02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT1994 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Yaşadığımız büyük göç En iyi büyüklük sınınnı aşmış büyük kentlere gelen göç, enflasyon, işsizlik, güvensizlik sorunlannı ağırlaştırmış; çözüm değil, çözümsüzlük üretmiştir. Uzun süren göç süreci, az da olsa göç veren yerdeki üretimin büsbütün azaldığı; göçülen yerdeki üretime katılmanın zaman aldığı, pahalı, verimsiz bir süreç olmuştur. ŞEMSETTİNÜNLÜ # statistikler, 1950'li yıllardan bu I yana Anadolu'da, yıldan yıla ivme kazanarak hızlanan bir göç yaşandığtnı doğruluyor. Her yıl üst üste yaklaşık iki milyon kişinin yeni yerleşim yerleri aradığı bu büyük göçün ne za- man, nasıl durulacağını kimse bilmi- yor. Tarih bize. insan topluluklannın. yerleşik olduklan coğrafyada tutuna- bilme umutlannı yitirmeİerinden son- ra, göç etmek zorunda kaldıklannı anJatmaktadır: Egemenliği ele geçiren yabancı güçlenn baskılan. doğal afet- ler, geçim zorluklan, işsizlik, güvence yoksunluğu, insan topluluklannı göçe zorlayan başlıca etmenlerdır. Hiç kuş- kusuz, daha iyi, daha özgür. daha gü- venli yaşama umutlan da insanlan göçe iten önemli etmenlerdir; ancak bu da, yaşanılan koşullann yetersizli- ğini gösterir. Göçenlerin. göçüp geldikleri yeni yerleşim yerlerinde vermek zorunda olduklan uyum savaşımı. toplumun bütününe yansıyan. kaynaklar yeter- 5İzse türlü sorunlar doğuran büyük- lüktedir. Araştıncı bir gözle. göç-üre- tım, göç-tüketim, göç-altyapı, göç- kültür değişimi, göç-güvenlik ilişkile- rine baktığımızda, yıllardır yaşanılan hızlı göçün, enflasyonu. işsizliği, terö- rü, kültür sapmalannı doğuran en büyük etken olduğu gerçeği ile yüz yü- ze geliriz. Büyük kentlerde iki göz bir gece- konduya sığınanlan altyapı, sağlık, eğıtim. iş olanaklannın sağlanamayı- şının sıkıntılannı yaşarlar. Uzun süre katlandıklan sıkıntılann bütün so- rumluluğunu devletin, yerel yönetim- lenn üstüne yıkma eğilimindedirler. Oy avcılan, gecekondu ağalan. karan- lık örgütler, bu insanlan sömürü ağla- n iç;ne alabilirler... Devlete, kamu kuruluşlanna karşı işlenecek suçlar. iş- siz kalanlann, geçim sıkıntısı içinde bunalanlann. yerleşik içgücü değerle- nnden çözülüşlennin ilk adımıdır: Kaçakçıhk, yardakçılık, kabadayılık. değnekçılik. rüşvet, kayırma: dolandı- ncılığa. soyguna, aracılığa. fuhşa, te- röre varan vollardır. Aynntılan sağduyu ile bilimin algı- lamasına bırakarak şu yalın gerçeği bir kez daha yineleyelim: Göçle büyük kentlere gelenler. bu dar alanlardaki arsa. konut. dayanıklı tüketim mallan istemini sürekli arttınrlar... Sunu. aynı hızla artmaz; artması olanaksızdır... Fiyatlar yükselir; niteliksiz ışgücün- den başka pazarlayacaklan pek bir şeyleri bulunmayan kırsal kesimden gelenlerin geçimi zorlaştıkça zorlaşır. 'Piyasa ekonomisinin gizli eli bu den- gesizliği giderir, sorunlar kendiliğin- den çözülür' düşüncesi büyük yanılgı- dır... Her çağda büyük yanılgı olmuş- tur... Bugün de öyledir. Piyasanın gizli eli, piyasayı elinde tutan sermayenin elidir. Bu el. arsanın, konutun, pazara sürdüğü her türlü malın, olabildiğince ucuz girdilerle üretilmesi, pazarda olabildiğince pa- halı satılması koşullannı sürekli gün- demde tutar. Kamu yönetimleri de bu düşüncenin yandaşı. kollayıcısı, koru- yucusu ise, enflasyonun, işsizliğin. her alandaki anarşinin yaygınlaşması ka- çmılmazdır. Bu yazının amacı. göç olgusunun önemi üstüne kamu yönetimlerinin, üniversitelerin, bilim adamlannın. meslek kuruluşlannın. derneklerin dikkatini çekmektir. Bu vapılırken. yaşadığımız göçün. çağdaş yaşama. çağdaş uvgarlığa geçiş süreci olduğu gerçeği gözardı edilmemiştir. Altı çizi- lerek söylenecek şudur: Yerleşik ol- duklan yerdeki yaşam insanlan göçe itiyorsa; zorla. baskıyla önü alınmaz göçün. O insanlan. üretken kılacak. yaratıcı. katılımcı. uzlaşmacı. yeni bir yaşam ortamına çekmek gerekir. Bugünkü koşullarda. büyük kent- lerde. bir işsizi üretken kılacak en az yatınmın bir milyar lira dolaylannda olduğu bilinmektedir. Konut için. ula- şım için. altyapı için. sağlık, eğitim, kültür harcamalan için gereksinmeler bu hesabın dışındadır. Bu büyüklük, İstanbul, Ankara, Izmir, Bursa, Ada- na, Diyarbakır gibi en iyi büyüklükle- rinin sınınnı aşmış kentlerde, göçlerle katlanan sorunlann bugün de. yann da. on yıl sonra da çözülemeyeceği an- lamına gelmektedir. Oysa, bilimsel. arayıcı. araştıncı yöntemlerle konuya yaklaşıldığında, toplamı yüzlerce tril- yonu bulan ürkütücü sayılarla değil, her yıl aynlabılecek on beş-yirmi tril- yonİa. göç etme durumunda kalan yanm milyondan fazla nüfusun yeni çekim alanlanna çekilebilme olanağı- nın bulunduğu görülecektir. Kırsal kesimlerde. yüzyıllann kazanımı ile geçimlerini sürdürmeyi başarabilenle- rin. bu çekim alanlannda, kendilerine verilecek toprak, gösterilecek altyapı. bilgi. eğitim. proje, örgütlenme, tanı- tım, pazarlama kolaylıklanyla; düzen- li. uyumlu, üretken yeni kentler oluş- tura'bılecekleri düşüncesi özenle ince- lenmeti, değerlendirilmelidir. Tasan- nın özünde, boşta kalmış yetişkin işgücünün, bilgisine. becensine uygun alanlarda hızla üretken duruma geti- rilmesi düşüncesi vardır. Bahçe tanmı, besicilik. balıkçılık. konservecilik, do- kumacılık gibi. emek voğun üretim- lerle de varsıllaştınlabilecek olan bu küçük tanm-sanayi kentlerinden her yıl onlarcası yeniden kurulabilir. İlk bakışta onlan çağrıştırsa bile; söz konusu tasanmın, uydu-kent ya da gecekondu önleme bölgesi uygula- malanyla kanştınlmaması önemli- dir... Yeni çekim alanlan büyük kent- lerin yakınında da olabilir, uzağında da. Hiç kuşkusuz tasanmlann. göç ve- ren coğrafyaya yakın, olabildiğince yakın yerlerde gerçekleştirilebilir ol- ması. o tür tasanmlara öncelikler ka- zandınr. Seçilen alanda evini. bahçesi- ni, işyerini yapanlann. iş bülup calı- şanlann. tam yerleşinceye değin doğup büyüdükleri yerlere yakın ol- malan önemli yararlar sağlar. Sonuç olarak. bugün yurdumuzda yaşanılan hızlı göçün, çağdaş yaşama özlemin büyüttüğü bir olgu olduğu söylenebilir. Köyler, kasabalar, kimı küçük iller göç veriyorsa, bunun başlı- ca nedeni, oralardaki yetişkin insan gücünün üretken duruma gelememiş, özlemini karşılayacak koşullardan uzak kalmış olmasıdır. Ne var ki, en iyi büyüklük sınınnı aşmış büyük kentle- re gelen göç. enflasyon, işsizlik, güven- sizlik sorunlannı ağırlaştırmış: çözüm değil, çözümsüzlük üretmiştir. Uzun süren göç süreci, az da olsa göç veren yerdeki üretimin büsbütün azaldığı; göçülen yerdeki üretime katılmanın zaman aldığı, pahalı. verimsiz bir sü- reç olmuştur. Çözüm. en iyi büyüklük sınınnı aş- mış büyük kentlerin, gecekondularla, üst üste yapılarla zorlanıp boğulma- sında değil: uzak-yakın. yeni çekim alanlannın hızla, düzenli. uyumlu. üretken, çağdaş kentler konumuna ge- tirilmesidir. ARADABIR Prof. UĞUR DERMAN Cerrahpaşa Tıp Fakühesi Öğretim L'yesi Kim Dekan Olacak?İstanbul Universitesi Rektörü seçilip-atandıktan son- ra, fakültelere dekan atamaları da sırası ile gündeme gelmektedir. 12 Eylülün yarattığı yasalardan yürürlükte kalan son örneklerden biri YÖK Yasası na göre, rektö- rün önereceği üç profesörden birini YÖK atayacaktır. Üniversite öğretim üyeleri, 13 yıl önce başlayan bu yasadaki seçim maddelerinin seçme haklarını engelle- diği inancında; dekanlarını doğrudan kendileri seçmek istemektedir. öğretim üyeleri dernekleri de bu istek doğrultusunda, yasanın düzeltilmesi için çaba göstermektedir. Nitekim üniversitelerde oluşan bu kamuoyu karşısında son rek- törlük seçiminde rektör adayları; yasada kendilerine tanınan 3 dekan adayı belirleme gbrevini, fakültelerin tüm öğretim üyelerinin eğilimine-seçimine göre yapa- caklarını açıklamışlardır. Bunun ilk uygulaması da hu- kukfakültesi dekan adaylarınınbelirlenmesindeyapıldı. Şimdi YÖK'ün bu adaylardan hangisini atayacağı me- rakla beklenmektedir. Sorun yasa nedeniyle bu belirlemenin rektörlük se- çim atamasında olduğu gibi tek basamaklı olmamasın- dan kaynaklanmaktadır. Anımsanacağı üzere istanbul Universitesi öğretim üyeleri, rektör adaylarını belirle- dikten sonra, ikinci basamaktaki YÖK oylamasında fark- lı bir sıralama çıkınca, basında "YÖK'ün Ayıbı" diye sürmanşet bile çıkmıştı. Gerçekte YÖK, yasal görevi olan bir oylama yapmıştı ve bunun ayıplanacak bir yanı yoktu. Bir oylamanın bi- rinci basamağını doğru sayarken ikinci basamağını haksız saymak kendi içinde çelişkiye düşmektedir. Rektörlük seçim-atamasında iyi ki bir üçüncü basa- mak vardı ve bu basamağın sonucu birinci basamak sonucuna uygun sonuçlandı da tartışma ve huzursuzluk bitti. Ancak dekanlık seçiminde yasada, bu üçüncü ba- samak da yok. İlk basamakta rektör. dekan adayı belir- lerken; adına ister seçim ister eğilim belirleme densin; üniversite içinde ve basında kim en çok oy almış merakı ile sayısal bir sonuç oluşmaktadır. Bu demokratik işlemi yaparken rektör son derece haklıdır. Bu sayısal sonucun YÖK'ün seçimıne de aynen yansı- masını ümit etmekte öğretim üyeleri ve dernekleri de son derece haklıdır. Fakat ikinci basamaktaki seçim sonucu böyle çıkma- dığında YÖK ve üyelerini tenkit etmek ve ayıplamak haklı değildir. Çünkü bu kurul, yasal hakkını ve görevini kullanmaktadır. Yapılacak tenkit, birinci basamaktaki kutsal seçim hakkını savunurken ikinci basamakta bu hakka karşı çıkmak çelişkisini taşıyacaktır. Görülüyor ki iş Nasreddin Hoca'nın hikayesindeki gibi "Sen de haklısın, sen de'ye dönmüş durumdadır. Ama burada suçlu bellidir: O da halen yürürlükteki ya- sadır. Yasaların amacı düzeni sağlamak iken YÖK Yasası- nın özellikle seçim-atama maddeleri bugünkü kargaşa- nın temel nedenidir. YÖK Yasası yeniden düzenlenmelidir. Toplum özel radyolarınagösterdiğiduyarlılığı, üniversitesinegöster- mese ve siyasal baskı oluşturmasa da parti liderlerinin bu duyarlılığı artık göstereceklerini ümit ediyoruz. Aksi halde üniversitelerdeki huzursuzluk, yukarıdaki çelişki- ler nedeniyle gittikçe artacaktır. UnutulmazEğitimci Hasan Âli Yücel Bir gecede 30-40 üniversite ve yüzlerce fakülte açabilen ve bu üniversite ve fakülteleri, H. Â. YüceFin tırnağı ya da gölgeşi bile olamayacak kimselerin adına sunan TBMM, nedense H. Â. Yücel adını bir türlü anımsayamamıştır. ALİ DÜNDAR Eğitimci- Yazar D ünya Ünlüjeri Ansiklopedi- si. Hasan-Âli Yücel için şıı yargıyı vermiş: "Hasan Ali Yücel, eğitim ve kültür ala- nında yaratıcı ve ürerici dö- neme damgasını vuran ve bu görevde en uzun kalan devlet adatmdır." Haklı bir v argı. Ne var ki dürüstlüğü. çalış- kanlığı. yaratıcılığı ve üreticiliğiyle dünya devlet adamlan ve dünya ünlüleri kaynak- lannda hak ettiği onurlu yeri almış olan H. Â. Yücel, kendi ülkesinde o sıcaklığı bula- mamıştır. Bugün H. Â. YüceFin özerkliğe kavuşturduğu hiçbir üniversitede. Onun adına açılmış ne bir fakülte var. ne bir ki- taplık. ne de bir salon. Bir gecede 30-40 üniversite ve yüzlerce fakülte açabilen ve bu üniversite ve fakülteleri. H. Â. Yücel'in tırnağı ya da gölgesi bile olamayacak kim- selerin adına sunan TBMM, nedense H. Â. Yücel adını bir türlü anımsayamamıştır. Daha dün, eski iki Milli Eğitim bakanının adları Ankara'da iki okula verildi. Adlan okullara verilen bakanlan lise son sınıftan öğrencilere sordum. Kim, neci olduklannı bile anımsayamadılar. Oysa. H. Â. Yücel'in bakanlığı döne- minde kurup kurumlaştırdığı eğitim, sanat ve ekin kurumları dimdik avakta duruyor. Alınız kız ve erkek sanat okullannı. alınız Devlet Tiyatrolan'nı, alınız Devlet Kon- servatuvan'nı ve Devlet Resim ve Heykel Müzesi'ni. alınız 1950'lerden sonra ocakla- nna incir dikilen eğitmen kurslanyla Köy Enstitülerini. O Köy Enstitüleri kı. yoba- zın. toprak ağasının. köktendıncinin. uşak- laşmış politikacının bütün çamurlamaları- na karşın hâlâ işin sıcaklığını. etkisini sürdürüyor. Aklınıza gelebilen on eğıtimci- den. on sanatçıdan, on vazar ve ozandan sckizi. dokuzu Köy Enstitüsü kökenli ola- rak karşınıza çıkıyor. Daha ne yapmalı>dı H. Â. Yücel? Cum- huriyet dönemının ilk eğitim kurultavını toplayan o, ilk ahlak kurultavını. ilk basın kurultavını toplavan da. Türk Milli Eği- timi'nin beyni verine koyduğu Talim ve Terbiye Kurulu'nu oluşturan ve bir tercü- me bürosu kurarak beş yüze yakın Batı klasiğini Türkçeye kazandıran da. Salt üre- tici-yaratıcı devlet adamlığıyla da vetinmi- yor H. Â. Yücel, durmadan okuyup yazı- yor: anayasa dilinin Türkçeleşmesi, din dilinin. özellikle de ibadet dilinin Türkçe- leşmesi. okullarda öğretimin öztürkçe ile yapılması ve bilim terimlerine Türkçe kar- şılıklar bulunması için çırpınıp duruyor. Bununla da kalmıyor; şiirden denemeye, felsefeden mantığa yüzlerce şiir-makale ya- zıyor; sayılan yirmivi aşan kitap çıkanyor; resme tutuluyor. besteler yapıyor. Ondan sonra da dönüp divor ki, "Bizim bütün dü- şüncemiz, nasırlaşmış elleriyle sabanı tutan. çatlak topuklu çorapsı/ ayaklarıyla bu kut- sal topraklar üzerinde yaşayan yurttaşın dediğini anlanıak. istediğini yapmak ve yap- masını istediğiınizi ona kolayca anlatabil- mektir. İşte öztürkçeden amaç budur." Sonra şunlan ekliyor:"... Ne için yaşadığını bilmek. Düşüncelerin en gücü. Başı ve sonu. İşte ülkü budur. İyi yaşayarak, yaşamın amacını iyi bilerek yaşamak. Yaracağımız son ana güler yü/le ve de gözümüz arkada kalmaksızın varmak. Yaşamı, görevin bitti- ği anda bitirtnek. Ne aldanmak. ne aldat- mak. ne avunmak, ne a\utmak. Gözü pek, yüreği yumuşak olmak." İşte Hasan Âlı Yücel bu. Diliyle. söylemi ve felsefesiyle yüce bir devlet adamı H. Âli Yücel. Yaşamını. görevinin bittiği yerde noktalamış bir er kişi. Onu bugün ölümünün 33. yılında vefalı Türk a>dınlan saygıyla amyor. ilgisiz poli- tikacılara bu sıcak sevgimizi duyuruyoruz. TARTIŞMA Başanlı belediye başkanlanmız elişim sürecinde meydana gelen değışımlen insanlann fark etmeleriçoğu zaman zordur. Çünkü değişimin içinde eriyip gider ve o değişimin doğal olduğunu, kendi kendine meydana geldiğini sanırlar genelde. Oysa gelişim sürecinde başanyı yakalayabilmiş insanlanmızı takdir etmek suretiyle ödüllendirmek gerektiğini düşünürüm hep. Artvin'den söz etmek istiyorujn. Artvin'i 1989'dan bu yana ilk kez gördüm geçen hafta. Doğrusu gördüklerimden çok etkilendim. Artvin'e sanki sihirli bir el değmiş ve mucizeler gerçekleşmiş. Çoruh kıyısından Artvin il merkezine giden 5 km'lik yolun patika yola benzer eski halini bilirim. O yolun genişlemesi ve yola benzer hale gelmesi hemen hemen imkansız gibi görünürdü. Oysa son gidişimde istinat duv arları örülerek, dolgular yapılarak ve yer yer kamulaştırma suretiyle kazanılan alanlarla yolun genişlediğini ve standartlara uygun hale getirildiğjni görmek beni bir hayli şaşırttı. Bir başka mucize de Inönü Caddesi'ne paralel olarak açılan Cumhuriyet Caddesi. Artvın'n içme suyu başlı başına büyük birsorundu. Bu sorun çözümlenmiş. Artvin Ötogan"nın açılması. Kafkasör Tatil Köyü'nün turizme açılması ve yollannın genışletılmesı, Yenımahalle Belediye İlkokulu'nun açılması. petrol istasyonunun hizmete açılması başan hanesine yazılması gereken çalışmalar. Bunlar sadece bir bölümü. İstanbul'daki yurt binası otele dönüştürülerek hizmete açılmış. Balıkhane açılmış. beton parke tesisleri kurulmuş, sanayi sıra dükkanlan bitirilmiş, mahallelere caddeler ve sokaklar açılmış, kamulaştırmalar yapılmış. mezarlıklardüzenlenmiş. içme suyu şebekesi tamamlanmış. muhtelif verlerde büfeler hizmete sunulmuş. Köpriibaşı mevkiinde mescit yaptınlmış. araç parkı genişletilmiş. tüketim kooperatifı. yardım sandığı. Belediye Kültür Derneği kurulmuş. yaklaşık 1000 çocuk belediye imkanlanyla sünnet ettirilmiş, taksitlı odun satışı yapılmış. yoksul vatandaşlara ücretsiz odun temin edilmiş, yeni imar planı yapılmış, Şehitlik Köyü mücavir alana alınmış. tüm televizyon yayınlannın izlenebilmesı sağlanmış. tas "Nostalji\i yaşayalım" Dinçer Erdoğan ve Grubu ile OTTIRestaurant Cafe - Bar 251 00 00 Romanlannız ve Ansiklopedileriniz yeriuizden almn. TeI:5540804 GUNUN MENUSU Domates çorbası Rulo köfte Makarna Şekerpare I kg. orta yağit kıyma 1 adet orta boy kuru soğan 2-3 dilim ekmek içi 1/2 demet maydanoz Rulo Köfte KULLANILACAK MALZEMELER: 5 adet yumurta 2 kaşık yağ adet havuç, tuz, karabiber HAZIRLANIŞI: 1) Kıymayı ızgara köfte gibi hazırlayın. 2) Dört yumurta kırıp yoğurun. 3) Sonra kıymayı ortası ince, kenarları kalın kayık şekline getirin. 4) Ortasına haşlanmış havuç, uçlarına da bir haşlanmış yumurtayı ikiye ayırarak veya bütun olarak koyun. 5) Kenarları kapatarak düzgun bir rulo şekli verin. 6) Şeklını bozmadan alarak fırın tepsisine yerleştirin.(Kapattığınız taraf alta gelmek üzere yerleştınn ) 7) Ustune yumurta akı sürün. 8) Birkaç yerine yağ koyup, orta hararetli fırında 40-50 dakika pişirin. 9) Pişrne esnasında ara sıra yağından ahp, üzerine dökün. 10) Pişmce dilımlere keserek servıs tabağına dizin. 1 1) Kenarlarına garnitûr olarak patates kızartması, patates puresi vb. koyabilirsiniz. Not Bırer «ısılık kucuk parcalor ha!mde de yopabılırsınız Yemek, Arçelik Fırında Pişer PENCERE parke döşenmiş. beton parke üretilmiş ve döşenmiş. bir kısım yollar betonla kaplanmış, stabilize yollar yapılmış, yeni cadde ve sokaklar açılmış, taş duvarlar örülmüş vs. "Ama" diyor çalışkan Belediv e Başkanı Kadir Halvaşi, "Yapılanlar, yapacaklanmızın sadece bir bölümü. Daha yapacak çok işimiz var ve Artvin'i yaşanabilir çağdaş bir kent yapmaya azmettik. Bu nedenle göreve yeniden talibiz. Ben ve ekibim, seçmenimizden yeniden yetki istiyoruz." Belediyenin kıt kaynaklan ile adeta mucizeler yaratan çalışkan Belediye Başkanı Kadır Halvaşi'ye Artvin halkı adına teşekkür ediyor. bundan sonra da çalışmalannda başanlardiliyoruz. ZAFERYILDIZLI NUP Sûresi'ne Göre Mel'un... Adı: Hasan.. Soyadı: Mezarcı.. Milletvekili.. RP'den.. Soyadından anlaşıldığı gibi Refah Partisi milletvekili Hasan, aileden mezarcı.. Mezarcı deyip geçmeyin, eline her kazmayı küreği alan mesleğin girdisini çıktısını bilebilir mi?.. Hasan, bu işin ehli görünüyor; ama, bu kez boyundan büyük bir işe girişmiş... Ha bire aziz vatanın toprağını kazıyor.. Sakalından ter damlıyor.. Soruyorlar: - Hasan, kimi gömeceksin?.. Sırıtıyor.. Herkes biliyor ki Hasan, laik cumhuriyeti gömmek için mezar kazıyor; ha baba, de baba, kazma kürek, yel ye- pelek, çukura köstebek gibi girmiş, kan ter içinde çabalı- yor... Bilmiyorlar ki laik cumhuriyeti gömmek için bütün yurt toprağının altını üstüne getirmek gerek!.. Anadolu'nun eninde ve boyunda bir mezar kazamazsan, laikcumhu- riyet içine sığar mı?.. • Mezarcı, laik cumhuriyetin kurucusu Atatürk'e dil uza- tıp sövüyor: "- Veled-i zina!.." Çağımızın insanlığmda "veled-i zina"deyimi uygarlı- ğın sözlüğünden kaldırılmıştır; evlilik dışında doğan çocuklar doğal sayılıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan son- ra tarihe adını yazan Alman Şansölyesi Willy Brandt'ın "veled-izina"olduğunu bilmeyenyok. Mustafa Kemal'in anası da babası da Selanik'te tanın- mış kişiler. Atatürk ün annesi Zübeyde Hanım, Sarıgöl- lü Hacısofuzade ailesinden Feyzullah Efendi'nin kızı, gümrük memuru Ali Rıza Efendi ile evleniyor. Harbiye, zamanın en önde gelen okuludur, öğrenci alırken seçer. Harbiye, Hasan Mezarcı gibisine, ne dün kapısını açar- dı; ne bugün açar. Zübeyde Hanım bir gün gelip de Müslüman taklidi ya- pan nankörlerin kendisine iftira edeceklerini bilebilir miydi!.. Kuran-ıKerim'in 'Nur'sûresindeyazar: "İffetli, habersiz, mümin kadmlara zina isnad edenler, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir." Hasan Mezarcı lanetlenmiştir. Yani "mel'un'dur. • Anadolu'da bugün geçerli olan, Lozan haritasıdır, Atatürk olmasaydı Sevr coğrafyasında yaşayacaktık. O zaman Hasan Mezarcı, Ankaradan izmir'e gitmek istese, pasaportuna Yunan vizesi gerekecekti. Adana'ya geçmek için Fransız vizesi.. Trabzon'a Ermeni vizesi.. Mezarcı ne biçim Müslümandır ki Anadolu'ya serpilen 65 bin caminin şerefelerinden "Ezan-ı Muhammedi"ri\n okunmasını Mustafa Kemal'e borçlu olduğunu bilmez... Ve haddini bilmez.. Terbiyesi kıt.. Edepten yoksun.. Mezarcı'nın üyesi olduğu Refah Partisi'nin başındaki Necmettin Erbakan'a "hoca" diyorlar. Türkiye'yi kurta- ran insana, partisinin bir milletvekili söver de bu hoca ağzını açmaz, kılını kıpırdatmaz, badem bıyıklarıyla gü- lümsemeye yeltenir!.. Refah Partililer, her gün beş vakit, yatıp kalkıp Gazi Mustafa Kemal e dua edeceklerine, Meclis gruplarını Atatürk'e sövenlerin yuvasına mı dö- nüştürecekler?.. Eğer böyle bir şey yaparlarsa, o zaman kimin neseb-i sahih, kimin veled-i zina olduğu bütün gerçekliğiyle or- taya çıkacaktır. Sosyalistlerin Gözüyle İstantoııl Konuşmacılar: Arslan Başer KAFAOĞLU (SBP İstanbul Anakent Bld. Bşk. Adavı) Ender EREN (SBP Ş15I1 II<,MI Bld. Bşk. Adavı) Yücel Gürsel (Mimar, Kent Planiamacısı) Sönmez Targan (Konutbirhk Genel Bşk. Vekıh) Mete Tuncay (SBP Adalar llçesı Bld. Bşk. Adavı Tarıhçı, Yazar) Tarlabaşı Yıkım Filmi Gösterimi Tarih: 27 Şubat, Pazar. Saat: 13:00 Yer: Salon La Bella Rumeli Cad. 142/4, Osmanbey Sosvalist Birlik Partisi B i r l c s i k So>>\.ılist , ORHANAPAYDIN DEMOKRASİ VE BARIŞ VAKFI 1994YILIÛDÜLLERİ PANEL: LAİKLİK VE İNSAN HAKLARI Program: Açış konuşması: ilhanSELÇUK Ödüldağıtımı : 1994Yıh Ödülü Sarı Zeybek Belgeseli ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Panel : Laiklikve İnsan Hakları Yöneten: Dr. Türkan SAYLAN Katılanlar: Prof. Dr. BozkurtGÜVENÇ, RonaAYBAY, Birgen KELEŞ, Prof. Dr. ibrahim KABOĞLU Tarih: 26 Şubat 1994 Cumartesi Saat: 14.00 Yer: istanbul Atatürk Kültür Merkezi (Küçük Salon)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle