Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 13 ŞUBAT1994 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Fiesta
güzelliğiyle
3aşkaldın
Bugün pazar. Takip takışüracak, dışa-
n çıkacaksın. Ütülü gömlek, kravat. ce-
ket; damat gibi erkekler. Kadınlardalga-
lanır gjbi yürür yüksek ökçelerin üstün-
de. Takar takıştınr düğüne giderken.
Takar takışünr greve, mitinge giderken;
çarşıya pazara işe giderken. İspanya'ya
yeni gelmiş bir arkadaş ile bir mitingin
içindeyiz. Bereket Tannçası Meydanı'-
ndan Güneşin Kapısı Meydanı'na. Ki-
mine göre on binler, kimine göre yüz bin-
ler. Çok renkli bayraklar, çok renkli bay-
raklardaçoksesli sloganlarbirleşmiş, bü-
tünleşmiş, kaynaşmış.
Arkadaşım, orak çekiçli bayraklar seli
içinde şaşkın. Hangi yürekle taşınır bu
bayraklar. hangi yürekle peşinden gidi-
ür? Polis yok mu bu memlekette? Bir fı-
esta güzelliği>le. komünist sosyalist
renkli. demokratik bir başkaldındır bu.
Bugün pazar. İzninizle gazete okumaya-
cağım. televİ7yon acmayacağım; kaybe-
deceğim gündemi. Gavur icadı çanak
antenın çubuk gözlerini TürkiyeVe cevi-
rip "Kmnızı K(ütıık"u seyretmeyeceğım.
Kara Çarşamba. Kara para. Devalüas-
yon. Alaturka devalüasyon. Arabesk de-
valüasyon. Yüzde on beş devalüasyon
oldu diye ertesi gün yüzde yirmi enflas-
yon olmaz ki? îspanya'da da yüzde 20
devaluasyon oldu aylar önce. Ama şim-
diye değin devalüasyon yüzünden enf-
lasyon bınde 1 bile fark etmedi! Yıllık
enfiasyon yüzde 4. yüzde 5!
Çoğu, zaten devalüasyonu isti>ordu.
Ekonomi istiyordu. Eksileri kadar artı-
lan da var devalüasyonun. İhracat arta-
cak. Bu yaz İspanya'nın tarihinin turizm
rekorunu kırması bekleniyor. Turizmde
alarm verildi. Pesetanın değerinin düş-
mesiyle İspanya ucuzlaştı. Turoperatör-
leri daha şimdiden yatak sıkıntısına düş-
tüler. 60 milyon turist bekliyor bu yıl
İspanya! Biz, üç beş spekülatörün bir ge-
cede trilyon köşelerini dönmesi için yapı-
lan arabesk devalüasyonun ardından,
turistleri yine parmakla saymaya devam
edeceğiz.
Bugün pazar. Kışın cazibesine daya-
namayıp soyunmuş ağaçlann çıplak dal-
lannda 'ah bahar bir gelse' diyen kuşlar.
Sokak ortasında hippi bir orkestranın
başına toplanmış kalabalık. Gitann rit-
minde kaybolup gitmiş, kırmızı gözlük
çerçeveli bir kız. Yere açılmış gitar kılıfı-
na 5 peseta. 25 peseta bozuk para bahşiş
atan çocuklar. Gönlünüzden ne koparsa
elbette.
Gölün ortasında bir resim kımılda-
mazbğında kayıklar. Kayıklarda kürek
çekmeden öylece oturan sevgililer. "Kü-
rek çekmez olur muvnz hiç.' Bu kocaman
kara zeytin tanesi gözlerden gireceksin
yüreğiııe yaşamm, yelkenler şişecek fırtı-
nalarda. kahkahalar atacaksın." Çılgınlı-
ğı yakalayacaksın bır gölün kımıldamaz-
lığında. Bir İspanyol yüreğini alıyorum
ellerime. Gözlerini öpüyorum. Senin
onurlu grevini seviyorum. orak çekiçli fi-
estalannın özgürlüğünü seviyorum. Yü-
reğimin tüm saflığıyla seni kıskanıyo-
Güneştenöncekar doğar Alplerde
IVfUSTAFA
BALBAY
Tann
Baba, Alple-
rin üzerine
devbirdeğir-
men kur-
muş. altında
da e)ek...
Kalın kar ta-
nelerini kü-
rek kürek öğütüyor. Sonra elekten geçirip
başlıyor Alplerin üzerine serpmeye...
Her şey göz alabıldığine beyaz... Yer,
gök, ağaçlar, insanlar...
Tann Baba'nın tek işi kar. Sabah çok
çok ince, toz gibi... Az sonra irice, lapa
lapa... Öğleye doğru rüzgar eşliğinde sevgi-
liler gibi sarmaş dolaş... Akşam iş dönüşü
yorgunlan gibi ağır ağır...
Bir gün içinde kann bu kadar çok çeşidi-
ni görmemiştim.
Ertesi sabah erken saatlerde güne başlar-
ken baktım kı gökyüzü henüz aydınlanma-
mış. Ama yer bembeyazdı. Güneşten önce
kar aydınlatmıştı Alpler'in eteklerini.
Davos, Zürih'e iki saat uzaklıkta. İsviçre
Alpleri'nin kucağında şirin bir tatil kasaba-
sı. Nüfusu 20 bin kadar. Kent planına
bakınca şaşınp kaldım.
Bildiğımiz kent haritalannda cadde. so-
kaklar olur. önemli binalar gösterilir vs.
Ama Davos'un planında dağlar var. Hangi
tepe ne kadar yükseklikte, hangi vadide
kayak yapılır. kızakla ve teleferikle ulaşım
yollan...
Kayak yapma ola-
nağım olmadığı ıçin
ben de koşu yollannı
araştırdım.
Derin ve geniş bir
vadinin iki yanında,
boy sırasına geçmiş
dik yamaçlı dağlar
ve dağlann arasında
büyük vadiye inen
küçük vadicikler...
Arada ağaç kümele-
ri. Rüzgarla biriikte
bazen horon tepiyor-
lar, bazen dalgın
dalgın kayak yapan-
lan izliyorlar...
Bcn de giyip eşof-
manlanmı, önce bü-
yük vadinin ortası-
ndan geçen nehir bo-
yunca koştum. Tah-
ta köprülerden neh-
rin bir o yanına, bir
bu yanına geçtim.
Son köprüden suya
bakıp saydam bir ay-
nada kendimi seyrettim. Saçlanmda aklar
başlamış...
Kayak yapanlan solumda bırakıp, dağ
evlerinin arasından ormana doğru ilerle-
dim. On dakika sonra, insanlardan. bina-
Yer beyaz, gök beyaz, ağaçlar, herşey bembeyaz AJpJcrin kucağmdaJu Davos'ta.
Jardan, araçlardan her şeyden uzak Alple-
rin kucağınddydım.
Dört beş metre genişliginde, ulaşıma
açık tutulması için kan şürekli temizlenmiş
bir yoldayım. Kar temizlenmiş, ama nor-
mal araçlann
ilerlemesi güç.
Yol buzlaşmış
karla kaplı. Ara-
da bır at araba-
lannın çektiği kı-
zaklar geçıyor.
İlk tepeyi aştı-
ktan sonra kar
daha bir yüksel-
di. Ama dışardan
göründüğü ka-
danyla yanm
metre kadar...
Yolun 15-20
metre solunda
güzel bir ağaç kü-
mesiyle karşı-
laştım. Olabildı-
ğince sık. Rüz-
garla birlikte bır-
birlenne doku-
nup dallanndaki
karlan temizli-
yorlar. Hızımı
alamayıp onlara
doğru koştum.
Daha üç adımda
kar dizimi geçti, beşinci adımda belimdey-
di. Karda yüzerek yan telaşlı yola dön-
düm. Kendi kendime de söylendim:
"Oğlum, yoldan çıkma..."
Kan ter içinde ikinci tepenin arkasına
dolaştım. Önümde bambaşka bir dünya
seriliydı. Kavisler çizen,yumuşak eğimler-
le dolu yeni bir vadi... Öbek öbek ağaçlar.
Arkasında yıne boy sırasına girmiş sivri te-
pejer. Her şey yeşil ve beyaz...
İnsan güzellikleri gördükçe daha güzeli-
nı istiyor. Doğa, saklambaçlarla koşuştu-
ran bir sevgıli gibi. Beni hep
l<
birsonrasına"
çekiyor. Ama Alpler kusura bakmaym ha-
Iim kalmadı! Bir saattir yollardayım. Bu-
nun bır de dönüşü var...
Dönüş...
Sanki bu yoldan gelmedim. Çıkarken
gördüğüm ağaçlar, tepecikler şekil değiştir-
mişler...
Bir koşuluk Alp bu kadardı..
Davos'tan Zürih"e yaptığjm tren yolcu-
luğu ise "hiç bitmesin" dediğim ender an-
lardandı... Dağlar. ağaçlar ve şelaleler...
Sürekli indik. Beyazlar seyrekleştikçe ye-
şıller arttı.. Ve Zürih'e doğru yeşiUerle göl-
ler saklambaç oynamaya başladı. Arada
kuş kümeleri...
Yanıma da Nazım Hikmet'in kentleri ve
yolculuklan konu eden şiir kitabını almış-
tım. Onunla yolculuk edergibi mutluydum
ve rüyadavdım. Gözüm birmanzarada, bir
Nazım'ın "'İsviçre'den Geçerken'" şiirinde:
",..İs>içre, bir yandan da, gülüm,/Beuzi-
yor yastık yüzüne/Çintli,üttilii,danteIalı,/
Yeni de geçirilmiş,/Yani bir insan başınm
ağırlığı/ Çukurlaştırıp kınştırmatnış be-
nuz...
rum.
Sovyetler BirKğiçözüldü,
sorunlarkaldıyadigar
A m e r i k a İ 1 ü n l ü
P°P şarkıcısı Baiy Joei, ha-
y yatınınenmutlugünleriniyaşıyor.Fotomo-
de\ Chnstie Brinkley ile e>lenip bir kız çocuk sahibi olduktan sonra, 'ömek aile babası' ünlüler arasma katılan Billy
Joel, işlerinden fırsat buldukça 8 yaşındaki kızı Ale\a'va zaman ayırıvor. Ünlü şarkıcı, eşi ve kızı>Ia birlikte önceki
gün gittiği YValt Disney Diinvasrrida Miki Fare iie biriikte şarkı soylerken küçük Alexadan daha çok eğleniyordu.
On üçyıl önceydi. Yağrnurlu
ve soğuktu. Düşİerimızın ülke-
sme ve kentine gelmenin heye-
canını yaşıyorduk. Şaşırmaya
ve hayran olmaya hazırdık.
Bizi karşılayan Eğıtim Ba-
kanlığı görevlisi, halimızi çok-
tan fark etmişti ve duruma uy-
gun da\ranı\ordu. Övdükçe
övüyordu Sovyetler Birliği'ni
ve Moskova'yı. Birara yine bizı
merak ıçine düşürecek kasıtlı
bir sessızlikten sonra, dıline ağır
bır \ urgu ekleverek şö> le dedi:
- Burada sızı etkileyecek bir
başka şey de uluslanmızın pro-
letarya enternasyonahzminin
çimentosuyia ördükleri duva-
nn ne denli sağlam ve yıkılmaz
olduğudur. Yüzden fazla dılin
konuşulduğu ülkemizde ulusal
sorun kesın olarak çözülmüş-
tür. SBKP Kongresinde de de-
nildigi gibi...
Adam bilmesi gereken her şe-
yi biliyor gıbiydi. Biz ise onun
ağzının ıçine bakan iki şaşkın
ördektık.
Aradan yıllar geçti; derelerin
altından çok sular. hatta seller
aktı. O adam şımdi kımbihr ne-
rededir? On üç yıl önce neler an-
lattığını. kendisinı dinleyen
şaşkın ördekler ne sıklıkta
anınısıyordur?
Varsın o beni unutmuş olsun;
ben onu aklımda tutanm. Tıpkı
bize söylediğı her cümlenın ba-
şına üşenmeden "Türk yoldaş-
lar" hitabını ekleyen hazırlık fa-
kültesi dekanı gibi. Sınıfımızın
komsomol sorumlusu gibi.
HAKAN
AKSAY
Okuiumuzun Komünist Partisi
Sekreten gibi.
Bunlann hepsi ilktiler. İlkler
unutulmuyor kola> kolay. Yal-
nız bunlar değil. başka ilkler de.
Örneğın. SSCB'de karşılaştı-
ğım ilk hırsız. ilk fahişe, ilk anti
komünist. ilk dindar...
Bır gün Azeri bir tanıdık beni
kenara çekmiş, yalnızca çok
önemli şeylersöylenirken kulJa-
nılan cıddi bir yüz ifadesiyle ku-
lağıma şunlan fısıldamıştı:
- Entemasyonalizm falan boş
kelamlardır. Rus'un emeli bizi
hep kendine tabi tutmaktır. Iti-
mat etme bunlara!
Tartışmıştık. Toplumda en-
der rastlanan 'bilinçli' bir kişıye
sormuştum.
- Yapay sorunlar bunlar. Dı-
şardan körüklenıvor. Bu tarih-
te ulus mulus mu kaldı? Parti-
den yana mısın. ona karşı
mısın? Mesele bu. diye yanıtla-
mıştı.
Ve gerçekten de söylediğine
inanıyordu Başka ulustan diye
kimseye önyargılı davranmı-
vordu. Onun gibi daha pek çok
Ruş vardı.
Öteki uluslara tepeden bakıp
'ağabeylik" edası taşıyanlar yok
değildı. Ama herkes işinde gü-
cündeydi. kimse bu konunun
üzerine fazla gitmiyordu. Okul-
larda. işyerlerinde, apartman-
larda. hatta pek çok ailede çe-
şitli uluslann temsilcilen banş
içinde yaşıyorlardı.
Daha sonralan uluslar, daha
doğrusu milliyetçilik ağırlığını
koyma\a başladı. Öyle ki baş-
ka sorunlann faturası bile ulu-
sal desenlerle basılıp çıkanlır
oldu.
Üç yıl önce Gorbaçov
"SSCB'ye tamam mı, devam
mı" diye bir referandum düzen-
ledı. Yüzde 99.9 oranında ol-
masa bile, çoğunluk 'devam'
dedi. Ama kısa bir süre sonra,
yüzyılımızın en büyük poliü'k
karambolünde bir anda yok
edildi Sovyetler. Birkaç liderin
hesaplanna kurban gitti. Ve ta-
bii Batı'nın. Tek bir tepki sesi
bile çıkmadı. Ne halktan ne de
parlamenterlerden. İçerde dü-
zensizlik arttı. Dışarda 'Yeni
Dünya Düzeni" egemen oldu.
Şımdi sık sık eski Sov'yet
cumhuriyetlerinin şu ya da bu
şekilde birleştırilmesi isteklerini
ifade eden anketler yayımlanı-
v or. Artık ulusal sorunu yok sa-
yan kalmadı. Ama bölünmek-
ten yoruldu halklar. Yekpare
bir ekonomik sistemın parça-
lannı kendi başlanna işletme
denemelerinden usandılar. Bel-
lekleri bıraz kirlendi gerçi. kanh
olaylann izleriyle. Ama sağdu-
) ulannı ve umutlannı tümüyle
vitirmediler.
TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ
BANKACILIK ÖDÜLÜ
YARIŞMASI
Türkiye Bankalar Birliği tarafından düzenlenen 1993 yılı
"Bankacılık Ödülü Yarışması" nın Seçici Kurul Üyeleri,
aşağıda yer olan eserleri ödüle layık görmüştür.
"Türkiye'de Sermaye Piyasasındaki Son Gelişmeler" ko-
nulu yanşmada :
Birincilik Ödülü : Ödül verilmemiştir.
İkincilik Ödülü : Doç. Dr. Ümit GÜCENME'nin eserine
Üçüncülük Ödülü : Mehmet CİVAN'ın eserine
"Yeni Mali Ürünler ve Türkiye'de Uygulanması İçin
Gerekli Düzenlemeler" konulu yanşmada :
Birincilik Ödülü
îkincilik Ödülü
Üçüncülük Ödülü
Ödül verilmemiştir.
Vedat GÜVEN'in eserine ve
Miray MÜMİNOĞLU'nun eserine
Dr. Osman Remzi GÜNVER'in ese-
rine
"Enflasyonun Bankacılık Üzerine Etkileri" konulu ya-
nşmada :
Birincilik Ödülü : Prof. Dr. Nejat ERK
Prof. Dr. Mahir FÜSUNOĞLU
Doç. Dr. Altan ÇABUK'un ortak eser-
lerine
Mehmet Hasan EKEN'in eserine
Hüseyin ÇtLLİ'nin eseri ve
Saruhan DOĞAN
Yıldız ŞARSEL'in ortak eserlerine ve-
rilmiştir.
Yanşmanm Ödül Töreni tarihi aynca duyurulacaktır.
İkincilik Ödülü
Üçüncülük Ödülü
TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ
BANKACILIK ÖDÜLÜ
YARIŞMASI
Türk Bankacıhğı'na yarahcı ve yapıcı katkılarda bulun-
mak, nitelikli eserler kazandırmak, araştırmacılan destek-
lemek, onurlandırmak, özendirmek ve başanlı çalışmalan
ödüllendirmek amacı ile Türkiye Bankalar Birliği'nce
"Bankacılık Ödülü Yarışması" düzenlenmiştir. 1994
"Bankacılık Ödülü Yarışması",
(1) Türk Mali Sisteminin Faiz Yapısının Vergi, Disponibilite,
Munzam Karşılıklar Yönünden İncelenmesi, Özel Finans
Kurumları Açısından Değerlendirilmesi, Avrupa Birliği
Tek Pazan ile Karşılaşhrmah Olarak İncelenmesi
SEÇİCİ KURUL :
• İlhan EVLİYAOĞLU
• İsmetALVER \
• Mehmet Nazmi ERTEN
• Doç. Dr. Hasan ERSEL
(2) Bankaahkta Türev Ürünlerin Muhasebeleştirilmesi,
Bugünkü Durumu ve Yapılması Gerekenler
SEÇİCİ KURUL :
• AliAYANLAR
• NaciAYHAN
• Osman MENGÜTÜRK
olmak üzere 2 konudan oluşmaktadır.
Yanşma, eser vermek isteyen T.C. uyruklu tüm ilgililere açık
olup son başvuru tarihi 29 Temmuz 1994'dür. Yanşma
koşullannı içeren broşür ile Türkiye Bankalar Birliği
"Bankacılık Ödülü Yarışması" Ödül Yönetmeliği,
Türkiye Bankalar Birliği
Eğitim ve Tanıtım Grubu
Mithatpaşa Caddesi No. 12
06410 Yenişehir - ANKARA
adresinden temin edilebilir.
Ödüller:
a) 1. Ödül net 50.000.000.- TL
b) 2. Ödül net 30.000.000.- TL
c) 3. Ödül net 20.000.000.- TL. olarak belirlenmiştir.
Sağhksızmüli
yemek:Fîshand chips
Sağlıklı bir toplum sayılmaz
İngilizler. Kızartmayı fazla yer-
ler. Şöyle diri ve mosmor bir
patlıcanın kızartması olsa ye-
dikleri bari.
Şöyle bir palamutun kızart-
ması olsa, şöyle bir midye tava.
şöyle kolesterolü yüksek, lipidi
hafazanallah, ama lezzeti nefis
Arnavut Ciğeri olsa bari? Ne
gezer!
İngilizler. makine yağı gibi
bir fokurdayan sıvıya atarlar o
bez gibi ruhsuz tipsiz beyaz ba-
lıklannı (Ne biçim balıksa. ba-
zılannda kılçık bile yoktur.
Tann. herhalde bunlan kimse
yemez nasıl olsa diye düşünmüş
olsa gerek). Yanına da bez gibi
ruhsuz ve nişastası var mı yok
mu belirsiz. lezzetin yanından
geçmemiş patateslerini. Kızar-
tırlar o zapazap suyuna benzer
yağda bunlan. Veişte ayak üstü
milli yemekleri. Balık ve pata-
les. \ani Tısh and chips.'
İşçi sınıfının hala direndiğı
semtlerden şık ve pahalı semtle-
re kadar toplumun hertabakası
bu fish and chips merakından
payını alı
r. Toplumsal tabakada alt
katlara indıkçe. fish and chips
tüketimi artar. Tabiı damar
sertlıği. kolesterol fazlası. yük-
sek tansiyon \e sonuçta k'alp-
dolaşım hastalıklan da. İskoç-
lar, kızartmanın bu en sağlıksız
LONDRA
EDİP EMfL
ÖYMEN
biçımıne en meraklı. Bu yüzden
de kalpten tık diye gidivermede
deüstlerineyok. •;
îngilize viskiyi tanıtan fskoçi
ne vazık ki ondan da en
sağlıksız tıkınma türünü almış.
İngılizın tarihi ve turistik öcü
herhalde bu. Empenalizmişle
başeğdiremediği bir ulusu mi-
desinden vurmaca.
Milli yemeği bu kadar sağlık?
sız bir toplum. acaba bunun
farkında mı? Yoo. En basidi,
tansiyon ölçümü bile törensel
bir düzene bağlı. Mahalle dok-
toruna gitmek gerek. Öyle aya-
küstü sokakta tansiyon ölçen,
kilo ölçen kimse yok buralarda.
Eczanelerde de. Çoğu zaten sü-
permerket görünümlü, satıa-
müşteri ilişkisi sıfır yerler. Ali*
mallah biri kalkıp tansiyonum
falan dese, satıcı büyük olasılık-
la yabancı olduğu için ticari iliş-.
kısi dışındaki bu istek karşısın-i
da dehşete düşer. Eh. ileri tek-;
noloji toplumunun bedeli bü-;
tün bunlar.
İLAN
T.C.
BAKIRKÖY4. SÛLH HUKUK
MAHKEMESİ
1993 905
1994 33
İstanbul, Bağeılar. Çınar, cılt. 013 01. sayfa: 97. kütük: 153'te nü-
fusa kavıtlı Mehmet \e Pembe'den olma 3.4.1925 doğumlu Pembe
Hacıoğlu'na İstanbul. Yeşilbağ. cılt: 067 09, sayfa- 26, kütük: 559'da
nüfusa ka>ıtlı Nfustafa ve Makbuleden olma 28.7.1952 doğumlu
Kıvmet Hacıoğlu'nun vasi tayinine27.1.1994tarihindekararverildi-
ği ılan olunur.
Basın.1590