06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11KASIM1994CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Bıonomiye giivenoyu • İSTANBLL (ANKA) - Tûrk Alman Iş Konseyi Toplantısı'nda Türkiye'de yatınm yapan yabancı şirketler, ekonomiye olumlu puan verdiler. SIMKO Yönetim Kurulu Başkanı Erke Lıppola. üç askeri darbe ve krizlere karşın ekonominin olumlu yönde bulunduğunu belirtirken, Mercedes-Benz Yönetim Kurulu Başkanı Amold Homsald de Türk ekonomisine ınandıklanm ve 100 milyon Alman Markı tutannda yatınm yapacaklannı bildirdi. Nomer,CEA Başkan Yapdımcısı •Ekonomi Servisi - Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Başkanı ve Milli Reasürans T.A.Ş. Genel Müdürü Cahit Nomer, A\Tupa Sigortacılar Komitesi (C.E.A.-Comite Europeen Des Assurance) Başkan Yardımcılığı'na getirildi. 24 Avrupa ülkesine ait Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birlikleri'nin üyesi olduğu C.E.A., 20-22 ekim tarihlerinde Viyana'da yapılan 1994 yılı genel kurul toplantısında 1994-96 dönemi için Başkanlık Divanı oluşturulması ile ilgili seçimde Cahit Nomer ile birlikte başkan yardımcılığı görevleri G. Bücher. O. Hertzmann ve G. Healy'ye verildi. Vergi adaletsizliği 95te artacak • ANKARA (ANKA)- Vergi adaletsizliği 1995 yılında son yıllarda görülmedik ölçüde belirginleşecek. 1995'te vasıtalı-vasıtasız vergi dengesı büyük bir hızla bozulacak. Komo-faşist poimkalan- • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Türkiye'de her alanda derin bir kriz yaşandığını ve ekonomi terimlerinin, içinde bulunulan durumu anlatmaya yetmediğini söyleyen AN AP'lı Hasan Korkmazcan, TBMMde düzenlediği basın toplantısında yaşanılan dunımu "yoksulasyon", hükümetin ekonomik politikalannı ise "komo-faşist" olarak niteledi. Üreticiler, hükümetin ithalat duvarlannı indirme hazırlığına karşı kamuoyunu uyardılar Gıda dövize endeksleııiyorEkonomi Servisi - Ekim ayı enflasyo- nunun beklenenin çok üzenne çıkması üzerine, enflasyon artışını tanm ürünlerin- dekı fiyat artışına bağlayan hükümet, gı- da ithalatında fonlan kaldırma yoluyla gı- da fiyatlanm aşağıya çekmek isterken, ka- rara tepkiler sürüyor. Türkiye Süt, Et, Gı- da Sanayicileri ve Üreticileri Birlıği(SET- BtR)'indün düzenlediği basın toplantısın- da konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Do- ğan Vardariı.Ekonomiden Sorumlu Dev- let Bakanı Aykon Doğan'ın "enflasyonun yfiksek çıkmasını tanm ürünlerindeki fıyat artışına bağlamasını" eleştirerek , ithal yoluyla gıda fiyatlannı düşürmenin ekonomi üzerinde uzun vadede çok daha kötü sonuçlardoğuracağını ve hayvancılık sektörünün tamamen yok olacağını açık- ladı. Iddialann aksine sene başından beri üre- timde az da olsa belli bir artışın söz konu- su olduğunu belirten Vardarlı, Habur Sınır Kapısı'ndan süt ve etın çıkmadığını. dola- •Enflasyondaki yükselmeyi tanm ürünlerindeki fiyat artışına bağlayan hükümetin, gıda ithalatında fonlan kaldırma yoluyla gıda fiyatlannı aşağıya çekmek istemesine tepkiler sürüyor. SETBİR Başkanı Doğan Vardarlı. bunu ithal edilen gıda fiyatlannı düşürerek sağlamanın ekonomi üzerinde uzun vadede çok daha kötü sonuçlar doğuracağını belirtti. yısıyla bu ürünlerde ihracat artışının ya- şanmadiğını söyledi. Vardarlı, hayvansal ürünlenn enflasyonist etkisinin de olmadı- ğına değinerek bu ürünlerdeki fiyat artışı- nın enflasyonun gerisinde kaldığını. buna karşıhk önemli bir maliyet unsuru olan yem fiyatlanndaki artışın yüzde 144'eula- şarak enflasyonun çok üzerine çıktığını ha- tırlattı. Vardarlı şöyle konuştu: "Avrupa Birli- ği'ne (AB) üye ülkelerde ortak tanm poli- tikası adı altında özellikle desteklenir ve hayvancılıkta üretici birim başına yılda 4 bin dolar teşvik verilirken, Türkhe'de uy- gulama tamamen ters geliyor. Özal Hükü- metf nce gıda maddeleri ithaiaOnın destek- lenmesi hayvan varlığında yüzde 30 dola- yında erozyona yol açarken, ha>vansal üriinkr iireriminde de bekknen hedeflerin çok altında kalındı. 1992 yıbnda ise hayvan- cıiık sektörü teşvik edilmeyen yaünm ko- nulan listesinde yer aldı." Doğan Vardarlı, mevcut ithalat rejimiy- le AB ülkelennın ithalat rejimleri karşı- laştırıldığında yüzde 200-300 oranında Türkiye aleyhine olan fon ve gümrük oran- lanndakı eşıtsizliğın, gıda ithalatında fon- lann kaldınlmasıyla daha da büyüyeceğı- ni belirtti AB'ye üye ülkeierde hayvansal ürün fiyatlannın Türkiye'den aşağıda ol- masının daha ucuza maledilmiş olmala- nndan değil. bu ülkelerin üreticilenne süb- vansiyon vermelerinden kaynaklandığını söyleyen Vardarlı, Türkiye'de söz verilen teşvik primlerinin bile ödenmedinden bah- sederek sözlerini şöyle sürdürdü: Özal da böyle yapmıştı "İthalatın artnıası, hayvansal ürünler iiretkisini giiç duruma düşürecektir. Özal hükümeti döneminde olduğu 0bi hayvan popülasyonundaki erozyon hızlanacak, dı- şanya önemli düzevde dovizödenerek oluş- turulmaya çalışılmış olan damıztık stoklar yok olma tchlikesiyle karşı karşıya kala- cak. Türkiye hayvansal ürünlerde tama- men dışa bağımlı hale gelirken, GATTdoğ- rultusunda sübvansiyonlann kaldınlma- sı\la birliktefi>atlar orada da yüzde 200 ar- tacak. Ancak bu süre içinde biz kendi ha>- vancılığımızı da öldürmüş olacağımız için bunun ülke ekonomisi üzerindeki hasan bugünkünden çok daha büyük olacaktır." KARDEMÎR'in kapatılması isteğinin Başbakan'dan geldiğini raporu hazırlayanlar da itiraf etti Çilleı^ Yİcdanmı rahatLatb NURSUN EREL ANKARA - Coopers-Ly- brand-DEET grubu ile Mc Kin- sey and Company ortaklığı tara- fından hazırlanan 13 Ekim 1994 tarihli KARDEMlR Rapo- ru'nda, hükümetin 5 Nisan Ka- rarlan ile KARDEMlR'in kapa- tılmasını öngördüğü anımsatıla- rak. "Hükümet bu karan vermiş olmakla birlikte, bu karannın ba- ğımsız bir kurum taranndan te- yit edilmesinide istedi. Başbakan, Ekonomi ve Enerji Bakanı. gru- bumuza bu nedenle görev verdr denildi. 29 adet bastınldığı öğrenilen ve her baskısında yer alan özel şifre numaralan ile dağitımı çok sınırlı tutulan Karabük raporu- nun girişinde. işletme. teknik ve fınansman yapısıyla ıncelenerek. dünyada rekabet gücüne sahip bulunmayan kuruluşun. 2000 yı- lına değin 4 milyar dolar zarar Raporda, Karabük tesislerinin edeceğı savunuldu. "Işçi başma 55 bin dolar zarar etmeyi göze al- mak akıkı mı"sorusunu da içeren rapor, KARDEMlR'de çözüm için 6 seçenek ortaya koydu. Hangi seçenek uygulanırsa uygulansın. KARDEMlR'ın kâra geçmesinin "düşük olasılık" olduğu vurgulanan raporda, seçenek- lerden biri de "tümden kapatma" başlığı altında incelenerek."Bu takdirde borçlan hariç tutulursa. KARDEMİR'de kıdem tazmina- nödemeleri, çe% renin temizlenmesi-yeniden düzenlenmesi işlcri için toplam 7 mihon dolar harcanacak, aktifindeki vartıklan ve hurda- lannın satışından ise 15 milyon dolar sağlanacakür, bu işlem 8 mil- yon dolaıiık net kazanç bırakacaktır" değerlendirmesi yapıldı. Rekabet gücü yok 68 sayfalık raporda şöyle denildi: "İşketmenin rekabet gücü bulunmamaktadır. 1989-1994 döne- 2000 yılına değin 4 mihar dolar zarar edeceği savunuldu. mindeki toplam zaran 1.1 milyar dolan bulmuştur, önlem alınma- masıdurumunda KARDEMlR 2 bin yılına değin 4 milyar dolar da- ha zarar edecektir. Dolay ısıy la, çözüm aray ışlan için çok kısa bir za- man aralığı tanınmah, ölmay acaksa tüınden kapatma karan veril- melidirT Seçenekierin anafikri aynı ^ Raporda daha sonra hükümetin KARDEMtR konusundaki ka- rannı "en kısa zamanda" netleştırmesı istenerek 6 çözüm seçene- ği incelendı Tümü "K\RDEMİR'in borçlan de\let tarafından üstlenUmeli, tesis özel sektöre dev - redilmelidir" anafiknnden yola çıkan seçenekler. istihdam edile- cek işçi sayısı ve yatınm rakam- lan gibi unsurlar ıçenyor. Karabük için gensoru ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Refah Partısı. Karabük DemırÇelık Fabrıkalan ıçın, Baş- bakan Tansu Çiller'e ıletilmek üzere TBMM Başkanlığı'na bir gensoru \erdı. Karabük hakkında Türk uzmanlann hazırladığı rapo- run hiçe sayılarak, yabancı uz- manlara rapor hazırlatılması ge- rekçesıyle verilen gensoruda. "Başbakan Çiller. şaşamsal önem taşıyan fabrika\u \abancılann çı- kanna tarihe gömmeye karar ver- miştir" denildi. RP. önergede. KARDEMİR'ın 7 mıKon dolara "hurda fıvatına" satılmak ıstendı- ği öne bürüldü. Çıller'ın. fabrıka- lann satılmaması gerektığıne ışa- ret eden Türk ekıbının raporunu hıçe saydığının belırtıldığı öner- gede yabancı uzmanlar ekıbıne a>nı rapor ıçın 2 mılvon dolar \e- rıldığı ılerı sürüldü. Önergede şöyle denildi: "Ulusal çıkanmız) \e iç banşı hiçesa\arak >e med>a\ı da kullanarak. Sa\ın Başbakan Çiller. fabrika\ı. \abancıtarla iş- birligişle vabancılann çıkanna. tarihe gömmeye karar vernûştir." YORUM ÖZTİN AKGÜÇ AtatüPk'ü Yaşatmak... Atatürk ü yaşatmak, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yaşat- maktır; kalkınmış, çağdaş, onurtu, demokrat Türkiye ülkü- sünü yaşatmaktır. Ölümünden yanm asırdan fazla bir sü- re geçtikten sonra Atatürk'ü artık bir simge olarak algıla- mamız, onun yaşamı ile ilintili aynntılan tartışmamız gere- kir. Atatürk, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin, çağdaş bir top- lum, demokrat, onurlu bir ülke olma özlemlerinin bir sim- gesidir. Bağımsızlık veya Kurtuluş Savaşı, sadece yayılmacı, emperyalist, saldırgan güçleri ülkemizden atmak için ya- pılmamıştır. Savaş, bir sürecin başlangıcı olmuştur. Bağım- sız, onurlu, saygın, çağdaş bir Türkiye özlemini gerçek- leştirmenin ilk ve büyük adımını oluşturmuştur. Ulaşılmak istenen amaçlar, uğrunda çaba ve özveri gösterilmeye de- ğer amaçlar olmasına karşın, ne yazık ki yeterlı gayreti gös- teremediğimızden, Atatürk'ün özlediği Türkiye'nin çok uzağındayız. Bağımsız, özgür, onurlu, saygın bir ülke ola- madık; ulusal egemenliği kayıtsız şartsız siyasal yaşantı- mıza geçiremedik, kalkınma sürecinde ileri aşamalara ula- şamadık; üretken, sağlıklı değeryargıları olan, erdemli, te- miz bir toplum olamadık. Yapamadığımız, gerçekleştire- mediğimiz amaçlar, özlemler için, bazı çevreler hâlâ Ata- türk'ü suçluyor, Atatürk'ü eleştinyor, garıp bir biçımde Ata- türk'e kin kusuyor. Atatürk döneminın çok zor koşullu en fazla on beş yıllık bir süre olduğu, Atatürk'ün ölümünden bu yana elli altı yıl geçtiği gözardı ediliyor. Atatürk Türkiye için belirii hedefleri, özlemleri ortaya koymuş, bir süreci başlatmış, bu hedeflerin altyapısını oluşturrna konusunda ciddi çaba göstermiş, kısa süredeTürkiye'nin onurlu, say- gın bir ülke konumuna gelmesine kişiliği ile de büyük kat- kıda bulunmuştur. Ne yazık ki, özellikle 1950'den sonra kı- sa aralıklar dışında, iktidara gelen sağcı yönetimler, şekii bir Atatürkçülük kılığı (kisvesi) altında, ülkeye fazla bir şey katmadıkları gibi Atatürk'ün temel ilkelerini yıkıcı tohum- lan da ekmişlerdir. Bu tohumlar yeşermeye başlamıştır. Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak, parçalamak ıste- yenler Atatürk'e saldırmaktadırlar. Bağımsızlığın, ülkebü- tünlüğünün, laikliğin simgesi olan Atatürk ve Atatürk dö- nemi, aşağılanırsa, kötülenırse, küçültülerse, gızli emelle- rine daha kolay ulaşabıleceklerini ummaktadırlar. Bazı iç ve dış çevrelerin, kendi gizli emelleri açısından bir engel gördükleri Atatürk'ü, kötülemeye, aşağılamaya kalkışma- lannı, ızledikleri stratejinin temelini oluşturrnası açısından anlamak mümkündür. Amaç Atatürk'ü küçültmek, aşağı- lamak değil, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak, ülkeyi parçalamak, onurlu, saygın, bağımsız bir ülke olma özle- mini, amacını saptırmaktır. Son yıllarda bazı kışilerin, çevrelerin de bir entel züppe- liği (snopluğu) içinde, belki de ülkeye bir şey verememiş olmanın doğurduğu aşağılık duygulannı bastırmak için ve- ya ilgi çekerek sahne kapatmak amacıyla Atatürk düşman- lığı kervanına katılmış oldukları gözlenmektedir. Atatürk için yapılabılecek en ucuz, en yararsız, belki de Atatürk'ün amaçlan açısından en zararlı iş; basmakalıp tö- renter düzenlemek, basmakalıp sözlerle onu övmek, yaşamöyküsünü bir masal havasında yinelemek, hatta Anıtkabir ziyaret edildiğinde, Atatürk'e adeta rapor ver- erek, bağlılıktan söz etmektir. Atatürkçü olmak, Atatürk'ün özlemleri doğrultusunda ülkeye bir şeyler katmaktır. Kim, ülkenin bağımsızlığı, ulusal egemenlik ilkesinin yaşama geçirilmesi, ülkenin bütünlüğü, toplumun kalkın- ması, Türkiye'nin onurlu, saygın bir ülke olması konusun- da çaba gösteriyorsa, katkıda bulunuyorsa, işte o gerçek t Atatürkçüdür. Önemli olan Atatürk'ü basmakalıp cümlelerie övmek , değil, Atatürk'ün özlemleri doğrultusunda ileri adımlar i atarak, laik cumhurıyeti, ülke bütünlüğünü de koruyarak • yaşatmaktır. tkonomıyîlcîm yönetiyor? S erbest pıyasa ekonomisi, Batı'da uygulandığı biçimiyle, devletin ekonomiye müdahalesini reddeder. Bu modeli benimseyen gelişmiş toplumlarda siyasal iktidar; fıyatlar, kurlar, faizler, ücretler ve akla gelecek hiçbir ekonomik veri için karar verici ve belirleyici olamaz. Işadamıyla, medyasıyla, politikacısıyla Türkiye'deki özelleştirme lobisinin, üzerine basa basa vurguladığı gibi, buradaki temel amaç "bireyi devlete karşı korumak"tır. Hantal devletin, yasaklaria dinamik bireyin üzerine gölge olarak çökmesi ve bireyin teşebbüs gücünü köreltmesi engellenmeye çalışılır. Ancak, 1980 sonrası adı dillerden düşmeyen "serbest piyasa ekonomisi", devleti tümüyle ortadan kaldıran bir kavram değildir. Devlet, düzenleyicidir, himaye edicidir, koruyucudur, hatta cezalandıncıdır. Devlet, rekabetin eşit şartlarda, kimseye ya da hiçbir zümreye ayrıcalık tanınmadan yürütülmesi için yasal düzenlemeler yapar, bunlara uyulmasını denetler, uymayanlan da cezalandınr. Çünkü insana değer veren Batılı toplumlar, "birey=sermaye" olmadığının, emeği ile geçinen çok geniş tüketici kitlelerin de korunması gerektiğinin bilincindedir. Serbest piyasa ekonomisi modeli, müdahaleleri reddederek sermayeyi ve daha genelde girişimci ruhu devlet otoritesine karşı korurken, devlete de yasal denetim mekanizmalanyla toplumsal çıkarlan gözetmek görevi yüklemiştir. Devlet, temelinde kâr amacı yatan ekonomik faaliyetin, toplumsal çıkarlarla çatıştığı noktada devreye girer. Türkiye'de, serbest piyasa ekonomisinin bu iki erdeminden hep ilki yutturulmaya çalışılıyor. Devletin düzenleyici ve sermayeye karşı halkı koruyucu rolü nedense gözardı ediliyor. O zaman da, köşe dönücülük, vurgunculuk, yolsuzluk, rüşvet liberal ekonominin gereği sayılarak kanıksanıyor ve topluma adeta zorla dayatılryor. Özel sektör de kimi zaman bu başıboşluktan rahatsızlık duyuyor. Türkiye'nin en büyük sermaye gruplanndan birinin başında bulunan Sakıp Sabancı, biri Istanbul Sanayi Odası Meclisi olmak üzere iki-üç kez yinelediği konuşmalannda bankacılığı örnek gösterdi ve Batı'da banka genel müdürleri ve üst yöneticilerinin o ülkelerin Merkez Bankası'nın izniyle atandığtnı anlattı. Sabancı, fınans kesimindeki devlet otoritesi boşluğundan yakınırken, aynı günlerde Türkiye batınlan üç özel bankada halkın parasının nasıl yok edildiğini yaşadı. Aynı durumdaki aracı kurum yöneticileri bugün ellerini kollannı sallayarak dolaşıyorlar. Özelleştirmedeki gecikme, devletin özel mülkiyete yönelik bir haksızlığı olarak gösterilmeye çalışılıyor. iki özel bankanın Çaykur'a astronomik faiz uygulamasına ise kimsenin sesi çıkmıyor. Devlet Bakanı Nafiz Kurt, Meclis'te bir soru önergesini yanıtlarken, bankalann tutumunu "hukuka ve ahlaka ayktn" olarak niteliyor. Ancak hükümet bu bankalara, Çaykur'a haciz uygulamanın yolunu açıyor. Koalisyon ortağı SHP'nin Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, "Haciz yasası değişecek" derken, bir gün sonra aynı hükümetin ekonomiden sorumlu Bakanı Aykon Doğan, kendisini yalanlıyor. Dünya Bankası'nın dayatmasıyla, ülkenin en önemli sanayi tesislerinden biri olan Karabük Demir Çelik, bir kenti yok etmek pahasına çürümeye terk ediliyor. Otomotiv sektörü baskı yapıyor, vergi indirimleri sağlanıyor. Türkiye'nin hayvansal varlığını yok edip, üreticiyi şehirlere mahkûm bırakarak, gıda ithalatında kapılann açılması senaryolan hazırlanıyor. Batı'nın Dünya Bankası ve uluslararası gıda örgütleri kanalıyla yaptığı "Tanm ve hayvancılığa yönelmeyin" uyansı, Tarım Bakanlığı'nca hazırtanan raporlarda temel strateji haline geliyor. Serbest piyasa ekonomisini savunanlar, devletin özel sektöre karşı haksız rekabetinden söz ederken, sivil toplumun haklannı ve çıkarlarını gözardı ediyorlar. "Faizleri de kurian da ben belihehm" diyerek, liberal ekonominin en temel kuralını çiğneyen ekonomi yönetimi, serbest piyasa kalkanı arkasında toplumun ekonomik değerterinin yağmalanmasına seyirci kalıyor. Zaten galiba ekonomiyi de, "bireyciliği" ve "sivil toplumu" kendi tekellerine alıp, halkı hiçe sayanlar yönetiyor.H Aykon Doğan'ın Cumhuriyef e demeci: KtT'lere haciz «lrhnlmayflPi m j ESRA YENER ANKARA - Ekonominin ko- ordinasyonundan sorumlu Dev- let Bakanı A>kon Doğan. kamu iktısadı teşebbüslerının (KİT) haczedilmesıne olanak tanıyan yasanın degıştırilmesıne yöne- lik bir düzenleme yapılmadığı- nı bildirdi. Doğan, ekim aytnda, bir önceki a>a göre >üzde 9.5 oranında gerçekleşen enflasvo- nu, "sanayicinin kronik enflav >on alışkanhğıy la malfi\attannı artnTnasına" baglarken. "Sana- yici Myatlan arbnnca, döviz kur- lannın \üksek otmasına karşın ithalat da arttı. Türk sanavkis.i kendi kendini baJtalıyor" dedı. Doğan Cumhuriyet'e yaptığı değerlendırmede, 1980yılından ıtıbaren kronikleşen yük'sek enf- lasyonun en büyük nedenının kamu açıklan olduğunu söyledi. Kamu fınansman ıhtıyacının artmasının, faızlen ve aynı doğ- rultuda fiyatları yükselttiğine dikkat çeken Doğan, kamu açık- lan kapatılmadığı sürece yüksek oranlı enflasyondan kurtuluna- mayacağını vurguladı. Bütçe açıklannın kapatılabılmesı ıçın yapısal önlemler alınması ge- rektığini anlatan Doğan. "Bütce- ye ek kavnak bulmak gereki\or. Bu da özelleştirmeden çok an- cak.SSK gibi sos>al gü\enlik ku- nıluşlannın acilen rehabilite edi- lerek \ük olmaktan çıkartılma- sı ile gerçekleşir" dıve konuştu. Doğan, enflasyonun ekim ayında yıllık yüzde 136'ya kadar yükselmesinı, özellikle gıda ürünlerinin fiyatlannın ve itha- latının artmasına bağladı. Do- ğan, şu değerlendırmeyi yaptı: "Sanavici tatep artınca daha çok kazanmak için üretim yerine fi- yatlan artırdı. Ondan sonra. yüksek dö\iz kurlanna rağmen ithalat arttı. Şimdi onlann da maliyetleri yükselmiş oldu. Türk sanayicisi kendi kendini baltalı- yor." Doğan, para pıyasalarında dengenın ve fiyat ıstıkrannın sağlanması ıçın dövız kurlann- datavan sınırlaması getınlmesı- ne yönelik bir düşüncenın oldu- ğunu, ancak halen karar venl- medığını söyledi ve AB'ye üye bazı ülkeierde de dövız kurlanna sınırlama getıren uygulamalar olduğunu anlattı. VEFAT Eğin eşrafmdan merhum Eğinlioğlu Selim Ağa'nın ve Balıkesirli Nine'nin tnnınırmerhnm Mustafavemerhumf Hacer Eginlioglu'nun ogullan; merhume Hatice Fahriye Eğmlioğlu'nun eşi; merhum Hicabi, Niyazi ve Halim Eğinlioğlu'nun • kardeşleri; Selim Eğinlioğlu, Sevim Bodur, merhume Nevin Özçelik, Güner Şahlan, Soner ve Taner Eğinlioğlu'nun babalan; İbrahim Bodur, Alpaslan Özçelik, Mehmet Şahlan, Ayten Eğinlioğlu, Sumru Eğinlioğlu ve Güler Eğinlioğlu'nun kayınpederleri; Zeynep Bodur Okyay, Nur, Oya, Tank Özçelik, Pınar Kahraman, Uğur Ayman, Hüseyin Şahlan, Selva Özcan, Bülent, Levent ve Tansu Eğinlioğlu'nun dedeleri; Balıkesireşrafından, sanayici ve işadamı; memleket ve hayırsever, Balıkesir ve bölgenin amcası, koca çınar; MEHMET ŞEREF EGENLIOGLU 10 Kasım 1994 günü Hakkın Rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 11 Kasım 1994 günü Cuma namazını müteakip Bahkesir Paşa Camii'nden (Zağnos Paşa) kaldınlarak Başçeşme Kabristanı'ndaki aile mezarlığında toprağa verilecektir. Not: Arzu edenler, çelenkyerine Balıkesir Eğitim Vakfı 'na bağışta bulunabilirler. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle