Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 ARALIK 1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Leyla Gencer ve oda ıııüziği şölenleri
EVİN tLYASOĞLU
Geçen hafta müzik dünyamızın gün-
demındeki en önemli olay Leyla Gen-
cer'e, Sevda Cenap And Vakfi'ndan al-
tın madalya verilmesiydi kuşkusuz.
Açılış konuşmasını yapan Erdoğan Ok-
yay, "Leyla Gencer bize Atatûrk dev-
rimleriniıı en güzel armağuudır" dedı-
ğinde salondaki 600'e yakın konuktan
kopan uzun alkışı duymalıydmız. Dün-
ya opera sahnelerini fethetmiş, onca yıl
hayranhkla ünûnü korumuş bir sanatçı-
ya, aktif sahne yaşamından çekildikten
sonra ilk kez yurtiçinde böylesi birödül
verilmesi de çok manidardı. Leyla Gen-
cer de birçok yabancı ûlkenin cumhur-
başkanından ilk ödül alıyor olmanın
coşkusu ıçindeydi. Konuşmasında, ders
alınacak pek çok şey arasında iki önem-
li nokta vardı:
Aslında her şeyi Türkiye'de burada-
ki müzık kurumlannda öğrenip yurtdı-
şına gittiginı, ancak oralarda kendini
zenginleştirdiğini anlatıyordu. Aynca
aktif sahne yaşamından doruktayken
çekilmeyi uygun bulduğunu söylüyor-
du. Şimdi hâlâ tiyatronun içinde, hâlâ
sahnede, hâlâ şan yapıyor.
Seminerlerini izleyen bir dolu sanat-
çıya tüm deneylerinin kapılannı açıyor,
onlara yol gösteriyor. Yalnız şarkı söy-
leme tekniğini değil, kişilik geliştirme
yollannı da öğütlüyor. Kendini zengin-
leştirme yöntemlerini de öğretiyor.
Leyla Gencer'in sayısız hûnerlen ara-
sında bu ikisinden öğrenilecek ne çok
şey var!
Kendini zeginleştirmek becerisi ka-
dar, âktıf sahneden zamanında çekilme-
sini bilmek.
Bundan böyle umanz, sanat kurum-
lanmız ve sanatçılanmız onun deneyi-
mindcn yararlanırken hem Leyla Gen-
cer enerjisini, dinamizmini ve o yüre-
ğindeki genç çırpıntıyı koruyacak, hem
de sanatçılanmız onun bu hünerlerinı
kendı kariyerlerine katacaklardır.
Oda müziğinin acakhgı ,
Oda müzıği, 18. yüzyıl Avrupası'nın
soylu malikânelerinde verilen küçük to-
pluluklarla seçkinleşir. Büyük sahneler,
büyük konser salonlan icat edilmeden
öncesının sıcacık ortamını yaşatan mü-
• Leyla Gencer'in sayısız hünerleri arasında bu ikisinden öğrenilecek ne çok şey
var! Kendini zeginleştirmek becerisi kadar, aktif sahneden zamanında
çekilmesini bilmek. Bundan böyle umanz, sanat kurumlanmız ve sanatçılanmız
onun deneyiminden yararlanırken hem Leyla Gencer enerjisini, dinamizmini ve o
yüreğindeki genç çırpıntıyı koruyacak, hem de sanatçılanmız onun bu
hünerlerinı kendi kariyerlerine katacaklardır.
Alman topluluk Trio op. 8, Beyaz Köşk'te verdiği konserle müzikseverieri etkiledi. Zeynep Yamantiirk
ziktır. İki çalgıdan sekiz çalgıya kadal
yazılan küçük topluluklann müziğidir.
Duo'nun, trio'nun, kuartetin, kentetin
ve sekstetın baş tacı olduğu günlerdır.
Sonradan daha kalabalık topluluklar
için yazılan ancak senfonı orkesrrasın-
dan da az sayıda çalgıyı içeren oda or-
kestralan oluşmuştur. Sonradan kom-
pozısyonlann daha çok çalgıyı gerektır-
mesi daha çok sayıda orkestra üyesıni
gerektirmiş. orkestralann büyümesiyle
de daha genış sahnelere büyük salonla-
ra gereksinım duyulmuştur. Küçük oda-
larda ıcra edilmek üzere yazılan oda
müziklen de 19. yüzyıl sonlanna dog-
ru artık konser salonlannın sahnelerine
taşınmış. odada çalınmaözelliğinı yitir-
mıştir. Bugün küçük mekânlarda dınle-
me firsatı bulduğumuz zaman oda mü-
zikleri bir başka tat venyor. Örneğin ge-
çen hafta Beşiktaş. Resım-Heykel Mü-
zesi'nde dınlediğimız Hakan Şensoy-
Zeynep Yamantürk'ün düosu ve Emir-
gân Beyaz Köşk'de dinledigimiz Alman
Trio'su Opus 8 in dinletisi, nice konser
salon konserinden çok daha zevkliydi.
Ülkemizde nedense piyanist kadar
kemancı yetişmiyor. Suna Kan ve Ayla
Erduran'dan sonrajjelen kuşaktan İs-
mail Aşan ve Tunç İinver, devlet sanat-
çılığı unvanına kadar yükselip, kariyer-
lerini sessizce sürdürmeyi yeğ tuttular.
Daha sonraki kuşaklardan Işın Çak-
makçıoğlu. Avustralya'da bir orkestra
üyesi olmayı seçtı. Cihat Aşkın Lond-
ra'da, Tuncay Yılmaz Almanya'da, ba-
şanlı bir kariyer peşinde koşuyorlar ve
Hakan Şensoy (1968) geçen haftakı
konserinde bir sanatçının yeteneği ıle
çalışkanlıgını birleştırmesının tablosu-
nu sergiledi. Baştan sona ezbere çaldı-
ğı, güzel düzenlenmiş bir programda pi-
yanist Zeynep Yamantürk ile bu oda
müziğı ortamını paylaştı. Özellikle Be-
ethoven'in piyano ve keman için sonat-
lanndan op. 23, no 4'ü seslendirmede-
ki yommlan uzun süre unutulmayacak
bir başan düzeyi taşıyordu. Brahms'ın
Scherzo'sundaki cesaretli forteler, bes-
tecinin klasik kalıplar ıçinde olsa da ko-
pamadığı romantızm ruhunun dışavuru-
muydu. Ikinci bölümde çaldıklan Cesar
Franck sonatının, oda müziği nitelikle-
n açısından biraz daha pişmesine, ol-
gunlaşmasına ve özellikle ağır bölüm-
de biraz daha Franck'ın o başdöndüren
döngüsel motiflerini aynmsatmasma
gereksinımi vardı. Zeynep Yaman-
türk'ün tuşlardaki açık ve net anlatımı:
Hakan Şensoy'un yüreği ile bilinci bir-
leştiren "dramatik"yorumu, bu ıkilının
müzik dünyamıza yeni bir soluk getir-
diğini muştuluyordu.
Emirgân, Beyaz Köşk'te Alman Kül-
tür Ofisi'nın organızasyonu olan Opus
8 Triosu'nun konsen de geçen haftadan
bir başka etkıleyici olaydı. Beyaz
Köşk'ün otantik ortamında Schubert
ve Beethoven'den örülü piyanolu triola-
n dinlerken atalanndan kalan bir mira-
sı değerlendiren bu topluluğa biraz da
ımrenmemek elde değildi. Yüzyıllar
boyu babadan oğula. kusak kuşak din-
leyip büyüdüklen bır geleneği sürdür-
meleri, hamurlannda zaten var olan bir
alaşıma kendi çalışkanlıklannı ekle-
mekten öte bir çaba değildi. Üyelen pı-
yanist Michael Hauber. kemancı Eck-
hardFischerveçellist Mario de Secon-
di'den oluşan Tno, op. 8'ı ve böylesi
oda müziği dinletilerini ülkemizde her
zaman konuk etmek ıstenz.
Son caz konseri Oçal, Tacuma ve Puschnig'denKültür Servisi - Pozitif ve
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu ortak girişimiyle
düzenlenen Caz Konserleri
Sensı, önümüzdeki cuma
günü Burhan Öçal,
Jamaleddin Tacuma ve
Wolfgang Pusching üçlü&ünün
vereceği konserle devam
ediyor.
Vurmalı ve yaylı çalgılar
ustası olarak nitelenen Burhan
öçal, etnik öğeleri caz ile
harmanlayan bir müzisyen
olarak tanınıyor.
1953 yılında Kırklareli'nde
doğan ve klasik Türk müziği
eğitimi görmüş olan Öçal,
çalışmalannı 1977yılından
beri Isviçre'de sürdürüyor.
Müziği nde caz, rock, folk,
klasik müzik ve klasik Türk
müziği unsurlannı banndıran,
bütün Avrupa'da solo
konserler veren Öcal'ın
birlikte çaldığı isimler
arasında Nana Vasconcelos,
Bobby VVatson, Stere Swallow,
Trilok Gurtu, Werner Ludi ve
Maria Joao Pires bulunuyor.
Klasik gıtarcı ElkK Fısk ve Volker
Biesenbeoder'le de birlikte çalan
Öçal, 'VVeather Report'un lıderi Jo
Jamaleddin Tacuma
Zawinul'un senfonı orkestrasına da
katıldı.
Yenilikçi tarzıyla dikkat çeken
Jamaleddin Tacuma, bası ahşılmış
destekleyici rolünden
kurtararak merkeze taşıyan
bir müzisyen, bir bas virtüözü
^larak nitelendinliyor. Sanatçı
kendi adıyla dört albüm yaptı
İlk albümü 'Shov» Stopper'da
genış bir müzık alanını
kaplama iddiasıyla yola çıkan
Tacuma'nın 'Music VVorid'
adlı albümü Fransa, Türkiye
ve Japonya'da yapılan, bu
ülkelerin tarzlannı içeren
kayıtlardan oluşuyor.
Vienna Art Orkestrası
elemanlanndan VVolfgang
Puschnıng ıse flüt çalıyor.
1956 yılında Avusturya'nın
KJagenfurt kentınde doğan.
Part of Art', 'Air MaU' gıbı
topluluklarda çalan
Puschning, Otto M. Zykan,
Thomas Pernes, H. K. Gruber
gibi Avusturyalı modern
klasik bestecilerle çalıştı.
1985 yılında 'Pat Brothers'
adlı toplulugu kuran sanatçı,
Carla Bley'le birlikte
çahşmaya başladı. Değişik
flütlcr çalan sanatçı, 1985
yılından itıbaren Linda Shaırock'la
işbirliği yaparak kendi müzik
kavramını ve estetığini oluşturmaya
başladı.
Piyanist Hüseyin Sermet'ten yeni başarılar
ÜNERBİRKAN
İZM İR-Fransa'da, klasik müzik der-
gilerimn en ünlülerinden "Diapason",
her ay çıkan CD'leri, dıyapozon ışaretı
(U) taşıyan notlarla değerlendirir. Bu
notlann en yüksek olanı, "otağanüstü/
exceptionneT anlamına gelen "Altın Di-
yapazon/Diapason d'or"dur. Okurlanm
anımsayacaklardır: 1992 yılında genç
piyanistimiz Hüseyin Sennet (1995),
Valois- Auvidis firması adına gerçek-
leştırdiği bir CD ile (C- V. Alkan: Piya-
no parçalan) altın diyapozlardan bırini
kazanmıs, sonradan, bütün yıl için ya-
pılan degerlendirmede, "Yıhn Altın Di-
yapazonlan" arasına girmeyi başarmış-
tı.
Aradan iki yıl geçtikten sonra, bu-
günlerde aynı başanyı yineledi Sermet.
Geçen mayıs ayında, aynı firmanın ya-
yımladığı bir CD ile elde ettiği Altın
Diyapazon, onu şimdi de 1994 yılının
en iyileri arasına getirdi. Genç piyanist
bu CD'de piyano- orkestra için yazılmış
en parlak, o ölçüde de güç, yirminci
yüzyıl eserlerinden birini, Fransız bes-
teci Florent Schmitt'in (1870-1958)
"Orkestra ve Piyano için Op. 82
Symphonie Conccrtante"ını. David Ro-
bertson'ın yönettiği Monte-Carlo Filar-
moni Orkestrası ile birlikte, dünyada ilk
kez plağa seslendiriyor. Diapason'da
Michel FTeury, Hüseyin Sermet'in yoru-
mu için şunlan yazıyor: "™Sermet,
Rahmaninov'un büyük piyano yansry-
ia olan yakınnğını daha önce tanıtlamış-
tL Bu yüzden, Schmitt'te, Fransız-Rus
müzik dostluğunun bu en tutkulu öncü-
sünün müziginde bu denli basan gös-
termesi şaşırtKi olmadı bizier içinm"
Yalnız Dıapason değıl, ötekı müzık
dergileri de en yüksek puanlan veriyor-
lar Hüseyin Sermet'e. Örneğin, "Re-
pertoire" dergısi, l'den 10'a kadar sıra-
ladıgı değerlendirmeler içinde, Ser-
met'in bu CD'ine 10 numarayı veriyor.
Fransız müzik aktüalıtesinı ızleyenler,
Altın Diyapazon gibi Repertoire'dan 10
numara almanın da ne denlı güç oldu-
ğunu bilirler. Hüseyin Sermet'ın başa-
nsı öyle, bızde pek sık rastlanan, "ken-
dimizden menkuT, yalancı parlamalar-
dan (!) değil, bilek gücüyle, çalışmay-
la. iradeyle, akılla elde edilen, gerçek
"uluslararası"başanlardan. Bizim
"renkü medya''mız, günlük, bayağı po-
litikadan, süslü şarkıcılardan. sahte şöh-
retlerden başını kaldınp görebilir mi
yansıtabilir mi böyle bir başanyı? Hiç
sanmıyorum.
Bununla da bitmıyor Sermet'in başa-
nlan: Genç sanatçı, geçen yaz dünya-
nın en önemli birçok piyanıstinın katıl-
dığı "La Rodque d'Antheron" ulusla-
rarası piyano festivaline katıldı. "Flo-
rans Piyano Parla" diye adlandınlan.
nefis doğa köşesinde 10 agustos günü
Brahms'ın. Schumann'ın müziklerini
sundu. Şimdi de bu konulan yakından
bılenler sıkı dursunlar: Gelecek yılın ilk
aylannda Sermet, Fransız besteci Ma-
urice Ravel'in bütün piyano eserlerini
CD'lere seslendirecek. Bugüne dek,
dünyada hiçbir piyanistin başaramadı-
ğı bir şey bu, gerçek bir maraton! 1995,
anla$.ılan, müzıkte Hüseyin Sermet yıâı
olacak bizier için...
Piyanistimiz, geçen hafta sonu Iz-
mir'deydi: 9 aralık günü, Japon şef Pas-
hinao Osawa'nın yönetimindeki tzmir
DSO'nun eşlığinde, Mozart'ın K. 488
La majör 23 'üncü konçertosunu seslen-
dirdı. Bu konçertoyu 1786'da, "Figa-
ro'nun Düğünü" operasıyla aynı dö-
nemde yazmıştı Mozart. La majör tonu,
o yıllarda artık Viyana'ya kesinlikle
yerleşmiş olan bestecinin en çok tuttu-
ğu, renk olanaklannı en iyi değerlendir-
diği tonlardan biriydi; eseri. sanatçı ki-
şiliğinden ödün vermeksızın, en yalın,
en saydam, en anlaşılır bir yapı içinde
örgüledi.
Sennet. Mozart'ın konçertolannda-
ki "şarkı söyteme" öğesini önde tutan,
yumuşacık, fısıldama gibi tüy gibi bu
tuşeyle seslendirdi konçertoyu; yirmi
beş dakika boyunca, o benzersiz opera-
nın Kont-Kontes Almaviva'sı, Figa-
ro'su, Susanna'sı, Barbarina'sı.. gibi içe
işleyen, doyum olmaz şarkılar ulaştırdı
dinleyiciye. Tek bir yerde, ölçüyü bir
milimetre bile kaçırmaksızın, aynı yu-
muşak kıvamdaki orkestra eşliğinin
yardımıyla. Istanbullu, Ankaralı müzik-
sever okurlanmın, önümüzdeki iki haf-
ta sonu Sermet'ten aynı konçertoyu din-
leme olanağmı bulacaklannı duyurmak
istenm.
Başanh bir seslendirme
Konserin ikinci yansında, Japon yö-
netmen Osawa'nm (ünlü Seiji'yle hiç-
bir ilgisi yok), gerilimli yapısına, melo-
di örgüsüne, nüans, denge ve renk öğe-
lerine büyük özen göstererek tezgâha
getirdiği, pek ünlü, pek sevılmiş bir
Çaykovsld senfonisini, koruyucusu
JVlme von Meck'in önensi üzerine 1876
yılında yazılan op. 36 Fa minördördün-
cü senfoniyi dinledik. Başanlı, zevkle
dinlenen bir seslendirmeydı. Temiz so-
lolarla seçkinleştiriyordu. Osawa'yı,
1950 doğumlu bu yetenekli, bilgili, or-
kestrayla ilgililerin çok sıcak olduğunu
gözledığim şefı gözden uzak tutmasın-
lar Izmır DSO yönetıcileri. Olanaklar
elvenrse, süreklı şef olarak düşsünler
arkasına, kazançlı çıkacaklanndan emi-
nim. Bu arada, geçen hafta yeniden bu
orkestranın müdürlüğüne getirilen Nu-
man Pekdemir dostumuzu da kutluyor,
başanlar dilıyorum.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Çeviri Şiirler
Bunca pisliğin, çirkefin içinde bir güzellik durmadan ser-
piiip gelişiyor.
Sanınm ilk adım yıllar önce "Tercüme Dergisi'nin "Şiir
özel Sayısı" \\e atılmıştı. Sabahattin Eyuboğlu'nun seve-
cen yol göstericiliği, Tercüme Bürosu çevresindeki aydın-
lann desteğiyle kotanlan o sayının baş işçisi Orhan Ve-
li'ydi.
Gerçekten mi öyle, yoksa bana mı öyle geliyor bitemem,
açıklamalan, değişik puntolan, harf çeşitleriyle, hatta yan-
lışlan, eksikleriyle "ş/Vrse/"dir. "Tercüme Derg/s/"nın o sa-
yısı; aşın ağırbaşlı olan öbür sayılanna hiç benzemez. Ay-
nı şiirsellik Orhan Veli'nin kendi yayımladığı kitaplannda da
vardır. Demek ki onun beğenisinin yansıması...
1940'larda öne çıkan şaırlerın (Orhan Velı, Oktay Rrfat,
Melih Cevdet Anday, Cahrt Sıtkı Tarancı vb) şiir çevir-
meye ağırlık verdikleri dönem, hem çok verimli oldu, hem
de bayağı uzun sürdü. Variık Yayınevi'nin Fransız Şiiri An-
tolojisi, Yeditepe Yayınevi'nin Çağdaş Fransız Şiiri ile Ba-
tıdan Şiirler adlı derlemeleri elîerden düşmeyen kitaplar-
dı.
Sabahattin Eyuboğlu ise bu alandaki başanlı çalışmala-
nnı çevresındekıleri de kışkırtarak hiç aralıksız sürdürdü.
Can Yücel, "Türkçe söyleme" anlayışıyla çeviri şiiriere
"Alili Velili" bir tat getirdi.
Arkasından A. Kadir ile Azra Erhat'ın llyada ile Odys-
seia çevirileri kitaplıklanmızın başköşelerine yerleşti.
Sonraki kuşaklann seçkın şairleri de şiir çevirmeye bü-
yük önem verdiler. Cemal Süreya, Ülkü Tamer, Özdemir
Ince, Ataol Behramoğlu çalışmalannın niteliğiyle olduğu
kadar, nıceliğiyle de öne çıkarak dilimize başka dillerin şi-
irselliklerini başanyla aktardılar.
Cevap Çapan derseniz yıllardır kendi şiirierinden çok
şiir çevirılerıne emek veriyor. Aynca iki yayınevinde çeviri
şiir dizilerinı yönetiyor:
Adam Yayınları'nın birbirinden güzel çeviri şiir kitapla-
nndan başka, çeviri şiir antolojileri de var.
İyi Şeyler Yayınevi ise değişik boyutlu, sevimli bir şiir ki-
taplan dizisini sürdünjyor.
Küçüklü büyüklü, daha birçok yayınevi çeviri şiir kitap-
lan yayımladı, yayımlamakta. Örnekse Yön Yayıncılık bir
"Seçme Şiiher" dizisi yapıyor.
Bir de yayınevleriyle önceden bağlantı kurmadan gönül-
lerince çalışan, sonradan yayınevi arayan, ya da kendi ki-
taplannı kendılerı bastıran Erdoğan Alkan, Gertrude Du-
rusoy, Ahmet Necdet gibi şiir çevirmenleri var. Bir karşı-
lık beklemeden, özveriyle çalışıyorlar. Gençler arasında da
görülüyor çağa ters düşen bu tür kişiler...
Bütün bu çabalar sonunda bugün çeviri şiir kitaplan ki-
tapjıklanmızda büyücek bir bölüm oluşturacak sayıya ulaş-
tı. Üstelik de birçoğu bayağı nitelikli çeviriler.
Şu günlerde Kavram Yayınları da "Yeryüzü Şairleri" di-
ye yeni bir dizinin ilk dört kitabını yayımladı. Şairler, şiirie-
rinden yapılan seçmelerin yanı sıra, kısa değerlendirme ya-
zılan, yaşamöyküleriyle tanıtılıyor.
İlk dört kıtap şöyle:
Lorca, Erdal Alova; Nezval, Turgay Fişekçi; Desnos,
Eray Canberk; Rilke. Ahmet Cemal.
Kitapların yalnız ıçenklerine değıl, dış görünüşlerine de,
kâğrt seçiminden cilde kadar, bütün yönleriyle çok özenil-
miş. Tasanmı yapan Sadık Karamustafa kapaklarda gü-
zellik adına işlevi oldukça geri itmiş, ama iç düzenlemede
kanımca çok başanlı: Her şeyin inceden inceye düşünül-
düğü açıkça belli. Buna karşın tasanmcı kesinlikle öne çı-
kıp okuria şairin arasına gırmiyor.
Erdal Alova'nın yönettiği bu dizinin ilgi göreceğini, çok
gelişeceğini umuyorum.
Son günlerde ilgimi çeken başka bir çeviri şiir kitabı da
ünlü Ingiliz şairi John Donne'ın Seçilmiş Şiiher'i oldu. Ya-
pı Kredi Yayınları'nın Kâzım Taşkent Dizisi'nde yayımlanan
bu yapıtı Bülent R. Bozkurt çevirmiş.
John Donne on yedinci yüzyılda yaşamış bir papaz. Ka-
tolik bir ailenin çocuğu. Sonradan Anglikan mezhebine
geçmiş, Sf. Paul Katedrali'rim baş papazlığına kadaryük-
selmiş. Şiirler ancak ölümünden iki yıl sonra 1633'te ya-
yımlanabilmiş. Dinsel içerikli şiirleri de var, ama onlar da,
gençliğinde, yirmi beş yaşından önce yazdığı erotik şiirle-
ri kadar coşkulu. On yedinci yüzyılda bir ara etkili olmuş-
sa da, kural dinlemez, kalıplara sığmaz havasıyla, on se-
kizinci, on dokuzuncu yüzyıllann Neoklasik, Romantik ya-
zarianna ters gelmiş bu şair. Kendisini izleyen çağdaşla-
rıyla birlikte bir yana itilmiş, unutulmuş...
Yirminci yüzyılda ise John Donne, T.S. Eliot'un, özellik-
le de Profesör H.J.C. Grierson'ın çabalanyla yeniden or-
taya çıkanlmış, şiirierinin yeni basımı yapılmış, adı Ingiliz
yazınının en büyük şairleri arasında anılır olmuş.
Bülent R. Bozkurt'un çok güç bir çeviri işine soyundu-
ğu açık. Kanımca başanlı da oknuş. En azından çeviride
bir ses yakalamış. Başka türiü yapabilmek için Can Yü-
cel'leşmek, aynca bu işe bir ömür vermek gerekirdi.
Çevirilerin bizi John Donne'ın düşünce, duygu, coşku
dünyasına götürmesi yeter mi? Sanınm şimdilik yeter. Ken-
disi de zaten biçimde eksiksizlik aramayan, kural dinlemez,
kalıplara sığmaz bir şair değil mü...
İki dizesini okuyup bitirelim:
Onu da severim, öbürünü de; seni de, bunu da,
Hangisi olsa severim; yeter ki sadık olmasın bana.
Hayır, hayır, dizgi yanlışı değil, "Sadık olmasın" diyor...
Cemal Reşit Rey Konser
Salonu'nun özerkliği için
imza kampanyası (19)
Mehmet Bayhan, Hilmi Ya-
vuz, Mücap Ofluoğlu, Sabahat
Kabaalioğlu, Bingül Tezer,
F.Muhtar Katırcıoğlu, Emin
Nedret İşli, Mari Akbaş, tsmail
VTğit, tlknur Ektaş, Ibrahim
Alapaşah, Neslihan Keskiner,
Özlem Göktaş, A.Zafer Bingöl,
Toral Selçuk. Zeynep Poyraz,
Seven Kaçmazer, Özlem Kork-
maz, Seydi Şener, Iris Şentürk.
Tuncay Konca. A.Murat Demir-
cioğlu, Nilüfer Özkıhç, Haydar
Doğan, Saffet Durmaz. Bahri
Yılmaz, Güler Güler, Ayşe
Adin, Sibel Gümüş, Süheyla
Uzman, Bilgin Cimilli, Turhan
Balaban, Lütfiye Uzuner, Fulya
Parur, Enver Avtekin, Tamer
Tuncel, EmelSay, Ferda Pulhan,
Nejat Çokay, Ferhan Pulhan,
Mustafa Mersinoğlu, Anita
Craggs, Belma Aydın. Hasan
Özen, Osman Bahçıvan, Banu
Şağul, Mustafa Ökeş. Oğuzhan
Akay. Seçkin Saatçioğhı, Fende
Gönel, Tülin Yıldınm, Aytül
Gün, Ercan Eren. Gülsün Yay,
Gülser Muratoğlu, Naci Kep-
kep, Fevziye Esin Anman. Gaye
Tükel, Etİke Büyükduman. Pı-
nar Durmaz. Emine Ölmez,
Neslihan Mollaoğlu, Güler De-
mir, Gül Göker, Ömer Aydın,
Ibrahim Koç. Beril Beken. Nur-
ten Erbey, Elif Durmuş. Ayten
Alptekın, Nilgün Işın, tlhan
Gürsel, Yetkin Gürsel, Ergün
Kaymaz, Canan Akman, Taga
Tırpan, Ercüment Görgül. Me-
riç Ergene, Oğuz Büyükmer-
mer. Alper Maral, Fevzi Gürfoü-
zer, Müge Erkangil, Nilgün Ül-
kü, Fünızan Sınmoğlu, Tank
Yavuz, Gaye Öcaldım, Nihayet
Durukanoiğlu. Azra Zeyrek, Ye-
şim Gürer, Orhan Gofbon, Ali
Furtun. Barbaros Düzgün. Tur-
gay Tunç. Emel Baharoğlu, Ya-
semin Anderman, Evrim Göze-
ner, Gürsel Yurtsever. Müge
Hendekh, Suha Fazlı Beziray,
Ayla Beziray, Seunin Can, Alper
Çökmez. Dilek Solgun, Atılgan
Kaptanoğlu, FüreyaÜnaLEmir
Gamsızoğlu, Metek Talavman.
Alı Talayman, Oğuz Kınık,
Burcu Coşkun, Nalan Ağış, Öz-
kan Ağış, Çağla Ölçü. Hüseyin
Can Terliksiz, Ali Hürvılmaz,
Ertenı Çalışkan, Ahmet Miski-
oğhı, tlter Kaynardağ, Ümit Jz-
len, Cenk Arda, Dilan Kakioğ-
lu, Ertan Nadır, Ömür Çakır.
SÜRECEK