Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 KASIM 1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Patricia Kaas, 'Mavi Melek' adlı filmde Marlene Dietrich'i canlandıracak
'Zaman zatnatı oııa benziyorıım'Kültür Servisi - Yaz aylannda ls-
tanbul'a gelerek bir konser veren ve
artık ünü tüm dünyaya yayılan Fran-
sız şarkıcı Patricia Kaas, bugünlerde
bir filmde rol almaya hazırlanıyor
Stanley Donen'ın çevireceği "Mavi
Metek" adlı filmle sinemaya ilk adı-
mını atacak olan Kaas, Mariene Diet-
rich'i canlandıracak. Le Figaro gaze-
tesinde Kaas'la yapılan söyleşiden
bölümler sunuyoruz:
- Artık, Stanley Donen'ın yönetece-
ği "Mavi Melek"filminde rol alacağı-
nız bir söylenti olmaktan çıktı»
Evet. Bu film, klasıkleşmiş "Mavi
Melek" filminin 'remake'i olmaya-
cak. Tabii benzer sahneler olacak.
Film, Marlene'in o dönemde yaşadığı
aşklan konu alıyor.
- Bu filmde rol alacagınız kesinleşti
mi?
Evet, kesinleşti. Ancak sete adım
atana kadar başıma binlerce şey gele-
bilir.
- Bu karakteri canlandırmayı siz mi
istediniz?
Hayır. öneri Staniey Donen'dan gel-
di. Bu rol için benden başka kimseyi
düşünemediğini söyledi. Uzun za-
mandır. Marlene'in yaşamının bir kıs-
mını sinemaya aktarmak istiyormuş..
Ona Amerika'daki turnem sırasında
benden söz etmişler. Fotoğraflarımı
gördükten sonra bu rolü benim oyna-
mam gerektiğine karar vermiş.
- Bu sinema sektöründen aldığınız
ilkteklifmi?
Uzun süredir oyunculuga adım at-
maya çalışıyorum aslında. Ancak hiç-
bir zaman hedefe ulaşamıyorum. Ya
bana gelen teklifleri beğenmedim ya
da zamanım olmadı. Bu rol beni çok
korkutuyor aslında. Eğer film. sıra-
dan bir aşk hikayesıni konu alsa, eles-
tirmenler sizin rolünüzü nasıl canlan-
dırdığınızı tartışırlar. Ama burada in-
sanlar ıster istemez karşılaştırmalar
yapacaklar. Marlene böyle değildi,
daha romantikti, şöyleydi, böyleydi
diye yorumlar yapacaklar. Bu arada
fılmin Ingilizce çekilecek olması, be-
nim de iyi derecede Ingilizce bilme-
mem önemli bir sorun.
Beni normalde de Marlene'le çok
karşılaştmyorlar. Bu durumdan çok
rahatsız oluyorum, menajerlerimle de
bu konuda görüştüm. Marlene çok
hassas bir kadın. Zaman zaman onu
kendime benzetiyorum. Rolü kabul
etmemde de bu durum önemli bir et-
ken oldu.
- Bir deneme süreci geçirdiniz mi?
Stanley hiç beklemeden deneme
filmleri çekmek istedi. Bense, önce-
likle tamşmak istiyordum. Yönetme-
nimız gerçekten çok çekiciydi ve on-
dan çok etkilenmiştim. Kendinden
çok emindi ve benimle ilk kez çalışan
yönetmen olmaktan gurur duyuyordu.
Benim Patricia olarak Marlene'i can-
landırmamı istiyordu, onun kopyası
olmamı değil. Asya'daki turnem sıra-
sında çalışmalar yaptım. Benim için
çok zor bir dönemdi. Ingilizce çalış-
Patricia Kaas film için tngüizce çalışmasını Asya turnesinde de sürdiirmüş.
mak ve filme konsantre olmak için
uğraşıyordum. Stanley, stüdyo, diger
oyuncular ve finans için koşturup du-
ruyor. Çekimlere önümüzdeki nisan
ayında Berlin'de başlayacağız. Fılmin
1996 yılı başlannda gösterime girme-
si tasarlanıyor.
- Artist olmak büyük bir düş mü?
Hayır. Bir filmde rol almak, başka
bir zevk, ama miizik her şeyden önce
gelır. Benim en çok sevdigım ve ço-
cukluktan beri yaptığım iş bu. Ancak
çok önemli bir yönetmen, bir konseri-
ne gelip seni dinledikten sonra öyle
bir öneride bulundugunda "Neden ol-
masın" dıye kendine sorarsın. Bu
proje de her şeyden önce oldukça çe-
kiciydi.
- Rol arkadaşınız kim olacak?
Henüz bilmiyorum. Stanley'nin ka-
fasında beş altı düşünce var. Bunlar-
dan biri de Andv Garcia.
Renaulf nun övküsü biraz
benimkine benziyordu
- Rcnault'nun reklam kampanyası-
na katılmavı neden kabul ettiniz?
Ben bu reklam kampanyasına katıl-
madım. Bir reklamda sesimi kullan-
dım yalnızca. İlk konuşmalarımızda
bana önceleri bir zenginlerin kullan-
dığı bir araba iken sonralan tüm dün-
yanın kullanmaya başiadığı bir araba
olan Renault'nun öyküsünü anlattılar.
Bu benim öyküm degildi ama benim-
kine de biraz benziyordu. Kendi ara-
balan gibi geniş bir kitleye seslenebi-
len bir sanatçı anyorlardı. Proje çok
kaliteliydi. Fabrikalannda çalışan in-
sanlara ve seçkin müşterilerine yal-
nızca kendılen için ilk kez seslendiri-
lecek bir şarkıyı içeren disk hediye
edeceklerdi.
- Bu çalışmadan iyi para kazandınız
mı?
Evet çok iyi para kazandım. Ama
proje benim hoşuma gitmeseydi, asla
calışmazdım.
Bu rol beni çok
korkutuyor aslında. Beni
normalde de Marlene'le
çok karşılaştınyorlar.
Bu durumdan çok
rahatsız oluyorum,
menajerlerimle de bu
konuda görüştüm.
Marlene çok hassas bir
kadın. Zaman zaman onu
kendime benzetiyorum.
Rolü kabul etmemde de bu
durum önemli bir etken
oldu.
- Şarkı söylemeye başladığınız >ıl-
larda çok para kazanmavı haval edi-
\or muydunuz?
O yıllarda paranın ne oldugunu çok
da iyi bılmıyordum. Tatile çıkmaktan
başka lüksü olmayan ortadirek bir ai-
leden gelıyordum. Para. benim için
mutlulugun bir parçasıydı.
- Hakkınızda iki biyografi >azıldı.
Ardından canlı kaydedilen bir disk \e
turneniz üzerine bir kitap yayımlandı.
Siz de otobiyografinizi yazmayı düşü-
nüyor musunuz?
Evet. Hakkımda yazılan ikı kitap
da her yerden alınmış çok doğru bil-
gıleri kapsıyor.
Ama benim nereden çıktıgını bil-
medigim bazı bilgiler de bu kitaplar-
da yer alıyor. Yalnızca bir kez gördü-
güm insanlar kendilerini yakın arka-
daşım diye tanıtarak hakkımda görüş-
lerinı bildirmişler.
Kimse benim yaşamımı benden iyi
bılemez. Ancak bir kağıt alıp da üze-
rine yazmaya başladığınızda iş degi-
şir. Belki de bunu birinin yardımıyla
yapmam daha iyi olur. Jacques Lanz-
mann bana böyle bir öneride bulun-
du. Ama öyle bir çalışmaya girmeye
karar verince çok zaman harcamak
gerekiyor. Ve şu anda bu iş için
ayıracak zamanım yok.
DUSUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
3iret, son zamanlarda
kahina siğmiynr
ÜNERBİRKAN
İZMİR - Avusturyalı piva-
nist Paul NVHtgenstein (1887-
h%r), BirincrOtrnya Şava-
şı'nda sag kolunu yitirmiş. bu
acı olavın etkısini bir ölçüde
gidereoilmek için. zamanın
ünlü bestecileri Britten, Stra-
uss, Hindemith, Prokofiev ve
RaveTe, yalnız sol el için ça-
lınmak üzere eserler ısmarla-
mıştı. VVittgenstein'a sunulan
bu eserler arasında en ünlüsü,
kuşkusuz Maurice Ravel'in
(1875-1937) Re Majör Kon-
çertosu'dur. 1930-31 yıllann-
da, Sol Majör Konçerto ile bir
arada yaratılan "Sol El için
Konçerto" ünlü Fransız beste-
cinin piyano için yazdıgı en
güzel, en dokunaklı, etkili
sayfalar arasında yer alır.
Piyanist tdil Biret, tzmir'de-
ki 18-19 kasım hafta sonu
konserleri için (M. de Fal-
la'nın 'İspanya Bahçelerinde
Geceter'iyle Birlikte) Ravel'in
kaygılı. gergin, dramatik kon-
çertosunu seçmişti.
Ender Sakpınar'ın yöneti-
mindekı Izmir Devlet Senfonı
' >kestrası'nın kendisine ver-
dıği eşlik yardımının pek par-
lak oldugu söylenernezdi
ama. gene de tdil Biret'in bü-
yük sanatı vardı karşımızda;
niçbir güçlükten yılmayan,
saglam, her zaman ayakta, di-
namik, akıl ve duygu ürünü.
Jdil Biret, kabına stgamıyor
son zamanlarda, çalgısı için
düzenlemeler (transcripti-
on'lar) yapıyor, bu arada,
Brahms'ın senfonilerini, şar-
kılannı piyanoya uyarlıyor.
O akşam alkışlara karşıiık
sundugu tekrar parçası da on-
lardan biriydı. Johannes
Brahms'ın Mageloe Romans-
lanndan "Wie froh und
frisch"adlı şarkısı. Wittgens-
tein gibi, bugün artık sağ elini
kullanamayacak duruma gel-
miş olan meslektaşlanna. bu
arada Amerikalı piyanist Le-
on Fleisher'e ve Gary Graff-
man'a el uzatmak, onlara bir
•arça olsun mutluluk vermek
jzere. sol el için düzenleme-
ler yapmayı düşünüyor.
tdil Biret-tzmir DSO ortak
çalışmasının öteki ürünü olan,
Manuel de Falla'nın o renkli,
büyülü, Akdeniz rüzgan ko-
kulu "İspanja Bahçelerinde
Gecekr"ınde, bekledıgım tadı
bulamadım, son bölümdeki
kopma noktasına gelinceye
icaaar, örke^tra^şfifırîde hep
i
, ^ ş f p
aynı tedirginlıği. ha\aya gir-
meyoksuiılugunu gözledTm^
Ortcestra üyetennın. sotîstı 3e
birbırlerinı de dinlemedıkleri
sonucuna vardım. Umuyo-
rum, bir gün sonraki sesfen-
dirmelerinde. TV'den verilen
cumartesi konserinde bu ha-
vadan sıyrılmışlardır Izmir
DSO üyeieri.
Küçücük konser salonlu
tzmir Dev let Konservatuan
tzmir Devlet Konservatuva-
n'nın. Narlıdere'deki yeni bi-
nasındaki küçük. küçücük
konser salonunda, Alman-
ya'dan gelen, son derece sag-
lam bir oda müzigijoplujuğu-
nu, "Grüneburg Üçlüsü nü
17 kasım akşamı dınledim.
Kemancı Stephan Picard, top-
lulugu büyük ustalıkla sürük-
leyen bir "lider"; hiç şaşma-
yan bir zamanlama, sapsag-
lam bir tını. diri, dolgun, pü-
rüzsüz bir seslendirme. Viyo-
lonselci Sabine Kramsve pi-
yanist Ulrich Koneffke ile bir-
likte, ufak tefek, ama sanatı
çok büyük kemancı Picard'ı
her zaman anacagımızdan
eminim. Alman Kültür Mer-
kezi'nce düzenlenen bu güzel
kpnserin. konseryatuvann ye-
ni binasında verilmiş olması
hem mutlu etti beni. hem de
düşündürdü; Konş.ervatu-
var'ın, Dokuz Eylül Üniversi-
tesi eliyle, yıllaf sonra dogru
dürüst bir binaya kayuşması,
elbette mutluluk verici, ama,
bınanın hemen girişindeki
"kafeterya"dan yükselen tost
kokulanna, binanın ortasında-
ki "biiyûk mağazavari" tuhaf
boşluga, salonun küçüklügü-
nün yanı sıra sahnenin alabil-
digine derin tutulmasına, kon-
servatuvar binalannda en ön-
ce düşünülmesi gereken "ses
yalıtımı"nın gevşekligine ne
demeli.
Konser salonu, konservatu-
var yapımı. akustik uzmanla-
rının işe el uzatmalarını ge-
rektiren işlerdir. Öyle anlaşılı-
yor ki bizim "yeni" konserva-
tuvarımızı yaptıranlar, tapu
binasından, vergi dairesinden
ayırt edememişler konuyu.
Bu yüzden hantal. donuk,
kullanılması güç bir bina çık-
mış ortaya. Üzücü, düşün-
dürücü bir durum bu...
İçi Boş Güzellikler
Bu yıl TÜYAP Kitap Fuan'na gösterilen ilgi yalnız ya-
yımcılarımızı değil, bütün aydınlarımızı umutlandırdı.
Günde ortalama kırk bin, hafta sonlarında elli bin kişinin
gezdiği fuarda, önceki yıllarla ölçüştürülemeyecek kadar
çok da satış oldu.
Kitap türü bakımından inanılmaz bir çeşitlilik vardı. Fel-
sefe, tarih, din, toplumbilim, ruhbilim, siyasa, yazın, ço-
cuk, ne ararsanız...
Hele çeviriler... Bir gün Türkçesini okuyabilecegimi ak-
lımın ucundan bile geçirmediğim yapıtlar birbiri ardına di-
limize kazandırılıyor...
Kitapların düzenlenişi, kâğıdı, kartonu, baskısı da ba-
yağı üst düzeyde. Yayımcılarımızı ne kadar övsek azdır.
Bu alanda çalışanların gerçekten yetenekli kişiler olduk-
ları açıkça görülüyor.
Yan yana sıralanmış, rengârenk, pınl pınl kitaplara bak-
maya doyamıyor insan...
Arna almak, bakmak kadar kolay değil. Yüz bin, iki yüz
bin, üç yüz bin, gidiyor yukarı doğru...
Gene de büyük çoğunluğu gençler olan okurlar önceki
yıllarla ölçüştürülemeyecek kadar çok kitap satın aldılar.
Ama ilgi büyük oranda toplumsal kitaplaraydı.
Bu aslında yeni bir şey değil. Toplumsal kitaplar, hele
güncel olaylara ışık tutan yapıtlar, uzun süredir yazın ya-
pıtlarından daha fazla satılıyor.
Bilindiği gibi, gazeteci yazarlann sürekli tükenen, ara-
nan, yeni basımlar yapan pek çok kitabı var.
Imza giinlerinde, bu ilginin yoğunluğu iyice ortaya çıktı.
Ünlü şairler on beş yirmi kitap imzalarken, sevilen gaze-
teci yazarların önünde uzun kuyruklar oluştu.
Kitle iletişim araçlarını, hatta fısıltı gazetesinı ustaca
kullanan, reklam yapmayı çok iyi bilen yazın adamları bi-
le onlara yaklaşamadı.
Kimileri şöyle düşünüyor: Gazeteci yazarlann gazete-
lerde yazmalan adlannın daha fazla duyulmasını sağlıyor.
Ayrıca gazetelerinde kitaplarının bedava reklamlarını
bastırıyorlar. Sonra aralarından biri bir kitap çıkarınca
öbür köşe yazarlan hemen övücü yazılar döşeniyor, kita-
bı çeşitli yönleriyle tanıtmak için sıraya giriyorlar. Televiz-
yonlarda da dostları, arkadaşları var. Kısacası, kitapları-
nın reklamını yapmak için her olanaktan yararlanıyorlar.
Ama kanımca iş bu kadarla bitmiyor... Çok daha
önemli bir konuyu atlamamak gerek... Gerek de, genel-
lıkle atlanıyor... Öylesine atlanıyor ki, işin gizini yalnızca
reklamcılıkta sanan yazın adamları da gazetelere yazıl-
manın, televizyonlara çıkmanın yollarını aramaya başlı-
yor, magazin dergilerine konu olmak için çareler arıyor, fı-
sıltı gazetesine birtakım ilgi çekici bilgiler veriyorlar...
Yararı olmaz mı?
Elbette olur...
Ama sundukları içi boş güzelliklerse, yazını biçimsel
oyunlarda başlayıp biten bir şey olarak görüyorlarsa. ge-
ne arkada kalacaklar, gördükleri ılgının parlamasıyla sön-
mesi bir olacaktır.
Gazeteci yazarlar okurları yakından ilgilendiren, insan-
lann üstünde durmak, düşünmek istedikleri konuları ele
alıyorlar. Bilgi veriyor, görüş bildiriyor, değerlendirmeler
yapıyorlar. Konuları ele alışlarını, işleyişlerıni, üsluplarını
beğenmeyebilirsıniz, yazın dışı bulabilirsiniz, ama yaptık-
lan işi küçümseyemezsinız. Aynca, neyin yazın dışı, neyin
yazın içi olduğunda da tam bir görüş birliğine varılabile-
ceğini sanmıyorum. Örnekse, yazın türleri arasında "şi-
ir"m yanı sıra, "öykü", "roman", "deneme" olduğu gibi,
"gezi", "makale", "söylev" de vardır. »
Yazın adamlan "Ne anlatıyor?" sorusunu bir yana itip
yalnızca "Nasıl anlatıyor?" sorusuna kafa yormaya baş-
ladıklarından bu yana, sürekli okur yitiriyorlar.
"Güzel, çok güzel de, ne diyor?"
Sanat adamı bilgi vermez, görüş bildirmez, değerien-
dirme yapmaz diye düşünmek çağcılık sanılıyor.
İçi boş güzelliklerle oyalanmaya haklı bir tepkı sonucu
savrulmuştuk, ama bu savruluşun da bir tepki yaratacağı
düşünülmeliydi.
Yazın dünyasının güzel insanları girdikleri çıkmazda
oyalanmayı sürdürür, "Ağzını açar, hiçbir şey söylemez"
anlayışıyla yazmakta dırenirlerse, okurların toplumsal
yapıtlara yönelişi doğal olarak daha da hızlanacaktır.
Hermann Hessenin otobiyogralik
yazrtan yayımlandı
Küitüı^Seryjsbilenııann Hesse'ıuaotobiyografik yazılan
Yohakovsky, Bruckner. Beethmen gibi bestecileri de derinden etkilemi; olan Schumann'ın 2. Senfonisi'nin kayıp olan özgûn notalan bulundu.
1 aralıkta Sotheby's'de 45 milyara satişa sunulacak
Schumann hn kayıp 2. Senfonisibulundu
Kültür Servisi- Romantik senfonilerin en
ünlüsü ve dinleyiciler kadar. aynı çağın
ünlü bestecileri Brahms, Yohakovsky,
Bruckner, Beetfaovengibi bestecileri de
dennden etkilemış olan Schumann'ın 2.
Senfoni'sinin kayıp olan özgün notalan
bulundu ve 1 aralık günü Londra'da
Sotheby's'de satişa çıkanlacak. Antika
meraklılannın önceden yaptıklan
tahminlere göre eser, şimdiye kadar böyle
bir parça için söz konusu olmamış, 800
bin sterlin -yaklaşık 45 milyar TL- gibi bir
fiyata kolaylıkla alıcı bulabılecek.
Schumann, C Major Opus 61 kayıtlı
senfoniyi 1845-1846 arasında
tamamlamıştı. Bu. aynı zamanda
saglıgının bozulmaya başiadığı dönemdi
Kulaklannda beliren çınlama ve ugultu
onu şiddetle rahatsız ediyordu. Nitekim
notlannda bu konuya deginirken "2.
Senfoni'vi bitirdiğimde henüz kendimi Ki
hissetmiyordum"dıyecekti. Kendinı iyi
hissetmeyişi. daha sonra ağırlaşarak
Clara Schumann.
sürecek. on yıl sonra intihara teşebbüs
edecekti. Türünün, çağındaki en büyük
eseri sayılan 2. Senfoni'nin notalan
bestenin tamamlandığı tarihten ben
kayıptı. Hatta eserin prömiyerinı yapan
Mendellsohn basılı metnin birçok yerleri-
ni kendine göre doldurmak, yorumlamak
zorunda kalmıştı. Brahms da o gecenin
dinleyicileri arasında bulunuyordu \e o da
kendi yapıtlannda Schumann'ın bu
yapıtından yararlanırken kendi
yorumlanna dayanmıştı.
2. Senfoni'nin özgün metninde pek çok
düzeltmeler olduğu dikkati çekti. Bazı
notalar yazıldıktan sonra karalanmış,
bazılanysa okunamaz biçimde sılinmiş ya
da silikleşmiştı. Esere C Major Opus 61
kaydı, Schumann'ın eşi Clara Schumann
tarafından yazılmıştı.
Schumann. bestecilikten önce bir
piyanistti. Yeni bulunan metindekı
düzeltmelerde uzmanlar, onun piyanodan
aldıgı bazı seslen notalaştınrken çektiği
sıkmtılan çok kolaylıkla görebiliyor ve
yorumlayabiliyorlar. Satişa sunulacak
olan antika eser, bu bakımdan da ayn bir
önem ve değer taşıyor.
Remzi Kıtabevi'nin anı biyografi dızisınden yayımlandı.
"Bozkır Kurdu'nun Düş Yolculuklan" adı>la yayımlanan
kitabı. Yıldız Ecevit derledi. 1946 yılında Nobel Edebiyat
Odülü'nü kazanan Hesse, yaşamının büyük bir bölümünü
sürgünde geçirmiş. parlak. araştırmacı. pasifist ve gezgin bir
>azardır. Batılı kökeniyle Hınt felsefesini yorumlayışında
ulaştığı başanlı sentez, Hesse'nin eserlerinin özellikle gençler
arasında çok sevilmesine yol açmış. ona dünya çapında ün ve
başan sağlamıştır. "Romantizmin şahane ordusunun son
şövalyesi' olarak da tanınan Hesse'nin, hemen hemen tüm
eserleri dilimize çevrildi.
Mersin'de filarmoni orkestrası
kuruldu
•Kültür Ser\isi-Mersin'de yeni kurulan Filarmoni Derneği
-'d.vesınde Mersin Devlet Opera ve Balesi sanatçılan Mersin
Filarmoni Orkestrası'nı kurdular. Mersin'in müzik yaşamını
önemli derecede etkilemesi beklenen bu topluluğun ilk
konseri. bugün \e yann Devlet Operası salonunda dinlenebilir.
Genel Müzik Direktörü Nezih Seçkin'in yöneteceği konserin
solisti, başkemancı Zülfıya Yakubova. Yakubova'nın çalacağı
Çayko% ski Keman Konçertosu ile Mersin'de ilk kez bir keman
konçertosu çalınmış olacak. Saat 20.00'de başlayacak konserde
Mersin Filarmoni Orkestrası. aynca J. Strauss'un 'Yarasa
Uvertürü' ve D\orak'ın 'Yeni Dünya Senfonisi'ni de
seslendirecek.
Jackson aleyhîndeki dava düştü
• M O D E S T O ( A J \ ) - Mıchael Jackson aleyhınde oğlunun
babası olduğu iddiasiyla Michelle Flowers tarafından açılan
dava düştü. 10 yaşındaki erkek çocuğun annesi Flo\\ers açtığı
davada Jackson'dan bir ev ve yılda 20 milyon dolar talep
etmişti. Stnaslaus Bölge Mahkemesi yargıcının karan ile
Flovvers bundan sonra ancak özel izin iie babalık davası
açabilecek. Yargıç Ritchey, yapılan kan testlerinin 10
yaşındaki James Hall'un babasının başka biri oldugunu
şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlamasının davayı
anlamsız hale getirdiğini belirtti. Michelle Flovvers, oğlu
James Hall'un 35 yaşındaki Michael Jackson ile 1980"lı
yıllarda yaşadığı bir ilişkıden oldugunu ileri sürüyordu.
Jackson bu iddıayı reddediyordu. Geçen aralık ayında bir
başka yargıç Flovvers tarafından Jackson aleyhine açılan ilk
babalık davasını düşürmüş ve Flovvers'ın yeni bir dava
açmasını engellemişti. Ancak Flovvers. oğlunu davacı yerine
koyarak yeniden mahkemeye başvurmuştu.
Bulutsuztuk Özlemi Bursa'da
•Kültür Servisi - Bulutsuzluk Özlemi topluluğunun
çalışmalan hızh bir şekilde devam ediyor. Genç kitlelere
kendini sevdıren grup. yurdun çeşitli illerinde konserler
veriyor. 19 kasım cumartesi günü Konv ı'daki hayranlannın
karşısına çıkan Bulutsuzluk Ozlemi'nm bir sonraki durağı
Bursa ve Çorlu olacak. Önümüzdeki günlerde"Uçtu Uçtu"adlı
çalışmasının CD'sinin çıkacağını belırten Bulutsuzluk Özlemi.
yeni yıla bir konser albümü ve stüdyo albümüyle girecek.