Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 1994 CUMARTESİ
10 DIŞ HABERLER
Türidyey• Komşulanyla ilişkileri sorunlu olan Türkiye, demokrasi
ve insan haklan konulannda sınıfta kalmasından ötürü Batılı
ülkeler tarafmdan da yavaş yavaş dışlanmaya başladı.
Dış Habcrler Servisi - Türkiye
Cumhuriyeti tarihinin en bunalımlı
dönemınden geçiyoruz. Içeride
Güneydoğu'da PKK'ya karşı yürûtülen
savaş ekonomik kanamayı arttınrken
dışanda gerek komşulanmız gerekse Batı
dünyası ile ilişkiler bir türlü rayına
oturtulamıyor. Kürt sorunu,
demokratikleşme, insan haklan, ekonomik
kriz gibi acil çözüm bekleyen sorunlar
toplumun sırtında gıderek ağırlaşan bir
yük oluşturuyor. Genel bir kuraldır: Dış
politika iç politikanın uzantısıdır. tçeride
sorunlannı çözerneyen Türkiye dış dünya
ile zorlanıyor, Batfdan uzaklaşıyor, hatta
belki de yavaş yavaş dışlanıyor. Özetle,
Türkiye yalnızlığa gömülüyor.
Komşulanmızdan Yunanistan'la olan
gerginlik tırmanırken Suriye ile olan
ilişkiler bir türlü rayına oturtulamıyor.
Ankara Irak'a karşı yaptınmlann
hafifletılmesı gerektiğini savunmasına
karşın Saddam rejimine güvenemiyor.
Iran'la ilişkiler şeker renk. Dağlık Karabağ
bunalımı ise Ermenistan'la aramızın
düzeimesini engelliyor. Türkiye'nin
komşulan ile her zaman sorunlan
olmuştur. Içinde bulundugumuz
coğrafyada bunun bir ölçüde kaçınılmaz
olduğu söylenebilir. Türkiye'nin Batı
dünyasından yavaş yavaş uzaklaşması ise
yeni bir olgu. Bu olguda Soğuk Savaş'm
sona ermesinin ardından Türkiye'nin Batı
Avrupa ve ABD açısından stratejik
öneminin azalması kuşkusuz rol
oynamıştı. Batılı ülkeler Soğuk Savaş
döneminde NATO'nun candarması rolünü
oynayan Türkiye'yi gücendirmekten
kaçınırlardı.
Ancak eğri oturup doğru konuşmak
gerekıyor. Türkiye'nin Batı'dan giderek
uzaklaşmasında sorumluluğun önemli
bölümünün bize ait olduğunu kabul
etmeliyiz. Türk hükümetleri, Soğuk
Savaş 'ın sona ermesinin ardından
dünyamızda demokrasi ve insan haklan
konusunun ön plana çıktığını göremedi ya
da geç gördü. Soğuk Savaş dönemınin
rahatlığını anımsatan bir rahatlık içinde
milletvekillerinin Meclis'ten yaka paça
alınıp hapse tıkılması, DEP'in
kapatılması gibi olgulann Batı'da yol
açacağı tepkileri hesaplayamadı. Kaldı ki
Türkiye demokrasi ve insan haklannı
Batı'ya hoş görünmek için değil, çağdaş
uygarlık düzeyine ulasabilmek için
geliştirmek zorundaydı. Bu yapılmadı.
Yapılmayınca da içeride huzurluksuz
artarken dışandan da Türkiye'ye
yöneltilen baskılar yoğunlaşmaya başladı.
Türkiye'nin Avrupa'dan gelen baskılar
karşısında ABD'ye yanaşma olanağı da
bulunmuyordu. Çünkü Beyaz Saray'da
demokrat yönetimin de gündeminde insan
haklan ve demokrasi vardı.
Hükümetin Kürt sorununa siyasi çözüm
bulamayışı ya da bulmak istemeyişi
Batı'nın bu konuya el atmasına yol açtı.
Konuyu bilen, bilmeyen Türkiye'ye akıl
vermeye başladı.
Ve Türkiye giderek yalnızlıga gömülmeye
başladı.
"Cumhuriyet" muhabirleri Türkiye'nin
içine sürüklenmekte olduğu yalnızlıği
TÜRKİYE
Ankara sıkıstıLALE SARIİBRAHİMOĞLU
ANKARA - 1991 seçimleri
ile işbaşına gelen koalisyon hü-
kümetinin demokratikleşme ata-
nında bir arpa boyu mesafe bile
alamaması kendisine güvenen
pek çok Batılı başkentler ile
ABD yönetiminin de sabnnı ta-
şırdı. DEP davası başta "Kürt-
çülük hareketinin" yayılmasını
destekle>enler olmak üzere Tür-
kiye aieyhtarlannın eline de
önemli bir koz verdi.
Diplomatik kaynaklar, Türki-
ye üzerinde artan baskılann,
Bosna Hersek, Azerbaycan ve
Kıbns gibi Ankara'nm öncelik-
li dış politika konulannda ulus-
iararası platformlarda "sözünün
dinknmesini" güçleştirmesinin
kaçınılmaz olduğunu dile geriri-
yorlar.Buda Türkiye'nin ulusla-
rarası platformda giderek yal-
nızlık içıne itilmesi tehlikesine
yol açtığı seklınde değerlendiri-
liyor.
Diplomatik kaynaklar. Batı ve
ABD'nin eski DEP milletvekil-
lerine yönelik uygulamanın ar-
dından çeşitli alanlardaki ikili
ilişkileri insan haklan durumu-
nun düzeltilmesi yolunda baskı
aracı olarak kullandıklanna dik-
kat çekiyorlar.
Aynı kaynaklar, daha öz Türk-
çe olarak Batı'nın, "Türkiye'de
Kürt kökenti vatandaşlann hak
ve çıkariannı koru>acak sivij ni-
teliİdibir parti kurmazsanız kar-
juuzadikiliriz
r>
mesajtnı verdiği-
ni vurguluyorlar.
.Türkiye'nin Batı ve ABD ile
itişkilerinde geldiği nokta ve so-
mut olarak kullanılan baskı
araçlan şöyle değerlendiriliyor:
DEP milletvekillerinin yaka
paça TBMM'den çıkartılarak
cezaevine konması yöntem ola-
rak eleştirildi. Avrupa seçilmiş
milletvekillerinin tutuklanması-
na gerekçe olarak gösterilen
PKK ile ilinti konusunda ise
mahkemenin somut kanıt getire-
memesine dikkat çekti. Geçen
mart ayında başlayan DEP süre-
ci daha önce koalisyonun de-
mokratikleşme paketini gerçek-
leştireeeğine inanarak Türkiye
üzerinde "sesli baskı" yapma-
maya özen gösteren ABD ve Av-
rupa yönetimlerini de harekete
geçirdi.
Avrupa Parlamentosu mart
olayının hemen ardından
TBMM ile ilişkileri askıya aldı.
Türkiye'nin üyesi olduğu Av-
Türkiye DEP davası
nedenıyle Avrupa ve
ABD'nin baskısı altına
girerken Gümrük
Birliği de insan
haklarma takıldı
rupa Konseyi seçilmiş Türk mil-
letvekillerinin üyeliklerini askı-
ya almayı düşündüğünü bildirdi.
Aralık başında yapılan Buda-
peşte zirvesinde Avrupa'da Gü-
venlik ve Işbirliği Örgürü
(AGİÖ) adını alan AGlK, Tür-
kiye'nin kabul etmemesine rağ-
men 1 üye ülkenin 9 üyeyi de ik-
na etmesini öngören Moskova
mekanizmasını çalıştırarak Tür-
kiye'ye bir AGİO misyonugön-
derilmesinde israrlı. Almanya
Dışişleri fiakanı Klaus Kinkel
Brüksel'de yabancı ajanslara
verdiği demeçte Türkiye'nin bu
misyonun ziyaretini kabul etme-
sini istedi. Batı aksi takdirde
Moskova mekanizmasını çalıştı-
rarak Türkiye'yi denetleme hak-
kını elde edecek.
Türkiye'ye ağjr darbelerden
sonuncusu ise bu hafta başında
Belçika'nın başkenti Briik-
sel'den geldi. Türkiye'nin tek-
nik pürüzleri aştığı gümrük bir-
liği için çıkması gereken karar
yerine ağır insan haklan suçla-
ması ve Kıbns baskısına yer ve-
rilen bir karar çıktı.
Türkiye-AB Ortaklık Konse-
yi bundan sonraki konsey top-
lantısının Fransa'nın dönem
başkanhğında önümüzdeki yıl
mart ayında yapılmasını karar-
laştırdı. Gümrük birliği yolunda
bir karar çıkacağı taahhüdünde
ise bulunmadı. Gümrük birligi-
ne Yunan vetosu ise bahane ol-
maktan öteye gidemedi.
ABD
Batı'nın çeşitli baskı araçlan
kullanarak Türkiye'yi kıskaç içi-
ne afma politikasına ABD de ka-
tıldı.Türkiye'ye ABD'den ger-
çekleştinlen ziyaretlenn en yenı-
si ABD'nin Güvenlik lşlerinden
sorumlu Savuna Bakan Yardım-
cısı JsephNye'dan geldi. Nyebir
grup gazetecı ile görüşmesinde
insan haklannda iyıleştirmeme-
ye gidilmesi halinde ambargo-
nun kapıda beklediğini dolaylı
ifade etti. Nye. terörle mücade-
lenın en yüksek insan haklan
standartlan çerçevesinde yapıl-
ması gerektiğinin alnnı çizdi.
Eski DEP milletvekıllenne
mahkumıyet karannın verildiğı
10 aralık günü ABD yönetimı
ender bir uygulamaya girerek
hemen tepki verdı. Tepkide 8 es-
ki DEPmilletvekilininağırhapıs
cezalanna çarptırılmalanndan
duyulan kaygı dile getirildi.
ABD
ÇİIler ve Kohl: Başbakan Tansu Çiller'in zarafeti Baülı liderieri vumuşarmava yetmiyor.
Bonn Türkiye ile iyi ilişki istiyor. Ancak genel kanıya göre Türkiye AB'ye asla tam üye olamayacak
Batı1da Türkiye'ye karşı önyargı varDİLEKZAPTÇIOĞLU
BERLİN-
"Türkiye'yle
İK Vvrupa'nın
j bağiarı
kopuyor
mu?"Alman basınında son
günlerde sıkça sorulan bu
soruya herkes kendi açısından
yanıt veriyor. Türkiye'yle
ilişkileri bozmak istemeyen ve
60 milyonluk Türk tüketici
pazanna gözünü dikmiş olan
hükümet, "Hayır" diyor, "dost
ve müttefikimize destek vermeyi
sürdüreceğiz," Oysa hükümete
yakınlığıyla tanınan
muhafazakâr sağ Frankfurter
AUgemeine gazetesinin Brüksel
muhabıri, gümrük birliğinin
gönişüldüğü pazartesi günü
yazdığı yazıda şu saptamayı
yapıyordu' "Bir kez daha
Avrupa Biriiği'rün Türkiye'yle
yakınlaşmamak için
Yunanistan'ı bahane ettiği
duygusundan kurtulamadık."
Alman gazetecinin
değerlendirmesi,
Cumhurbaşkanı Dentirei'in
"Avrupa'nın bize karşı
önyaıplan vardır"
saptamasıyla örtüşüyor.
Gümrük birliği vesilesiyle
tekrar tartışılan AB'ye tam
üyelik konusunda ise bütün
kesimler aynı görüşü
savunuyor: Türkiye AB'ye asla
tam üye kabul edilmeyecek.
Avrupa'nın Türkiye'ye bakışı,
herhalde -yasasaydı- Freud'un
Viyana'daİci mahagonı yazı
masasında bir etüde malzeme
olabilirdi. Bilinçaltındaki
"Türkler gefi>»r'Tcorkusunu bir
türlü atamayan Avrupalılar,
artık her sokağa adım
atışlannda bir Türkle burun
buruna gelseler bile onlara
alışmakta fena halde
zorlanıyorlar. Bunca zamandır
bir arada yaşadıklan ve her yıl
kumsallannda güneşlendikleri .
halde Türkiye'nin tarihi ve
güncel konulan hakkında bu
kadar az bılgı sahıbı olmalan
başka türlü açıklanamaz.
Ortalama Avrupalf nın gözünde
Türkiye asla Avrupalı olamadı
ve olmayacak. Türklerin
Müslüman olması,
sanıldığından da büyük rol
oynuyor. Son olarak Essen
zirvesinde her tarafi süsieyen
Noel ağaçlan. bu birliğin
"kültürel" çerçevesinde dinin
rolünün küçük bir sımgesiydı.
Türkiye'de yükselen dinci
akımlar, Batılının "Barbarlar
geöyor" korkusunu iyıce
pekiştinyor. Islam dini
Avrupalf ya o kadar yabancı ki,
domuz etinden başörtüye, aile
ilişkilerinden camiye kadar
Türklerin burada yaşatmaya
çalıştıklan dini-kültürel ilişkiler
her daim göze batan. rahatsız
edicı unsurlar olarak
algılanıyor. Birçok kültürün ve
dinin bir arada yaşadığı
plüralist bir toplum, kâğıt
üzerinde kalıyor. En azından
Avrupa'nın göbeğindeki
Almanya'da. Askeri darbeler,
işkence. Kürt sorunu, zaten var
olan ve ancak bilinçaltıyla
açıklanabilecek karmaşık
önyargılann bir ipliği sadece.
Bunlar olmasaydı ne olurdu?
Bu soruya cevap vermek kolay
değil. Bu yüzden Türk
toplumunda Avrupa'ya karşı
var olan "Bize haksıztık
ediyoriar" duygusunun
tamamen temelsiz olduğu
söylenemez. Son örneği
Çeçenistan'ın Rus birliklerince
işgali konusunda yaşıyoruz.
Boris Yeltsin'in "Çeçenler
zaten kanun kaçagı ve zorba
çetelerden ibarettir" şeklindekı
propagandası Alman
kamuoyunda çoğunlukla kabul
ediliverdi. Köşe yazılannda
"Çeçenler bir a\ııc insan, her
halk bağımsı/Jığını isterse ne
olurdu, hem Vcltsin'in
Rus\a"nın daha da
parçalanmasını engeUemeye
çalışması normal" şeklindekı
cümleler çoğunlukta. "Kûrtlere
bağunsıziıklannı verin" diyen
çevrelenn bu tutumu "çifte
standart" olarak algılanıyor.
FRANSA
Paris-Ankara ilişkileri
olumlu yolda gelişiyorMİŞEL PERLMAN
PARİS-An-
kara'nın Avru-
pa Birliği (AB)
çerçevesinde
gümrük birliği-
ni gerçekleştirme hedefini en-
gelleyen Yunanistan'a Paris'in
sert uyansı, Türkiye ile Fran-
sa'nın olumlu bir şekilde geliş-
mekte olan ilişkijerinin göze
çarpıcı bir örneğini oluşturdu.
İkili ilişkiler şimdiki sağ ikti-
dardan önce de aşamalı biçimde
sosyalist eski hükümetler döne-
minde gelişmeye başlamıştı. Bu
ilişkiler özellikle Cumhuriyet
İçin Birlik (RPR) Fransız De-
mokrasisi İçin Birlik (UDF) sağ
koalisyonunun göreve gelme-
siyle daha da gelişti.
Ilgili çevreler, Dışişleri Baka-
nı Alain Juppe'yi bu konuda
Fransız politikasını miman ola-
rak görüyor. Son derece yete-
nekli ve parlak bir kişiliğe sahip
olan Juppe'nin, elindeki dosya-
lara ve bu arada Türk dosyasına
da tamamıyla egemen olduğuna
işaret ediliyor. Ayrıca yaptığı gö-
rüşmelerde "jııvariak laflar"a
fazla kaçmadan sorunlan "doğ-
nıdan yaklaşınTla irdeleyip
çözmeye çaba harcıyor.
Fransa'nın Türkiye ile özel-
likle ikili ilişiklerinde "takıMtğı
sorunlar" var elbette. Gündem-
de başlıca 2 problemin yer aldı-
ğı söylenebilir. Bunlardan birin-
cisi Kürt, ikincisi ise demokra-
tikleşme sorunu.
Bu konulan izleyen ilgili çev-
relerde özetle "tnsan hak ve öz-
gürlükierinden hiçbir şekilde
ödıin verilemeyeceği
r>
belirtili-
yor. Kürt konusunda da "bagıın-
sıznğın kesinlikle söz konusu o\-
madığı" ifade edildikten sonra
"Ancak kültürel bir özerklik ge-
reküdir" deniliyor.
Güneydoğu'da durum
Güneydoğu'daki durumu ir-
deleyen çoğu Fransız yorumcu.
PKK'yi şiddet yanlısı. aynlıkçı
bir terör örgütü olarak gördükle-
rini belirtmekle birlikte silahlı
kuvvetlerin yaklaşımını eleşti-
rerek bu davranışm bölgedeki
bir kısım sivil halkı söz konusu
örgütün "kucağma ht^i*' görii-
şünü öne sürüyor.
Genelde demokratikleşme
konusunda son denli duyarlı
olan Fransa'daresmi çevreler ol-
sun, özel kişiler olsun, buna bir
çözüm getirilmesi zorunluluğu
üstünde ısrarla duruyor.
Özellikle başkent Pans'te in-
san hak ve özgürlüklerinin ko-
runmasına yönelik çeşitli göste-
rilerdüzenleniyor. Bu arada, izin
alınmadan yapılan aşm nitelik-
teki gösteriler polis tarafından
bastmlıyor.
Fransız güvenlik güçlerinin
son zamanlarda, gerek Türk aşı-
n solu gerekse Kürt çevrelerin-
de operasyonlar düzenledikleri
de dikkat çekti.
Öte yandan giderek gelişen
Türk-Fransız ilişkileri karşılıklı
dostlugu pekıştınrken Fransız iş
çevreleri de, yaklaşık 60 milyon
nüfuslu bir pazan göz ardı ede-
meyeceklerinin bilincinde.
Türkiye-Batı ilişkilerinde sorunlar artıyor
DEP, dönüm noktası olduDış Haberier Servisi - Türkiye'de DEP davası
gündeme geldiğinden hemen sonra Avrupa ve
Amerika'dan kınayjcı, bazen tehdit edici sesler
yükseldi. Tepkileri şöyle sıraiayabiliriz.
3 Msrtr 6 DEP millervekilinm'
dokunulmazlıklan kaldmldı ve
milletvekillerinin Avrupa ülkelerinden sığınma
talebinde bulunduklan açıklandı.
4 Mart- fngiltere'deki Uluslararası Af Örgütü
Türkiye Masast Şefi Jonathan Sugden,
olaydan kaygı duyduğtınu bıidirdi.
5 Mart- Fransa Cumhurbaşkanı IVfhteırand,
DEP'liJere birmesaj göndererek kendileri için
elinden geleni yapacağını bildirdi. AGlK
Başkanı Dennis Deconcinl ABD'den Türk
Hûkümeti'ne baskı yapmasını istedi. Alman
Dtşişleri Bakanı Dr. Klaus Kinkel Türkiye
Bonn Büyükeîçisi Onur Oymen'i bakanlıga
çagırarak soruna "siyasi çözüm" istediklerini
belirtti.
7 Mart- Alman Yeşiller Partisi
milletvekiUerinden Walter Ruffler, Sfegfried
Martjah ve Manfred Such Türkiye'ye gelerek
DEP Başkan Vekili Remzi Kartaila görüştüler.
10 Mart- ABD Dışişleri Bakan yardımcısi
Stephen Oxman, Türkiye'ye geîerek Türk
Dışişleri Bakanı Hikrnet Çetin'le görüştü ve
DEP konusunda endişelerini iletti.
11 Mart- Avrupa Parlementosu Türkiye'yi
kınadı. Almanya Başbakanı Hebnut Kohl
Cumhurbakanı Demirel'i arayarak bilgi aldı.
24 Mart- Vladam Mitterand Le>la Zana'ya
mektup gönderdi. Madam,
mektubundaZana'ya "Kıanı'' diye hitap etti.
20 Ma>is- ABD Temsilciler Meciisi Tahsisler
Komitesi Alt Komisyonu , Türkiye'ye I995'te
yapılacak askeri yardımm % 10'unu şarta
bağladı. Gerekçe ise Türkiye'nin
Güneydoğu'da ABD siiahlantu sivillere karşı
kullandığı iddiası.
9 Temmuz- AGlK Parlamenterier Asamblesi
DEP'Iilerle iigili gelişmeleri incelemek üzere
Turkiye'ye bir heyet gönderme karan aidı.
Karar, Türkiye'nin itirazı üzerine kabul
edilmedi.
30 Temmnz- ABD Kongresi 1995'te
Türkiye'ye yapılacak dış yardımı şartlı olarak
onayladı. Uzlaştırma Komitesi yardım
paketinin % 10luk dilımini şarta bağlama
karan aldı. ABD Dışişleri Bakanı V^rreB
Christopher, Kürt sorununun çözümünü
DEP'liierle işbirligine gidilerek
gerçekleşeceğini söyledi.
29 Eylûl- Avrupa Parlementosu, DEP davası
sonuçlanana kadar Türkiye-Avrupa Karrna
Parlamento Komisyonu'nun ışietilmemesi
karan aldı.
20 EKun- ABD'nin insan haklanndan sorumlu
Dışişleri Bakan Yardımcısi John
Snattuck. Türkiye'ye geldi. Güneydoğuda
göziemler yapan Shattuck. soruna "Sivfl
çözöra" önerdı. Öneri Türk hükûmeti
tarafından "ABD Güneydoğuda federasyon
faöyor" şeklinde yonımlanınca ABD'den
açıklamanın yanlış anlaşıldığı açrklaması
geldi.
Washington'la
'enkrizli' dönem
FUAT KOZLUKLU
VVASHING-
TON - Clinton
yönetiminin iç-
te ve dışta ser-
gilediği tutarsız
politikadan bir-
çok ülke gibi önemli ölçüde
Türk-ABD ilişkileri de etkilen-
di. VVashington, kararlı politika-
lar belirleyememenin ve sorun-
lann karşısında tutarlı davrana-
mamanın sancısını tüm mütte-
fikleriyle yaşadı. Hatta zaman
zaman da ciddi krizlerle karşı
karşıya kaldı.
Siyasi gözlemcilerin değerlen-
dirmelerine göre Türk-Amen-
kan ilişkilerinde, Kıbns çıkarma-
sından bu yana "en ciddi kriz"
geride bıraktığımız yıl yaşandı.
iki ülke ilişkilerinı
yakından izleyen
çevreler, belki deilk
kez 1994'te hemen
hemen her gün Tür-
kıye'nın sert bir bi-
çimde eleştirildiği-
ne tanık oldular.
Gerek Kongre ve
yönetim, gerek ya-
zılı basın ile insan
haklan örgütleri,
Ankara'yı daha çok
Kürt sorununda iz-
lediği politika nedenıyle topa tu-
tarak "demokrasiden uzaklaşıl-
dıfı" suçlamasını getırdıler.
Türkiye'nin ABD ile ilişkile-
rinde son birkaç yıldır karşılaş-
tığı sikıntılar, genel kanıya göre
1994'te iyice "arttT ve eleştiri-
lerin üslubu, yönetimin çok açık
bir biçimde dile getirmemesine
rağmen kapalı kapılar ardında
"ambargo" tehdidine dönüştü.
Türk-ABD ilişkilerinde "cid-
di sürtüşme" son üç mali yılda
"hibeden düşük faizü krediye dö-
nüştürülen askeri yardımda "ya-
şandı. Kongre, Başkan BiDCIin-
ton'ın 453 mılyon dolar olarak
önerdiği 1995 mali yılı askeri
yardım kredisini Rum, Yunan,
Kürt ve Ermeni lobilerinin bas-
kısıyla 364.5 milyon dolara dü-
şürdü Başbakan Tansu Çiller'in
"tlişkilerimizi gözden geçiririz,
vardımı reddederiz" uyanlann
rağmen kredinin yüzde 10'una
da "şart getirilmesi" Kongre'de
kabul edildi.
Başkan Bill Clinton da kendi-
sine "kravat" hediye eden ve
"sıkı dosduk kurduğumı"söyle-
yen Başbakan Tansu Çiller'in
beklentilerini "görmezden ge-
lip" Türkiye'nin "reddettiği"
yüzde 10'u şartlı yardıma imza-
sını koydu. PKK'yle mücadele-
sinde başından beri Ankara'ya
"tam veaçık" destek veren Clin-
ton yönetiminin, geride bıraktı-
ğımız yıl bu tavnnı büyük ölçü-
de değiştirdiği gözlendi. Yöne-
tim, silahları bırakması duru-
munda PKK'nin tavnnın göz ar-
dı edilmemesini vurgularken
Kürt sorununa sürekli "siyasiçö-
zûm"önerdi. Ankara'nın şiddet-
le karşı çıkmasına karşın DEP
milletvekillerin-
den Remzi Kar-
tal'la Ali Yiğit
Kongre'ye davet
edilerek konuştu-
ruldu.
tnsan haklan
lobısinin Rum,
Yunan ve Ermeni
destekli Türkiye
karşıtı baskılan,
DEP milletvekil-
lerinin tutuklamp
yargılanmasıyla
daha da arttı. Kongre'de, Türki-
ye'ye silah ambargosu uygulan-
ması için karar alınması tartış-
malan yaşandı.
Başta ABD Dışişleri Bakan
Yardımcısi John Stahttuck ol-
mak üzere yönetim ile kongre
heyetleri Türkiye'ye gidip "tef-
tişte" bulunurken ABD Kongre-
sı AGlK Helsinki Komisyonu
Başkanı Senatör DennisDeCon-
cini, Ankara'ya baskı yapılması
için yoğun çaba sarf etti ve Tür-
kiye'nin sırtındaki "bıçak" ol-
du.
DEP davasında Kürt milletve-
killerinin hapse mahkûm edil-
meleri üzerine Clinton yönetimi
"derin kaygı
r>
duyduğunu açık-
ladı ve iki ülke arasındaki ger-
ginlik tırmandı. Washington yö-
netimi, artık Ankara ile ilişkile-
rinin geleceğini, bugüne kadar
insan haklan başlığıyla dile ge-
tirdiği Kürt sorununun çözümü-
ne dayatmış oldu.
İNGİLTERE
insan haklan
ticaretin önündeEDIPEMtLOYMEN
LONDRA-
Avrupa Birliği
üyesı ülkeler
içinde Türki-
ye'yi insan
haklan konusunda sürekli ola-
rak eleştirmekten kaçınan Ingil-
tere de artık "tfcaretten önce in-
san haklan" demeye başladı.
12 Eylül 1980'den bu yana
Türkiye'nin, Batı Avrupa'ya
yansıyan insan haklan ihlalleri-
ne ilişkin tartışmalara gırmeyen
Ingiltere de diğer AB üyeleri gi-
bi bu konudaki eleştirilerini di-
le getirir oldu. 12 Eylül müda-
halesinden bu yana geçen 15 yıl-
da iktidarda bulunan Muhafaza-
kâr Parti hükûmeti, özellikle de
1979-90 döneminde Başbakan
Margaret Thatcher, Türkiye'ye
Avrupa içinde gayet tlımlı yak-
laştılar. Hükümetler dışı kuru-
luşlar ya da yan resmi nitelikli
örgütler. ömeğin Parlamento İn-
san Haklan Grubu'nun girişim-
leri dahi hükümetin ılımlı tutu-
munu değiştirmedi. Başbakan
Thatcher'in Türkiye'ye yaptığı
iki resmi ziyaret sırasında dâ in-
san haklan konusu lngilizler ta-
rafindan adeta geçiştirildi.
Bunun başlıca nedeni, Türki-
ye ile Ingiltere arasındaki canlı
ticaret ile Türkiye'nin de NATO
içinde ve bölgesindeki çok
önemli stratejik konumunu ln-
giltere'nin, tarihten gelen bir bil-
gelikle gayet gerçekçi biçimde
değerlendirmesiydi.
Ticaret ve stratejiye verilen
öneme rağmen diğer AB üyele-
rinin insan haklanna ilişkin eleş-
tirilerine artık Ingiltere de katıl-
ma gereğini duyuyor. Bu, son
olarak Brüksel'de Murat Kara-
yalçın'a lngiliz Dışışlen Baka-
nı Hurd'ün, bugüne kadar rast-
lanmadık ölçüde eleştirisi ile so-
mutlaştı. Böylece Ingiltere, son
15 yıldan beri ilk kez resmi tu-
tumunu değiştirmiş oldu.
Ingiltere'nin Türkiye'ye ılım-
lı ta\n, en geç iki yıl içinde çok
radikal biçimde değişecek. Ana
muhalefet lşçi Partisi gelecek
seçimi kazandığı takdirde, 15
yıldır muhafazakarlann yûrüt-
tüğü Türkiye siyasetine taban ta-
bana zıt bir tutum takınmalan
bekleniyor. lşçi Partisi adına bu-
güne kadar yapılan açıklamalar
hem insan haklan. hem Kürt So-
runu. hem Kıbns konulannda
gayet sert ve katı bir tutum ser-
giliyor. Londra, hükümet düze-
yinde değilse bile hükümet dışı
kuruluşlar düzeyinde Türki-
ye'deki insan haklan ihlalleri
konusunda Batı Avrupa"daki en
faal merkezlerden biri. 1989 yı-
lında yaşanan Kürt Göçü ardın-
dan Türkiye'ye vize koymasına
rağmen Ingiltere'ye Kürt sığın-
macı akını durmuş değil.
Eskisi kadar düzenli olmasa
bile hala siyasal sığınma isteyen
çok. Ister gerçek siyasal neden-
lerle isterse sadece ekonomik
nedenlerle olsun, siyasal sığın-
ma hakkı isteyenlerin durumla-
n resmi makamlar tarafından in-
celeniyor.
Bu süreçte elde edilen bilgi-
ler, aiınan ifadeler hep devlet ar-
şivine giriyor. Dolayısıyla hükü-
metin elindeki "Türkfye'de İn-
san Haklan İhlalleri'" dosyası
göz ardı edemeyeceğı, yok saya-
mayacağı boyutlara ulaştı.