Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT1994 PERŞEMBE
12 DUNYADAN
Bosnayaşamadörtellesanlıyor• Saraybosna'da savaş tüm hmyla sürerken, halk, sanki banş hüküm • Altın fıyatlannın düşmesine karşın, kuyumcular dükkânlannı
sürüyormuşçasına, dış görünüşüne dikkat ediyor, yiyecek parasından işletmeye devam ediyor. Çünkü gençler evlenirken, nişanlamrken,
arttıran kadınlar savaşta bile makyaj yapmayı unutmuyor. parmaklanna altın yüzükler geçirmek istiyor.
A
dile İbisbegoviç ilerlemiş
yaşına karşın düzgün
taranmış saçlan. özenle
yapılmış makyajı ile her türlü
konfora sahip bir evde yaşıyor
izlenimi veriyor. Emekli.maaşı
yalnızca dört Alman Markf-
ndan oiuşan Saraybosnalı Adi-
le. beş yetişkin kızını tek başına
hiç kimseye muhtaç olmadan
büyütmeyi başarmış.
Adile, Saraybosna'da savaş
son hıayla sürerken, ancak ba-
nş döneminde görmeye alışkın
olduğumuz bu derli toplu dış
görünümü nasıl sürdürüyor?
Saraybosna'ya gelen yabancı-
• lar, kent halkının bakımlı ve
düzgün görünümü karşısında
şaşırmaktan kendilerini alamı-
yorlar.
Saraybosna'da hiç kimsenin
evinde sular akmıyor. En yakjn
su kaynağına ulaşmak için Sırp
kurşunlanna hedefolmayı göze
alarak kilometrelerce ötedeki
çeşmeye ulaşmak gerekiyor.
Ancak, susuzluğa karşın erkek-
ler her gün tıraş olmayı ihmal
etmiyor.
Anneler çocuklannı giydir-
mek ve beslemek için üç kuruş-
luk gelirlerden mucizeler yara-
tıyor. Gençlerin cep harçlığı
gibi bir lüksleri yok. Şimdi sa-
vaş zamanı. Ama Saraybosna
kadınlan bu koşullarda bile dış
Çirkin gözükmektense, aç kalmayı tercih eden kadınlar, modayı da ellerinden geldiği kadar takip etroeye çalışıyorlar.
görünümlerine dikkat ediyor.
Adile 56 yaşında. Oturduğu
sayfıye kasabası Sırplann eline
geçince Saraybosna'ya göç et-
mek zorunda kalmış. Üzerinde-
ki giysiler kusursuz bir uyum
içinde. Kahverengi deri eldi-
venleri el çantası ile aynı renkıe.
Adile, dostlannın yardımı ile
yaşayabildiğini belirterek şöyle
kouşuyor: "Buraya ailem ile
geldiğimde hiç eşyamız yokru.
Dostlanmız bize kendi giysile-
rinden \erdi. Savaştan önce iki
adet rujum vardt. Bunları bitme-
sin diye son derece idareli kul-
lanıyorum."
Savaştan önce turist rehberli-
ği yapan 24 yaşındaki Seka
Hrvat şimdi bir pastanede gar-
son olarak çalışıyor. Saraybos-
na çarşısında şampuan ararken
dış görünümüne özen gösterdi-
ğıni ifade ederek."Sanki herkes
bizim yırtık pırtık giysiler içinde
dolaşıp, siirekli ağlamamızı isti-
yor. Oysa, bizler gülüyor, şarkı
söylüy or ve dans edivonız. Sa* aş
bizim ruhumuzu öldürmedi; bi-
zim de yüreğimiz sevgiye hasret.
Yaşam ateşimi/i hiçbir şeyin
söndürmcsine izin vermeyiz" di-
vor. Seka, bir dükkanda bula-
bildiği 15 Alman Markı tu-
tanndaki şampuanı başka seçe-
neği olmadtğı için alıyor. Savaş
öncesi tuvaleı» malzemesi bul-
makta hiç zorlanmadığını. şim-
di ise bu konuda yokluk ve pa-
halılık yaşandığından yakını-
yor.
Savaş döneminde yürürlükte
bulunan olağanüstü hal yasala-
nna göre karaborsa kozmetik
Açlık Sudan'inpeşinibırahnıyor
• Görece sakin geçen bir yılın ardından
başlayan çatışmalar ve kuraklık, 2
milyondan fazla Sudanlının yaşamını
tehdit ediyor.
Şiddetlı kuraklık ve ülkenin güney kesiminde
başlayan yeni çatışmalar 2 milyondan fazla
Sudanlının yaşamını tehdit ediyor. Yardım
görevlileri, yaklaşmakta olan açlığın 1988yılında
yaşanan ve 280 bin insanın ölümüne neden olandan
daha büyük boyutlu olabileceğini belirtiyorlar.
Ülkenin güneydoğusunda ürün ahnamadı ve eldeki
yiyecek stoklan şimdiden tüketildi. Batılı
diplomatlar ve yardım örgütlerinin görevlileri,
Hartum'daki hükümetin güneydeki kentlere asker
yığarak gerillalara karşı önlem almakta
olduklannı bildiriyor.
Müslümanlann yönetimindeki hükümetin,
güneydeki kentleri ellerinde tutan asilere karşı
yühittüğü saldın devam ederken Sudan'ın
güneyindeki muhabirlerin bildirdiğinegöre,
çatışmalann şiddeti geçen hafta daha da arttı.
Birleşmiş Milletler yardım görevlileri, Kenya ve
Uganda arasındaki sınınn kuzeyinde devam eden
bombalamaiardan kaçmak ısteyen 70 bin
sığmmacmın Uganda smınna doğru kaçtığını, en
azından 30 bin kişinin ise Zaıre stnınna kaçtığını
belirtiyorlar.
Hem UNICEFin Sudan merkezinin hem de Sudan
Yaşam Hattı Operasyonu'nun başında bulunan
PhilipO'Brien, "Güney Sudan'da kötii hasatın neden
olduğu olaylar çok büyük bir insanlık drammın
doğması için gereken zemini hazırlamış durumda. İki
mil>on insan ciddi bir > i\ ecck sıkıntısına düşmek
üzere. Bu, son dört beş yıl içinde yaşanan en körü
kriz"dedi. İslamaköktendincıkuzeyileHıristiyan
güneyarasmda lOyıldırsürmekteolan içsavaş,
güneyin altyapısını harapetmiş. bölgedeki açlığı
beslemiş ve 1 milyon ölü bırakmıştır. Çok sayıda
ateşkese ve üst düzeyde sürdürülen görüşmelere
karşın diplomatlar henüz görünürde bir çözüm
olmadığını belirtiyorlar. Aslında 1993 yılı, görece bir
banş ve istikrar ortamı içinde geçmiş, böylece
yardım işleri de daha kolayiıkla sürdürülebilmişti.
Ne var ki. Somali'de 300 bin kişinin ölümüne yol
açan içsavaş, eski Yugoslavya topraklannda patlak
veren savaş, BM'nin gündeminde daha önemli bir
yer işgal edince, Sudan konusu rafa kaldınldı.
Donatella Lorch Sudan'da süren çatışmalar ve kıtlık en çok savunmasız durumdaki çocukJan eıkiliyor.
ürünleri satışı yasak. Ancak,
pazarlarda tezgah açanlar bu
ürünleri yasaya aldırmadan sa-
tıyor. Bir kamu görevlisinin al-
dığı ücrete yakın bir fiyattan
satılan kozmetik ürünleri her
şeye karşın alıcı buluyor.
Karaborsa kozmetik piyasa-
sının oldukça karlı olduğunu
belirten 23 yaşındaki Hamra
Aganoviç kimsenin yasaya al-
dırmadığını, adalet bakanlığm-
da çalışan bayanlann bile bura-
larda ahşveriş yaptığını açıklı-
yor. Hamra, "Kadınlar açlığı,
çirkin görünmeye tercih ediyor"
diyor.
Saybosna'daki Bosnalijk
kozmetik fabrikası savaş döne-
minde kozmetik üretimine son
verip, sabun ve ilaç üretmeye
karar verince, bazı kimyacılar
kendi olanaklan ile ufalc tefek
cilt temizleyicileri. nemlendiri-
ciler yapmaya başlamış.
52 vaşındaki kuaför Muham-
med Sabiç dış görünümün sa-
vaş zamanında büyük önem
kazandığma dikkat çekiyor. İki
gün önce yanındaki binaya bir
havan topu isabet ederek, için-
deki dükkanlan yerle bir etmiş.
Ama Muhammed kendi dük-
kanını kapatmayı hiç düşün-
müyor. Batı Avrupa'daki mo-
dayı gerektiği gibi izleyemediği-
ni, ancak salonunun tıka basa
dolu olduğunu söylüyor. İstedi-
ği anda Londra, Mılano ve Pa-
ris'te çalışacabileceğini de belir-
ten Muhammed şöyle diyor:
"Ailem 150 yıldan beri Saray-
bosna'da yaşıyor. Çocuklarun
da sanatımı burada devam ettir-
meye kararlı. Burası benim va-
tanım. Günlük ^aşantımızı sava-
şj hiçe sayarak sürdürmek bir
bakıma savaşmakla eşanlamlı.
Bizler uvgar dünyanın insanlart-
>ız. Kendimize çeki düzen ver-
mek moralinıizi düzeitiyor, hâlâ
yaşadığımtzı hatırlatıyor. Dış
görüntümüz psikolojimizi vansı-
tıyor."
IKuaför salonlan
boş durmuyor
Muhammed'in kuaför salo-
nuna yönetim tarafından önce-
lik tanınmış. Şöyle ki, dükkânı-
nın suyu ve elektriğı kesilmiyor.
Savaştan önce mali durumu-
nun iyi olduğunu belirten Mu-
hammed, durumu iyi olmayan
bazı müşterilerinden para almı-
yor. Saybosna"da kuyumcular
biledükkân kapatmama karan
alıyor. Kuyumcu dükkanlan
bir zamanlann ünlü "altın çar-
şı'* adı verilen caddesi üzerinde
yer alıyor. 54 yaşındaki kuyum-
cu Fuad Foko altın fiyatlannın
düştüğünü, ancak üretimlerine
devam ettiklerini söylüyor. Sa-
vaştan önce ellerinde bulunan
altınlan nişan yüzüğü ve küpe
yapımında kullandıldannı kay-
dediyor. Fuad, "Kuyumculuk-
tan eskisi gibi kazanamıyoruz.
Ama ne yapalım. Gençler evle-
nirken yüzük almak istiyorlar.
Yaşam her şeye karşın süriiyor"
diye konuşuyor. Altın
çarşısının birkaçyüzmetreileri-
sindc, eskiden çocuklann o> un
sahası olarak kullandıklan
alanda şimdi mezarlık yer alı-
yor. Kökleri mezarlann içıne
kadar uzananlann dışında tüm
ağaçlaryakacak olarak kullanı-
Imak üzere kesilmiş. Mezarlar
alelacclc vc oldukça sığ
kazıldığından sıcak havalarda
mezarlık tan hiç de hoş olmayan
kokular yükseliyor.
John Mullin
The Guardian
Fiüpinler'e Amerikanpatentüdemokrasi
£t Mtndt
- Soğuk Savaş'ın sona ermesi-
nin Asya'daki etkilerini açıklar
mısmız?
CONSTANTINO - Sovyet
tehdidinin ortadan kalkmasıyla
bölgede bulunan Amerikan
birliklerine açıklayıcı bir sebep
bulunamıyor. Halk, bunlann
getirdiği büyük yükün farkına
vardı. Ancaİc, yîne de bu bölge-
deki tansiyonun artması Ame-
rikan birliklerinin geri çekilme
sürecini uzatıyor. Filipinler'indurumunueleala-
cak olursak birliklerin, ekonomik ve politik ege-
menlik aracı olarak kullanıldığım gözlemleyebi-
liriz. Bugün Filipin'in buna ihtiyacı kalmadığı
bir gerçektir.
- Sovyetler Birüği'nin çökroesiyle geneUeşen de-
mokratikleşme güney ülkeleri üzerinde ne gibi bir
etki yaptı?
CONSTANTINO - Genelde, demokratikleş-
me, serbest ticareti yayan bir araç olarak kul-
lanılıyor. Güney ülkeleri, buna ülkenin özerkli-
ğini azaltmaya yönelik bir baskı olarak bakı-
yorlardı. Demokratikleşme, Üçüncü Dünya ül-
kelerinde sadece secimler esnasında kullanılan
bir terimdi.. Kapitalist demokrasilerde bilindiği
gibi, özgürlükler halkın bir kesimine verilmiştir.
Filipinler'de uygulanan demokrasi ise farklı sos-
yal, tarihsel ve kültürel içeriğe dayanan Ameri-
Büyükelçi ve daha sonra Filipinler L'niversitesi 'nde
siyasal bilimler ve tarih hocası olan Renato
Constantino, ülkesinin en öndegelen aydmlarındandı.
Ispanyol vesonra Amerikan sömürüsücıltmdaezilmiş
olan bir ülkede, millibilincin en büyük savunucusu ve
yorumcusu olmuşlur. Düşünceleriyle birçok aydını
elkilemiştir. Marksizmden, 61) 'lı vtllarm Amerikan
radikaldüşüncesinden etkilenen Constantino, liberal
akımın etkisindeki Batı tarafından eskitniş olarak
değerlendirilmişamagüney ülkelerindegerçeği
yansıtan kavramsal çerçeveye bağlı kalmıştır.
kan demokrasisinin bir taklididir.
Üçüncü Dünya ülkeleri için Sovyetler Birliği bir
karşı-güç mü oluşturuyordu?
CONSTANTINO - Sovyetler Birliği'nin yıkı-
lmasıyla, tek süper güç ABD kaldı; bu da ona
kendi fikirlerini vc değerlerini yayma fırsatı do-
ğurdu. Washington ve diğer kuzey ülkelen. dün-
ya ekonomisini Üçüncü Dünya ülkelerinin zen-
ginliklerini istif etmek olarak tanımlıyor. Sö-
mürgecilik döneminde sömürgelerin doğal zen-
ginliklen, sömürendevJeteaktanlıyordu. Bugün
de, bağımsızlıklannı elde etmelerine rağmen bu
transfcrler devam ediyor.
- Sizce 'emperyalizm', kuzey-güney ilişkilerinin
niteliğine uygun bir katram mıdır?
CONSTANTINO - Teorik açıdan empeo'a-
lizm önemli bir kavram. Güncj ülkeleri bclki
politik egemenlığe sahipler ancak gerçektc
bağımlılar. Dünya Bankası ve IMF sayesinde
birden çok ülke tarafından kontrolediliyor. "Em-
peryalizm" kavramı da kuzeyin güneyi egcmenli-
ği aftına alması anlamına geliyor.
- Filipinler'in dunımumı ele alalım: 1949'da ne
tür bir bağımsızlık elde ettiniz?
CONSTANTINO - Fılipin türü... Sömürge-
den neo-sömürgeye dönüştü. Bazı şartlara bağ-
lanmış bir bağımsızhk oldu: I979'a kadar Ame-
rikan fırmalan, Filipin firmalanyla aynı haklara
sahipti. Yine sahip ve Amerikan askeri üsleri
var. Amerika'nın kültürümüzü, ekonomimizi.
politikamızı kendi cgemcnlıği altına aldığı bir
gerçek. Okullarda İngilizcc zorunlu. Televizyon
ve diğer yayın araçlan gece gündüz Batı kültürii
\aymakla meşgul.
- Japonya hakkında ne düşünüyorsunuz?
CONSTANTINO - Asyalılar ıçın Japonya,
militarizmden çok. yardım sağ-
layan birgücü simgeliyor. Eko-
nomisinin büyüklüğünün far-
kmdalar vc Japonya'nın gclc-
cekte Filipinler'de ycrleşmiş
Amerikan ekonomisinin yerine
geçcccğini söylüyorlar. Yinc dc
Amerika'nın varlığı baskın çıı-
yor.
- Siz başından beri Cory Aqu-
ra'o'yu iktidara getiren "Peop-
le's Power" hakkındaki kuşku-
lannızı dile gerirdiniz ve yerieş-
mekte olan sistemin Markos'-
unkinden farklı olmadığını söy-
- ^ — — — — lediniz. Acaba bugün de aynı
şeyleri düşünüyor musunuz?
CONSTANTINO - Bayan Aquino'nun ikti-
dara gelmesiyle yerleşecek sistemin eskisindcn
pek farklı olacağını düşünmüyordum ve haklı
çıktım. Aquino"nun hükümeti sadece görünüşte
demokratikti. Bu iki rejim madalyonun iki yü-
zünü oluşturuyor. Sadece iktidardaki elit
takımında bir değişiklik oldu.
- Aquino dönemiıîden tarihte ne kalacak?
CONSTANTINO - Büyük bir gururun ve
umudun yaşandığı bir dönemdi. Ancak şunu
unutmamak gerekir ki Aquino, halkın desteğini
almış bir askeri darbc tarafından iktidara getiril-
di. Daha sonralan, Bayan Aquino'nun ne oldu-
ğu anlaşıldı: Filipinler'in geleceği hakında hiçbir
fıkri olmayan bir elit kızı. Bir kere daha şansı-
mızı körelttik.
Philippe Pons
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Şıvas Dupuşmalapını
İzlerken... (1)
Pazartesi öğleden sonra, birdesalı günü;2Temmuz'-
da, Sıvas'ta Madımak Oteli'nde 37 aydının yakılarak öl-
dürüldükleri davanın duruşmasını izledim DGM'de.
Kanım çekilmiş, dinliyordum ölümden dönenlerin yakın-
malannı. "~
Duruşma Yargıcı Muammer Ünsoy, nasıl da benzi-
yordu Hüsnü Göksel'e. Hüsnü Göksel'in genci.
Ozan Ali Yüce heyecanlıydı. Bir mahkemeye ilk kez
gidiyordu. Ali Yüce, Madımak Oteli'nde, yaşadıkları se-
rüveni anlatıyordu. özetle şöyle diyordu:
"Devletimiz bizi korur diyorduk. Saatler geçtikçe bize
herhangi bir kurtarıcı gelmiyordu. Saat 19.0Cİ-2O.0O ara-
smda elektriklerkesildi, karanlık oldu. Dumanlargelme-
ye başladı. Gençler, Yaşlılar yukarı çıksın' diyorlar,
vücutlarını siper ediyorlardı. Ölüm adım adım yaklaşı-
yordu. Bir kör dumanın içinde, koşuyoruz, gidip geliyo-
ruz. Ölüm boğazımızdan iniyor. Haydar adında bir arka-
daş, çıplak dirseğiyle camın birinikırdı. Kınlan cam arka
taraftaydı. Arka taraftaki ölüm, o denli somut değildi.
Asıl ölüm, caddeden geliyordu. Arka pencerede, ellerin-
de iki kalın çubukla ikikişi 'Gelmeyin!' diyorlardı. Adının
Mehmet olduğunu öğrendiğim bir komiserin yardımıyla
aşağıya indirildik. Öbür arkadaşlarımızın durumunu
merak ediyorduk. Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldük.
Emniyet Müdürlüğü'nde bir ses geldi:
- Işıkları söndürün, çabuk yukarı çıkın, yoksa siz de gi-
dersiniz, bizde!"
Savunman Şenal Sarıhan, yargıçtan, Ali Yüce'nin otu-
rarak konuşmasının sağlanmasını istedi. Ali Yüce'ye
sandalyegetirildi.
Ali Yüce, oradan kurtanlmaları için, devlet güclerin-
den "somut bir çaba göremediğini" söyledi. Olay günü,
TV'de hükümet. devlet yetkililerinin açıklamalarının ise,
"dayanılır gibi olmadığını" bildirdi. Şöyle dedi:
- Devlet, Kuveyt halkına gösterdiği ilginin binde birini
gösterseydi, insanlar ölmez, bu gençler de burada yar-
gılanmazdı. Insanım diyen herkes, öldürülen 37 insanın,
gencin ölümüne acır.
Yargıçsordır
- Dışarıda bağıranların attıkları sloganlar neydi?
- '.'Şeriatgelecek, laiklik gidecek", "Kahrolsun laiklik"
gibi sloganlardı.
Ali Yüce, "Hükümet, devlet gerekli dikkat ve hassasi-
yeti gösterseydi, bu kalabahğı onleyebilirdi" diyordu.
Ekliyordu:
- Orada tek sıralı askerler vardı, onlar da biraz sonra
yok oldular. Dışarıda kalabalıklar, kaldırım taşlannı bi-
nanın (otelin) camlarına atıyorlardı. Otelde benim elime
kurşun kalem kalınlığında bir çıta verdiler, ben de bunu
attım. Devlet, bir toplu iğne başı olan yerde vardır. Sıvas
bir toplu iğne başı kadar mıdır?
Yargıç:
- Sıvas büyuk bir ilimizdir! deyince Ali Yüce:
- Devlet salyangoz adımıyla geldi Sıvas'a. Ertesi gün,
cici ayakkabılanyla, giysileriyle (kurtulanları) kutlama-
ya geldi Sıvas'a.
Yargıç, Ali Yüce'ye:
- Avukatın var mı? diye sordu, bir şey istiyor musun?
Müdahil olursan Yargıtay'a gitme hakkm.olur...
- Yok. dedi Ali Yüce, kimden ne isteyeceğim? Ulus, 37
tane insanını yitirmiş. Suçlular bulunduğu zaman ceza-
landınlacaktır...
Ali Yüceden sonra, sıra eşi Nimet Yüce'deydi. O daha
heyecanlıydı. Ali Yüce, eşine:
- Hiç korkma, yargıç çok yumuşak! dedi. Nimet Ha-
nım'ı basına ayrılan yerden izliyordum. Dudaklarında
bir gülümseme, yargıcın karşısına doğru yürüdü. O da
ilk kez mi bir yargıç karşısına çıkıyordu ne? Ondan çok
ben heyecanlanıyordum. Yargıç, Nimet Yüce'ye adını,
babasınınadını,adresini sordu. "Yaşınızkaç?"deyince,
Nimet Hanım:
- yVrm/öeş/yanıtını verdi, hemendüzeltti; "Yanlışsöy-
ledim, 55 diyecektim!" Yargıç:
- Heyecanlanmayın, dedi, burada adlarını unutanlar
var! Eşiniz Ali Yüce Bey olaylan anlattı, siz de birliktey-
diniz, onlara ekleyeceğiniz var mı?
Nimet Hanım şöyle dedi:
- Boğulmaya, ölmeye az bir zaman kalmıştı. Sekiz sa-
at içeride mahsur kaldık. Alevler yüzümüze vuruyordu.
Osırada Dernek Başkanı'nı gördüm, "Bizi buradan kur-
tarın!" dedim. Nasılkurtulduğumuza hayret ediyorum!
Yargıç, dışarıda atılan sloganları anımsayıp anımsa-
madığını sordu. Nimet Yüce, şu karşılığı verdi:
- "Atatürk Cumhuriyeti burada kurdu, burada yıkaca-
ğız", "Şeriat istiyoruz", "Aziz Nesin'e burası mezarola-
cak" diyorlardı.
Nimet Yüceden sonra Birsen Gündüz içeri alındı. Bir-
sen Gündüz, Sıvas'a giden "Semah " ekibindendi. Kar-
deşi Murat Gündüz Sıvasta boğularak ölenler arasın-
daydı.
Sıvas olaylarında 124 sanıktan 79'u tutuklu olarak yar-
gılanıyorlardı. Sanıklarm çoğu genç, çoğu sakallı kişiler.
Sakallarını sonradan uzatanlar var. Savunmanlarıyla
birlikte sürekli gürültü yapıyorlar. Yargıç, zaman zaman
susturmakta güçlük çekiyor. Duruşmaları izlerken, ölen
37 kişi, gözlerimin önünden gitmiyor...
Ben duymadım, sanıklar duruşmadan sonra, cezaevi
arabasıyla cezaevine giderlerken, "Allahuekber" diye
bağırıyorlarmış.
BULMACA
1 2 3 4
— 8
SOLDAN SAĞA:
1/ Sekizlik hece ölçüsüyle
yazılan. halk edebivatına
özgü bir şiir türü. 2/ En
büyük... Su taşkını. 3/
Çıplak vücut resmi...
Uzcrinc yazı yazılan ta-
baklanmış ccylan derisi...
Eski Mısır'da güneş tan-
nsı. 4/ Mısır. 5/ Sanat.
hüncr... Büyümc, gcliş-
me. 6/ "Bigânelerin kah-
nnı görmüş değiliz
cttiğimiz nafilcdir ağya-
re" (Yahya Kemal)...
Gözü doymaz. haris... En kısa za-
man süresi. 7/ Yüksek rakımlı ül-
kelerde turizm ve dağcılık etkinlik-
leri arasında yer alan yürüyüş
gezileri. 8/ Briçte, atılan bir kâğıtla
eşinc oynamasını istediği kâğıdı
belirtme... Sarhoş ya da külhanbe-
yi bağırması. 9/ Boğa güreşi yapı-
lan alan... Vilayet.
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/
Korsika'ya özgü kan davası. 2/
Otomobillerin elektriğini sağlayan
aygıt... Kalkan baiığının yavrusu. 3/ Rubidyum elementinin
simgesi... Değişmesi bir doğruyla gösterilebilen. 4/ Dik yerler-
den inen buzullarda, derin yanlmalar nedeniyle buz parcalan-
nın koparak aşağıya düşmesi... Güreşte biroyun. 5/ Belirtiler...
Bir rcnk. 6/ Oyun kâğıtlannda ikiliden altılıya kadar olan kâğrt-
lar. 7/ Sahip... Bir cetvel türü... Olumsuzluk belirten bir önek.
8/ Rütbesiz asker... Eti lezzetli bir balık. 9/ Belçika'da yaşayan
başlıca iki halktan biri... Hile.