25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet7W.TI.SAYI 24979 S A N A T K U L T U R M A G A Z İ N T E L E V İ Z Y O N 28$UMT1994CQMMTESİ Mardin, "6. binyılına" nasılgirecek?.. OKTAYEKİNCİ "Mardin Kalesi, Dicle yayının içinde ve Fırat Innağı'na iki menzil (2 gfinlük yol) uzaktaki ovada; bulut rengi yüksek bir kay anın üzerindedir. Tanımlanmasına ve betimlenmesine ne dil, ne kalem yeter. Ama ben. de- nizden damJa, güneşten zerre de olsa aniatmalıyun..." Evliya Çelebi, 17. yüzyılda Mar- din'e ilişkin gözlemlerine böyle baş- lıyor. Sonra da özellikle Mardin Ka- lesi'ni anlatabilmek içın seyahat- namesinin belki de en coşkulu saur- lannı kaleme alıyor: "Bu kale. öyle yüksektir ki; burç- ian ve bedenleriyle samanv olu kadar göklere komşu. samanvolu gibi bu- lutlarla iç içedir. Kalenin doruk kesi- mi, sisJerin ve buJutların arasından gözükmez. Nice iinlii kaleler gördüm. Ama hiçbirisi bu kalenin şaşkınlık ve hayranlık uyandıran görkemine ula- şamaz..." Y.erel seçimJer öncesinde "kültürel haklann" tartışıldığı Mardin'de, bu haklann tarihsel kökleri olan eski evler ve kent dokusu göz ardı edilmemeli... Evlıya içın. "biraz abartıyor" dc- nir; bilırsınız. Ama öyle de olsa. doğrusu Mardın Kalesi içın yazdığı duygulannı bugün bile duyumsu- mak olanaklı Kentın aşağı kesimie- rindeki bır "bahçeli kahvenin" a\lu- sunda oturup, "mırra" denılen o ünlü acı kahveyı yudumladığınızda. taş evienn arasından görünen tepe- dekj kalerun bugiine ulaşabilen ka- lıntılanndakı heybetınden bile etkı- ienmemek olası değil. Bugünkü görünen kaleyi 10. yüz- yılda Hamdaniler'ın yaptırdığı söy- leniyor. Doğuda 1200 m., batıda 1800 m. yükseküğındeki bir tepenin üzerinde uzanıyor. Günümüze sa- dece güneydekı büyük burcu ıle bır girişi ve bazı duvarlan kalmış. Camı ve ev kalıniılan da bulunuyor. Aslında Mardin'in adı da Sürya- nice'de "kaleler" anİamına gelen "Marde" sözcüğünden geliyor de- nir. Kayıtlara göre MarceUinus, I.S. 4. yüzyılda Diyarbakır-Nusaybin yo- İundakiizlenımlennıyazarken."Iza- la Dağı üsründen, Maride *e Lorne kaleleri arasından geçfiğini" anlatır. Mande Kalesi. şımdıki Mardin Ka- lesi'nin ilk yapısı olsa gerek. Mande adı Perslerde "Marde". Bızanslılar- da "Mardia", Araplarda ıse "Mari- din" olmuş. Anlaşılan Türklerdöne- mınde de Mardin'e dönüşmüş \e öyle de kalmış Mardin'in Anadolu'daki "kültür- ler ve uygarhklar mezarlığı" ıçensın- deçok özel bıryeri bulunuyor. Asur, Mardin, kültürünü yitirmeden ımar gormesi gereken bir "anıtlar beldesi". Oysa o da betonlaşmadan nasibini almaya başladı. (GARBİS ÖZATA Y) Pers, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Eyyubiler, MoğoJ, Menilük, Kara- koyunlular, Artuklular. Akkoyunlu- lar, Safeviler, Osmanfılar.. tan'h sah- nesınden bu bölgeyle tanışarak ge çen hemen tüm kavimler, devletler ve imparatorluklar. yaklaşık "beş bin yü boyunca" Mardin'e kültür ız- lerini bırakmışlar; bu kayalar kenti- ni "tarihin merkezi" yapmışlar. İ.Ö 3 bınlerde Hurriler'in buyö- reye yerleşmelenyle başlayan böyle- sıne zengin bır tanhsel geçmış. Mar- din'e "kent kimliği" bakımından da yıne çok özel bır nitelık kazandın- yor. Kalenin bulunduğu tepeden aşa- ğıya doğru. yer yer oldukça dıkieşen eğıme hiç aldırmadan. olağanüstü ustalıkta ve bır o kadar "estetik duy- gularla" yamaçlara yerleşen tarihı taş bınalar. "iklimle coğrafyanın" mimari geleneklerdekı mükemmel uyumunu yansıtıyorlar. Yine bu bı- naların oluşturduğu kent dokusu. merdıvenli taş sokaklar, küçük mevdancıklar. yuvarlak dönüşler ve "sürprizli mekânlar" da uygarlık ve kültürün bir başka zenginliğini ya- şatıyorlar. Mardin evlerinin hiç kuşkusuz en önemli özellikleri, Anadolu'daki di- ğer tüm yörelerin geleneksel mimari zenginliğini oluşturan "insana say- gı" ilkesinde. en çarpıcı örnekleri de sergiliyor olmalan. Havuzlu iç avlu- lar, sıcak yaz aylannda "çöl ortasın- da bir su vahası" etkısi venyor. Aşağıdan yukarı doğru bakıldığın- da sankı "üst üste" gibi duran bina- lar, aslında bırbirlerine son derece saygılı bır "iyi komşuluk ilişkileri" içinde toprağa yerleşiyorlar. Muğ- la'da, Şirince'de, Amasya'da. Kaya- köy'de ve daha birçok "uygarlık merkezinde" olduğu gıbı Mardin'de de yine o eski evler, bırbırlennın "manzarasmı kesmeden" yamaçlan kullanıyorlar. Ve özellikle taşışçılık- lennde gözlenen üstün beceri ve be- ğeni düzeyleriyle "mimarlık ve sanat tarihi" açısmdan evrensel ölçekte değer taşıyan Mardin kenti, ne yazık ki tarihsel geçmişinın belki de en talihsiz dönemini şu son yıilarda yaşıyor. Yine, hemen tüm Anadolu kent- lennıkasıpkavurmaya başlayan "ta- rihe saygısız betonarme salgını" onca zengin bir miman geleneğe rağmen Mardin'e de çoktan bulaş- mışdurumda. Eski taş konaklan yıkarak kent dokusuna birer kara lekegıbi gırme- ye başlayan "kalıp-demır-beton" mimarisi, hem nitelik, hem de "kül- tür düzeyi" bakımından "uygarlığın yerini ilkelliğin almasına" neden olu- yor. Yeni yapılan bu sözde "mo- dern" (!) binalar, bınlerce yıllık bın- kımle ortaya çıkan dünya mırasını hızla yok ediyor. Koca Mardin. sankı başka bir kent ve üstelik kimliği, kışılıği olma- yan "herhangi bir yeni kent" halıne geliyor. Oysa Mardin, gerek tek tek yapı- lan üzerindeki "eski eser" kararla- nyla, gerekse kentsel ölçektekı "SİT" konumuyla. tarihsel kımliğı- ni ve kültürünü "yasal olarak" yıtır- meden imar gormesi gereken bir "anıtlar beldesi." Ne var kı tıpkı İstanbul'dakı. An- kara'daki ya da İzmir'dekı gibi. yapı kultürümiizde gözlenen genleme \e Juyarsızlık Mardin'i de egemenlığı altına almış. Şehirdeki kimı "cafeler- de" mırranın yerini "nescafe" alı- rken, yöredeki çok yönlü halk kül- türünün zengın mimari mırası yen- nc de artık "kalfa kültürümin" tek- düze veçırkin binalan yeğlenıyor. . Hiç kuşkusuz. bu olumsuz gıdışı durdurabilecek, Mardin'i "Mardin" yapan kentsel kimliğin sürmesini sağlayabilepek en güçlü güvence, özellikle "yerel yöoetimin" bu konu- yu önemserrıesı ve "kültüriine sahip çıkması." Kültürel haklann korunması \e savunulmasını; dil, din. gelenek. edebıyat vb. gibi değerlerin gelıştınl- mesiyle sınırlı saymak. buna karşın '"uygarlık birikiminin köklii ifadesi olan" mıman zenginliğı ve kentsel geçmışı "rant ekonomisinin" yıkımı- na terketmek, ne kadar doğru olabı- lir ki?.. Yaklaşan yerel seçimlerde. özel- lıkle beledıye başkanı adavlannın Mardindeki "tüm kültüriere saygı- lı" bır tutum içinde imar polıtıkala- nnı belırlemeİeri gerekiyor Aksı halde beş bin yıllık bu tarih merkezi. yöresel kültürün salt "söylemde" kaldığı. buna karşın aynızengınlığın "köklerinden yoksun kalan" bır kişı- liksız yerleşme olarak "altıncı bin yı- lına" girecek. Yani.gıremevecek... Erkekler kadınlann işlerinin peşinde Haber Merkezi- Seneler boyunca kadınlar, erkeklerin tekelinde bulunan işlerin peşındeydi. Şımdilerde ise durum bunun tamtersı. Erkekler. kadınlann işlenni ellerinden almaya çalışıyor. Hayatını halı tamircisi olarak geçiren 22 yaşındakı Chris Soiıto. şu anda bir kadın gıyım mağazasında saüş elemanı olarak çalışıyor. Chns, kadınlara daha fazla iş olanağı sunulduğunu düşünen, kadınlann çalıştığı ışlerde çalışmayı tercıh eden ve sayılan giderek artan erkek ordusunun bır üyesı. Çalışan erkeğın toplumdaki rolünün değışmesınin en önemli sonucu, cınsıyet ay nmının ortaya çıkması oldu. Erkekler şikayetçi İngiliz erkekleri sekreterlik, çocuk bakıcılığı. satış elemanlığı gıbı part-tımeya da düşük ücretlı işlerin kadınlara a\ nlmasmdan oldukça şıkayetçi. Eşit Haklar Komısyonu tarafından yayımlanan ıstatistıkler, erkeklenn şirketlerinışealma politikalanna karşı gösterdıklen tepkının son zamanlarda oldukça arttığmı gösteriyor. Komısyon, erkeklenn kadınlann ışlerine gösterdıkleri ılgıyı. ekonomık durgunluğa ve iş pazannın, erkeklenn hakımıyetınde bulunan üretim sektöründen hızmet sektörüne geçmesıne bağlıyor 50 yaşuı üstii tepki gösteriyor Komisyonun elindeki venlere göre en çok 50 yaşın üstündekı erkekler tepkı gösteriyor. 46 yaşındakı Loııi Gizzi, büro ışlennde kadınlann terah edilmesıni. yönetıcilenn güzel bayanlarla çalışma ısteğıne bağlıyor. Part-tıme > a da geçicı ış avası erkekler arasında vakitlerinın çoğunu çocuklanyla birlikte geçırmek ısteyenlerde bulunuyor. Uzmanlar. iş pazannın durumunun erkeklenn kadınlann işlerine gösterdığı eğilimı kuv \ etlendireceğjnı belırtıyor. Son değerlere göre İngıltere'de erkeklenn y üzde 13.4'ü ışsızken kadınlann ıse yalnızca yüzde 5'ı ışgücünün dışındayeralıyor. M E S E L A D E D İ K ERDALATABEK azine arsalan falan filanlan satışa çıkanlmış. Demek kı. devlet efen- dimizın elınde avucunda para kal- mamış. Bız de bır vatandaş olarak bu mühım meseleye kafa yormayı yurt- taşlık görevı sayarak "Neyimia sa- talım?" dıyoruz. Yeni dünya düzeni 'al- ma-satma" üzenne kurulduğundan "Sa- tacak nelerimiz ola ki?" diye 'mesela de- dik'. Aklımızı satalım Satacaknelerimizolaki?.. c B,ence "akJımızı satalım 1 . Neden derseniz, "Biz pek kullanmıyoruz da on- dan" denm. Yıllar yılı oraakta duruyor, ama "Bu da ne işe yarar?" diye dönüp bakan yok. Kullansak kullansak şey- tanlığa kullanıyoruz -kı o da pek aklı kullanmak sa>ılmaz. Kemikten mahfa- zasında yepyeni denecek vaziyette duru- yor Şimdi denebilir ki "Canım, bizim işimize yaramayan şey başkasmın ne işj- ne yarai- ki?" Belli olmaz. bızim işimize yaramaz da bakarsın başkasının işine yarar. Eloğlu belki de onu kullanmayı bizden iyı biliyordur. Bir de bakarsın ki senin aklını almış öyle bir kullanıyor ki, şaşar kahrsın. "Baksana yahu, bu bizim akîllar değil miydi" diye sorarsın, ama iş ışten geçmiş olur. Hem biz akıl vermeye pek merakh değil miyiz? İşte bu bedava- dan verdiğimiz şeyi satalım gitsin. Hem de bu satışı dışa açabm. Nasıl olsa iç pı- yasada kimsenin akla ihtiyacı yok. Oysa bu gavur milleti akla pek düşkündür. "Aman burada yepyeni akıllar var" diye koşarlar. Biz de oturduğumuz yerde do- larlan marklan, yenleri cukkalanz. Şimdi bizimkiler hemen karşı çıkarlar, "Hiç öyle şey olur mu? Ya bize de lazım olursa ne yapanz?" gıbisınden muhale- fet yaparlar. İşte onlara denm ki, "Siz hiç merak etmeyin, bize pek lazım olmaz. s, kazara lazım olursa onlardan birazcık alınz, nasılsa öyle yapmıyor muyuz? Baksana, sizi yönetenler de akıl lazım ol- duğunda hem de ayakiarına kadar gidip onlardan akıl almıyor mu?" Gelin beni dinleyin, akıllan satalım. Hem kullan- mazlarsa ne gam? Antika diye müzeleri- ne koyarlar, biz de gidip gidıp bakanz. Sorunlanmızı satalım Ke buluş değil mi? Aklımızı satınca nasıl da ferahladık. Şimdi de sıra sorunlanmıza geldi, onlan satalım. Bir taşla kaç kuş? Şimdi gene bizim çevrek akıllılar. "Bak şuna, kim alır bizim so- nınlannıızı?" diye şaşar kalır. Uyu- mayın efendıler, dünyada böyle sorun- lan arayan öyle çok yer var ki. "Ne- den?" diye merak edersenız. söyleyeyım: Dünyanın parası bol, merakı çok mem- leketlennde böyle sorunlar kalmadı da iz beni dinleyin, gelin şu sorunlanmızı satalım. Bakın hangi sorunlan kolayca satabiliriz? Buyrun bakalım: "İstanbul'un fethi ne zaman bitecek?" İşte size bü- yük bir sorun. Bunu Avrupa Topluluğu'na satalım. ondan. Bunun üniversiteleri var ki, araştırma konulanna dünyanın pa- rasını öderler. Bunun araştırma mer- kezleri var ki. böyle konulan arayıp du- rurlar: "Bakalım, bu geri memleketler nelerle uğraşıyor, öğrenelim ki onlan ko- lay yöneteüm" diye kesenin ağzını açar- lar. Bizim gibi geriler de bu sorunlan satmayı akıl edemediğinden, o memle- ketlerden uzman çağınr; "Amana düş- tük, gelin de bize akıllar verin" dedığı- mızden, hem bedavadan ışlen öğrenir, hem de nasıl arapsaçına çevrileceğini öğretip gider. Siz beni dinleyin. gelin şu sorunlanmızı satalım. Bakın hangi so- runlan kolayca satabiliriz? Buyrun ba- kalım: "İstanbul'un fethi ne zaman bite- cek?" İşte sıze büyük bir sorun. Bunu Avrupa Topluluğu'na satalım. Gelsın- ler, incelesınler, raporlar hazırlasmlar, oyalanıp dursunlar. Biz de bu arada marklan, franklan keseye atalım. Hem de kazancımız yıllarca sürer, zira mem- leketin dörtte biri İstanbul'a gelinceye kadar bu fetih sürecektir. "Neolacak bu memleketin hali" sorunu da çok mü- himdir. Onu almaya Avrupa yetmez. Amerika'yla Japonya da ışin ıçine gir- meli. ödemeler U.S. Dollar üzerinden yapılmalı. "Biz adam olmayız" sorunu- nu da üniversitelenn sosyal antropoloji kürsülerine teklif etmeliyiz. Onlann en çok para verenıne satanz. Gördünüz mü. hem sorunlardan kurtuluyoruz. hem de hazinemıze paralar kazandın- yoruz. Efes Harabeleri'ni satalım arabenin sahibi olsan ne çıkar, olmasan ne yazar? "Yap/işlet/ üstükalsın'*yöntemiyle satalım. Kosko- ca Efes'i alıp da başka yere götürecek halleri yok ya. Zaten satışta yerinde kal- ma koşulu olacak. Orasını burasını onaranlar da elin gavurlan değil mi? Dünyanın parasını alınz. }şin geçmişine bakarsan pek 'bizim' de sayılmaz ya. O zamanlar bizim Ege kıyılannda ne işi- miz var, atalanmız at kopanp duruyor- muş. Neyse oralannı pek kurcalama- yalım isterseniz. Şimdi bu Efes meselesi- ne gelince derin bir nefes alalım. sonra da düşünelım. Bu harabeler Boğaz'da villa değil ki tapusu olsun. Kaydı yok, kuydu yok. Sahipleri çoktan tarih ol- muş. İnsanlığın malı bir harabe. Alan alacak da ne olacak? Hiçbir şey olacağı da yok. Ama ınsanoğlunun zayıf yen işte. "Senin mi?" dendiğinde "He ya,'be- nim" diyecek. Eh, onun zayıf yeri o, se- nin zayıfyerin de kese; o tapuyu alacak, sen de parayı. Alıp da ne yapacak? Olsa olsa doğru dürüst hela yapacak. Efes'in sahibi mı olurmuş. Onun sahibi bütün insanlık. Ama abp da 'benim' de- anımız sıkılınca 'anasını satanz' da. Ama kimin anasını sattığımız pek belli değildir. İşin içinden • çıkamayınca 'anasını satar', sonra da boşveririz. mek içın dünvanın parasını veren varsa satalım Hem bizden daha fyı korur. merak etmeyin. Zaten bütün lanhı kalıntılan. rnüzelen kimler gezıyor sanı- yorsunuz? İşın bu yanını da pek kurca- lamayalım, canımız sıkıhr. Zaten bu ış- ten ben de biraz sıkıldım. Anasını satalım c' anımız sıkılınca 'anasoıı sa- tarız' da. Ama kimin anasını sattığımız pek belli değildir. İşın içinden çıkamayı- nca 'anasını satar', sonra da boşveririz. Bu 'başka-sının anasr, kültürümüzde pek önemli bır yer tutar. Ne yaparsak başkasmın anasına yapanz, sonra da analann kutsallığından dem vururuz. Şimdi buraya nerden geldık? Hazine'- j nin parası yoktu da biz de sadık bir va- tandaş olaraktan bu derdin çözümüne katkıda bulunmak istedıkti. Zaten bu memlekette kendi derdıne çözüm bula- mamış kım varsa memleketin derdini çözmeye uğraşır. Eee. benim aklı kıt oğ- lum, senin paran var mı ki Hazine'yi dü- şünesın. Bırak da onu, milyarder Tansu ablan düşünsün. Sat anasını, boşver git- sin, sana mı kaldı bu işler?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle