırine bağlayacak ortak bir bilgısayar ağının kurulması ile, başta kültürel olmak üzere top- lumsal ve ekonomik konular- daki etkileşimi sürekli ve etkin biçimde geliştirmek tasarlanı- yordu. Ancak 1993 temmuzunda Alma Ata'daki üçüncü toplan- tıda Fikri Sağlar'ın da değindi- ği gibi, dil ve alfabe birliği he- nüz gerçekleştirilememişti. Marmaris'te de gözlenildiği gibi bu konu, Azerbaycan dışında tüm konuk bakanlar arasında çalışma ve ilişkilerde önemli bir engel oluşturuyor- du. Kısacası bir türlü ortak dil kullanılamaması, Türk Dili Konuşan Kültür Bakanlan arasında 'dümaç' (çevirmen) zorunluluğunu getiriyordu kaçınılmaz olarak. 'Ortak alfabe'ye geçiş 1992"de yedi ülkenin kültür bakanlannın katılımıyla. coş- kuyla yapilan birincı toplantı- da, amaçlanan öncelikli hedef; 'ortak alfabe'ye gecişti. Ama iki yıllık süreç içinde sadece Azer- baycan, ortak alfabeye geçiş karannı. alırken, Kırgızistan, Türkmenistan parlamentolanndan karann çıkması bekleniyor, Kazakistan da bu konuda henüz düşünüyor. Bu arada 1993 haziran ayında Ankara'da top- lanan Türk Dili Konuşan Ülkelerin Yazarlar Bırlikleri Toplanıısı'nda da Türk uluslan arası- nda kültürel iletişim ve etkileşimin sağlanması için. ortak alfabe birliğinin önemi bir kez daha vurgulandı. Ortak alfabenin kısa bir süre içersinde gerçekleştirilmesinin parasal ve altyapısal so- runlara bağlı teknik ve programlı bir süreci zo- runlu kılması nedeniyle, en kısa zamanda bir çerçeve alfabenin benimsenerek uygulanmaya konulması üzerinde uzlaşmaya vanldı. Aynca uzun vadedc Türkiye Türkçesi'nin bir tür 'Lin- gua Franca'. >anı bu ülkeler arasında kullanıla- cak ortak dil olarak geliştirilmesinin yaran üze- rinde duruldu. Matbaalar için kaynak yok edildi Ancak 1992 yılında Türk Dışişleri Bakanhğı tarafından matbaaiann kurulması için aynlan 10 milyar liralık kaynak. bu konunun uzun süre hiebir şey yapılmadan, sürüncemede bırakdması nedeniyle yok oldu. Bu arada Kültür Ba- kanı Fikri Sağlar'ın Latin alfabesıne geçişın ilk aşamasında başlatüğı 'eskl daktilo kampanyası' da yürümedi. Daha ilk toplantıda ortak alfabenin kul- lanımında zorunluluk bulunduğu konusunda lam bir görüş birliği'nc vanlmasına karşın, bu konuda etkin bir girişim gerçekleşemiyor. TÜRKSOY'un daha aktif ve uluslararası ku- rum olması amaçlanırken. kültürel işbirliğin çerçevesini oluşturan bürokratik işlemler de bir türlü hızlanamıyor. TÜRKSOY. kültürel ilişkilerde. 'kültürel kö- kenJere takılıp kaimak yerine, kültürel değişim- lerden yeni. çağdaş ve e\rensel oluşumlara geçişi sağlamayı' ve süreklı. üretken. kalıcı işbirliğıni hedefliyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra. Rusya'nın nüfus bölgesini genişletmeye başlamaşıyla birlikte etkinliğinin de artması, şu anda TÜRKSOY'un önemini de arttınyor. Kültürel bağlann pekiştirilmesine yönelik çaba- lar, giderek dış polıtikanın da belirginleşmesini de sağlayacağa benziyor. Aykın ve cesur kişiliğiyle Derek Jarman Gözüpek bir yönetmendi Kültür Servisi - İngiliz sinemasımn son dönem- lerdeki en yaratıcı yönetmenlerinden Derek Jar- man, 19 şubat pazartesi günü yaşama veda etti. Jarman, sinemanın sınırlannı hem içenk. hem de biçimsel açılardan zorlamış ve gerçekten cesaret is- teyen denemelerde bulunmuştu. 1977-78'de "Jubi- lee" ile başladığı çarpıa sinema serüvenini "Blue" (1983) adli son yapıüna kadar sürdüren sanatcı, gizlemeye gerek görmediği eşcinselliğiyle de ünlüv- dü. rih. tiyatro ve çağdaş yazarlar... 8mm ile ilk çalış- ması "Sebastiane" (1975) oldu Jarman, bu çalı- şmasmda gecrnışle hesaplaşırken. bır yandan da erkek eşcinselliğinı tartışmaktaydı. İkinci denemesı "Jubttee"yi 1977 78 arasında gerçekleştirdi. Bu. 1970'lerde yapılmış en özgün. gözüpek ve heyecan verici fılm çaîışmalanndan bi- riydi. 1578 yılında, İngiltere'de Kraliçe 1. Eliza- betb'in. bir melek tarafından geleceğe götüriil- mesiyle açılan fılm. majestelerinın punk kahveleri. 1942 doğumlu Jarman, soğuk ve nıhsuz îngiliz gettolarve izbeler arasında geçen tuhaf gezinüsiyle eğitim sistemine uyxım sağlayamamış. sıkmtılı bir sürüyordu. çocukluk ve gençlik yaşamıştı. Resme başla- 1979'da çektiği üçüncü yapıtı "Fııtnıa" (The masının nedenı. belki de bütün bunlara karşın var Tempest) daha da şaşırtıcıydı. Shakespeare'in çok olma isteğiydi. Babası. resım yapmayı sürdürmesine bir tek şartla izin vermişti: Londra'- daki King's College'de tarih. İngiliz edebiyatı ve sanat tarihi öğrenimi görmesi gerekiyordu. Ancak. 1963yıbnagelindiğinde Jarman, aykın kişiliğini ortaya koymuş, içki. uyuşturucu der- ken, eşcinselliğini de açıkça ya- şamaya başlamıştı. Bu arada artık tiyatro için de çahşıyor, sahne düzenlemeciliği ve dekor ressamlığı yapıyordu. Ken Russell, 1970 ocağında Jarman'a "The Devfls" (Şey tan- lar, 1971) fılminde birlikte çalı- şmayı önerdi. Bu fılmle sinema- ya gjren sanatp, Russell ile "Tbe Savage Mesâah" (1972) adh yapımda da çalışarak, de- neyimlerini ilerletti. Derek Jar- Derek Jarman 52 yaşındaydı. man, aynı yıl Andy VV'arhorun yakın çevresinden Marc Balet ile tanıştı. Balet. yanında, o dönemde hızla yaygınlaşmaya başlayan bir "Super 8mm" film kamerası getirmişti. Bugünkü video kame- rasına göre çok ucuz ve hafif olan bu aygıt, birçok tanınan ve se\ilen bu son oyu- nundaki kışiler. filmde fazla bir değışikfige uğramamıştı. Ama görüntüler, öyküyü yeni ve farklı gösteriyordu. Gü- zelliği veçirkinliği kaynaştıran bu görüntüler. izleyiciyi hem büyülüyor, hem de rahatsız ediyordu. 'Punk'çı ortama yerleştirilen öykü, sayısız çarpıcı aynntı ve imgeyle sine- malaştınlmış. Böylece "Fırtı- na" Derek Jarman efsanesini başlatan fılm olmuştu. 1986'da bitirdiği "Caravag- gio". aynı yıl Berlin Film Festivali'nde büyük bir ilgiyle karşılanmış ve bir "Gümüş Ayı" ile ödüllendirilmişti. Jar- man. bir kez daha geçmişe gi- diyor ve barok dönemı res- samlanndan Caravaggio'nun (1571 -1610) yaşamını ve sanatını ele alıyordu. Ya- ratıcı dehasıyla zamanının ve içinde yaşadığı top- lumun ilerisinde olan sanatcı egemen kurumlarla çatışıyor. yerleşik görüş ve kurallarla çatışmak zo- runda kahyor, birçok aalarçekiyordu. Arada bir yaratıcı insanın yönetrnenlik yeteneğinin ortaya görüntüye gıren daktilo ve hesap makinesi gibi çıkmasını sağlamıştır. Örneğin Steven Spielberg. çağdaş aygıtlar, yabancılaştırma sağlamak ve bu- babasının, çocuk yaşlarda hediye ettiği bir 8mm günü çağnştırmak içindi. Çünkü Jarman, bu eş- kamerayla sinemaya yönelmişti. Bu kamerayla tanışması, Derek Jarman'ın hayatında da bir dö- nüm noktası oluşturacaktı. Böylece Jarman, hemen her fırsatta 8mm kame- rayla çekim yapmaya başladı. Kafasında can- landırdıgı imgeleri görselleştirmeye çalışıyordu. Ayıu zamanda yoğun şekilde okumaktaydı. Ta- cinsel ressam aracılığıyla. biraz da kendisinı anlat- maktaydı... Derek Jarman "Last of England" (1987). "VVar Requiem" (1988). "The Garden" (1991). "Edward II" (1991). "VVittgenstein" (1993) ile çalışmalannı sürdürdü .Yine son derece gözüpek bırdeneme ni- teliğindeki "Blue" (1993) Jarman'm son filmiydi. Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı 'Bahar Noktası', AKM BüyükSahne'de sahnelenecek. Oyun ve filmlerle 'Shakespeare Günleri' Kültür Servisi-- İstanbul Devlet Tiyatrosu, 28 şubat-6 mart tarihlerj arasında 4 oyun. 7 fılm ve bir açıkoturum ile "Shakespeare Günteri" başlıklı bir şenlik düzenliyor. Bir hafta sürecek şenlikte yer alan 4 Shakespe- are oyunu şöyle: Taksim Sahnesi'nde işıl Ka- sapoğlu'nun yönettiği Trabzon Devlet Tiyatro- su yapımı "Venedik Taciri" ile Diyarbakır Dev- let Tiyatrosu yapımı "Macbeth" 1-6 mart tarih- leri arasında; AKM Bü\ük Sahne'de 5 ve 6mart tarihlerinde Yücel Erten'in vönettiği. Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı "Bahar Noktası"; Bi- rim Tiyatro'da ise İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı. Müge Gürman'ın yönettiği "Hamlet" oyunu 3-6 mart tarihlerinde seyirciyle buluşa- cak. Şenlikte gösterime görecek Shakespeare fılm- leri de John Sichel'in yönettiği "Onikinci Gece"; L.Olivier'nin"V.Henry"; R. Polanski'nin"Mac- beth"; L. Oliviernin "UI. Richard"; P Creena- vvay'in "Prospero'nun Kitaplan." Filmler, hafta boyunca TaksımSahnesi fuayesinde büyük ek- ran videoda ızlenebılecek. "Shakespeare Günleri"nde gerçekleşeek bir başka etkinlik de "Shakespeare'e Moden Yak- laşimlar" başlıklı bir açıkoturum. Oturuma Cevat Çapan, Başar Sabuncu. Işıl Kasapoğlu, Kenan îşık, Müge Gürman ve Yü- cel Erten konuşmacı olarak katılıyor. Zehra İpşiroğlu'nun yöneteceği açıkoturum, İstanbul Devlet Tiyatrosu Birim Tiyatro'da ızle- nebilecek. (245 66 70) DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Inanç Sömürüsü "Tansık"adlı yazımı bitirirken: "Kanımcainançsömü- rüsüne din adamlannın ilgisiz kalmamaları gerekir..." demiştim. Sıvas olayları üzerine yazdığım bir yazıda da şöyle bir bölüm vardı: "Herhalde ben iyi izleyemedim. Dürüstlü- ğü, yardımlaşmayı, insan sevgisini her şeyin üstünde Man bir dini savunduğunu sanan, kandırılmış bir grup bilgisiz başıbozuğun yarattığı böyle canavarca bir ola- yın bütün Müslümanlara mal edilemeyeceğini, bu tür davranışların Islam dininin ruhuna aykın olduğunu an- latmak için tannbilim profesörleri, din görevlileri cami- lerde, TV kanallarında, din dersi kurslarında konuşma- lar yapmtşlardır." Kimileri yadırgıyor bu gibi sözlerimi: "Din adamlarından nasıl böyle şeyler bekliyorsun?" Bunca iman hatip okulu, bunca tannbilim fakültesi, bil- gıli, çağdaş yaşam koşullarına uyum sağlayabilen din adamları yetişlirmek için açılmadı mı? Herkes mi yalan söylüyor!.. Birtakım şarlatanlar göz göre göre "inanç sömürüsü" yapıyorlarsa; bir grup bilgisiz başıbozuk, bizim inançla- rımızı paylaşmıyorlar diye insanları diri diri yakıyorlar- sa, bu tür davranışların Islamın ruhuna aykın olduğunu anlatmak tannbilim eğitimi görmüş din adamlarına düş- mez mi? Yoksa siz bu işin bütünüyle bilim adamlannın görevi olduğuna mı inanıyorsunuz? Bilim bambaşka bir konu. Aslında bilim adamı dinsel inançlarla ilgilenmez, gerçeklerle ilgilenir. Örnekse dünya güneşin çevresinde dönüyor derken amacı dine karşı çıkmak degil, gerçeği bulmaktır. Bilim adamı kanıt- lanamayan şeylere inanmaz, ayrıca yapilan araştırma- lara. yeni bulgulara göre inançları değişebilir. Gerçi dinsel inançlar da bilimin kesinlikle ortaya koy- duğu gerçekler karşısında tutunamaz; bilim adamları, gerekirse, tıpkı Hûseyln Batuhan'ın Bilim ve Şarlatanlık adlı kitabıyla yaptığı gibi. "inanç sömürüsü'nü bütün yönleriyle sergileyebilirler; ama belirsizlik alanlarında, bilimlerin aydınlatamadığı konularda, yada "iyileşmesi olanaksız inanma hastaları" karşısında etkileri yok de- necek kadar azdır... Küçükyaştan başlayarak dinsel eğitimden geçirilmiş, inançları kökleşmiş kişiler, dinleri sorgulayan filozoflar- dan, din adına ileri sürülen birçok görüşün yanlışlığını ortaya vuran bilim adamlarından hoşlanmazlar Bilim adamlarının büyücülere, cincilere karşı söyle- yecekleri, ya da düşünce adamlannın yaşam hakkı ko- nusundaki görüşleri, dinsel inançlarına köklü bir bağlılık içindeki insanları etkilemez. Onları bulundukları inanç düzleminde din adamlan- nın uyarmaları gerekir. Çeş/tli mezhepler... Tarikatlar... Kim kimi uyaracak? Her mezhebin, her tarikatın saygı duyduğu din adam- ları vardır. Kimin kimi uyarması gerektiği bilinir. Böyle- ce kamuoyu önünde inançların niteliği, amacı, tutumu da ortaya vurulmuş olur. Sırası geldikçe siyasa adamları, köşe yazarları, Tür- kiye'de yaşayan insanların % 99'unun Müslüman oldu- ğunu söylüyorlar. Ama din adamlannın herhangi bir ko- nuda olumlu sozler etmesinin yararlı olabileceğini öne sürerseniz, "Kim kimi dinler ki!" diye bir kıvırmayla karşılaşıyorsunuz... Mer neyse .. Bir şey dahavar değinmek istediğim...-''•>' 1093 Martı'nda "Adam Sartat'ta yazdığım yazıdan bir' bölüm: "Uğur Mumcu'nun cenazesini bir sevgi seli gibi uza- yan binlerce Müslüman gözyaşlan içinde kaldırdılar. Mezarının başında dua edenler de Müslümanlardı. Bin- lerce, yüz binlerce, milyonlarca Müslüman, Türkiye'nin dört bir yanındaki kentlerde sokaklara dökülup Uğur Mumcu'nun düşüncelerini yaşatacaklarını haykırırlar- ken, laikliği savunan sloganlar da attılar. Ülkemizde din ile siyasantn ayn tutulması gerektiğine inanan Müslü- manlann, o sokaklara dökülenlerden çok daha fazla ol- duğu da bir gerçek... Şeriatçılar bunu bilmezler mi?Bel- ki de bütün Müslümanların kendileri gibi düşündükleri- ni, Atatürkçülüğün baskısıyla laikliğe katlandıklannı sanıyorlardı..." Hani dergiler saçma sözleri olduğu gibi alıp yorumsuz diye yayımlarlar ya, bazılan "Haftanın incisi" filan gibi başlıklar atar, baktım bir dergide de benim bu sözle- rim... Ne kadar ilginç!.. Ikide bir Türkiye'de yaşayan insanların % 99'unun Müslüman olduğunu söylemekten bir şeyler umacaksı- nız, sonra Uğur Mumcu'nun ölümü üzerine sokaklara dökülen milyonlarca laik insanın da Müslüman oldukla- rını anımsatan sözleri saçma bulacaksınız... Ya o yüzdeyi değiştirmek, ya da bölücülüğü bırakmak, Müslüman doğan, Müslüman olduğunu söyleyen herke- se Müslüman demek gerekir... 6. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİYALrNDE BUGÜN: Kızılumak Sineması 11.30 "Bir, İki, Üç Güneş" Yön. Bertrand Blier 14.00 "tlkokul" Yön; Jan Sverak 16.30 "Bir, tki, Üç Güneş" Yön: Bertrand Blıer 19.00 "İlkokul" Yön: Jan Sverak 21.30 "Bir, tki, Üç Güneş" Yön: Bertrand Blier Kavakbdere Sineması 11.30 "V\ irtgenstein" Yön: Derek Jarman 14.00 "Bmükbabanın Tatili" Yön: SiafTan Lamm 16.30 "Bthükbabanın Tatili" Yön: Staffan Lamm 19.00"Zıkkımuı kökü" Yön: Menıduh Ün 21.30 "\Vittgenstein" Yön: Derek Jarman 00 00 BEYAZ GECELER Fransız Kültür Merkezi 14.00 FORUM "Türk Sinemasımn Somnlan" Alman Kültür Merkezi 10.30 Ulusal Kısa Film YanşmasU 16 35 mrn. Dalı) 14.00 Ulusal Kısa Film Yanşntası (Canlandırma Dalı)Söyleşı. 6. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALrNDE YARIN: Kızılırmak Sineması 11.30 "Lüks Otel" Yön: Dan Pita 14.00 "LüksOtel" Yön: Dan Pita 16.30 "Ölümcül Tango" Yön: Patoco Leconte 19.00 "ölümcül Tango" Yön: Patrice Leconte 21.30 "Lüks Otel" Yön: Dan Pita Kavaklıdere Sineması 11.30 "Shunı" Yön: Savi Gavison 14.00 "Shunı" Yön: Savi Gavison 16.30 "Sorumluluk Sorunu" Yön: Thomas Mitscherlich 19.00 "Çıplak" Yön: Ali Özgentürk 21.30 "Pazar Günü Çocuklan" Yön: Daniel Bergman Alman Kültür Merkezi 10.30 Ulusal Kısa Film Yanşması (Video dalı) 14.00 Ulusal Ktsa Film Yanşması (Video dalı) SÖYLEŞİ Fransız Kültür Merkezi 16.00 Düet Filmleri 17 30 "Sa»aş ve Banş" "Yenji ve Büyük Sonuçlar" 19.00 "Büyük Yanusama" Yön: Jean Renoir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle