Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 ŞUBAT1994 CUM ARTESİ CUMHURİYET 2 SAYFA
KULTUR
'Türk Dili Konuşan Ülkeler Kültür Bakanlan 4. Dönem Toplantısı' Marmaris'te yapıldı
Çevirmensiz ortak dile geçiş ne zaman?
HANDAN ŞENKÖKEN
T
ürk Dili Konuşan
Ülkeler Kültür Ba-
kanlan 4 . Dönem
Toplanüsı Marma-
ris'te yapıldı. "Türk
M H ^ ^ M Kültür ve Sanatlan
Ortak Yönetimi" fTÜRK-
SOY)'nin henüz iki yılı dolma-
daa gerçekleştirilen dördüncii
toplanüsında, ortak kültür ve
sanatlann yönetimine ilişkin
teşkilatlanma çalışrnalan
sürdürüldü ve çalışma yönerge-
si saptandı.
Kargızistan'da yapılması ge-
reken bu toplanu, 'politik orta-
mın ve ekonomik koşulların' uy-
gun olmadığı gerekçesiyle yine
Türkiye'nin evsahiplığinde ger-
çekleşti.
Toplantıya Türkiye'den Kül-
tür Bakanı Fikri Sağlar. Azer-
baycan'dan Polat Bülbüloğlu.
Kırgızistan'dan Çolpanbek Ba-
zarbae>, Kazakistandan Serik
Aslayev, Türkmenistan'dan
Kültür Bakaru Yardımcısı Ga-
lina Vasova, Özbekistandan
Erkin K.Hayrtbaev üye olarak.
KKTC'den M.AH Tâlat, Tata-
ristan'dan Marsel M.Taishev
ve Baskırdistan'da Nail Hait-
TÜRK OİÜ KONUŞAN ÜLXELH
KUUUfl BAKANLARI 4.00NBM TOPLAJ(TISl
1?-» ŞU8AI19S4/MMNURİS-TMIYE
oplantıya,
Türkive
Azerbaycan,
baev gözlemci üye olarak ola-
rak katıldılar.
İlk olarak 1992 Haziran ayında İstanbul'da
gerçekleştirilen "Türk Diü Konuşan Ülkeler Kül-
tür Bakanları Toplantısı"nda. Orta As\a Türk
Cumhuriyetleri ile Türkiye ve KKTC arasında
bir konsey oluşturularak kültür köprüleri
atılmışü. Bu ilk ve tarihi' toplantıda Türk dili
konuşan ülkelerin Latin Alfabesi'negeçmesi be-
nimsenmişti. Böylelikle ortak dil, yazı ve do-
f_^ layısıyla kül-
' I ~~is*~4-,.,*~. türün oluşması-
1 oplantıya, nda bır
*döne
.
meç aşılmıştı.
Bu konseyin
Bakü'de yapi-
lan ıkinci top-
lantısında alı-
nan kararlar
arasında en
önemlisi de
konsey adına
ortak projelerin
üretilmesi ve
gerçekleştiril-
mesi amacıyla
"Türk Kültür ve
Sanatlan Ortak
Yönetimi"-
(TÜRKSOY)
daimi merkezi-
nin Ankara'da
kurulmasıydı.
Üçüncüsü Kazakistan'da gerçekleştirilen
toplantıda somut işbirliğınin yaşama geçirilmesi
için bir dizi öneriler ve projeler değerlendirildi.
Bu toplanüda Kültür Bakanı Fikri Sağlar, ön-
celikli öneri olarak TÜRKSOY'a gerçek bir
işlerlik ve üretkenlik sağlayacak projeler ve bu
projeler için kaynak yaratılmasının gerekliUğini
vurgulamıştı. Ancak üye ülkelerin vermesi ön-
görülen 25'şer bin dolarlık bütçe oluşturulma-
dığı için bu kaynak da gerçekleştirilemedi.
Azerbaycan ve Bosna-Hersek
Sağlar bu toplanüda ilk proje olarak da Türk
dünyası ile ilgiLı kültürel birikimi ve çeşitliliği bi-
raraya getirmek üzere bir "Türk Dünyası Kültür
Envanteri" hazırlanmasını önermişti.
Marmaris'te gerçekleştirilen toplantıda ko-
TÜRKSOY'a katılan Kültür Bakanlan, "katliam ve vahşetT kınatnak için Azerbaycan >e Bosna Hersek'e gitmeyi karariaştırdı.
Türkmenistan,
Özbekistan,
Tataristan,
Başkırdistan,
Kazakistanve
KKTC Kültür
bakaıüşrı
katıldıfâr.
TÜRKSOTa
üye ülkeler arasında
dilvealfabe
birliğinin henüz
gerçekleştirilememiş
olması ilişkilerde
önemlibirengel
oluşturuyor.
Azerbaycan dışında
kültür bakanlan
arasında çevirmen
kullanma
zorunluluğu
getiriyor.
Kültür Bakanı Fikri Sağlar
toplantının evsahipliğini
üstlenmişti.
nuk bakanlann çoğunun değiştiği gözlendi.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra esen
rüzgarlar yönetımlerde de değişimleri ve boş-
Iuklan getirmişti kuşkusuz. Bu arada Türk Dili
Konuşan Ülkeler Kültür Bakanlan Toplantısf-
nda değişmeyen iki bakan vardı: Fıkn Sağlar \e
cumhurbaşkanlan ve başbakanlan 'eskiten'
Azerbaycan Kültür Bakanı Polat Bülbüloğlu.
TÜRKSOY'un 4.toplantısında. Kültür Ba-
kanı Fikri Sağlar, insanlık vahşetine son veril-
mesi'gerektiğini belirtirken, Azerbaycan Kültür
Bakanı Polat Bülbüloğlu'nun önerisıy le, Azer-
bavcan ve Bosna- Hersek'te süren katliam ve
vahşeti. bu iki ülkede yok edilmekte olan kültü-
rel mirasa ve kültür varlıklanna karşı sürdürü-
len saldınlann kmanması, bu amaçla dünyaya
çağnda bulunulması ve Kültür Bakanlan'nın
Azerbaycan'a ve Bosna Hersek'e gitmeleri ka-
rarlaştınldı.
Çevirmen zorunluluğu
1992'de İstanbul'da yapilan Türk Dili Konu-
şan Ülkeler Kültür Bakanlan I.Konferansı so-
nuç bildirgesinde; Türk dilinin ortak bir alfabesi
üzerinde anlaşmak ve en kısa sürede ge-
liştirmek, uygulamak hedefle-
niyordu. Bu amaçla ülkeleri
birbırine bağlayacak ortak bir
bilgısayar ağının kurulması ile,
başta kültürel olmak üzere top-
lumsal ve ekonomik konular-
daki etkileşimi sürekli ve etkin
biçimde geliştirmek tasarlanı-
yordu.
Ancak 1993 temmuzunda
Alma Ata'daki üçüncü toplan-
tıda Fikri Sağlar'ın da değindi-
ği gibi, dil ve alfabe birliği he-
nüz gerçekleştirilememişti.
Marmaris'te de gözlenildiği
gibi bu konu, Azerbaycan
dışında tüm konuk bakanlar
arasında çalışma ve ilişkilerde
önemli bir engel oluşturuyor-
du. Kısacası bir türlü ortak dil
kullanılamaması, Türk Dili
Konuşan Kültür Bakanlan
arasında 'dümaç' (çevirmen)
zorunluluğunu getiriyordu
kaçınılmaz olarak.
'Ortak alfabe'ye geçiş
1992"de yedi ülkenin kültür
bakanlannın katılımıyla. coş-
kuyla yapilan birincı toplantı-
da, amaçlanan öncelikli hedef;
'ortak alfabe'ye gecişti. Ama iki
yıllık süreç içinde sadece Azer-
baycan, ortak alfabeye geçiş
karannı. alırken, Kırgızistan,
Türkmenistan parlamentolanndan karann
çıkması bekleniyor, Kazakistan da bu konuda
henüz düşünüyor.
Bu arada 1993 haziran ayında Ankara'da top-
lanan Türk Dili Konuşan Ülkelerin Yazarlar
Bırlikleri Toplanıısı'nda da Türk uluslan arası-
nda kültürel iletişim ve etkileşimin sağlanması
için. ortak alfabe birliğinin önemi bir kez daha
vurgulandı.
Ortak alfabenin kısa bir süre içersinde
gerçekleştirilmesinin parasal ve altyapısal so-
runlara bağlı teknik ve programlı bir süreci zo-
runlu kılması nedeniyle, en kısa zamanda bir
çerçeve alfabenin benimsenerek uygulanmaya
konulması üzerinde uzlaşmaya vanldı. Aynca
uzun vadedc Türkiye Türkçesi'nin bir tür 'Lin-
gua Franca'. >anı bu ülkeler arasında kullanıla-
cak ortak dil olarak geliştirilmesinin yaran üze-
rinde duruldu.
Matbaalar için kaynak yok edildi
Ancak 1992 yılında Türk Dışişleri Bakanhğı
tarafından matbaaiann kurulması için aynlan
10 milyar liralık kaynak. bu konunun uzun süre
hiebir şey yapılmadan, sürüncemede bırakdması
nedeniyle yok oldu. Bu arada Kültür Ba-
kanı Fikri Sağlar'ın Latin alfabesıne geçişın ilk
aşamasında başlatüğı 'eskl daktilo kampanyası'
da yürümedi.
Daha ilk toplantıda ortak alfabenin kul-
lanımında zorunluluk bulunduğu konusunda
lam bir görüş birliği'nc vanlmasına karşın, bu
konuda etkin bir girişim gerçekleşemiyor.
TÜRKSOY'un daha aktif ve uluslararası ku-
rum olması amaçlanırken. kültürel işbirliğin
çerçevesini oluşturan bürokratik işlemler de bir
türlü hızlanamıyor.
TÜRKSOY. kültürel ilişkilerde. 'kültürel kö-
kenJere takılıp kaimak yerine, kültürel değişim-
lerden yeni. çağdaş ve e\rensel oluşumlara geçişi
sağlamayı' ve süreklı. üretken. kalıcı işbirliğıni
hedefliyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından
sonra. Rusya'nın nüfus bölgesini genişletmeye
başlamaşıyla birlikte etkinliğinin de artması, şu
anda TÜRKSOY'un önemini de arttınyor.
Kültürel bağlann pekiştirilmesine yönelik çaba-
lar, giderek dış polıtikanın da belirginleşmesini
de sağlayacağa benziyor.
Aykın ve cesur kişiliğiyle Derek Jarman
Gözüpek bir yönetmendi
Kültür Servisi - İngiliz sinemasımn son dönem-
lerdeki en yaratıcı yönetmenlerinden Derek Jar-
man, 19 şubat pazartesi günü yaşama veda etti.
Jarman, sinemanın sınırlannı hem içenk. hem de
biçimsel açılardan zorlamış ve gerçekten cesaret is-
teyen denemelerde bulunmuştu. 1977-78'de "Jubi-
lee" ile başladığı çarpıa sinema serüvenini "Blue"
(1983) adli son yapıüna kadar sürdüren sanatcı,
gizlemeye gerek görmediği eşcinselliğiyle de ünlüv-
dü.
rih. tiyatro ve çağdaş yazarlar... 8mm ile ilk çalış-
ması "Sebastiane" (1975) oldu Jarman, bu çalı-
şmasmda gecrnışle hesaplaşırken. bır yandan da
erkek eşcinselliğinı tartışmaktaydı.
İkinci denemesı "Jubttee"yi 1977 78 arasında
gerçekleştirdi. Bu. 1970'lerde yapılmış en özgün.
gözüpek ve heyecan verici fılm çaîışmalanndan bi-
riydi. 1578 yılında, İngiltere'de Kraliçe 1. Eliza-
betb'in. bir melek tarafından geleceğe götüriil-
mesiyle açılan fılm. majestelerinın punk kahveleri.
1942 doğumlu Jarman, soğuk ve nıhsuz îngiliz gettolarve izbeler arasında geçen tuhaf gezinüsiyle
eğitim sistemine uyxım sağlayamamış. sıkmtılı bir sürüyordu.
çocukluk ve gençlik yaşamıştı. Resme başla- 1979'da çektiği üçüncü yapıtı "Fııtnıa" (The
masının nedenı. belki de bütün bunlara karşın var Tempest) daha da şaşırtıcıydı. Shakespeare'in çok
olma isteğiydi. Babası. resım
yapmayı sürdürmesine bir tek
şartla izin vermişti: Londra'-
daki King's College'de tarih.
İngiliz edebiyatı ve sanat tarihi
öğrenimi görmesi gerekiyordu.
Ancak. 1963yıbnagelindiğinde
Jarman, aykın kişiliğini ortaya
koymuş, içki. uyuşturucu der-
ken, eşcinselliğini de açıkça ya-
şamaya başlamıştı. Bu arada
artık tiyatro için de çahşıyor,
sahne düzenlemeciliği ve dekor
ressamlığı yapıyordu.
Ken Russell, 1970 ocağında
Jarman'a "The Devfls" (Şey tan-
lar, 1971) fılminde birlikte çalı-
şmayı önerdi. Bu fılmle sinema-
ya gjren sanatp, Russell ile
"Tbe Savage Mesâah" (1972)
adh yapımda da çalışarak, de-
neyimlerini ilerletti. Derek Jar-
Derek Jarman 52 yaşındaydı.
man, aynı yıl Andy VV'arhorun yakın çevresinden
Marc Balet ile tanıştı. Balet. yanında, o dönemde
hızla yaygınlaşmaya başlayan bir "Super 8mm"
film kamerası getirmişti. Bugünkü video kame-
rasına göre çok ucuz ve hafif olan bu aygıt, birçok
tanınan ve se\ilen bu son oyu-
nundaki kışiler. filmde fazla
bir değışikfige uğramamıştı.
Ama görüntüler, öyküyü yeni
ve farklı gösteriyordu. Gü-
zelliği veçirkinliği kaynaştıran
bu görüntüler. izleyiciyi hem
büyülüyor, hem de rahatsız
ediyordu. 'Punk'çı ortama
yerleştirilen öykü, sayısız
çarpıcı aynntı ve imgeyle sine-
malaştınlmış. Böylece "Fırtı-
na" Derek Jarman efsanesini
başlatan fılm olmuştu.
1986'da bitirdiği "Caravag-
gio". aynı yıl Berlin Film
Festivali'nde büyük bir ilgiyle
karşılanmış ve bir "Gümüş
Ayı" ile ödüllendirilmişti. Jar-
man. bir kez daha geçmişe gi-
diyor ve barok dönemı res-
samlanndan Caravaggio'nun
(1571 -1610) yaşamını ve sanatını ele alıyordu. Ya-
ratıcı dehasıyla zamanının ve içinde yaşadığı top-
lumun ilerisinde olan sanatcı egemen kurumlarla
çatışıyor. yerleşik görüş ve kurallarla çatışmak zo-
runda kahyor, birçok aalarçekiyordu. Arada bir
yaratıcı insanın yönetrnenlik yeteneğinin ortaya görüntüye gıren daktilo ve hesap makinesi gibi
çıkmasını sağlamıştır. Örneğin Steven Spielberg. çağdaş aygıtlar, yabancılaştırma sağlamak ve bu-
babasının, çocuk yaşlarda hediye ettiği bir 8mm günü çağnştırmak içindi. Çünkü Jarman, bu eş-
kamerayla sinemaya yönelmişti. Bu kamerayla
tanışması, Derek Jarman'ın hayatında da bir dö-
nüm noktası oluşturacaktı.
Böylece Jarman, hemen her fırsatta 8mm kame-
rayla çekim yapmaya başladı. Kafasında can-
landırdıgı imgeleri görselleştirmeye çalışıyordu.
Ayıu zamanda yoğun şekilde okumaktaydı. Ta-
cinsel ressam aracılığıyla. biraz da kendisinı anlat-
maktaydı...
Derek Jarman "Last of England" (1987). "VVar
Requiem" (1988). "The Garden" (1991). "Edward
II" (1991). "VVittgenstein" (1993) ile çalışmalannı
sürdürdü .Yine son derece gözüpek bırdeneme ni-
teliğindeki "Blue" (1993) Jarman'm son filmiydi.
Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı 'Bahar Noktası', AKM BüyükSahne'de sahnelenecek.
Oyun ve filmlerle
'Shakespeare Günleri'
Kültür Servisi-- İstanbul Devlet Tiyatrosu, 28
şubat-6 mart tarihlerj arasında 4 oyun. 7 fılm ve
bir açıkoturum ile "Shakespeare Günteri"
başlıklı bir şenlik düzenliyor.
Bir hafta sürecek şenlikte yer alan 4 Shakespe-
are oyunu şöyle: Taksim Sahnesi'nde işıl Ka-
sapoğlu'nun yönettiği Trabzon Devlet Tiyatro-
su yapımı "Venedik Taciri" ile Diyarbakır Dev-
let Tiyatrosu yapımı "Macbeth" 1-6 mart tarih-
leri arasında; AKM Bü\ük Sahne'de 5 ve 6mart
tarihlerinde Yücel Erten'in vönettiği. Ankara
Devlet Tiyatrosu yapımı "Bahar Noktası"; Bi-
rim Tiyatro'da ise İstanbul Devlet Tiyatrosu
yapımı. Müge Gürman'ın yönettiği "Hamlet"
oyunu 3-6 mart tarihlerinde seyirciyle buluşa-
cak.
Şenlikte gösterime görecek Shakespeare fılm-
leri de John Sichel'in yönettiği "Onikinci Gece";
L.Olivier'nin"V.Henry"; R. Polanski'nin"Mac-
beth"; L. Oliviernin "UI. Richard"; P Creena-
vvay'in "Prospero'nun Kitaplan." Filmler, hafta
boyunca TaksımSahnesi fuayesinde büyük ek-
ran videoda ızlenebılecek.
"Shakespeare Günleri"nde gerçekleşeek bir
başka etkinlik de "Shakespeare'e Moden Yak-
laşimlar" başlıklı bir açıkoturum.
Oturuma Cevat Çapan, Başar Sabuncu. Işıl
Kasapoğlu, Kenan îşık, Müge Gürman ve Yü-
cel Erten konuşmacı olarak katılıyor.
Zehra İpşiroğlu'nun yöneteceği açıkoturum,
İstanbul Devlet Tiyatrosu Birim Tiyatro'da ızle-
nebilecek. (245 66 70)
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Inanç Sömürüsü
"Tansık"adlı yazımı bitirirken: "Kanımcainançsömü-
rüsüne din adamlannın ilgisiz kalmamaları gerekir..."
demiştim.
Sıvas olayları üzerine yazdığım bir yazıda da şöyle bir
bölüm vardı: "Herhalde ben iyi izleyemedim. Dürüstlü-
ğü, yardımlaşmayı, insan sevgisini her şeyin üstünde
Man bir dini savunduğunu sanan, kandırılmış bir grup
bilgisiz başıbozuğun yarattığı böyle canavarca bir ola-
yın bütün Müslümanlara mal edilemeyeceğini, bu tür
davranışların Islam dininin ruhuna aykın olduğunu an-
latmak için tannbilim profesörleri, din görevlileri cami-
lerde, TV kanallarında, din dersi kurslarında konuşma-
lar yapmtşlardır."
Kimileri yadırgıyor bu gibi sözlerimi:
"Din adamlarından nasıl böyle şeyler bekliyorsun?"
Bunca iman hatip okulu, bunca tannbilim fakültesi, bil-
gıli, çağdaş yaşam koşullarına uyum sağlayabilen din
adamları yetişlirmek için açılmadı mı?
Herkes mi yalan söylüyor!..
Birtakım şarlatanlar göz göre göre "inanç sömürüsü"
yapıyorlarsa; bir grup bilgisiz başıbozuk, bizim inançla-
rımızı paylaşmıyorlar diye insanları diri diri yakıyorlar-
sa, bu tür davranışların Islamın ruhuna aykın olduğunu
anlatmak tannbilim eğitimi görmüş din adamlarına düş-
mez mi?
Yoksa siz bu işin bütünüyle bilim adamlannın görevi
olduğuna mı inanıyorsunuz?
Bilim bambaşka bir konu. Aslında bilim adamı dinsel
inançlarla ilgilenmez, gerçeklerle ilgilenir. Örnekse
dünya güneşin çevresinde dönüyor derken amacı dine
karşı çıkmak degil, gerçeği bulmaktır. Bilim adamı kanıt-
lanamayan şeylere inanmaz, ayrıca yapilan araştırma-
lara. yeni bulgulara göre inançları değişebilir.
Gerçi dinsel inançlar da bilimin kesinlikle ortaya koy-
duğu gerçekler karşısında tutunamaz; bilim adamları,
gerekirse, tıpkı Hûseyln Batuhan'ın Bilim ve Şarlatanlık
adlı kitabıyla yaptığı gibi. "inanç sömürüsü'nü bütün
yönleriyle sergileyebilirler; ama belirsizlik alanlarında,
bilimlerin aydınlatamadığı konularda, yada "iyileşmesi
olanaksız inanma hastaları" karşısında etkileri yok de-
necek kadar azdır...
Küçükyaştan başlayarak dinsel eğitimden geçirilmiş,
inançları kökleşmiş kişiler, dinleri sorgulayan filozoflar-
dan, din adına ileri sürülen birçok görüşün yanlışlığını
ortaya vuran bilim adamlarından hoşlanmazlar
Bilim adamlarının büyücülere, cincilere karşı söyle-
yecekleri, ya da düşünce adamlannın yaşam hakkı ko-
nusundaki görüşleri, dinsel inançlarına köklü bir bağlılık
içindeki insanları etkilemez.
Onları bulundukları inanç düzleminde din adamlan-
nın uyarmaları gerekir.
Çeş/tli mezhepler... Tarikatlar... Kim kimi uyaracak?
Her mezhebin, her tarikatın saygı duyduğu din adam-
ları vardır. Kimin kimi uyarması gerektiği bilinir. Böyle-
ce kamuoyu önünde inançların niteliği, amacı, tutumu
da ortaya vurulmuş olur.
Sırası geldikçe siyasa adamları, köşe yazarları, Tür-
kiye'de yaşayan insanların % 99'unun Müslüman oldu-
ğunu söylüyorlar. Ama din adamlannın herhangi bir ko-
nuda olumlu sozler etmesinin yararlı olabileceğini öne
sürerseniz, "Kim kimi dinler ki!" diye bir kıvırmayla
karşılaşıyorsunuz...
Mer neyse .. Bir şey dahavar değinmek istediğim...-''•>'
1093 Martı'nda "Adam Sartat'ta yazdığım yazıdan bir'
bölüm:
"Uğur Mumcu'nun cenazesini bir sevgi seli gibi uza-
yan binlerce Müslüman gözyaşlan içinde kaldırdılar.
Mezarının başında dua edenler de Müslümanlardı. Bin-
lerce, yüz binlerce, milyonlarca Müslüman, Türkiye'nin
dört bir yanındaki kentlerde sokaklara dökülup Uğur
Mumcu'nun düşüncelerini yaşatacaklarını haykırırlar-
ken, laikliği savunan sloganlar da attılar. Ülkemizde din
ile siyasantn ayn tutulması gerektiğine inanan Müslü-
manlann, o sokaklara dökülenlerden çok daha fazla ol-
duğu da bir gerçek... Şeriatçılar bunu bilmezler mi?Bel-
ki de bütün Müslümanların kendileri gibi düşündükleri-
ni, Atatürkçülüğün baskısıyla laikliğe katlandıklannı
sanıyorlardı..."
Hani dergiler saçma sözleri olduğu gibi alıp yorumsuz
diye yayımlarlar ya, bazılan "Haftanın incisi" filan gibi
başlıklar atar, baktım bir dergide de benim bu sözle-
rim...
Ne kadar ilginç!..
Ikide bir Türkiye'de yaşayan insanların % 99'unun
Müslüman olduğunu söylemekten bir şeyler umacaksı-
nız, sonra Uğur Mumcu'nun ölümü üzerine sokaklara
dökülen milyonlarca laik insanın da Müslüman oldukla-
rını anımsatan sözleri saçma bulacaksınız...
Ya o yüzdeyi değiştirmek, ya da bölücülüğü bırakmak,
Müslüman doğan, Müslüman olduğunu söyleyen herke-
se Müslüman demek gerekir...
6. ANKARA ULUSLARARASI FİLM
FESTİYALrNDE BUGÜN:
Kızılumak Sineması
11.30 "Bir, İki, Üç Güneş" Yön. Bertrand Blier
14.00 "tlkokul" Yön; Jan Sverak
16.30 "Bir, tki, Üç Güneş" Yön: Bertrand Blıer
19.00 "İlkokul" Yön: Jan Sverak
21.30 "Bir, tki, Üç Güneş" Yön: Bertrand Blier
Kavakbdere Sineması
11.30 "V\ irtgenstein" Yön: Derek Jarman
14.00 "Bmükbabanın Tatili" Yön: SiafTan Lamm
16.30 "Bthükbabanın Tatili" Yön: Staffan Lamm
19.00"Zıkkımuı kökü" Yön: Menıduh Ün
21.30 "\Vittgenstein" Yön: Derek Jarman
00 00 BEYAZ GECELER
Fransız Kültür Merkezi
14.00 FORUM "Türk Sinemasımn Somnlan"
Alman Kültür Merkezi
10.30 Ulusal Kısa Film YanşmasU 16 35 mrn. Dalı)
14.00 Ulusal Kısa Film Yanşntası (Canlandırma Dalı)Söyleşı.
6. ANKARA ULUSLARARASI FİLM
FESTİVALrNDE YARIN:
Kızılırmak Sineması
11.30 "Lüks Otel" Yön: Dan Pita
14.00 "LüksOtel" Yön: Dan Pita
16.30 "Ölümcül Tango" Yön: Patoco Leconte
19.00 "ölümcül Tango" Yön: Patrice Leconte
21.30 "Lüks Otel" Yön: Dan Pita
Kavaklıdere Sineması
11.30 "Shunı" Yön: Savi Gavison
14.00 "Shunı" Yön: Savi Gavison
16.30 "Sorumluluk Sorunu" Yön: Thomas Mitscherlich
19.00 "Çıplak" Yön: Ali Özgentürk
21.30 "Pazar Günü Çocuklan" Yön: Daniel Bergman
Alman Kültür Merkezi
10.30 Ulusal Kısa Film Yanşması (Video dalı)
14.00 Ulusal Ktsa Film Yanşması (Video dalı) SÖYLEŞİ
Fransız Kültür Merkezi
16.00 Düet Filmleri
17 30 "Sa»aş ve Banş" "Yenji ve Büyük Sonuçlar"
19.00 "Büyük Yanusama" Yön: Jean Renoir