Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 KASIM1994PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
GUNDEMDEKI KONU: SINEMACILAR
ONAT KTTLAR
Tuz kokarsa?0 zamanlar tstanbul böyle tersine
çevnlmiş eldıven gibi bır kent değildi.
Yüzlerce yıllık özgün kent dokusu he-
niizcanlıydı. Vanı lebıderya ıdi Istan-
bul Binaİar ve bahçeler ve kayıkhane-
\ei ve duvarlar denizle öpiişür; yollar ve
faytonlar ve askerier ve atlar arkadan
geçerdi.
O zamanlar dediğim, çok eski değil.
1950'ler. Sait Faik'in ölümünden he-
men önceki ve sonraki yıllar.
Burgazada'yı ve balıkçı kahvelerini
çok severdik. Bir balıkçı kahvesinde
onurmanın öykü yazmaya iyi geleceği-
ni sanırdık. Belki gerçekten de iyi ge-
lirdi
»eyse, işte öyle bir kahveydi.
Henüz yol mol bulunmayan Yenika-
pı kıyısında. hırçın lodos dalgalannın
parçalanıp köpürdüğü kayalıklann he-
raen arkasında. savunmasız. salaş, kü-
çük bir baraka. Sahibı Kemal Ağabey,
Samatya'nın eski Van Gogh'lanndan-
dı. Uzun boylu.yapılı, bıçkın biradam-
dı.
Ve bizler, edebiyata meraklı bir avuç
öğrencı. o kahveyi keşfetmiştik. He-
men her gün okulu asar, o kahveye gi-
derdık. Ben. FeritÖngören,AdnanOz-
yaKıner, Kemal Özer, Erdaj Öz, Ergin
Ertem, Ulkü Tamer, DemirÖzlü \ e bir-
kaç kişı daha. Orada. dışarda kuduran
denizin sesini dinleyerek teneke soba-
nın başında hayallere dalar ya da üst
üste demlı çaylar içerek hararetle Sait
Faik, Orhan KemaL Camus, Sartre tar-
tışırdık
Kemal Ağabey bızlen severdi. Kum-
kapı'ya kayan balıkçılann gıderekterk
ettikleri kahvenın yegane müşterı gru-
bu, bızdik. Işlerin kesatlığından ötürü
Kemal Bey kahveyi kapatıp başka bir
iş tutmak ıster, ama bıze kıyamazdı. Biz
de onun karannı desteklemek ıçin Fe-
rit'in önensıyle günde onar onbeşer çay
içip marka sayısını tuttunnaya çalışır-
dık.
Bizde de tıpkı Eisenstein ve Pudov-
kin"in devrim >ıllannda duyduklarına
benzer rönesans coşkulan vardı. Hanı
ünlü genç yönetmenler 1^17'yi izleyen
yıllann coşkusu tçınde kendıknnı Da
Vinci ya da Rafaelio gıbı görurlermiş
ya.Bizdeöyleydık Şiınnvetoplumun
tüm yasalannı degiştırmektı amacımız.
Bu yüzden tartışmalar sert ve şiddetliy -
di, uzlaşmalar ıse zayıf ve nadır.
Kemal Ağabey ve yanık yüzlü balık-
çılar bu hararetlı tartışmalan yandaki
masalarda hoşgörüyle dinlerlerdı.
farkında değilsmiz, ben bu kahvevi, ço-
luk çocuğun n/kından kesip si/in için
açık tutuyorum. İçtiğifiiz çaylar kirayı
bile çıkarmıyor. Ama boşunaymış. Ben
keriz değilim. Hadi bakalım, paydos!"
Kahveyi kapamasın, kavgayı unut-
sundıye Kemal Ağabey'eepeydildök-
mem gerektı
Elberte edebıyatın bu anlamda edep-
le ılgiM olduğuna ınananlardan değı-
lım. Ama en azından bır "*söz sanatı"
olan edebiyatla ugraşanların. meram
anlatmakta kaba güçten \e küfürden
daha etkılı yollan bulundugunu düşü-
nenlerdenım
ka ünlü yönetmenımizi yere yatırmış.
tartışarak ıkna etmeye çalışıyor Ama
ikna yöntemi bıraz tuhaf. Çunkü kınk
bır rakı şışesıy le yapıyor bunu. Kınk şı-
şey ı rakibinın orasına burasına durmak-
sızın saplıyor. ortalık kan re\an.
Bu kez tanık olmadım ama paparaz-
zı kanalızasyonları sayesınde tüm ay-
nntılarını ekrandan ızledim, ÇASOD
gecesınde de bır "İfade" sorunu yaşan-
dı. TC Kültür Bakanlığı Müsteşan kür-
süde konuşurken, ünlü bır aktöriimüz,
öbür tanıkların söyledıklenne göre bir
"içerigİ olan eleştirisi'"nı veciz bir bi-
çımde ifade etti "Sallama lan hıyar!"
T
anık olmadım ama paparazzi kanalizasyonlan sayesinde tüm
aynntılannı ekrandan izledim; ÇASOD gecesinde bir "İfade" sorunu
yaşandı. TC Kültür Bakanlığı Müsteşan kürsüde konuşurken, ünlü bir
aktöriimüz, öbür tanıklann söylediklerine göre bir "içeriği olan
eleştirisi"ni veciz bir biçimde ifade etti: "Sallama lan hıyar!" Bu sözün hangi
anlamda bir içerik taşıdığını tüm "ince yorumlara" rağmen, Tarık Dursun'un
kulaklannı çınlatmak dışında pek anlamış değilim. Ama sinemacılarımızın ifade
güçlüğünden doğduğundan eminim.
Bir gün tartışma kavgaya donüştü
Aramızdan iki genç. Sartre-C amus der-
ken tekme tokat gınştı bırbirine. Bizler
de doğrusu hemen müdahale edip ka\ -
gacılan ayıramadık.
O patırtıda Kemal Ağabey'in. yaşın-
dan umulmayacak bır hızla yerinden
fırladığını fark etmedık.
Ama o bırkaç sanıye ıçmde kavgacı-
lan yakalanndan tutup biryana savur-
du. Ve o saşkınlıkla kanşık sesşizlik
anında üç çıft lafetti:
"Arkadaşlar" dedı. "Siz sözümona
sanatçKinız. Edebiyat falanla ugraşıyor-
sunuz. Sizin herkese örnek olmanız ge-
rekir. Edepsizler edebiyat yapamaz. Siz
Bızım Tank Dursun hL, soyadı Dal
olan \e anlaşılan pek hoşlanmadıgı bı-
n ıçın "Os<ı\adıkısaltılmışadam"der-
dı L'lke •-oyadt kısaltılmış adamlarla
dolu. Ama herhalde edebiyatçılarımız
bunlardan farklı olmalı.
Sinemacilar da.
Otuz yıldır aralannda bulundugum
sınemacılarımız. anlaşılan meramlan-
nı anlatmakta edebıyatçılanmızdan da
epey gende. Şöyle bırdüşünüyorum
Bizzat tanık olduğum bir olayıanım-
sivorum. Bır akşam saatınde, Ortaköy
Zıya Lokantası'nın iki katlı bahçe ba-
nnın bir köşesinde, çiçek tarhları ara-
sında ünlü bir yönetmenimiz, bır baş-
Bu sözün hangı anlanıdd bır ıçerık ta-
^ıdıgını tüm "inceyorumlara" ragmen,
Tarık Dursun'un kulaklannı çınlatmak
dışında pek anlamış değılım.
Ama sınemacılarımızın ifade güçlü-
ğünden doğduğundan emınım.
Nıtekım geçenlerde bır başka ünlü
yönetmenimiz "Para ka/anmayan si-
nemacıeşektir"derken de aynı güçlüğü
çekıyordu. Dünyada adı duyulmamış
bır yönetmen çıkıp ~Bergman da, An-
tonioni de. Kurosava da eşektir. Çün-
kü para kazanmıyortar'derse... derel-
bette. Ama bu sözii dııyanların. kımin
eşek olduğuna karur \ereceklerını de
hesaba katması gerekır
Sinemacılarımızın ifade güçlüklen-
nı yakından bilenlerdenim. Sansürün
kaldırılması ıle ılgili yasa tasansını ilk
kez açıklamak üzere Topkapı Sara-
yı"nda bır kahv altılı basın toplantısı dü-
zenleyen Kültür Bakanı ve Müsteşan.
verdıklen "Sansür kaldınhyor" müj-
desinin, sinemacılarda hıçbırtepki ya-
ratmadıgını, tersine sadece "Rlmyap-
mak için kaç para vereceksiniz" tarzın-
da daha somut sorular sorduklannı gö-
rünce bıraz şaşırmışlardı da. ben açık-
lamak zorunda kalmıştınr
"Sayın Bakan.Sayın Müsteşar.dışar-
dan bakan biri bu komışmalardan sine-
macıiann sadece para ile ilgilendikleri-
nu sansür kımusuy la hiç il^lenmey ip bu
işi bakanlığa bıraktıkiannı düşiinebilir.
Ama bu doğru degil. Arkadaşlanmız
sansürün kaldırılması önerisine çok se-
vindiler. Ama ifade güçlükleri var. On-
lar meramlarını sözlc değil, daha çok
göriintü ile anlalırlar. Bu y üzden..."
Hiç ku^kusuz her alan ıçın geçerlı ol-
dugu gibı, sınema ıçın de kaba genel-
lemeler yanliijtır. Tüm sınemacılanmı-
zı aynı kefeye koymak gıbı bır densız-
lığı yapacak değilim.
Aynca kımsenin yanlış bıle olsa dü-
şüncelerını açıklamaktan alıkonması-
nataraftar değilim.
Ama Yenıkapılı Kemal Bey'e de bı-
raz hak verıyorum. -Et kokarsaruzlar-
sın. Ama ya tuz kokarsa?" Bız hangı
alanda olursa olsun sanatçılanmızın ör-
nek aydınlar olmak ıçın uğraş verme-
lerını istiyoruz, soyadı kısaltılmış
adamlarolmalannı değil.
Gerisini düs>ünmek onlara kalmış.
Hanı sormuijlar Hoca"ya: "Helada
sakız çiğnemek cai/ midir?" dıye.
Düşünmu^ Hoca. "Caizdir caiz ol-
masına ya. görenler de bok yiyorsun
zanneder™**
Yoksa her şey caizdir.
6
Şnr yeryüzündeki tüm iıısaıdar içindir'
TURGAV FtŞEKÇİ
Ka\ ram Yayınlan. yenı bir ~çe\iri şi-
ir" hareketı başlattı. Kavram Yenüzü
Şaiıieri adlı dızının hedefı. 20. yüzyıl şı-
irineyön vermışşaırlen.yapıtlan veya-
s,amlarıyla tanıtmak. Vltezslav Nez\
r
al,
Robert Desnos, Rainer Maria Rilke ve
FedericoGarcia Lorca'nın bütün şıırle-
rinden seçmelerden oluşan dizinin ılk
dört kitabı TÜYAP lstanbul Kıtap Fu-
an'ndaokurlabuluştu. "Kavram Yeryü-
zü Şairleri"nin dizı editörü Erdal \\o-
.va ile çeviri şiir yayıncılığı üzerine ko-
nuştuk:
- Kavram Yayınlan sizin editöıiüğu-
nüzde'YeryüzüŞairlen 'adlı yeni bir ya-
yın dizisine başladı ve bu dizinin ilk dört
kitabı geçen günlerde yay ımlandı. Önce
bize böyle bir yay ıncılık girişimine neden
gereksinim duyduğunuzu ve bu dizinin
Türkiye'deki çeviri şiir yavıncılığı içinde
n. ,\ bir yer rutacagını anlatır mısınız?
- Bu bır bırikimın sonucudur. Böyle
kapsamlı bir dizmın yayılmaya başla-
ması belli koşullara baglıdir. Birincisi.
okurun birikimi; ikincisi. bir çev iri ha-
.^reketinin. dolayısıyla çevirmen kadro-
ivarTıgı; üçüncüsüyse entetektüel
bakımdan yayın hayatının hazırlıklı
^ p olmadığı. Bence bu ko^ullar bugün
Wardır. Bu düşünceyle, Kavram Yayın-
lan yöneticisi Serhat Baysan'a öneride
bulundum. Hemen kabul etti ve çalış-
maya başladık. Böyle bir gereksınimın
özellikle genç kuşak şiir okurlan için
geçerlı olduğuna ınanıyorum. Yalnız şı-
ır alanında değil, edebıyatın öbür alan-
lannda da hem içerik, hem teknik açı-
lardan çok özenli. çok iyi hazırlanmış.
kalıtelı kitaplar bekleyen binlerce okur
olduğunu sanıyorum. Çeviri şiir alanın-
da bu kaygıyı güden bir okur birikimı-
nin varlıgı son yıllardayapılan yayınla-
ra gösterilen ilgiyle kanıtlandı.
Çeviri hareketinegelince. Türkiye'de
şiir çevırisi Orhan Veli'Ierin, Sabahat-
tin EvTiboğlu'lann, Can Y ücerienn. Ce-
vatÇapan'lann açtıklan yollarda günü-
müze kadar parlak bır bıçinıöe süregel-
miştır. Günümüzü çe\ ın potansiyeli açı-
sından doruğa yakın bır yerde görüyo-
rum. Bugün çeşitlı dıllerden Türkçeye
yetkin bir biçimde çevın yapabilecek
bır kadro var. Yay ıncılığın durumu söz
konusu oldugunda. ekonomik koşulla-
rın olumsuzlugunu biliyoruz. Ama en-
telektüel bakımdan böylebirdiziyi kal-
dırabilecekbıryayınanlayışınınyerleş-
mış olduğu. Kavram Yayınlan'nın bu
atılımıyla somutlaşmış olmaktadır.
Bu dızının ayırt edici nitelıklennden
biri. şairlerin tüm eserlennden y apılmış
seçmelerle birlikte şaın tanttıcı çalış-
malanndayeralmasıdır Kitabı okuyan
okurun bir Lorca, bir Rilke v> üzenne
bir fikri olsun ıstiyorum. Aynca Sadık
Karamustafa'nın yaptığı kapak v e içta-
sanmlarla da Icıtaplann gözle gorutür
bır bütünlük kazanması sağlandı
- Bu diziyi hazırlarken kitap. şair ve
çev irmen seçimindeki ölçütleriniz neler
oldu?
- Dızıde 20. yüzyıl şairleri ya da 20.
yüzyıl şıirini hazırlayan belli baslı şair-
ler yer alıyor. Seçimdeki başlıca ölçü-
tümüz, çagımızın değişik şiiregilimle-
rinı ve hareketlerini temsil eden en seç-
kinşairlenn Türkçeye çev rilmesidır. Bu
arada. Türkiye'de çok az tanınan ya da
hiç tanınmamış şaırlere özellikle yer v e-
receğız. Örneğın. Vezvalgıbı çagımızın
en büyük şaırlennden bınnın Türkiye'dc
şimdiye kadar hiç kıtabının çıkmamış
olması büyük bır eksiklıktı. Dünyanın
dört bir yanında. değişik dHlerde şıır
yazmışşaırlerdizıdeyeralacak. Çevır-
menler ıse genellikle şairin anadilinden
Türkçeye çevıriler yapan. daha önceki
çev ınlenyle tanınmış kimseler.
Dızının zengınleşmesı. bizim yaptıgı-
mız seçmelerin yanında. dışandan ge-
lecek yenı önerıler ve çalışmalarla da
gerçekleşecek.
- Dizi önümüzdeki dönemde hangi şa-
iıierle genişleyecek ve nasıl bir bürüne
doğru ilerleyecek?
- Bu yılın programında. yayımlanan
dört kıtabın yanı sıra Kavafis. Pessoa,
Bachmann. Siayakovski. Blok. Ritsos.
Quasimodo. Pavese, Ahmatova, Benn,
\VC. U'illiams, Cendrars, Dario, Çveta-
ye>a,Charve başka şaırler yer alıyor.
- Çeviri şiir ülkemizde oldukça seçkin
örneklerin verildiği bir alan. Siz bu alan-
da vıllardırçalışan birşair-şiirçevirme-
ni olaraL ülkemi/in bugün şiir çevirisi
alanında ulaştığı diizeyi nasıl değerien-
diriyorsunuz?
- Yukandadasöyledigim gibı, şiir çe-
\ ınsi potansıyel olarak çok açık bır alan.
Yakın zamanlarda, çeşitli yayınevlerinin
çeviri yayınlannda ve başanlı çeviri der-
gilerinde söylediklenme örnekler gös-
termek mümkun. Ama bu potansiyelı
kullanmak. yönlendirmek gerek. Ser-
yüzü Şairleri dızisı bu gereksınıme bır
ölçüde katkıda bulunabılirse görevimı-
zi yapmış oluruz.
- Çeviri şiir yayıncılığının gelişmesiv-
le günümüz Türk şiiri arasında bir ko-
şutluk kurabilir misiniz? Anadille yazı-
lan şiirle, bir başka dilden çev rilnıtş şi-
irler birbirini nasıl etkiler?
- Şiir çevınsıne. pek de haksız olma-
yarak, her zaman ıhtıyatla bakılmıştır.
Bunun bir nedenı, şiinn, başka bır dile
tam anlamı vla hıçbır zaman çevrileme-
yeceği gerçeğıdır. Ama diğer yandan
yüzyıllardan ben şıır çevrilıp duruyor.
Çok ilginç bır durumdur bu. Şıınn yer-
ndekı btUün insanlar için yazıldığı
gerçeginın en iyi örnegıdir.
Nedir şttri ccvritebJHr kıtan
1
? Bır*fr-~
nı'dır. Yani bir şaın başka şaırlerden ayı-
ran, onu eşsiz kılan nıteliğı, kendı sesı-
dir. Tınıyı yakalayıp. prozodiyi kurabi-
lirsenız. bır şiin başka bir dile önemlı öl-
çüde aktarmış olursunuz. Buysa ınsa-
nın. anadıhnde. yabancı bir şairle yüz
yüze. daha dogru.su ses sese gelmesı de-
mektır. Bu da özellikle yenı oluşan bir
şıır ıçın çok önemlıdır. Şaırler bırbirle-
rini sesle beslerler Hıçbir şaır. başka bır
şairin etkisınden geçmeden kendi sesı-
nı bulamaz. Bu bakımdan, dünya şiırı-
ni tanımak. giderek derinlemesine kav-
ramak, okurlaraçısından kendı şiirleri-
ni bulmalannın ötesinde. oluşan şiirha-
reketleri için de gereklidir. Dikkat edi-
lirse çagımızda ya da geçen yüzyıllar-
da. önemli şiir kıpırdanmalannın. hatta
kültür hareketlerinin arkasında ya da
yanı başında her zaman bir çeviri
hareketı vardır.
PENALTI
MEMET BAYDUR
Pazap GezinUsi
Ilk 'tiyatro belgesel'i: Tiyatro ÇalışmasıKültür Servisi - Benolt Brecht'in
-v iriiner Ensembie Tivatro Çalışma-
sı'başlıklı kitabı Yılmaz Onay'ın çevi-
risiyle Mitos Boyut Yayınlan'ndan çık-
tı. Tiyatro Çalışması Mitos Boyut Ya-
yınlarfnın Tiyatro/ Kültür Dizisi'nin
Belge Kıtaplan arasında yer alıyor. Ti-
yatro Çalışması. tiyatro sanıtını "bilim-
sel" bir etkinlik biçimi olarak üreten
BerlinerEnsemble'ınortakyapımı. Ki-
abm hazırlanmasında, ülkemizde ba-
iilmış ve sahnelenmiş olan Brecht'in
Puntila Aga ile Uşağı Matli, Ana. Cesa-
>ief/f/!aoyunlanna yer verilmiş. Epik ti-
yatronunu
laboratuarrı
çalışmasını bel-
gelendiren Tiyatro Çalışması, bu an-
lamda dünya tiyatro pratigi içinde de
^enzersiz bır örnek. Aziz ÇaJışlar'ın da
Delırttiği gıbi, ülkemizde yayınlanan ilk
"tivatrobelgesel1
" olarak kendi alanında
;ok önemlı bir boşluğu dolduran 'Ti-
yatro Çalışması' üzenne kitabı Türkçe-
ye kazandıran Yümaz Onay'la görüş-
riik _
- Ülkemizde ilk kez böyle kapsamlı
b •dramaturji ve reji kitabı yayımlanı-
yor. Neden çevirmen olarak bir önsöz
vaznudınız?
•rıyatro Çalışması" kıtabına. yayın
vönetmeni sayın Çalışlar'ın koyduğu
kısa önsözün yeterli olduğunu düşün-
dürr.. Çünkü kitap, Brecht'in kurduğu
"Bcrüner Ensembte" tiyatrosundaki ça-
lışmalan. en ince uygulama aynntıla-
nndan, en genel kurumsal bağlantılara.
metinden, rejiden. müzikten. rol. dekor,
kostüm. hatta makyaja dek her yönüy-
le kendisi ortaya koymakta. Buna biraz
daha kapsamlı bır ek sunuş yapayım de-
diniz mı bu kez de o sunuşun çok genış
olması gerekebılırdi. Kaldı ki bunu "Ta-
rihte ve Günümüzde Epik Tıyatro'kita-
bıyla enine boyuna getırmıştim zaten.
Burada ise okuyucunun daha çok işin
mutfağındaki sıcaklığı yaşaması. fıkır-
le uygulama arasındaki sıcak bagi yaka-
'Tiyatro
Çalışması'
sahneleme,
oyunculuk sanatı,
rol çalışması,
sahne tasanmı,
sahne tekniği,
dramaturji, oyun
çözümlemesi,
sahne müziği ve
konuşma tekniği
gibi alanlan içeriy-
or. Neher'in sahne
taslaklarından
(sağda).
laması önemlı sanıyorum. Araya gınp
bu tadı bozmak istemedim doğrusu
-Kitap, belgesel yapıt olarak çok sayı-
da fotoğraf, çizim ve notavı içeren 'Tiy at-
ro Çalışması'nın özgün baskısından seç-
ki yapılarak hazırianmış. Çeşitli sahne
taslaklan, orijinal renkleriy le yer alıyor.
Ev et kitapta "kuşağımızın en güzel ti-
>atroeskizleri'"deyimiyleanlatılan, Ne-
her'ın sahne taslaklan var. Hem de ya-
yıncı gereken özveriyi göstererek bun-
ları onjınal renklenyle bastı. Aynca bir
dekorcu olarak Neher'in, eskızlenyle
reııdekı arayışları boylesıne etkıleyıp
yön vermış olması. Brecht'in yöntemi
açısından ne kadarışık tutucu değil mi?
Bu deney ımlen. eskızlenn kendıleny le
ışleme olanağı Brecht'le ılgılenen oku-
run tam ıstedığı ve ıhtiyaç duyduğu söz-
leri ile birlikte izleyebilme olanağı gi-
bi Ama bunun ıçın şarkı sözlerinin o
gözle çevrilmesi gerekiyordu. Ikı dize
için günlerce uğraştığım oldu. Zor da ol-
sa. notayla birlikte basılacağını bilince
o yorgunluğa deyıyor kuşkusuz
-Kitap aynca Brecht'in "ıskidiği'ne
yönelik eleştirilere de bir yanıt gi-
bL.Brecht'i daha ayrıntılı tanıma ola-
nağı sağlıyor.
Gerçekten de Brecht'i. donmuş. hat-
ta zaman zaman anlaşılmamış neredey-
se içi boşalmış kalıplar olarak tanımak
ve böyle bakarak ya motamot izleyici-
si olmak ya da bütünüyle Brecht'e kar-
şı olmak. her durumda yanıltıcı sonuç
vermiştir. Yalnız Brecht ıçin değil. tüm
dünya tiyatrosu. dünya sanatı ıçin geçer-
li bu. Olabildiğince derinlemesine ve
yaklaşarak tanımamız gerekiyor. Bunun
için böyle aynntılı belgesel malzemenın
ve uluslararası alışveriş içinde canlı iz-
lemenin sonsuz yararı var. Ama hiç-
birinı taklit etmek zorunda da değiliz.
Eskidı sanılan şeyler yenıleşıyor, yeni
sanılanlar çabucak cskiyiveriyor.
Günümuzün en ünlü rejisörlennden Pe-
terStein'ın geçen yılkı bır söyleşısinde
söyledığı şu sözlerçok uyarıcr "Tiyat-
roda, biçimlemeye ilişkin çok da fazla
buluş şansı vok artık: Hemen her şey
bulundu, yapıldı. Yeni kalmadr demış
Steın. şu cümleler de onun: "Sözde bir
konsepte dayalı ön yargının yüce amacı
uğruna çağdaş denilen tek bir yorumla
eline baltayı alıp dramaturginin içine
dalan kişi, o anda, kendi bacağım keser.
Metni tekrar tekrar okumalıyız. Merni
olabildiğince kapsamlı sahneleyebilme
düşü, daha ötede düşlenmeli..."
"Gerçekten demokrat bir memlekette ibadet kanunla
bağlanmaz. Ama biz düpedüz demokrat birmemleket de-
ğiliz. Gerçekten demokrat bir memlekette kanunla bağla-
namayacak daha birçok şey vardır. Bunlann başında fikir
hürriyeti, söz hürriyeti, vıcdan hürriyeti gelır. Memleketi-
mizde bunlann hepsi kanunlaha, hatta kanunsuzluklarla
bağlı dururken işe ezan hürriyetınden başlamak bize bı-
raz da leğen örtüsünden başlamak gibı goründu." Orhan
Veli bu satırları 15 Hazıran 1950 tarıhinde Yaprak dergi-
sinde yayınlamış. Kırkdört yıl önce memleketimizde.
•
"Bırakın, Çehov taklitçisi yazarların yapacağı gibi acım-
dan bütün okurlann paylaşacağı binnsan olma gururu çı-
karmayayım da, Doğulu, geleneksel bır yazann yapacağı
gibi, onu bır ıbret vesılesı olarak göstereyım. Kısaca: Ken-
dimı başkalanndan ayırmak, herkesinden daha başka bir
amacı olan özel biri olarak görmek istemiştim. Bu da bu-
ralarda affedilecek suç değildir." Bu satırtarsa sevgıli Or-
han Pamuk'un son romanı Yeni Hayat'm 269. sayfasın-
dan alındı. Yenı Hayat, Orhan Pamuk'un bütün kitapları gı-
bı keyifle okunuyor. Gızleri, bulmacası. bilmecesi, kendı-
ne ait lezzetı, cıddiyeti, çocukluğu olan bir roman bu.
•
"Üşenmeden elımdeki yirminin üstünde sözlük ve an-
sıklopediye baktım ve bu tropikal ağacın ve lezzetlı mey-
vesinın adının tam dört değişik şekilde yazılmış olduğunu
gördüm: hindistancevizi, hindistan cevizi, Hındistancevi-
zi ve Hindistan cevizi! Hangisi doğru? Bunun cevabı ım-
lamızın iki temel sorununun kesin bir çözüme kavuşturul-
masına bağlıdır 1. Büyük harf nerelerde kullanılır? 2. Han-
gi bileşik (mürekkep, compose, compound) kelimeler bi-
tişik, hangileri ayn yazılır?" Benim çok saygı duyduğum
bir aydın insan olan Şiar Yalçın'ın Milliyet gazetesinde
yazdığı Dil Köşesi yazılarından "hindistancevizi" adlı ne-
fis yazıdan aldım bu satırları. Sayın Şıar Yalçın umarım bu
olağanüstü güzellikteki dıl denemelerinı btr gün kıtaplaş-
tırır.
*
"Spengler, hermedenıyetin kendı matematığı vardır dı-
yor. Avrupa'nın matematiğı, Yunanlılannkınin uzantısı de-
ğıldır; Yunanda sayı ve şekil ölçülebilen, bütünlükleri olan
kavramlardır, ikısi de somuttur. Avrupa bu kavramlan so-
yutlaştırmıştır. Acaba bizım matematığımız nasıldı? Daha
doğrusu bizım kultürümüzün temelindeki matematık na-
sıl bir şeydir? Arap matematığı midir? Bizde orijinal ma-
tematikçi yoktu; ama -gene Spengler'in dediğı gıbı- ma-
tematık, kültürün verilerinde görülür. Bızdeki -özellikle mi-
mari- eseriere bakarak nasıl bir metamatiğimız olduğu
keşfedilebilir mi?" Oğuz Atay 10 Mayıs 1976 günu yaz-
mış bunları Günlük'üne. Bence çok önemli bir soru soru-
yor bu büyük yazarımız.
•
"Bütün anlatılar -resımsel, teatralya da yalnızca sosyal
da olsa- çözülmüş ya da çözumlenmemış anımsamalar.
kişisel hatıralar üstüne kuruludur. Hem ozel hem de her-
kese ait bir hazinenin bazılarına ulaşan, kımilerıne de da-
ha az ulaşan pırıltılandır onlar. Herkes bu dışavurumlarda
kendi sesini, kendi duruşunu, kendı renklehni bulup se-
çer. Bir duruş ya da bir renklendirme de başka bırilen ta-
rafından yeniden keşfedilecek ya da hatırlanacaktır bir
gün." Bu satırlarsa geçen hafta sözünü ettiğim Jean Cla-
ude Carriere'in Filmin Gızlı Dılı adlı kıtabından.
•
"Yeryüzündeki mutsuzluklan görmemek ıçin kendı mut-
luluklarını duvar olarak kullanan çıftlere yalnızca acıyo-
rum. Bu tavır, iki kişınin ınsanlığa karşı kurduğu komplo-
dan biraz daha ağırdır çünkü. Tümüyle mutlu olabılen in-
sanlar, tümuyle aptal olanlardır.
Adam kırküç yaşındaydı, kadın kırkdokuz. Uzun zaman-
dır tanışmalarına rağmen, ışte ilk kez beraberdiler. 'Tanı-
dığım adamlann tümü senden daha yaşlıydı. Sen benim
en genç sevgılımsın' dedı kadın.
En genç sevgili! Kadın on sekizindeyken ilk seviştiği
adam yırmı yaşındaydı ve şirndı o delıkanlı, kadına yanın-
da yatan ve hayatının sonuna geldığını duşünen adam-
dan daha yaştı geliyordu." Bu satırlar Rus şairı Yevgeni
YevtUŞenko'm in Aşk Şnrlprı ^Hh |<-|tahınq
dden. 1976 yılında Moskova'da yayımlanmış.
^Birçok kftabın, aftı değişik zamanlarda çizilmış satırları
arasında çıktığım bu pazar gezıntisı, sonunda şaırlere ge-
ttrip btraktı beni. Orhan Veli, Oktay Rîfat, Behçet Neca-
tigil, Edip Cansever, Turgut Uyar, Metin Eloğlu ve di-
ğerlerıni okumalı. Artık aramızda olmayanları. Sonra Me-
lih Cevdet Anday, Ülkü Tamer, Can Yücel, Cevat Ça-
pan, Oruç Aruoba, Ismet Özel, Lale Müldür ve dığerle-
rini okumalı. Yevtuşenko'nun yukarıda sorduğu soruyu
düşünmeli. Kim genç, kım ıhtiyar. kımın yaşı yok? Katışık-
sız, bütüncül bir mutluluk. şairin dediğı gıbı katışıksız bir
aptallık belirtisi olabilir. Ama çok sevdığım bır Latınce de-
yışle bıtireyim bu yazıyı: Verum, nil secunus est malo po-
eta. Evet, çok kötü bir şair kadar kendine güvenen kimse
yoktur.
13. TİTAP İSTAISBI L KİTAP
FUARFNDA Bl'CL'N;
A Salonu: 11.30- 13.00 Çocuk Tiyatrosu GösteriM "Çırkın
Prenses"' Gülen Ağaç Çocuk Tiyatrosu
15.00- 17.00 Tiyatro Göstensı': "Mutlu Ol Nazım" Oyunlastı-
ran' Ataol Behramoğlu Yönetmen: Murat Somay Oynayan. Dı-
lek Türker Dılek Türker- Tiyatro Ayna
17.30- 19.00 Konuşma: Polıtıka ve Edebiyat Düzenleyen. Tür-
kıye \azarlar Sendikası
B Salonu: 12.00-14.00 Konferans: 'Oku! Öncesintle Kıtabın
Önemı" Konuşmacı: Sema Ulcay Düzenleyen: YA-PA
15.00- 17.00 Panel- "Edebıyattan Tıyatrova- Tıyatrodan Edebı-
vata" Tiyatro Okumak Yöneten: Savaş Aykılıç. Doç Dr. Zehra
Ipşıroglu. Yılmaz Onay. Afşar Tımuçın. Cevaı Çapan Düzenle-
yen: lstanbul Devlet Tiyatrosu ve Türkıye Yayıncılar Bırlığı
17.30-18.30 Prof. Dr Toktamış Ateş ıçın düzenlenen "De-
mokrası Ödülü Törem" Düzenleyen: Çınar Yayınlan
Imza: Pen Yazarlar Derneğı: Cevat Çapan. Burhan Gunel. Kü-
çük Iskender. Ismet Kemal Karadayı. Yılmaz Onay
Edebıyatçılar Dernegr Abdülkadır Paksoy. L mıt Sarıaslan.
Mehmet Sarsmaz. Alı F.Bılır
Gerçek Sanat Yayınlan: Müştak Erenus. Tuncer Cücenoğlu.
Burhan Günel. Türkan Yeşılyurt
Mert Ali Başarır kitabını imzalıyor
• Kültür Servisi - Mert Alı Başarır. 13 TÜ\ \P lstanbul
Kitap Fuan kapsamında "Bu Soruyu Geçelim" adlı kitabını
Cumhurıyet Kitap Kulübü standında saat 14 00-18.00 arasında
imzalıyor. Cumhuriyet gazetesinde dal üstünde. yağmur
altında. gözü bantlı, spot ışığında. çok farklı mekanlarda
yaptığı gülmece söyleşilerini kitapta toplayan Mert Alı
Başanr için Aziz Nesin, "Çoğumuz gibi alaycı bir gülmece
yazarı olmak değil amacı. Bunu açıkça söylcmıyor. ama belli
ki bilimsel bir gülmece ustası olacak
Atilla Birkiye kitaplarını imzalıyor
• Kültür Servisi- Atilla Bırkıye'nın "Hep Sonbaharı Yaşadık " adlı
denenıe kitabı Özgür Yayınlan'ndan çıktı. Kitapta Bırkıye'nın daha
önce Gösten. Varlık. Cumhurıyet. Sokak dergı ve gazetelennde çıkan
denemelerı yeralıvor. lstanbul, kitaplar veedebıyatımızın ustalannı
konu alan denemelerinı Atilla Bırkıye "duyarlı denemeler' olarak
tanımlıyor. Bırkıye. ötekı kıtaplarıyla birlikte son kitabını TÜYAP
Kıtap Fuan kapsamında. PEN Yazarlar Derneğı Standında saat
14.00-18.00 arasında ıtnzalayacak.