Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 ARALJK1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Mümtaz Soysal, özelleştirme ve dış politika düşüncelerini CumhuriyeC 'e anlattı:
M*sdmiı=*mmımmı&m£- - * K 4mumxa*-imrm
!mmtmr.''mr -•»,:- -A.
ÖZELLEŞTİRME
• Özelleştirmenin en tehlikeli yanı, ülke ekonomisine yön vermek ve
sağlıklı yapının gerektirdiği zorunlu yatınmlan yapmak için kamunun
elindeki en değerli araçlann elden çıkanlmasma yol açmasıdır.
• Büyük bir beyin yıkama kampanyasıyla birlikte dünyaya salınan
özelleştirme dalgası, neredeyse bütün insanlığa bazı hizmetlerin kamusal
niteliğini unutturmuş, her şeyin kazanç hırsına bağlanmasına yol açmış,
bilimselliğin ikinci plana atılması sonucunu doğurmuştur.
DIŞ POLİTİKA ^
• Dış politikayı 'bağımsızlık politikası' ve 'onur' gibi daha çok duygusal
içerikli kavramlara dayandırmadan önce, sağlıklı bir ekonomik yapı
yaratmanın yollan üzerinde düşünmeliyiz.
• Türkiye, kendisini Avrupa'ya bir kurbanlık koyun gibi sunamaz..
• Dış ilişkiler ve dış politika, dönüp dolaşıp içte güçlü, her bakımdan başı
dik ve kendine güveni tam bir Türkiye yaratmaya dayanıyor. Bu da devrimci
cumhuriyetçiliğin başarabileceği bir iştir.
Hedef\devrimci
cumhuriyetçilik'IŞIK KANSU
ANKARA - SHP Ankara Milletvekili
Prof. Dr. Mümtaz Soysal Türkıye'nin,
kendisini Avrupa'ya bır kurbanlık koyun
gibi sunamayacağını dile getirdi. Soysal,
dış ilişkiler ve dış polıtikanın, dönüp
dolaşıp içte güçlü, her bakımdan başı dik
ve kendine güveni tam bir Türkiye
yaratmaya dayandığını, bunun da
"devrimci cumhuriyetçiliğin"
başarabileceği bir ış olduğunu söyledı:
Özelleştirme ile birlikte, sendikalar, kitle
örgütleri, çalışanlar "ulusal sanayi "ye
sahip çıkmaya başladılar Özelleştirmeyle, <
karmtya ait tesislerin yabancılarm
kontrolüne geçeceği yönünde kaygılar var.
Ulusal sol anlayış ile piyasa mekantması
arasındaki ilişki nedir?
Siz "ÖzdJeştirme gecikti; ekonomi bu
yüzden batiyor" dıyenlere aldınş
etmeyin. Gecıkme, özelleştirme
dalgasının gerçek yüzünü, onunla
küreselleştirme çabalan arasındaki
bağlantıyı açıkça ortaya çıkarmaya, bu
bağlantı üzerinde daha dennlığıhe
düş.ünebilmeye yaradı.
Ozelleştırme, uzun süre, ekonomilerin
düzelmesi ıçin tek çare,
savsaklanamayacak tek kurtuluş yolu
olarak sunuldu. Şimdi, özelleştirmeyi
başlangıçta büyük bir heyecanla
benrmsemiş olan ülkelerde bile meydana
gelen bazı ekonomik ve sosyal sonuçlar,
yöntemin düşünüldüğü kadar verimlilik
ve mutluluk sağlamadığını gösterdi.
Kâr tutkusu
Gerçekten de, büyük bir beyin yıkama
kampanyasıyla birlikte dünyaya salınan
özelleştirme dalgası. neredeyse bütün
insanlığa bazı hizmetlerin kamusal
niteliğini unutturmuş, her şeyın kazanç
hırsına bağlanmasına yol açmış, hatta
bilimselliğin ikinci plana atılması
sonucunu doğurmuştu. Ters bir ideolojik
yaklaşım her şeyden ağır basmaktaydı;
kamusal olan her şey kötü, özel olan her
şey iyiydi. lşlermecilik denen bir bilim
dalınm bulunduğu, kötü işletildiği
görülen bir kamu işletmesinin de
bilimsel ve doğru yaklaşımlarla verimli
duruma getirilebileceği gözardı
edilmişti. Sanki, insanlık için. kâr
tutkusundan başka itici güç, piyasa
mekanizmasmın kör gidişinden başka
izlenecek yol kalmamıştı.
Ekonomilerin ayakta durabilmesi,
bugün bir ölçüde, ticaretteki rekabet
güçlerine bağlıdır. Daha doğrusu. dış
rekabete dayanıklılık, ulusal üretim
süreçleri için de verimliliğin ölçüsü
sayılıyor. Ama, bunun böyle olması,
planlı ekonomıden ve ulusal ekonominin
sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için
gerekli önlemlerden tümüyle vazgeçmek
anlamına gelmez.
Özelleştirmenin en tehlikeli yanı,
ülkenin ekonomisine yön vermek ve
sağlıklı yapının gerektirdiği zorunlu
yatınmlan yapmak için kamunun
elindeki en değerli araçlann elden
çıkanlmasma yol açmasıdır. Özellikle
Türkiye gibi bölgeleri ve ekonomideki
kesimleri arasındaki dengeler
bakımından plan gereğinin henüz
ortadan kalkmadığı bir ülkede, bu tehlıke
küçümsenemez. Hele, dışa sınırsızca
açılmış bir özelleştirme politikası
KÖKTENDİNCİLİK
yüzünden "ekonomik bakımdan
stratejik" kesimlenn çabuk ve büyük kâr
saıkinden başka saikle hareket etmeyen
yabancı sermayeye kurban edılme
olasılığı düşünülürse.
Bunlan söylemek, kamu
işletmecıliğinin. hatta plan anlayışının
piyasa mekanizmalanyla
bağdaşmayacağını söylemek demek
değildir. Tersine, bu mekanızmaların
varlığı, kamu işletmecıliğinin yararlı ve
verimli, planlamanın da akıllıca ve esnek
olmasını ölçmek, haklı uyanlan almak
ve gerekli düzeltmeleri yapmak
bakımından olumlu ortam sayılmalıdır.
Yeter ki, kamu işletmelerinın de iyi
yönetılebıleceğine. planlamanın da
çağdaş koşullara uydurulmuş bir yöntem
olarak hâlâ geçerli olabileceğine olan
inançlar sarsılmamış olsun.
Özelleştirme dalgası, en önce bu
inançlan yıkmaya yönelıkti Bunun için
de karşısında ulusal solu bulması
doğaldır. Yoksa kimse, gereksizlik,
işlevsizlik ya da eskimişlik yüzünden
kamu malının satılmasına, teknolojik
yenilenme amacıyla bu yoldan kaynak
bulunmasına karşı çıkmış değildir.
Türkiye, dıs politikasım hangiçerçeve
içine oturtmalıdır?
Sovyetler Birliğı'nin ve Varşova
Paktı'nın dağılması, genellıkle
söylendiğinın aksme, Türkıye'nin dış
riişkılerindeki durumunu güçleştirmemiş,
güçlendirmiştir.
Çok boyutlu bir dış politikanın daha
serbestçe sürdürülebileceğı bir döneme
girdik. "Daha serbestçe" demek, "daha
kotayca" demek değil. Çok boyutlu bir
dış politika, getireceği büyük yararlara
karşılık, büyük bilgi birikimi ve büyük
ustalık ister. Eskiden ikı bloka bölünmüş
bir dünyada, bloklann bırinde yer alan
bir ülke için olsa olsa bu yerin önemıni
iyi kullanmak, blok çıkarlanyla ülke
çıkarlan arasında, içte ve dışta kimseyi
fazla tedirgın etmeyecek dengeler
kurmak söz konusuydu. Şımdi, kutuplan
dağılmış bır dünyada, ulusal çıkarlann
savunmasını çok boyutluluğun kartlannı
iyi oynayarak sağlamak gerekiyor.
Amerlka egemenlifli
Yine de şu etkenı gözardı edemeyiz:
Türkiye'yı yöneten ya da Türkiye'de
etkili olan kafalann çoğu, ikı kutuplu bır
dünyada oluşmuş bağlılıklann ve
özellikle Amenka ile dokunmuş sıkı
ıhşkiler ağının alışkanlığmdan henüz tam
anlamıyla kurtulmuş değildir Hatta.
dünyanın artık Amenka'nın
egemenliğınde tek kutuplu bir dünya
haline geldiği biçimindeki yaygın, fakat
yanlış izlenim bu alışkanlığı daha da
pekiştinyor. Türkiye. son yıllarda
edindiği değişik konumun, elindeki yenı
kartlann, üzennde oturduğu arsanın
değenni tam anlamıyla fark edebilmış
değıl. Tersine, sanki bır şaşkınlık, nereye
yöneleceğıni bilmezlik dönemı yaşıyor.
Oysa, şaşkınlık dönemi geçiren
bireyler gibi, aynı durumdaki ülkeler için
de ılk yapılacak şey, kendıni toparlamak,
aynaya bakıp kusurlannı ve zayıflıklannı
görmek, çok boyutlu bır mücadele
alanına girerken her şeyden önce bu
kusurknn ve zayıflıklann gıderilmesıne
ağırlık vermektir. Dışişlen Bakanlığı
görevim sırasında, bir yandan dış
ilışkileri yeni bir anlayışa oturtmaya
çalışırken, bir yandan da
demokratikleşmeye ağırlık verişim, bu
düşünceden kaynaklanıyordu. Kendi
insanlannın haklanna saygılı olmayan,
içte kendisiyle banşık, huzurlu bir
toplum yaratmayan ülkelerin dışta saygın
ve ağırlıklı politikalar ızlemelen
beklenemez. Avrupa, hatta Amerika ile
ilişkilerimizde karşılaştığımız güçlükler,
bunu açıkça ortaya koyuyor.
Tabıı. ekonominin sağlıklı bır yapıya
kavuşturulması da çok boyutlu bır dış
politika sefenne soyunmanın
vazgeçılmez ıkıncı koşuludur. Herkesçe
bilınen bu aşıkâr koşul üzerinde herhalde
uzunboylu durmaya gerek yok Ama,
Türkıye solu bakımından önemlı bir
nokta bu: Dış politikayı "bağunsızhk
tutkusu" ve "onur" gibi daha çok
duygusal içerikli kavramlara
dayandırmadan önce, sağlıklı bir
ekonomik yapı yaratmanın, doğal
kaynaklanmızı akıllıca kullanıp beşen
kaynaklanmızı akıllıca örgütlemenin,
tüketim çılgınlığı yenne üretim
seferberliğıne ağırlık vermenin yollan
üzerinde düşünmeliyiz.
Cevlk Cüç sona erdlrllmell
Çok boyutluluğun zorunlu bır koşulu,
özellikle çok komşulu bir coğrafyada
bulunan Türkiye gibi bir ülke ıçin, büyük
polıtikalara soyunmadan önce, çevre
devletlerle ılişkıleri gözden geçırmek ve
bu ılişkilerde eski ikı kutupluluk
döneminden kalma ya da o dönemin
izlerinı taşıyan kalıntılan silmektir.
Böyle bir gözden geçirişın, sınırlanmız
ıçındeki durumlann düzeltilmesiyle de
ilgısı var. BuBun-en tıpik örneği, . •
Bağdat'la ilişkilere yeni bir yaklaşımla
bakabilmektır. Amerika, ağır yaptınmlar
yoluyla Saddam'ı devırmek ıstiyor diye
Türkiye; Bağdat'la diyalogsuz kalmak,
sınırlannın hemen güneyındeki bölgeyi
her türlü fesat girişımlenne açık biçimde
otoritesiz bırakmak, petrol boru hartının
çürümesine göz yummak. dış
ticarçtindeki büyük zararlara katlanmak
\e kendi Güneydoğu'sunun ekonomik
durgunluk yüzünden terör ıçin elverişli
bir zemin oluşturmasına daha fazla
müsaade etmek zorunda değildir. Çevik
Güç'ün, sağladığı askeri haber alma
olanaklanna rağmen en kısa sürede sona
erdirilmesi, Bağdat'la ılişkilerin
normalleştinlmesı bakımından önemli.
Türkiye aynı şekilde, tran ve Suriye ile
olan ılışkılerinin gelıştırılmesıne de özen
göstermek zorundadır. Bu ülkelenn Batı
ve özellikle Amerika ile sorunlannın
bulunması, Türkıye'nin kendi çıkarlannı
kollamasına engel olarak gösterilemez.
Öte yandan, yeni çok boyutluluk,
görünürde bazı ilışkilerde güçlük
yaratacakmış gıbı gözükse de aslında iyi
kullanıldığı zaman bu ılişkilen daha da
geliştıncı ve sağlamlaştıncı birnitelik
kazanabilır. Böyle bir yaklaşımın en
ilginç uygulama alanı, Kafkaslar ve Orta
Asya politikasıdır. Türkiye'nin bu
yörelerle ılgilenmek ve sıcak ilişkiler
kurma isteğı, hatta zorunluluğu ınkâr
edilemez. Ama, bu ilgıyi ve ilişkilen.
Rusya Federasyonu ile çatışarak
sürdürmek de mümkün değildir Aslında,
böyle bir alan, tıpkı Karadeniz çevresı
gıbı, büyük kuzey komşumuzla yenı
işbirlığı mekanizmalan kurmak ve bu
yoldan iyi ilışkileri daha da pekiştirmek
bakımından ciddiyetle araştınlması
gereken fırsatlarla doludur.
Türk dış politikasının daha önceki
dönemden devralınmış önemli bir boyutu
var ki, çok boyutluluk uğruna ondan geri
adımlar atmaya kalkışmak. doğrudan
doğruya bu polıtikanın kendısıne zarar
verecek. böyle bır polıtıkaya kolay telafı
edilemez bır zayıflık getırecektir: Kıbns
ve Ege Bu konularda Türk halkının
haklanna sahıp çıkabilmek. her şeyi göze
alabilmek. dış ılişkılerdekı kararlılık
bakımından neredeyse bır turnusol
kâğıdı görünümünde tutumlar. Kıbns'ı
yüzüne gözüne bulaştınp sonra da elden
çıkarmış ya da Ege'de genlemiş bir
Türkiye, başka alanlarda ağzıyla kuş
tutsa ağırlığını koyup inandıncı olamaz.
*Kıbns'ı bınüun; Yunanistan'la uzlaşm!"
diyen Avrupa'da bile.
Türklye kurbanlık değil
Zaten Avrupa, gerek gümrük birliği,
gerekse AB olarak Türkiye'nin kendi
haklanna ısrarla ve kararlılıkla sahip
çıkmak koşuluyla gırmesı gereken bir
birleşme tarzıdır. Ekonomik bakımdan
zayıf, siyasal bakımdan haklanna sahip
çıkamamış bir Türkiye, ekonomisini
güçlendirmek, dıştakı haklanna sahip
çıkmak umuduyla bütünleşmeye
niyetlenemez. Pazarlık girişten önce,
giriş sırasında, dişe diş, göze göz
yapılmalı; ne kopanlacaksa bu aşamada
kopanlmalı. Yoksa Avrupa, Türkıye'yi
eritir, kendi sömürü mekanızmasının bir
parçası durumuna getırip daha da
zayıflatır. Türkiye, bır Portekız, Irlanda,
Yunanıstan değil; sempatiyle bakılıp
esirgenmeyecek; ehlıleştirilmesine,
zararsızlaştınlmasına, dışta bir tehlike ya
da rakıp olmaktan çıkanlıp içte
"benzefümesine" çalışılacak. Türkiye,
kendisini Avrupa'ya bir kurbanlık koyun
gibi sunamaz. Demek ki, dış ilişkiler ve
dış politika, dönüp dolaşıp içte güçlü, her
bakımdan başı dik ve kendine güveni
tam bır Türkiye yaratmaya dayanıyor. Bu
da, tttıhatçılıgın maceracılığı yenne,
sağlam ideolojik, ekonomik ve kurumsal
temellere dayalı yeni bır devlet kurmakla
işe başlamış olan devrimci
cumhuriyetçiliğin başarabileceği bir iştır.
BİTTİ
Sol üretmezse halkköktendincilere kayar• Toplumsal hastalıklar yaygınlaşmışsa solun ödevi, bunlan
yaratan nedenlere parmak basmak, sistem ve düzen eleştirisini
yapmak, köklü çözümler üretmektir. Bu başanlamadığı zaman, halk
yığınlannın köktendinciliğe kaymasından doğal bir şey olamaz.
Türkiye'deköktendinciliğe karşı sol ne
yapmalı? Diyanet tşleri Başkanlığı 'nın
özerkleşmesini, devletin imam-hatip
okullanndan çekilmesıni savunanîar var.
Öbüryanda eğitim birliğinin bozulduğu,
eğitımin dinselleştiği eleştinleri gündeme
geliyor. Ne diyorsnnuz? Türkiye 'de
köktendinciliğin yaygmlaşmasında tran ve
Suudi Arabistan 'm etkisi bulunuyor mu?
Köktendinciliğin yayılması iki temel
olgudan kaynaklanır. Birincisı, bilimsel
temellere dayalı genel eğitimin nicelik ve
özellikle de nitelik bakımından yetersiz
kalması; ikincisi de uygulanan ekonomik
modelin toplum yapısında ve toplumsal
değerlerde yarattığı aşınmalann dine
sığınma, dinde teselli ve çare arama
sonucunu doğurmasıdır. Bu temel
olgular yanında, Suudi Arabistan'dan ya
da Iran'dan gelebilecek etkilemeler ve
destekler ikincil kalır; köktendinciliği
yaratan temel olgular olmasaydı, bu dış
etkiler ve destekler şimdi kazandıklan
ağırlığı kazanamazlardı.
Köktendincilik karşısında solun
yapması gerekenleri de bu temel olgular
belirler.
Genel eğitimin nicelik bakımından
yaygınlaştınlması. parasızlaştınlması,
heT düzeyde ve her alanda toplumun
yoksul tabakalanna açılması, solun zaten
vazgeçemeyeceğı amaçlardır. Bunlann
gerçekleştirilmesi, imam-hatip okullanna
ve bu okullarla Kuran kurslan çevresinde
oluşan yatılı kolaylıklara olan akını
yavaşlatacaktır.
Öte yandan, sekiz yılın da ötesine
çıkanlabilecek zorunlu temel öğretimın
nitelik bakımından yükseltilmesi ve
büyük çoğunluk için çalışma yaşamına
erken atılabılmeyi sağlayıcı bir genel
eğitim düzenınin kurulması yanında,
felsefe grubu derslerinin güçlendirilmesi
ve düşünce özgürlüğünü geliştirici
yöntemlerin uygulanması,
köktendinciliğe daha az yatkın kuşaklar
yetiştinlmesini kolaylaştıracaktır. Bu yol,
aynı zamanda Suudi Arabistan'dan
gelebilecek katkılan etkisizleştirmeyi de
sağlayacak olan yoldur.
ikinci olgunun gerektirdiği tutum ve
ideolojik yaklaşım, çok daha önemli.
Eğer, bu ekonomik model ve onun daha
da bozarak sürdürdüğü toplum düzeni.
halk yığınlannda tepkiler yaratmaktaysa;
ahlak bozukluğu, hırsızlık, dolandıncılık,
fuhuş, kumar gibi toplumsal hastalıklar
yaygınlaşmışsa; solun ödevi bunlan
yaratan temel nedenlere parmak basmak,
sistem ve düzen eleştirisi yapmak. köklü
çözümler üretmektir. Bu başanlamadığı
zaman, halk yığınlannın köktendinciliği
savunanlara doğru kaymasından daha
doğal bir şey olamaz. tran'daki Şah
yönetiminin yıkılması, bunun en çarpıcı
örneği.
Köktendinciliğe karşı solun yapması
gerekenler yanında, yapmaması.
yapmaktan kaçınması gereken bir şey
var; dini karşısına almak, insanlann
büyük çoğunluğu bakımından onun
görmekte olduğu sosyal işlevi
küçümsemek ve bu işlevin yarattığı
beklentilere sırt çevirmek. İmam-hatip
okullan. din adamı gereksinimini
karşılamak amacıyla ve sayıca yalnız bu
amaca bağlanarak elbette sürecektir.
Elbette, din hizmetlennin en yukan
düzeyde örgütlenmesi ve özellikle bu
örgütlenişin laik devlet ölçüleri içinde
kalması bakımından devletin genel
yönetim yapısı içinde bir Diyanet Işleri
Başkanlığı bulunacaktır. Bu kurum, çok
büyük çoğunluğu Müslüman olan bir
toplumda, dinin gerekleri ile laik devletin
ilkelerini bağdaştırmak zorunluluğundan
doğan, cumhuriyet Türkiye'sine özgü bir
kurum. Devlet yapısının dışına
çıkanlması, devletin yanında en az devlet
kadar güçlü ve etkili yeni bir yapılanma
yaratır.
Buna karşılık. devlet yapısı ıçındeki
yeri de devletin gücünü arkasına alarak
laiklik karşıti düşünceleri ya da belli
mezhep inançlannı yayma sonucunu
doğurmayacak biçimde düzenlenmelidir.
Başkanlığı devlet yapısı dışına
çıkarmadan da yansızlığını, mezhepler
üstü niteliğini ve laik devlet anlayışıyla
daha uyumlu çalışmasını sağlayacak
çözümler buiunabilir.
Öte yandan, üst düzeydeki genel din
hizmetleri dışında, yerel din
hizmetlilerinin yerel yönetimlere
bağlanması ve gereksinimlerinin bu
yönetimlerce karşılanması, bütçesi
muazzam rakamlara varan bir yönetim
yapısının gitgide büyüyerek sürüp
gitmesini önleyeceği gibi, Islam
geleneklerine ve Türkiye'nin çok
mezhepli toplum yapısına da uygun
düşecektir.