14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ARAUK 1994 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Kültür Bakanlığı'nın çağnlısı olarak ülkemize gelen Radi Fiş, günümüz Rus toplumunu değerlendirdi: Demîrperde yerine altın ve dolar perdesi Türkiye, kendi yüzü olanbirülke' Radi Fiş'le birlikte Kültür Ba- kanlığı'ntn davetlisi olarak ülke- mize gelen diğer Rus yazarlar Ju- ri Davıdov, Alexander Vassinsky ve Leonid Juhovitski yazınımızı hemen hemen hıç tanımıyorlar. Türk yazını dendigmde üçünün de aklma tek bir isim gehyor: Nâzun Hikraet. Ülkesinde kırk kıtabı, on beş oyunu yayımlanan, yapıtlan otuzu aşkın dıle çev- rilen Leonid Juhovitski. Nâzım Hik- met'ı 'öğret- menlerinden birf olarak gö- rüyor. Onu 'bir dahi' ola- rak niteleyen A.Vassinsky Jnın bağımsız olması gerektigini Nâzım Hıkmefden öğrendığini belırtcrek, "Hükümetler, politik sistemler degişebiiir atna bir yazar her zaman kendisi olmalıdır. Kuş- kusuz yazar da degişebiiir ama yainızca kendisi istediği zaman" diyor. Nâzım Hikmet'in çağdaş Rus yazınmı büyük ölçüde etkilediğinı belirterek "O bizini de şairimiz" diyen Juhovitski, mezarının Rus- ya'da kalmasının daha iyi olacagı- nı düşünüyor. Böylece şairin uğra- dıgı haksızlıklann Türkler tarafin- dan unurulmayacaginı savunan Ju- hovitski, Nâzım Hikmet'in yıllar- ca Rusya'da yaşayıp, bu ülkede öl- düğünü, bedenınin Rus toprağının bir parçası olduğunu düşünse de "Ancak bu konuda karar verme hakkı yainızca Türk halkına ait- tir* diyor. Nâzım'ın 'Vasiyet' adlı şurinde yer alan "Anadolu'da bir köy me- zarhgına gömün beni/ve de uyan- na gelirse^te- pemde bir de çınar olur- sa/taş maş da istemez ha- ni_." dızelerinı anımsatmamız üzerıne Juho- vitski. "Bu onun vasiyeti degikü. Yainız- ca bir şür. Pek çok sair böyle seyler vazmısnr. Bel- ki de bu şiiri yazdıgında ölümü hiç düşünmüyordu" diyor. Juhovitski'nm düsü, oyunlann- dan birinin Antalya'daki Aspen- dos tiyatrosunda sahnelenmesi. Radi Fiş'in, yapıtlarını Tols- toy'un yapıtlanyla eşdegerde gör- düğü romancı Juri Davîdov, çağ- daş Rus yazınının da Türkıye'de bilinmedığine ışaret edıyor. Davı- dov, Rus toplumundaki yozlaşma- nın kültüre yansıyışını değerlendi- nrken, kendilennı bırdenbıre ser- bestlik ıçinde bulan Rus yazarla- nn biraz şaşırdıklarını ifade ede- rek "Kendimizi zulme de, serbest- lige de alıştırmalıyız" diyor. Bu- günlerde aklında 19. yüzyılda Iz- mır'de görev yapan Rus konsolosu ve Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün okul arkadaşı'Costantiııe BaaH ıle ilgıli bir öykü bulunduğunu anla- tan Davidov, tarih boyunca Türk- Rus ilişkılerinde savaşlar dışında olanlan araştınp yazmak istiyor. Kültür Bakanlığı görevlilerin- den Avidan Aydın'ın çevirmenliği aracılıgıyla konuştugumuz roman- cı, senaryo yazan ve 'Iz- veslia' gazete- si köşe yazan A l e x a n d e r Vassınsky ise ilk kez geldıği T ü r k i y e ' y i 'Avrupa uy- garlığına ait bû- kültüre sa- . hip. ancak Leonid Juhovitski kendi yüzü olan bir ülke' olarak tanımlıyor. Türkçe'ye hiçbir yapıtı çevnlmeyen yazar. "Türk edebi- yatını, Türklerin benim yapttlan- mı bildikleri kadar biliyorum" di- yor. Günümüz Rus toplumunu de- ğerlendirirken, yozlaşmayı, özgür- lüğü tahnp eden büyük bir felaket olarak nitelendiren Vassinsky, mılhyetçilığı de 'eUerini ayaklan- nı bağlayan bir unsur' olarak gö- rüyor. Vassınsky'ye göre. Rus toplu- munu teknoloji, serbest girişim il- kesı, insan haklan, basın özgürlü- ğü. sanat alanına daha geniş bir bakış gibı unsurlar kurtarabilir. Ancak milliyetçilik bütün bunlara karşı çıkıyor. GAMZEVARIM "Bilmediğiniz şeyleri sevemezsi- niz. Her insan böviedir. Bildiğiniz şeyleri sevmeye başlıyorsunuz. Ben de Türkkri severiın, Türkieşmişim zaten" diyen Rus yazar Radi Fiş, Tûrkçeden Rusçaya çevirdiği yirmi beş yapıt ve Türkiye hakkinda yaz- dığı kitaplarla, iki ülke arasındakı kültür alışverişinde önemli bir rol oynadı. Fiş'in ilk uğraşı Türkoloji ama hiçbir zaman akademisyenlik yap- madı. Denize açıldı, ikinci kaptanlı- ğa kadar yükseldi. Sonra edebiyata döndü. O gün bugündür uğraşıyor. Çevirilerinin yanı sıra 11 kitabı var. Balıkçılık ve denizcilik üzerine yaz- dığı son kitabının adı 'Yaşasm Be- yaz Ayılar'. Ama Türkçe'ye yalnız üç kitabı çevrildi: 'Celaleddin Rıımj Mevlana', 'Ben de Halimce Bedred- dinem' ve 'Nâzını'ın ÇUesi'. 'Ben de Halimce Bedreddinem'i göstererek, bu kitabın yayımlanma- sından sonra 'Rus edebiyatında ilk Türk romanı yazan adam' olarak nitelendirildiğini anlatıyor. Kültüren önemsiz branş Kültür Bakanlığı'nın davetlisi olarak üç Rus yazarla birlikte ülke- mize gelen Radi Fiş, söyleşiye baş- lamadan önce gazetenin hangi ser- visinde çalıştıgımı soruyor. 'Kültür Servisi' yanıtını alınca, kültürün "en ehemmiyetsiz branş" olduğunu söylüyor. Ülkesinde kültüre hiç önem verilmemesinden, kültür ve sanata çok küçük bir bütçe aynlma- sından yakınan Fiş, "Çünkü bat- mak üzere olan bir gemide insanlar yalnızca halatlarla uğraşırlar" di- yor. İki kutuplu bir dünyada yaşar- ken, ülkesinde halkla kültür arasına giren demirperdenin yerini şimdi altın ve dolar perdesinin aldığını düşünüyor. > - Bafı basınından izlediğimiz ka- darıyla Sovyetler Birliği'nin dağıl- masından sonra Rus toplumunda bir yo/Jaşma var. Bu kültür alanına nasıl yansıyor? Çok kötü bir şey. Kültür adamlan parasız. Genç, isim yapmamış ya- zarlar deliriyorlar resmen. Kitaplan basmak çok zor oldu. Çünkü yayın- cılar ticaret gözüyle bakıyorlar ede- biyata. Çok özel yayınevleri açıldı ama onlar polisiye romanlarla, bal- dır bacak edebiyatıyla uğrasıyorlar. Kıtap çok pahalı. tki kutuplu bir dünyada yaşadığımız zaman demir- perde vardı aramızda. Şimdiyse kültür ve halk arasında demirperde- nin yerini altın ve dolar perdesi aldı. Şimdi herkes serbest; istediği gibi söylebilir. Ama para yok. Her değ- neğin iki ııcu var. - Şimdi artık özgürce istediğinizi îki kutuplu bir dünyada yaşadığımız zaman demirperde vardı aramızda. Şimdiyse kültür ve halk arasında demirperdenin yerini altın ve dolar perdesi aldı. Şimdi herkes serbest; istediğini söyleyebilir. Ama para yok. Her değneğin iki ucu var. Bazı şeyler çıkıyor; 'postmoder- nizm' gibi. Postmodernizmi ben sevmiyorum şahsen. Çünkü bana söz oyunu gibi geliyor doğrusu. Bence kitlenin ılgisini çekmek la- zım. yazabiliyor musunuz? Evet, yazabiliyoruz. Kitap yaz- makta serbestiz. Fakat kim basacak bunları? Mesele şimdi o. Yayıncı bulmak zor. - Rusya'da yazarlann sosyal gü- venceleri, örgütleri var mı? Örgütleri dağıldı. Aralannda kav- ga oldu. Sosyal emniyetimizi kay- bettik. Genç yazarlann durumu çok kötü. Ben ne olursa olsun harbe işti- rak ettiğim için 100 dolar kadar bir aylık alıyorum. Yaralandığım için en yüksek aylığı alıyorum. Yazar- lıktan başka işlerle uğraşmak lazım. O hale geldik. Tabii kazananlar var ama onlannki bence edebiyat değil. Sanatın diğer alanlannda da durum aynı. - Rusya'da genel olarak kültür ve sanat ortamının sorunlanndan söz edebilir miyiz? Sözgelimi tiyatrocu Ruslara Türkler hakkında bildiklerini sorarsanız "Harem, nargile, sultan ve peçeli kadınlar" derler. Yeni şeyleri çok az biliyorlar. Rusya'daki Türk imajını başka türlü yapmak istiyoruz. (Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK) nedununda? Tiyatro biraz daha iyi. Çünkü ti- yatroya akın başladı. Yine de eko- nomık durum çok zor. Halk fakır- leşti. Ama bir taşra kentinde sinema festivali yaptılar. Eski Sovyet fîlm- leri gösterildi. Sinema çok doldu. tnsanlarda böyle bir hasret var. Nostalji var tabii. Eski durumumuz iyi sanıyorlar herhalde. Eski duru- mumuz garantiliymiş. şimdi garan- ti)i değil. Alışık değiliz böyle şart- lara. Fetret Devri yaşıyoruz. Ekono- mıyi batırdılar. Dağıldıktan sonra eski cumhuriyetler arasında pürüz- ler çıktı. Bizim eski yazarlar birliği enternasyoneldi. Kültür sahası da dagıldı. Bütün cumhuriyetlerden yazarlar geliyordu Moskova'ya. Bu yazarlar dünyaca tanınmış oluyor edebiyat ekseninde. Şimdi o da yok. Küçük cumhuriyetlerin edebıyatı kapanmış bir halde. - Rus yazarlann yapıtlan çeviri yoluyia dünvadaki kitap okurianna yeterince ulaşiyor mu sizce? Bugünkü Rus edebiyatının tanın- ması biraz zaman ister. Ama Rus edebiyatı bılinıyor. Yalnız 19. asnn edebiyatı değil, klasik edebiyatımız da biliniyordu. Şimdi bilemıyorum. En büyük mafya devlet - Türkiye'de bir yazın çevirmeni yainızca çeviri yaparak geçimini sağlayamıyor. Rusya'da bu olanak- lı mı? Benim kanm tercümeyle uğraşıyor. Letonca'dan Rusça'ya ceviriyor- du. Şimdi alakası kalmadı. Tercüman- lar yalnız telif hakkıyla yaşamı- yorlar artık. Bizim tercüme eko- lü çok yüksekti. Şimdi bir poli- siye romanı üç tercüman paylaşıyor. Kalitesiz bir şey, bütün üslubunu kaybediyor. Zaten okumak mümkün değil. Ekonomik durumu düzeltme- den bir şey olmaz. Ekonomik duru- mumuz gittikçe kötüye gidiyor. Sa- vaşlar, kargaşa, soygunculuk, maf- yacılık var; zaten en büyük mafya devlet. Fakat bütün kötülügüne rağ- men ümidimiz yine var. - Bugüne dek hangi Türk yazarla- nn yapıtlan çevrildi Rusça'ya? Hüseyin Rahmi'den tutun Sadri Ertem, Nâzım Hikmet, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday'a kadar bir haylı Türk yazann kitabı Rusça'ya çevrildi. Reşat Nuri Cüntekin'in iki romanı ve Yaşar Kemal'in kitaplan çevrildi. - Bugünkü Türk-Rus kültür ilişki- lerini yeterii buluyor musunuz? Bulmuyorum. Biz bunun için gel- dik. Kültür Bakanı bizi davet ettiği için buradayım. Rus ekibi burada çalışacak. Rus gözüyle bakacağız yeni Türkiye'ye. Ruslara, Türkler hakkında ne bildiklerini sorarsanız "Harem, nargik?, sultan ve peçeli ka- dınlar" derler. Yeni şeyleri çok az biliyorlar. Rusya'daki Türk imajını başka türlü yapmak istiyoruz. - Önyargıları yıkmak istiyorsu- nuz_ Evet, önyargılan ve eskiden kal- ma yargılan yıkmak istiyoruz. Tür- kiye Ruslara cazip olsun diye. Belki sen kitaplar çıkacak. Bilmiyorum, memurlara ben inanmıyorum. Türk- ler ve Ruslar birbirimize çok yakı- nız. Kötü ve iyi taraflanmız da ay- nı. Çok şey vaat ediyorlar ama yeri- ne getirmiyorlar. Bunun için çok inanmıyorum ama inşallah yaparlar bir şeyler. Çünkü istekleri var. Rus- ya şimdi Türk malları için büyük bir pazar. Rusya'da Türkiye'nin ün- lü adamlannı, politikacılannı konu aian sen kitaplar çıkarmayı düşün- dük. Bunu daha önce tsveçlilerle yaptık. iki ülkenın yazarlan birbırlerini anlatacak; biz Türkiye'yi an- latacağız, onlar da Rusya'yı. Düşlerle bilinçaltma yolcıduk..PELİN ÖZER Uçuşan. deniz kabuğuna dönüşen kumaşlar, kağıttan yapılmış patlayan kafalar, bir hortumun içinde birbirle- rine kenetlenmış, şekil değiştiren ve siyah fonun içinde kaybolan, ağlar içinden sıynlarak özgürleşmeye çalı- şan oyuncular, şempanzeler, kuklala- şan insanlar ve insanlaşan kuklalar... Tüm bunlar; anılan tarafından tutsak edilmiş bir insanın kâbusunu anlatmak için düşlerden örülü bir sahnede bir a- raya gelmiş. Hepsi el ele vermiş, anla- tılamayan, yainızca gözlerkapandığm- da görülen düşlere ve bilınçaltına ulaş- mayaçalışıyor. Philippe Genty, bugulu bircamı sılergibi, biryandan insan ru- hunun gızli kalmış köşe- lerine el atıyor, bir yan- dan kendi ruhunun kar- Stephen, Laurent Fraunic, Nicolas Go- usseff,Sean Myatt,CatherineMartin ve Mireük Favre- BuUe'den oluşan oyun- cu kadrosu birbirleriyle, kendilennı temsil eden kuklalanyla ve sahnedeki diger objelerle son derece uyumluydu- lar. Teknik bakımdan en küçük bir so- runun çok ciddi aksaklıklara neden olacağı oyunda, oyuncular oldukça başarılı bir performans gösterdi. Dansçı, kuklacı ve tiyatroculardan oluşan bu genç topluluk, Philippe Genty Topluluğu'nun yainızca bir parçası. 3 grupla birlikte çalışan Genty, özellikle genç sanatçılarla ara- yışlannı sürdürüyor; tiyatronun, dan- sın ve teknigin tüm olanaklannı kul- masasını sunuyor seyırcı- lere. Buyurun diyor, "lş- te benim düşlerim, size onlan gösteriyonım" Ge- çen yıl da "Surüldenme- ler" adlı gösterisini izle- ~ " ^ ~ ^ ~ ^ diğimiz Fransız yönetmen "Beni Unut- ma"da,diğer tüm gösterilerinde olduğu gibi bilinçaltma eğiliyor. Sahnede düşie- rini tekrar yaratma>ı sürdürüyor. "İn- sanın kendisi ve anılan ile çabşması be- ni her zaman etkilemiştir. O tüm çocuk- lukyaralannın ortaya çıkbğı ve hatta ço- ğu kez kâbusa dönüşen bilincin sınırla- nnı anlatmak lazım" diyor Philippe Genty. Ve bu gösterisinde de oyuncular ve kuklalar aracılıgıyla hareketi ve ha- raketsızliği birlikte yansıtıyor. Böylece kuklalann hareketsızlıgi, kendilerini çevreleyen dünyayakarşı tepkisiz kalan ınsanlara dikkati çekiyor. Geçen yıl Istanbul'a gelen Philippe Genty, bu yıl Paris'te bir grup oyuncuy- la yeni oyununun provalannı sürdürdü- günden, Istanbul'a gelemedi. Koreog- rafısini Mary L'ndenvood'un gerçek- leştirdigi gösteride; 7 oyuncu ve 7 kuk- la rol alıyor. Nathalie Decrette, Laurent 'Sahne üzerinde adeta büyücülük yapan' Philippe Genty, üç gün boyunca Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda 'Ne M'Oublie Pas- Beni Unutma' adlı gösterisiyle yine seyirciyi düşlerin bilinmeyen ülkesinde yolculuğa çıkarmayı başardı. lanarak sahne üzerinde gerçekleştiril- mesı olanaksız gibı görünen büyülü gerçeklıkier sunuyor seyırciye. Emir Kusturica'nm sınemada gerçekleştir- digi büyüyü, kimilerinin olanaklannın kısıtlı olduğunu iddıa ettiği tiyatro sahnesinde basanyla yansıtıyor. "Unutma Beni", bir kadının çocuk- luk, gençlık ve olgunluk dönemi anı- lannı anlatıyor. Philippe Genty ile ça- lışmaya kuklacı olarak başlayan ve dört yıldır oyuncu, dansçı ve kuklacı olarak toplulukta çalışan Sean Myatt bu gösteri üzerinde bir yıldan uzun süre çalıştıkiannı söylüyor. Çalışma- lann genelde provalar sırasında şekil- lendigine deginen Myatt, zaman za- man günde 12 saat çalıştıkiannı, kimı zaman bir sözcükten, kimi zaman bir objeden yola çıkarak gösteriyı hep birlikte biçimlendirdiklerini vurgulu- yor. "Beni Unutma" da, Philippe Genty'nin bir fikrinden yola çıkarak ortaya çıkmış. Küçük bir ev. kuklalar ve ipek kumaş başlangıçta kendilenne yardımcı olmuş ve fıkır gitgıde geliş- tirilerek bir öyküye dönüşmüş. Çalışmalar sırasında her fikre açik olan Genty, böylece ortak bir yaratı- mın güzelliginı ve gücünü kanıtlıyor. Sözsüz tiyatroyu tercih ettıginı her za- man vurgulayan Genty, sözcüklerın mesajı ve yorumu sınırladığını, gö- rüntünün ise yoruma açık olduğunu düşünüyor. "Philippe GentVninki tam bir düş- ler alemi. Zaman zaman görsellik in- sanı saşırtacak derecede görkemli olu- yor ve görselliğin dozu kaçıyor. Ancak sözsüz tiyatronun ileti- şim açısından çok bü- yük bir önemi var. Böy- lece dünyanın her ye- rindeki insanlaria ilerj- şim kurma tirsaa buiu- yoruz" diyor Myatt ve Genty'nin gösterilerı- nın seyirciyi de hareke- te geçirdığinı vurguluyor. "Seyircinin işi salondan çıktıktan sonra bitmiyor, asıl ondan sonra başb- vor. O avangard bir sanatçı değil. Ne kadar zor gösteriler gerçekleşürse de, aslında popüler bir anlayışla çahşıyor. Sürekli bir arayış içinde. Yapnğı işlerie insanlan bilinçalnnda yolculuğa çıka- nyor. Seyircinin gözleri hep açık oima- h, sahne üzerinde gelisen oiaylan ka- çırmamalı, sürekli sorgulamah." Farklı ülkelerde gösterilerinı sahne- lerken nasıl tepki alabileceklerinı bi- lemediğini söyleyen Myatt, Türk se- yircisinin ilgisini şaşırtıcı bulmuş. Bugün tstanbul'dan ayrılan toplu- luk üyeleri, Hindistan'a doğru yol al- dı. Hindistan'dan sonra da sırada Do- ğu Avrupa ve Almanya var. Philippe Genty ve topluluğu düşlerini dünya- nın dört bir yanına savurmakta kararlı görünüyor. İt göstepîme Philippe Genty, sahne üzerinde adeta büyücülük yapıyor Mimarlar Odası 'HABITAT-IFye hazırlanıyor Kültür Servisi - "Birieşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri' başlığını taşiyan ve 20. yüzyıhn en son ve en büyük konferansı olması beklenen 'HABITAT-n', 3-14 Haziran I996'da Istanbul'da yapılacak. Konferansa 184 ülkeden 25-30 bin kişinin katılacağı tahmin ediliyor. Bu sayının önemli bölümünü sivil örgütler ve bireysel katılımcılar oluşturacak. Konferans çerçevesinde çok geniş bir yelpazede yapılacak çalışmalar Istanbul 'dan bütün dünyaya naklen yayımlanacak. Mimarlar Odası Istanbul Büyükşehir •20. yüzyıhn en son ve en büyük konferansı olması beklenen 'HABITAT-II', 3-14 Haziran 1996'da Istanbul'da yapılacak. Konferansa 184 ülkeden 25-30 bin kişinin ı tahmin ediliyor. Şubesi de önümüzdeki bir buçuk yıl içinde 'Kent ve Yaşam' etkınliklerinin cuma söyleşilerini 'HABITAT-II'ye Doğru' başlığı altında programladı. Bu dönem süresince düzenlenecek konferanslar sırasıyla şöyle: 23 Arahk 1994: 'Kent Insanı Yararn' - Cengiz Bektaş (Yüksek mimar/ozan) 6Ocakl995:'Şehirsel Ulaşunm Dünü, Bugünü. Yannı'-I. Bölüm- Prof. Dr. AhmetKeskin 13Ocak 1995:'Şehirsel Ulaşımm Dünü, Bugünü, Yanm'-II. Bölüm - Prof. Dr. Ahmet Keskin. 20Ocak 1995: 'Kuruluşundan Bugüne tstanbul'-T.E.T. Tarih Vakfı- Beral Madra, Dr. Şebnem ÖnaL Orhan Silier 27 Ocak 1995. 'Anadolu'da Konut ve Yerleşme'-T.E.T. Tarih Vakfı-Beral Madra, Dr. Şebnem Önal, Orhan Silier w Inanç, ölüııı ve înancın ölümü9 Kültür Servisi - Nüshet Göksun Say bugün Dev let Güzel SanatlarGalerisi'nde yeni birsergi açıyor. "tnanç, Ölüm ve Înancın Ölümü" temalannı işleyıp "Bütün, parçalann toplamından öte bir şeydir" ilkesinden oluşan 'Geştalt kuramı'na gönderme yapan bir düzenleme içinde sunduğu sergisınde Say, ses ve görüntü efektlerine de yer veriyor. Geçen sergi döneminde izlediğimiz sanatçının "Çağdaş Ikonlar" adlı yapıtlan. endüstn toplumlanndaki sosyolojik ve politik oluşumlann, bireylerin moral ve estetik anlayışlannda da paralel bir degişim yarattığına değiniyordu. Geçen sergilerde tek tek izlediğimiz "Çağdaş Ikonlar"ı bir bütünün parçalan olarak düşünüp bu kez topluca, bir bütün olarak sergiliyor. Înancın biçim değıştirmesinin bir yorumu olan "Çağdaş ikonlar" bu kez "Inanç. Ölüm ve İnancın Ölümü" başlığı altında karştmıza ' çıkıyor Serginin ölüm temasına gönderme yapan bir diğer yanı ise Latin geleneğinde mezarlann duvarlarda yan yana yer alması Tabutlara açılan "çekmece'Merin ikon büyüklüğünde bir dikdörtgenle sınırlanması, sanatçıyı "Çağdaş Ikonlar "ını yan yana topluca sergilemeye yönelten nedenlerden biri. Sergı 4 ocak tarihine kadar pazar hariç her gün 10.00-18.00 arası gezilebılir. •Kültür Servisi - Yönetmenliğini Yeşim Ustaoğlu'nun üstlendiği 'İz' filmi cuma gününden itibaren Beyoğlu Alkazar sinemasında göstenme giriyor. Başrollerini Aytaç Arman, Nur Sürer ve Derya Alabora'nın paylastığı fılm, son yıllarda tamamen sesli çekilen tek Türk prodüksiyonu. Yapımcılığını Mine Film'in üstlendiği, intihar eden bir müzisyenin fotoğrafmın peşine düşen bir polisin öyküsünün anlatıldığı 'İz', Çannes, New York ve Londra'da çeşitli festivallere katıldı. Aynca VVDR ile ARTE televizyonlannın düzenlediği I. Köln Türkiye Film Festivali'nde en iyi film ödülünü kazandı. 31. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde *!z' ftlmiyle Uğur Içbak en iyi görüntü yönetmeni, Derya Alabora ise en iyi yardımcı kadın oyuncu ödüllerine değer görüldüler. Yeşim Ustaoğlu'nun ilk uzun metrajlı filmi olan 'Iz'in senaryosu Tayfun Pirselimoğlu tarafından yazıldı. Filmin müziklerini ise Aydın Esen gerçekleştirdi. Mlüfer konseri bu akşam • Kültür Servisi - Nilüfer, bu akşam Abdi Ipekçi Konser Salonu'nda eski ve yeni parçalanndan oluşan bir konserde hayranlanyla buluşacak. Sponsorluğunu Çoca-Çola'nın, prodüksiyonunu ise Ahmet San'ın üstlendiği konserin bilet fiyatlan, saha için 200 bin, tribünler içinse 150 bin olarak belirlendi. Biletler Abdi Ipekçi konser salonundan temin edilebilir. Türk Tabipleri BiPİJği Anlatı Yarışması • Kültür Servisi - Türk Tabipleri Birliği (TTB) sadece sağlık alanında değil. aynı zamanda "yaşam" içerisınde de bulunan doktor ve tıp fakültesi öğrencilerinin yazdıklan "öykü", "anı". "günlükleri" anlatı adı altında yan yana getirip geniş kitlelere sunmak, yazınımıza kazandırmak. "yazar hekim" ve adaylannı teşsik amacıyla "TTB Anlatı Yanşması" düzenliyor. Son katılım tanhı 10 Şubat 1995 olan yanşmanın seçici kurulu; Fende Çiçekoğlu, Muzaffer llhan Erdost. Remzi tnanç, Sevgi Özel, Adviye Aysan, Dr. Şükrü Hatun ve Dr. Ata Soyer'den oluşuyor. Yanşmaya katılmak ısteyenler, yayımlanmış lOsayfaiık, yayımlanmamış 15 sayfalık en fazla 2 adet yapıtlanyla katılabiiecekler. Daha fazla bilgi ve şartname edinmek için, TTB Mithatpaşa Çad. 628 Yenişehir 06420 Ankara adresine (Tel: 418 31 56, faks: 417 26 72) müracaat edilmesi gerekiyor. Kanbupoğlu'ndan İzlenimlep' •Kültür Servisi - Özer Kanburoğlu'nun 3 aralıkta Fotoğrafevi'nde başlayan "lzlenimler" adlı fotoğraf sergisi. 7 Ocak 1995 "e dek sürecek. Fotoğraf sanatını, 'fotoğrafçının beyin, göz ve duygu üçgenınden yararlanarak dört boyutlu görüntüyü ışığa duyarlı fotografik malzemeye aktarması' olarak tanımlayan Kanburoğlu, bu yolu izleyerek gördügünü insanlara kalıcı bir şekilde gösterirken belgesel tarz fotoğrafı ve siyah beyaz emülsüyonu tercih ediyor. Mimar Sinan Universitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümün'den mezun olan Kanburoğlu, 1994'de British Petroleum'un düzenlediği Avrupa'nın Genç Fotoğraf Sanatçılan yanşmasında, Avrupa'nın 37 genç sanatçısı arasına girdi. Opera, bale ve tiyatpo sanatçılan bugün Ankara'da •Kültür Servisi- Kültür Bakanlığı'nın bütçesinin görüşülmesi sırasında. bazı milletvekillerinin bazı sanat dallanna ilişkin sözlen üzerine başlayan tartışmalar, bugün opera- bale ve tiyatro sanatçılannın gerçekleştirecekleri eylemle yeni bir boyut kazanıyor. TOBAV'ın öncülüğünde gerçekleştirilen eylem için opera-bale, tiyatro sanatçılan ile bazı sanat kuruluşlannın temsilcileri dün Taksım Meydanı'nda biraraya geldiler. Buradan otobüslerle Ankara'ya hareket eden sanatçılar diğer bölgelerden gelen sanatçılarla Ankara'daki opera binasının önünde buluştular. Sanatçılann kendi aralannda seçtikleri temsilciler saat 09.30'da Kültür Bakanı Timurçin Savas'la görüşmek üzere bakanlığa gidecekler. Sanatçılar daha sonra Anıtkabir'i ziyaret edecekler. Saat 11.30'da TBMM Başkanı'na topladıklan imzalan verecek olan sanatçı temsilcileri, daha sonra da Kültür Bakanlığı'nın bütçesi ile ilgili görüşmeleri izleyecekler. Diger bir grup temsilci de bugün ögleye doğru Çankaya Köşkü'ne giderek Gumhurbaşkanlıgı Sanat Danışmanfna topladıklan imzalan verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle