25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ARALJK1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Mümtaz Soysal, özelleştirme ve dış politika düşüncelerini CumhuriyeC 'e anlattı: M*sdmiı=*mmımmı&m£- - * K 4mumxa*-imrm !mmtmr.''mr -•»,:- -A. ÖZELLEŞTİRME • Özelleştirmenin en tehlikeli yanı, ülke ekonomisine yön vermek ve sağlıklı yapının gerektirdiği zorunlu yatınmlan yapmak için kamunun elindeki en değerli araçlann elden çıkanlmasma yol açmasıdır. • Büyük bir beyin yıkama kampanyasıyla birlikte dünyaya salınan özelleştirme dalgası, neredeyse bütün insanlığa bazı hizmetlerin kamusal niteliğini unutturmuş, her şeyin kazanç hırsına bağlanmasına yol açmış, bilimselliğin ikinci plana atılması sonucunu doğurmuştur. DIŞ POLİTİKA ^ • Dış politikayı 'bağımsızlık politikası' ve 'onur' gibi daha çok duygusal içerikli kavramlara dayandırmadan önce, sağlıklı bir ekonomik yapı yaratmanın yollan üzerinde düşünmeliyiz. • Türkiye, kendisini Avrupa'ya bir kurbanlık koyun gibi sunamaz.. • Dış ilişkiler ve dış politika, dönüp dolaşıp içte güçlü, her bakımdan başı dik ve kendine güveni tam bir Türkiye yaratmaya dayanıyor. Bu da devrimci cumhuriyetçiliğin başarabileceği bir iştir. Hedef\devrimci cumhuriyetçilik'IŞIK KANSU ANKARA - SHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Mümtaz Soysal Türkıye'nin, kendisini Avrupa'ya bır kurbanlık koyun gibi sunamayacağını dile getirdi. Soysal, dış ilişkiler ve dış polıtikanın, dönüp dolaşıp içte güçlü, her bakımdan başı dik ve kendine güveni tam bir Türkiye yaratmaya dayandığını, bunun da "devrimci cumhuriyetçiliğin" başarabileceği bir ış olduğunu söyledı: Özelleştirme ile birlikte, sendikalar, kitle örgütleri, çalışanlar "ulusal sanayi "ye sahip çıkmaya başladılar Özelleştirmeyle, < karmtya ait tesislerin yabancılarm kontrolüne geçeceği yönünde kaygılar var. Ulusal sol anlayış ile piyasa mekantması arasındaki ilişki nedir? Siz "ÖzdJeştirme gecikti; ekonomi bu yüzden batiyor" dıyenlere aldınş etmeyin. Gecıkme, özelleştirme dalgasının gerçek yüzünü, onunla küreselleştirme çabalan arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya çıkarmaya, bu bağlantı üzerinde daha dennlığıhe düş.ünebilmeye yaradı. Ozelleştırme, uzun süre, ekonomilerin düzelmesi ıçin tek çare, savsaklanamayacak tek kurtuluş yolu olarak sunuldu. Şimdi, özelleştirmeyi başlangıçta büyük bir heyecanla benrmsemiş olan ülkelerde bile meydana gelen bazı ekonomik ve sosyal sonuçlar, yöntemin düşünüldüğü kadar verimlilik ve mutluluk sağlamadığını gösterdi. Kâr tutkusu Gerçekten de, büyük bir beyin yıkama kampanyasıyla birlikte dünyaya salınan özelleştirme dalgası. neredeyse bütün insanlığa bazı hizmetlerin kamusal niteliğini unutturmuş, her şeyın kazanç hırsına bağlanmasına yol açmış, hatta bilimselliğin ikinci plana atılması sonucunu doğurmuştu. Ters bir ideolojik yaklaşım her şeyden ağır basmaktaydı; kamusal olan her şey kötü, özel olan her şey iyiydi. lşlermecilik denen bir bilim dalınm bulunduğu, kötü işletildiği görülen bir kamu işletmesinin de bilimsel ve doğru yaklaşımlarla verimli duruma getirilebileceği gözardı edilmişti. Sanki, insanlık için. kâr tutkusundan başka itici güç, piyasa mekanizmasmın kör gidişinden başka izlenecek yol kalmamıştı. Ekonomilerin ayakta durabilmesi, bugün bir ölçüde, ticaretteki rekabet güçlerine bağlıdır. Daha doğrusu. dış rekabete dayanıklılık, ulusal üretim süreçleri için de verimliliğin ölçüsü sayılıyor. Ama, bunun böyle olması, planlı ekonomıden ve ulusal ekonominin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için gerekli önlemlerden tümüyle vazgeçmek anlamına gelmez. Özelleştirmenin en tehlikeli yanı, ülkenin ekonomisine yön vermek ve sağlıklı yapının gerektirdiği zorunlu yatınmlan yapmak için kamunun elindeki en değerli araçlann elden çıkanlmasma yol açmasıdır. Özellikle Türkiye gibi bölgeleri ve ekonomideki kesimleri arasındaki dengeler bakımından plan gereğinin henüz ortadan kalkmadığı bir ülkede, bu tehlıke küçümsenemez. Hele, dışa sınırsızca açılmış bir özelleştirme politikası KÖKTENDİNCİLİK yüzünden "ekonomik bakımdan stratejik" kesimlenn çabuk ve büyük kâr saıkinden başka saikle hareket etmeyen yabancı sermayeye kurban edılme olasılığı düşünülürse. Bunlan söylemek, kamu işletmecıliğinin. hatta plan anlayışının piyasa mekanizmalanyla bağdaşmayacağını söylemek demek değildir. Tersine, bu mekanızmaların varlığı, kamu işletmecıliğinin yararlı ve verimli, planlamanın da akıllıca ve esnek olmasını ölçmek, haklı uyanlan almak ve gerekli düzeltmeleri yapmak bakımından olumlu ortam sayılmalıdır. Yeter ki, kamu işletmelerinın de iyi yönetılebıleceğine. planlamanın da çağdaş koşullara uydurulmuş bir yöntem olarak hâlâ geçerli olabileceğine olan inançlar sarsılmamış olsun. Özelleştirme dalgası, en önce bu inançlan yıkmaya yönelıkti Bunun için de karşısında ulusal solu bulması doğaldır. Yoksa kimse, gereksizlik, işlevsizlik ya da eskimişlik yüzünden kamu malının satılmasına, teknolojik yenilenme amacıyla bu yoldan kaynak bulunmasına karşı çıkmış değildir. Türkiye, dıs politikasım hangiçerçeve içine oturtmalıdır? Sovyetler Birliğı'nin ve Varşova Paktı'nın dağılması, genellıkle söylendiğinın aksme, Türkıye'nin dış riişkılerindeki durumunu güçleştirmemiş, güçlendirmiştir. Çok boyutlu bir dış politikanın daha serbestçe sürdürülebileceğı bir döneme girdik. "Daha serbestçe" demek, "daha kotayca" demek değil. Çok boyutlu bir dış politika, getireceği büyük yararlara karşılık, büyük bilgi birikimi ve büyük ustalık ister. Eskiden ikı bloka bölünmüş bir dünyada, bloklann bırinde yer alan bir ülke için olsa olsa bu yerin önemıni iyi kullanmak, blok çıkarlanyla ülke çıkarlan arasında, içte ve dışta kimseyi fazla tedirgın etmeyecek dengeler kurmak söz konusuydu. Şımdi, kutuplan dağılmış bır dünyada, ulusal çıkarlann savunmasını çok boyutluluğun kartlannı iyi oynayarak sağlamak gerekiyor. Amerlka egemenlifli Yine de şu etkenı gözardı edemeyiz: Türkiye'yı yöneten ya da Türkiye'de etkili olan kafalann çoğu, ikı kutuplu bır dünyada oluşmuş bağlılıklann ve özellikle Amenka ile dokunmuş sıkı ıhşkiler ağının alışkanlığmdan henüz tam anlamıyla kurtulmuş değildir Hatta. dünyanın artık Amenka'nın egemenliğınde tek kutuplu bir dünya haline geldiği biçimindeki yaygın, fakat yanlış izlenim bu alışkanlığı daha da pekiştinyor. Türkiye. son yıllarda edindiği değişik konumun, elindeki yenı kartlann, üzennde oturduğu arsanın değenni tam anlamıyla fark edebilmış değıl. Tersine, sanki bır şaşkınlık, nereye yöneleceğıni bilmezlik dönemı yaşıyor. Oysa, şaşkınlık dönemi geçiren bireyler gibi, aynı durumdaki ülkeler için de ılk yapılacak şey, kendıni toparlamak, aynaya bakıp kusurlannı ve zayıflıklannı görmek, çok boyutlu bır mücadele alanına girerken her şeyden önce bu kusurknn ve zayıflıklann gıderilmesıne ağırlık vermektir. Dışişlen Bakanlığı görevim sırasında, bir yandan dış ilışkileri yeni bir anlayışa oturtmaya çalışırken, bir yandan da demokratikleşmeye ağırlık verişim, bu düşünceden kaynaklanıyordu. Kendi insanlannın haklanna saygılı olmayan, içte kendisiyle banşık, huzurlu bir toplum yaratmayan ülkelerin dışta saygın ve ağırlıklı politikalar ızlemelen beklenemez. Avrupa, hatta Amerika ile ilişkilerimizde karşılaştığımız güçlükler, bunu açıkça ortaya koyuyor. Tabıı. ekonominin sağlıklı bır yapıya kavuşturulması da çok boyutlu bır dış politika sefenne soyunmanın vazgeçılmez ıkıncı koşuludur. Herkesçe bilınen bu aşıkâr koşul üzerinde herhalde uzunboylu durmaya gerek yok Ama, Türkıye solu bakımından önemlı bir nokta bu: Dış politikayı "bağunsızhk tutkusu" ve "onur" gibi daha çok duygusal içerikli kavramlara dayandırmadan önce, sağlıklı bir ekonomik yapı yaratmanın, doğal kaynaklanmızı akıllıca kullanıp beşen kaynaklanmızı akıllıca örgütlemenin, tüketim çılgınlığı yenne üretim seferberliğıne ağırlık vermenin yollan üzerinde düşünmeliyiz. Cevlk Cüç sona erdlrllmell Çok boyutluluğun zorunlu bır koşulu, özellikle çok komşulu bir coğrafyada bulunan Türkiye gibi bir ülke ıçin, büyük polıtikalara soyunmadan önce, çevre devletlerle ılişkıleri gözden geçırmek ve bu ılişkilerde eski ikı kutupluluk döneminden kalma ya da o dönemin izlerinı taşıyan kalıntılan silmektir. Böyle bir gözden geçirişın, sınırlanmız ıçındeki durumlann düzeltilmesiyle de ilgısı var. BuBun-en tıpik örneği, . • Bağdat'la ilişkilere yeni bir yaklaşımla bakabilmektır. Amerika, ağır yaptınmlar yoluyla Saddam'ı devırmek ıstiyor diye Türkiye; Bağdat'la diyalogsuz kalmak, sınırlannın hemen güneyındeki bölgeyi her türlü fesat girişımlenne açık biçimde otoritesiz bırakmak, petrol boru hartının çürümesine göz yummak. dış ticarçtindeki büyük zararlara katlanmak \e kendi Güneydoğu'sunun ekonomik durgunluk yüzünden terör ıçin elverişli bir zemin oluşturmasına daha fazla müsaade etmek zorunda değildir. Çevik Güç'ün, sağladığı askeri haber alma olanaklanna rağmen en kısa sürede sona erdirilmesi, Bağdat'la ılişkilerin normalleştinlmesı bakımından önemli. Türkiye aynı şekilde, tran ve Suriye ile olan ılışkılerinin gelıştırılmesıne de özen göstermek zorundadır. Bu ülkelenn Batı ve özellikle Amerika ile sorunlannın bulunması, Türkıye'nin kendi çıkarlannı kollamasına engel olarak gösterilemez. Öte yandan, yeni çok boyutluluk, görünürde bazı ilışkilerde güçlük yaratacakmış gıbı gözükse de aslında iyi kullanıldığı zaman bu ılişkilen daha da geliştıncı ve sağlamlaştıncı birnitelik kazanabilır. Böyle bir yaklaşımın en ilginç uygulama alanı, Kafkaslar ve Orta Asya politikasıdır. Türkiye'nin bu yörelerle ılgilenmek ve sıcak ilişkiler kurma isteğı, hatta zorunluluğu ınkâr edilemez. Ama, bu ilgıyi ve ilişkilen. Rusya Federasyonu ile çatışarak sürdürmek de mümkün değildir Aslında, böyle bir alan, tıpkı Karadeniz çevresı gıbı, büyük kuzey komşumuzla yenı işbirlığı mekanizmalan kurmak ve bu yoldan iyi ilışkileri daha da pekiştirmek bakımından ciddiyetle araştınlması gereken fırsatlarla doludur. Türk dış politikasının daha önceki dönemden devralınmış önemli bir boyutu var ki, çok boyutluluk uğruna ondan geri adımlar atmaya kalkışmak. doğrudan doğruya bu polıtikanın kendısıne zarar verecek. böyle bır polıtıkaya kolay telafı edilemez bır zayıflık getırecektir: Kıbns ve Ege Bu konularda Türk halkının haklanna sahıp çıkabilmek. her şeyi göze alabilmek. dış ılişkılerdekı kararlılık bakımından neredeyse bır turnusol kâğıdı görünümünde tutumlar. Kıbns'ı yüzüne gözüne bulaştınp sonra da elden çıkarmış ya da Ege'de genlemiş bir Türkiye, başka alanlarda ağzıyla kuş tutsa ağırlığını koyup inandıncı olamaz. *Kıbns'ı bınüun; Yunanistan'la uzlaşm!" diyen Avrupa'da bile. Türklye kurbanlık değil Zaten Avrupa, gerek gümrük birliği, gerekse AB olarak Türkiye'nin kendi haklanna ısrarla ve kararlılıkla sahip çıkmak koşuluyla gırmesı gereken bir birleşme tarzıdır. Ekonomik bakımdan zayıf, siyasal bakımdan haklanna sahip çıkamamış bir Türkiye, ekonomisini güçlendirmek, dıştakı haklanna sahip çıkmak umuduyla bütünleşmeye niyetlenemez. Pazarlık girişten önce, giriş sırasında, dişe diş, göze göz yapılmalı; ne kopanlacaksa bu aşamada kopanlmalı. Yoksa Avrupa, Türkıye'yi eritir, kendi sömürü mekanızmasının bir parçası durumuna getırip daha da zayıflatır. Türkiye, bır Portekız, Irlanda, Yunanıstan değil; sempatiyle bakılıp esirgenmeyecek; ehlıleştirilmesine, zararsızlaştınlmasına, dışta bir tehlike ya da rakıp olmaktan çıkanlıp içte "benzefümesine" çalışılacak. Türkiye, kendisini Avrupa'ya bir kurbanlık koyun gibi sunamaz. Demek ki, dış ilişkiler ve dış politika, dönüp dolaşıp içte güçlü, her bakımdan başı dik ve kendine güveni tam bır Türkiye yaratmaya dayanıyor. Bu da, tttıhatçılıgın maceracılığı yenne, sağlam ideolojik, ekonomik ve kurumsal temellere dayalı yeni bır devlet kurmakla işe başlamış olan devrimci cumhuriyetçiliğin başarabileceği bir iştır. BİTTİ Sol üretmezse halkköktendincilere kayar• Toplumsal hastalıklar yaygınlaşmışsa solun ödevi, bunlan yaratan nedenlere parmak basmak, sistem ve düzen eleştirisini yapmak, köklü çözümler üretmektir. Bu başanlamadığı zaman, halk yığınlannın köktendinciliğe kaymasından doğal bir şey olamaz. Türkiye'deköktendinciliğe karşı sol ne yapmalı? Diyanet tşleri Başkanlığı 'nın özerkleşmesini, devletin imam-hatip okullanndan çekilmesıni savunanîar var. Öbüryanda eğitim birliğinin bozulduğu, eğitımin dinselleştiği eleştinleri gündeme geliyor. Ne diyorsnnuz? Türkiye 'de köktendinciliğin yaygmlaşmasında tran ve Suudi Arabistan 'm etkisi bulunuyor mu? Köktendinciliğin yayılması iki temel olgudan kaynaklanır. Birincisı, bilimsel temellere dayalı genel eğitimin nicelik ve özellikle de nitelik bakımından yetersiz kalması; ikincisi de uygulanan ekonomik modelin toplum yapısında ve toplumsal değerlerde yarattığı aşınmalann dine sığınma, dinde teselli ve çare arama sonucunu doğurmasıdır. Bu temel olgular yanında, Suudi Arabistan'dan ya da Iran'dan gelebilecek etkilemeler ve destekler ikincil kalır; köktendinciliği yaratan temel olgular olmasaydı, bu dış etkiler ve destekler şimdi kazandıklan ağırlığı kazanamazlardı. Köktendincilik karşısında solun yapması gerekenleri de bu temel olgular belirler. Genel eğitimin nicelik bakımından yaygınlaştınlması. parasızlaştınlması, heT düzeyde ve her alanda toplumun yoksul tabakalanna açılması, solun zaten vazgeçemeyeceğı amaçlardır. Bunlann gerçekleştirilmesi, imam-hatip okullanna ve bu okullarla Kuran kurslan çevresinde oluşan yatılı kolaylıklara olan akını yavaşlatacaktır. Öte yandan, sekiz yılın da ötesine çıkanlabilecek zorunlu temel öğretimın nitelik bakımından yükseltilmesi ve büyük çoğunluk için çalışma yaşamına erken atılabılmeyi sağlayıcı bir genel eğitim düzenınin kurulması yanında, felsefe grubu derslerinin güçlendirilmesi ve düşünce özgürlüğünü geliştirici yöntemlerin uygulanması, köktendinciliğe daha az yatkın kuşaklar yetiştinlmesini kolaylaştıracaktır. Bu yol, aynı zamanda Suudi Arabistan'dan gelebilecek katkılan etkisizleştirmeyi de sağlayacak olan yoldur. ikinci olgunun gerektirdiği tutum ve ideolojik yaklaşım, çok daha önemli. Eğer, bu ekonomik model ve onun daha da bozarak sürdürdüğü toplum düzeni. halk yığınlannda tepkiler yaratmaktaysa; ahlak bozukluğu, hırsızlık, dolandıncılık, fuhuş, kumar gibi toplumsal hastalıklar yaygınlaşmışsa; solun ödevi bunlan yaratan temel nedenlere parmak basmak, sistem ve düzen eleştirisi yapmak. köklü çözümler üretmektir. Bu başanlamadığı zaman, halk yığınlannın köktendinciliği savunanlara doğru kaymasından daha doğal bir şey olamaz. tran'daki Şah yönetiminin yıkılması, bunun en çarpıcı örneği. Köktendinciliğe karşı solun yapması gerekenler yanında, yapmaması. yapmaktan kaçınması gereken bir şey var; dini karşısına almak, insanlann büyük çoğunluğu bakımından onun görmekte olduğu sosyal işlevi küçümsemek ve bu işlevin yarattığı beklentilere sırt çevirmek. İmam-hatip okullan. din adamı gereksinimini karşılamak amacıyla ve sayıca yalnız bu amaca bağlanarak elbette sürecektir. Elbette, din hizmetlennin en yukan düzeyde örgütlenmesi ve özellikle bu örgütlenişin laik devlet ölçüleri içinde kalması bakımından devletin genel yönetim yapısı içinde bir Diyanet Işleri Başkanlığı bulunacaktır. Bu kurum, çok büyük çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda, dinin gerekleri ile laik devletin ilkelerini bağdaştırmak zorunluluğundan doğan, cumhuriyet Türkiye'sine özgü bir kurum. Devlet yapısının dışına çıkanlması, devletin yanında en az devlet kadar güçlü ve etkili yeni bir yapılanma yaratır. Buna karşılık. devlet yapısı ıçındeki yeri de devletin gücünü arkasına alarak laiklik karşıti düşünceleri ya da belli mezhep inançlannı yayma sonucunu doğurmayacak biçimde düzenlenmelidir. Başkanlığı devlet yapısı dışına çıkarmadan da yansızlığını, mezhepler üstü niteliğini ve laik devlet anlayışıyla daha uyumlu çalışmasını sağlayacak çözümler buiunabilir. Öte yandan, üst düzeydeki genel din hizmetleri dışında, yerel din hizmetlilerinin yerel yönetimlere bağlanması ve gereksinimlerinin bu yönetimlerce karşılanması, bütçesi muazzam rakamlara varan bir yönetim yapısının gitgide büyüyerek sürüp gitmesini önleyeceği gibi, Islam geleneklerine ve Türkiye'nin çok mezhepli toplum yapısına da uygun düşecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle