03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 KASIM1994PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 GUNDEMDEKI KONU: SINEMACILAR ONAT KTTLAR Tuz kokarsa?0 zamanlar tstanbul böyle tersine çevnlmiş eldıven gibi bır kent değildi. Yüzlerce yıllık özgün kent dokusu he- niizcanlıydı. Vanı lebıderya ıdi Istan- bul Binaİar ve bahçeler ve kayıkhane- \ei ve duvarlar denizle öpiişür; yollar ve faytonlar ve askerier ve atlar arkadan geçerdi. O zamanlar dediğim, çok eski değil. 1950'ler. Sait Faik'in ölümünden he- men önceki ve sonraki yıllar. Burgazada'yı ve balıkçı kahvelerini çok severdik. Bir balıkçı kahvesinde onurmanın öykü yazmaya iyi geleceği- ni sanırdık. Belki gerçekten de iyi ge- lirdi »eyse, işte öyle bir kahveydi. Henüz yol mol bulunmayan Yenika- pı kıyısında. hırçın lodos dalgalannın parçalanıp köpürdüğü kayalıklann he- raen arkasında. savunmasız. salaş, kü- çük bir baraka. Sahibı Kemal Ağabey, Samatya'nın eski Van Gogh'lanndan- dı. Uzun boylu.yapılı, bıçkın biradam- dı. Ve bizler, edebiyata meraklı bir avuç öğrencı. o kahveyi keşfetmiştik. He- men her gün okulu asar, o kahveye gi- derdık. Ben. FeritÖngören,AdnanOz- yaKıner, Kemal Özer, Erdaj Öz, Ergin Ertem, Ulkü Tamer, DemirÖzlü \ e bir- kaç kişı daha. Orada. dışarda kuduran denizin sesini dinleyerek teneke soba- nın başında hayallere dalar ya da üst üste demlı çaylar içerek hararetle Sait Faik, Orhan KemaL Camus, Sartre tar- tışırdık Kemal Ağabey bızlen severdi. Kum- kapı'ya kayan balıkçılann gıderekterk ettikleri kahvenın yegane müşterı gru- bu, bızdik. Işlerin kesatlığından ötürü Kemal Bey kahveyi kapatıp başka bir iş tutmak ıster, ama bıze kıyamazdı. Biz de onun karannı desteklemek ıçin Fe- rit'in önensıyle günde onar onbeşer çay içip marka sayısını tuttunnaya çalışır- dık. Bizde de tıpkı Eisenstein ve Pudov- kin"in devrim >ıllannda duyduklarına benzer rönesans coşkulan vardı. Hanı ünlü genç yönetmenler 1^17'yi izleyen yıllann coşkusu tçınde kendıknnı Da Vinci ya da Rafaelio gıbı görurlermiş ya.Bizdeöyleydık Şiınnvetoplumun tüm yasalannı degiştırmektı amacımız. Bu yüzden tartışmalar sert ve şiddetliy - di, uzlaşmalar ıse zayıf ve nadır. Kemal Ağabey ve yanık yüzlü balık- çılar bu hararetlı tartışmalan yandaki masalarda hoşgörüyle dinlerlerdı. farkında değilsmiz, ben bu kahvevi, ço- luk çocuğun n/kından kesip si/in için açık tutuyorum. İçtiğifiiz çaylar kirayı bile çıkarmıyor. Ama boşunaymış. Ben keriz değilim. Hadi bakalım, paydos!" Kahveyi kapamasın, kavgayı unut- sundıye Kemal Ağabey'eepeydildök- mem gerektı Elberte edebıyatın bu anlamda edep- le ılgiM olduğuna ınananlardan değı- lım. Ama en azından bır "*söz sanatı" olan edebiyatla ugraşanların. meram anlatmakta kaba güçten \e küfürden daha etkılı yollan bulundugunu düşü- nenlerdenım ka ünlü yönetmenımizi yere yatırmış. tartışarak ıkna etmeye çalışıyor Ama ikna yöntemi bıraz tuhaf. Çunkü kınk bır rakı şışesıy le yapıyor bunu. Kınk şı- şey ı rakibinın orasına burasına durmak- sızın saplıyor. ortalık kan re\an. Bu kez tanık olmadım ama paparaz- zı kanalızasyonları sayesınde tüm ay- nntılarını ekrandan ızledim, ÇASOD gecesınde de bır "İfade" sorunu yaşan- dı. TC Kültür Bakanlığı Müsteşan kür- süde konuşurken, ünlü bır aktöriimüz, öbür tanıkların söyledıklenne göre bir "içerigİ olan eleştirisi'"nı veciz bir bi- çımde ifade etti "Sallama lan hıyar!" T anık olmadım ama paparazzi kanalizasyonlan sayesinde tüm aynntılannı ekrandan izledim; ÇASOD gecesinde bir "İfade" sorunu yaşandı. TC Kültür Bakanlığı Müsteşan kürsüde konuşurken, ünlü bir aktöriimüz, öbür tanıklann söylediklerine göre bir "içeriği olan eleştirisi"ni veciz bir biçimde ifade etti: "Sallama lan hıyar!" Bu sözün hangi anlamda bir içerik taşıdığını tüm "ince yorumlara" rağmen, Tarık Dursun'un kulaklannı çınlatmak dışında pek anlamış değilim. Ama sinemacılarımızın ifade güçlüğünden doğduğundan eminim. Bir gün tartışma kavgaya donüştü Aramızdan iki genç. Sartre-C amus der- ken tekme tokat gınştı bırbirine. Bizler de doğrusu hemen müdahale edip ka\ - gacılan ayıramadık. O patırtıda Kemal Ağabey'in. yaşın- dan umulmayacak bır hızla yerinden fırladığını fark etmedık. Ama o bırkaç sanıye ıçmde kavgacı- lan yakalanndan tutup biryana savur- du. Ve o saşkınlıkla kanşık sesşizlik anında üç çıft lafetti: "Arkadaşlar" dedı. "Siz sözümona sanatçKinız. Edebiyat falanla ugraşıyor- sunuz. Sizin herkese örnek olmanız ge- rekir. Edepsizler edebiyat yapamaz. Siz Bızım Tank Dursun hL, soyadı Dal olan \e anlaşılan pek hoşlanmadıgı bı- n ıçın "Os<ı\adıkısaltılmışadam"der- dı L'lke •-oyadt kısaltılmış adamlarla dolu. Ama herhalde edebiyatçılarımız bunlardan farklı olmalı. Sinemacilar da. Otuz yıldır aralannda bulundugum sınemacılarımız. anlaşılan meramlan- nı anlatmakta edebıyatçılanmızdan da epey gende. Şöyle bırdüşünüyorum Bizzat tanık olduğum bir olayıanım- sivorum. Bır akşam saatınde, Ortaköy Zıya Lokantası'nın iki katlı bahçe ba- nnın bir köşesinde, çiçek tarhları ara- sında ünlü bir yönetmenimiz, bır baş- Bu sözün hangı anlanıdd bır ıçerık ta- ^ıdıgını tüm "inceyorumlara" ragmen, Tarık Dursun'un kulaklannı çınlatmak dışında pek anlamış değılım. Ama sınemacılarımızın ifade güçlü- ğünden doğduğundan emınım. Nıtekım geçenlerde bır başka ünlü yönetmenimiz "Para ka/anmayan si- nemacıeşektir"derken de aynı güçlüğü çekıyordu. Dünyada adı duyulmamış bır yönetmen çıkıp ~Bergman da, An- tonioni de. Kurosava da eşektir. Çün- kü para kazanmıyortar'derse... derel- bette. Ama bu sözii dııyanların. kımin eşek olduğuna karur \ereceklerını de hesaba katması gerekır Sinemacılarımızın ifade güçlüklen- nı yakından bilenlerdenim. Sansürün kaldırılması ıle ılgili yasa tasansını ilk kez açıklamak üzere Topkapı Sara- yı"nda bır kahv altılı basın toplantısı dü- zenleyen Kültür Bakanı ve Müsteşan. verdıklen "Sansür kaldınhyor" müj- desinin, sinemacılarda hıçbırtepki ya- ratmadıgını, tersine sadece "Rlmyap- mak için kaç para vereceksiniz" tarzın- da daha somut sorular sorduklannı gö- rünce bıraz şaşırmışlardı da. ben açık- lamak zorunda kalmıştınr "Sayın Bakan.Sayın Müsteşar.dışar- dan bakan biri bu komışmalardan sine- macıiann sadece para ile ilgilendikleri- nu sansür kımusuy la hiç il^lenmey ip bu işi bakanlığa bıraktıkiannı düşiinebilir. Ama bu doğru degil. Arkadaşlanmız sansürün kaldırılması önerisine çok se- vindiler. Ama ifade güçlükleri var. On- lar meramlarını sözlc değil, daha çok göriintü ile anlalırlar. Bu y üzden..." Hiç ku^kusuz her alan ıçın geçerlı ol- dugu gibı, sınema ıçın de kaba genel- lemeler yanliijtır. Tüm sınemacılanmı- zı aynı kefeye koymak gıbı bır densız- lığı yapacak değilim. Aynca kımsenin yanlış bıle olsa dü- şüncelerını açıklamaktan alıkonması- nataraftar değilim. Ama Yenıkapılı Kemal Bey'e de bı- raz hak verıyorum. -Et kokarsaruzlar- sın. Ama ya tuz kokarsa?" Bız hangı alanda olursa olsun sanatçılanmızın ör- nek aydınlar olmak ıçın uğraş verme- lerını istiyoruz, soyadı kısaltılmış adamlarolmalannı değil. Gerisini düs>ünmek onlara kalmış. Hanı sormuijlar Hoca"ya: "Helada sakız çiğnemek cai/ midir?" dıye. Düşünmu^ Hoca. "Caizdir caiz ol- masına ya. görenler de bok yiyorsun zanneder™** Yoksa her şey caizdir. 6 Şnr yeryüzündeki tüm iıısaıdar içindir' TURGAV FtŞEKÇİ Ka\ ram Yayınlan. yenı bir ~çe\iri şi- ir" hareketı başlattı. Kavram Yenüzü Şaiıieri adlı dızının hedefı. 20. yüzyıl şı- irineyön vermışşaırlen.yapıtlan veya- s,amlarıyla tanıtmak. Vltezslav Nez\ r al, Robert Desnos, Rainer Maria Rilke ve FedericoGarcia Lorca'nın bütün şıırle- rinden seçmelerden oluşan dizinin ılk dört kitabı TÜYAP lstanbul Kıtap Fu- an'ndaokurlabuluştu. "Kavram Yeryü- zü Şairleri"nin dizı editörü Erdal \\o- .va ile çeviri şiir yayıncılığı üzerine ko- nuştuk: - Kavram Yayınlan sizin editöıiüğu- nüzde'YeryüzüŞairlen 'adlı yeni bir ya- yın dizisine başladı ve bu dizinin ilk dört kitabı geçen günlerde yay ımlandı. Önce bize böyle bir yay ıncılık girişimine neden gereksinim duyduğunuzu ve bu dizinin Türkiye'deki çeviri şiir yavıncılığı içinde n. ,\ bir yer rutacagını anlatır mısınız? - Bu bır bırikimın sonucudur. Böyle kapsamlı bir dizmın yayılmaya başla- ması belli koşullara baglıdir. Birincisi. okurun birikimi; ikincisi. bir çev iri ha- .^reketinin. dolayısıyla çevirmen kadro- ivarTıgı; üçüncüsüyse entetektüel bakımdan yayın hayatının hazırlıklı ^ p olmadığı. Bence bu ko^ullar bugün Wardır. Bu düşünceyle, Kavram Yayın- lan yöneticisi Serhat Baysan'a öneride bulundum. Hemen kabul etti ve çalış- maya başladık. Böyle bir gereksınimın özellikle genç kuşak şiir okurlan için geçerlı olduğuna ınanıyorum. Yalnız şı- ır alanında değil, edebıyatın öbür alan- lannda da hem içerik, hem teknik açı- lardan çok özenli. çok iyi hazırlanmış. kalıtelı kitaplar bekleyen binlerce okur olduğunu sanıyorum. Çeviri şiir alanın- da bu kaygıyı güden bir okur birikimı- nin varlıgı son yıllardayapılan yayınla- ra gösterilen ilgiyle kanıtlandı. Çeviri hareketinegelince. Türkiye'de şiir çevırisi Orhan Veli'Ierin, Sabahat- tin EvTiboğlu'lann, Can Y ücerienn. Ce- vatÇapan'lann açtıklan yollarda günü- müze kadar parlak bır bıçinıöe süregel- miştır. Günümüzü çe\ ın potansiyeli açı- sından doruğa yakın bır yerde görüyo- rum. Bugün çeşitlı dıllerden Türkçeye yetkin bir biçimde çevın yapabilecek bır kadro var. Yay ıncılığın durumu söz konusu oldugunda. ekonomik koşulla- rın olumsuzlugunu biliyoruz. Ama en- telektüel bakımdan böylebirdiziyi kal- dırabilecekbıryayınanlayışınınyerleş- mış olduğu. Kavram Yayınlan'nın bu atılımıyla somutlaşmış olmaktadır. Bu dızının ayırt edici nitelıklennden biri. şairlerin tüm eserlennden y apılmış seçmelerle birlikte şaın tanttıcı çalış- malanndayeralmasıdır Kitabı okuyan okurun bir Lorca, bir Rilke v> üzenne bir fikri olsun ıstiyorum. Aynca Sadık Karamustafa'nın yaptığı kapak v e içta- sanmlarla da Icıtaplann gözle gorutür bır bütünlük kazanması sağlandı - Bu diziyi hazırlarken kitap. şair ve çev irmen seçimindeki ölçütleriniz neler oldu? - Dızıde 20. yüzyıl şairleri ya da 20. yüzyıl şıirini hazırlayan belli baslı şair- ler yer alıyor. Seçimdeki başlıca ölçü- tümüz, çagımızın değişik şiiregilimle- rinı ve hareketlerini temsil eden en seç- kinşairlenn Türkçeye çev rilmesidır. Bu arada. Türkiye'de çok az tanınan ya da hiç tanınmamış şaırlere özellikle yer v e- receğız. Örneğın. Vezvalgıbı çagımızın en büyük şaırlennden bınnın Türkiye'dc şimdiye kadar hiç kıtabının çıkmamış olması büyük bır eksiklıktı. Dünyanın dört bir yanında. değişik dHlerde şıır yazmışşaırlerdizıdeyeralacak. Çevır- menler ıse genellikle şairin anadilinden Türkçeye çevıriler yapan. daha önceki çev ınlenyle tanınmış kimseler. Dızının zengınleşmesı. bizim yaptıgı- mız seçmelerin yanında. dışandan ge- lecek yenı önerıler ve çalışmalarla da gerçekleşecek. - Dizi önümüzdeki dönemde hangi şa- iıierle genişleyecek ve nasıl bir bürüne doğru ilerleyecek? - Bu yılın programında. yayımlanan dört kıtabın yanı sıra Kavafis. Pessoa, Bachmann. Siayakovski. Blok. Ritsos. Quasimodo. Pavese, Ahmatova, Benn, \VC. U'illiams, Cendrars, Dario, Çveta- ye>a,Charve başka şaırler yer alıyor. - Çeviri şiir ülkemizde oldukça seçkin örneklerin verildiği bir alan. Siz bu alan- da vıllardırçalışan birşair-şiirçevirme- ni olaraL ülkemi/in bugün şiir çevirisi alanında ulaştığı diizeyi nasıl değerien- diriyorsunuz? - Yukandadasöyledigim gibı, şiir çe- \ ınsi potansıyel olarak çok açık bır alan. Yakın zamanlarda, çeşitli yayınevlerinin çeviri yayınlannda ve başanlı çeviri der- gilerinde söylediklenme örnekler gös- termek mümkun. Ama bu potansiyelı kullanmak. yönlendirmek gerek. Ser- yüzü Şairleri dızisı bu gereksınıme bır ölçüde katkıda bulunabılirse görevimı- zi yapmış oluruz. - Çeviri şiir yayıncılığının gelişmesiv- le günümüz Türk şiiri arasında bir ko- şutluk kurabilir misiniz? Anadille yazı- lan şiirle, bir başka dilden çev rilnıtş şi- irler birbirini nasıl etkiler? - Şiir çevınsıne. pek de haksız olma- yarak, her zaman ıhtıyatla bakılmıştır. Bunun bir nedenı, şiinn, başka bır dile tam anlamı vla hıçbır zaman çevrileme- yeceği gerçeğıdır. Ama diğer yandan yüzyıllardan ben şıır çevrilıp duruyor. Çok ilginç bır durumdur bu. Şıınn yer- ndekı btUün insanlar için yazıldığı gerçeginın en iyi örnegıdir. Nedir şttri ccvritebJHr kıtan 1 ? Bır*fr-~ nı'dır. Yani bir şaın başka şaırlerden ayı- ran, onu eşsiz kılan nıteliğı, kendı sesı- dir. Tınıyı yakalayıp. prozodiyi kurabi- lirsenız. bır şiin başka bir dile önemlı öl- çüde aktarmış olursunuz. Buysa ınsa- nın. anadıhnde. yabancı bir şairle yüz yüze. daha dogru.su ses sese gelmesı de- mektır. Bu da özellikle yenı oluşan bir şıır ıçın çok önemlıdır. Şaırler bırbirle- rini sesle beslerler Hıçbir şaır. başka bır şairin etkisınden geçmeden kendi sesı- nı bulamaz. Bu bakımdan, dünya şiırı- ni tanımak. giderek derinlemesine kav- ramak, okurlaraçısından kendı şiirleri- ni bulmalannın ötesinde. oluşan şiirha- reketleri için de gereklidir. Dikkat edi- lirse çagımızda ya da geçen yüzyıllar- da. önemli şiir kıpırdanmalannın. hatta kültür hareketlerinin arkasında ya da yanı başında her zaman bir çeviri hareketı vardır. PENALTI MEMET BAYDUR Pazap GezinUsi Ilk 'tiyatro belgesel'i: Tiyatro ÇalışmasıKültür Servisi - Benolt Brecht'in -v iriiner Ensembie Tivatro Çalışma- sı'başlıklı kitabı Yılmaz Onay'ın çevi- risiyle Mitos Boyut Yayınlan'ndan çık- tı. Tiyatro Çalışması Mitos Boyut Ya- yınlarfnın Tiyatro/ Kültür Dizisi'nin Belge Kıtaplan arasında yer alıyor. Ti- yatro Çalışması. tiyatro sanıtını "bilim- sel" bir etkinlik biçimi olarak üreten BerlinerEnsemble'ınortakyapımı. Ki- abm hazırlanmasında, ülkemizde ba- iilmış ve sahnelenmiş olan Brecht'in Puntila Aga ile Uşağı Matli, Ana. Cesa- >ief/f/!aoyunlanna yer verilmiş. Epik ti- yatronunu laboratuarrı çalışmasını bel- gelendiren Tiyatro Çalışması, bu an- lamda dünya tiyatro pratigi içinde de ^enzersiz bır örnek. Aziz ÇaJışlar'ın da Delırttiği gıbi, ülkemizde yayınlanan ilk "tivatrobelgesel1 " olarak kendi alanında ;ok önemlı bir boşluğu dolduran 'Ti- yatro Çalışması' üzenne kitabı Türkçe- ye kazandıran Yümaz Onay'la görüş- riik _ - Ülkemizde ilk kez böyle kapsamlı b •dramaturji ve reji kitabı yayımlanı- yor. Neden çevirmen olarak bir önsöz vaznudınız? •rıyatro Çalışması" kıtabına. yayın vönetmeni sayın Çalışlar'ın koyduğu kısa önsözün yeterli olduğunu düşün- dürr.. Çünkü kitap, Brecht'in kurduğu "Bcrüner Ensembte" tiyatrosundaki ça- lışmalan. en ince uygulama aynntıla- nndan, en genel kurumsal bağlantılara. metinden, rejiden. müzikten. rol. dekor, kostüm. hatta makyaja dek her yönüy- le kendisi ortaya koymakta. Buna biraz daha kapsamlı bır ek sunuş yapayım de- diniz mı bu kez de o sunuşun çok genış olması gerekebılırdi. Kaldı ki bunu "Ta- rihte ve Günümüzde Epik Tıyatro'kita- bıyla enine boyuna getırmıştim zaten. Burada ise okuyucunun daha çok işin mutfağındaki sıcaklığı yaşaması. fıkır- le uygulama arasındaki sıcak bagi yaka- 'Tiyatro Çalışması' sahneleme, oyunculuk sanatı, rol çalışması, sahne tasanmı, sahne tekniği, dramaturji, oyun çözümlemesi, sahne müziği ve konuşma tekniği gibi alanlan içeriy- or. Neher'in sahne taslaklarından (sağda). laması önemlı sanıyorum. Araya gınp bu tadı bozmak istemedim doğrusu -Kitap, belgesel yapıt olarak çok sayı- da fotoğraf, çizim ve notavı içeren 'Tiy at- ro Çalışması'nın özgün baskısından seç- ki yapılarak hazırianmış. Çeşitli sahne taslaklan, orijinal renkleriy le yer alıyor. Ev et kitapta "kuşağımızın en güzel ti- >atroeskizleri'"deyimiyleanlatılan, Ne- her'ın sahne taslaklan var. Hem de ya- yıncı gereken özveriyi göstererek bun- ları onjınal renklenyle bastı. Aynca bir dekorcu olarak Neher'in, eskızlenyle reııdekı arayışları boylesıne etkıleyıp yön vermış olması. Brecht'in yöntemi açısından ne kadarışık tutucu değil mi? Bu deney ımlen. eskızlenn kendıleny le ışleme olanağı Brecht'le ılgılenen oku- run tam ıstedığı ve ıhtiyaç duyduğu söz- leri ile birlikte izleyebilme olanağı gi- bi Ama bunun ıçın şarkı sözlerinin o gözle çevrilmesi gerekiyordu. Ikı dize için günlerce uğraştığım oldu. Zor da ol- sa. notayla birlikte basılacağını bilince o yorgunluğa deyıyor kuşkusuz -Kitap aynca Brecht'in "ıskidiği'ne yönelik eleştirilere de bir yanıt gi- bL.Brecht'i daha ayrıntılı tanıma ola- nağı sağlıyor. Gerçekten de Brecht'i. donmuş. hat- ta zaman zaman anlaşılmamış neredey- se içi boşalmış kalıplar olarak tanımak ve böyle bakarak ya motamot izleyici- si olmak ya da bütünüyle Brecht'e kar- şı olmak. her durumda yanıltıcı sonuç vermiştir. Yalnız Brecht ıçin değil. tüm dünya tiyatrosu. dünya sanatı ıçin geçer- li bu. Olabildiğince derinlemesine ve yaklaşarak tanımamız gerekiyor. Bunun için böyle aynntılı belgesel malzemenın ve uluslararası alışveriş içinde canlı iz- lemenin sonsuz yararı var. Ama hiç- birinı taklit etmek zorunda da değiliz. Eskidı sanılan şeyler yenıleşıyor, yeni sanılanlar çabucak cskiyiveriyor. Günümuzün en ünlü rejisörlennden Pe- terStein'ın geçen yılkı bır söyleşısinde söyledığı şu sözlerçok uyarıcr "Tiyat- roda, biçimlemeye ilişkin çok da fazla buluş şansı vok artık: Hemen her şey bulundu, yapıldı. Yeni kalmadr demış Steın. şu cümleler de onun: "Sözde bir konsepte dayalı ön yargının yüce amacı uğruna çağdaş denilen tek bir yorumla eline baltayı alıp dramaturginin içine dalan kişi, o anda, kendi bacağım keser. Metni tekrar tekrar okumalıyız. Merni olabildiğince kapsamlı sahneleyebilme düşü, daha ötede düşlenmeli..." "Gerçekten demokrat bir memlekette ibadet kanunla bağlanmaz. Ama biz düpedüz demokrat birmemleket de- ğiliz. Gerçekten demokrat bir memlekette kanunla bağla- namayacak daha birçok şey vardır. Bunlann başında fikir hürriyeti, söz hürriyeti, vıcdan hürriyeti gelır. Memleketi- mizde bunlann hepsi kanunlaha, hatta kanunsuzluklarla bağlı dururken işe ezan hürriyetınden başlamak bize bı- raz da leğen örtüsünden başlamak gibı goründu." Orhan Veli bu satırları 15 Hazıran 1950 tarıhinde Yaprak dergi- sinde yayınlamış. Kırkdört yıl önce memleketimizde. • "Bırakın, Çehov taklitçisi yazarların yapacağı gibi acım- dan bütün okurlann paylaşacağı binnsan olma gururu çı- karmayayım da, Doğulu, geleneksel bır yazann yapacağı gibi, onu bır ıbret vesılesı olarak göstereyım. Kısaca: Ken- dimı başkalanndan ayırmak, herkesinden daha başka bir amacı olan özel biri olarak görmek istemiştim. Bu da bu- ralarda affedilecek suç değildir." Bu satırtarsa sevgıli Or- han Pamuk'un son romanı Yeni Hayat'm 269. sayfasın- dan alındı. Yenı Hayat, Orhan Pamuk'un bütün kitapları gı- bı keyifle okunuyor. Gızleri, bulmacası. bilmecesi, kendı- ne ait lezzetı, cıddiyeti, çocukluğu olan bir roman bu. • "Üşenmeden elımdeki yirminin üstünde sözlük ve an- sıklopediye baktım ve bu tropikal ağacın ve lezzetlı mey- vesinın adının tam dört değişik şekilde yazılmış olduğunu gördüm: hindistancevizi, hindistan cevizi, Hındistancevi- zi ve Hindistan cevizi! Hangisi doğru? Bunun cevabı ım- lamızın iki temel sorununun kesin bir çözüme kavuşturul- masına bağlıdır 1. Büyük harf nerelerde kullanılır? 2. Han- gi bileşik (mürekkep, compose, compound) kelimeler bi- tişik, hangileri ayn yazılır?" Benim çok saygı duyduğum bir aydın insan olan Şiar Yalçın'ın Milliyet gazetesinde yazdığı Dil Köşesi yazılarından "hindistancevizi" adlı ne- fis yazıdan aldım bu satırları. Sayın Şıar Yalçın umarım bu olağanüstü güzellikteki dıl denemelerinı btr gün kıtaplaş- tırır. * "Spengler, hermedenıyetin kendı matematığı vardır dı- yor. Avrupa'nın matematiğı, Yunanlılannkınin uzantısı de- ğıldır; Yunanda sayı ve şekil ölçülebilen, bütünlükleri olan kavramlardır, ikısi de somuttur. Avrupa bu kavramlan so- yutlaştırmıştır. Acaba bizım matematığımız nasıldı? Daha doğrusu bizım kultürümüzün temelindeki matematık na- sıl bir şeydir? Arap matematığı midir? Bizde orijinal ma- tematikçi yoktu; ama -gene Spengler'in dediğı gıbı- ma- tematık, kültürün verilerinde görülür. Bızdeki -özellikle mi- mari- eseriere bakarak nasıl bir metamatiğimız olduğu keşfedilebilir mi?" Oğuz Atay 10 Mayıs 1976 günu yaz- mış bunları Günlük'üne. Bence çok önemli bir soru soru- yor bu büyük yazarımız. • "Bütün anlatılar -resımsel, teatralya da yalnızca sosyal da olsa- çözülmüş ya da çözumlenmemış anımsamalar. kişisel hatıralar üstüne kuruludur. Hem ozel hem de her- kese ait bir hazinenin bazılarına ulaşan, kımilerıne de da- ha az ulaşan pırıltılandır onlar. Herkes bu dışavurumlarda kendi sesini, kendi duruşunu, kendı renklehni bulup se- çer. Bir duruş ya da bir renklendirme de başka bırilen ta- rafından yeniden keşfedilecek ya da hatırlanacaktır bir gün." Bu satırlarsa geçen hafta sözünü ettiğim Jean Cla- ude Carriere'in Filmin Gızlı Dılı adlı kıtabından. • "Yeryüzündeki mutsuzluklan görmemek ıçin kendı mut- luluklarını duvar olarak kullanan çıftlere yalnızca acıyo- rum. Bu tavır, iki kişınin ınsanlığa karşı kurduğu komplo- dan biraz daha ağırdır çünkü. Tümüyle mutlu olabılen in- sanlar, tümuyle aptal olanlardır. Adam kırküç yaşındaydı, kadın kırkdokuz. Uzun zaman- dır tanışmalarına rağmen, ışte ilk kez beraberdiler. 'Tanı- dığım adamlann tümü senden daha yaşlıydı. Sen benim en genç sevgılımsın' dedı kadın. En genç sevgili! Kadın on sekizindeyken ilk seviştiği adam yırmı yaşındaydı ve şirndı o delıkanlı, kadına yanın- da yatan ve hayatının sonuna geldığını duşünen adam- dan daha yaştı geliyordu." Bu satırlar Rus şairı Yevgeni YevtUŞenko'm in Aşk Şnrlprı ^Hh |<-|tahınq dden. 1976 yılında Moskova'da yayımlanmış. ^Birçok kftabın, aftı değişik zamanlarda çizilmış satırları arasında çıktığım bu pazar gezıntisı, sonunda şaırlere ge- ttrip btraktı beni. Orhan Veli, Oktay Rîfat, Behçet Neca- tigil, Edip Cansever, Turgut Uyar, Metin Eloğlu ve di- ğerlerıni okumalı. Artık aramızda olmayanları. Sonra Me- lih Cevdet Anday, Ülkü Tamer, Can Yücel, Cevat Ça- pan, Oruç Aruoba, Ismet Özel, Lale Müldür ve dığerle- rini okumalı. Yevtuşenko'nun yukarıda sorduğu soruyu düşünmeli. Kim genç, kım ıhtiyar. kımın yaşı yok? Katışık- sız, bütüncül bir mutluluk. şairin dediğı gıbı katışıksız bir aptallık belirtisi olabilir. Ama çok sevdığım bır Latınce de- yışle bıtireyim bu yazıyı: Verum, nil secunus est malo po- eta. Evet, çok kötü bir şair kadar kendine güvenen kimse yoktur. 13. TİTAP İSTAISBI L KİTAP FUARFNDA Bl'CL'N; A Salonu: 11.30- 13.00 Çocuk Tiyatrosu GösteriM "Çırkın Prenses"' Gülen Ağaç Çocuk Tiyatrosu 15.00- 17.00 Tiyatro Göstensı': "Mutlu Ol Nazım" Oyunlastı- ran' Ataol Behramoğlu Yönetmen: Murat Somay Oynayan. Dı- lek Türker Dılek Türker- Tiyatro Ayna 17.30- 19.00 Konuşma: Polıtıka ve Edebiyat Düzenleyen. Tür- kıye \azarlar Sendikası B Salonu: 12.00-14.00 Konferans: 'Oku! Öncesintle Kıtabın Önemı" Konuşmacı: Sema Ulcay Düzenleyen: YA-PA 15.00- 17.00 Panel- "Edebıyattan Tıyatrova- Tıyatrodan Edebı- vata" Tiyatro Okumak Yöneten: Savaş Aykılıç. Doç Dr. Zehra Ipşıroglu. Yılmaz Onay. Afşar Tımuçın. Cevaı Çapan Düzenle- yen: lstanbul Devlet Tiyatrosu ve Türkıye Yayıncılar Bırlığı 17.30-18.30 Prof. Dr Toktamış Ateş ıçın düzenlenen "De- mokrası Ödülü Törem" Düzenleyen: Çınar Yayınlan Imza: Pen Yazarlar Derneğı: Cevat Çapan. Burhan Gunel. Kü- çük Iskender. Ismet Kemal Karadayı. Yılmaz Onay Edebıyatçılar Dernegr Abdülkadır Paksoy. L mıt Sarıaslan. Mehmet Sarsmaz. Alı F.Bılır Gerçek Sanat Yayınlan: Müştak Erenus. Tuncer Cücenoğlu. Burhan Günel. Türkan Yeşılyurt Mert Ali Başarır kitabını imzalıyor • Kültür Servisi - Mert Alı Başarır. 13 TÜ\ \P lstanbul Kitap Fuan kapsamında "Bu Soruyu Geçelim" adlı kitabını Cumhurıyet Kitap Kulübü standında saat 14 00-18.00 arasında imzalıyor. Cumhuriyet gazetesinde dal üstünde. yağmur altında. gözü bantlı, spot ışığında. çok farklı mekanlarda yaptığı gülmece söyleşilerini kitapta toplayan Mert Alı Başanr için Aziz Nesin, "Çoğumuz gibi alaycı bir gülmece yazarı olmak değil amacı. Bunu açıkça söylcmıyor. ama belli ki bilimsel bir gülmece ustası olacak Atilla Birkiye kitaplarını imzalıyor • Kültür Servisi- Atilla Bırkıye'nın "Hep Sonbaharı Yaşadık " adlı denenıe kitabı Özgür Yayınlan'ndan çıktı. Kitapta Bırkıye'nın daha önce Gösten. Varlık. Cumhurıyet. Sokak dergı ve gazetelennde çıkan denemelerı yeralıvor. lstanbul, kitaplar veedebıyatımızın ustalannı konu alan denemelerinı Atilla Bırkıye "duyarlı denemeler' olarak tanımlıyor. Bırkıye. ötekı kıtaplarıyla birlikte son kitabını TÜYAP Kıtap Fuan kapsamında. PEN Yazarlar Derneğı Standında saat 14.00-18.00 arasında ıtnzalayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle