Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYTA CUMHURİYET 20KASIM1994PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Üniversitelerin özelleştirilmesi
Ündversiteler 60'h yıllardan başlayarak kamuoyunda devamlı
yıpa-atılmaya çalışıldı. Üniversitelerdeki bazı tekil olaylar
üni-versitelere mal edilerek, önce öğrenciler sonra hocalar
yıpsratılarak 21 Mayıs'ın intikamı alındı.
Prof.Dr. MEHMETBAKİOĞLU/yr TeknikÜniv.
S
on günlerde kamuoyunda
tartışılan öğretım üyeleri-
nin özlük haklan ve özerk
liniversite konusu ile gün-
deme birdenbire üniversi-
telerin özelleştirilmesi gel-
di. TBMMde görüşülen özelleştirme
yasasından esinlenen ve özelleştirme-
nin her sorunu çözecegine ınanan kişi-
ler b u öneriyi gündeme getirmede bir
sakmca görmediler. Hükümetin özel-
leştirmeyi bütçe açıklannı kapamanın
bir yolu olarak gördüğü, medyanın ise
olaym kısırçekişmelerini aynntılı ola-
rak verdıği birortamda. üniversitelerin
özelleştirilmesinin gündeme gelmesi ve
yandaş bulması dogaldır.
Özelleştirme toplumumuza gerekti-
ği kadar tanitılmadı ve toplumda ge-
rekti|ince tartışılmadı. Bunun sonucu
olarak ortaya bir kavram karmaşası ve
yanlış uygulamalar çıktı. Bunun geç-
mişt« en belırgin örneği Batı toplumla-
nndaki özel üniversıteler örnek göste-
rilerek, han katlannda açılan özel yük-
sek okullardır. Bir kurumun özelleşti-
rilmesi. bir kurumun özel sektör tara-
findan da kurulması ya da bir kurumun
özerk olması farklı şeylerdir. TRT'nın
özelleştirilmesi ya da özel televizyon
istasyonlannın kurulması ya da
TRT'nin özerk kurum haline getirilme-
si farklı kavramlardır.
Üniversitelerin özelleştirilmesini is-
teyenlerin önerisi, Batı toplumlannda.
özellikle ABD'de olduğu gibi üniversi-
teleri özelleştirdikten sonra mütevelli
heyetleriyle yönetip öğrencilerden alı-
nacak paralarla üniversitelerin gelirle-
rini arttınp öğretim elemanlanna yeter-
li ücret verilmesi şeklindedir.
Özelleştirme yapılan toplumlann
hiçbirinde üniversitelerin özelleştiril-
mesi düşünme aşamasına dahi gelme-
miştir. ABD'de sıkça bulunan özel üni-
versiteler, ABD'nin kuruluş aşamasın-
da belirli dinsel ya da budunsal (etnik)
gruplann kendi gelecekleri için kur-
duklan kâr amacıoJmayan kurumlardır.
Bu özel üniversiteler ticari bir kurulu-
şun malı olmayıp, toplumun birkesimi-
nin malıdır. Daha sonra eyaletler güç-
lenince eyalet üniversiteleri kurulmuş-
tur. Sonuç olarak her iki tip üniversite
de toplumun malıdır. Az sayıda da ol-
sa kâr amacı güden üniversiteler bu-
lunmasına karşın bunlar saygı duyul-
mayan ve itibar edilmeyen kuruluşlar-
dır.
Üniversitelerin özelleştirilmesini is-
teyenler, herhalde üniversitelerin, özel
sektöre sattlıp onlar tarafından işletil-
mesini istemiyorlardır. Eğer istiyorlar-
sa üniversite arazilerinde kısa zaman-
da oteller yükselecek ve öğretim son
plana atılacaktır. Bu şekilde yapılan
özelleştirme sonunda ortaya çıkan ku-
rum. adı ne olursa olsun, üniversite ol-
maz ticari bir kurum olur.
Özelleştirme önerisinde, Türkiye'de
yeni kurulan vakıf üniversitelerinin mo-
del olarak alınması söz konusu ise or-
taya çok daha başka sorunlar çıkacak-
tır. Birinci sorun maddi kaynak sorunu-
dur. ABD'de dahı özel üniversiteler, öğ-
rencilerden para almasına karşın eğiti-
min niteliğini düşürmemek ve hatta
varlıklannı devam ettirebilmek için
devlet desteğine gereksinim duymakta-
dır. Kısaca çağdaş ve nitelikli üniversi-
te eğitimi öğrencilerden alınan paralar-
la mümkün olmamaktadır. Nitekim
Türkiye'deki vakıf üniversiteleri bütçe-
lerinin yüzde 45"i kadar devlet destegi
alabilmekte ve maliyeti yüksek prog-
ramları aşmakta zorlanmaktadırlar.
Ikinci sorun ise vakıf üniversitelerini
kuracak kuruluşlann amacıdır. Sadece
üstünlük (prestij) ya da kendi kurumla-
nna eleman yetiştirmek için üniversite
kuracak kurumlann sayısı çok azdır.
Geriye bazı budunsal (etnik) ya da din-
sel amaçlı gruplann kuracaklan vakıf
üniversiteler kalmaktadır. Budurum ise
Türkiye Cumhuriyeti"nin yapısına ters
düşecek ve ortaya mezhep üniversitele-
ri çıkaracaktır.
Önerinin bir başka bölümü, üniver-
sitelerin, aralannda iş adamlannın da
bulunduğu. mütevelli heyetler tarafın-
dan yönetilmesidir. Mütevelli heyet so-
runu bir yönetim biçimi sorunudur. As-
lında sorun. adı ne olursa olsun (müte-
velli hevet, senato. yönetim kurulu).
üniversiteyi yönetecek organın kımler
tarafından seçileceği ve yetkilerinin ne
olacağıdır. De\ let üniversitelerini yöne-
tecek organa. mütevelli heyete seçile-
cek kışiler, siyasal iktidar tarafından se-
çıiirse durum bugünkü KlT'lerin yöne-
tim kurullanndan farklı olmaz. Siyasal
iktidar tarafından seçilecek bir müte-
velli heyet, aslında YÖK sisteminin ge-
nişletilmesinden başka bir şey değildir
ve üniversitelerin yönetim açısından
daha fazla devtetleştirilmesine neden
olacaktır. Bu durum ise özelleştirme
mantıgına ters düşecektir.
Üniversiteyi yönetecek organın yet-
kilerine gelince: Bunlann başında büt-
çe yapma yetkisi gelir. Bütçe yapma
yetkisi ya da mali özerkliği bulunma-
yan bıryönetim organının. aralannda iş
adamları dahi bulunsa. başanlı olma
şansı yoktur. Bütçesinin yüzde 45 ka-
dar kısmı. hatta bazılannın ilk yatınm-
lannın büyük kısmı. devlet tarafından
karşılanan vakıf üniversitelerinin mali
özerkliği bulunmasına karşın devlet
üniversitelenne mali özerklik verilme-
mektedir. Vakıf üniversitelerinın başa-
nlannın bir kısmı mali özerklikten. bir
kısmı isedevletin üniversitelereayırdı-
ğı toplam bütçeden. devlet üniversite-
leri aleyhinepav almalarından kaynak-
lanmaktadır. Her kurulan vakıf üniver-
sitesi dev let üniversitelerinin kaynakla-
nnı azaltmaktadır.
Sonuç: Üniversiteler. bin yıllik orta-
çağsürecinde Roma-Germen sentezin-
den şekillenen Batı uygarlığının bir ku-
rumu olarak ortaya çıktı ve gelişerek
bugünkü durumunu aldı. Batı toplum-
lan yüzyıllar boyunca yarattığı ve birik-
tirdiği değerlerini üniversitelerinin yar-
dımı ile inceliyor. koruyor ve geliştiri-
yor. Geleceklerini şansa bırakmadan
planlıyor.
Cumhuriyet ile toplumumuza Batı
uygarlığının bir kurumu olarak gıren
üniversiteler. bugünkü arzu edilmeyen
durumuna kısa zamanda gelmedi. Üni-
versiteler 6O'lı yıllardan başlayarak ka-
muoyunda devamlı yıpratılmaya çalışıl-
dı. Üniversitelerdeki bazı tekil olaylar
üniversitelere mal edilerek, önce öğ-
renciler sonra hocalar yıpratılarak 27
Mayıs'ın intikamı alındı. 12 Eylül'den
sonra terörün odak noktası olarak üni-
versite ve öğretim üyelen gösterilerek
üniversite özerkliği kaldınldı ve bazı
öğretim üyelerinin görevlerine son ve-
rildi.
Bu noktadan sonra üniversitelerde
hızlı bir vozlaşma başladı. Sessiz kalan
öğretim üyeleri, ilçelere de açılan üni-
versiteler. hak edilmeden dağıtılan un-
vanlar ve hızını alamayan kişilerin her
isteyeni üniversiteye alma sözleri yoz-
laşmaya ait bazı örneklerdir. En sonun-
da üniversiteler. maddi kaynaklan azal-
tılarak, işlevlerini yeteri kadar yapamaz
duruma getirildiler. Bu noktaya gelme-
de üniversitelerin hatalannm bulunma-
dığını savunmak haksızlık olur. Maddi
kaynaklann azalmasında en acı olanı.
kesilen bir ağacın "Beni kesen baltanın
sapının benden olması bana çok acı
verivor" sözünü anımsatmasıdır.
Jul|a JVlarshall
ANADUI n YAZIN
OGRETIMI
Çeviren:Cahit Kiilebi
Julfca Marsfcall
Avrupa Konseyi Kültürel İşbirliği Konseyince Oxford
Ünjversitesi Öğretim Üyesi Prof. Julia Mafshall'e
hazırlatılmış olan bu yapıt, Konsey üyesi ülkelerde
anadili ve yazın öğretiminde uygulanan izlenceleri,
günümüzde uygar ülkelerde bilinen yöntemleri ve Cahit
Kttlebi'nin bubasım için hazırladığı meslektaşlara
önerilerini içermektedir.
YENİ ÇIKTI
80.000TL.
Cumftiifiyet Kitap Kutöbü Çağ Paıaftanta A.Ş.
Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu-lstanbul
Tel:512 05 05
Üniversite kurultayının getirdikleri...
Yard. Doç. Dr. BİNNUR YEŞİLYAPRAK
Gazi Üniversiîesi Öğretim Üyesi
B
irinci Üniversite Kurultayı, 8-
9 Ekim 1994 günlerinde An-
kara'da, ODTÜ Mimarlık'ta
toplandı. Kurultayı düzenle-
yen 6 örgüt; Gazi Üniversite-
si Öğretim Üyeleri Derneği.
lzmir Üniversiteleri Öğretim Elemanları
Derneği, ODTÜ Öğretim Elemanlan Der-
neği, Öğretim Elemanlan Sendikası, Öğre-
tim Üyeleri Derneği ve Üniversite Öğretim
Üyeleri Derneği önceden belirledikleri ve
programda yer alan 6 oturumda üniversite-
nin sorunlannı değişik açılardan ele alıp su-
narak tartışmaya açtılar.
İlk gün açış konuşmalan ile başlayan ku-
rultaya Başbakan'ın. Başbakan Yardımcı-
sı'nın gönderdikleri telgraflar "ilgisizce"
dinlendi. Dahası, adının önüne "Prof." un-
vanı almış olduğu için "bffimadamr kabul
edilmesi gereğine karşın "ortaya v .
koyduğu davranış ve uygulama- •"
larabakıkhğuıda" asla bu nitele-
meye uygun olmadığı ifade edi-
len Sayın Başbakan'ın bilimsel
etiğe aykın davranışlan da sık sık
dile getirildi; başında bulunduğu
hükümetin icraatına dayanarak
"göndeiTneler" yapıldı, tartışıl-
dı, eleştirildi. Zaten genel olarak
bu bir "eteştiri yapma kuruftayı"
oldu. Öyle olması da belki bir de-
receye kadar kaçınılmazdı. Çün-
kü eger sorunlan ortaya koyup
tartışılmasını ve çözüm üretilme-
sini amaçlıyorsak. öncelikle "Bu
«ırıınlan kim / kimter varattı?"
yen örgütlerin temsilci ya da yöneticilerinin
dışında olup kurultaya katılan öğretim üye-
lerinin sayısı birdüzineyi geçmiyordu. Ög-
retim elemanlannın kendi sorunlanna kar-
şı "duyarsızltğı" ve "sorumsuzluğu", katı-
lan öğretim elemanlannca uvgun bir ifade
ile dile getırilirken. öğrencilerce "acımasız-
ea" eleştirildi.
Şimdi eminim katılmayanlar, "Iyi ama,
bu kadar eleştirecek ne var?" diye düşüne-
bilirler. Şahsenben. busuçlamalarkarsısın-
da, "Bunlann ne kadarını hak ediyoruz?"
diye düşündüm. Kuşkusuz suçlamaların
hepsi. bazı kişi ya da gruplar için uygun bu-
lunabilir ve hepimizin bu suçlamalardan hiç
değilse birya da birkaçını "hakediyor" ol-
dugumuz düşünülebilir. Ben öncelikle katı-
lım azlığını. öğretim elemanlannın da ülke
sorunlannın çözümlenmesıne karşı mevcut
ve "Bu sorunlar nasıl ortava çık-
fa, nasıl oluştu?" saptamalannın
DAYANIŞMA ŞÖLENİ
GRUPKIZILIRMAK
MUAMMER KETENCİOĞLU
TANERTULA
DERNEK ÇOKSESLİ KOROSU
Tarih: 21.11.1994
Saat: 19.00
Yer: Caferağa Spor Salonu
Bilet temin yerleri: Moda Sineması, Dünya Sineması,
Alkazar Sineması, Caferağa Spor Salonu gişeleri, Akyüz
Kitabevi.
NOT: Şölen bitiminde bütün semtlere otobüs vardır.
ALTINOKTA KÖRLER DERNEĞİ
İSTANBULŞUBESİ
İR TİBA T TEL: 635 2269-2317039
yapılması gerekli. "Kunıltayaa
ne oWu" ya da "Nasıl geçti" so-
rusuna öncelikie şu gem;l yanıt
verilebilir: Üniversite kurultayın-
da, üniversite elemanlan kendi-
lerini eleştirdiler. birbirlerini
eleştirdiler, YÖK'ü eleştirdiler
ve hükümeti eleştirdiler... Üni-
versite ögrencileri ise daha çok
öğretim elemanlannı (özellikle
de profesörleri) eleştirdiler. Öğ-
rencilere göre bu ilk kurultayda
üniversite hocalan "smıfta kal-
dı". Bol eleştirili, âz çözüm öne-
rili bu toplantıda, üniversitenin
sorunlan şu başlıklarda tartışma-
ya açıldı: 1. Bilimsel Etik, II. Yükseköğre-
nimde Farklılaşma, III. Üniversitelerde Bi-
limsel Etkinliğin Örgütlenmesi, IV. Öğre-
tim Elemanlannın Örgütlenme Sorunlan, V
Üniversitelerin Yasal Sorunlan, VI. Yükse-
köğrenimde Ekonomik Yük Sorunu.
Bu belirlenmiş olan tartışma konulan dı-
şında, üniversitelerde görevli asistan ve araş-
tınna görev lileri. lisansüsrü eğitim yapanlar
ve öğrenciler, bağlı bulunduklan dernekler
adınayadakişisel olarak sorunlannı dile ge-
tirdiler, bu sorunlardan sorumlu tuttuklan-
nı suçladılar. eleştirdiler.
Kuşkusuz en fazla eleştiriv i kurultaya ka-
tılmayan öğretim elemanlan aldı. Düzenle-
>IU VE 86-1091' SAY1U BAKA^LAR KURULU KARAfltNA CîORE SIGARA SAĞUĞA ZAHARU0*R
hükümete güvenini yitiren halkın kapıldığı
"umutsuzluk" duygusuna kapılmalarına
bağlama eğılimindeyim. Bir kısım öğretim
elemanlan da "Haberimiz oünadı" savun-
masıyla kendilerinı bu suçlamalann dışın-
da tutmak istese de "haberi olmamanın" da
bir ilgisiziik sorunu olduğu düşünülebilir.
Neydi bu suçlamalar? Öğrenciler neden
öğretim üyelerini daha ilk kurultayda "sınıf-
ta bıraktı?" Gençlere göre. "toplum sorun-
lan karşısında eyleme geçmeyen, sadece ma-
aşlannın arrnıası için hükümete karşı tepki-
sini dile getiren" öğretim elemanla'n, Türki-
ye'de "eğjtilmeye" en muhtaç kesim olarak
nitelendi. Üniversite hocalannın ülkemizde
"aydın" kımliği taşımadığı, "meslekionur"
ve "bilimonuru'"na sahıp olmadığı. ülkenin
demokrasiye geçişinde ve gelişiminde ken-
dilerinden beklenen sorumluluğu yerine ge-
tiremediği eleştınleri, benim aklımda ka-
lanlar oldu. Acı da olsa bir kısmına kısmen
ya da çoğunlukla katıldığım bu eleştirilerin
dışında, kurultayda tartışılıp her iki kesim
tarafından da paylaşılan şu sorunlar ve gö-
rüşler dile getirildi:
- Ülkemiz üniversıtelerinde en önemli so-
run olarak görülen özerklik ve bilim özgür-
lüğii için önce kafalann özgür kılınması.
- Egitimde fırsat eşıtsizliği ve üniversite-
ler arasındaki dengesizliklerin giderilmesi.
- Üniversitede yabancı dil ögrenmeye de-
ğü ama >abancı dille eğitime karşı çıkmanın
doğru bir tav ır olduğu.
- Üniversitelerde bugün yaşanan pek çok
sorunun yaratıcısı ve sorumlusu olan
YÖK'ün kaldınlması gerektiği (başka bir
söyleyişle. ne kadar düzeltilirse düzeltilsin
adam olamayacağı).
- -. Ünivetsite sorununun 4pp-
lumdaki öbür sorunlarla birllkte
ele alınıp çözüm aranması eere-
g'- ..
- Üniversitelenn öğretim ele-
manlan, çalışanlan ve ögrencile-
ri ile toplumda örgütlenmelere
örnek oluşturması. önderlik et-
mesi gereği.
- Üniversitelerin görevinin sa-
dece sorunlan göstermek değil,
çözüm üretmek ve eyleme geç-
mek olduğu...
Bu görüşler. bana göre, hem
üniversite-ögretim elemanlann-
ca hem de öğrencilerce paylaşıl-
dı. Her iki grubun aralannda ya
da kendi içlerinde anlaşmaya va-
ramadığı tartışmalann eksenini
ise ^ŞTÎİBeTcöğreTiitnin paralı öT~
masının mu \oksa parasız olma-
sınııı nu bugünkü koşullarda da-
ha adil olacağı". "sayılan 57*ye
ulaşan üniversitelerin hepsini
kurtarmak mümkün olamaya-
cağına göre hiç değilse bir kısmı-
nı "araştırma üniversitesi' yapa-
rakkurtarsak(mı)"gibi konular
oluşturdu. Bu konularda bir gö-
rüş birliğine vanlamadı.
Kurultay kapanırken düzenle-
yen örgütlerden birinin yetkilisi
olarak Prof. Dr. Mustafa Altuı-
taş, şöyle bir dilek ve öneri dile
getirdi: "Birbirimizieleştiriptü-
ketmek yerine, bûiikte bir şeyler üretelim.''
Hem de iyi şeyler üretmeye çaba harcaya-
lım.
Tersi durumunda topluma önderlik yap-
ması gereken bu kurumlar. ülke sorunlan
karşısında tepkısiz kalırsa bugün bizi eleş-
tiren gençler. yann yargılayıp mahkûm ede-
ceklerdir. Bu nedenle ben. her türlü eksik-
liğine \e katılım azlığına karşın bu kurulta-
yın olumlu bir çaba olduguna inancımla dü-
zenleyenlen kutluyor ve gelecek kurultay-
larda daha genişkatılımlarla üniversite için-
deki konumumuz ne olursa olsun, sorunla-
nn çözümü için birlikte olma çağnsını
yineliyorum.
ÇUKOBİRLİK
ÇUKUROVA PAMUK, YERFISTIĞI
VE YAĞLITOHUMLAR TARIM SATIŞ
KOOPERATİFLERİ
BİRLİĞİ'NDEN
GENEL KURULAÇAĞRI
Birliğimizin 1993/94 iş yılı Olağan Genel Kurul toplantısı
çoğunluksağlandığıtakdirde21.01.1995Cumartesigünü,
belirtilen günde çoğunluk sağlanmadığı takdirde bahse
konu toplantı, 29.01.1995 Pazar günü, bu kez çoğunluk
aranmaksızın yapılacaktır.
Toplantı yeri ve saati ile gündemi, Tarım Satış Koopera-
tifleri Birliği Anasözleşmesi'nin "Genel Kurula Çağrı
Usulü ve Gündem" başlıklı 18. maddesi gereğince Genel
Kurul tarihinden 15 gün önce ayrıca ilan edilecektir.
Üye kooperatiflerimizin sayın temsilcilerine ilan olunur.
YÖNETİM KURULU
TARTIŞMA
Din kavrammı tartışabilmek
S
on yıllarda laik
cumhunyetimıze
yönelık tehditlerin
giderek tırmanması
ve özetlıkle
köktendincı
akımlann ivme kazanan
ürkütücü boyutlardaki
etkinlikleri karşısında yavaş ve
gecikmiş de olsa, tepkıler
görmek şüphesiz umut verici bir
gelişme olarak nitelendinlebılir.
Bu kapsamda "Atatürkçü"
derneklerin sayısındakı artış da
dıkkati çeken bir olgu. Laık
cumhunyetin geleceğini
tehlikede gören vatandaşlar.
değişik şemsiyeler alıında
örgütlenerek seslerini
duyurmaya çalışıyorlar.
Özellikle bu>ıl. 29 Ekim ve
takip eden 10 Kasım
çerçevesinde anlamlı ve coşkulu
kutlamalar, tüm vaş gruplarına
yönelık "bilinçlendirici'"
toplantılar yapıldığına tanık
oluyoruz. Bu tür etkinlikleri
saygı ve takdir ile karşılıyoruz.
Kİmı köktendincı akımlann
cumhuri>etimize yönelttiği
tehdıtler ve getinlen çözüm de
Atatürk ilkelerine sahıp
çıkılması ve gençlerin bu
bağlamda bilgilendırilmesi;
bunun nasıl yapılabıleceği
hususu ise tüm iyi niyetli
çabalara karşın henüz gerçekçi
ve inandıncı boyutlarda formüle
edilemıyor.
Yaşadıgımız döneme analojiler
yapıldığını da görmekteyiz.
kimı zaman vaşadığımız günler
Istıklal Savaşı öncesıne. kımı
zaman ise. özellikle
köktendincılerın kullandığı
yöntemler açısından 1970'li
vıllardakı "komünist"
etkınlıklere benzetiliyor.
Dolayısı ile bu dönemlerden
alınan "dersler" çerçevesinde
çözüm önenlen getinlmeye
çalışıhyor. Sorunun etrafında
dolaşılıyor. ancak en can alıcı
noktaya parmak basılmaya
nedense çekiniliyor...
Şüphesiz ekonomik koşullar ve
dünya konjonktürü içinde
Türkiye'nın konumu göz ardı
edileme>ecek öneme sahip
boyutlar. ancak ben sos>al
içerikli başka bir noktaya
dikkatınizi çekmek istiyorum.
"Istiklal ve Cumhuriyetûnizi
tehditeden" özellikle
"harici"düşmanlara karşı
çıkmak oldukça saygı
görebılecek ve desteklenecek bir
tav ır. "Marksist Leninist ve
hatta Maoist" komünistlere karşı
olmak da çok kolay. Türk
toplumunun çok büyük bir
yüzdesi bu iki konuda hemfikir.
Ancak dine eleştirel bakmak pek
o kadar kolav değil.
Toplumumuzda dinin felsefi
boyutlarda hiç tartışılmamış
olması nedeniyle olsa gerek,
dine karşıymış gibi
algılanabilecek en küçük bir ima
dahi hemen lanetleniyor. Eğer
çağdaş bir toplum olduğumuzu
düşünüyorsak, va da en azından
çağdaş bir toplum olmaya
adaysak. korkmadan
çekınmeden din olgusunu da
tartışabilmeliyiz.
Şakire Pöğün
PENCERE
dharAtıp
Şeş Oynamak..
Hammamizade İsmail Dede, ülkemizin en büyük bes-
tecilerinden sayılıyor; Yenikapı Mevlevihanesi'nde
iken bestelediği ' Zülfündedir benim baht-ı siyahım"
şarkısı. çok geçmeden Üçüncü Selim'in kulağma gitmiş.
padişah genç müzisyenle ilgilenmiş, İsmail Dede, Saray
Fasıl Heyeti'ne alınmış...
Üçüncü Selimden sonra tahta çıkan İkinci Mahmut da
Hammamizade'yi korumuş...
Ikinci Mahmut, Dede Efendi'ye hayranmış...
Padişah, bir gün, yanında ünlü nedimi Sait Efendi yle
birlikte payitahtın sokaklarında tebdil dolaşırken, doku-
naklı bir şarkı işitmiş, nedimine buyurmuş:
"- Bu şarkı nereden geliyor, öğren!.."
Sait Efendi:
"- Şuradan geliyor, o şuradan dediğim yer de Gedik-
paşa Külhanı'dır..."
Her şeyi öğrenmek isteyen ve her şeyi merak eden
padişah, Sait Efendi'ye aman zaman demek fırsatını
vermeden külhanın kapısından içeri dalmış; avlunun bir
yanında insanın zor kucaklayabileceği kütüklerden olu-
şan dağ gibi istif, öteki yanında dağlar gibi küller yığılıy-
mış. Padişahla nedimi, oturup şarkıyı dinlemeye başla-
mışlar; Sultan Mahmut şarkıyı söyleyenin kim olduğunu
sorunca, yanıtlamışlar:
"- Topkapılı Mehmet'tir, on yaşmdan beri buradadır,
külhanbeylerinin en aklı başında olanıdır."
Şarkının güftesi:
"Cihar attım şeş oynadım,
Yine felek yendi beni.."
Şarkıyı yazan Hammamizade İsmail Dede imiş; Os-
manlı Sarayında oyun çok!.. Dellâlzade'nin 'Mabeyn-i
Humayun'a alınması üzerine gözden düştüğünü sanan
Hammamizade, Ikinci Mahmut'a sitem olsun diye şarkı-
yı yazmış!.. Padişah, besteyi dinlerken ağlamış; Topka-
pılı Mehmet'i saray müezzinliği göreviyle Mabeyn-i
Humayun'aaldırmış. Külhanbeyi uzunsüresaraydaça-
lışmış, ama, rakipleri Topkapılı'nın yemeğine gizlice
güvercin pisliği katmışlar, o yüzden, daha otuz yaşın-
dayken, adamcağız sürekli öksürüğe tutulmuş, bir dize
şarkı bile söyleyemez olmuş...
•
Ebuzziya Tevfik'in "Yeni Osmanlılar Tarihi"nöen yu-
kardaki öyküyü okurken, aklım Hammamizade İsmail
Dede'nin hep dinlediğimiz ve sevdiğimiz şarkısına takıl-
dı:
Cihar attım şeş oynadım
Yine felek yendi beni
Hammamizade güfteyi bir başka amaçla bestelemişti;
ama, hayatımızın değişmez kuralını bilinçsizce yerli ye-
rine oturtmuştu:
Cihar attım şeş oynadım
Yine felek yendi beni
Nedense attığımız zan oynamaktan çok, hakkımız ol-
mayana göz koymak, ülkemizde göreneğe dönüşmüş,
yaşam biçimi gibi davranışlarımızı belirlemiştir; yoksa
ürettiğimizden fazlasını tüketip, göz açıp kapatıncaya
dek geçen bir sürede 70 milyar dolar dış, dört yüz trilyon
lira iç borca girebilir miydik?.. Cihar atıp şeş oynamak,
kumarda bile ölçünün dışına çıkmak hırsını vurgular!..
Ah, "bir koyup yirmi almak!" hayalinin yarattığı keyif in-
sanı nasıl da mıknafcs gibi kendine çeker, "sebayi dü"
çıksa da zarın üstündeki kara noktaları "düşeş"sanma-
rwn düşlemine doyum olur mu!..
•
Çalışmadan kazanmak, üretmeden tüketmek, üç kâğıt
açıp köşeyi dönmek...
Cihar atıp şeş oynamak...
4 Aralık ara seçimlerinde de yine "cihar atıp şeş oyna-
mak" istemedik mi?..
Ama felek yine çarptı..
Ah o felek, dipsiz dümbelek...
Allahsızkelek!..
I S T A N B U L
M İ M A R O B A
KON UTLARİ
Büyükçekmece Koyu'nda, sosyal tesisleri,
yeşil alanlar, doğa ve deniz manzarasıyla iç içe...
Tum Emlak Bankası şubelen satış ıçın hızmeıınizdedır
EMLAK BANKASI '- D a h a U y g a r B i r Y a ş a m I ç ı n ' S İ L
Değerli bilim adamı
Prof. Dr.
ÜM|T
DOĞANAY'ı
alçakça katledişinin 15'inci yılında
hasretle ve saygıyla anıyoruz.
DOSTLARI
INTERMEZZO
Ç
Zihni Çetiner
yönetimindeki Intermezzo,
öğle ve akşam
yemeklerinde sizleri bekliyor.
Her Cuma-C.tesi Fliit dinletisi
FATOŞ
Asmalı Meseit, No : 17 Tunel
Tel: 293 28 68
LİSAN ÇÖZÜM
Bizimle İngilizce
sorununuzu çok kısa
zamanda
çözebilirsiniz.
Lütfen bizi arayın.
Tel: 349 59 38
BahariyeC<L62/3