25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 1994 PERŞEMBE 12 KULTUR Demokrasi eleştiriyle gelişebilir Kültür Servisi - 13 TUYAP tstanbul Kıtap Fuan etkınlıklen çerçevesınde oncekı gun gerçek- leştınlen "Türkiye'de Demokrat Otmak" konulu panel yoğun ılgi gördu Mete Tunçay'ın yonettığı panele konuşmacı olarak Prof. Dr.Toktamış Ateş, Atilla Coşkun, Prof. Dr.Yakup Kepenek ve ZüMii Dkleli katıldı Gazetemız yönetım kurulu uye- sı Av Atilla Coşkun, 12 E>lul re- jımmın hala yururlukte olduğunu belırterek demokrasının bır hukuk rejımıyle şekıllenecegını ıfade et- tı En onemli sorunun devletin sı- nırlandınlması olduğuna değınen Coşkun, Türkıye'nın demokrat olmak ıçın ıhtıyaç duyduğu ana- yasayı şoyle tanımladı "Anayasamızıi] insan haklanıu beürteyen kısmı, uluslararası söz- leşmede yer alan tum hak ve öz- guriukieri kayitsız bir biçimde ka- bul etmelidir. Hak ve özgürlükler snuiandınlamaz". Toktamış Ateş ıse demokrası- nın 'kanlım' demek oldugunu be- lırttı "Bir bireyin ya da grubun kendini ilgilendiren her hususta karariann oluşum surecine katı- hmlandır demokrasi. En ufak sos- yal birim olan aileden başlamak üzere insan yasamının her aşama- »nda vardır". Yakup Kepenek, demokrat ol- mayı üç temel koşula bağladı "Yaşama hakkını gûvence altına alacaksınız. ekonomik güvenceniz olacak \e mesleğinizi yapabilme özgurluğünıiz olacak. Türkiye'de bunlann iiçü de soru işareti için- de". Kepenek, aynca ozellıkle genç- lere uretken olmalarını oğütleye- rek, uretken olunursa çok rahat demokrat olunabıleceğını belırttı Zulfö Dıclelı ıse demokrasıyı 'risk rejimi' olarak tanımladı "Demokrasi risk alabilen serma- yenin hareketi, risk abp mucadele- ye atılan emekçi hareketi ve özgür, aykırı, eleştirel düsüncevle geüşebilir''. 'Yasaklara karşı savaşmak insanın zekâsını geliştirir' Kûltur Servisı - "Birgün insan vir- gülii kay betti. O zaman zor cümleler- den korkar oldu ve basıt ifadeler kul- lanmaya başladı, vırgulsuz. Cumiele- ri basitleşınce duşuncelen de basitleş- ti. Bir başka gun. untem ışaren'ni ka>- betti. alçak bir sesle ve ses tonunu de- ğiştırmeden konuştu. Ne bir şeye kra- yor ne de bir şeye sevinrvordu. Hep un- İemstz yaşıyordu. Bir sure sonra soru işaretini kay betti ve soru sormaz oldu. Hiçbir şey ama hiçbir şey onu ilgiien- dirmiyordu. Ne evren ne dünva ne de kendisi umurundaydı. Birkaç yıl son- ra iki nokta ust uste ışarcrini kay betti ve davranış sebebinı başkalanna açık- lamaktan vazgeçtı. Onırunun sonuna doğru elinde yalmz nrnak işareti kai- mışn. Kendine özgu tek düşuncesi yok- tu. Hep ürnakla alıyordu düşunceleri başkasından. Son noktaya geldığinde düşünmeyi ve konuşmayı çoktan unırt- nrnşro." TUYAP Kıtap Fuankapsamında düzenlenen "Yaratma Özgürlüğü ve Edebiyat" başlıklı panelde F.rdal Öz'un dınleyıcılere okuduğu bu alın- tı. yaratma ve duşunme ozgurluğu elınden alınan insanın dramını çok çarpıcı bır bıçımde gozler önune se- nyordu Alpay Kabacab'mn yonettığı pane- le konuşmacı olarak Buket Lzuner, Prof Dr Zafer Üskül ve Erdal Oz ka- tıldı Duşunce ve yaratma ozgurluğu- ne hukuksal açıdan yaklaşan Zafer Üskül, duşuncenın ıfadesı ozgurluğu- nün anayasa tarafından korunması ge- rektığınedıkkatıçektı Sanatsal vebı- lımsel yaratmanın aslında duşuncenın ıfadesı oldugunu söyleyen Uskül, bu alanda getınlecek herhangı bır sınır- lamanın, yaratma ozgurlüğünun özü- ne zarar verecegını ıddıa ettı tnsan düşuncesıne sınırkonduğunda ıse ya- ratmanın yok edıleceğını vurguladı Uzun yıllar Türkıye'de yaşanan en- gellemelere, duşünce\e ve yaratıya konan sınırlara değınen Uskül. ınsan- lann yaratmaya her turlu engele kar- şın devam ettıklennı, yasaklanan bır kıtabın (Oğlak Donencesı - Henry Mıller) 20 >a>ınevı tarafından ortak- laşa yayımlandığını vurguladı Buket Uzuner de "yaraticıhğın sı- nırlan üzerinde, hiçbir koşula bağh ol- mayan kişinin, varancüığı sırasında, kendi içinde karşılasacağı engeller- den" söz ettı tnsan olanaklannın sı- nırsız olmasının aslında teşvık edıcı olmadığı, insanın yaratıcılığı açısın- dan umut kıncı oldugunu verdığı ör- neklerle savunan bzuner, "insanınsı- nıriılıklar üzerine kurulu bir meka- nizma"olduğunu, sınırlılıklanmızın başının da ölum oldugunu vurguladı Uzuner, sınırlann çok olumlu bır so- nuca vardığını belırttı Alfred Ad- ler'ın. "Sııurlara, yasaklara. güçiükle- re karşı savaşmak insanın zekâsını ge- üstirdi" sozünü benımsedığını belır- ten Uzuner, uygarlığın fizıksel sınır- lamalardan doğduğuna dıkkat çektı ve "ÇeMşki dediğimiz kavranu yaran- abğımızın ana kaynaklanndan biri- dir" dedı Duşünce ozgurluğunun en temel ozgurluk olduğuna değınen Er- dal Öz ıse tum yasaklamalarda ama- cın duşunce akımını durdurmak oldu- gunu söyledı Duşunce açıklama oz- gurluğu olmayan bır ulkede yaşama- nın bızde alışkanlık yarattığına değı- nen Öz, edebıyatm acılardan ve hu- zünden beslendığıne dıkkat çekerek Nâzım Hikınet'in en güzel şurlennı hapıste yazdığmı belırttı 'Nutuk'tan saııntn Atatürl£. GÜRHANTÜMER Bu yazımda, Ata'nm sanatla ılışkıle- nnden soz açacağım Ama bunu yapar- ken. "HepinLz mebus olabilirsiniz— Ve- kil olabilirsiniz.- Hattâ Cumhurreisi olabilirsiniz-. Fakat sanatkâr olamazsı- mz" gıbı, aslında çok doğru, çok ılgınç olan, ancak, artık herkes tarafından çok lyı bılmen, çok yınelenmış, beylık ha- lıne gelmış sozlennm çevresınde do- nup dolaşmayacağım Bunun yenne, onun, dort sanatla, edebıyat, muzık, heykel ve mımarlık sanatianyla ılışkı- lenne, bıraz daha değışık acılardan de- ğınmeye çalışacağım Atatürk ve edebiyat ya da "Nutuk' ' Kımı devlet adamlan, düpedüz ya- zardırlar Bu gıbılenn sayısı çok fazla değıldır ama, çok da az değıldır ve bu- rada, bırkaç tanesını hemen sayabılı- nm ömeğm, lngıltere'de ıkı kez baş- bakanlık yapmış olan Benjamin Dısra- eti, "VIVTIUI Gre>" "The \ougn Duke", "Henrietta Temple" "Coningsby"gıbı bırçok roman yazmıştır, bugunkü Çek Cumhunyetı Cumhurbaşkanı HavAbır tıyatro yazandır. 17 ve 18 yuzyıllarda vaşamış olan Polonya Kralı Stanislavv Leszcynski "Bir Avrupah'nın Dumoca- la Adası Krallıgı Vurttaşı tle Görfişme- si" başlıklı bır ütopva kaleme almıştır; Şah İsmaiL "Hatavi" mahlasını kulla- nan bir ozandır; birçok Osmanlı padi- şahı şiir yazarken, divan oluştururken, Abdülaziz. vazdığı bır oyunu sarayda temsıl ettırmıştır ve HitJer'ın unlu Pro- paganda Bakanı Geobbebde, "Mfchd" adlı ekspresyonıst bır romanın yazan- dır Atatürk'un kalemınden çıkmış bu tûr yapıtlar yoktur Onun. gençlığınde, Selanık'teyken yaptığı "CumaüOrdu- gâhı" ve "Tâbiye Tatbikat Sevabati" başlıklı ıkı telıf yayınının "Takımın Muharebe Talimi" \e "Bolüğun Mu- harebe Talimi" başlıklı, asken ıçenklı ıkı de çev ınsının bulunduğu bılınmek- tedır Ve bır de. daha ıyı bılındığı gıbı, "Nutuk." Burada şunu so> lemek ıstıyorum Bu kıtap, bır edebıyat kıtabı değıldır elbet- te kı ama, bence, bu kıtaptakı uslûp, edebı bır uslûptur Ben, kendı adıma, butün ötekı sayfalan bır vana bıraksak bıle, oradakı. unlu Gençlığe Hıtabe'yı okurken, bır edebıyat yapıtından. bır romandan, bır şurden aldığım tadı alı- nm Şovenlık yapmıyorum, korukorü- ne bır Ataturk ovguculuğu yapmıyo- rum, ama o yazı parçasını, dünyanın en başanlt edebıyat sayfalan arasında sa- yıyorum O sozcuklenn, o tümcelenn müthış bır muzığı vardır Oyle kı, kos- koca bır romanı, dudaklanmı kıpırdat- madan okuyabılınm de, o sözcüklen, o tumcelen, zaman zaman. o çok denn, o güzelım anlamlanndan bıle soyutla- yarak, ıçerdıklen muzığı duyabılmek ıçın. hep, ama hep, yûksek sesle ya da en azından. mınldanarak okumak ıste- nm ve oyle yapanm Ve ışte bunun ıçın de, Turkçenın ye- nılenmesınden yana olmama, yenı Turkçe sözcüklen se\ meme ve kullan- mama karşın, kım ne derse desın. "Nn- tuk"un. ozellıkle de, sozunu ettığım o bolümun. muzığınm, yazınsal değen- nın yok olmaması ıçın, sadeleştınlme- sıne hep karşı çıkmışımdır, oyle, oldu- ğu gıbı, Osmanlıca bırakılmasını hep savunmuşumdur ve gerçekten de. çevı- nsı ne kadar başanlı olursa olsun, sa- deleştınlmış "Nutuk"tan hiçbir zaman doğı u duıust IM dlaınamışımdır Atatürk ve müzik ya da Ata'nın itiraf ettiği bir çelişki öyle sanıyorum kı, bütun sanatlar ıçınde, Ata'nın, kışısel olarak, kendını en yakın hıssettığı, bır başka deyışle. en fazla sevdığı. muzıktır Ve butun mu- zıkler ıçınde de. alaturka muzıktır Evet. Ataturk. alaturka muzığı, şar- kılan, Rumelı turkulerını çok se\er O kadar kı. hükumetın aldığı bır karar ge- reğmce, ama besbellı kı Atatürk'un et- kısiyle, 1924 yılında, Rı> aset-ı Cumhur Ince Saz Heyetı kurulmuştur ve birgün tstanbul'da, Valı Muhittin Üstündağ'ın Avrupa'dan getırttığı. o zamanlar ıçın son derece değerlı olan çıft hoparlorlü kocaman radyodan, Beyoğlu'ndakı Ye- nı Postane bınasının ustunden yayın ya- pan Jstanbul Radyosu'nun çaldığı Nı- havend Faslı'nı çok beğenen Ata, rad- yoevme, bu faslın uzatılması ıçın tele- fon edılmesını buyurmuştur Sonra, Ataturk alaturka muzığın amatoru değıldır Hayır. onu sozleny- le, makamlanyla. oldukça ıyı bılır, bun- larda yapılan yanlışlar onu çok sıkar Iş- te bır kanıt "Atatürk. Elgazfye baka- ye Cumhunyetrnın müzığının, alatur- ka değıl, alafranga olmasını öngörmuş- tur ve ışın ılgınç yanı, benlığınde duy- duğu, yaşadığı bu çelışkıyı hiçbir za- man yadsımamıştır, gızlememıştir ve şoyle demıştır "Bizler. olunceve kadar alaturka müzikten hoşlanacağız: fakat esas muzık Batı muzığidır. (._) Onun için Avnıpa musikisini nakle çakşıyoruz." Onun bır yandan. kon^erlerde ya da rakı sofralannda coştuğunda. "Şahâne gözler şâhâne / Hüsnüne voktur bahâne /Sulevman olsam cıhâne Gönııleğlen- mez asla aman turküsünü okurken, Ankara Radyosu sanatçısı MeJek Tok- göz'un, konsennde hangı şarkılan söy- leyeceğını belırlerken, bır yandan da. Batı muzığı eğıtımı vereceic olan kon- Atatürk'ün, böyle bır şeyı kabullen- mesı, elbette kı olanaksızdı O, bu tutu- munu, 1923 yılının Ocak ayında, Bur- sa'dakı §ark Sıneması'nda yaptıgı bır konuşmada, "Dfinvada mutemeddin (uygar), müterakki (üerlemiş) ve müte- kâmil (olgun) olmak ısteven herhangı bır millet behemehal hev kel vapacak ve he> kelrraş yetiştirecektır \bıdatın(abi- delerin) şuraya buraya hahratı tarihive olarak rekzinin (dikilmesinin) mugayi- ri din (dine ay kın) oldugunu ıddıa eden- ler. ahkâmı şeriyyeyi layıkivle tetebbu (inceleme) ve tetkik etmemış olanlardır (_) Bir millet kı (...) heykel yapmaz (_.) itiraf etmeli kı. o millerin tariki terakki- de (ilerleme yolunda) yen yoktur" dıye- rek açıkça ortaya koymuştur rak: 'Bır gazel okuyunuz' dedi. Elgazi gazel okumaya başladı. Gazeli guftesi, zemin ve mevzûnu bozuk okuyuşunu fark eden Ataturk, hafifçe gulumseye- rek yuzüme bakıyordu. (...) thtiyann keyfini kaçırmamak isteyen Atatürk, nâzikâne bir hareketle: 'L'stad vorul- dunuz. ıstırâhat edınız.' diye Elgazi'yi " (Cencrn Hnhl FrHnörm \n. servatuvan kurdurması. radyolarda, ba- loiarda, alafranga muzık çaldırması ve Ahmet \dnan Saygun'a. konusunu kendısının verdığı "Ozsoy OperasTnı ısmarlaması da bundandır Atatürk ve heykel ya da Büyük Taarruz ve Krippel şanmış Ola\ larla Ataturk ve Muzık. Mu- zık Ansıklopedtsı iaymları. Ankara, 1993 s 79) Ve Ataturk, o şarkılan, o türkülen, yalruzca dınlemekle kalmamıştır, >e- tınmemıştır. aynı zamanda, o şarkılan. o türkülen, şarkıcılara, turkucülere eş- lık ederek söylemıştır de Oysa, aynı Ataturk. bu muzığın, Ba- tı müzığıyle kıyaslandığında, gen bır muzık olduğuna ınanmıştır. yenı Turkı- Bılındığı gıbı OsmanTıda TıeykeF yoktur, çünkü yuzyıllar boyunca tslam dînınde sûret yasafr nedeniylerbn 5ff- natın da yasak olduğuna ınanılmıştır Kanuni Sultan Sülevman'ın damadı Ib- rahim Paşa'nm, Macanstan'ın Budın kentınden getırtıp, Sultanahmeftekı sa- rayının önune dıktırdığı uç heykel. "Dünyaya iki tbrahim geldi. Biri putla- n kırdı. oteki dikti"anlamına gelen Farsça bır beyıtle eleştinlmıştır Ancak ben burada, konunun çok farklı bır yönünu ele almak ıstıvorum MustafaKemal bır Osmanlı paşası- dır Ne var kı. otekı Osmanlı paşalan gı- bı olmadığından, Batı emparvalızmıne baş kaldırmış, Batı'ya karşı savaşmış- tır Ama, yukanda, muzık omeğınde de gördûğümuz gıbı. Batı'nın kültürüne karşı değıldır Tam tersıne. onu, Turkı- Batı'nın kesın yenılgısının başlangıcı sayılabılecek olan Afyon'dakı anıtı, Ba- tılı bır sanatçının, Krippel'ın \apma- Mnda kendı heykellennın bırçoğunun da, yıne yabancılar tarafından yapılma- sında sakınca görmemış, bundan hıç ra- hatsız olmamıştır Ata. "Beni Tiırk he- kimlerineemanetediniz"demıştır ama, 'Benim heykellerimi Tiırk heykeloraş- lanna yapbnnız' dememıştır Oysa, o yıllarda, kımı Turk aydınla- nnm. bu uygulamalardan tedırgın ol- duklannı görûyoruz örneğın. "Mi- mar" dergısının. 1932 tanhlı 2 sayısm- da, mımar B O Celâl, "Gazi Hazretle- rinin bir iki şehırde rekzedilen (dikilen) hey kellerinden maadasının (başkası- nm) maateessuf ecnebılere vaptınlması havsalamın bır turlu hazmedemediği bir meseledir'" dı>e yazmıştır Atatürk ve mimarlık ya da modern mimarlık tutkusu Çeşıtlı konuşmalarında, demıryolu yapımından heykel sanatına, bılımden teknık öğretıme kadar, şehırcılık de da- hıl olmak uzere, hemen her konuda bır şeylersoylemışolan Ata'nın, doğrudan mımarlıklaılgılıbırözdeyışınerastlan- maması ılgmçtır Ancak. yme de, onun bu sanatla ılgıîı goruşlennı bılıyoruz Şoyle kı O. ulkemıze, Batı'da kullanılan gıy- sılenn, Batı'da kullanılan takv ımın, Ba- tı'da kullanılan harflenn, Batı muzığı- nm gelmesını ıstedığı gıbı, Batı mıma- nsının de gelmesını ıstemıştır Onun ıçın de, Osmanlı mımansınden oğeler taşıyan Bınncı Ulusal Mimarlık Akı- mı'nı benımsememıştır, destekleme- mıştır Türkıye'de. bugüne kadar ya- yımlanan en uzun surelı mimarlık der- gısının, "Arkitekt r 'ın yayıncısı olan, 90 yaşındakı Zeki Sayar, yakın zamanlar- da. bırbaşkamimarlık dergısınde. "Ya- pı"da yer alan bır söyleşısınde şunlan sovlemıştır "(_) 1930'lardabizmezun oldugumuz sıralarda, Ankara'da Zira- at Bankası binası vapüdı. Mongen vap- tı. bı/jm hocamız yaph. Osmanlı mima- nsındeyapa. Ataturktasvipetmedi.be- ğenmedi yani. Ozel bir binadır aslında, Osmanlı mimarisınde... Ama istemedi Ataturk, modern mimari istiyordu" (Yapı Sayı \>2, Temmuz 1994, s 46) Yıne Vlongeri'nın onensı olan. kü- lâhlı cumhurbaşkanlıgı köşkü onensı- nı gen çevıren Ata, Ankara'dakı Turko- cağı bınasının cephesmdekı mırhapçık- lan, herhalde eskı mımanyı çağnştırdı- ğı gerekçesıyle, bunlardan bınne ken- dı heykelının konulacağının soylenme- sıne karşın, uy gun bulmamı^, daha son- ra, kendısı ıçın geçıcı kabır olarak se- çılecek olan Etnoğrafya Muzesı'nın kubbesını de beğenmemıştır Bunakarşılık. Bırıncı Ulusal Mimar- lık Akımı'nın onderlennden, unlu mı- mar Kemalettin Bey'ın.tasarladığı, an- cak gerçekleşmemı>olan ve "gelenek- sel camilerden çok farklı" önenler ıçe- ren Çankaya Camıı ıle ılgılı olarak onunla gorüştuğunu. Ankara'nın ıman ıçın açılan yanşmaya gonderılen plan- lan, junyle bırlıkte. Ata'nın da bızzat ınceledığını, onun. Afyon anıtının bır yabancıya ısmarlanmasına tepkı gos- termedığı gıbı >enı Turkıye Cumhun- yetı'nın sımgesı olan. Çankava'dakı Cumhurbaşkanlıgı Koşku'nun. yıne bır yabancı, Avusturyalı mımar Holzmeis- tertarafmdan yapılmaiina karşı çıkma- dığını. ancak. koşkte. yatak odasının. kalonferdaıresınm ustune geldığını go- rünce. mıman çağınp, onu bu konuda sorguladığını. buna karşılık. Anka- ra'nın ımarplamnı yapan Orley,dukkân yapılmaması gereken bır yere Çanka- ye Cumhunyetı'ne ıthal etmek ıstemış- tır Onun sağlığında, Cumhunyet'ın 10 vıRnda. 31 Mayıs 1933 tanh ve 2250 sa- yılı yasa ıle, Istanbul da Darulfünun'un kapatılmasıyla kurulan çağdaş unıver- sıtede. Batı'dan gelen pek çok bılım adamına, sanatçıya yer venlmesı, bu- nun en somut kanıtıdır Aynı kultür polıtıkasının sonucu ola- rak, Ataturk, Buyuk Taarruz un hazır- landığı ve başlatıldığı. dolayısıyla da. ya'dan geldiğrîçTmzfflTerdığını söyle- yınce. "Bizim için plan bozulmaz" dı- yerek. dükkâm hemen 4taldırtt;ğifH vfr Meclısyakınlarındayapılmasıdu^unü- len bır gobeğın, arabalann orada yav aş- lamalanna neden olacağı ıçın, ken- dısıne suıkast y apmayı duşunenlenn ış- lennı kolavlaştırabıleceğını sovleyen- lcre. "\u\artagi belki biraz daraltmak lazım, ama fikir doğructur, yaptinnız" dedığını bılıyoruz Demirtaş Ceyhun,'2 yüzyıldır Batılılaşmayı tartıştığımız halde henüz köylüleşmeyi bile başaramadık' diyor GAMZE VAREVI Demirtaş Ceyhun, 'Ah Şu Biz Ka- rabıyıkh Türkler' adlı kıtabının deva- mı olan 'Ah Şu Biz Göçebeter'de son ıkı yüzyıldır elımızden gelenı vaptığı- mız halde neden hala Avrupalılaşa- madığımızı sorguluyor Bu süreçte değıl Avrupalı olmak, göçebelıkten koyluluğe bıle terfı edemedığımızı duşunen Ceyhun, bu kıtap uzerıne yaptığımız söyleşı sırasında zaman zaman ozeleştın de yaptı 'Kara Bı- yıklı Turkler'de kentleşmeyı verleşık- lığın bır işareti olarak tanımlavan ya- zar. artık bu goruşte değıl Ceyhun 6O'lı yıllarda ovdüğu gecekondulaş- mayı ıse şımdı göçebelığımızın sur- düğunün gostergesı. o donemı de 'ay- dınlanmızın romantik dönemi. gece- kondu romantizmi' olarak nıtehyor - Turkler Batılılaşmayı nasıl değer- lendirmişler? 18 yuzyılda Batı'da sanayı devn- mıyle ordu ve sılahlar yenılenınce Osmanlı ordusu başansız olmaya baş- lamış Osmanlı 18 vuzyılın ıkmcı ya- nsından ıtıbaren sureklı ordusunu ye- nılemek, Avrupa'dan asker getırmek, sılah almak ıçın çabalara gırışmış Osmanlı Imparatorluğu donemındekı Avrupalılaşma çabamız tamamen sı- lah sanayı açısından olmuş Tanzı- mat'tan sonra hızla her şeyımızı Batı- lılaştırmaya gayret etmışız Etmese mıydık7 Bunu söylemıyorum Nıçın Batılılaşamadığımızı ıkı yüz- yıldır tartışıyonız Kımı Doğulu top- lum olduğumuzu soyluyor ama bunun ne anlama geldığını hıç analız etmı- yor Bence Batılılaşma, sadece sana- yıleşme değıldır Batılılaşma. toplum- lann, uretımın ışlevıyle ılgılı ekono- mik yapısında, klasık evrelennı yaşa- yarak, goçebe toplumundan tarım toplumuna, sonra sırasıyla. kölecı du- zene, ucretlı emek duzenıne geçerek sanayı toplumu aşamasına gelmesıdır - Bir de sanat ve kültür var... Biz Batılılaşmayı bu açıdan hıç dü- şunmemışızdır Sadece uygarlık açı- GöçebeHkten kurtulatnadık sından ele almışızdır Uygarlık ve kultür ayrı şeyler Her topîumun kül- turu kendine ozgu Cunkü toplumla- ruı kültürlennı yaratan. bıçımlendıren ıçınde bulunduklan uretım ılışkılen Bu toplumda uretım ılışkılen aynı kalsın ama Avrupa kulturunu getınp yerleştırelım dersek yanılgıva duşenz - Neden göçebelıkten kurtulamadı- ğımızı düşünüyorsunuz? 1950 den sonra kırsal kesımde ya- şayan mılyonlarca insan kentlere akın etmeye başladı Duşunurlerımız. sa- nayıleşme ınsanlan kentlere çekıyor dıyorlar Kente gelen ınsanlar fabnka ışçısı mı oluyor' Fabnkalanmızda ışı- nı babasından devralmış ışçı sayısı kaç 9 lşçılen sıgortalı bıle yapamıyo- ruz Işçı olmayı hıç duşunmedığı ıçm sıgortalı olmak ıstemıyor lşverenle küçuk bır para uzerınde anlaşıyor Ta- bıı sendıkah olmayı da ıstemıyor Ama Batılı hakkını koruyor Hemen sendıkalanna gıdıp kaydoluyor ls- veç'te lsveç Yazarlar Bırlığı. Alman- ya'da Alman Yazarlar Bırlığı basın ış- kolunda bırer sendıka Biz Türkıye'de yazarlan sendıkalı yapamıyoruz Kente goçen mılyonlarca msan gel- dıklen yerde köylü olsalar, köyde bır çırpıda bırakıp gelemeyeceklen çıft- lıklerı, tarlalan olur Yıne mulkıyet kavramları olsa kente gelıp boş bul- duklan yere gecekondu yapmazlar 1927 yılında Cumhurıvet hukume- tının yaptırdığı bır araştırma. Anado- lu'nun ekılebılır topraklarının 6'da 5'ının boş oldugunu ortaya koydu Anadolu'da yaşayanların yuzde 80'ı de o boş topraklar uzennde vaşıyor ama tapu çıkartmıyor tanmla uğraş- mıyor Toplumumuz Osmanlı Impara- torluğu dönemınde koyluleşememış Cunku Osmanlı lmparatorluğu'nda mulkıyet kavramı yok Tanhçılenmız bunun aksını savunmayı, Osmanlıyı temıze çıkarmak gıbı değerlendırmış- ler Osmanlı toplumunda ekılebılır toprakların 6"da 5'ını Ermenıler ve Rumlar sürmuş Turkler, onların ya- • Batılılaşma, toplumların, üretim işleviyle ilgili ekonomik yapısında, klasik evrelermi yaşayarak, göçebe toplumundan tanm toplumuna, sonra sırasıyla köleci düzene, ücretli emek düzenine geçerek sanayi toplumu aşamasına gelmesidir. nında toprak ışçısı olarak çalışmışlar Toplumlar göçebelıkten tarım top- lumuna geçerken mutlaka kole eme- ğınden yararlanmışlar Osmanlı lmpa- ratorluğu da kole emeğınden tanmda vararlanıldığına daır bır belge \ok Tanhçılenmız "Osmanlı lmpara- torluğu'nda ticartt Vahudilerin, zana- aüar Ermeni ve Rumlann kontrolun- deydi, Turkler çiftçiydi" demışler Ama çıftçı değılız Tıcaret de Turkle- rın elinde Yahudıler zaten 16-17 yuzyıldan sonra gelmış \e Anado- lu'nun her koşesıne gıdememı^ - Aydınlarla halk arasındakı kopuk- luk köflusunda neler soylersiniz? Tanzımaftan sonra. hatta Osmanlı Imparatorluğu tanhı boyunca aydınla- nmız ayn bır kast grubu oluşturmuş- lar Padı^ah, ıdareyı oğrensın dıye şehzadeyı valı yapıp bır >;erlere gon- derıyor Gozden duşen bır sadrazam Anadolu ya suruluyor Oraya bırkaç yuz kışılık bır aşıret halınde gıdıp bır sıte kuruvor Ancak vaşadığı yerın halkıyla uzaktan yakından ılgısı yok Bu, gûnümuzde de devam edıyor Ay- dınımız lstanbul'un guzel semtlennde oturur Anadoluüakı insan onemlı de- ğıldır Yönumuz Batı'ya dönüktûr 196O'lı yıllarda gecekondulaşma konusunda alkışlayıcı yazılar yazdım, demeçler verdım Şımdı ozeleştın ya- pıvorum ve buna 'aydınlanmızın ro- mantik dönemi, gecekondu romantiz- mi''dıyorum Gecekonduyu bu toplu- mun devnmcı dınamığının coğrafı mekandakı gostergesı sanmıştım Tam tersı, goçebelığın surdüğünun göstergesıymış Batı dıllennde goçe- be sozcuğu goçmek fıılınden turetıl- memış Bır tek Turkçe'de oyle olduğu ıçın biz goçebeyı sureklı göçen msan sanmışız Goçebelıgı bır toplumsal uretım bıçımı olarak değerlendınrsek çozum bulmamız daha kolaylaşır GöçebeHkten hala kurtulamadığı- mıza gore kcntlileşmek için daha finü- müzde uzun bir yoi var. 'Kara Bıyıklı Turkler'de kentleş- mevı yerleşıklığımızın bır işareti ola- rak yorumlamıştım Bugun aynı go- ru^te değılım Oyle olsaydı, Batılı ül- kelerde bu buyuk kentler gerçeğının ortaya çıkması lazımdı Buyuk kent- lerın hepsı az gelışmış ülkelerde Bızı tüketım toplumu halıne getırmeye ça- lıştılar Bır araya gelır. buyuk kentlere yığılırsak tuketıcı oluruz Kapıtalızm, sanayı devrımınden sonra ucretlı emeğı çalıştırarak 20 yuzyıla kadar onun urettığı artı değen somurup bü- yumuş Bugun bu devam edıyor Ama ucretlı emeğın somurusu kadar da fabrıkalarda robotlar çalışıyor Ancak nıtelıklı ucretlı emek çalıştırılıyor Ona dd artık somuruden pay venyor Tukettırırken somuruyor Insanlann, tuketırken en kolay somurulebıldığı yerler. kentler Fransız basmında Vıyana Operası • ANKARA (AA) - Fransa'da yayımlanan "L'est Republıcam" gazetesı, bır habennde, 26 kasım akşamı tstanbul'da gerçekleştırılecek Vıyana Operası'nın büyük balosuna yer verdı Tunzm Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre "Vıyana Operası'nın Buyuk Balosu Istanbul'da" başlığıyla yayımlanan haberde, baloyu ızlemek uzere lstanbul'agıtmek ısteyenler ıçın uçak ve otel fıyatlan hakkında bılgı venldı Haberde, en unlu tralolardan bın olan 'VVıenerOpernball'ın 1877 yılında kurulduğu ve her sene Vıyana Operası'nın bu balo ıle ozel akşam tıyatrosuna donüştügü ıfade edıldı tstanbul Svvıssotel'de gerçekleştınlecek baloda, "VVıenerOpernbaH" ve Istanbul Fılarmonı Orkestrası eşlığınde Vıyana Operası Balosu dekoru canlandınlacak Geleneklere göre balo, 200 çıft tarafından "Polonez" dansı ıle açılacak ve sabaha kadar sürecek Dünyanın tanmmış sımalannın Istanbul'a gelmesının beklendığı balo, Türkıye'nın tanıtımında önemlı bır rol ustlenecek 'Günlük Mûstehcen • Kültür Servisi - "Tıyatrofil", sezonun ıkmcı oyunu "Gunlük Mustehcen Sırlar" Istanbul Sanat Merkezı'nde (Tarlabaşı) sergılenmeye başlandı M Antonıo de la Parra'nın "Günlûk Mustehcen Sırlar" adh farsmı Ö^kan Schulze yonetıyor, Şehır Tıyatrolan oyunculanndan Anf Akkaya ve Engın Alkan oynuyorlar Komedırungensınde psıkanalızm ve Marksızrru, bırey ve toplum karşıtlığında sınıriayan çağımız aydıruna yonelık hafıf bır eleştın de ıceren oyunda. Freud ve Marx olduklanru one suren teşhırcı kılığındakı ıkı kışı, bır parkta karşılaşırlar Parktakıaynı bankı sahıplenme konusunda tartışmaya başlayan bu insan prototıplennın. bırbınru tanıma ve benımseme surecı ı«^nde trajı-komık durumlar ortaya çıkar Oyun, pazartesı akşamlan 20 30'daTarlabaşıCaddesı uzenndekı Istanbul Sanat Merkezı'ndeızlenebılır (2563751) İFSAK'ın temel fotoğraf semmerleri ' ' • Kultur Servisi - İFSAK'ın 74 donem temel fotoğraf semınerien, 12 11 I994Cumartesıve 15 11 1994Salıgünlenbaşlıyor Sah gunlen saat 19 00-21 00, cumartesı gunlen 11 00-13 00 arasında yapılacak olan semınerlerde, Fotoğraf Tanhı - Fotoğraf Makınesı - Işık Bılgısı - Yardımcı Araçlar - Kompozısyon - Karanlık Oda derslen ışlenecek Semınerler arasında çekım gezılen ve karanlık oda uygulamalan da vapılacak 'Yılmaz Güney Rlmleri Gösterimr • Kültür Servisi - Yılmaz Guney Kultür \e Sanat Vakfi'nca Yılmaz Gunev'ın olumunun 10 yılı nedenıyle 14-26 kasım tanhlen arasında "Yılmaz Guney Fılmlen Gostenmı" yapılacak Vakıf Başkanı Fatoş Güney'ın yaptığı açıklamaya gore 14 kasım pazartesı günü "Yol" adlı fılmle başlayacak toplu gostenmler, Beyoğlu Kuçuk Sahne'de duzenlenecek Gostenmlerde 12 fılm. seyırcılenn beğenısıne sunulacak Fatoş Guney, gostenmler ıle ılgılı olarak şöyle dedı "Bu faalıyet, Turk sınema tanhınde ıstısnaı bır önem ve yere sahıp olan Yılmaz Güney'ın bıraktığı kültür \e sanat mırasıyla bu mırası adadığı Turk toplumu arasındakı her zaman canlı kalmış bağı tazelemek amacıyla duzenlendı " 13.İSTANBULTÜYAP KİTAP FUARI'NDA BUGUN: A Salonu 14 30- 16 00 Altın Kı- taplar Odul Torenı 17 00-19 00 Konferans "Atatürk ve Uygarlık" Ord Prof Dr Reşat Kaynar Duzenleyen Ataturk Vakfı 20 00Soyieşı Alev Alatlı B Salonu 14 00- 15 30 Panel: "Sanata E\et'" Yoneten Atilla Bırkıye Özdemır Ince, Husamettm Koçan, Halıs Başarır Duzenleyen. Cağdaş Istanbul Platformu 16 00-18 000 Panel "Türkıye'de Oyun Yazannın Sorunlan'7 Yöne- ten Esen Çamurdan Prof Dr Ay- şegül Yuksel. Adalet Ağaoğlu, Işıl Kasapoğlu, Necatı Cumalı/ Duzen- leyen Yapı Kredı Yayınlan 18 30-20 00 Konferans "Make- donya'da 50 Yıldır Turk Dılınde Ya- yın Etkınlığı"' Drıta Karahasan/ Duzenleyen Bırlık Gazetesı ve Ya- yınlan Makedonya Cumhunyetı Imza TYS Standı Öner Yağ , Mehmet Başaran. Atilla Dorsay,fcı• cument Uçarı, Can Yücel, Behzat Ay. Osman Şahın Boyut Yayınlan Alev Alatlı Gerçek Sanat Yayınlan Zıhnı T Anadol. Kemal Anadol, Samı Gokturk, Muzaffer Arabul Parantez Yayınlan Bıber Dergısı yazarveçızerlen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle