29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT1994 PERŞEMBE 12 DUNYADAN Bosnayaşamadörtellesanlıyor• Saraybosna'da savaş tüm hmyla sürerken, halk, sanki banş hüküm • Altın fıyatlannın düşmesine karşın, kuyumcular dükkânlannı sürüyormuşçasına, dış görünüşüne dikkat ediyor, yiyecek parasından işletmeye devam ediyor. Çünkü gençler evlenirken, nişanlamrken, arttıran kadınlar savaşta bile makyaj yapmayı unutmuyor. parmaklanna altın yüzükler geçirmek istiyor. A dile İbisbegoviç ilerlemiş yaşına karşın düzgün taranmış saçlan. özenle yapılmış makyajı ile her türlü konfora sahip bir evde yaşıyor izlenimi veriyor. Emekli.maaşı yalnızca dört Alman Markf- ndan oiuşan Saraybosnalı Adi- le. beş yetişkin kızını tek başına hiç kimseye muhtaç olmadan büyütmeyi başarmış. Adile, Saraybosna'da savaş son hıayla sürerken, ancak ba- nş döneminde görmeye alışkın olduğumuz bu derli toplu dış görünümü nasıl sürdürüyor? Saraybosna'ya gelen yabancı- • lar, kent halkının bakımlı ve düzgün görünümü karşısında şaşırmaktan kendilerini alamı- yorlar. Saraybosna'da hiç kimsenin evinde sular akmıyor. En yakjn su kaynağına ulaşmak için Sırp kurşunlanna hedefolmayı göze alarak kilometrelerce ötedeki çeşmeye ulaşmak gerekiyor. Ancak, susuzluğa karşın erkek- ler her gün tıraş olmayı ihmal etmiyor. Anneler çocuklannı giydir- mek ve beslemek için üç kuruş- luk gelirlerden mucizeler yara- tıyor. Gençlerin cep harçlığı gibi bir lüksleri yok. Şimdi sa- vaş zamanı. Ama Saraybosna kadınlan bu koşullarda bile dış Çirkin gözükmektense, aç kalmayı tercih eden kadınlar, modayı da ellerinden geldiği kadar takip etroeye çalışıyorlar. görünümlerine dikkat ediyor. Adile 56 yaşında. Oturduğu sayfıye kasabası Sırplann eline geçince Saraybosna'ya göç et- mek zorunda kalmış. Üzerinde- ki giysiler kusursuz bir uyum içinde. Kahverengi deri eldi- venleri el çantası ile aynı renkıe. Adile, dostlannın yardımı ile yaşayabildiğini belirterek şöyle kouşuyor: "Buraya ailem ile geldiğimde hiç eşyamız yokru. Dostlanmız bize kendi giysile- rinden \erdi. Savaştan önce iki adet rujum vardt. Bunları bitme- sin diye son derece idareli kul- lanıyorum." Savaştan önce turist rehberli- ği yapan 24 yaşındaki Seka Hrvat şimdi bir pastanede gar- son olarak çalışıyor. Saraybos- na çarşısında şampuan ararken dış görünümüne özen gösterdi- ğıni ifade ederek."Sanki herkes bizim yırtık pırtık giysiler içinde dolaşıp, siirekli ağlamamızı isti- yor. Oysa, bizler gülüyor, şarkı söylüy or ve dans edivonız. Sa* aş bizim ruhumuzu öldürmedi; bi- zim de yüreğimiz sevgiye hasret. Yaşam ateşimi/i hiçbir şeyin söndürmcsine izin vermeyiz" di- vor. Seka, bir dükkanda bula- bildiği 15 Alman Markı tu- tanndaki şampuanı başka seçe- neği olmadtğı için alıyor. Savaş öncesi tuvaleı» malzemesi bul- makta hiç zorlanmadığını. şim- di ise bu konuda yokluk ve pa- halılık yaşandığından yakını- yor. Savaş döneminde yürürlükte bulunan olağanüstü hal yasala- nna göre karaborsa kozmetik Açlık Sudan'inpeşinibırahnıyor • Görece sakin geçen bir yılın ardından başlayan çatışmalar ve kuraklık, 2 milyondan fazla Sudanlının yaşamını tehdit ediyor. Şiddetlı kuraklık ve ülkenin güney kesiminde başlayan yeni çatışmalar 2 milyondan fazla Sudanlının yaşamını tehdit ediyor. Yardım görevlileri, yaklaşmakta olan açlığın 1988yılında yaşanan ve 280 bin insanın ölümüne neden olandan daha büyük boyutlu olabileceğini belirtiyorlar. Ülkenin güneydoğusunda ürün ahnamadı ve eldeki yiyecek stoklan şimdiden tüketildi. Batılı diplomatlar ve yardım örgütlerinin görevlileri, Hartum'daki hükümetin güneydeki kentlere asker yığarak gerillalara karşı önlem almakta olduklannı bildiriyor. Müslümanlann yönetimindeki hükümetin, güneydeki kentleri ellerinde tutan asilere karşı yühittüğü saldın devam ederken Sudan'ın güneyindeki muhabirlerin bildirdiğinegöre, çatışmalann şiddeti geçen hafta daha da arttı. Birleşmiş Milletler yardım görevlileri, Kenya ve Uganda arasındaki sınınn kuzeyinde devam eden bombalamaiardan kaçmak ısteyen 70 bin sığmmacmın Uganda smınna doğru kaçtığını, en azından 30 bin kişinin ise Zaıre stnınna kaçtığını belirtiyorlar. Hem UNICEFin Sudan merkezinin hem de Sudan Yaşam Hattı Operasyonu'nun başında bulunan PhilipO'Brien, "Güney Sudan'da kötii hasatın neden olduğu olaylar çok büyük bir insanlık drammın doğması için gereken zemini hazırlamış durumda. İki mil>on insan ciddi bir > i\ ecck sıkıntısına düşmek üzere. Bu, son dört beş yıl içinde yaşanan en körü kriz"dedi. İslamaköktendincıkuzeyileHıristiyan güneyarasmda lOyıldırsürmekteolan içsavaş, güneyin altyapısını harapetmiş. bölgedeki açlığı beslemiş ve 1 milyon ölü bırakmıştır. Çok sayıda ateşkese ve üst düzeyde sürdürülen görüşmelere karşın diplomatlar henüz görünürde bir çözüm olmadığını belirtiyorlar. Aslında 1993 yılı, görece bir banş ve istikrar ortamı içinde geçmiş, böylece yardım işleri de daha kolayiıkla sürdürülebilmişti. Ne var ki. Somali'de 300 bin kişinin ölümüne yol açan içsavaş, eski Yugoslavya topraklannda patlak veren savaş, BM'nin gündeminde daha önemli bir yer işgal edince, Sudan konusu rafa kaldınldı. Donatella Lorch Sudan'da süren çatışmalar ve kıtlık en çok savunmasız durumdaki çocukJan eıkiliyor. ürünleri satışı yasak. Ancak, pazarlarda tezgah açanlar bu ürünleri yasaya aldırmadan sa- tıyor. Bir kamu görevlisinin al- dığı ücrete yakın bir fiyattan satılan kozmetik ürünleri her şeye karşın alıcı buluyor. Karaborsa kozmetik piyasa- sının oldukça karlı olduğunu belirten 23 yaşındaki Hamra Aganoviç kimsenin yasaya al- dırmadığını, adalet bakanlığm- da çalışan bayanlann bile bura- larda ahşveriş yaptığını açıklı- yor. Hamra, "Kadınlar açlığı, çirkin görünmeye tercih ediyor" diyor. Saybosna'daki Bosnalijk kozmetik fabrikası savaş döne- minde kozmetik üretimine son verip, sabun ve ilaç üretmeye karar verince, bazı kimyacılar kendi olanaklan ile ufalc tefek cilt temizleyicileri. nemlendiri- ciler yapmaya başlamış. 52 vaşındaki kuaför Muham- med Sabiç dış görünümün sa- vaş zamanında büyük önem kazandığma dikkat çekiyor. İki gün önce yanındaki binaya bir havan topu isabet ederek, için- deki dükkanlan yerle bir etmiş. Ama Muhammed kendi dük- kanını kapatmayı hiç düşün- müyor. Batı Avrupa'daki mo- dayı gerektiği gibi izleyemediği- ni, ancak salonunun tıka basa dolu olduğunu söylüyor. İstedi- ği anda Londra, Mılano ve Pa- ris'te çalışacabileceğini de belir- ten Muhammed şöyle diyor: "Ailem 150 yıldan beri Saray- bosna'da yaşıyor. Çocuklarun da sanatımı burada devam ettir- meye kararlı. Burası benim va- tanım. Günlük ^aşantımızı sava- şj hiçe sayarak sürdürmek bir bakıma savaşmakla eşanlamlı. Bizler uvgar dünyanın insanlart- >ız. Kendimize çeki düzen ver- mek moralinıizi düzeitiyor, hâlâ yaşadığımtzı hatırlatıyor. Dış görüntümüz psikolojimizi vansı- tıyor." IKuaför salonlan boş durmuyor Muhammed'in kuaför salo- nuna yönetim tarafından önce- lik tanınmış. Şöyle ki, dükkânı- nın suyu ve elektriğı kesilmiyor. Savaştan önce mali durumu- nun iyi olduğunu belirten Mu- hammed, durumu iyi olmayan bazı müşterilerinden para almı- yor. Saybosna"da kuyumcular biledükkân kapatmama karan alıyor. Kuyumcu dükkanlan bir zamanlann ünlü "altın çar- şı'* adı verilen caddesi üzerinde yer alıyor. 54 yaşındaki kuyum- cu Fuad Foko altın fiyatlannın düştüğünü, ancak üretimlerine devam ettiklerini söylüyor. Sa- vaştan önce ellerinde bulunan altınlan nişan yüzüğü ve küpe yapımında kullandıldannı kay- dediyor. Fuad, "Kuyumculuk- tan eskisi gibi kazanamıyoruz. Ama ne yapalım. Gençler evle- nirken yüzük almak istiyorlar. Yaşam her şeye karşın süriiyor" diye konuşuyor. Altın çarşısının birkaçyüzmetreileri- sindc, eskiden çocuklann o> un sahası olarak kullandıklan alanda şimdi mezarlık yer alı- yor. Kökleri mezarlann içıne kadar uzananlann dışında tüm ağaçlaryakacak olarak kullanı- Imak üzere kesilmiş. Mezarlar alelacclc vc oldukça sığ kazıldığından sıcak havalarda mezarlık tan hiç de hoş olmayan kokular yükseliyor. John Mullin The Guardian Fiüpinler'e Amerikanpatentüdemokrasi £t Mtndt - Soğuk Savaş'ın sona ermesi- nin Asya'daki etkilerini açıklar mısmız? CONSTANTINO - Sovyet tehdidinin ortadan kalkmasıyla bölgede bulunan Amerikan birliklerine açıklayıcı bir sebep bulunamıyor. Halk, bunlann getirdiği büyük yükün farkına vardı. Ancaİc, yîne de bu bölge- deki tansiyonun artması Ame- rikan birliklerinin geri çekilme sürecini uzatıyor. Filipinler'indurumunueleala- cak olursak birliklerin, ekonomik ve politik ege- menlik aracı olarak kullanıldığım gözlemleyebi- liriz. Bugün Filipin'in buna ihtiyacı kalmadığı bir gerçektir. - Sovyetler Birüği'nin çökroesiyle geneUeşen de- mokratikleşme güney ülkeleri üzerinde ne gibi bir etki yaptı? CONSTANTINO - Genelde, demokratikleş- me, serbest ticareti yayan bir araç olarak kul- lanılıyor. Güney ülkeleri, buna ülkenin özerkli- ğini azaltmaya yönelik bir baskı olarak bakı- yorlardı. Demokratikleşme, Üçüncü Dünya ül- kelerinde sadece secimler esnasında kullanılan bir terimdi.. Kapitalist demokrasilerde bilindiği gibi, özgürlükler halkın bir kesimine verilmiştir. Filipinler'de uygulanan demokrasi ise farklı sos- yal, tarihsel ve kültürel içeriğe dayanan Ameri- Büyükelçi ve daha sonra Filipinler L'niversitesi 'nde siyasal bilimler ve tarih hocası olan Renato Constantino, ülkesinin en öndegelen aydmlarındandı. Ispanyol vesonra Amerikan sömürüsücıltmdaezilmiş olan bir ülkede, millibilincin en büyük savunucusu ve yorumcusu olmuşlur. Düşünceleriyle birçok aydını elkilemiştir. Marksizmden, 61) 'lı vtllarm Amerikan radikaldüşüncesinden etkilenen Constantino, liberal akımın etkisindeki Batı tarafından eskitniş olarak değerlendirilmişamagüney ülkelerindegerçeği yansıtan kavramsal çerçeveye bağlı kalmıştır. kan demokrasisinin bir taklididir. Üçüncü Dünya ülkeleri için Sovyetler Birliği bir karşı-güç mü oluşturuyordu? CONSTANTINO - Sovyetler Birliği'nin yıkı- lmasıyla, tek süper güç ABD kaldı; bu da ona kendi fikirlerini vc değerlerini yayma fırsatı do- ğurdu. Washington ve diğer kuzey ülkelen. dün- ya ekonomisini Üçüncü Dünya ülkelerinin zen- ginliklerini istif etmek olarak tanımlıyor. Sö- mürgecilik döneminde sömürgelerin doğal zen- ginliklen, sömürendevJeteaktanlıyordu. Bugün de, bağımsızlıklannı elde etmelerine rağmen bu transfcrler devam ediyor. - Sizce 'emperyalizm', kuzey-güney ilişkilerinin niteliğine uygun bir katram mıdır? CONSTANTINO - Teorik açıdan empeo'a- lizm önemli bir kavram. Güncj ülkeleri bclki politik egemenlığe sahipler ancak gerçektc bağımlılar. Dünya Bankası ve IMF sayesinde birden çok ülke tarafından kontrolediliyor. "Em- peryalizm" kavramı da kuzeyin güneyi egcmenli- ği aftına alması anlamına geliyor. - Filipinler'in dunımumı ele alalım: 1949'da ne tür bir bağımsızlık elde ettiniz? CONSTANTINO - Fılipin türü... Sömürge- den neo-sömürgeye dönüştü. Bazı şartlara bağ- lanmış bir bağımsızhk oldu: I979'a kadar Ame- rikan fırmalan, Filipin firmalanyla aynı haklara sahipti. Yine sahip ve Amerikan askeri üsleri var. Amerika'nın kültürümüzü, ekonomimizi. politikamızı kendi cgemcnlıği altına aldığı bir gerçek. Okullarda İngilizcc zorunlu. Televizyon ve diğer yayın araçlan gece gündüz Batı kültürii \aymakla meşgul. - Japonya hakkında ne düşünüyorsunuz? CONSTANTINO - Asyalılar ıçın Japonya, militarizmden çok. yardım sağ- layan birgücü simgeliyor. Eko- nomisinin büyüklüğünün far- kmdalar vc Japonya'nın gclc- cekte Filipinler'de ycrleşmiş Amerikan ekonomisinin yerine geçcccğini söylüyorlar. Yinc dc Amerika'nın varlığı baskın çıı- yor. - Siz başından beri Cory Aqu- ra'o'yu iktidara getiren "Peop- le's Power" hakkındaki kuşku- lannızı dile gerirdiniz ve yerieş- mekte olan sistemin Markos'- unkinden farklı olmadığını söy- - ^ — — — — lediniz. Acaba bugün de aynı şeyleri düşünüyor musunuz? CONSTANTINO - Bayan Aquino'nun ikti- dara gelmesiyle yerleşecek sistemin eskisindcn pek farklı olacağını düşünmüyordum ve haklı çıktım. Aquino"nun hükümeti sadece görünüşte demokratikti. Bu iki rejim madalyonun iki yü- zünü oluşturuyor. Sadece iktidardaki elit takımında bir değişiklik oldu. - Aquino dönemiıîden tarihte ne kalacak? CONSTANTINO - Büyük bir gururun ve umudun yaşandığı bir dönemdi. Ancak şunu unutmamak gerekir ki Aquino, halkın desteğini almış bir askeri darbc tarafından iktidara getiril- di. Daha sonralan, Bayan Aquino'nun ne oldu- ğu anlaşıldı: Filipinler'in geleceği hakında hiçbir fıkri olmayan bir elit kızı. Bir kere daha şansı- mızı körelttik. Philippe Pons ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Şıvas Dupuşmalapını İzlerken... (1) Pazartesi öğleden sonra, birdesalı günü;2Temmuz'- da, Sıvas'ta Madımak Oteli'nde 37 aydının yakılarak öl- dürüldükleri davanın duruşmasını izledim DGM'de. Kanım çekilmiş, dinliyordum ölümden dönenlerin yakın- malannı. "~ Duruşma Yargıcı Muammer Ünsoy, nasıl da benzi- yordu Hüsnü Göksel'e. Hüsnü Göksel'in genci. Ozan Ali Yüce heyecanlıydı. Bir mahkemeye ilk kez gidiyordu. Ali Yüce, Madımak Oteli'nde, yaşadıkları se- rüveni anlatıyordu. özetle şöyle diyordu: "Devletimiz bizi korur diyorduk. Saatler geçtikçe bize herhangi bir kurtarıcı gelmiyordu. Saat 19.0Cİ-2O.0O ara- smda elektriklerkesildi, karanlık oldu. Dumanlargelme- ye başladı. Gençler, Yaşlılar yukarı çıksın' diyorlar, vücutlarını siper ediyorlardı. Ölüm adım adım yaklaşı- yordu. Bir kör dumanın içinde, koşuyoruz, gidip geliyo- ruz. Ölüm boğazımızdan iniyor. Haydar adında bir arka- daş, çıplak dirseğiyle camın birinikırdı. Kınlan cam arka taraftaydı. Arka taraftaki ölüm, o denli somut değildi. Asıl ölüm, caddeden geliyordu. Arka pencerede, ellerin- de iki kalın çubukla ikikişi 'Gelmeyin!' diyorlardı. Adının Mehmet olduğunu öğrendiğim bir komiserin yardımıyla aşağıya indirildik. Öbür arkadaşlarımızın durumunu merak ediyorduk. Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldük. Emniyet Müdürlüğü'nde bir ses geldi: - Işıkları söndürün, çabuk yukarı çıkın, yoksa siz de gi- dersiniz, bizde!" Savunman Şenal Sarıhan, yargıçtan, Ali Yüce'nin otu- rarak konuşmasının sağlanmasını istedi. Ali Yüce'ye sandalyegetirildi. Ali Yüce, oradan kurtanlmaları için, devlet güclerin- den "somut bir çaba göremediğini" söyledi. Olay günü, TV'de hükümet. devlet yetkililerinin açıklamalarının ise, "dayanılır gibi olmadığını" bildirdi. Şöyle dedi: - Devlet, Kuveyt halkına gösterdiği ilginin binde birini gösterseydi, insanlar ölmez, bu gençler de burada yar- gılanmazdı. Insanım diyen herkes, öldürülen 37 insanın, gencin ölümüne acır. Yargıçsordır - Dışarıda bağıranların attıkları sloganlar neydi? - '.'Şeriatgelecek, laiklik gidecek", "Kahrolsun laiklik" gibi sloganlardı. Ali Yüce, "Hükümet, devlet gerekli dikkat ve hassasi- yeti gösterseydi, bu kalabahğı onleyebilirdi" diyordu. Ekliyordu: - Orada tek sıralı askerler vardı, onlar da biraz sonra yok oldular. Dışarıda kalabalıklar, kaldırım taşlannı bi- nanın (otelin) camlarına atıyorlardı. Otelde benim elime kurşun kalem kalınlığında bir çıta verdiler, ben de bunu attım. Devlet, bir toplu iğne başı olan yerde vardır. Sıvas bir toplu iğne başı kadar mıdır? Yargıç: - Sıvas büyuk bir ilimizdir! deyince Ali Yüce: - Devlet salyangoz adımıyla geldi Sıvas'a. Ertesi gün, cici ayakkabılanyla, giysileriyle (kurtulanları) kutlama- ya geldi Sıvas'a. Yargıç, Ali Yüce'ye: - Avukatın var mı? diye sordu, bir şey istiyor musun? Müdahil olursan Yargıtay'a gitme hakkm.olur... - Yok. dedi Ali Yüce, kimden ne isteyeceğim? Ulus, 37 tane insanını yitirmiş. Suçlular bulunduğu zaman ceza- landınlacaktır... Ali Yüceden sonra, sıra eşi Nimet Yüce'deydi. O daha heyecanlıydı. Ali Yüce, eşine: - Hiç korkma, yargıç çok yumuşak! dedi. Nimet Ha- nım'ı basına ayrılan yerden izliyordum. Dudaklarında bir gülümseme, yargıcın karşısına doğru yürüdü. O da ilk kez mi bir yargıç karşısına çıkıyordu ne? Ondan çok ben heyecanlanıyordum. Yargıç, Nimet Yüce'ye adını, babasınınadını,adresini sordu. "Yaşınızkaç?"deyince, Nimet Hanım: - yVrm/öeş/yanıtını verdi, hemendüzeltti; "Yanlışsöy- ledim, 55 diyecektim!" Yargıç: - Heyecanlanmayın, dedi, burada adlarını unutanlar var! Eşiniz Ali Yüce Bey olaylan anlattı, siz de birliktey- diniz, onlara ekleyeceğiniz var mı? Nimet Hanım şöyle dedi: - Boğulmaya, ölmeye az bir zaman kalmıştı. Sekiz sa- at içeride mahsur kaldık. Alevler yüzümüze vuruyordu. Osırada Dernek Başkanı'nı gördüm, "Bizi buradan kur- tarın!" dedim. Nasılkurtulduğumuza hayret ediyorum! Yargıç, dışarıda atılan sloganları anımsayıp anımsa- madığını sordu. Nimet Yüce, şu karşılığı verdi: - "Atatürk Cumhuriyeti burada kurdu, burada yıkaca- ğız", "Şeriat istiyoruz", "Aziz Nesin'e burası mezarola- cak" diyorlardı. Nimet Yüceden sonra Birsen Gündüz içeri alındı. Bir- sen Gündüz, Sıvas'a giden "Semah " ekibindendi. Kar- deşi Murat Gündüz Sıvasta boğularak ölenler arasın- daydı. Sıvas olaylarında 124 sanıktan 79'u tutuklu olarak yar- gılanıyorlardı. Sanıklarm çoğu genç, çoğu sakallı kişiler. Sakallarını sonradan uzatanlar var. Savunmanlarıyla birlikte sürekli gürültü yapıyorlar. Yargıç, zaman zaman susturmakta güçlük çekiyor. Duruşmaları izlerken, ölen 37 kişi, gözlerimin önünden gitmiyor... Ben duymadım, sanıklar duruşmadan sonra, cezaevi arabasıyla cezaevine giderlerken, "Allahuekber" diye bağırıyorlarmış. BULMACA 1 2 3 4 — 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Sekizlik hece ölçüsüyle yazılan. halk edebivatına özgü bir şiir türü. 2/ En büyük... Su taşkını. 3/ Çıplak vücut resmi... Uzcrinc yazı yazılan ta- baklanmış ccylan derisi... Eski Mısır'da güneş tan- nsı. 4/ Mısır. 5/ Sanat. hüncr... Büyümc, gcliş- me. 6/ "Bigânelerin kah- nnı görmüş değiliz cttiğimiz nafilcdir ağya- re" (Yahya Kemal)... Gözü doymaz. haris... En kısa za- man süresi. 7/ Yüksek rakımlı ül- kelerde turizm ve dağcılık etkinlik- leri arasında yer alan yürüyüş gezileri. 8/ Briçte, atılan bir kâğıtla eşinc oynamasını istediği kâğıdı belirtme... Sarhoş ya da külhanbe- yi bağırması. 9/ Boğa güreşi yapı- lan alan... Vilayet. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Korsika'ya özgü kan davası. 2/ Otomobillerin elektriğini sağlayan aygıt... Kalkan baiığının yavrusu. 3/ Rubidyum elementinin simgesi... Değişmesi bir doğruyla gösterilebilen. 4/ Dik yerler- den inen buzullarda, derin yanlmalar nedeniyle buz parcalan- nın koparak aşağıya düşmesi... Güreşte biroyun. 5/ Belirtiler... Bir rcnk. 6/ Oyun kâğıtlannda ikiliden altılıya kadar olan kâğrt- lar. 7/ Sahip... Bir cetvel türü... Olumsuzluk belirten bir önek. 8/ Rütbesiz asker... Eti lezzetli bir balık. 9/ Belçika'da yaşayan başlıca iki halktan biri... Hile.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle