23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 1994 CUMARTESİ 10 DIŞ HABERLER Türidyey• Komşulanyla ilişkileri sorunlu olan Türkiye, demokrasi ve insan haklan konulannda sınıfta kalmasından ötürü Batılı ülkeler tarafmdan da yavaş yavaş dışlanmaya başladı. Dış Habcrler Servisi - Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en bunalımlı dönemınden geçiyoruz. Içeride Güneydoğu'da PKK'ya karşı yürûtülen savaş ekonomik kanamayı arttınrken dışanda gerek komşulanmız gerekse Batı dünyası ile ilişkiler bir türlü rayına oturtulamıyor. Kürt sorunu, demokratikleşme, insan haklan, ekonomik kriz gibi acil çözüm bekleyen sorunlar toplumun sırtında gıderek ağırlaşan bir yük oluşturuyor. Genel bir kuraldır: Dış politika iç politikanın uzantısıdır. tçeride sorunlannı çözerneyen Türkiye dış dünya ile zorlanıyor, Batfdan uzaklaşıyor, hatta belki de yavaş yavaş dışlanıyor. Özetle, Türkiye yalnızlığa gömülüyor. Komşulanmızdan Yunanistan'la olan gerginlik tırmanırken Suriye ile olan ilişkiler bir türlü rayına oturtulamıyor. Ankara Irak'a karşı yaptınmlann hafifletılmesı gerektiğini savunmasına karşın Saddam rejimine güvenemiyor. Iran'la ilişkiler şeker renk. Dağlık Karabağ bunalımı ise Ermenistan'la aramızın düzeimesini engelliyor. Türkiye'nin komşulan ile her zaman sorunlan olmuştur. Içinde bulundugumuz coğrafyada bunun bir ölçüde kaçınılmaz olduğu söylenebilir. Türkiye'nin Batı dünyasından yavaş yavaş uzaklaşması ise yeni bir olgu. Bu olguda Soğuk Savaş'm sona ermesinin ardından Türkiye'nin Batı Avrupa ve ABD açısından stratejik öneminin azalması kuşkusuz rol oynamıştı. Batılı ülkeler Soğuk Savaş döneminde NATO'nun candarması rolünü oynayan Türkiye'yi gücendirmekten kaçınırlardı. Ancak eğri oturup doğru konuşmak gerekıyor. Türkiye'nin Batı'dan giderek uzaklaşmasında sorumluluğun önemli bölümünün bize ait olduğunu kabul etmeliyiz. Türk hükümetleri, Soğuk Savaş 'ın sona ermesinin ardından dünyamızda demokrasi ve insan haklan konusunun ön plana çıktığını göremedi ya da geç gördü. Soğuk Savaş dönemınin rahatlığını anımsatan bir rahatlık içinde milletvekillerinin Meclis'ten yaka paça alınıp hapse tıkılması, DEP'in kapatılması gibi olgulann Batı'da yol açacağı tepkileri hesaplayamadı. Kaldı ki Türkiye demokrasi ve insan haklannı Batı'ya hoş görünmek için değil, çağdaş uygarlık düzeyine ulasabilmek için geliştirmek zorundaydı. Bu yapılmadı. Yapılmayınca da içeride huzurluksuz artarken dışandan da Türkiye'ye yöneltilen baskılar yoğunlaşmaya başladı. Türkiye'nin Avrupa'dan gelen baskılar karşısında ABD'ye yanaşma olanağı da bulunmuyordu. Çünkü Beyaz Saray'da demokrat yönetimin de gündeminde insan haklan ve demokrasi vardı. Hükümetin Kürt sorununa siyasi çözüm bulamayışı ya da bulmak istemeyişi Batı'nın bu konuya el atmasına yol açtı. Konuyu bilen, bilmeyen Türkiye'ye akıl vermeye başladı. Ve Türkiye giderek yalnızlıga gömülmeye başladı. "Cumhuriyet" muhabirleri Türkiye'nin içine sürüklenmekte olduğu yalnızlıği TÜRKİYE Ankara sıkıstıLALE SARIİBRAHİMOĞLU ANKARA - 1991 seçimleri ile işbaşına gelen koalisyon hü- kümetinin demokratikleşme ata- nında bir arpa boyu mesafe bile alamaması kendisine güvenen pek çok Batılı başkentler ile ABD yönetiminin de sabnnı ta- şırdı. DEP davası başta "Kürt- çülük hareketinin" yayılmasını destekle>enler olmak üzere Tür- kiye aieyhtarlannın eline de önemli bir koz verdi. Diplomatik kaynaklar, Türki- ye üzerinde artan baskılann, Bosna Hersek, Azerbaycan ve Kıbns gibi Ankara'nm öncelik- li dış politika konulannda ulus- iararası platformlarda "sözünün dinknmesini" güçleştirmesinin kaçınılmaz olduğunu dile geriri- yorlar.Buda Türkiye'nin ulusla- rarası platformda giderek yal- nızlık içıne itilmesi tehlikesine yol açtığı seklınde değerlendiri- liyor. Diplomatik kaynaklar. Batı ve ABD'nin eski DEP milletvekil- lerine yönelik uygulamanın ar- dından çeşitli alanlardaki ikili ilişkileri insan haklan durumu- nun düzeltilmesi yolunda baskı aracı olarak kullandıklanna dik- kat çekiyorlar. Aynı kaynaklar, daha öz Türk- çe olarak Batı'nın, "Türkiye'de Kürt kökenti vatandaşlann hak ve çıkariannı koru>acak sivij ni- teliİdibir parti kurmazsanız kar- juuzadikiliriz r> mesajtnı verdiği- ni vurguluyorlar. .Türkiye'nin Batı ve ABD ile itişkilerinde geldiği nokta ve so- mut olarak kullanılan baskı araçlan şöyle değerlendiriliyor: DEP milletvekillerinin yaka paça TBMM'den çıkartılarak cezaevine konması yöntem ola- rak eleştirildi. Avrupa seçilmiş milletvekillerinin tutuklanması- na gerekçe olarak gösterilen PKK ile ilinti konusunda ise mahkemenin somut kanıt getire- memesine dikkat çekti. Geçen mart ayında başlayan DEP süre- ci daha önce koalisyonun de- mokratikleşme paketini gerçek- leştireeeğine inanarak Türkiye üzerinde "sesli baskı" yapma- maya özen gösteren ABD ve Av- rupa yönetimlerini de harekete geçirdi. Avrupa Parlamentosu mart olayının hemen ardından TBMM ile ilişkileri askıya aldı. Türkiye'nin üyesi olduğu Av- Türkiye DEP davası nedenıyle Avrupa ve ABD'nin baskısı altına girerken Gümrük Birliği de insan haklarma takıldı rupa Konseyi seçilmiş Türk mil- letvekillerinin üyeliklerini askı- ya almayı düşündüğünü bildirdi. Aralık başında yapılan Buda- peşte zirvesinde Avrupa'da Gü- venlik ve Işbirliği Örgürü (AGİÖ) adını alan AGlK, Tür- kiye'nin kabul etmemesine rağ- men 1 üye ülkenin 9 üyeyi de ik- na etmesini öngören Moskova mekanizmasını çalıştırarak Tür- kiye'ye bir AGİO misyonugön- derilmesinde israrlı. Almanya Dışişleri fiakanı Klaus Kinkel Brüksel'de yabancı ajanslara verdiği demeçte Türkiye'nin bu misyonun ziyaretini kabul etme- sini istedi. Batı aksi takdirde Moskova mekanizmasını çalıştı- rarak Türkiye'yi denetleme hak- kını elde edecek. Türkiye'ye ağjr darbelerden sonuncusu ise bu hafta başında Belçika'nın başkenti Briik- sel'den geldi. Türkiye'nin tek- nik pürüzleri aştığı gümrük bir- liği için çıkması gereken karar yerine ağır insan haklan suçla- ması ve Kıbns baskısına yer ve- rilen bir karar çıktı. Türkiye-AB Ortaklık Konse- yi bundan sonraki konsey top- lantısının Fransa'nın dönem başkanhğında önümüzdeki yıl mart ayında yapılmasını karar- laştırdı. Gümrük birliği yolunda bir karar çıkacağı taahhüdünde ise bulunmadı. Gümrük birligi- ne Yunan vetosu ise bahane ol- maktan öteye gidemedi. ABD Batı'nın çeşitli baskı araçlan kullanarak Türkiye'yi kıskaç içi- ne afma politikasına ABD de ka- tıldı.Türkiye'ye ABD'den ger- çekleştinlen ziyaretlenn en yenı- si ABD'nin Güvenlik lşlerinden sorumlu Savuna Bakan Yardım- cısı JsephNye'dan geldi. Nyebir grup gazetecı ile görüşmesinde insan haklannda iyıleştirmeme- ye gidilmesi halinde ambargo- nun kapıda beklediğini dolaylı ifade etti. Nye. terörle mücade- lenın en yüksek insan haklan standartlan çerçevesinde yapıl- ması gerektiğinin alnnı çizdi. Eski DEP milletvekıllenne mahkumıyet karannın verildiğı 10 aralık günü ABD yönetimı ender bir uygulamaya girerek hemen tepki verdı. Tepkide 8 es- ki DEPmilletvekilininağırhapıs cezalanna çarptırılmalanndan duyulan kaygı dile getirildi. ABD ÇİIler ve Kohl: Başbakan Tansu Çiller'in zarafeti Baülı liderieri vumuşarmava yetmiyor. Bonn Türkiye ile iyi ilişki istiyor. Ancak genel kanıya göre Türkiye AB'ye asla tam üye olamayacak Batı1da Türkiye'ye karşı önyargı varDİLEKZAPTÇIOĞLU BERLİN- "Türkiye'yle İK Vvrupa'nın j bağiarı kopuyor mu?"Alman basınında son günlerde sıkça sorulan bu soruya herkes kendi açısından yanıt veriyor. Türkiye'yle ilişkileri bozmak istemeyen ve 60 milyonluk Türk tüketici pazanna gözünü dikmiş olan hükümet, "Hayır" diyor, "dost ve müttefikimize destek vermeyi sürdüreceğiz," Oysa hükümete yakınlığıyla tanınan muhafazakâr sağ Frankfurter AUgemeine gazetesinin Brüksel muhabıri, gümrük birliğinin gönişüldüğü pazartesi günü yazdığı yazıda şu saptamayı yapıyordu' "Bir kez daha Avrupa Biriiği'rün Türkiye'yle yakınlaşmamak için Yunanistan'ı bahane ettiği duygusundan kurtulamadık." Alman gazetecinin değerlendirmesi, Cumhurbaşkanı Dentirei'in "Avrupa'nın bize karşı önyaıplan vardır" saptamasıyla örtüşüyor. Gümrük birliği vesilesiyle tekrar tartışılan AB'ye tam üyelik konusunda ise bütün kesimler aynı görüşü savunuyor: Türkiye AB'ye asla tam üye kabul edilmeyecek. Avrupa'nın Türkiye'ye bakışı, herhalde -yasasaydı- Freud'un Viyana'daİci mahagonı yazı masasında bir etüde malzeme olabilirdi. Bilinçaltındaki "Türkler gefi>»r'Tcorkusunu bir türlü atamayan Avrupalılar, artık her sokağa adım atışlannda bir Türkle burun buruna gelseler bile onlara alışmakta fena halde zorlanıyorlar. Bunca zamandır bir arada yaşadıklan ve her yıl kumsallannda güneşlendikleri . halde Türkiye'nin tarihi ve güncel konulan hakkında bu kadar az bılgı sahıbı olmalan başka türlü açıklanamaz. Ortalama Avrupalf nın gözünde Türkiye asla Avrupalı olamadı ve olmayacak. Türklerin Müslüman olması, sanıldığından da büyük rol oynuyor. Son olarak Essen zirvesinde her tarafi süsieyen Noel ağaçlan. bu birliğin "kültürel" çerçevesinde dinin rolünün küçük bir sımgesiydı. Türkiye'de yükselen dinci akımlar, Batılının "Barbarlar geöyor" korkusunu iyıce pekiştinyor. Islam dini Avrupalf ya o kadar yabancı ki, domuz etinden başörtüye, aile ilişkilerinden camiye kadar Türklerin burada yaşatmaya çalıştıklan dini-kültürel ilişkiler her daim göze batan. rahatsız edicı unsurlar olarak algılanıyor. Birçok kültürün ve dinin bir arada yaşadığı plüralist bir toplum, kâğıt üzerinde kalıyor. En azından Avrupa'nın göbeğindeki Almanya'da. Askeri darbeler, işkence. Kürt sorunu, zaten var olan ve ancak bilinçaltıyla açıklanabilecek karmaşık önyargılann bir ipliği sadece. Bunlar olmasaydı ne olurdu? Bu soruya cevap vermek kolay değil. Bu yüzden Türk toplumunda Avrupa'ya karşı var olan "Bize haksıztık ediyoriar" duygusunun tamamen temelsiz olduğu söylenemez. Son örneği Çeçenistan'ın Rus birliklerince işgali konusunda yaşıyoruz. Boris Yeltsin'in "Çeçenler zaten kanun kaçagı ve zorba çetelerden ibarettir" şeklindekı propagandası Alman kamuoyunda çoğunlukla kabul ediliverdi. Köşe yazılannda "Çeçenler bir a\ııc insan, her halk bağımsı/Jığını isterse ne olurdu, hem Vcltsin'in Rus\a"nın daha da parçalanmasını engeUemeye çalışması normal" şeklindekı cümleler çoğunlukta. "Kûrtlere bağunsıziıklannı verin" diyen çevrelenn bu tutumu "çifte standart" olarak algılanıyor. FRANSA Paris-Ankara ilişkileri olumlu yolda gelişiyorMİŞEL PERLMAN PARİS-An- kara'nın Avru- pa Birliği (AB) çerçevesinde gümrük birliği- ni gerçekleştirme hedefini en- gelleyen Yunanistan'a Paris'in sert uyansı, Türkiye ile Fran- sa'nın olumlu bir şekilde geliş- mekte olan ilişkijerinin göze çarpıcı bir örneğini oluşturdu. İkili ilişkiler şimdiki sağ ikti- dardan önce de aşamalı biçimde sosyalist eski hükümetler döne- minde gelişmeye başlamıştı. Bu ilişkiler özellikle Cumhuriyet İçin Birlik (RPR) Fransız De- mokrasisi İçin Birlik (UDF) sağ koalisyonunun göreve gelme- siyle daha da gelişti. Ilgili çevreler, Dışişleri Baka- nı Alain Juppe'yi bu konuda Fransız politikasını miman ola- rak görüyor. Son derece yete- nekli ve parlak bir kişiliğe sahip olan Juppe'nin, elindeki dosya- lara ve bu arada Türk dosyasına da tamamıyla egemen olduğuna işaret ediliyor. Ayrıca yaptığı gö- rüşmelerde "jııvariak laflar"a fazla kaçmadan sorunlan "doğ- nıdan yaklaşınTla irdeleyip çözmeye çaba harcıyor. Fransa'nın Türkiye ile özel- likle ikili ilişiklerinde "takıMtğı sorunlar" var elbette. Gündem- de başlıca 2 problemin yer aldı- ğı söylenebilir. Bunlardan birin- cisi Kürt, ikincisi ise demokra- tikleşme sorunu. Bu konulan izleyen ilgili çev- relerde özetle "tnsan hak ve öz- gürlükierinden hiçbir şekilde ödıin verilemeyeceği r> belirtili- yor. Kürt konusunda da "bagıın- sıznğın kesinlikle söz konusu o\- madığı" ifade edildikten sonra "Ancak kültürel bir özerklik ge- reküdir" deniliyor. Güneydoğu'da durum Güneydoğu'daki durumu ir- deleyen çoğu Fransız yorumcu. PKK'yi şiddet yanlısı. aynlıkçı bir terör örgütü olarak gördükle- rini belirtmekle birlikte silahlı kuvvetlerin yaklaşımını eleşti- rerek bu davranışm bölgedeki bir kısım sivil halkı söz konusu örgütün "kucağma ht^i*' görii- şünü öne sürüyor. Genelde demokratikleşme konusunda son denli duyarlı olan Fransa'daresmi çevreler ol- sun, özel kişiler olsun, buna bir çözüm getirilmesi zorunluluğu üstünde ısrarla duruyor. Özellikle başkent Pans'te in- san hak ve özgürlüklerinin ko- runmasına yönelik çeşitli göste- rilerdüzenleniyor. Bu arada, izin alınmadan yapılan aşm nitelik- teki gösteriler polis tarafından bastmlıyor. Fransız güvenlik güçlerinin son zamanlarda, gerek Türk aşı- n solu gerekse Kürt çevrelerin- de operasyonlar düzenledikleri de dikkat çekti. Öte yandan giderek gelişen Türk-Fransız ilişkileri karşılıklı dostlugu pekıştınrken Fransız iş çevreleri de, yaklaşık 60 milyon nüfuslu bir pazan göz ardı ede- meyeceklerinin bilincinde. Türkiye-Batı ilişkilerinde sorunlar artıyor DEP, dönüm noktası olduDış Haberier Servisi - Türkiye'de DEP davası gündeme geldiğinden hemen sonra Avrupa ve Amerika'dan kınayjcı, bazen tehdit edici sesler yükseldi. Tepkileri şöyle sıraiayabiliriz. 3 Msrtr 6 DEP millervekilinm' dokunulmazlıklan kaldmldı ve milletvekillerinin Avrupa ülkelerinden sığınma talebinde bulunduklan açıklandı. 4 Mart- fngiltere'deki Uluslararası Af Örgütü Türkiye Masast Şefi Jonathan Sugden, olaydan kaygı duyduğtınu bıidirdi. 5 Mart- Fransa Cumhurbaşkanı IVfhteırand, DEP'liJere birmesaj göndererek kendileri için elinden geleni yapacağını bildirdi. AGlK Başkanı Dennis Deconcinl ABD'den Türk Hûkümeti'ne baskı yapmasını istedi. Alman Dtşişleri Bakanı Dr. Klaus Kinkel Türkiye Bonn Büyükeîçisi Onur Oymen'i bakanlıga çagırarak soruna "siyasi çözüm" istediklerini belirtti. 7 Mart- Alman Yeşiller Partisi milletvekiUerinden Walter Ruffler, Sfegfried Martjah ve Manfred Such Türkiye'ye gelerek DEP Başkan Vekili Remzi Kartaila görüştüler. 10 Mart- ABD Dışişleri Bakan yardımcısi Stephen Oxman, Türkiye'ye geîerek Türk Dışişleri Bakanı Hikrnet Çetin'le görüştü ve DEP konusunda endişelerini iletti. 11 Mart- Avrupa Parlementosu Türkiye'yi kınadı. Almanya Başbakanı Hebnut Kohl Cumhurbakanı Demirel'i arayarak bilgi aldı. 24 Mart- Vladam Mitterand Le>la Zana'ya mektup gönderdi. Madam, mektubundaZana'ya "Kıanı'' diye hitap etti. 20 Ma>is- ABD Temsilciler Meciisi Tahsisler Komitesi Alt Komisyonu , Türkiye'ye I995'te yapılacak askeri yardımm % 10'unu şarta bağladı. Gerekçe ise Türkiye'nin Güneydoğu'da ABD siiahlantu sivillere karşı kullandığı iddiası. 9 Temmuz- AGlK Parlamenterier Asamblesi DEP'Iilerle iigili gelişmeleri incelemek üzere Turkiye'ye bir heyet gönderme karan aidı. Karar, Türkiye'nin itirazı üzerine kabul edilmedi. 30 Temmnz- ABD Kongresi 1995'te Türkiye'ye yapılacak dış yardımı şartlı olarak onayladı. Uzlaştırma Komitesi yardım paketinin % 10luk dilımini şarta bağlama karan aldı. ABD Dışişleri Bakanı V^rreB Christopher, Kürt sorununun çözümünü DEP'liierle işbirligine gidilerek gerçekleşeceğini söyledi. 29 Eylûl- Avrupa Parlementosu, DEP davası sonuçlanana kadar Türkiye-Avrupa Karrna Parlamento Komisyonu'nun ışietilmemesi karan aldı. 20 EKun- ABD'nin insan haklanndan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısi John Snattuck. Türkiye'ye geldi. Güneydoğuda göziemler yapan Shattuck. soruna "Sivfl çözöra" önerdı. Öneri Türk hükûmeti tarafından "ABD Güneydoğuda federasyon faöyor" şeklinde yonımlanınca ABD'den açıklamanın yanlış anlaşıldığı açrklaması geldi. Washington'la 'enkrizli' dönem FUAT KOZLUKLU VVASHING- TON - Clinton yönetiminin iç- te ve dışta ser- gilediği tutarsız politikadan bir- çok ülke gibi önemli ölçüde Türk-ABD ilişkileri de etkilen- di. VVashington, kararlı politika- lar belirleyememenin ve sorun- lann karşısında tutarlı davrana- mamanın sancısını tüm mütte- fikleriyle yaşadı. Hatta zaman zaman da ciddi krizlerle karşı karşıya kaldı. Siyasi gözlemcilerin değerlen- dirmelerine göre Türk-Amen- kan ilişkilerinde, Kıbns çıkarma- sından bu yana "en ciddi kriz" geride bıraktığımız yıl yaşandı. iki ülke ilişkilerinı yakından izleyen çevreler, belki deilk kez 1994'te hemen hemen her gün Tür- kıye'nın sert bir bi- çimde eleştirildiği- ne tanık oldular. Gerek Kongre ve yönetim, gerek ya- zılı basın ile insan haklan örgütleri, Ankara'yı daha çok Kürt sorununda iz- lediği politika nedenıyle topa tu- tarak "demokrasiden uzaklaşıl- dıfı" suçlamasını getırdıler. Türkiye'nin ABD ile ilişkile- rinde son birkaç yıldır karşılaş- tığı sikıntılar, genel kanıya göre 1994'te iyice "arttT ve eleştiri- lerin üslubu, yönetimin çok açık bir biçimde dile getirmemesine rağmen kapalı kapılar ardında "ambargo" tehdidine dönüştü. Türk-ABD ilişkilerinde "cid- di sürtüşme" son üç mali yılda "hibeden düşük faizü krediye dö- nüştürülen askeri yardımda "ya- şandı. Kongre, Başkan BiDCIin- ton'ın 453 mılyon dolar olarak önerdiği 1995 mali yılı askeri yardım kredisini Rum, Yunan, Kürt ve Ermeni lobilerinin bas- kısıyla 364.5 milyon dolara dü- şürdü Başbakan Tansu Çiller'in "tlişkilerimizi gözden geçiririz, vardımı reddederiz" uyanlann rağmen kredinin yüzde 10'una da "şart getirilmesi" Kongre'de kabul edildi. Başkan Bill Clinton da kendi- sine "kravat" hediye eden ve "sıkı dosduk kurduğumı"söyle- yen Başbakan Tansu Çiller'in beklentilerini "görmezden ge- lip" Türkiye'nin "reddettiği" yüzde 10'u şartlı yardıma imza- sını koydu. PKK'yle mücadele- sinde başından beri Ankara'ya "tam veaçık" destek veren Clin- ton yönetiminin, geride bıraktı- ğımız yıl bu tavnnı büyük ölçü- de değiştirdiği gözlendi. Yöne- tim, silahları bırakması duru- munda PKK'nin tavnnın göz ar- dı edilmemesini vurgularken Kürt sorununa sürekli "siyasiçö- zûm"önerdi. Ankara'nın şiddet- le karşı çıkmasına karşın DEP milletvekillerin- den Remzi Kar- tal'la Ali Yiğit Kongre'ye davet edilerek konuştu- ruldu. tnsan haklan lobısinin Rum, Yunan ve Ermeni destekli Türkiye karşıtı baskılan, DEP milletvekil- lerinin tutuklamp yargılanmasıyla daha da arttı. Kongre'de, Türki- ye'ye silah ambargosu uygulan- ması için karar alınması tartış- malan yaşandı. Başta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısi John Stahttuck ol- mak üzere yönetim ile kongre heyetleri Türkiye'ye gidip "tef- tişte" bulunurken ABD Kongre- sı AGlK Helsinki Komisyonu Başkanı Senatör DennisDeCon- cini, Ankara'ya baskı yapılması için yoğun çaba sarf etti ve Tür- kiye'nin sırtındaki "bıçak" ol- du. DEP davasında Kürt milletve- killerinin hapse mahkûm edil- meleri üzerine Clinton yönetimi "derin kaygı r> duyduğunu açık- ladı ve iki ülke arasındaki ger- ginlik tırmandı. Washington yö- netimi, artık Ankara ile ilişkile- rinin geleceğini, bugüne kadar insan haklan başlığıyla dile ge- tirdiği Kürt sorununun çözümü- ne dayatmış oldu. İNGİLTERE insan haklan ticaretin önündeEDIPEMtLOYMEN LONDRA- Avrupa Birliği üyesı ülkeler içinde Türki- ye'yi insan haklan konusunda sürekli ola- rak eleştirmekten kaçınan Ingil- tere de artık "tfcaretten önce in- san haklan" demeye başladı. 12 Eylül 1980'den bu yana Türkiye'nin, Batı Avrupa'ya yansıyan insan haklan ihlalleri- ne ilişkin tartışmalara gırmeyen Ingiltere de diğer AB üyeleri gi- bi bu konudaki eleştirilerini di- le getirir oldu. 12 Eylül müda- halesinden bu yana geçen 15 yıl- da iktidarda bulunan Muhafaza- kâr Parti hükûmeti, özellikle de 1979-90 döneminde Başbakan Margaret Thatcher, Türkiye'ye Avrupa içinde gayet tlımlı yak- laştılar. Hükümetler dışı kuru- luşlar ya da yan resmi nitelikli örgütler. ömeğin Parlamento İn- san Haklan Grubu'nun girişim- leri dahi hükümetin ılımlı tutu- munu değiştirmedi. Başbakan Thatcher'in Türkiye'ye yaptığı iki resmi ziyaret sırasında dâ in- san haklan konusu lngilizler ta- rafindan adeta geçiştirildi. Bunun başlıca nedeni, Türki- ye ile Ingiltere arasındaki canlı ticaret ile Türkiye'nin de NATO içinde ve bölgesindeki çok önemli stratejik konumunu ln- giltere'nin, tarihten gelen bir bil- gelikle gayet gerçekçi biçimde değerlendirmesiydi. Ticaret ve stratejiye verilen öneme rağmen diğer AB üyele- rinin insan haklanna ilişkin eleş- tirilerine artık Ingiltere de katıl- ma gereğini duyuyor. Bu, son olarak Brüksel'de Murat Kara- yalçın'a lngiliz Dışışlen Baka- nı Hurd'ün, bugüne kadar rast- lanmadık ölçüde eleştirisi ile so- mutlaştı. Böylece Ingiltere, son 15 yıldan beri ilk kez resmi tu- tumunu değiştirmiş oldu. Ingiltere'nin Türkiye'ye ılım- lı ta\n, en geç iki yıl içinde çok radikal biçimde değişecek. Ana muhalefet lşçi Partisi gelecek seçimi kazandığı takdirde, 15 yıldır muhafazakarlann yûrüt- tüğü Türkiye siyasetine taban ta- bana zıt bir tutum takınmalan bekleniyor. lşçi Partisi adına bu- güne kadar yapılan açıklamalar hem insan haklan. hem Kürt So- runu. hem Kıbns konulannda gayet sert ve katı bir tutum ser- giliyor. Londra, hükümet düze- yinde değilse bile hükümet dışı kuruluşlar düzeyinde Türki- ye'deki insan haklan ihlalleri konusunda Batı Avrupa"daki en faal merkezlerden biri. 1989 yı- lında yaşanan Kürt Göçü ardın- dan Türkiye'ye vize koymasına rağmen Ingiltere'ye Kürt sığın- macı akını durmuş değil. Eskisi kadar düzenli olmasa bile hala siyasal sığınma isteyen çok. Ister gerçek siyasal neden- lerle isterse sadece ekonomik nedenlerle olsun, siyasal sığın- ma hakkı isteyenlerin durumla- n resmi makamlar tarafından in- celeniyor. Bu süreçte elde edilen bilgi- ler, aiınan ifadeler hep devlet ar- şivine giriyor. Dolayısıyla hükü- metin elindeki "Türkfye'de İn- san Haklan İhlalleri'" dosyası göz ardı edemeyeceğı, yok saya- mayacağı boyutlara ulaştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle