Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 1994 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
1925 yılında Trakya bozkınnda bir sanayi tesisi yükseldi: Alpullu Şeker Fabrikası
Az 'özel'libirşeker öyküsüBudıziağırlıklı olarak 1930
1939 Türkiyesi'ndeki sanayi ve
kültürel atılım günlerini ele alı-
yor; o günlerde topluma aşılana-
bilen kalkınma, ekonomik ba-
gımsızlığa kavuşma ve ille de sa-
nayileşme hedeflerine yönelik
coşkuyu "meçhul emekçaer"in
dili ve gözüyle aktarmayı amaç-
lıyor. "Meçhul asker" pek ünlü-
dür. Hemen her ülkede adına
anıtlar dikilmiştir. Buna karşılık
"meçhul emekçi" gerçekten de
meçhul kalmıştır. Dizinin bu bö-
lümünde ikı "meçhul emek-
çi"nin tanıklıklarıyla Alpullu
Şeker Fabrikası'ndan söz edece-
giz. Trakya bozkınnda. hanı şu
balçığı aşılmaz. ayazı katlanıl-
maz Trakya bozkınnda, kağnı
gıcırtısından ve öküz böğürtü-
sünden öte ses duymamış bir ko-
ca tarlada yükselen (bugün mi-
nik, o gün büyük) bir sanayi te-
sisinden. Alpullu Şeker Fabrika-
sı'ndan
l 925 yılında özel sektör şeker sanayiine
ilgi duymaya başladı. Özendirme ve
destekleme yükümlülüğünü üstlenmiş
devlet, hemen özel bir yasa çıkardı.
Alpullu'da kurulacak şeker fabrikası 1913
yılından kalma, ancak geçerliliğini koruyan
Teşvik-i Sanayi Kanunu'ndaki bütün
haklardan yararlanacak, ayrıca ek destekler
elde edecekti.
Gene çocukluk günlennin le-
kesiz anılan. tlkokulda "Yerli
Malı Haftası". Müsamere hazır-
lıklan sürüyor. Küçük oglan
kendisine muz rolü verilmesin-
den üzgün. Sevdiğı kız da üzgün
(Demek daha o yaşlarda âşık
olabiliyor kişi. Ne güzel.) Kıza
da "çikolata" rolü verilmiş. Og-
lanın sınıf birinciliğinden aman-
sız "rakibi" kaymakamın oğlu
ErdaJ ise incir rolünü kapmış bi -
le. O cadaloz Ikbal var ya, ke-
bapçı Hiisnü Amca'nın kızı, o
da şeker rolünde. Inşallah ikisi
de körü oynarlar.
Çikolata sahnede. Boynunda
kurdelelerle süslü bir sepet ası-
lı. Uyaklı sözlerle başlıyor:
Çikolata - Ben çikolatayım
çocuklar
Kakaolu. sütlü çikolatalar
Taisanız bayılırsınız
Daha neler var, neler var
Kaymakamın oğlu Erdal (Ah,
nasıl da kaptı o rolü) bir adım
öne çıkar. Çikolatayı sert bir ses-
le yanıtlar:
İncir- Ege'nin inciriyim
Lezzette birinciyim
Ballı incirimiz varken
Çikolata yer miyim'.'
Oglan "rakibine" bakakal-
mış. Öğretmen uyarıyor. "Hay-
di", diyor."Konuşsanao0um,sı-
ra sende!" Oglan bir adım öne
çıkıyor. Başlıyor:
Muz - Muz getirdim size ben
Dalında hevenk hevenk
Gelin bakın çocuklar
Ne güzel tat. ne güzel renk
Sıra İclal'de, kebapçı Hüsnü Am-
ca'nın cadaloz (\e pek güzel) kızında.
O da bir adım öne çıkıyor:
Şeker - Şeker bu, şekerleme bu
Anayurdun malı bu
Turhallı, Alpullulu
Tadına doyulur mu ?
Gider İncir'ın elini tutar. Birlikte Çi-
kolata ile Muz'un önüne gelirler, onla-
ra sert sert bakarak şarkı söylerler:
Şeker ve İncir - Yerli malı dunırken
Çikolata ne. muz neymiş
Biz yerli malı yeriz
Yurdumuzu severiz...
Alpullu Şeker Fabrikasf nda 42 yıl
evletten tüm
destekler sağlandıktan
sonra 1925 Türkiyesi'nin
tüccarlıkta pek
deneyimli, sanayide ise
henüz acemi Türk özel
sektörü kollan sıvadı.
Aralarında
milletvekilleri ve o
yıllann 'şeker kralı'
Hayri lpar'ındayer
aldığı bir grup işadamı
lstanbul ve Trakya Şeker
Fabrikalan Anonim
Şirketi'ni kurdular.
Alpullu Şeker Fabrikasf nın 1940'lardaki durumu ve
fabrikada üretilen ilk şekerin gününıüze kadar
korunan bir örnegi.
çalıştıktan sonra Şuruphane ustabaşılı-
gından emeklı. doğma büyüme Alpul-
lulu. 1327 (1911) dogunilu, Mehmet
oğluÖmer YazKi anlatıyor:
Ömer Yazıcı - ... Çünkü bilmıyordu
millet pancar nedir, şeker neyden olu-
yor fılan. lşıdiyorduk şekerin mayası
şeymış. yanı kemıkmiş. Biidığın ke-
mık. Degil ama insan kemıği tabıi. ka-
saplık hayvan kemigi. Öyle duyulduy-
du. öyle bılinir idi yani Öyle derlerdı.
Şeker... Zaten Rusya'dan kelle şeker ge-
lirdı. Kerjdımızbılmezdik
- Peki Omer Lsta. nasıl kurukiu bu-
rası ? Sen baştan beri vardın herhalde.
Ömer Yazıcı - Ben \ardim tabiı.
Ama ameleydık biz. Bılemeyız her şe-
yı. Bıldigim. burası anonim şırket ola-
rak kuruldu. Hayri İpar \ardı para ko-
yanlardan. Şakir Kesebir vardı. Bir de
KâzunTaşkentvardı. Amaonlar Avru-
palılarayaptırftılarburayı. Buradadört
sene müdür olarak Guters vardı Macar.
Alamanca, ingılızce bıliyordu. O ıdare
ettı bütün fabrıkayı İşte dört sene o
anonim şırket ışlettı burayı. Ondan son-
ra devrettiler devlete. Neden bilmiyo-
rum tabıı. Ama devrettiler hükümete
işte.
Ömer Yazıcfnın son ikı cümlesını
bır kez daha okuvalım INeden bilmiyo-
rum tabii. Ama devrettiler hükümete
onra Iş Bankası ve
Ziraat Bankası da
ortaklığa 'ikna' edildi.
Sonuçta özel teşebbüs
erbabının kurduğu
Alpullu Şeker
Fabrikasf nın yüzde 68
hissesi İş Bankasfnca,
yüzde 10 Ziraat Bankası
ve Trakya İlleri Özel
îdaresi'nce üstlenildi.
Özel sektörün payı
yüzde 22'de kaldı, ancak
fabrikayı tam yetki ile
onlar yönetti.
işte! Bu ikı yalın cümlecik. aslında Tür-
kı>e Cumhunyetı'nin kuruluşunu izle-
yen vedi yılın özetidir. Daha da geniş
bıraçıdan bakarsak. Cumhunyet'in yet-
mış \ ılının da özetı.
Bal tutan parmağjm...
Kurtuluş Savaşı'nı başanya ulaştı-
ran. Sevr'ı Lozan'la degiştırip Türkıve
Cumhurıvetf nin siyasal kuruluşunu ta-
mamlayankadrolar 1923- 1930arasin-
da liberal birekonomi politikası ızledi-
ler. Kemalist ve dev letçi kadroların be-
lirgin bırküçıimsemeyle Affairismedı-
yenıteledıklerıbupolıtika. özel serma-
yeninekonomının her dalında bıldiğın-
ce at koşturmasına olanak tanı-
yor ve devlete denetımci. yön-
lendirici degil. sadece özendırı-
cı vedestekleyıci birrolbiçıyor-
du. Bu yol belkı (belki!) serma-
ye birikimınde yol almış bir ül-
kede olumlu sonuçlar verebilir;
ülkenin daha da kalkınmasını,
sanayiini daha da geliştirmesını
saglayabilir. Ama 1920'lerin
Türkiyesi'nde ?.. Sermayedarsı-
nıfın ithalat - ihracat firmaların-
dan oluştugu, üretici bir sanayi
sermayesinın neredeyse damla-
sınınbulunmadığı 1920'ler Tür-
kiyesi'nde bu bir ham hayaldır.
Bu hayal dünyasından ayılmak
için bir yandan 1929 Dünya
Ekonomik Bunalımı'nın kayala-
nna kafayı çarpmak gerekmıştır,
bir yandan da.. evet bir yandan
da. ülke içınde özel teşebbüsün
sanayi tesısı kurma seruvenlen-
nin sonuçlannı gözlemek gerek-
miştir. Orneğin Alpullu Şeker
Fabnkası'nın...
1925 yılında özel sektör şeker
sanayiine ılgi duymaya başladı.
Özendirme ve destekleme yü-
kümlülüğünü üstlenmiş devlet.
hemen özel bir yasa çıkardı Al-
pullu'da kurulacak şeker fabri-
kası 1913 yılından kalma, ancak
geçerliliğini Cumhuriyet Türki-
yesi'nde de koruyan Teşvık-i Sa-
nayi Kanunu'ndaki bütün hak ve
imtıyazlardan yararlanacak. ay-
rıca. çıkanlan özel yasayla daek
destekler elde edecekti.
Ya şeker tutan?..
Bakınız şu ek desteklere.
*Üretilecek şeker 1H yıl süre
ile tüketim vergısınden muaftır
* Fabrıka içın pancar üretecek
arazılerın sahıplerı 10 yıl sürey-
le arazı vergısı ödemeyecekler-
dır.
* Fabnkaya kömür. lınyıt. kı-
remıi sağlayan ocaklar normal
vergı ve resımlerden muaf tutu-
lacaklardır.
* Fabrıkanın kurulacağı ara-
zınin 5 hcktan de\ let tarafından
bedeİMZ olarak sağlanacaktır.
* Fabnkanın taşıma faalivetle-
rinde Naklıvat Vergisı'nden üç-
te bir ındirım yapılacaktır
* Fabrika personeli 10 yıl sü-
reyle kazanç vergisi ödemeye-
ceklerdır.
* 25 yıl süreyle lstanbul. Ça-
talca.Tekirdag. Kırklareli. Edtr-
ne. Lüleburgaz. Babaeski. Çor-
lu ıl ve ılçelerınde (vani tüm
Trakya da) yenı bir şeker fabri-
kası kurulmayacaktır.
Bu koşullar sağlandıktan son-
ra 1925 yılı Türkiyesi'nin tüc-
carlıkta pek denevimlı. sanayıide ise
henüz acemı olan Türk özel sektörü-
kolları sıvadı Şakir Kesebir (daha son-
ra Iktisat Bakanı). Edırne milletvekil-
leri Faik Kaltakkıran \eHiisevin Rıfkı
Arduman. Tekırdağ milletvekılı Faik
Öztrak. Bılecik milletvekılı İbrahim
Çolak. (daha sonra Yapı \e Kredı Ban-
kası "nı kuran) Kâzım Taşkent vc o vıl-
larda "şeker kralı" olarak ünlenmiş ıt-
halatçı Havri İpar lstanbul \e Trakv?
Şeker Fabrikalan Anonim Şirketi'ni
kurdular.
Sonra. . Öykünün sonrası daha he>e-
canlı. Sonra İş Bankası ve Ziraat Ban-
kası da ortaklıâa "ikna" edıldı
Oyuncak lokomotiften gerçeğineKurtuluş Savaşı ile birlikte emperya-
lizmin teknik donanımlı bir ileri kara-
kolu niteliğinden (yoksa 'utancından'
mıdemeliydik?)kurtulanEskişehirCer
Atölyesi. Cumhuriyet'in sanayi atılı-
mında kilıt görev üstlendi. Divriği de-
mirinin, Murgul bakınnın, Zonguldak
kömürünün. Izmir ıncirinin. Soma lın-
yitinin, Konya bugdayının insanla ve
makineyle buluşması 'ulaşınTdemekti.
O yıllarda ulaşım ise demıryolu demek-
ti.
Emekli Cer ışçisi 83 yaşındaki Sab-
ri Altınkap anlatıyor:
- Bak efendi. şu parmağımı görüyor
musun? 26 yaşımdan beri bükülmez bu
küçük parmak. Neden bilir misin ? Er-
zincan'ın Mercan kazasının Nenehatun
mevkiindeki çelik demiryolu köprû-
sünde kınldı. Kaynadı ama böyle kay-
nadı. Bükülmez. O yıllar memleketin
dört bir yanına saldılar bizi.
Hr sepet portakal
Eskişehir Cer dedin mi duracaksın.
Memleket demiryollarının her santi-
minde alınterimız vardır bizim. Kanş
kanş dolanmışısızdır. Bak öteki kolu-
mun dirsek kemigine. Gördün mü? Cılk
yaraydı bu. On sekiz gün. Tam on se-
kiz gün irin aktı bu dirsekten. Sıvas Cer
Atölyesi'nde erimiş demir tozu fışkır-
dı buraya. On sekiz gün cılk yaraydı.
Biliyor musun? Revirde yarayı sardılar.
ben işin başına döndüm.
- Neden peki ?
- Ne demek neden ? Yanşırdık biz
be. Rusya'dan kaçmış bir tekniker var-
dı bizde. "Bizim orda Kızıl Cumartesi
deningönüllü çahşılır. Siz bizden gavret-
lisiniz. Cahilsiniz çünkü. Sermavedara
hizmetstdnki" derdi. Dediğini tam an-
lamazdık ama güler. gönlünü alırdık.
- Yanşın ödülü neydi peki ?
- Ödül? tkramiyesi mi? Haaa. porta-
kal kazanırdı o haftanın binncisı. Ben
bir defasında bir sepet yafa portakalı
götürdüydüm eve.
Cumhuriyetin ilanından sadece iki
yıl sonra ve sadece üç yıl içinde Eski-
şehir Cer Atölyesi'ne art arda hangar-
lar, yeni ışlıkler eklendı: Kazanhane,
1957 yılında Ankara Gençlik
Parkfnda eğlenmeye gidenler,
1750 metrelik bir "güzergâh"ta
gidip gelen bir mini trenle
karşılaştılar. Minnacık
vagonlan ve minnacık
lokomotifleri ile bu. insanlar
için sadece bir "çuf-çuf"tu.
Ama Eskişehir Cer
Atölyesi'nin iki bin kişilik
ekibi için çok önemli bir
anlamı vardı.
'u minyatür ama gerçek
lokomotifler. civatasından
pistonuna, tekerleğinden
dişlisine, buhar kazanından
dingiline, kısacası tümüyle
'yerli üretim'di. Çok değil üç
yıl sonra, 1961'de Karakurt
üretildi. Tümüyle Eskişehir
Lokomotif Fabrikası'nda
üretilmiş 5600 beygir gücünde
ilk buharlı lokomotiftir
Karakurt.
Çarkhane. Marangozhane; demiryolu
makası ve çelik köprü üretecek işlik-
ler...
Kazanın üstiinde 'Cer'
yazıyor
Bir muhalif millenekili "Eskişehir
fabrikasına çamaşır kazanı imal ettir-
mck için bunca para..."dıye ıtıraz eder-
ken. Eskişehır'de Sabn Altınkap ve ar-
kadaşları lokomotıfin buhar kazanını
üretmek üzere sabah sekizde başlayan
vardıyaya sabahin köründe gelmeye
başlamışlardı.
Sabri Altınkap: Efendi. buhar kaza-
nı bu. buhar kazanı. Yanı makınenın
kalbi. Cer ne demektır bilir mısın? Cer
kuvvet demektir Cer Atölvesi'nde
"cer'ın kendısını yapacağız şimdi anla-
Eskişehir Cer Atölyesi'nin, kazan üretimivle yeni bir aşamaya ulaşan
başanlan. tümüv le yerli iokomotiflerin üretimine kadar uzanacaktı.
yacağın. Ben on altı yaşındayım efen-
di o sıra. Kazan lafı duv uldu ya. mahal-
lede, Odunpazan'nın arkasında oturu-
yoruz o sıra. yetışkın usta muamelesi
yapılır oldu bana. Buhar kazanı bu
efendi. Üstünde Grup (Krupp) yazmı-
> or. Tüsen (Thyssen) yazmıyor Cer ya-
zıyor. Cer'
Sabri Altonkap'ın pek öğündüğü ka-
zandan lokomotife sıçramak kolay ol-
madı. Ama oldu. 1957 vılında Ankara
Gençlik Parkı'nda eğlenmeye gidenler
1750 metrelik bir "güzergâh"ta gıdip
gelen bir mını trenle karşılaştılar. Min-
nacık vagonlan ve minnacık 'lokomo-
tifleri' ile bu çocuklar içın (belki büyük-
ler içın de) sadece bir 'çuf-çurtu Ama
Eskişehir Cer Atölyesı'nın mühendis-
lerinden ışçilerıne kadar uzanan ikı bın
kışilık bir ekıp içın Gençlik Parkı'nın
'çuf-çuFlannın başka. çok başka ve çok
önemli bir anlamı vardı.
...Ve Karakurt rayda
Bu mınvatür ama gerçek lokomotif-
ler tümüyle (bıze kalsa tek 'tümüvle'
sözcüğü ile vetınırdık. oysa eski yenı
tüm Cercıler bu sözcüğü tutkuyla y ine-
liyorlar) evet tümüyle. civatasından pis-
tonuna. tekerleğinden dişlisine. buhar
kazanından dıngılıne 'yerli üretim'di.
Çok değıl üç yıl sonra, 1961de Ka-
rakurt üretildi. Bugün, 1994 yılında
baktığımızda Karakurt. unutulmuş. an-
lamı da unutulmuş bir savaşın ürünü-
dür. Tümüyle Eskişehir Lokomotif Fab-
nkası'nda (Atölye'nin yeni adı budur
artık) üretilmiş 5600 beygir gücünde
ilk buharlı lokomotiftir Karakurt.
Ahmet Sevük anlatıyor
- Ben içki içerinı. Ama şu uzun hava-
tımda bir defa bilerek isteverek sarhoş
otdum. Karakurt'un isrinı tuttuğu gü-
nün akşamı.
Dört teker, tek yolcu
Eskişehir Cer Atölyesi'nin bugünü.
Türkiye'nın 70 >ıllık ulaşım politika-
sında varılan noktavı özetler. I933'te
"Demir ağlaıia ördük anayurdu dört-
baştan" diye övünen (ya da övünmesı
ıstenen) bir halk. bugün marşsöylemı-
yor, otomobil markalarıyla konuşuyor.
Gücünü ulusal bağımsızlıkla. kendı
ayaklannın üstunde durabilmekle de-
ğil. arabasının bevgır gücüyle ölçüyor.
Boş vakıtlennde de repo faızlennden ve
dövızkurlanndan sözediyorve bunun
adı da "çağ atlayan ülke1
" oluyor.
Breh. breh. breh...
Alman demıryolculannın bir meslek
özdey ışı v ardır: Seksen tekerle dört bin
kişi taşınır: dört tekerle en çok dört.
Bakın sabahları yanınıza yörenıze. Ül-
kenın dört bir yanında milyonlarca ve
mılyonlarca kişi dört tekerleklı
arabasının ıçıne çoğu kez tek başına
kurulmuş, ışıne gidivor. akşamları da
döııüyor. Sonra Türkıye ıthal ettığı pet-
role milyonlarca ve mılvonlarca dolar
ödüyor. Renault, Fıat. Ford. Toyota,
Hyundaı gibi uluslararası otomotiv
tekellerine know-how ya da lısans ya da
royalty adı altında milyonlarca dolar
ödenıyorve...
...Veorada. 'bozkır'ın göbeğinde. Es-
kişehır'de dünün değil. bugünün tek-
nolojisiyle donatılmış. yeryüzünün en
gelişkin elektrikli lokomotıflerını
tümüyle üretebilecek. dev boyutlu bir
fabnka. sipariş yokluğundan. yaşama
umudunu bozulmuş bir lokomotifin
onanmına bağlıyor ve çoğu kez aylak
aylak yatıyor Ve bu KIT de zarar
edıyor. Bize de bir "Breh, breh, breh"
daha çekip dizının bu bölümünu nok-
talamak düşüyor.
Yarın: Şeker Trakya 'yı
canlandırıyor.
POLİTİKAVEÖTESt
MEHMED KEMAL
Denklem Çözmek Varken...
Istiklal Mahkemeleri birçok dinsel yobaz, birçok asker
kaçağı astı. Içlerinden biri var ki hâlâ dillerde dolaşıyor:
Teali-ı islam Fırkası lideri iskilipli Vehbi Hoca, 1925 yılın-
da yargılanıp asılmasıydı, kimse adını bıle anmayacaktı.
Hoca bir parti lideri olarak asıldı, şimdı adı anılıyor, roman-
ları yazılıyor, filmleri çevriliyor. Öteki asılmayanlar ne ol-
du? Unutulup gittiler. Anlatırlar, bir yanda asker kaçakla-
rı varmış, bir yanda da adi suçlular. Adi suçluları asmış-
lar, asker kaçakları kalmış.. Yanlışlığın ayırdına varmışlar,
mahkeme başkanına sormuşlar:
"Bunları ne yapacağız?"
"Biraz sonları onları da sallandırın!" Onları da sallandır-
rnışlar.
iktidarın hoşuna gıtmeyen milletvekillerinin dokunul-
mazlığını kaldırıyorlar. Dokunulmazlığı kaldırılanlar hapse
atılıyor. Ama dokunulmazlığı kaldırılanlan halk ilk seçim-
de yeniden seçiyor. Osman Bölükbaşı içın böyle olma-
dı mı? Demokratlar dokunulmazlığını kaldırdılar, halk ye-
niden seçti. Bu kez Celal Bayar seçenleri cezalandırdı.
Kırşehir'ı ilken ilçe yaptı.
DEP'lilen Erdal inönü yumuşatmak içın tuttu Meclıs'e
soktu. Bunu çok yadırgadılar ama ne denli sağduyulu
davrandığını anladılar. Bıraksalar ötekilerin arasında eri-
yip gideceklerdı. Ama yenı Başbakan bunu ıçine sindıre-
medi, "Meclisi DEP'lilerden temızleyeceğiz" dedi.
"Yapmayın, etmeyin..." dedıyse de, kendıne göre te-
mızledi.
"Ne oldu?"
işte ortalıgı karıştıran görüntü çıktı.
AB'ye almak istiyorlar, olmuyor.
Dahası var, hastalarımızı AB'nin üyesi degiliz diye ame-
liyat bıle etmiyorlar. Şoförlük ehlıyetımiz bile geçerli de-
ğii.
Içişlerimize ilk kez mi karışıyorlar dersinız; zayıf gördük-
lerı an yüklenirler. Ambargo derler. bastırırlar.
Hülya Demir ile Rıdvan Akar'ın yazdıkları "Istanbul'un
Son Sürgünlen"nöe okudum. O zamanlar çıçegı burnun-
da başbakanımız, 2000 Yıl Olimpıyatları'nın Istanbul'da
yapılması içın çağrıda bulunmak üzere Monako'ya gidi-
yor. Burada bir toplantı var. Toplantıda hem başbakan,
hem de çağırıcı olarak bir konuşma yapıyor. Konuşmada
istanbul'un, "değişık dın ve kültürlerden oluşan bırhoş-
görü cenneti olduğunu" söylüyor. Hazır fırsat varken olim-
pıyatların istanbul'da yapılmasını önerıyor. Tolantıda bir
Alman gazetecı vardır. Diyor kı Alman gazetecı, "1964 yı-
lında sınırdışı ettığıniz Rumların evlerinı, eşyalarını, ban-
kadaki hesaplarını hâlâ sahiplehne vermedinız. Bunlar
olduğu yerde duruyor. Bunlar ne olacak?" Bütün dünya
ile birlikte biz de bunları duşunuyoruz. Başbakan Tansu
Çiller hıç beklemedığı bu soru karşısında önce şaşırıyor,
sonra şu klasık yanıtı verıyor:
"Gereğı yapılacaktır."
Aradan yıllar geçti, ne Rum mallarının adı anıldı, ne de
hesabı soruldu. Tansu Çıller'in Rum mallarından öte dert-
leri var: DEP'liler. Avrupa artık güncel olay olarak DEP'li-
lerle uğraşıyor. Bunların hapislığı, ıdamı, çoluk çocuğu,
türlü sorunları var.
Vaktiyle biri DEP'lilen Meclis'e sokup eritmek ısterken,
öteki hapıshaneye sokup dert edınıyor.
Dışışlerı Bakanı'nın ayrılmasından sonra hâlâ bir dev-
let adamı anyoruz. Bir türlü de bulamıyoruz. Devlet ada-
mı olsun diye önerdiklerimiz de bir türlü kabul etmiyorlar.
Osmanlıcadabuna "Muadele halledeceğımizyerde, mu-
adele ımal edıyoruz" derlerdı.
Partı kapatalım dıyerek Iskılıplı Vehbı Hocaları boşun-
ha hortlatmıyoruz, bırakalım mezarlarında rahatça uyu-
sunlar!..
Dünyaları böyle zengın olanların ahretlerı kimbilir nasıl
olur?
BULMACA
1 2SOLDAN SAĞA:
1/ Şakaklardan sarkan
saç... Eskı \e bılınme-
yen bir tanhı anlatnıak-
ta kullanılan devım sö-
zü 2/Koca Kazak
başkanlarına \enlen ad
3/ Honduras'ın para bı-
rımı 4/ Bir organımız. .
Metrenın kabul tarıhi
olan 1 Nısan 193 l e ka-
dar yurdumuzda kulla-
nılmıiş. 283 cm tutarın-
da uzunluk ölçusii bırı-
mı. 5/ "Sâkıvâ câınında
ııedır bu Kıldı bir katresi mes-
tâne benı" (Dertli). Boru sesı. 6/
Ruletı \e salatası ünlüdür . Bava-
ğı. sıradan. 7/ Okumayı öğrenme
güçlüğü. 8/ Damızlık dışı hav-
van... Erışmış. ulaşmış 9/ Düzenlı
olarak ekım yapılan arazi... Japon
lırik dramı.
V LKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Halk dilınde domates salçasına
\enlen ad... Eylemlerı olumsuz
yapmakta kullanılan ek. 2/ Ta-
rımda kullanılan azotlu gübre... Tatlı sularda yaşayan beyaz etli'
ve lezzetlı bir balık 3/ Dıvan edebivatında bir ölünün ardından
yazılan şiır. 4/ Maden kazımakta kullanılan çelik kalem. . Un-
van. 5/ Anadolu'da kurulmuş eskı uygarlık... Akciğerlerı din-
lerken hekımın duvduğu patolojik ses. 6/Okur... Yatak. yorgan
gıbı eşvanın sarılıp bağlanmasıyla oluşan vük. II Sakızla tat-
landırılmiş rakı. 8/ Bir nota... Bızmutun sımgesı... Mezar. 9/
Duzyazı... Sılındir bıçimli tahıl ambarı.
tarih
toplüm
FARUK PEKIN İLE
KÜLTÜR GEZİLERİ
KATMANDU - HİNDİSTAN
23 Ocak-4 Şubat 1995
MISIR-KAHİRE
EBU SİMBEL-NİL VADİSİ
26 Şubat - 5 Mart 1995
GİZEMLİ ÇİN
4-18Mayıs 1995
FEST SEYAHAT ACEMTASI (0-212) 258 25 73 • 258 25 89
YAŞAYAN ÖLÜLER
Rahmetli Cevdet Kudref in 1936'da, birdergide
yayımlanması yarım kalmış olan ve
oynanmamış bir oyunu. Savaşın insanları nasıl
yozlaştırdığını epik bir tiyatro diliyle anlatıyor.
MitosBOYUTYayınları