02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET2 15ŞUBAT1994SALI Asya'dan, 10 yıl 3 filmden sonra dönen Bernardo Bertolucci: "Filmlerimkısmenkendiyaşantimın öyküsü..."STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Hangisını dnımsataiım? Jean LOUK Trintignantın "•elindeolmadan" fa- şist olduğu •'Konformist"i mi (1970) ya da Marlon Brando'nun. unutul- maz bir aşkın kahramanı olarak be- yazperdeyi paylaştığı Maria Schnei- der'Ie izleyiciîerin nabız atışlannı tehlikeli şekilde arttırdığı "Paris'te Son Tango"yu( 1972) mu?.. Burada. gelecek için "umut verid" olarak tanımlanan Roberto De Niro ve Ge- rard Depardieu'nun vıldızını parla- tan "1900"ü anmamak olmaz. Aynı şekilde. "Son lmparator" (1987) ve "Küçük Buda" (1993) burada anı- lması gereken fılmler. Konumuz. Bernardo Bertolucci. 10 yıl süren Asya gezisi ve Budizm deneyiminden sonra İtalya'ya dö- nen ünlü yönetmen. bir avuç basın temsilcisini. Londra"daki ikinci evinde kabul ettı. (Çin, Tibet gibi uzaklıklardan dönen bir Avrupah için İtalya-lngiltere arası. ayru kent- te bir semtten bir başkasına gitmeye benziyorolmalı.) ts\eçli fılm eleştirmeni, gazeteci Betty Skatvonius, Londra'da The Groucho adlı kulüpte Bertolucci'yle görüşen bir avuç şanslı arasındaydı. Skavvonius'un. Dagens Nyheter'de yayımlanan izlenimlerden bir kıs- mını ıletiyonız. "Ateisrim. AUah'tan" Bernardo Bertolucci. Budizm'le tanışmasının ona dınsel açıdan yeni boyutlar kazandırdığını söylemiyor. Yalnızca. yaşama ve ölüme bakış şekli derinlik kazanmış. Budistlerin. ölümü gayet genlimsiz. doğal karşı- ladıklannı görmüş. Yeniden doğ- maya hala ınanmıyor. o başka. Ünlü İspanyol yönetmen BunuePın bir sözünü yıneliyor: "Hala ateistim, AUah'tan." Katoliklıkten. 15 yaşındayken katıldığı bir vaftızden sonra soğu- muş: "Paramı, sinir hapı almaya har- cıyorum. Böylesi daha ucuz." Bertolucci. filmlerinin kısmen kendi yaşamını yansıttığını söylü- yor: "Değişik görüşleri filmlerim ara- cılığıyla inceliyorum. Filmlerimin sayKi fazla değtt. Her biri, özel bir angajman. yatınm ve daha iyiyi ara- mayı gerekrirdi." 1976'da yaptığı ve 1900-1946 yıllan arasında ırgatlar ve toprak ağalannın ilişkilerini inceieyen 5 sa- atlik filmi "1900", o zamana dek Italyan sinemasının en pahalı film projesini oluşturuyordu. Bertolucci. politik gelişimini şöyle özetliyor: "Bir çeşit mit gibivdi (6O'lı vıllar- da) radikal olmak. 1%8'de Italva Komünist Partisi'ne girmem, radikal olmamava çalışmamdan örüriiydü. Radikaller, MaocuJardı. Kendimi hiçbir zaman bir radikal olarak gör- medim. Kendimi bir şey olarak gör- düysem eğer, bir felaket olarak gör- müşümdür." Bernardo Bertolucci. Doğu'da ge- çirdiği on yılın, daha önce inandığı birçok temel ilkeden \azgeçmesıne yol açtığını açıklıyor: "Benim neslimin hiç ügisini çek- meyen sözcükler, "düşüncelilik'' ve "acı paylaşma" idi. "Sınırı taşırma'" ve "kulakasmama" se\diğim sözciik- lerdi. Ne >ar ki keşişlerle yaşarken. düşünceliliğin. insan zekasının yük- sek bir biçimi olduğunu gördüm. an- ladım. Düşüncelilik. karşıdan göste- rilen anlayış değil yalnızca; insanoğ- lunun -çektiği acıya derin bir şekilde katılmayı da içeriyor. Şiddete hajır. düşüncelilik ve hoşgörü. bana sesle- nen şeylerdi." Dalai Lama ilk kez bir sinema salonunda "Küçiik Buda"nın. daha öncekı fllmlerinden farklı olduğu görüşün- de: "Önceki filmlerim, kişinin kendi Bemardo Bertolucci'nin Konformist adlı filminden bir sahne. benliğini yirirmesini ya da anlaş- ma/lıkları işliyor. Şimdi bir düşünce. bir felsefe üzerine film > apınca birço- ğu şaşımor. Önceki filmlerimde yaptığımın tam tersivdi bu. Amacıın, bilmedikleri bir şeyi anlatmaktı. ders vermek değil." Fılmın Pariste gala gecesıne. Da- lai Lama'nın katılması. onu son dc- rece mutlu etmiş: özellıkle bu dinı lı- derin ilk kez sinemaya gittiğini dü- şününce. "Bu büyük yol göstericinin kendisinin yönlendirilmesini görmek çok ilginç oldu. Binlerce insanı Bu- dizm'e inandıran lider, filmin etkisine kapılmtştı. Defalarca güldü filmi iz- lerken ve sonunda. elimi yakalayıp sıktrdedı. Bertolucci. "Son İmparator"!a 9 Oscar kazandığı zaman, çok sayıda >apımcının onu arayıp birlikte çalı- şmak istediklerini açıklıyor. Onlar arasında, Buda'nın yaşamıyla ilgili fılm yapmasını isteyenler de varmış. Önerilerin hepsini geri çevirmiş. Çiinkü amacı, geçmişle bugünü karşılaştırma üzerine kurulu ve özü- nü Budizm'den alan bir fılm yap- makmış. O sıralar böy le bir fılm pro- jesini rayına oturtamamış, ama Bu- dizm'e olan ilgisi artmış: "Himalayalar'daki bu dağ insan- larının ruhsal zenginliği ve akılcılığı beni çok etkiledi. Film uğruna onlarla iki >ıl geçirdim. Bu arada. uzun süre- dir yitimüş olduğum yaşam sevinci yeniden doğdu içimde." !991'de senar>oyu yazmaya başhyor ve daha sonra bu işi. Vlark Peploe ile Rudy VVurlitz'e devredi- yor. Aynı yıl, yapımcısı Jeremy Tho- mas'la Viyana'ya gidip Dalaı La- ma'nın onayıru alıyor. Ona, "çocuk- ların görebileceği bir film" yapmak istediğini söylüyor. Bundan kastı. Budizm'le karşılaştınlmca bırçocuk gibi kalan Batı uygarlığını ışledığını belirtmek. Küçük Buda "Küçük Buda", Bettv Skavvonius'- un tanımıyla. iki dcvirde geçiyor. Biri. 80'h yıllann çelık mavısı en- düstri toplumunda; öteki. 2500 yıl öncesinin altın cağında. Bhutan'da günümüzde yaşayan keşışlere. Ame- rika'daki bir dindaşlanndan. orada. yıllarca önce yaşamış. Budızmin en sevilen lamalanndan birinin yeni- den doğuşunun kanıtı olan bir çocu- ğun \ar olduğu haberi gcliyor. Bhu- tan'dan yola çıkan iki lama. çocuğu aramaya başhyor. Çocuğun "yup- pie" anne-babası lamalan karşılı- yor. (Yuppie çifti, Bridget Fonda ve Chris Isaak canlandınyor.) Anne merak içinde. baba kuşkulu. Daha sonra babanın bilgisayar şirketi iflas edince, Asya'ya yapılan yolculuk geçmişe donüşe benziyor. Bertolucci, Buda rolü için önce Hintli yıldızlan gözden geçirmiş. "Hepsi, birer Stailone, Sdmarzeneg- ger'di" diyor. O zaman aklına, bir süre önce bir fılmini gördüğü Keanu Reeves gelmiş "Nefis bir güzeüiğı ve dokunulmamışlığı yansıtıyordu" di- yor. Filminin, "Hollyvvood ile kendi sahasında hesaplaşmayı araaç- ladığını" da eklıyor. Bernardo Bertolucci. Uzakdoğu'- da ne işi olduğunu şöyle anlatıyor: "1982-83'te yola çıkmamm nedeni, film yapamaz hale olmamdır. Çalı- şamıyordum. Kendimi dışarıda, iğ- renç hissediyordum. İtalya'nın üze- rinde çürümenin kokusu vardı. Filmi- ni yapman için gerçekle yüzyüze ol- man gerekir. 1980'li yıllarda Italya'- nın gerçeği olan ekonomik patlama, rüşvet düzeni üzerine kurulmuştu. Bu ortamda Çin'e girrim. Koiay olmadı; çünkü Çin'de çekilecek bir filmi kim- se finanse etnıek istemiyordu." Bertolucci. artık ülkesıne dön- meye hazır: "İtalya'da büyük değişimler gün- demde" dıyor, "bunu algılıyorum. İtalya'nın şansı çok yüksek. Pek de- ğerlendiremeyeceğiz, ama yine de... 300-400 politikacıyı, endüstri devini hapse atmakla yetinecekler, ama ol- sun. Ülkedeki rüşvet mekanizması- ndan hepimiz değişik derecelerde so- rumluvuz. İtaly a övlesine bürokratik bir ülke ki. bazı işlerin yapılması için para \ermek gerekiyor." Bertolucci. "1900"ün üçüncü bö- lümünün zamanı geldiğine inanıyor: "Yaşlanmakta olan iki crkeği, yine Roberto De Niro ve Gerard Dcpardi- eu canlandırabilir. Zaman dilimini bu kez 1945-2000 olarak secebiliriz. Ne- den olmasın?" Erzurum'un Ağa köyünde ölümlerin nedeni, kanser ERZLRLM(AA)- Erzurum'un £ki ifçesı Ağa köy ünde son 7 yilda ölen 82 kışıden 62'sınin ölüm nedeninin kanser olduğu belirlendı. Çat ilçesi Kaymakamı tbrahim Şeker. y apılan araştırma sonucu 1987 yılında 7 ölüm vakasından 4. "88yılında 12 kışiden 9. '89 yılında 11 kişıden 8. "90 yılında 13 kişiden9. "91 yılında 15 kişiden 12. '92 y uında 9 kişiden 7 ve '93 y ılında da 15 kişiden 13'ünün çeşıtli kanser hastalıklanndan öldüklerini söyledi. İçme suyunda koli basili Köyde bağırsak v e mıde kanseri hastalıklanna sık rastlanmasından dolayı sağlık ekiplerine inceleme yaptırdıklannı ifade eden Şeker. "Fakat henüz bir buiguya rastlanmadı. Sadece içme suyunda koli basili çıktı. Suyun daha detav lı laboratuvar araştırmasını yaptırıyonu" dedi. Köyde mey dana gelen kanserli ölüm v akalannın _\ üzde 80 gibi ürkütücü boyutta olduğunu belirten köy muhtan Ahmet Dursunoğlu da köy ün içme suyu borulannın 7 y ıl önce patladığını ve bu tarihten sonra da onanlmadığını söyledi. Hastalık herkesi korkutuyor Dursunoğlu. köy lülenn içme suy u olarak dere ve kaynak sulannı kullanmaya başladıklan tarihten itibaren hastalığın arttığına ışaret ederek "Köyümüzdeki bu hastal.k hepimizi korkutuyor. Köyden göç etmeyi planlıyoruz. Fakat maddi sıkıntılar buna engel oluyor. Devletten yardım bekliyonız" diye konuştu. Köyde ocak ayı içinde bir kişinin gene kanserden öldüğunü anlatan muhtar Dursunoğlu, hafıf şekilde dahi hasta olan köy halkırun kanser olduğu düşüncesiyle doktora gitmekten çekindiğini, bu olumsuzluğun köy sakinlerini çıkmaza soktuğunu kaydetti. Hastalandıktan sonra gittiği hastanede bağırsak kanseri teşhisi konulan 30yaşındaki Zeynep Sezer adlı kadın da ölüme her geçen gün yaklaştığını belirterek "Bu hastalığa yakalandıktan sonra kocam beni terketti. Şimdi babamın evinde ölümü bekliyonım. Ben bu hastalığa yakalandım, ama çocuklanm y akalanmasın. Tek dileğimiz bizlere yardım eü uzatılsın, hastalığın nedeni bulunsun" şeklinde konuştu. İSVEÇ Cinsel suçlar onyılda dört kat artti GÜRHAN UÇKAN Elektrik değil, mısır süpürgeleri...Büyük kentlerde temizlik artık elektrik süpürgelerinin egemenliğinde. Emeni. döt eni, süpürgeci ustaları "icra-i sanat e> lemekte' berdev am! Evlerin tahta zeminlerinden yıkayanı ve daha nice çeşidiy le elektrik süpürgeleri ev hanımlarının da büro süpürülen tozları a\ lulardan dışârı atmak da süpürgelerin işi. Gene de ustalar "satışlar temizlikçilerinin de can simidi. artık eskisi gibi değil. Ya küçükkentler vekırsal kesimdeSaziyet' nasd?Oralarda hala mısır saplarından. Cstelik sap veçalı fîyatları da sürekli artıyor. Biz bunusüpürgefivatına yansıtamıjoruz. çalıdanyapılmasûpürgekrbe>liklerinisürdürüyor.OzeilikleKaradenizBölgesinde \ansıtsak,iflasettiğimizinresmidir"demekteler.(Fotoğraf:EDİBEB'UGRA) Altma hiç değer vermeyenler de var GÜRHAN TÜMER Kimilerinin akıllanru başlanndan alır altın. Öylesine severler ki onu, "Çin'dedir" deseler, koşup giderler Çin'e. Evet, alun tutkusu müthiş bir tut- kudur. AJtın haz verir insana. Felse- fede, Sokrates'in öğrencilerinden Ki- reneli Aristippos'un İÖ 5. yüzyılda kurduğu, daha sonra başka bir fılo- zofun, Epikuros'un da biraz daha değişik bir anlamda benimsediği. bı- zim Osmanlı fılozoflannın ise 'lezze- tiye' ya da 'zevkperestlik', 'sehvaniye' sözcükleriyle belirttiklen gibi bir 'he- donizm'. yani bir 'hazcılık' akımı vardır. İşte bundan yola çıkarak, tut- kulan alün, hep altın. haz duyduk- lan tek şey altın olanlar için 'krizo- hedonizm' terimi varedilmiştir. Dünyadaki krizohedonistler kaç kişidirler bilmem, ama sayılan hiç kuşkusuz daha az olmakla birlikte, tam tersine, altına şuncaak değer vermeyenler de vardır. Örnekse. işte Mevlana bunlardan biridir ve şöyle demiştır bir beyitinde: "Be Hudâmeyl nedâremnebeçerbu ne beşin / Ne beden kise-i pur zer ne be- dan kâse-i zerrin" ('"Andolsun Tann'- ya ki ne yağlıya gönlüm akmada ne tatlıya Ne o altın dolu keseye mey- lim var neo altın kâseye") Aynı Mevlana'nın. bir gün de altın dolu kesesini yiıirdiği için dövünen bir adamcağıza. İsa Peygamber'ı andınrcasına, "Yitirdim deme, tersi- ne, buldum de" öğüdünü verdiğinı söyler Ahmet Eflâki. Eskı dünyanın yedi bilgesinden biri savılan Pittakos ise. dünvanın tanıdığı en büyük krizohedonistler- den biri olan Lidya Kralı Kroizos'un altınlannı göstermek üzere gönder- diği çağnyı, "Zenginliklerinizi görmek için beni Lidya'va çağınyorsunuz. (...) Benim altına ihtiyacım yok. Kendime ve dostlarıma yetecek kadar altınım var. Bununla birlikte. konuksever bir in- sanla görüşme zevkini tatmak için ge- leeeğim" dıye yanıtlamıştır. Sonra. büyük fılozof Platon'un. ünlü 'Devlet'inde, bu devleti kur- makla görevli bekçilerden söz eder- ken, bilge Sokrates. Glaukon'a şöy le der: "Altına getince, diyeceğiz ki on- lara: İçlerinde Tann'nın koyduğu altını (...) saklay anlarm, insanlarm > e- receği altında (...) gözii olmaz. Kendi altın yaratılışlarını dünyanın altınıyla kirletmek günahtır." Platon'un Devlet'i. bu dünyada varolmayan, ideal. ütopik birdevlet- tır. Ütopya türüne adını vermiş olan Thomas More'un "Ltopia"sında ise altını küçümseme, beş paralık kılma yolunda iyiden iyıye ileri gidılir ve şöyle denilir: "Ltopialılar (...) altını tanrdaştıran bizim törelerimize aykırı bir kullanım yolu bulmuşlar. Yiyecek- lerini. içeceklerini, topraktan ya da camdan, güzel biçimli, ama az değerii kaplara kovarlar; altını ise (...) en ba- vağı işjerde kullanılırlar. Hatta otu- raklarını altından (...) yaparlar. Köle- lerinin zincirlerini y apnıak için bu nıa- denden yararlanırlar. Mahkûmlann parmaklannda ve kulaklarında altın bir çember vardır." Ütopia'nın başkenti Amaurot'a. Anemolya'dan elçiler gelmiştir. Bu ziyaret sırasında oiup bıtenlerde ko- numuz açısından son derece ilginçtir: "Elçiler baştan aşağı süsler, yaldı- zlar içindeydi, omuzlarında sırmalı bir kaftan, boyunlarında altın gerdanlı- klar, kulaklarında altın küpeler. par- maklannda altın yüzükler (...) vardı (...) Çocuklar (...) annelerini dürrüp. 'Anne, şu koca herife bak, çocuk gibi incik boncuk takmış' diye bağrışıyor- lardı. Anneierse, "Sus yavnım, onlar elçilerin soytanları olmalı' diyor- lardı." Bir yandan bunlan yazarken. bir yandan da şöyle düşünüyorum: Acaba gerçek dünyada da %ar mıdır böyle ülkeler, böyle insanlar? Ve bir de şunu soruyorum kendi kendime: Acaba bu yaayı. daha çağ- daş. daha güncel olması için. bütün altınlan dolara çevırerek mi yaz- savdım? STOCKHOLM - İsveçın resmi istatistik kurumu SCB (Merkez İstatistik Bürosu). ülkedecinsel suçlarda görülen artışın kaygı verici boyutlan bulduğunu açıkladı. SCB'nin polise duyurulan olay lar bazında yaptığı araştırma, ırza geçme veçocuğa tecavüz olay lannın son on yılda dört kat artış kaydettığini saptadı. Yalnız son bir yıl içinde bu tür suçlann y üzde 31 arttığı açıklandı. 1993'de polise ulaşan cinsel suç başvurulannın sayısı 1920. Bunun büyük çoğunluğu karşı cinsteki çocuklara karşı ışlenenler: 1392. Çocuklara tecav üz olaylanndakı artış. genel ortalamanın epey üzerinde: O o52. Resmi bir kurum olan ve suç işlenmesıni. önceden önlemek ıçınçalışmalaryapan BRA'dan bir yetkilı Monika Olsson, bu tür suçlann 80"li y ıllarda sürekli olarak antığını; ama son iki yılda kaydedilen büyük sıçramanın son derece düşündürü'cü olduğu görüşünde: Suçlann kaydı yapılıyor "1975'ten beri cinsel özellik gösteren suçların ay rıntılı olarak kaydı yapılıvor. Genel gelişme, bu tür suçlann adli makamlara iletilmesinde artış olduğunu gösterivor. Saldınya uğrayanlar artık daha rahat başvumda bulunabiliyor. Yine de istatistiklerin açığa çıkaramadığı karanlık bir nokta > ar. O da saldırn a uğrav anın polise gitmeye cesaret edemediği olaylann boyutu. Genel kanı, kapalı yerde işlenen cinsel suçların büyük çoğunJuğunun bu gruba girdiği yönünde." İsveç'te tecav üze uğrayan kadınlann: karakolda. mahkemede gururunu rencide edici durumlada düşmemesi için kadın bir danışman edinme hakkı var. Bu danışman, gerekli gördüğü durumda kadının temsilciliğini de yapıyor. Çocuklann ise kendi danışmanlan var. Özellikleensest gibi çok kritik bır konuda'çocuğun telefon edip içinı dökebileceği biri olduğunu bilmesi olumlu bir gelişme. SCB, aynı suçlunun çok sayıda olayın sorumlusu olduğu durumlarda istatistiğin yanlış sonuç verebileceğine dikkati çekiyor. Stockholm'de bir semtte geçen yıl ırza geçme olaylannın 4'ten 25'e çıkması. bunun bir örneği. Çünkü bu suçlann 18'inin sorumlusu aynı kişi...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle