Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET2 15ŞUBAT1994SALI
Asya'dan, 10 yıl 3 filmden sonra dönen Bernardo Bertolucci:
"Filmlerimkısmenkendiyaşantimın öyküsü..."STOCKHOLM (Cumhuriyet) -
Hangisını dnımsataiım? Jean LOUK
Trintignantın "•elindeolmadan" fa-
şist olduğu •'Konformist"i mi (1970)
ya da Marlon Brando'nun. unutul-
maz bir aşkın kahramanı olarak be-
yazperdeyi paylaştığı Maria Schnei-
der'Ie izleyiciîerin nabız atışlannı
tehlikeli şekilde arttırdığı "Paris'te
Son Tango"yu( 1972) mu?.. Burada.
gelecek için "umut verid" olarak
tanımlanan Roberto De Niro ve Ge-
rard Depardieu'nun vıldızını parla-
tan "1900"ü anmamak olmaz. Aynı
şekilde. "Son lmparator" (1987) ve
"Küçük Buda" (1993) burada anı-
lması gereken fılmler.
Konumuz. Bernardo Bertolucci.
10 yıl süren Asya gezisi ve Budizm
deneyiminden sonra İtalya'ya dö-
nen ünlü yönetmen. bir avuç basın
temsilcisini. Londra"daki ikinci
evinde kabul ettı. (Çin, Tibet gibi
uzaklıklardan dönen bir Avrupah
için İtalya-lngiltere arası. ayru kent-
te bir semtten bir başkasına gitmeye
benziyorolmalı.)
ts\eçli fılm eleştirmeni, gazeteci
Betty Skatvonius, Londra'da The
Groucho adlı kulüpte Bertolucci'yle
görüşen bir avuç şanslı arasındaydı.
Skavvonius'un. Dagens Nyheter'de
yayımlanan izlenimlerden bir kıs-
mını ıletiyonız.
"Ateisrim. AUah'tan"
Bernardo Bertolucci. Budizm'le
tanışmasının ona dınsel açıdan yeni
boyutlar kazandırdığını söylemiyor.
Yalnızca. yaşama ve ölüme bakış
şekli derinlik kazanmış. Budistlerin.
ölümü gayet genlimsiz. doğal karşı-
ladıklannı görmüş. Yeniden doğ-
maya hala ınanmıyor. o başka.
Ünlü İspanyol yönetmen BunuePın
bir sözünü yıneliyor:
"Hala ateistim, AUah'tan."
Katoliklıkten. 15 yaşındayken
katıldığı bir vaftızden sonra soğu-
muş:
"Paramı, sinir hapı almaya har-
cıyorum. Böylesi daha ucuz."
Bertolucci. filmlerinin kısmen
kendi yaşamını yansıttığını söylü-
yor:
"Değişik görüşleri filmlerim ara-
cılığıyla inceliyorum. Filmlerimin
sayKi fazla değtt. Her biri, özel bir
angajman. yatınm ve daha iyiyi ara-
mayı gerekrirdi."
1976'da yaptığı ve 1900-1946
yıllan arasında ırgatlar ve toprak
ağalannın ilişkilerini inceieyen 5 sa-
atlik filmi "1900", o zamana dek
Italyan sinemasının en pahalı film
projesini oluşturuyordu. Bertolucci.
politik gelişimini şöyle özetliyor:
"Bir çeşit mit gibivdi (6O'lı vıllar-
da) radikal olmak. 1%8'de Italva
Komünist Partisi'ne girmem, radikal
olmamava çalışmamdan örüriiydü.
Radikaller, MaocuJardı. Kendimi
hiçbir zaman bir radikal olarak gör-
medim. Kendimi bir şey olarak gör-
düysem eğer, bir felaket olarak gör-
müşümdür."
Bernardo Bertolucci. Doğu'da ge-
çirdiği on yılın, daha önce inandığı
birçok temel ilkeden \azgeçmesıne
yol açtığını açıklıyor:
"Benim neslimin hiç ügisini çek-
meyen sözcükler, "düşüncelilik'' ve
"acı paylaşma" idi. "Sınırı taşırma'"
ve "kulakasmama" se\diğim sözciik-
lerdi. Ne >ar ki keşişlerle yaşarken.
düşünceliliğin. insan zekasının yük-
sek bir biçimi olduğunu gördüm. an-
ladım. Düşüncelilik. karşıdan göste-
rilen anlayış değil yalnızca; insanoğ-
lunun -çektiği acıya derin bir şekilde
katılmayı da içeriyor. Şiddete hajır.
düşüncelilik ve hoşgörü. bana sesle-
nen şeylerdi."
Dalai Lama ilk kez bir
sinema salonunda
"Küçiik Buda"nın. daha öncekı
fllmlerinden farklı olduğu görüşün-
de:
"Önceki filmlerim, kişinin kendi
Bemardo Bertolucci'nin Konformist adlı filminden bir sahne.
benliğini yirirmesini ya da anlaş-
ma/lıkları işliyor. Şimdi bir düşünce.
bir felsefe üzerine film > apınca birço-
ğu şaşımor. Önceki filmlerimde
yaptığımın tam tersivdi bu. Amacıın,
bilmedikleri bir şeyi anlatmaktı. ders
vermek değil."
Fılmın Pariste gala gecesıne. Da-
lai Lama'nın katılması. onu son dc-
rece mutlu etmiş: özellıkle bu dinı lı-
derin ilk kez sinemaya gittiğini dü-
şününce. "Bu büyük yol göstericinin
kendisinin yönlendirilmesini görmek
çok ilginç oldu. Binlerce insanı Bu-
dizm'e inandıran lider, filmin etkisine
kapılmtştı. Defalarca güldü filmi iz-
lerken ve sonunda. elimi yakalayıp
sıktrdedı.
Bertolucci. "Son İmparator"!a 9
Oscar kazandığı zaman, çok sayıda
>apımcının onu arayıp birlikte çalı-
şmak istediklerini açıklıyor. Onlar
arasında, Buda'nın yaşamıyla ilgili
fılm yapmasını isteyenler de varmış.
Önerilerin hepsini geri çevirmiş.
Çiinkü amacı, geçmişle bugünü
karşılaştırma üzerine kurulu ve özü-
nü Budizm'den alan bir fılm yap-
makmış. O sıralar böy le bir fılm pro-
jesini rayına oturtamamış, ama Bu-
dizm'e olan ilgisi artmış:
"Himalayalar'daki bu dağ insan-
larının ruhsal zenginliği ve akılcılığı
beni çok etkiledi. Film uğruna onlarla
iki >ıl geçirdim. Bu arada. uzun süre-
dir yitimüş olduğum yaşam sevinci
yeniden doğdu içimde."
!991'de senar>oyu yazmaya
başhyor ve daha sonra bu işi. Vlark
Peploe ile Rudy VVurlitz'e devredi-
yor. Aynı yıl, yapımcısı Jeremy Tho-
mas'la Viyana'ya gidip Dalaı La-
ma'nın onayıru alıyor. Ona, "çocuk-
ların görebileceği bir film" yapmak
istediğini söylüyor. Bundan kastı.
Budizm'le karşılaştınlmca bırçocuk
gibi kalan Batı uygarlığını ışledığını
belirtmek.
Küçük Buda
"Küçük Buda", Bettv Skavvonius'-
un tanımıyla. iki dcvirde geçiyor.
Biri. 80'h yıllann çelık mavısı en-
düstri toplumunda; öteki. 2500 yıl
öncesinin altın cağında. Bhutan'da
günümüzde yaşayan keşışlere. Ame-
rika'daki bir dindaşlanndan. orada.
yıllarca önce yaşamış. Budızmin en
sevilen lamalanndan birinin yeni-
den doğuşunun kanıtı olan bir çocu-
ğun \ar olduğu haberi gcliyor. Bhu-
tan'dan yola çıkan iki lama. çocuğu
aramaya başhyor. Çocuğun "yup-
pie" anne-babası lamalan karşılı-
yor. (Yuppie çifti, Bridget Fonda ve
Chris Isaak canlandınyor.) Anne
merak içinde. baba kuşkulu. Daha
sonra babanın bilgisayar şirketi iflas
edince, Asya'ya yapılan yolculuk
geçmişe donüşe benziyor.
Bertolucci, Buda rolü için önce
Hintli yıldızlan gözden geçirmiş.
"Hepsi, birer Stailone, Sdmarzeneg-
ger'di" diyor. O zaman aklına, bir
süre önce bir fılmini gördüğü Keanu
Reeves gelmiş "Nefis bir güzeüiğı ve
dokunulmamışlığı yansıtıyordu" di-
yor. Filminin, "Hollyvvood ile kendi
sahasında hesaplaşmayı araaç-
ladığını" da eklıyor.
Bernardo Bertolucci. Uzakdoğu'-
da ne işi olduğunu şöyle anlatıyor:
"1982-83'te yola çıkmamm nedeni,
film yapamaz hale olmamdır. Çalı-
şamıyordum. Kendimi dışarıda, iğ-
renç hissediyordum. İtalya'nın üze-
rinde çürümenin kokusu vardı. Filmi-
ni yapman için gerçekle yüzyüze ol-
man gerekir. 1980'li yıllarda Italya'-
nın gerçeği olan ekonomik patlama,
rüşvet düzeni üzerine kurulmuştu. Bu
ortamda Çin'e girrim. Koiay olmadı;
çünkü Çin'de çekilecek bir filmi kim-
se finanse etnıek istemiyordu."
Bertolucci. artık ülkesıne dön-
meye hazır:
"İtalya'da büyük değişimler gün-
demde" dıyor, "bunu algılıyorum.
İtalya'nın şansı çok yüksek. Pek de-
ğerlendiremeyeceğiz, ama yine de...
300-400 politikacıyı, endüstri devini
hapse atmakla yetinecekler, ama ol-
sun. Ülkedeki rüşvet mekanizması-
ndan hepimiz değişik derecelerde so-
rumluvuz. İtaly a övlesine bürokratik
bir ülke ki. bazı işlerin yapılması için
para \ermek gerekiyor."
Bertolucci. "1900"ün üçüncü bö-
lümünün zamanı geldiğine inanıyor:
"Yaşlanmakta olan iki crkeği, yine
Roberto De Niro ve Gerard Dcpardi-
eu canlandırabilir. Zaman dilimini bu
kez 1945-2000 olarak secebiliriz. Ne-
den olmasın?"
Erzurum'un
Ağa köyünde
ölümlerin
nedeni, kanser
ERZLRLM(AA)- Erzurum'un
£ki ifçesı Ağa köy ünde son 7
yilda ölen 82 kışıden 62'sınin
ölüm nedeninin kanser olduğu
belirlendı.
Çat ilçesi Kaymakamı tbrahim
Şeker. y apılan araştırma sonucu
1987 yılında 7 ölüm vakasından
4. "88yılında 12 kışiden 9. '89
yılında 11 kişıden 8. "90 yılında
13 kişiden9. "91 yılında 15
kişiden 12. '92 y uında 9 kişiden 7
ve '93 y ılında da 15 kişiden
13'ünün çeşıtli kanser
hastalıklanndan öldüklerini
söyledi.
İçme suyunda koli basili
Köyde bağırsak v e mıde kanseri
hastalıklanna sık
rastlanmasından dolayı sağlık
ekiplerine inceleme
yaptırdıklannı ifade eden Şeker.
"Fakat henüz bir buiguya
rastlanmadı. Sadece içme
suyunda koli basili çıktı. Suyun
daha detav lı laboratuvar
araştırmasını yaptırıyonu" dedi.
Köyde mey dana gelen kanserli
ölüm v akalannın _\ üzde 80 gibi
ürkütücü boyutta olduğunu
belirten köy muhtan Ahmet
Dursunoğlu da köy ün içme suyu
borulannın 7 y ıl önce patladığını
ve bu tarihten sonra da
onanlmadığını söyledi.
Hastalık herkesi
korkutuyor
Dursunoğlu. köy lülenn içme
suy u olarak dere ve kaynak
sulannı kullanmaya başladıklan
tarihten itibaren hastalığın
arttığına ışaret ederek
"Köyümüzdeki bu hastal.k
hepimizi korkutuyor. Köyden göç
etmeyi planlıyoruz.
Fakat maddi sıkıntılar buna engel
oluyor.
Devletten yardım bekliyonız"
diye konuştu.
Köyde ocak ayı içinde bir kişinin
gene kanserden öldüğunü
anlatan muhtar Dursunoğlu,
hafıf şekilde dahi hasta olan köy
halkırun kanser olduğu
düşüncesiyle doktora gitmekten
çekindiğini, bu olumsuzluğun
köy sakinlerini çıkmaza
soktuğunu kaydetti.
Hastalandıktan sonra gittiği
hastanede bağırsak kanseri
teşhisi konulan 30yaşındaki
Zeynep Sezer adlı kadın da
ölüme her geçen gün yaklaştığını
belirterek "Bu hastalığa
yakalandıktan sonra kocam beni
terketti.
Şimdi babamın evinde ölümü
bekliyonım.
Ben bu hastalığa yakalandım,
ama çocuklanm y akalanmasın.
Tek dileğimiz bizlere yardım eü
uzatılsın, hastalığın nedeni
bulunsun" şeklinde konuştu.
İSVEÇ
Cinsel
suçlar
onyılda
dört kat artti
GÜRHAN UÇKAN
Elektrik değil, mısır süpürgeleri...Büyük kentlerde temizlik artık elektrik süpürgelerinin egemenliğinde. Emeni. döt eni, süpürgeci ustaları "icra-i sanat e> lemekte' berdev am! Evlerin tahta zeminlerinden
yıkayanı ve daha nice çeşidiy le elektrik süpürgeleri ev hanımlarının da büro süpürülen tozları a\ lulardan dışârı atmak da süpürgelerin işi. Gene de ustalar "satışlar
temizlikçilerinin de can simidi. artık eskisi gibi değil.
Ya küçükkentler vekırsal kesimdeSaziyet' nasd?Oralarda hala mısır saplarından. Cstelik sap veçalı fîyatları da sürekli artıyor. Biz bunusüpürgefivatına yansıtamıjoruz.
çalıdanyapılmasûpürgekrbe>liklerinisürdürüyor.OzeilikleKaradenizBölgesinde \ansıtsak,iflasettiğimizinresmidir"demekteler.(Fotoğraf:EDİBEB'UGRA)
Altma hiç değer vermeyenler de var
GÜRHAN TÜMER
Kimilerinin akıllanru başlanndan
alır altın. Öylesine severler ki onu,
"Çin'dedir" deseler, koşup giderler
Çin'e.
Evet, alun tutkusu müthiş bir tut-
kudur. AJtın haz verir insana. Felse-
fede, Sokrates'in öğrencilerinden Ki-
reneli Aristippos'un İÖ 5. yüzyılda
kurduğu, daha sonra başka bir fılo-
zofun, Epikuros'un da biraz daha
değişik bir anlamda benimsediği. bı-
zim Osmanlı fılozoflannın ise 'lezze-
tiye' ya da 'zevkperestlik', 'sehvaniye'
sözcükleriyle belirttiklen gibi bir 'he-
donizm'. yani bir 'hazcılık' akımı
vardır. İşte bundan yola çıkarak, tut-
kulan alün, hep altın. haz duyduk-
lan tek şey altın olanlar için 'krizo-
hedonizm' terimi varedilmiştir.
Dünyadaki krizohedonistler kaç
kişidirler bilmem, ama sayılan hiç
kuşkusuz daha az olmakla birlikte,
tam tersine, altına şuncaak değer
vermeyenler de vardır.
Örnekse. işte Mevlana bunlardan
biridir ve şöyle demiştır bir beyitinde:
"Be Hudâmeyl nedâremnebeçerbu ne
beşin / Ne beden kise-i pur zer ne be-
dan kâse-i zerrin" ('"Andolsun Tann'-
ya ki ne yağlıya gönlüm akmada ne
tatlıya Ne o altın dolu keseye mey-
lim var neo altın kâseye")
Aynı Mevlana'nın. bir gün de altın
dolu kesesini yiıirdiği için dövünen
bir adamcağıza. İsa Peygamber'ı
andınrcasına, "Yitirdim deme, tersi-
ne, buldum de" öğüdünü verdiğinı
söyler Ahmet Eflâki.
Eskı dünyanın yedi bilgesinden
biri savılan Pittakos ise. dünvanın
tanıdığı en büyük krizohedonistler-
den biri olan Lidya Kralı Kroizos'un
altınlannı göstermek üzere gönder-
diği çağnyı,
"Zenginliklerinizi görmek için beni
Lidya'va çağınyorsunuz. (...) Benim
altına ihtiyacım yok. Kendime ve
dostlarıma yetecek kadar altınım var.
Bununla birlikte. konuksever bir in-
sanla görüşme zevkini tatmak için ge-
leeeğim" dıye yanıtlamıştır.
Sonra. büyük fılozof Platon'un.
ünlü 'Devlet'inde, bu devleti kur-
makla görevli bekçilerden söz eder-
ken, bilge Sokrates. Glaukon'a şöy le
der: "Altına getince, diyeceğiz ki on-
lara: İçlerinde Tann'nın koyduğu
altını (...) saklay anlarm, insanlarm > e-
receği altında (...) gözii olmaz. Kendi
altın yaratılışlarını dünyanın altınıyla
kirletmek günahtır."
Platon'un Devlet'i. bu dünyada
varolmayan, ideal. ütopik birdevlet-
tır. Ütopya türüne adını vermiş olan
Thomas More'un "Ltopia"sında ise
altını küçümseme, beş paralık kılma
yolunda iyiden iyıye ileri gidılir ve
şöyle denilir: "Ltopialılar (...) altını
tanrdaştıran bizim törelerimize aykırı
bir kullanım yolu bulmuşlar. Yiyecek-
lerini. içeceklerini, topraktan ya da
camdan, güzel biçimli, ama az değerii
kaplara kovarlar; altını ise (...) en ba-
vağı işjerde kullanılırlar. Hatta otu-
raklarını altından (...) yaparlar. Köle-
lerinin zincirlerini y apnıak için bu nıa-
denden yararlanırlar. Mahkûmlann
parmaklannda ve kulaklarında altın
bir çember vardır."
Ütopia'nın başkenti Amaurot'a.
Anemolya'dan elçiler gelmiştir. Bu
ziyaret sırasında oiup bıtenlerde ko-
numuz açısından son derece ilginçtir:
"Elçiler baştan aşağı süsler, yaldı-
zlar içindeydi, omuzlarında sırmalı bir
kaftan, boyunlarında altın gerdanlı-
klar, kulaklarında altın küpeler. par-
maklannda altın yüzükler (...) vardı
(...) Çocuklar (...) annelerini dürrüp.
'Anne, şu koca herife bak, çocuk gibi
incik boncuk takmış' diye bağrışıyor-
lardı. Anneierse, "Sus yavnım, onlar
elçilerin soytanları olmalı' diyor-
lardı."
Bir yandan bunlan yazarken. bir
yandan da şöyle düşünüyorum:
Acaba gerçek dünyada da %ar mıdır
böyle ülkeler, böyle insanlar?
Ve bir de şunu soruyorum kendi
kendime: Acaba bu yaayı. daha çağ-
daş. daha güncel olması için. bütün
altınlan dolara çevırerek mi yaz-
savdım?
STOCKHOLM - İsveçın resmi
istatistik kurumu SCB (Merkez
İstatistik Bürosu). ülkedecinsel
suçlarda görülen artışın kaygı
verici boyutlan bulduğunu
açıkladı.
SCB'nin polise duyurulan
olay lar bazında yaptığı
araştırma, ırza geçme veçocuğa
tecavüz olay lannın son on yılda
dört kat artış kaydettığini
saptadı. Yalnız son bir yıl içinde
bu tür suçlann y üzde 31 arttığı
açıklandı.
1993'de polise ulaşan cinsel suç
başvurulannın sayısı 1920.
Bunun büyük çoğunluğu karşı
cinsteki çocuklara karşı
ışlenenler: 1392. Çocuklara
tecav üz olaylanndakı artış.
genel ortalamanın epey
üzerinde: O
o52.
Resmi bir kurum olan ve suç
işlenmesıni. önceden önlemek
ıçınçalışmalaryapan BRA'dan
bir yetkilı Monika Olsson, bu tür
suçlann 80"li y ıllarda sürekli
olarak antığını; ama son iki
yılda kaydedilen büyük
sıçramanın son derece
düşündürü'cü olduğu
görüşünde:
Suçlann kaydı yapılıyor
"1975'ten beri cinsel özellik
gösteren suçların ay rıntılı olarak
kaydı yapılıvor. Genel gelişme,
bu tür suçlann adli makamlara
iletilmesinde artış olduğunu
gösterivor. Saldınya uğrayanlar
artık daha rahat başvumda
bulunabiliyor. Yine de
istatistiklerin açığa çıkaramadığı
karanlık bir nokta > ar. O da
saldırn a uğrav anın polise
gitmeye cesaret edemediği
olaylann boyutu. Genel kanı,
kapalı yerde işlenen cinsel
suçların büyük çoğunJuğunun bu
gruba girdiği yönünde."
İsveç'te tecav üze uğrayan
kadınlann: karakolda.
mahkemede gururunu rencide
edici durumlada düşmemesi için
kadın bir danışman edinme hakkı
var. Bu danışman, gerekli gördüğü
durumda kadının temsilciliğini de
yapıyor. Çocuklann ise kendi
danışmanlan var.
Özellikleensest
gibi çok kritik bır konuda'çocuğun
telefon edip içinı dökebileceği biri
olduğunu bilmesi olumlu bir
gelişme. SCB, aynı suçlunun çok
sayıda olayın sorumlusu olduğu
durumlarda istatistiğin yanlış
sonuç verebileceğine dikkati
çekiyor.
Stockholm'de bir semtte geçen yıl
ırza geçme olaylannın 4'ten 25'e
çıkması. bunun bir örneği. Çünkü
bu suçlann 18'inin sorumlusu aynı
kişi...