Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 ARALIK 1994 CUMA
12 DIZIYAZI
Terörle Mücadele Yasası tartışmalan, Türkiye'nin düşünce yapısmı yansıtan bir ayna oldu.
^sakçılann maskesi düştü
T
erörie Mücadele Ka-
nuntaslağıylabirlik-
te ortaya çıkan tar-
tışma, ülkemizin
içinde bulunduğu
düşünce ortamının da güzel bir
yansıması oldu. Yasakçı anlayış,
ruhumuzun ve siyasi yaşamımı-
zın bütün alanlanna sinmiş du-
rumda. Devlet, neyi nasıl yasak-
lanm diye düşünüyor. Aslında
Terörle Mücadele Yasası'ndaki
ve taslağındakı, "devletin, ülke-
siyle ve milletiyle bölünmez bü-
tünlüğüw
sözü, sıyası yapılanma-
mızı çok güzel yansıtıyor.
Kürşat Bumin bir yazısında
bu sözden yola çıkarak şu soru-
yu soruyor: "Kim söylemiş, mil-
letin ve ülkenin devletin olduğu-
nu!*' Ülke ve mıllet dev letınmış.
Yani her şey devletin. Ülke ve
mıllet de onun malı. Bu deyim
sanıyorum, bizim bugünkü po-
litik mantığımıza cuk oturuyor.
Hani egemenlik kayıtsız şartsız
milletindi. Hanı önce halktı, ül-
keydi. u
Dev1etin milletr, deyi-
minin çok düşünülüp taşınılarak
söylendiği iddia edilemez. Bu
deyim bilinçaltına kendiliğinden
yerleşivermiş. Her elıne kalem
veya mikrofon alan, kendi kafa-
sma çok uygun bu deyimi. yazı-
sının, kanun maddesinin veya
konuşmasının içine oturtmakta
bir sakınca görmüyor.. Burada,
Türkiye'yi yönetenlerin aniam-
lı bir fotoğrafını bulabılırsiniz.
Geçenlerde. TV'de bir Amen-
kan filmi vardı. Tom Cruise'un
başrolünü oynadığı film. bir Vi-
etnam gazisinin yaşamını ele alı-
yordu. Vietnam Savaşı sürerken,
ABD'deki savaş karşıtlan da. sa-
vaş aleyhtan gösteriler yapıyor,
Vıetnam'a müdahalenin durdu-
rulmasını istiyorlardı. Savaş
yanlısı ABD yöneticileri bu gös-
terileri yapanlan bölücülükle
suçluyorlardı. Banştaraftarlan-
nın ülkeyi bölmek istedıklerini
söylüyorlar. ABD halkını bölü-
cülüğe karşı uyanyorlardı. Viet-
nam Savaşı'na karşı çıkmakla.
bölücülüğün ne ilgisi var diye
düşünebiîirsiniz. Ama burada
çok yakından tanıdığimız bir an-
layışla karşı karşıya değil miyız?
Bu tutum bize yabancı sayılabi-
lir mi?
Rusya Devlet Başkanı Boris
Yeltsin'in, bağımsızlıklannı
ilan eden Çeçenlere kar
şı söylediklerine ku-
lak verirseniz yine
tanıdık bir ses du-
yarsınız. "Çeçenlere
fllkemizi böldürtmeyiz.
Rusya'nın içişlerine
kimse kanşamaz."
Rusya aleyhınde gösteri ya-
pan, Çeçenleri destekleyen bazı
kesimlere şu soru sorulsa na-
sıl cevapladınrlar acaba?
"Rusya'nın içişlerine ka-
nşıyorsunuz, bu ülkeyi
bölmek isteyen dış güçle-
rin oyununa geliyorsunuz."
Ölçü sürekK dejüşiyor
Uluslararası ılişkılerde de
bölücülük hep çifte stan-
dartlıdır. Örneğin, Çek-
lerle Slovaklann aynl-
masını savunmak Yu-
goslavya"da bölücülük
değildir. Ama Boşnakla-
nn bağımsız bir devlet
kurmaya kalkışması bölü-
cülüktür, Bu tür çok sayı-
da örnek bulunabılir
TERÖRLE MÜCADELE
YASA TASARIS
ORAL ÇALIŞLAR
•Türkiye'de düşünmek, farklı düşünmek, bu düşünceleri
yazı ve söze dökmek bir gelenek olarak tehlikeli kabul
ediliyor. Yasakçı anlayış, ruhumuzun ve siyasi yaşamımızın
bütün alanlanna sinmiş durumda. Devlet, neyi nasıl
yasaklanm diye düşünüyor.
• 1982 Anayasası'yla, Siyasi Partiler Yasası'yla, Türk Ceza
Yasasf yla ve ve bütün bu yasalardaki inanılmaz yasaklarla
Türkiye'nin zaten Terörle Mücadele Yasasf na ihtiyacı bile
yok. Bu yasa olsa da olur olmasa da. Cezalar ve yasaklar
isteyene yetecek ölçüde bolca var.
Turkıye'de de "bölücülük" öl-
çüsü süreklı bır değişim içinde-
dir. Örneğin geçmışte Türki-
ye'nin Dogu ve Güneydoğu sun-
da yaşayan yurttaşlara "Kürt"
demek bölücülüğün en büyüğü
idi. Çok değil bir kaç yıl öncesı-
nin davalart ve kararlan kanştı-
nlsa, sırf bu sözcüğü kullandığı
için ağır cezalara çarptınlmış
çok sayıda isme rastlayabilirsi-
niz. Ama artık bu sözcük suç ol-
maktan çıktı ve "Kürtierin var-
hğınıreddedenmi var?" efelen-
meleri başladı. Bu efelenmeyi
yapanlann. bir kaç yıl öncesine
kadar, Kürtleri, "Kardayürüyen
TürkJer"diyetanımladıklan he-
nüz hafızalardan silinmedi.
ANAPlideri MesutVılmaz'ın
düşünce özgürlüğü sınırlanyla
ilgıli yaptığı tanım da çok an-
lamlıydı. Yılmaz, Terörle Mü-
cadele Kanunu'ndaki •'düşünce
suçu" kavramını savunurken
şöyle söylüyordu: "Düşünceöz
gürlüğünün sının ülke sınındır."
Bu sınırlar nasıl ölçülecek? Kim
hangı kafayla ölçecek. ÖrneŞin
bir ırkçıya göre hangi düşünce-
ler ulke sınırlannın otesıne gı-
der? Bu ülkede işkence yapıldı-
ğını söylemek. faili meçhul ci-
nayetlerden, yargısız infazlardan
söz etmek kımine göre en büyük
bölücülüktür. Çünkü bu tür söz
lerı ülkeyi bölmek isteyenler
söylüyor denebilir. Örneğin
Kürt sorununda siyasi çö-
zümü savunmaya kalk-
mak. bazı bakanlara
ve Türkeş'e göre en
büyük bölücülük
çudur.
Türkiye, tarihinin en büyük si-
yasi, toplumsal ve ekonomik
krizlerinden birini yaşıyor. Halk
arasında etnik, mezhepsel, din-
sel aynlıklar giderek derinleşi-
yor. Türkiye ciddi bir iç bölün-
me ve kamplaşma tehlikesiyle
yuz yüze. Dini muhafazakârlık,
şovenizm toplum içinde hızla
yayılıyorvebu aynlıklar bazı si-
yasi partilerce köriikleniyor.
"Ülkemizi böimek istiyorlar"
yaygarasını da en çok bu mer-
kezler yayıyorlar ve ellerinde
bölücülük cetvelleriyle bölücü
anyorlar.
Yasalap değişse de
antayış değtyniyor
Terörle Mücadele Kanunu, bu
haliyle kalsa da. taslaktaki deği-
şikJikler gerçekleşse de, çok faz-
la bir şey değişmeyecektir. Tür-
kiye'de düşünmek, farklı düşün-
I
mek, bu düşünceleri yazı ve sö-
ze dökmek bir gelenek olarak
tehlikeli kabul ediliyor.
Maddeler, kanunlar değişse
de anlayışta birdeğişiklikten söz
edebilmek çok zor. 1982 Anaya-
sası'yla, Siyasi Partiler Kanu-
nuyla, Türk Ceza Kanunu'yla ve
onlarca kanunuyla ve bütün bu
kanunlardaki inanılmaz yasak-
larla Türkiye'nin zaten Terörle
Mücadele Kanunu'na ihtiyacı
bile yok.
Terörle Mücadele Kanunu ol-
sa da olur olmasa da. Cezalar ve
yasaklar isteyene yetecek ölçü-
de bolca var.
Ama bu tartışmanın öğretici
olan yanı. dini cemaatlerimizle.
Meclisımız"le, yasakçı anlayiş-
lanmızla bir yerlere doğru yol
alıyoruz. Bu yolun eşitlik, öz-
gürlük, çağdaş bir topluma doğ-
ru ilerlemek olduğunu kim ıddia
edebilir?
Yazdığı kitap nedeniyle cezaevinde bulunan Doç. Fikret Başkaya:
Bu 6
demokratikleşmeme' paketiHalen TM Y nedeniyle cezaevinde bu-
lunan Doç. Fikret Başkaya'nın konuya
ilişkin düşünceleri şöyle:
1. Biryasanın niteliğini belirleyen, ya-
sayı kimin çıkardığı, arkasında hangi
güçlerin bulunduğudur. bu bakımdan
Türkiye'deki yasal düzenlemeler baştan
beri egemenlerin bir manipülasyonu ola-
rak ortaya çıkmıştır. Bu tür düzenleme-
ler, egemenler için bir tanzimat işlevi
görmektedir. Bugüne kadar hiçbir yasal
düzenleme kitlelerin istek ve baskısı so-
nucu vücut bulmamıştır. Bu durum Tür-
kiye'de her zaman açık ya da gizli baskı
rejimlerinin hem varlık nedeni hem de
sonucudur. Siyasi gericilik ve bağnazlık.
ilericilik gibi gösterilmiş, bu işi de res-
mi ideolojinin üreticisi ve yayıcısı duru-
mundaki devlet aydınlan yapmışlardır.
TCK141,142,163. maddelerinin kal-
dınlması da bir manipülasyondur zira,
demokratik alanın geliştirilmesi gibi bir
kaygıyla yapılmamıştır. Egemenler, şim-
dilik soldan bir tehdit olmadığı düşün-
cesiyle, biraz da Batı'ya hoş görünmek
için böyle bir manipülasyona girişmiş-
lerdir.Kaldı ki, ortada değişen bir şey de
yoktur. TCK 141,142 ve 163. maddele-
ri TCK'den çıkanlıp başka yere, Terörle
Mücadele Kanunu'na yerleştirilmiştir.
Üstelik, daha da ağırlaştınlarak. Bu, şu-
na benziyor: Bir adamın ceketinin sağ
cebinde iki taş var, bu iki taşı çıkanp bir
taş daha ilave edip sol cebine koyuyor ve
boş olan cebini gösteriyor. Aslında taş
sayısında yüzde 50'lik artış olmuştur.
2. Bugünkü tartışmalar da 'saraydaki
gürültüden' ibarettir. Tartışmalara asıl
•Özgürlüklerin bazılanna karşı
olmak, tüm özgürlüklere karşı
olmaktır. Bazı düşüncelere sınır
getirilmesi aslında bir
Bütün olarak düşünceye sınır
getirilmesidir. Düşünceyi
yasaklayıp cezalandıran bir rejim
sonuçta kendi önünü de
tıkamaktadır. Böyle bir toplum
çürüyüp yıkılmaya mahkumdur.
özgürlüğe ihtiyacı olanlar katılmıyor.
Yine egemenlerin bir manipülasyonu ile
karşı karşıyayız. Asıl özgürlüğe. demok-
rasiye ihtiyacı olanlar sahneye çıkma-
dıkça bu tür düzenlemeler devam ede-
cektir. Asıl saçma olan da kamuoyunda
sanki bir demokratikleşme oluyormuş
gibi izlenim yaratılmış olmasıdır. "De-
mokratikleşme Paketi" olarak sunulana
aslında *demokratikleşmeıne"paketi de-
mek gerçeğe daha uygun düşüyor. Zira,
12 Eylül 'de üretilen makine çalışmaya ve
yol almaya devam ettikçe, söz konusu
makine tuzla buz edilmedikçe ve bu tip
bir eylem asıl özgürlüğe, demokrasiye
ihtiyacı olanlar tarafından gerçekleşti-
nlmedikçe demokratikleşmeden söz et-
mek mümkün olmayacaktır.
Bugünkü gürültünün nedeni, Batı bas-
kısını yumuşatmak, bir şeyler yapıldığı
izlenimini yaratmaktır. Ama, bunu bile
yapmalan kolay olmuyor, kitlenin he-
nüz bir demokrasi talebı yok. Öte yan-
dan kendilerine aydın sıfatı yakıştıran,
"dipktmatalardada" ne öyle birbilinç ne
de öyle bir ırade var. Bu durum Türki-
ye1de aydınlann "devlet aydını" olmala-
nndan kaynaklanıyor. Dünyada ulusal
ve evrensel sorunlara bu derecede ya-
bancılaşmış bir aydın grubu herhalde
yoktur. "Aydınlar" devlet aydını olarak
kaldıkça. demokratikleşme yolunda her-
hangi bir açılıma katkıda bulunamazlar.
Sağda ve solda çifte standart
3. İki yasa arasında kayda değer bir
fark olduğunu söylemek mümkün değil.
Tam tersine, bazı maddeler daha da ağır-
laştınlıyor. Üstelik tasanda düşünceye
sınır getirme niyeti açıkça görülüyor.
Düşünceye sınır getiren bır anlayışla ya-
pılan yeni düzenleme eskısini aratmaya-
cakrır. Olsa olsa, halen cezae\ inde bulu-
nan bazı aydınlar şimdilik dışanya çıka-
bilirler. Ama, her an geri dönmeleri
mümkündür. Böyle bir düzenleme, Ba-
tı'ya "Bizdedüşüncesuçu" yoktur deme-
lerine imkân verecektir. Fakat tasannın
Cazeteci-Yazar Mehmet Metiner
Demokraside düşünce
6
mıızır' kabul edilemez
•Türkiye'de bütün yurttaşlar artık özgür
olmalıdırlar ve düşündüklerini açık, dolayımsız
ve özgür bir biçimde ifade edebilmek olanağına
sahip olabilmelidirler. "Düşüncenin kuduz köpek
gibi kovalandığı" bir ülkede demokrasiyi
oturtmak mümkün olmaz çünkü.
Gazeteci-yazar ve tstanbul BüyükşehirBelediye Başkanı Da-
nışmanı Mehmet Metıner'in TMY ile ilgili görüşleri şöyle:
Terörle mücadele yasa tasansı bence bizatihi terörle değil dü-
şünceyle mücadele yasa tasansıdır. Çünkü mevcut yasalarda za-
ten terörle ne şekilde mücadele edileceği açıkça belirtilmekte-
dır. Bu yasa tasansıyla resmi ideolojiye aykın düşen bir kısım
düşünceler. 'terörle özdeşleştirilerek" cezalan-
dırılmak istenmektedir.
'Bölücülük'' ve 'şeriatçılık' başından
beri sistemin iki ana düşmanı olarak ka-
bul edilmektedir. Sistem, kendini ko-
rumak için bu iki 'düşmanına' karşı
antidemokratik mekanizmalargeliş-
tirmek yoluna gidiyor. Bence terör-
le mücadele yasa tasansı, artık Tür-
kiye toplumunun hiçbir sorununu
çözmeye güç yetırmediğı anlaşı-
lan ve kelimenın tam anlamıyla bır
yetmezlik içinde bulunan sistemin
kendini antidemokratik yollarla bir
süre daha devam ettirme çabası ola-
rak değerlendirilmelidir.
Terörle Mücadele Yasa Tasansı, öy-
le iddia edildiği gibi demokratik bir yasa
değildir. Çağın çok gerisinde olan bır yasadır.
SHP "bölücülük suçu"na bir de "şeriatçılık su-
çu"nu eklemek gibi bır gayretın içinde bulun-
maktadır. Şayet SHP hangi tür düşünce
olursa olsun düşüncenin bizatihi kendisini
suç kapsamından çıkartmak gibi bir
gayretin içine girmiş olsaydı. asıl o
zaman demokratik davranmış olur-
du.
Getirilmek istenen yasa tasansı-
na sırf "163 hortlatıljyor!" gerek-
çesiyle karşı çıkanlar. dahası bir
de buna "bolücülüğe prim verili-
yor!" eleştınsinı ekleyenler, ben-
ce çifte standart örneği sergilıyor-
lar ve hiç de demokrat davran-
mıyorlar. Aynı şekilde "şeriatçı-
lık tehlikesi"nı önlemek adına
163. maddenin yeniden hortlatıl-
masını "laik cumhuriyeti koru-
mak" biçiminde değerlendiren
anlayış sahiplerinin de çifte
standart örneği sergilediklerine
ve böylece demokrasi kültürüne
darbe vurduklanna inanıyorum.
Kendi adıma ben her iki yaklaşım
biçimini de demokratik bulmuyo-
rum. Sadece kendileri için hak \e
hürriyet isteyenler, pekala baş-
kalannın hak ve hürriyetlerine
rahatlıkla tecavüzü meşru görebi-
lirler. Asıl bu zararlı bakış açısını
bir tarafa itmek gerektiğine inanıyo-
rum. Demokrasilerde hiçbir düşünce
"muzır" olarak kabul edilemez. Şiddet
ve cebir içermediği sürece hiçbir dü-
şünce yasaklanamaz. Demokratik dev-
let resmi doğrulan veya resmi
ideolojileri olan bir devlet ol-
madığı için yurttaşlann şu ve-
ya bu düşüncelen karşısında ta-
raftutmaz. Demokratik devlet,
yurttaşlann düşünceleri karşı-
sında yansızlığını koruması ge-
reken bir devlettir.
Hangi düşüncenin zararlı
olup olmadığına halk karar ver-
melidir. Şayet o düşünce sahip-
leri partılerinı kurup örgütlen-
mişlerse. halk onlan ıktıdara
getirmemek suretiyle zaten sis-
temin dışma itmiş olur.
Türkiye'de bütün yurttaşlar
artık özgür olmalıdırlar ve dü-
şündüklerini açık. dolayımsız
ve özgür bir biçimde ıfade ede-
bilmek olanağına sahip olabil-
melıdırler. "Düşüncenin kuduz
köpek gibi kovalandığTbır ül-
kede demokrasiyi oturtmak
mümkün olmaz çünkü.
Terörle Mücadele Yasa Tasa-
nsı'nı şu veya bu yönde ıslah
etmek gerektiğine ınanmıyo-
rum. Düşünceyi suç kapsamına
alan bu tür yasalann tümden
değiştirilmesi gerektiğine ina-
nıyorum.
Düsüncelerinden dolayı içer-
de yatan tüm mahkumlar ser-
nihai şekli henüz ortada olmadığı için,
ileriye dönük tahminler yapmak zordur.
Bu arada sağda ve solda vaygın bır
çifte standarrtan söz etmek gerekir. Biz-
de soldan birinin başı derde girdiğinde
sağdan hiç ses çıkmıyor. Sağdan birinin
bası derde girdiğinde sol kesimden çıt
çıkmıyor. Oysa. önemli olan "başkası-
nın özgürlüğüdür" Başkasının özgür-
lüğünün kısıtlanması aslında sizin öz-
gürlüğünüzün kısıtlanmasıdır.
4. Düşüncenin suç olduğu bir toplum
hiçbir sorunu çözemez. Sanılıyor ki ba-
zı düşünceler yasaklanabilır, diğerleri
serbest olabilir. bu saçma bir anlayıştır.
Zira, "Özgürlüklerin bazılanna karşı ol-
mak, tüm özgürlüklere karşı olmaktnf
Bazı düşüncelere sınır getirilmesi aslın-
da bir bütün olarak düşünceye sınır ge-
tirilmesidir. Zira, sansürotosansürün ge-
lişmesine uygun bir zemin yaratarak. dü-
şüncenin önünü tıkayacaktır. Sorunlar
tartışılmadan çözülemez. Düşünceyi ya-
saklayıp cezalandıran bır rejim sonuçta
kendi önünü de tıkamaktadır. Böyle bir
toplum çürüyüp yıkılmaya mahkumdur.
Düşünce ve tartışma ve örgütlenme tam
serbest olmadan Kürt sorunu da dahil
hiçbir sorunun çözülmesi mümkün de-
ğildir. Eğer hiçbir sınırlama olmadan
Kürt sorunu özgürce tartışılabi'seydı,
bugünkü tablo da ortaya çıkmazdı. Eğer
bir ülkede bazı insanlar bazı şey lenn tar-
tışılmasını yasaklayabiliyorsa o insanlar
"memleketin sahibidirler." Böyle bir ül-
kede başkalannın vatandaşlığı tartışma-
lı halegelir. Böyle bir duruma razı olma-
mız, kabullenmemız mümkün değildir."
best bırakılmalı ve düşüncenin
önündeki tüm engeller de kal-
dınlmalıdır. Türkiye'nin sosyal
banşı ıçın bu gereklıdir diye
düşünüyorum.
Türkiye'ye Terörle Müca-
dele Yasası gibi çağdışı ve an-
ti-demokratik yasalar değil,
sahici demokrasi yaraşır
dıyorum.
Yarın: Yasaklara değil
özgüriüğe gereksinım var
ANKARA...ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOGLU
Beyaz Bir Gece
Soğuk ısırıyor, yerler buz, beyaz bir gece başlıyor baş-
kentte Kar yolları kapıyor, ama CSO'ya gitmekten geri kal-
mıyor sanatseverler. Güzel bir müzik olayını yaşamak için
karı, buzu aşıyorlar. Geleneksel Inönü konseri var o ak-
şam. Artık kurumlaşt/, yılda bir kez Inönü anısına çalıyor
orkestra. Ölüm yıldönümüne rastlayan haftada. Paşasal
anılarla gülümsüyor çalgıcılar, çoksesli müziği destekle-
yen devlet adamını saygıyla selamlıyoriar. Bu yıl Alman
besteci Helge Jorns de katılıyor bu selama. Keman ve
viyola için bır bölümlü konçertosunu Inönü'ye sunuyor.
Konçerto ılk kez seslendiriliyor.
Güzel bir olay değil mi? Suna Kan ve Ruşen Güneş
Mozart'ın konçertant senfonisini çaldılar sonra. Ardından
da Danimarkalı besteci Nielsen'in senfonisi. Suna Kan
ve Ruşen Güneş'i daha önce de dinledim. CD'lerini de
durmadan çalıyorum, ama o konserin coşkusu başka. Dı-
şarda kar, içerde Mozart, gecemız, dünyamız da beyaz-
laşıyor giderek. Karanlığı aşıp aydınlığa ulaşıyoruz. Gü-
rer Aykal'ın değneğınde başka bir ışık mı var, Suna Kan'ın
kemanından yıldızlar mı yağıyor. Ruşen Güneş'in par-
maklarında neler parlıyor bitmem, ama yorumcularda, or-
kestra da olağanüstü bu akşam. Mozart'ın şarkıları çınlı-
yor kulağımızda. Bence aşk şarkılan. Keman mı daha
sevdalı, viyola mı karar veremiyor insan. Kim kimin dün-
ya güzeli, kim kimin deli divanesi? ismet Paşa ile Mevhi-
be ınönü canlanıyorgözümde, konsersalonunael elege-
lip el ele müzik dinlemeleri. Sonra başka sevgilileri düşü-
nüyorum, Mozart'ın dostu, sevgili Nadir Bey'i, Berin Ha-
nım'ı. Sevmenin, birbirine şarkılar söylemenin güzelliği-
ni. Giderek sessizce katılıyorum orkestraya, tüm sevgili-
lerime ben de şarkılar söylüyorum. Sevgiyle oluşan gü-
zelliklerı kutluyorum. Sanırım herkes şarkılar söyledi ve
dinledi o konserde. Tüm sevgililer birbirine kavuştu.
Inönü ailesi üç kuşak bir arada konserde. Kültür Baka-
nı, Dışişleri Bakanı da var. Karayalçın geç geldi, sonuna
kadar kalmadı, Pembe Köşk'teki gece yemeğine de ka-
tılmadı. Vakti daralıyor giderek. Profesör Mümtaz Soy-
sal konseri de ızledi. Pembe Köşk'e de geldi. Yanında gü-
zel kızı Defne, çevresinde dostları, öğrencileri ya da ilk
kez gördüğü yabancılar, onu selamlamak istiyor, sorula-
rına yanıt anyorlar. Ben de güzel bir soru yağmuruna ta-
nık oldum. özellikle konser salonundaki gençler ilgimi
çektı, siyasal orkestralann teksesliliğine tepki gösteriyor,
çoksesli orkestralar istiyorlar, yenı sesler, çağdaş yapıt-
lar özlemini belirtiyorlar. Profesör Soysal solist mi kala-
cak, orkestra mı yönetecek diye soranlar da var.
llginç sorular değil mi? Zaman değil, hepimiz yanıtla-
yacağız bence. Çünkü zaman çabuk geçiyor, yakalamak
gerekiyor...
Inönü Vakfı da bır sevgi ürünü kuşkusuz. Giderek bo-
yutlanıyor. Pembe Köşk'ün kapısı kapanmıyor hiç. Kon-
serler, sergıler, konferanslar, söyleşilerle çağdaşlığa çağ-
n, küllenmiş belleklere uyarı niteliğinde etkinlikler birbiri-
ni izliyor. Bu akşam da Aydın Gün'ü dinleyeceğiz Pem-
be Köşk'te. "Siyasal iktidar ve sanat ikilemi" konusunu
anlatacak. Kim bilir ne>er söyleyecek. O ikilemi hayli acı
yaşıyor toplumumuz. Kimi partiler, kimi yerel yöneticiler
sanata, sanatçıya nasıl bakıyor! Heykele, baleye nasıl ba-
kıyor! Belden yukarı bakmaya boyları yetmiyor mu aca-
ba? Pekı insanlara, çocuklara nasıl bakıyor? Ankara'nın
Batıkent'inde yeşil alan kalmayacağı söyleniyor. Çocuk
yuvası yapılacak arsa bulunamıyor, adı "Batı" da olsa, ya-
şamı ters yönde! Boş arsalara da cami yapılacağı söyle-
niyor. Herkes camıye gidecek, olmayacak duaya amin di-
yecek! Önce bir kamuoyu araştırması yapılması, Batı-
kentliler yeni camiler istiyor mu diye soruşturulması ge-
rekmez mi? Okul, sağlık ocağı, kreş yapmak varken ca-
mi sayısını çoğaltmak neden acaba? Sayın Nevzat
Ayaz'ın kaşla göz arasında yenı bir imam-hatip lisesi aç-
masına şaşırmadınız mı? Sözler ve davranışlar da Batı-
kent'teki gibi, çağdaş eğitimden söz ederken yeni bir
imam-hatip lisesi! Peki, Çankaya Köşkü'nün bahçesine
yeni bir camiye ne buyrulur? Bir cami, bir de mescit var,
şimdi yenisi! Eskı polıtika hiç değişmiyor. Seçim kürsüle-
rinde dinlediklerimiz bir aldatmaca mıydı acaba? Sayın
Demirel bır hesap adamı, öncelikleri de iyi bilir. Çanka-
ya Köşkü'nün bahçesine cami yaptırmanın hesabı ne
acaba?
Elbet öğreneceğiz/
BULMACA
1 2 3 4 5
SOLDAN SAĞA:
1/ Yollan koruyup göze
ten görevliye verilen ad.
2/Alev... Yırtıcı bırtatlı
su balığı. 3/ Bir şeyin
doğru olduğunu belirt-
mek için yapılan işaret...
Kırgızlar'ın ünlü desta-
nı. 4/Soluk borusu...
Kumtaşı. 5/ Hindistan ve
Iran'da yetişen, pışince
güzel koku veren in \e
uzun taneli pirinç türü 6/
Arapçada "ben"... Çın-
konun simgesi. II Ye-
mek... Avrupa Para An-
laşması'nınsimgesi... Birzamanbi-
rımı. 8/ Kuş, üretmeye yarar kafesli
yer. 9/Matematiktekullanılan sabit
bir sayı... Tropikal Amenka'da ya-
şayan iri gagalı kuşlann ortak adı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Üstünde hamur açılan ya da
yemek yenilen tahta. 2/Tehliİce işa-
reti... Ülkemız sulannda yaşayan ve
"biz" adı da verilen mersinbaJığı tü-
rü. 3/ Hz. Muhammed"in meclisle-
rinde ve konuşmalannda bulunan kimseler... Eski ve bilinmeyen
bırtarihi anlatmakta kullanılan deyim sözü. 4/Ender, seyjek... İki
sert cismi birbirine bağlamaya yarayan metal parça. 5/ Üstünkö-
rü ve eğreti onanm. 6/ Muğla'nın bir ilçesi... Ceylan. II Deniz ya
da ırmaklarda birdenbire derinleşen yer... Bir renk. 8/ Halk mü-
ziğine özgü tellı bir çalgı... Emile Zola'nın tanınmış bir romanı.
9/Ant içme... Gıysi kolu.
GÖKÇEBEY KADASTRO
HÂKİMLLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1992-12 Karar No: 1994'37
Davacı Satia Soysal vekılı tarafından davalılar Alı Soysal ve
39 arkadaşı aleyhıne açılan kadastro tespıtine itıraz ve tescil da-
vasının mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
Mahkememizce verilen 2.9.1994 tarıh ve 1992İ2 esas,
1994 37 karar sayılı ilamla davanın kesın mehil sebebiyle red-
dıyle Gökçebey Direkli Ceviz me\kıili 389 parsel nolu taşın-
mazın kadastro tespitı gibi tapu sıcılıne. peşın harcın mahsubu
ile bakıye 55.000- TL ret harcının davacı tarafından tahsiline,
yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar ke-
sınleştığinde kütüklenn devn yapılmış ıse Gökçebey Tapu Sicil
Müdürlüğü'ne, yapılmamış ıse Gökçebey Kadastro Müdürlü-
ğü'ne tevdune karar venlmiş olup:
Verilen bu kararın adreslen meçhul olan ve zabıtaca da tespit
edilemeyen Da\ut kızı Şahizer Türkyılmaz ve Emin eşi Nefise
Soysal'a karar teblığı yerine geçmek üzere ve aynca bu ılanın
yayımı tarıhınden ıtibaren 22 günlük süre ıçerısınde temyiz
edılmediğinde karann kesinleşeceğı ılanen tebliğ olunur.
Basm: 53527