04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet7 8 . Y I L S A Y I 2 4 9 B 4 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V I Z Y O N 11$UBAT1994CUNM Fransa ile İngiltere'yi birleştirecek 50 kilometre uzunluğundaki tünelin mayıs ayında açılması planlanıyor Neon ışığıyla aycünlatılanköstebekdeliğiHaber Merkezi - 50 kilometre uzunluğundaki Manş Tüneli açılır- ken tünelin iki yakasında yaşayan Fransızlar ve İngilizler, tamamlan- m a aşamasında olan bu projeye kuşkuyla yaklaşıyorlar. The Independent gazetesinden Christian Wolmar yazıyor: _ Gerçekten de üzücü bır olay. Önümüzde, tarihı boyutlarda bir proje, bir mühendislik harikası. kı- tada mamutlann yaşadığı dönem- lerden beri ilk defa insanlara tngil- tere'den Avrupa'ya kara yoluyla geçme imkanı veren bir tünel var. Hemde öyle bir tünel ki İngiltere'yi bir ada olrnaktan kurtanp Avrupa"- run bir parçası yapacak. Ya bızler onun hakkında ne düşünüyoruz. Kimimiz olayı hiç önemsemeyip al- dırmıyor kimimizse çok rahatsız \e çelişkili fıkirlerle dolu. Onun hak- kında iyi veya olumlu düşünen pek yok gibi. Belki de henüz kimse onu gözüyle görmedığı ve de ortada haş- metli bir yapı yerine toprağın altın- da kaybolan koca bir delik olduğu için insanlann hayal gücüne pek hi- tapetmivor. Kamuoyu araşürmala- nna yanıt verenler ise tüneli kullan- mamaya kararlı görünüyorlar. Ke sin olan şu ki açılış gününün yaklaş- ması bile insanlan heyecanlandırmı- yorsa daha sonra da heyecanlanma- yacaklardır. Aslında ortada insan zekasırun gözle görünür ürünü, şöyle güzel bir köprii olsaydı her şey değişik olurdu ve onun resmini çoktan posta pulla- nnda kullanrnaya başlardık. Halbu- ki şu anda bizim sadece neon ışıkla- nyla aydınlatılan koca bir köstebek deüğimiz var. 80'lerde, Manş Kanah'nı geçmek için ortaya atılan dört projeden en az ilgi çekeni ve en az heyecan vereni yine Eurotunnel olmuştu. Diğer üçü birerdüş niteliğinde>diler. İçlerinde bir köprii. içinden arabalann da ge- çebileceği köprü ve tünel kanşımı bir diğer yapı ve hatta arabalar ve trenler için düşünülmüş bir tünel vardı. Ne var ki içlerinde sadece Euro- tunnel, hem yapılabilirhk hem de maliyet açısından gerçekleşebilecek nitelikteydi. Bu tünelin sadece 2.7 milyar sterline mal olacağı hesapla- nıyordu. Bunun 4 misline çıkması. tünel hakkındaki olumsuz düşünce- leri pekiştirmekten başka ışe yaramadı. Bu son derece güç proje tamam- landı, fakat halk onu sevmedi. As- ekikte yolculuk etmek isterseniz 5 vagondan oluşan büyük bir trene bineceksiniz. Ayaklannızı uzatıp rahatça arkanıza yaslanabileceksiniz. Tuvalet en çok 2 vagon sonra olacak. Ancak içerde yiyecek ve içecek satılmayacak, manzara olmayacak, gümrüksüz mal alamayacaksınız. Yani mekik. eglenmek için değil, hızlı bir yolculuk için geldiğinizi her fırsatta hatırlatacak. lında bu pek de büyük bir sürpriz ol- madı. Zaten Ingiliz halkının. vöneti- cilerinin iddia ettiği gibi Avrupa"nın bir parçası olma arzusuyla yanıp tu- tuştuğu iddia edılemezdi. Üstüne üstlük tünelin içinde yolcu taşımak üzere imal edilen Le Shuttle (mekik) pek de kamuoyunu cezbedecek bir tren değil. Mekikte yolculuk etmek, turizm broşürlerinde ballandınla ballandı- nla anlatılan sevahatlere hiç benze- meyecek. 5 vagondan oluşan büyük ve geniş bir trene bineceksiniz. Dışa- nda manzara olmadıği için pencere- leri küçücük olacak. Evet. ayaklan- nızı uzatıp rahatça arkanıza yasla- nabileceksiniz ve ihtiyacınız oldu- ğunda tuvalet en çok iki vagon son- ra olacak. fakat bunlardan başka yapacak bir şey bulamayacaksınız. İçerde yiyecek, içecek satılmayacak (bedava bir öğün alacak kamyon şoförleri hariç), manzara olmaya- cak, gümrüksüz mal alama- yacaksınız, kısacası mekik sürekli olarak buraya eglenmek için değil. hızlı bir yolculuk yapmak için geldi- ğinizi hatırlatacak. Çok mu içiniz karardı? O zaman Avrupa yolcu servisi adıvja özelleş- tirilecek olan kuruluşun işleteceği ve Paris'e ve Brüksel'e sefer yapacak ve hatta Lille kanalıvja Fransız hızlı treni TGV'lere bağlanacak olan Eurostar trenlerini bek- < leyin. Fransız TGV'lerine benzeyen Eurostar trenleri Shuttle'in aksine, parlak zarif ve rahat trenler. Water- loo'dan kalkarak yolcusunu Paris'e ya da Brüksel'e ulaştıracak olan bu trenin seferlerine başlar başlamaz büyük bir taleple karşılaşacağı ve en büyük sorunun talebi karşılamak olacağı iddia edilirken halk Euros- tar'ın vereceği hizmetleri hâlâ" çok iyi anla>abilmiş değil. Bunun ne- denlerinden biri. bu hizmetlerin hal- ka açıklanmasında gecikilmiş ol- ması, diğeri ısc demiryolu bağlantısı konusunda >aşanan karmaşa. Bu bağlantının 2002 yıhndan önce yapılmayacağı ve do- layısıyla yolun bu süreden önce ta- mamlanmayacağı açıklandığı için halk. o zamana kadar tünelden ya- rarlanamayacağını zannediyor. Halbuki bu doğru değil. Seferle- rin ilk başlayacağı zaman İngiltere'- den Paris'e 3 saatte gidilirken bağ- lantı tamamlanınca bu süre 25. da- kika kısalacak. Yetkililerin verdikleri bilgilere gö- re tünelde kamyon seferleri mart ayında başlayacak. Resmi açılış ise mayıs ayından önce yapılmayacak. Şimdilik Waterloo"da güzel bir gar inşa ediliyor. fakat demiryolu bağ- lantısı ta-1 mamlandı- ktan sonra trenlerin çoğu St. Pancras'a kadar gidecek. Bu muhteşem projenin yeterince tanınmaması ve dolayısıyla da sevil- memesi çok yazık. Kimbihr belki de ilerde teknoloji o kadar gelişir ki bu seferki içinden sizin kulla- nacağınız arabanın da geçebile- ceği bir tünel olur. Bence tünelin ucunda gerçekten ışık var. Göller, ırmaklar ve tepelerle kaplı eyalette can çekişen iş kollanndan biri de balıkçılık Çatişma,dnayet,uyuşturucu: Connecticut NATIONAL GEOGRAPHIC Sahildeki evın terasından bat- makta olan yazgüneşi izlenebıliyor. Long Island in denizi \e göğü tek bir çizginin bile görülmediği ufka doğru akıyor. Büyük, kara bir kö- pek ve ufak tefek sahibi kumsal bo- yunca sulan sıçratarak koşuyorlar. Işte burası Connecticut'un Fairfıeld kumsalı. Sağda solda eski ahşap yapılar var. Dükkânlann kepenklerinde kurşun delikleri göze çarpıyor. Alevden kararmış pencereleriyle boş daireler, moloz taşlanndan oluşmuş yığınlar... Polisler buraya Beyrut adım takmış. Aslında burası da Connecticut. Connecticut'un Doğu Yakası. Doğu Yakası eskiden de çok iyi bir yer değildı. Ancak o zamanlar bir kavganın ortasına düşerseniz en kötü olasılıkla burnunuz kanardı. Belki o bile olmazdı. Bugünse, Do- ğu Yakası'ndaki çocuklar sılahlı ça- tışmalarda ölüyorlar. Bu bölgedeki cinayet oranı. ABD'nin ulusal orta- lamasının dört katından daha fazla. Connecticut, eskiden klasik bir ya- şam tarzının simgesi sayılırken bu- gün sorunlu kentleri, terkedilmiş fabrikalan. işsizlik ve suçlarla dağıl- mış aileleriyle bir ulusun vaşamakta olduğu zorluklan yansıtan bir eyalet halini almış durumda. Tüm bu zorluklar. Connecticut'- un güzelliğini yok edemese de göller, ırmaklar ve tepelerle kaplı eyalette can çekişen iş kollanndan biri de ba- hkçılık. Ancak son balıkçı limanla- nndan birinde çalışmakta olan ba- lıkçılar "İnsanlar balıklar için üzülü- yor. Aslında geleceği tehlikede olan tür biziz" diyorlar. Connecticut, pohtik olarak her birine kent adı verilen 169 parçaya aynlmış durumda. Bu kentlerin ço- ğunluğu. kökleri 17. yüzyıla kadar ulaşan birkaç köy ve etraflanndaki kırlardan oluşuyor. Yüzyıllardan beri bağımsız ve kendi kendine ye- terli olarak varlıklannı sürdüren bu kentler. eyaletin Klasik Connecticut adı verilen bölümünde. Günümüz- de eyalette rastlanılan umutsuzluk ve yoksulluk doğudaki birkaç kente 1760 yılından bu yana gemilere yol gösteren, 1801'de veniden inşa edilen New London Harbor Deniz Feoeri, Connecticut'un güzel yüzlerinden biri. Ne yazık ki 90"lı yılların ağır koşulla- n, Atlantik Okyanusu'nun kıyısındaki eyalete bu güzel görününile hiç bağdaşmav acak denli karanlık yüzler de kazandırdı. toplanmış durumda. Eyaletin sahil kısmında ise zengin Nevv Yorklu- lar'ın tatillerini geçirmeye geldiği sayfıye evlerine rastlanıyor daha çok. 1930'larda ve 40'larda da eğlence ve reklam dünyasının önde gelen isimleri. hafta sonlan için geldikleri kır evlerinde ıdeal Connecticut rü- yasını canlandırmaya çalışırlardı. Suç oranlannın hızla yükselmek- te olduğu diğer kentlerin turist bro- şürlerindeki fotoğraflarla yakından uzaktan ilgisi olmasa da ayakta kal- maya devam etme mücadeleleriyle ayn bir Connecticut geleneğini ya- şatıyorlar: Bozuk olanı nasıl tamir edeceğini bilmenin yarattığı inanç. Doğu Ya- kası'nın sokaklannı arşınlavan po- lisler, varlıklanyla sokaklardaki uyuşturucu pazannı yok edecekleri- ni umuyorlar. Halkın bir diğer umu- du ise kente yeni yerleşmeye başla- van Asvalılarda. BinlerceLaoslu ve Kamboçyalı son avlarda kenti ter- kedenlerin boşalttıklan ev lere verle- şiyorlar. Yeni göçmenlen ışe alan taşımacılık şirketinin patronu "Bu ufak adamları ilk gördüğümde inana- madım ama, içlerinden biri bile daha önceden işe aldığun ve kovmak zo- nında kaldığun daha büyük adam- ların ikisine hatta üçüne bedel" di- vor. Bağırsak kanamasını dddiye alın KONYA(AA)-Özellikle büvük abdest yoluyla ve uzun sürelı görülen kanamalann. bağırsaklarda baş gösteren kötü huylu hastalıklann habercisi olabileceğı bıldirildi. Selçuk Ünnersitesi Tıp Fakültesı öğretim üyesı Prof. Şükrü Özer, kanamalann, fıssür. fıstül, hemeroid gibi hastalıklardanda kaynaklanabileceğini belirtti. Prof. Dr. Özer. "Kanamalar, rekrum kanseri, divertlküUer ve ülseratif kolit gibi kanser öncüsii bağırsak hastalıklarının habercisi olarak da karşımıza çıkmaktadır" dedi. Neden araştınlmalı Kanamalann. anüs bölgesındeki çatlaklardan da kavnaklanabileceğinı. bu çatlaklann nedeni araştınlmadan ilaç tedavisi ile geçiştirilmesinin hastalığın ilerlemesine neden olduğunu vurgulayan Prof. Özer. şunlan söyledi: "Büyük abdestle birlikte veya abdest dışında görülen kanamalann birçok nedeni tardır. Bu kanamalann sindirim organlarıv la yakından ilgisi olduğundan ciddivealınması gerekmektedir. Kanamalan uzun süren bazı kişiler, hastalığı ilaç tedavisivle geçiştirmeye çalışmaktadır. Bu hastalıklann kötü huylu olabileceği gözardı editmemelidir. Ağız voluyla sık sık gaz çıkaniması da ciddiye alınmalıdır. Bu dunım psikolojik etkenlerden kaynaklanabileceği gibi. ba.şta mide >e onikiparmak bağırsağı ounak üzere sindirim organları hastalıklarının habercisi de olabiimektedir. Özelükle 40 yaşından sonra mide şikayeti olan kişilere röntgen ve göstroskopik, orta vaşın üzerindeki kişilere de ber yıl çekap yaptırmalannı önermektoiz." En karmaşık caz parçalannı özgün yorumuyla sunan orkestra, dinleyicilere büyülü anlar yaşatıyor On yedi caz ustasından oluşan orkestra ELITE Service PEGGY LANGRALL Amerikan sanatının özgün bir parçası olan cazın, dünyanın neresinde olursa olsun, insanı salı- nmaya ve alkışlamaya iten bir gücü vardır. Özgün caz yorumculannın çoğu sahneye son çıkışlannı yapıp köşelerine çekilmiş olmakla birlikte caz, günümüzde de canlı olarak çalı- nmasını sürdürüyor. 17 üyesi olan Smithsonian Caz Ustalan Orkestrası'nın yardıma şefi Darid Baker bunu, "caz aşkı hatınna" olarak nitelendiriyor. Orkestra, 20'li, 30'lu ve 4O'lı yıllann, teknik yetersizlikler nedeniyle artık güçlükle dinlenebilen müziğine yeni bir soluk veriyor. tnsanda kıpırtılar varatan dans müziğinden tutun, en karmaşık caz parçalannı özgün yorumuyla sunan orkestra. dinleyicilere büyülü anlar yaşatıyor. Count Basie'nın "Jumpin" at the VVoodside," Tommy Dorsey'nin "Loose Lid Special", Duke EUington'ın "Hariem Airshaft" ve Benny Goodman'ın "Life Goes to a Part"ı aynen o yıllarda yorumlandığı gibi yorumlanıyor. Müziğin yeniden yaratılmasında, geçmişteki usta yapıtlara duyulan saygı yaüyor. Her parça, öy- künmeden uzak, tüm ruhuyla bu müziği soluyan müzisyenler tarafı- ndan sevgi ve saygıyla çalınıyor. Smithsonian Ulusal Amerikan Tarihi Müzesi'nde halka açık konserler veren orkestra ile öteki kentlerde de çağdaş caz konserleri veren küçük gruplar dışında, caz gruplannın sayısı oldukça az. Özenle seçilmiş üyeleri olan or- kestra, zorlu ve yoğun bir çalışma temposu içinde bu konserlere hazı- rlanıyor. 1991 yılında kurulan orkestra, cazın öneminin bilincinde olanlar tarafından yürekten destekleniyor. Orkestranın kurucusu John Edward Hasse, "Caz Lstaları Orkestrası'- nın, geniş bir caz repernn arından v a- rarlanarak bu tarihsel müziği yeni- den yarattığını ve orkestranın bir mü- zede yerleşık tek caz orkesrrası oldu- ğunu" dile getiriyor. Caz elçileri "Caz elçileri" adını verdiği or- kestranın inanılmaz bir özveriyle çalıştığını belirten Baker ise üyele- rin, bu müziğı ünlü kılan müzis- yenlerle üstünleşmek için egolannı aşmak zorunda kaldıklannı ileri sü- rüyor. Hiçbirinin bu alanda isim yapmak gibi bir kaygısı yok. Yalnı- zca birilerinin rolünü üstlenivor- lardı: bu kimi zaman Lester Young'- un saksofonu olabiliyor, kimi za- man da Coleman Hawkins'in. "Bu bir Shakespeare karakterini canlandırmak gibi bir şey. Rolü üstle- nen, role denk düşen sınırlar içinde yaratKilığuu sergUiyor. Bu açıdan doğaçlamaya yer verilmesi son dere- ce olağan. Ancak kimi sololar müzik parçasıyla öylesine yakından ilintili ki, herhangi bir sapmayı kaldırmı- yor." Cazın doğasındakı doğaçlama unsurundan ötürü, bu tür müziğin ancak çok küçük bir bölümü nota- lara dökülmüş. Orkestra, parçalann büyük bir bölümünü Baker ve Schuller'in çıkardığı kopyalardan çalıyor. Günümüzde, özgün bir caz kaydını dinleyerek nota nota kağıda dökebilenlenn sayısı bır elin par- maklan denli az. Schuller bu ışi 50 yıldıryapıvor. Müziğin notalara dökülmesi sı- rasında doğaçlamalar genellikle at- lanıyor. Cazın notaya dökülmesi son derece güç olduğundan aşın bir sabır gerektiriyor. Bir caz parçasının, özelükle rit- min. tamı tamına notaya geçirilmesi olanaksız. Tüm bunlar göz önünde tutulun- ca, orkestranın ulaştığı noktanın önemi daha somut bir biçimde ka\- ranıyor. Schuller ve Baker caz müziğinin otantik yapısını korumayı amaçlı- yor. Bu nedenle. Smithsonian Orkest- rası ile çalışmaya başladıklarında birçok şeye yeniden bir biçim ver- mek zorunda kaldılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle