06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13ŞUBAT1994PAZAR CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR TorunuHalideEdip'ianlaüyor • Büyükbabam Salih ZekTye duyduğu aşk, hayranlık ömrünün sonuna kadar sürdü. Ondan aynlmış olması ise en büyük acısıydı. İkind eşi olan Adnan Adıvar'la bir duygu evliliği yapmadı ve onu hiçbir zaman önemsemedi. Yazarken durmadan sigara içerdi. Aynca ıhlamuru ve yulaf ezmesini de severdi. Bir de eşekleri ve nar çiçeğini çok severdi. Bunun için de evde eşek resimleri ve biblo- lan vardı. Hitabeti güçlüydü, etkili konuşur ve aristokrat bir hava yansıtırdı. MUHSİNE HELİMOĞLU YAVUZ Kurtuluş Savaşırnızın Halide Onbaşısı. Mus- tafa Kemal ve Isrnet fnönü'nün silah arkadaşı, Sultanahmet mitinginin yiğit söylevcisi; Han- dan, Zeyno. Ayşe, Aliye Rabia vb. gibi güçlü ve etkin roman kadınlannın yaratıası. Batfnın aydınlığını ülkesine taşıyan çağdaş öğretmen, ikinci eşle evlenmeye kalkan kocasına karşı hiç ödün vermeden, çocuklannı aldığı gibi ayn eve çıkma yürekliliğını gösteren. insanhk ve kadınlık onurunun başkaldıncısı Halide Edip'in 30. ölüm yıldönümü nedeniyle PEN"in Ankara"- da (Mülkiyeliler Birliği'nde) düzenlediği anma toplantısına katılım, yaklaşık otuz kişiyle sınırlı kaldı. Bu ilgisizlik. bu yetersiz katılım yüreğimde büyük bir kırgjnlık yarattı. Ben de bu kınlmışlığı onarmanın yolunu, Halide Edip'in Anka- ra'da oturan tek torunu Ömer Savar'la sö> leşmekte ve bu söy- leşiyi de değerli "Cumhuıiyet" okurlanyla paylaşmakta bul- dum. Ömer Sayar'la yazar, savaşçı, politikacı, öğretmen, öncü Ha- lide Edip'i değil. onun "babaan- nesini", "insan" Halide Edip'i konuştuk. - Sevgili Sayar, bizi önce Hali- de Edip'in aile bireyleriyle tanış- önr mısın? SAYAR - Babaannem daha on altı yaşındayken kendisine matematik dersi veren, kırk ya- şını aşkın hocası Salih Zeki'ye aşık olur. Daha o yaşlarda, kişi- liğinin en belirleyicisi çizgisi olan kararlıhğı nedeniyle de bu aşk evlilikle sonuçlanır. Bu evü- likten büyük oğlu Ayetullah ve küçük oğlu olan babam Hasan Hikmeruliah doğar. Sonra da tek torunu olan ben. Amcam ekonomi, babam ziraat oku- muş. Ben inşaat mühendislıği, benim oğlum ise tıp. Anlayaca- ğınız, ailede bir başka yazar dahayetişmedi. - Özel y aşamının "en sevgili" insanı kimdı? SAYAR - Elbette ki büyükbabam Salih Zeki. Ona duyduğu aşk, hayranlık ömrünün sonuna kadar sürdü. Ondan aynlmış olması ise en bü- yük acrsjydı. İkıncı eşi olan Adnan Adıvar'la bir duyğvr%\liliğı yapmadı ve onu hiçbir zaman önemsemedi. Bazı geceler babaannemın onu, "çık dtşan" diye bağırarak odasından kovduğu- nu, yine çok kararlı olduğu konularda da "kan- şma sen" diye susturduğunu bilirim. Ama. öldü- ğünde çok üzüldü. - Halide Edip'in Salih Zeki'yle, oldukça ilginç bir ayrılık öyküsü var sanıyorum. Onu bize an- latır mısınız? SAYAR - Dedem Salih Zeki, Galatasaray Li- sesi Müdürlüğü sırasında, babaannemden gizli bir başka kadınla ilişki kurmuş. Bir gün o kadın, çarşaflı olarak lıseye gelip kapıaya, Müdür Sa- lih Zeki'nin eşi olduğunu söylemiş ve yukan çıkmış. Tesadüfen, biraz sonra da babannem gelmiş ve o da kapıcrya müdürün eşi olduğunu söyleyince, şaşıran kapıcı, "Ama nasıl olur hanun, sen daha biraz önce içeri girmedin mi" de- miş. O anda her şeyi anlayan Halide Edip yüzge- ri dönmüş ve akşam olunca evde. dedemin başı- nda kıyametleri kopanp iki çocuğunu da aldığı gibi hemen evi terk etmiş. O kadına çok kızardı ve sözü geçtiğinde aşağılamak için hep "camcınm kızı" derdi. (Bu kadar direşken, başkaldıncı bir kadın olan Halide Edip'in, torunu Ömer Sayar'ın eşi Reva Hanun'a ilk öğüdü ne olursa beğenirsıniz: "Küçük, kocanla biriikte bu hayatta mutlu olmak istiyorsan *iiç maymun'u oyna, yani görme, duy- ma ve söyleme...") - Halide Edip'in anne ve babaanne olarak ço- cuklanna ve tonınuna yaklaşımı nasıldı. Buna sıcak bir ilişki diyebiür miviz? SAYAR - Kesinlikle hayır.. Öyle. görünür bir sıcaklıktan söz edemeyiz. O, son derece otoriter ve disiplinliydi. Beni hiç kucağına alıp öpüp ok- şadığını hatırlamıyorum. Her zaman ve herkesle zeteye ben götürür ve Burhan Felek'e teslim cderdim. Zaman zaman Halide Edip kendisi de Cumhuriyet'e yazardı. Mesela Yaşar Kemal'ın "Teneke"sini öven bir yazı yazmıştı. Bir de 27 Mayıs'tan sonra. ünıversitede arkadaşlannı ih- bar eden muhbir profesörler için yazdığı "Rııh Mikroplan" diye harika bir yazısı yayı- mlanmıştı. Büyükannemin son dönemlerinde yazdığı romanlan ise o okurdu ben de daktilo ederdım. Ö>le büyük gram'er hatalan yapardı kı dayanamayıp babaanne bu cümleyi yanlış kur- muşsun dcdiğımiz zaman da "Hadi ordan kö- pek" derdi? Yine hiç unutmadığım bir davranışı da şudur: Beni elimden tutup Galatasaray Lise- si'ne götürdü ve kaydımı yaptırdı. Okulun o za- manki müdürü Behçet Bey de "Artık Öraer'e bir dobnakalem alırsuuz" dedi. Babaannem birden otoriter bir tavırla, dolmakaleme hiç gerek ol- Ömer Sayar'la, yazar, savaşcL, politikacı, öğretmen, öncü Halide Edip'i değil, onun babaannesini, İnsan' Halide Edip'i konuştuk. mesafeliydi. Ama. yeri geldiğinde de fedakarlık yapmasını bilirdi. Mesela bir araştırma için Amerika'ya giden babama, iki yıl kendi hocalık maaşından arttınp harçlık göndermiş ki. babam o zaman evli barklı adammış. Beni de ortaokul- dan itibaren o okuttu. Galatasaray Lisesi'ndey- ken yatılıydım. yalnız hafıa sonlan Laleli'deki Antalya Apartmanı'nda bulunan evine gider- dim. Cniversiteyi ise kendi evi olan Soğanağa'- daki iki katlı evde, onun yanında kalarak oku- dum. Adnan Adıvar'ın ölümünden sonra da ba- baannemle hep aynı odada yattım. (Anlatımının bu noktasında, Sayar bana bir gazete gösterdi. 4 Ağustos 1935 larihli Son Pos- ta gazetesi \e büyük puntolu bir başlık: "Halide Edip'i İstanbul'a getirten Küçük Ömer." Yanda da Ömer Sayar'ın üç yaşındaki bir fotoğrafı. Halide Edip kendi yokluğunda doğan torunu- nu, ilk kez görmek üzere yurda dönüvor.) Aynca babaannemle satranç oynadığımvzı hatırlıyorum Çok kötü bir satranç oy uncusuy- du ve hep yenilirdi. O zamanlar Adnan Adıvar "Cumhuriyet" gazetesinde "Düşünenlerin Dü- şünceleri" köşesinde yazardı. Bu yazılan da ga- madığını, kendisi gibi benım de pekala hokka ve divit kullanabileceğimi söyledi ve kesinlikle de almadı. Sınıfta benim dışındaki otuz dokuz kışi- nin dolmakalemi vardı. yalnız benim yoktu. Hep hokka-divit kullandığım için de arkadaş- lanm adımı "Hokka Ömer" koydular Bunu asla cimriliğimdcn değil. "dediğim dedik" bir in- san olduğundan yaptı. Kendisi de ömrünün so- nuna kadar hep hokka-divit kullandı \e hep eski harflerle yazdı. - Halide Edip'in sıradan bir gününe tanık ol- mak istesek, onu nasıl bir pencereden izleriz? SAYAR - Elbette kı. çok aydınlık bir pencere- den izlersiniz... Sabah kalkar kalkmaz ilk ışı gı- yinip makyajını yapmak olurdu. Çoğunlukla önden düğmeli pamuklu bir elbise, onun üstüne de bir hırka giyerdi. Tırnaklan hep manikürlüy- dü ve renksiz cila sürerdi. Yüzüne ise yalnızca pudra. Hep arkada topuz yaptığı ak saçlannı ise çivitle, griye yakın uçuk bir maviye boyardı İnce saph bir bastonu ve iki tespihi vardı. Hiç e\ işi yapmazdı. Yanında daıma ev ışlerinı yapan bir yardımcısı olmuştur. Zencı bir halayık olan "Arap Reşe" bunlardan bırisiydı. Çok hafıf bir kahvaltıdan sonra yazmaya otururdu. Bazen günlerce yazmaz, bazen de bir oturur bitirene kadar kalkmazdı. Öğle yemeklerine çoğu zaman Yahya Kemal, Operatör Doktor İsmail Gürkan; perşembe akşamlan ise Rauf Orbav gelirdi. On- larla çoğu zaman kağıt oyunlan oynar ve fal açardı. Falda iskambi] kağıtlan istediği gibi gel- mezse.derhal onlan kendi isteğinegöredüzenler ve falın gidişini değiştirirdi. Parayla pulla hiç il- gisi yoktu. Öldüğünde kalan, Soğanağa'daki eviyle bankadaki kırk bın lirasıdır. O evi de daha sonra babam sattı. Ev eşyalan lüks değil. ama orijinal parçalar- dan oluşurdu. Özellikle yazı masası çok orijinal- di. Bazı günler Beyazıt Meydanı'ndaki havuzun başında gezinir ve taksimetresi olmayan taksile- re asla binmezdi. Hayatındaki insanlarla mesa- feli, ama ilgiliydi. Roman kahramanlannı da çoğu zaman. onlardan seçerdi. Mesela. "Döner Ayna"nın kadın kahramanı. bakıcısı Ce- mile: "Akile Hanım Sokağı"nın kahramanı ise yine yanında çalışan kadınlardan Akile Hanım'dı. Yazarken dur- madan sigara içerdi. Aynca ıh- lamuru ve yulaf ezmesini de se- verdi. Bir de eşcklen ve nar çi- çeğini çok severdi. Bunun için de evde eşek resimleri ve bıblo- lan vardı. Hitabeti güçlüydü. etkili konuşur ve aristokrat bir hava yansıtırdı. - Halide Edip'in torunu ol- mak, size ne riir duygular yaşatı- yor? SAYAR - Elbette ki her şey- den önce bundan onurduyuyo- rum. Bır nedenle Hindistan'a gıttığımde İndra Gandi ile tanış- tınldım. Çok mcmnun olan Gandi. "Halide Edip bizim aile dostumuzdu. Kurtuluş Savaşınız sırasında. Amerika'nın Tür- kiye'ye yaptığı yardımı, Hindis- tan ü/erinden sağlayan büyü- kannendir" dcdı. Bunlar güzcl şeyler; ama. TRT'nin. basının dolayısıyla da gençlığin ona karşı ilgisiz kalması da üzücü doğrusu... - Dinsel inançları nevdi. Hali- de Edip bu dünvadan nasıl ayrıldı, onu nasıl uğur- ladınız? SAVAR - Babaannemın evındcki şömınenın üstünde asılı duran bır tabloda. şu dörtlük yazılıydı: "Ev binamaz diye beni haktan uzak gö- Ten/ Sığmaz senin hayaline mihrab-ı mimberim/ Sen sade beş vakitte ararsın ilahını/ Ben her za- man ornınla emin ol beraberim." Sanırım bu dızeler. onun din ve tann konu- sundakı görüşünü yetcrince yanMlıyor. Ölümü- ne gelince; Adnan Âdnar öldüğünde. Merkeze- t'endi Mezarlığı'na kondu. Babannem de me- zannı yaptmrken yanındaki yeri satın alıp kendi mezannı da yaptırmış. 9 Ocak 1964'te öldüğün- de. cenaze töreni çok görkemlı oldu. Şımdı o da Merkezefendi Mezarlığı'nda ve kendi sağlığında yaptırdığı mezannda yatıyor. (Halide Edip. Ad- nan Adnar'ın mezar taşına şu iki dizeyı yazdırmış: "Tekrar mülakı olurıız hezm-ezelde Evvelgiden ahhabtı selam ohun erenler" Sevgili Halide Onbaşı. Edip kızı Halide. "Ev- vel giden ahbap" bir gün görüşmek üzcre. ışıklar içinde uyu.) PENALTI Saraybosnalı oyuncıüar için gece • "Yaşasın Sanat. Yaşasın Banş" gecesinde sanatçılar topluca Şükran Kurdakul'un şiirinden Şanar Yurdataparûn bestelediği "Yaşamı Ateşe Vermeyin" şarkısını seslendirecek. Kültür Servisi - Saray bosnalı çalışıyorlar. L stelik. yaptıklan bu oyııncular yaranna Saraybosna Federasyonu. ÖzelOyuncular Tiyatro Yapımalar Derneği ve Tiyatro... Tiyatro... dergısının ış- birliğiyle 21 şubat pazartesi günü Atatürk KültürMerkezi'nde'" Ya- şasın Sanat. Yaşasın Banş" başhklı bir gece gerçekleştirile- cek. Geniş bir sanatçı katılımıyla ti- yatro, müzik, şiir ve opera etkin- liklerinin sergileneceği, Yunanıs- tan'dan da Nots Ma\ rudis toplu- luğunun bir konser vereceği gece. Uluslararası Oyuncular Federas- yonu Başlcanı Tomas Bofme'mn çağnda bulunduğu '"Saraybos- nalı Oyuncular için Dilekçe" kampanyası çerçevesinde dü- zenlenecek. Bolme, sanatçılardan Saraybosna'da temsillerin de- vamını sağlamak için parasal yardım çağnsında bulunduğu di- lekcesinde. şöyle diyor: "Savaşın bütün dehşetine rağmen Saray- bosnalı tüm oyuncular, müzisyen- ler ve yorumcular işlerini sürdür- meye devam ediyorlar. Yaşam ko- şullarının giderek daha kötüleştiği Saray bosna'da oyuncular ve seyir- ciler tiyatroya giderken bile ya- şamlannı tehlikeye atıyorlar. Fa- kat bu sanatçılar gösterileriyle hangi miletten olursa olsun bütün insanara bir yiyeceğe verilen önem kadar büyük ötçüde güç vermeye işten para bile alamayan sanatçı- lar, ailelerini gecindirmek ve kortı- mak için yaşam savaşı veriyorlar. Bazılan yaralanıyor. bazdan ise oidukça yaşlı ve gücsüz..." "Yaşasın Sanat. Yaşasın Ba- nş" gecesini düzenleyen Özel Ti- yatro Yapımcılar Demeği'nin başkanı, tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz ise, "Yaşasın Sanat Yaşasın Banş"ın yalnızca bir sesleniş de- ğil, Türkiye'nin tüm demokrat ve banşseverlerinin insanlığı banşa davet çığlığı olduğunu söylüyor. Aziz.' İnsanoğlu dünya sahnesine çıkmaya görsün; güne yaşam sa- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ vaşını ateşle- mekle başlar. Savaşsız yaşa- mak varken, hayatın savaşa dönüşnıesi artık insanın kendi secinıi olmak- tan çıkmıştır. Dünyamıza bir ışık tutup şöyle bir bakınız; yeni bir dünya düzeni adına, hiç böyle- sine acımastzca kan göliine çevril- memişti. Artık yeni dünya düzeni diyerek çıkar haritalan peşînde, yeniden pavlaşun savaşları yaşan- maktadır. İnsanoğlu gaddarca yü- rütülen bu vahşete daha ne kadar duyarsız kalacak? Kendisini tepki- sizliğe daha ne kadar rutsak edc- cek? Seyircilik, sürekli seçimi mi oiacak? Neler oluyor? tnsan, insan olmaktan çıkıyor, her işin temeii olan sevginin, insan olmanın. in sanca yaşamanın önü mü kesili- yor? Kimsc bizi bu kin, öfke ve kan batağına çekmeye yeltenmesin. Dünyamızı kan gölüne çcviren haksız sav aş oy unlannın sahnesînı kapatmak için perdelerin ipterini- çekmeye hazırız'diyor. Bikem Banş Özsunay'ın kaza- dan bir gün önce tamamladığı son işi, Devlet Tiyatrosu için hazırladığı Shakespeare'in 'Hamlet' oyunundan yararla- narak yaptığı amblemdi. Gülerek kalbini uzatıyor... Bikem Banş Özsunay'ın'Hamlet'i seyircilere bir sevgi sunuyordu GÖKHAN AKÇURA Bu ders yılının başlannda. sanınm ekim ayında Bülent Erkmen'den bir telefon aldım. Mimar Sinan Üniversitesi Gra- fık Bölümü'nde öğrencılere sö- mestr çalışması olarak Devlet Tiyatrolan Tanıtımfnı yap- malannı istemişlerdi. Yapıla- cak çalışmalar öğrencılerin kendilerini geliştirmeleri için bi- rer amaçtı sadece. Benden bu konuda öğrencılere bilgj ver- memi istiyordu. Erkmen'in iste- diği gün okula geldim ve öğren- cilere Devlet Tiyatrosu'nun imajı, özelükleri, tanıtım ihti- yaçlan konusunda bilgiler ver- dim. Tek tek lanunıyordum hiç birini. Bu yaa, konuştuğum, ama tanımadığım o öğrenciler- den biriyleilgili. Devlet Tiyatrosu ile ilgili. bilgiler verdiğim bu öğrenciler- den birinin adı Bikem Barış Özsunay'dı. Tanışmadık onun- la. Ama Bikem bilgileri aldı ve çalışmaya başladı. Devlet Ti- yatrosu için biramblem düşün- dü. Ünlü bir oyundan Shakes- peare'in 'Hamlet'ınden yararlandı. Hamlet'in elıne ku- rukafayı aldığı ünlü mezarlık sahnesi geldi aklına. Hamlet kurukafayı değil de. sevgiyi an- latacak biçimde bir kalbi eline alsa olmaz mıydı? İşte çıkış noktası bu oldu. Hamlet. yani bir liyatro kahramanı, bıze bir kalp uzatıyordu. Bu bir tiyatro oyuncusunun seyircilere bir kalp uzatmasını da simgeli- yordu. Belki de kendi kalbini. Ve bu kalp sanat ışıklanru çev- resine yayıyordu. Tiyatronun aydınlatma görevini göster- mek istiyordu amblemiyle... Bikem, düşündüğü amble- mi kullanarak. Devlet Tiyat- rosu çeşitli tanıtım malzemele- ri taslaklan üretti. Antetli kağıtlar, zarftar, kartvizitler, ilanlar, afışler...l7 Arahk cuma günü bilgisayannda ürettiği bu çahşmalan bir dis- kete yükledi. Ailesine sevinçle işinı tamamladığını söyledi. Ama ınanılmaz bir şey oldu. Bikem, bir gün sonra feci bir trafık kazası sonucu komaya girdi. Ertesi gün de kurtu- lamayarak aramızdan aynldı. Henüz 22 yaşındaydı öldüğün- de. Onu hiç tanımıyordum. Ama disketine yüklediği işlerine bakınca. ne düşündüğünü. ne- ler yaptığını anlayabiliyorum artık. Ö Hamlet'in ölümünü de- ğil yaşamı savunmasını istiyor- du. Seygisini sunuyordu insan- lara. Ölümünü bu kadar yakı- ndan olmasına karşı gkıyordu adeta...Artık her Hamlet oy- nanışmda, Bikem'in amblemini de hatırlayacağım. Onu tanıyo- rum artık, tiyatro sahnesinin bir köşesinden mutlaka bizlere bakıyor. Gülerek kalbini uzatı- yor... MEMET BAYDUR Güzel Gülünç Bazı kavramlar yalnızca dalga geçilsin diye vardır sanki. Çok söz edilir onlardan, olur olmaz kafamıza kakıhrlar. Bunlardan biri gençliktir, diğeri de yaşlılık. Uy- durulmuş iki kavram. Bu kadar iş dururken bu konu da nereden çıktı şimdi diyeceksiniz. Listeler Kitabı adında ilginç bir kitap geçti elime. Bin sayfadan biraz fazla, bir sürü listeden oluşuyor kitap. Daha üçüncü sayfasında keyifleniyor insan. Bertrand Russell doksan dört yaşında, uluslararası kurullarda barışı savunan ve sağlamaya çalışan insan- lara yol açıyordu. George Bernard Shaw doksan üç yaşında oyun yazıyordu. Pablo Picasso doksanında re- sim ve gravür yapıyordu. Arthur Rubinstein seksen do- kuz yaşında New York'ta hayatının en başarılı resitalle- rinden birini veriyordu. Albert Schwettzer seksen dokuz yaşında Afrika'da, Kongo'da bır hastaneyı yonetiyordu. Pablo Casals 88 yaşında çello konserleri veriyordu. Seksen sekiz yaşında Konrad Adenauer Almanya'yı yo- netiyordu. Seksen beş yaşında Coce Chanel bir modae- vinin başındaydı. Seksen iki yaşında Winston Churchill "İngilizceKonuşanInsanların Tarihi'ni yazıyordu. Sek- sen iki yaşında Leo Tolstoy "Sessiz Kalamam"ı yazı- yordu. Seksen bir yaşında Goethe, başeseri Faust'u biti- riyordu. Bu, böyle bir liste. Içindeki insanların ortak özellığiyse ihtiyar olmamaları. Genç insanlar hepsi. Garip Ölümler Listesi de var kitapia. Milattan önce be- şinci yüzyılda yaşamış Yunan ressamı Zeuxis, kendi yaptığı bır resme gulerken bir damarı çatlayıp olmüş. Büyük İskender milattan önce 323 yılında iki gün. iki gece süren bir içki ve seks aleminın neticesi olarak vefat etmiş. Marcus Licinius Crassus, milattan önce 53 yılında ölmüş Romalı bır tefecı ve politikacı Erimiş altın ıçırilerek öldürülmüş. Roma Imparatoru Birinci Claudi- us bir kuştüyü yüzünden ölmüş. Karısı, ımparatora ze- hirli mantarlardan leziz bir yemek sunmuş. Claudıus'un doktoru Xenophon da imparatoru kusturmak için bo- ğazına bir kuştüyü sokmuş. Adam da boğularak ölmüş. Bazı tarihçiler o kuştüyünün de zehirli olduğunu yazar- lar. Üçüncü Richard, kardeşi Clarence Dükü olan Geor- ge'u bir fıçı şarabın içinde boğdurmuş. Unlü dedektif şir- ketinin kurucusu olan Allan Pinkerton, ayağı tökezleyin- ce dilini ısırmış ve kangrenden ölmüş 1884 yılında. Ingi- liz roman yazarı Arnold Bennett 1931 yılında Paris'tey- miş. Paris sularının ne kadar temiz olduğunu göstermek için bir bardak musluk suyu içmiş. Sonra tifo olmuş ve ölmüş. Eleştirmen ve şair Lionel Johnson bir bar tabu- resinden düşüp yaralanmış. O yaralardan ötüru ölmüş. Güreşçi Koca Yusuf, La Bourgogne gemisınin 1898 yılmda bir başka gemıyle çarpışıp batması sonucu, ku- şağmdaki altınların ağırlığı nedeniyle yaşama veda et- miş Yoksa iyi bir yuzucuydü'dıyor kitabı yazanlar Yu- nanistan Kralı Alexar»der ise, 1920 yılında, evınde besle- diği bir maymunun ısırması yüzünden kan zehirlenme- sinden sizlere ömur. Bu iki liste arasında bır bağlantı var mı diye düşünuyo- rum Hayatın güzelliği ile ölümün gülünçlüğü arasında bir ilişki var mıdır? Böyle yapmacık sorulara basmakalıp yanıtlar vermek mümkündür elbette. Şimdi birisı çıksa, Bertrand Russell önemli birdüşünürdeğildı. Shawkadı- nlardan ödü kopan biriydi, Albert Schvveitzer ırkçı, ıkı- yüzlü bir idealistti dese ne yapacağız? Matisse. Pablo Picassodan yüz kere daha iyi bir ressam mıdır, değil midır? Her şeyın tersını söylemek mümköndur, ama bunu bir meslek haline getırmek gerekmez. • Ankara nın ülkemizdeki en bakımlı, en düzgün kent- lerden biri olduğu söylenebilir Yeşili göreceli daha ye- şil, temizliği göreceli olarak daha belirgin. havası ger- çekten temizlenmiş, ama estetiğı gün geçtıkçe bozulan bır kent-benzen'dir Ankara. Geçen ay Ankara'nın bütün büyük caddelerine. o caddeye adını veren kişilerin gö- rüntülerini de içeren heykel-anıt karışımı ucubeler dikil- di. İnanılmaz bir çirkınlik zincıri! Ne şehırcılikle, ne este- tikle yakından uzaktan ılişkisi olmayan taş yığınları... Bunları kim yaptı. kim önerdi, kim onayladı bilmiyorum. Her bulvarın başında ve ucunda dikilen bu garip ışlerin hızla kaldırılması gerekıyor Ben Ankarada doğdum, orada büyüdüm. Bu şehirde neden bir Nurullah Ataç Meydanı, birOrhanVeli Bulvarı, birOrhanPekerSokağı bulunmadığına şaşıyorum. Bunları aklımdan geçırdiğim için kendime de şaşıyorum tabii. İnsan, hayatını bu ve benzeri şaşkınlıklarla beslemeye başlarsa müşkül mev- kide kalıyor ıster istemez Oysabırkent. içindeyaşayan, yaşamış insanlara ne kadar sahip çıkıyorsa, o kadar kent olabilir gibi gelıyor bana Ankara "nezih" bir kent. O kadar nezih ki, kimse kımsenin ayağına basmıyor, herkes istediğini yapıyor; bizler. sade vatandaşlar ola- rak günboyu üstümüze yığılan zevksizliklere katlanmak zorunda kalıyoruz. Atakuleden Kızılay'a kadar bir tek kitapçısı olmayan bır başkent! Çocuk bahçelerınde na- maz kılınan, trafik polıslerıyle soğan-patates satıcı- larının aynı makamdan bağrıştığı bır başkent Oysa bun- ları hak etmiyor Ankara Seksen sonrası yuppie külturü ile maganda ideolojisının birbirıne kenetlendiğı bir bü- yük kasaba olması gerekmıyor. Sinemateği olmayan bir başkent. Şehir tiyatrosu olmayan bir başkent. Alışveriş merkezlerini mimari eser olarak gören aydınların kenti. Nazik insanlar kenti Herkesin herkese, acaba bu kimin nesidir. aman ne olur-ne olmaz diye baktığı şehir. Her- kesin herkesi tanıdığı kasaba Siyah otomobiller geçer- ken trafiğin durdurulduğu bir kent. Temiz. nezih, kendin- den memnun, ceket duğmeleri ilikli, astlarına sevecen, üstlerine saygılı insanlar kenti Ankara. Bu kadar söylenip homurdanıyorum, ama çok da sevi- yorum bu Orta Anadolu kasabasını. Yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve yağışlı! Akasya ağaçları, kuşlar, pasajlar, konser salonu, resim sergileri, dedikodu. tiyat- ro, çeyrek yüzyıldır yaşadığım mahalle. Milli Kutüpha- ne, Körfez Lokantası, Bilgi Yayınevi, Atatürk Lısesi. Ser- çe Sokak, Strasbourg Caddesi, Neyzen Tevfık, Akdenız Âpartmanı, Bulvar Palas, Barıkan, Ankara Sanat Tiyat- rosu... Ankara. Urart Sanat Galerisi, her yıl şubat ayını bir kavram çevresinde oluşan karma bir sergıyle açıyor Bu yılkı serginin konusu: Tiyatro. Resim, afiş. fotoğraf. heykel. maket; tiyatroyla ilgili yapıtları sergileniyor otuza yakın sanatçının. Plastik sanatlarla tiyatronun bu güzelim bu- luşmasını kaçırmayın, bu sergiyi gezin. 330yıkhr sahnelenen 'Don Juan' Kültür Servisi - İstanbul Devlet Tiy atrosu. Taksım Sahnesi'ndeyeni biroyunu repertmanna katıyor. Moliere'in yazdığı "Don Juan"ı ünlü tiy atro adamı Jean Gabriel Nordmann sahneye koydu. 15 şubat günü saat: 20.30'da ilk gösterimı gerçekleşecek olan "Don Juan" 330 yıldırseyircisiyle buluşuyor. Yönetmen Jean Gabriel Nordmann. oyunu alışılagelinmış bıçımde sahnelemediğini belirtiyor. Yönetmene göre, "Don Juan". hem gülünç bir kahraman. hem de enikonu bir dramı yaşayan kişidır. Sev mesini bilen kişileri kıskanır Don Juan. öte yandan istekle doludur. hiçbir ahlaksal ilke tanımaz." Melih Cevdet Anday v e Erol Güney 'in dilimize kazandırdığı "Don Juan"ın sahne tasanmı Nurettin Özkönü, giysi tasanmı Serpil Tezcan, ışık tasanmı Ayhan Güldağlan tarafındangerçekleştirildi. "Don Juan"ın oyunculan ise şunlar: Kürşat Alnıaçık. Atilla Şendil. Gülizar Irmak. Faik Ertcner, Aktan Doğrar. Saray Gözler, Melek Gökçer. Murat Ersan. Orhan Kurtuldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle