05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SSAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 1994 PAZAR DIŞ HABERLER Trafik canavarı tamgaz LONDRA EDtPEMİL ÖYMEN Avrupa'nın en güvenli trafiğinde araba kullanıp Türkiye'ye geldiler Ingilizler. Sü- rücülerimize bakıp dehşete düştüler. Biri, "Bunlardaölümarzusu çok herhalde" dedi. Çünkü tam o sırada iki tanker bir yokuşta bir- bırini geçmeye çalışıyordu. Biz epe> arka- daydık. Olacaklan izlemekle yetinmek zo- rundaydık. Hatalı sollama, her Türk şoförünün uy- ması gereken bir trafık kuralıydı ne de olsa. Karşıdan gelen olmadı da, tankerlerden biri diğerinin üç metre önüne geçebildi. ŞofÖrü ne kadar rahatlamıştır kimbilir. Ingilizler için Türkiye'yi trafiginden da- ha iyi anlatan başka bir şey olamaz: Ceha- letten kaynaklanan akılsız bir cesaret, tekno- loji ve bilime aykın bir sabırsızlık. hep ama hep kendisinin haklı olduğu inancından kay- naklanan bir bencillik, yani dünyada sadece ve sadece kendisinin önemli olduğuna ina- nan bir benmerkezcilik. Bunlar doğru değilse, yollardaki "İçiniz- deki trafik canavannı durdurun" türünden levhalar neci? Silahla delik deşik edılmiş tra- fik işaretlerine hiç mi hiç aldırmamak neci? Kent içinde bile kırmıznşıkta zoraki durma- lar neci? Trafik polisi var mı diye göz ucuy- la bakıp. daha turuncu yanmışken ok gibi fır- lamak neci? Türkiye yollanndadireksiyon sallayan In- gilizler ıçın Türkiye bir cehennem. Çünkü şunu anlamıyorlar: Türkiye'de yayanın hiç- birhakkınınolmadığını... Elbetteotoyolaçı- kıp, bariyerleri cambazlıkla atlayıp ondan sonra da yamyassı olan akıl noksanı yayalar değil söz konusu olan. Caddede adam gibi yürüyüp karşıya geçme gafletinde bulünan- lar. Bu yayalann üzerine üzerine araba sür- mek bizde herhalde kalıtsal olarak bir kuşak- tan ötekine geçen bir gen hastalığı. Nasıl ki her 5 evliliğimizden biri, yani ailelerin yüz- de 20'si akraba evliliği ve bu yüzden artık Batı'da tıp tarihi kitaplanna geçmiş ilkel bir- çok kalıtsal hastalıktan başımızı alamıyo- ruz. tşte bu tür bir kalıtsal sapma herhalde trafik canavarlığımız. Avrupa'nın en güvenli trafiginden Türki- ye'ye gelenler bızdeki sürücü mantığını yi- ne de anlamaya çabalıyorlar. Eh, ne de olsa o ülkede yaşamın dayanaklan akıl, mantık, bilim. Onlara da biz anlatamıyoruz ki, biz- deki sürücülerin mantığı yoktur. Onlar sade- ce tıpkı hayvanlarda olduğu gibi içgüdüleri ile hareket ederler. Yani kent içinde bile 100 kilometre hız yaptıklannda bilırler ki önle- rindeki de arkalanndaki de aynı hızda gide- cektir. Bu yüzden de kaza olmayacaktır. Ama olursa da, bu zaten Allah'ın takdiridir. Yapılacak bir şey yoktur. "tçinizdeki Trafik Canavannı Durdu- run levhalan, umutsuz bir çabanın ürünü. Boşa giden bir kamu hizmetı. Çünkü üstelik içimizde sadece trafik canavan değil, başka canavarlar da var. Avrupalılardan farklı başka ne türcanavar- laflmız olduğuı ' ~ antropologlarımızın ömrü yetmez. Zaten bctki dtt uafik canavaınHdan h a m y a p a j ^ Şimdi biz duvara kimin resmini asacağızBoş duvar, makyajsız kadma benziyor. ll- la bir şeyler sürüp sürüştüreceksin, takıp ta- kıştıracaksın kı daha çekici olsun. Cstelık duvarlanmız bize hiç direnmiyor. Ister badana, boya, ister kağıt; üzerine ister halı as, ister tablo ya da fotoğraf... lstediği- miz gibi makyaj yapıyoruz duvarlanmıza. Tann vergisi boyutlan makyajla yenile- mek olanaksız, ama yaptığımız değişiklik- lerle zevkimizi yansırma hakkımız var. Yal- nız zevkimizi mi? Özlemlerimizi. değerle- rimizi, geleneklerimizi, yaşamımızı... Duvar duvar aynalar üretiyoruz kendimi- ze. Bakınca duvarlanmıza. olduğumuz ve olmak istediğimiz kendimizi görüyoruz. Ba- zen geçmişimizi. Daha güzel ve mutlu oldu- ğumuz günleri. Gençlık fotoğrafımız, geç- miş özlemimizi ölümsüzleştiriyor duvarla- nmızın dilinde. Sevdiklerimiz. hele uzakta olanlar ve yitirdiklerimiz, duvarların değiş- mez konuklardan çoğunlukla. Sevgı, saygı, aile ve dostluk gibi kavramlann sıcaklığı yayılıyor duvarlanmızdan. Tanımadığımız birilerinin görüntüsüne de teslim edebiliriz duvarlanmızı. Bir çocuk fotoğrafında duru bir içtenliği, bir kadın fo- toğrafında cinsellıği ve estetigi yakalayabi- liriz. Doğa sevgimiz de duvarlanmıza taşar bazen: Güzel bir orman manzarası, denizın kabaran dalgalan, dörtnala koşan atlar. cap- canlı renkleriyle meyveler... Dini kimliğimizi vurgulamak istersek. bir yazı ya da ışaretle duvarlara bir ınanç çizgi- si çeİcebiliriz. MOSKOVA HAKAN AKSAY Polıtik arzulanmızın \e resmi gerçeklerin duvarlara yansıtılmasına gelince. O bam- başka bir konu. Falanca parti liderinin port- resinı asabilirsiniz duvara. Ya da ideolojik önderlenn resmini. Politik kurbanlardan bi- rinın fotografını. Bir kitle gösterisinin görüntüsünü ya da. Komşulannızın ve konuklannızın en fazla buniarla ilgileneceğini hesaplamak zorun- dasınız. At, kadın ve karpuz görüntüsüne dokunmazlar: ama politik içerikli bir duva- n görmezden gelemezler. Duvar ve politıka, titreşimleryaratanbirikilidirçünkü. Duvar yazılan ve afiş sa\aşlan tarihe kanşmamış- tır daha. Bir de resmı dairelenn duvarlann- daki fotograflar var. Devletın kuruculan, cumhurbaşkanlan, başbakanlan yeralırpek çoğumuzun çalıştıği resmi kurumlarda. Sev- sek de sevmesek de. Bazen ölenler olur, seçimler düzenlenır, darbeleryapılır ve resmi duvarlar büyük bir uysallıkla değiştirirler çehrelerini. Rusya'da 1917 devriminın ardından, •ktnllar'la 'be- yaziar' arasındaki savaş sürerken kntık böl- gelerdeki halk. evlerinde ıki tarafın da ho- şunagidecek resımlerbulundururmuş. Böl- geyi kım ele geçirirse, onun nabzına şerbet verecek resim asılırmış. Perestroyka yılla- nnda Gorbaçov'un portreleri basım rekor- lan kırmıştı; 89-91 "de sıra Yeltsin portrele- rine geldi. Sonra ortaya çıkan liderler fazla portre sartıracak güce ulaşamadılar. Son za- manlarda Rus evlerinin duvarlannda dini semboller çoğaldı. Ama yine de boyası ye- nilenmeyen evlerde çoğunlukla boş kalan bir köşe dikkat çekiyor. Son yıllann politik ve ekonomik fırtına- lanndan yorgun insanlar sanki şöyle bir so- ru sorar gibiler: - Şimdi biz duvara kimin resmini asacağız? Avrupalıya bizi anlatmak KOPENHAC FERRUH YILMAZ "Kasunda Elin Titremesi" diye bir şiir kitabı yayımlamışü Danımarka'nın ünlü şairi Henrik Nordbrandt birkaç yıl önce. Kuzey'deki kasırrun yağışlı karanlıklannda eli tkrediği için şimdi Türkiye'de yaşıyor Nordbrandt. Şiirlerini be- yazlar beldesi Bodrumdaki evinde yazıyor. Ben kasıma rağmen Danimarka'da yaşıyorum ve bu yazıyı elim titreyerek yazıvorum. Soğuk ol- masına soğuk da, elimin titremesi üşüdüğümden değil, kuzeyin karanlığında ruhum ürperdiği için. NeyaklaşanNoel'inreklampınltılıgecelerinede Türkiye'den gelen haberler açıyor içimi. Aksine, hapisteki yazarlar, kurt işaretlı eller ve yakılan köyler karanlıgı karabasana dönüştürü- yor. Oysa eskı Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Ko- penhag gezılennden bınnde. "*Siz burada yaşayan gazeteciler, Avrupalılara gerçekleri anlatmalısı- nız'Memışti. Hani "Memleketi savunmak" anla- mında. Türkiye'de olan biteni "dışanya" daha farklı anlatmakla yükümlü bir görevde bulunan Dışışleri Bakanı'nın ışizorolmalı. Yınedeproto- kol gereği söyleyeceğıni söyleyip Türkiye'ye dö- nüyor. Buralarda yaşayıp, hükümetın tavsiyesi ge- reği Türkiye'nin gönüllü elçiliğıne soyunacakla- nn ışi daha da zor. Avrupalılara gerçekleri anlat- mak kolay da hangi gerçekler anlatılacak? Yakı- lan köy ler mi, kurt işaretleri yapan özel timler mı, yoksayazdıklan kıtaplaryüzündenhapislerdeçü- rüyen bilim adamlan mı? Başbakanımızın alımlı bir kadın olduğuna dik- kat çekip "Sia'n bir kadın başbakanınız bile yok" diye nazire yapmak mümkün tabıi. ama adam ya sorusuna hakim biri çıkar da "İyi tamam, başba- kanınız kadın da, kadın parlamenterlennızin ora- nı yüzde I 8"le sadece Pakistan. Yemen. Ürdün, Marutanya. Kore. Fiji, Malta. Lesoto ve Yeni Gı- ne'nin önünde yer alıyor" derse ve "VHrinin ge- risini oluşturan parlamentodaki kadın oranı açı- sından Türkiye Angola, Azerbaycan ve Kazakistan gibi ülkelerin bile gerisinde kalıvor" diye eklerse ne olacak? Batılılann Türklen Batılılık ölçüsüne göre de- ğerlendırmelennin ne kadar olumlu bir çıkış nok- tası olduğunu sorgulamak gerekıyor. Oysa bu ko- nuda Türklerle Batılılar arasında bir konsensus gözlenıyor. Kimin prezervatifi büyük? STOCKHOLM İ v İ k i t\n&f\nmi7 Mflİtf»st*»l*»H Ürdün Kralı Hüseyin'in 60. doğum yüdönümü, ülkede ^ . ^ iyAd|C&l,ClCri n h a f t a ^y^^ ç e ş i t ç e ş k etkinliklerie kuttandı. Kızıldeniz kıyısındakı Akabe de onceki gfin dfl/enleııeııı ilk uluslaı ası su k^yağı yanşmasını tcknelcrdcn üdeyen Ürdünlükr. hem Kral Hüseyin'in doğum güniinü hem de İsrail ile imzalanan banş andaşmasım kutladılar. BAŞKENT KULİSİ FATİH ÇEKİRGE (Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi) FEHMİ KORU (Zaman Gazetesi Başyazarı) İLNUR ÇEVİK (Turkısh Daily News Gazetesi Gn.Yay.Koord.) YAVUZ GÖKMEN (Hürriyet Gazetesi Yazarı) Canlı Yayında Ülke Gündemini Tartışıyorlar... Her hafta Pazar günü Saat 13.00'de HALKIN TELEVİZYONU GÜRHAN LÇKAN 8.7 milyon Isveçli'den 6.1'inin referandumda oy kullanma hakkı vardı. Bunlardan yüzde 82'si oyunu kullandı. Bunlardan da yaklaşık yüzde 47'si "hayır" dedi. ama "evet" diyenlenn oranı yüzde 52 olunca -ister istemez - artık Avrupah olmak zorunda kaldı. Oylamanın arifesinde "hayır"cılar kent merke- zinde meşaleli bir yürüyüş yaparlarken bir blok ötede 2-3 genç. "•tiyatro" yapıyorlardı sokakta. Takma sakallı. fraklı ve megafonlu gençler, bütün kampanyanın dalgasını geçmekteydiler Önlenn- deki levhalarda, tartışmanın en önemli konulan şöyle sıralanmıştı: - Isvec prezervatifleri, AB (Avrupa Birliği) stan- dartından büyük. "Evet" dersen, Fransızlannkine sığışmak zorunda kalırsın! - Burada mı işsiz kalmak istiyorsun, yoksa ora- da mı? - Almanlargelip senin kuşlannı vuracaklar; sen onlann nelerini vuracaksın? Her neyse; sermaye-finans-muhafazakar partı ve sosyal dernokraılann yöiiclıcılcn ustuıı k ler. dağınık solcular ve sosyal demokrat tabanın "u44'ü kaybetti. Artık Avrupalıyız. anlayacağınız. Böylelikle iskandinavya'yı, Danımarka'nın teke- lınden kurtardık. Her ne kadar "•biz'Msveç vatan- daşı olmayan yabancılara oy hakkı tanınmadıysa da bındiklerı gemide olmamız kaçınılmaz bir ge- rek. Kuzey'e gelmeden önce buradakilerin kendile- rini Avrupanın dışında gördüklerını bılmezdim. Avrupa'yı Ingiltere. Almanya ve Fransayönetme- ye başladığından beri bir rahatsızlık ortaya çıktı. Avrupalı mıydılar. yoksa nereliydiler? İlk pürüz, Norveç'in NATO'ya girmesıyle yaşanmıştı. iyi kötü bir yansızlık politikası geçerlıydi; örneğin eski bir savunma bakanının dediğı gibi "İsveç, vanstzlıgın batısındaydı, Finlandiya doğusunda" Şimdi artık kimsenın umurunda değil yansızlığın neresınde olunduğu. Çünkü yansızlık denen şeyi arada bul... Aynca ilgilenen de yok. Bu satırları yazarken gözümün önüne, Isveç'in en tanınan karikatüristlerinden Paul Ströyer'in bir çalışması geliyor. Avrupa Bırliğı'nde Isveç'i da-,- ha bir yıl önceden görmüştü. Çalışması, iki kare. llkinde. Akdenizli insanlar -onun kalemiyle, kaba bıyıklı. kıvırcık kara saçlı, iri burunlu- Isveç'te bir iş bulma kurumunda kuy- ruk oluşturmuş. beklıyorlar. lkincısinde de ellep/1 - de "egzotik" -ananaslı. küçük şemsıyeli fılan- \i- kiler olan tsveçli işadamlan, tipik bir Akdeniz pla- jında, parasolun altında, güneş gözlüğüyle keyif yapıyorlar.. u evet" kazandı. Kuzeyin sessiz insanlan. çevreci- Hoşgelmişız Avrupa'ya, yani... Dansı bizintbüyük kentlerin başına SEUL ALİ RIZA BALAMAN Genel nüfusunun (44 milyon) yüzde doksanbeşi kentleşmiş G.K.ore'de, özellıkle de bu nüfu- sun dörtte birini banndıran baş- kent Seul'de ulaşım sorunu çok ama çok önemli. Bu nedenle Ulaştırma Bakanlığı, bu soruna en üst düzeyde çözümler getir- mek amacıyla her gün yeni ön- lemler alırken. geleceğe dönük çözümler için de üniversitelerin ileri bilim ve teknik araştırmalar enstitülerine yeni yeni araştırma- lar ısmarlıyor. En son çalışma, sürücüleri komputür ekranında izleyerek yanlış yapanlan anın- da kayda geçinp fotoğraflayarak cezalandırmayı ve trafik kuralla- nna ödünsüz uymayı amaçlıyor. Bunun için sürücü belgelerine elektronik verilen yüklenmeye başlandı. Böylece veri okuyucu- sunun alanına gıren trafik akışı. dev ekranlarda odalarda izlene- cek. Geçenlerde Seul'de yolculann daha nitelikli taksi hizmetı iste- meleri üzerine 8. KaraTaşımacı- lığı Günü'nde yüz günlük bir kampanya başlatıldı. Bu kam- panyada Ulaştırma Bakanı sürü- cü giysileri içinde beyaz eldive- nini takarak -boy boy fotoğraf çektirtmek ıçın değil- bir süre "deneme taksi" sürücülüğü yap- tı ve halka şu mesajları verdi: "Gideceğim yeri taksiye bindik- ten sonra söyle", zıra sürücüler, aynı yöne giden iki müşten bul- duklannda, taksimetre gereği bir müşterinin ödeyeceği para şirke- te. ötekinınkiyse sürücünün ce- bıne gırecektir. Bu teknığı yabancılar bilme- dıklennden sürücüler tarafından yeğlenmezler, taksi de çok olma- dığı için saatlerce taksi beklerler yadayabancılannsevilmedikle- ri kanısına kapılırlar. "Taksimet- renin gösterdiği kadar öde" yani bahşış vererek özel hızmet bek- leme ya da sürücüyü >ozlaştır- ma. "Liitfen öne değil arka kol- tuğa otur." Boş taksınin ön kol- tuğuna oturan müşten peşinen sürücüye. arka koltuğa müşteri alabilırsin mesajını verir ve tak- si duraklannda dışandan gelen seslere göre sürücü durur ya da durmaz Llaştırma Bakanı MyungOhTbu kampanya sonun- da Seul halkına daha nitelikli taksi hizmetı verebileceklerine ınanıyor. ~Dsürtst bizim büyük kentlerin başına" mı diyelim? Taşa tapın- ma ya da tapınmama sorunlann- dan gerçek yaşamsal sorunlan çözmeye zaman yok kı. Buralar- da herkes her şeye tapıyor. Özel- likle de bilim. teknik ve insansal değerlere. "KraUataveöğretmen aynıdır'" atasözünü yaşama ge- çırmışler. Konuk yazar 'Megali İdea' ve gerçekler Prof.Dr. TÜRKKAYA ATAÖV Modern Yunanistan tarihi belki şöyle özetlenebilir: Yunan devleti toprak yönün- den durmadan genişlerken. hem Yunan uy- garlığı. hem de dünyadaki Yunan topluluğu anlamına gelen "Ellinismos" (Helenlik) sü- rekli olarak genlemıştir. Bugünkü Yunanistan bu ikisi arasındaki çelişiye ayak uyduramamaktadır. Irk yapıla- n yönünden bugünkülerden farklı olan eski Yunanlılann anayurtlan Mora Yarımada- sı'yla onun kuzeyiydi. Antik Isparta ve Atı- na site devletleri de buralardaydı. Eski Yu- nanlılar ticaret, nüfus artışı ve siyasal çatış- malardan ötürü. başkalanna ait olan toprak- lann denize yakın bazı noktalannda sömür- geler oluşturdular. Akdeniz çevresinde ser- pıştirilmiş noktalar görünümündeki bu sö- mürgeler Batı Anadolu'da Efes, Milet ve Ha- likarnasus'tan güney Italya ve Sicilya'ya, hatta bugünkü Fransa ve lspanya kıyılann- daki bazı limanlara değın uzanıyordu. Gene eskı Yunanlılar bazı Karadenız li- manlarında da küçük sömürgeler oluştur- muşlardı. Ancak. bunlann her birinin kendi yasalan ve para sistemleri vardı. Her site- devlet bağımsız olduğu için. Yunanistan. es- ki çağlarda. tek bir merkezı devlete hiçbir za- man sahip olmamıştır. Fakat bu yerlerin bir zamanlar "•Helen" olduğunu unutmakta da zorluk çekmektedir -o zamanki Helenler ırk yönünden farklı ol- sa da. Yunan uygarlığının yerini başka uy- garlıklar almış olsa da, oradaki Yunanlılar ar- tık oralarda yaşamıyor olsalar da. 1830'lardan bu yana, Yunan siyaseti hep komşu ülkelerin topraklannın bir kısmını kendine katmak olmuştur. lyonya Adalan. Tesal>a. Epirus'un bir kısmı. güney Make- donv a. doğu Ege adalan. Batı Trakya v e Oni- ki Ada'nın alınması bu genel siyasetin par- çasıdır. "Megali İdea" (Büyük Düşünce)de- nen bu genişleme eğılımi Yunanlılan Ana- dolu macerasına da itmiş. 1922'deki yenilgı Yunanistan'ın siyasal yaşamında derin izler bırakmıştır thtirasla gerçek çatışıyor Bambaşka koşullarda da olsa. eski sınır- lan yenıden oluşturma ıhtirası Helenliğin aslında genlemesı gerçeğiyle çatışmaktadır. Türkiye ile yapılan azınlık değiş-tokuşu and- laşması (İstanbul Rumları ve Batı Trakya Müslüman Türkleri dışında) Anadolu'da Rum bırakmamıştır. iskendenye ve çevre- sındeki Rumlar ticaret koşullannın olduğu kadar Arap mıllıyetçiliginin de baskısıyla, oralarda artık yoktur. Afnka'nın bazı başka ticaret merkezlerindeki Helen topluluklan- na da bugün rastlanmıyor. Türkiye sınırlan içindekı Karadeniz kıyı- lannda önceleri yaşamış olan Rumlar çok- tan Yunanistan'a dönmüşlerdir. Karade- niz'in kuzeyinde, Kafkaslar'da ve Rusya'nın içindeki küçük Yunan kolonileri de artık yoktur ve bunlann son kalıntılan da ya Yu- nanistan'a ya da Amenka'va göç yollannı araştınnaktadırlar. Antik Yunan sömürgelerindeki Helen kül- türü de yerini başka kültürlere, örneğin Türk ve Arap kültürlerine bırakmıştır. O denli ki. bu yerlerde Osmanlı yönetimi sırasındaki Helen kültürünün varlığı ile bugünkü arasın- da bile çok farklar vardır. Sonuç olarak. Yunanistan bağımsızlığın- dan bu yana hep toprak kazanır ve sınırlan- nı büyütürken, Helenlik. hem bir uygarlık ve kültür olarak, hemde Yunan toplumuolara'; sürekli biçimde gerilemış ve daralmıştır. B J- günkü Yunanistan bu tarihsel değişime ay&k uyduramamaktadır. Kıbns'ta ve Ege Deni- zi'nde karşılaştığı zorluklar bunun sonucu- dur. Antik Yunanistan'da olmasa da, bugün ve çok uzun bir süredir Ege'nin doğusu ve K.ıbns'ın kuzeyinde bir Türk varlığı bulun- maktadır ve her zaman da olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle