27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9EKİM1994PAZAR DtZİYAZI ,i3JİJYJl/J\ DOÖllü Herkesi AIDS'le mücadeleye çağıran ünlü sinema oyuncusu Elizabeth Taylor Cumhurİyet 'e yazdı ATDS sizin de başınıza gelebilir ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI 50 yıldır diinyamn gündeminde Londra'da bir Amerikan ailesinin çocuğu ola- rak 27 Şubat 1932'de doğan Elizabeth Rosemond Taylorİ. Dünya Savaşı'ndan kısabirsüreönce ai- lesi ile California'ya göç etti. 1942'de 10 yaşında çocukken çevirdiği 59 da- kikalık 'There'sOne Born Every Minute-Her Da- kika Bir Çocuk Doğuyor' fılmiyle dünya kamu- oyunun ilgisini çekti ve bu sempatiyi yanmyüz- yılı aşan bir süredir yitirmedi. 1946'da 'National VeJvet-Ulusal Kadife' filmıni dostluğunu yaşam- boyu bırakmadığı Mkkey Rooney ile çevirdi. Tay- lor, en çok bu filmini beğendiğını söyler. MGM Stüdyosu ile imzaladığı sözleşme ile şu filmleri çevirdi: 'Little YVömen-Küçük Kadınlar (1949)\SpencerTrac\ UeFatherof DheBride-Ge- linin Babası (1950)\Robert Taylor ile Ivanhoe- Kara Şövalye (1952)' ve 'Cat on a Hot Tin Roff- Kızgın Damdaki Kedi (1958)'. Elizabeth Taylor, daha sonra sinema tarihinin en önemli gişe filmlerinde başan gösterdi: James Dean-Rock Hudson ile 'Giant-Devler (1956)', Montgomery Clift ve Shelly VVinters ile 'SuddenK Last Summer-Vaz Sıcagı (1959), Richard Burton ile 'Cleopatra'. Taylor beş kez Oscar'a aday gösterildi. 196O'ta 'ButterfiekJ 8' ve 1%5'te 'Who's Afraid of Vırgi- nia VVoolf-Virgina VVoolTtan Kim Korkar?" film- leri ile Oscar kazandı. Amerikan Sinema Akade- misi'nin, sinema dünyasına başanlanyla katkıda bulunanlara verdiği'Yaşamboyu Başan Ödülii'nü de 1993'te alan en genç sinemacı oldu. Şu anda dünya sinemalannda kapalı gişe oyna- yan Steven Spielberg'in yapımt'Füntstones-Ta$ Devri' filmınde Fred Çakmaktas'm kâyınvalide- si gibi küçük bir role çıktı. Taylor'un isteği üzeri- ne bu Fılmin gala geliri A1DS ile mücadeleye ba- ğışlandı. Broadvvay'de oynadıgı 'The Little Foxes- Küçük Tükiler'rolüyle'TonyOdülü'ne aday gös- terildi, 'Praite Lives-Özel Yaşamlar' oyununda Richard Burton ile kısa bir süre sahneye çıktı. lş dünyasına gırişi kamuoyunda bir bomba gi- biydi. 1986'da basın mensuplan Elizabeth Tay- lor'dan mor renklı ve üzerinde 'top secret-çokgjz- li'zarflaraldıklannda, sanatçınınyapacagı önem- li açıklamanın ne olacağı büyük merak konusuy- du. Taylor, 500 muhabirden başka, tüm Amerikan televizyonlannın yanı sıra 17 yabancı televizyon ekibinin de izledıği basın toplantısında beklenen açıklamasını yaptı. Sanatçı, bir koku firması ile yaptığı anlaşma çerçevesinde kendi adını taşıyan 'Elizabeth Taylor's Passion-Elizabeth Taylor'un Tutkusu' parfîimünü piyasaya çıkartıyordu, Parfiim, ilk dört ayda 35 milyon dolar (1.2 tril- yon lira) gelir getirdi. Daha sonra güzellik ilaçla- nna ve erkek parfümlerine de el attı. Bu arada es- ki eşi Richard Burton'un hediyesi olan değerli el- maslardan esinlenerek 1991 'de 'White Diamonds- Beyaz Pırlantalar" adlı yeni bir parfumü de pıya- A IDS gerçeğiyle karşılaştığınız zaman, bir aile bireyinin, iş arkadaşınızın ya da dostunuzun çektiği acılara ya da kaybına tanık olduğunuz zaman, ancak bu öldürücü hastalığın en korkunç yanını anlıyorsunuz. O da şu ki AIDS herkesin başına gelebilir. Hatta sizin bile. Böyle ürkütücü ve yıkıcı bir güç karşısında çaresizliğe düşmek işten bile değil. Ama umudumuzu yitiremeyiz ve yitiımemeliyiz. Elimden geldiğınce bu bulaşıcı hastalıkla savaşacağım. Sizlerin de bana katılmanızı istiyorum ve bugün bu yazıyı bunun için yazıyorum. AIDS'in en güçlü yardımcısı bilgisizlik. HIV/AIDS hakkındâ konuşmak ve gerek sizin gerek dostlannızın bütün gerçekleri öğrenmesini sağlamak bunun için çok önemli. Gözardı edemeyeceğiniz bir başka gerçek de şu ki; AIDS salgmı son yıllarda heteroseksüeller A Üçüncü Binyıl'a Doğru yazı di/jnıize AIDS konusundaki uvan yazısıyla katilan Elizabeth Taylor, Cumhuriyet okurlan için bir de imzalı resmini gönderdi. saya çıkardı. Son olarak da kepdi tasanmı.olan ta- kılan pazarlıyor. Hiçlaışkusuzsayısınıunuttuğuevliliklerveson zamanlarda kendisini adadığı AIDS ile mücade- le, Elizabeth Taylor'a dünya kamuoyunda önem- li bir yer ayırdı. AIDS kurbanlanna ilgisiz kalın- masına son verip oniara sevecenlikle yaklaşımı- nın sağlanmasında ünlü rol arkadaşı Rock Hud- son'ın AIDS'ten ölümünün etkisi büyük oldu. Dünyada ilk kez 1985'te AIDS ile mücadele için 'Los Angeles AIDSTasanmı' adlı bir fonu ve aynı yıl 'AmerikaAIDS AraşbrmaJarVakfi'nı kur- du. Vakfa 40 milyon dolar (yaklaşık 1.4 trilyon li- ra) bağışladı. 1991 "de yeniden yakın dostu, Mic- hael Jackson'un evinde evlendiğinde. töreninin fotoğraf hakkını sattı ve geliri AIDS hastalannın tedavisınde kullanılmak üzere yeni kurduğu 'Eli- zabeth Taylor AIDS Vakfi'na bağışladı. AIDS ile mücadeieden önce UNICEF ve ayn- ca çocuk hastaneleri için bağışlar yaptı, para top- ladı. Bu çalışmalan kendisine Fransa'dan Legion d'Honneur ve Amerika'dan Jean Hersholt Insan- lık Ödülleri'ni getirdi. Bir aralık geçirdiği zatürree tedavisi sırasında hastanede tanıştığı alkol bağımlısı Larry For- tensky ile evli olan Elizabeth Taylor'un 10 toru- nu bulunuyor. Taylor'un yaşam felsefesi şöyle: "Sevmek vermektir... Vermek sevmektir..." Elizabeth Rosemond Taylor .IDS; rehine almayan, kurbanlan arasında ayınm yapmayan ve elinden kimsenin kurtulamadığı bir canidir. AIDS şaşırtıcı boyutlan olan bir insanlık dramıdır. Siz de bir istatistik konusu olmayın. Gerçekleri öğrenin ve kendinizi koruyun. Unutmayın ki her şey sizin elinizde. ve bu nedenle de kadınlarda daha çok görülmeye başladı. Bu tehlikeyi fark etmeniz cinsel yaşamınızdan vazgeçmek anlamına gelmez... Ama önlem almalısınız. Güvenli seks, anlamsız bir slogan değil; gerekli bir önlem. Güvenli bir tek eşli ilişki yaş.ıyorsanız, ve her ikinizde de HIV virüsü yoİtsa, çok iyi.. ama aksi takdirde kuracağınız her cinsel ilişkinin sizi tehlikeye attığını düşünmelisiniz. Canınızı başka birisinin eline bırakmayın. Kendi önlemmızı kendiniz alın. AIDS; rehine almayan, kurbanlan arasında ayınm yapmayan ve elinden kimsenin kurtulamadığı bir canidir. Araştıımalar başlangıçtan beri epey ilerledıği halde bugün h A al A a çaresi bulunmuş degil. Tüm enerjimizi, dikkatimizi ve kararlılığımızı HIV/AIDS virüsünü kapmış olanlann bakımına ve kendimizi ve dostlanrruzı korumaya yöneltmeliyiz. Herkese söyleyin. Bu konuyu ailenizle, iş arkadaşlannızla ya da sevdiklerinizle konuşmaktan kaçınmayın. Hele eşiniz ya da sevgilinizle konuşmaktan hiç çekinmeyiniz. AIDS şaşırtıcı boyutlan olan bir insanlık dramıdır. Siz de bir istatistik konusu olmayın. Gerçekleri öğrenin, kendinizi koruyun ve bu acıya son vermeye çalışan, AIDS ile savaşan yerel demeğinizi destekleyin. AIDS'in daha da yaygınlaşmaması konusunda ne yapmanız gerektiğini öğrenmek için kendinizi bilgilendirin. Unutmayın ki her şey sizin elinizde. Fransız gazeteci ve yazar Jean Daniel, geleceğe ilişkin görüşlerini Cumhurİyet 'e yazdı Genetıkbilimi insan yaratabilir K asım 1989'dan beri, yani Berlin Du- van'nın yıkılışından bu yana, XX. yüzyılın, aynı zamanda bir binyıl so- nu olan bitiminin başat özelliğinin, önceden kestirilemezlik olduğunu açıklamak adına, çalışmalanm ve konferanslan- ma hız verdim. Sonrasını öngörebilmek için ya- rarlandığımız tüm ölçütler yok olmuştur. Günde- lik tahminlerde bile yaya kalınıyor artık. Son on yıldır dünyada olup bitmiş hiçbir önem- li olay, uzmanlarca tahmin edilememiştirdiyebi- liriz. Tam tersine söz konusu uzmanlar, çoğu za- man bu olaylann gerçekleşemeyeceklerini ileri sürmüşlerdir. Nixon'un Mao'yu Pekin'de ziyareti, Mısırlı Se- dat'ın Kudüs'e gidişi, iki Almanya'nın birleşme- si, Ukrayna ve Gürcistan'ın bağımsızhklanna ka- \'uşmalan, Şili 'nin demokrasiye geçişi ve son ola- rak Israil ile Filistin'in uzlaşması konulanndaya- nılındığını anımsatmak isterim. Portre Sartre fle polemikleri ünlü 'inyılımızın son aşamasında insan, kendinde Tannsal özellikler görrnüştür. Herhangi bir hayvan gibi yalnızca yakın komşusunu öldürmelde yetinmeyip, nükleer silahlarla türünü yok edebilir. Kimi hastalıklan tedavi etmekle yeterince mutlu olmayıp, Tann örneği, genetik bilim aracılığı ile istediği gibi bir insan yaratabilir. Sorunuzun beni ne denli tedirgin ettiğini açık- lamak için saydım bütün bunlan. XXI. yüzyılda neler olacağını tahmin etmeye kalkışırsam, ken- di kendimle çelişkiye düşeceğimi biliyorum. Bir kez daha, tüm ciddi yaklaşım ve çalışmalann, bi- linmezlikle kaynaşmasının koşul olduğunu ileri sürüyorum. Öğretimin temelinde bu bakış yatıyor. Yorumcu ya da yaratıcı olalım, bizler anlatımcı in- sanlar olarak, yazar çizer olarak, bundan böyle hor görülmeye mahkA umuz. Bilinmezliğin sağladığı tek teselli, kesin ve yo- ğun karamsarlığın azaltılmasında yatar. Gerçek- JeanDaniel21 Temmuz 192O'deBuda'da(Ce- zayir) doğdu. Hem savaş madalyası sahibidir ve hem de onur lejyonu şövalyesidir. Sanat ve yazın uzmanıdır. Felsefe ve yazın eğıtımi görmüştür. KariyerL Başkanm Konsey kabinesine, yirmi yaşında girmiştir, 1947'de "Cafiban" kültür der- gisini kurdu, 1951 yılına dek yönetti. "Express''in önce redaktör yardımcıhğını, 1955'ten 1964"e dek de şef redaktörlügünü üst- lendi. Uluslararası röportajlarla üne kavuştu. Ce- zayir savaşı ve Afhka ile Latin Amerika savaş- lan, birincil konulan idi. Aynı dönemde, "Fore- ign Affairs" (Dış Işleri), "Ireıms" (Kanıtlar), "Esprit" (Tin) dergilerine katkıda bulundu. 1964 yılında Le Monde ile çalıştı. 1964 yılı sonunda "Le Nouvel Observateur"u kurdu. Şu anda da yönetiyor. 1989'dan bu yana Roma'da "La RepubHca"ya, Madrid'de *E1 Pais" gazete- lerine katkıda bulunuyor. Jean Daniel, MerreMendesFrance'ın, Albert Camus'nün, Elio VTttorini'nin, Maurice ClaveJ ve Michel Faucault'nun yakın dostuydui, Jean- Paul Sartre ile polemikleri ünlüdür. Küba buna- hrrundan sonra, Kennedy ile Castro'yu konuş- turabilmiştir. Bu söyleşi uluslararası basındaçe- şitli kez yinelenmiştir. Marksist ütopya bağlamında, bir Fransız ay- dını olarak, bütün tartışmalara katılmış, Islam ül- keleri ve Akdeniz'de gelenek ve modernliğin din ile ilişkileri konusunda da görüş bildinniş- tir. Yapıtlan şunlardın Bir Gazetecinin Günlüğü (1953), Yanılgı (1953, Albert Camus'nün önsö- zü ile), Elde Kalan Zaman (Uluslararası Basın luğu ile. 1000 yılından 1492'ye dek, yaşlı dünya tektannlı ve ataerkil mirasına sahip çıkarak yaşa- dı. Hıristiyanlık ve Müslümanlık Ibrani, Yunan ve Roma miraslannı paylaştılar. Ancak XV yüzyıl- da gerçekleşecek olan büyük keşiflerin düşü XII. yüzyılda ticaret çağı devreye girer girmez günde- me geldi. Yenı Dünya'nın keşfinden sonra en bü- yük devrim, uzaklıklann uçak, radyo, televizyon, telefaks aracılığıyla yok edilişidir. /„ Ödülü 1973), Sığınak ve Kaynak (1977, Ronald Barthes'ın önsözü ile), Bozuşma çağı, (Michel Foucault'nun önsözü ile, 1979), Cezayir ve De Gaulle (1985), Bir Başkanın Dinleri (1988), Do- ğu'daki Büyük Işık. (Youri Afanasiev ile birlik- te 1989) Yara, 1982). Ortaklaşa yazılmış eserlere de katkıda bulun- muştur. Bunlar, (Camus - Mauriac - Clavel - Sol ve Dünyanın Üçte Biri - Leonard'ın Karmaşık- iığı adlı kitaplandır. Jean Daniel ten de, kullanılan tüm yöntemler, ipuçlanna inat ciddi bir ekonomik atak, nüfiıs artışında bir azal- ma. şovenlik ve irkçılığın yok olması ve Üçüncü Dünya ülkelerinin güçlenmeleri öngörülemez. Artık ölçütler işlerliklerini yitirdiklerine göre, ar- tık hiçbir şeyi önceden kestiremeyeceğimize gö- re, her şeyin daha kötüye gideceğini de kestirmek olanaklı değildir. Dolayısıyla düşünü bile kurama- dığımız kimi nedenlerin, daha güzel yannlaroluş- turabileceğini düşünmek mantıksızlık sayılamaz. Üçüncü Binyıl'ı nasıl nitelendirebilıriz? Her şeyden önce gezegenimize sahip çıkma zorunlu- . nsanoğlu aynı anda her yerde olabilme yeteneğine de sahiptir. Telekomünikasyon aracılığıyla gerçekten de, aynı anda, birkaç yerde birden bulunabilir insanoğlu. Prometheus, gökyüzünden ateşi çalmaya kalİcıştığında, böylesine bir gücü, bir erkin düşünü bile kuramamıştı. Ama Prometheus'un sonunu da dikkate almamız gerekir. Binyıhmızın son aşamasında insan, kendinde Tannsal özellikler görmüştür. Herhangi bir hay- van gibi yalnızca yakın komşusunu öldürmekle yetinmeyip, nükleer silahlarla türünü yok edebi- lir. JCimi hastalıklan tedavi etmekle yeterince mut- lu olmayıp, Tann örneği genetik bilim aracılığı ile istediği gibi bir insan yaratabilir. Aynı anda her yerde olabilme yeteneğine de sahiptir. Telekomü- nikasyon aracılığıyla gerçekten de aynı anda, bir- kaç yerde birden bulunabilir insanoğlu. Promet- heus, gökyüzünden ateşi çalmaya kalkıştığında, böylesine bir gücü, bir erkin düşünü bilme kura- mamıştı. Ama Prometheus'un sonunu da dikka- te almamız gerekir. Bu son insan için de aynen te- kerrür edecek midir? Bunu önceden kestirmek mümkün mü? Yazımın başında hiçbir şeyin kes- tirilemeyeceğini söylemiştim. Yarın: Rus sinema yönetmeni Nikita Mihalkov Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z İş, İş Değil! DEP'lilerin geçenki duruşmalarına Yaşar Kemal da gelmiş- ti Duruşmaya birlikte gittik. Bir gazeteci Yaşar Kemal a mikro- fonu uzatarak: - Efendim, Kürtçe bir demeç verir misiniz? Bizim Kürtçe ya- yınımızdavar.. Yaşar Kemal, isteği reddetti. - Demeç verecek kadar bilmiyorum, mu ne dedi. Yaşar Kemal, Kürtfıkraları anlatmayı seviyordu. Nadir Nadi, bir gün sormuş: - Senın Kürtçen mi, Türkçen mi daha iyi? - Vallahi Nadir Bey, evde Kürtçe konuşuruz, dışarıda Türk- çe! - Hep Türkçe bilsen, kimbilirne güzelyazardın? demiş Nadir Nadi. Yaşar Kemal karşılık vermiş: - Öbür yazarlar gibi yazardım! Yaşar Kemal'in bir de soğan ekmek fıkrası ünlü. Anlattı ama, not almamışım. Meclis'te, yemekte Tekin İleri Dkmen'e sordum, Kürtçesini ondan öğrendim. Fıkra şöyle: Bir Kürt yoida giderken, çeşme başında bir Kürdün öldüğü- nü görmüş. Adamın yanı başında, çıkının içinde ekmekle so- ğan varmış; şöyle mırıldanmış: - Nan heye pivaz heye, Heso çıma mınye? (Ekmek var, so- ğan var; Haso niye ölmüş?) Tekin İleri Dikmen, Kürtçeyi sonradan öğrenmiş. Ama, daha önce Zazaca biliyormuş. O da bir fıkra anlattı. Şöyle: Kürdün biri yalınayak dolaşıyormuş. Biri sormuş: - Ape çıma pegas dıgeri? (Amca, niye yalınayak dolaşıyor- sun?) - Lave me mıdas bahane çarığa ji ez pe nakım ey be ji bovi pigas dıgeri. (Oğlum, ayakkabı pahalı, çanğı da giymek istemi- yorum, ayıptır. Onun için yalınayak dolaşıyorum.) Tekin İleri Dikmen'in bir fıkrası da şöyle: "Vaktiyle otorıte filan yok, belki cumhuriyet öncesi bir hika- yedir. Bir Ermenipapazı geçerken, keşiş diyorlar; iki tane Kürt delikanlısı bir dağ yolunda yolunu kesmişler, üstünde ne var ne yok almışlar. - Hadi Allahısmarladık! demişler. Keşiş: - Gitmeyin gençler, demiş, size söyleyeceğim bir şey var: \*a'nın Incili hakkı için, Muhammet/n Kuranı hakkı için, bu yaptığınız iş iş değildir. Yani, ayda yılda bir papaz gelecek, biri geçecek; onu soyacaksınız. Geçineceğinizi sanacaksınız. Bundan birşey çıkmaz. Gidin, kendinıze bir tarla sürün, birşey yapın. Yani ciddi bir iş tutun..." Tekin İleri Dikmen, eski CHP'Iİ, eski Muş Milletvekili SHP'li şimdi, bir yere ne gitmeye de niyeti yok... ••• Bayrampaşa'da DSP'Iİ Bayan Ann Yüzbaşıoğlu Namalın "Ankara Notları"nöa çıkan mektubuna açıklamalar geldi. Açıklamalar daha çok, DSP'nin Hilton'da yapılan il kongresine ilişkin, Ann Namal'ın gözlemleriyle ilgili bazı sözcüklere karşı- lık veriyor DSP'li gençler. Yazıda adları geçenlerden bir açık- lama -nedense-yok! Ingilizler, "Tekzip haberdeğildir"derler. Buna karşılık, "açıklama"ya her zaman önem verdiğimi okur- lar bilirler. Gelen açıklamalardan biri, istanbul İl Kongresi'nde görev alan Kadıköylü Oemokratik Solcu Gençler adına Osman Bucukoğlu Bir başkası DSP Usküdar llçesi Gençlik Kurulu üyesi Fatoş öztuma, Usküdar Gençlik Kurulu üyesi Koray Ko- nal, bir başkası da Duygu Kozak'tan! Okurlara bir örnek vermek için Duygu Kozak'ın açıklamasını yayımlamak istiyorum. Şöyle: "Sayın Mustafa Ekmekçi, Sayın Ann Namal. Gazetenizde çıkan bu yazıdan dolayı büyük üzüntü duydum. Orada görev alan, ayrıca görevinin bilicinde olan bir bayanım. Kendisini DSP'// diye adlandıran bu kışinin üç beş karalaması, ayrıca partimıze yakışmayacak ağızla konuşması karşısında söyleyecek pek sozum yok. Çünkü böyle insanların aramızda işi yok. Ayrıca partiye gi- renler genç veya yaşlı, hiç fark etmez, ıtinayla seçiliyor. Kişi- likleri, davranışları, dürustlukleriyle, kendi benliğiyle birleş- miş olması gerekir. Demek ki bu kişisunduğum meziyetlerden uzak bir insan. Zannediyorum gözden kaçmış olacak. Bize gönül verenler- den özur diliyoruz. O kadar rahatım ki, çünkü diğer arkadaşlarım gibi kendim- den çok eminim. Hepimiz, belli meslekleri olan, kabiliyetli, kendini tanıyan, partisine ters gelecek hareketlerden kaçınan gençlerle dolu DSP. Bu bilinci yıkmaya kimsenin gücü yetmez. Ayrıca kenar ma- halle diye adlandırdığı gençlik kimdir, nedir, ne anlama geldi- ğini anlamayacak kadar cahil bir insan: çünkü partimizde insan ayrımı yapmayız, nerede oturduğu bizim için önemli de- ğildir. Sorarım o kişiye, kendisi nereden geliyor. Hepımız Ana- dolu insanıyız. Hiç bir Türk kendi insanını aşağılayamaz. Buna da hakkı yok. Şunu bil ki, senin gibi düşünen zihinlerin aramızda ışi yok. Bizler kafa yapılarına önem verıriz, insanların kıyafetlerine, ayakkabılarına değil, ayakkabısı yeni olup kafası eski olan çok insan tanıdık... Ayrıca böyle önemli bir gazetede saçma sapan bir yazının yayınlanmasından dolayı üzüldüğümü tekrar söylemeden ge- çemeyeceğim. Bu yazının, gerçekle uzaktan yakından bir ala- kası olmadığını bütün medya gördu. Çoğu gazete tarafından takdir edildik. Davranışlarımızla ve kıyafetlerimizle, modern bir hava estirdik. Bunu gururla söylüyorum. Ayrıca yazımın ciddiye alınması dileğiyle. Saygılarımla." ••• Bugün Behice Boran'ın ölüm yıldönümü. Dostları, arkadaş- ları onu bugün saat 12.00'de Zincirlikuyu'da anıyorlar. Gön- lümden ben de orada olacağım. Bu demokrasi savaşçısı dos- tu, ölümsüzlüğe ulaştığı günde anacağım. Bir gün şöyle demişti: - Ben senin yazılannı sonuna kadar okuyorum. Nerede ne yazdığını bilemiyorum ki! Onu hiç unutmadık.... BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDANSAĞA: 1/ Ağnlı ve kanlı ishalle .. beliren, bağırsakta yara- lara yol acan bulaşıcı bir 2 hastalık. 2/ Hisse, pay... o Maden eşya üzerine vu- rulan bir cins cila. 3/ Evcil bir geyik... BatıL tacirle- rin, ticaret için geldikJeri Osmanlı limanlannda gümrük dışında vermek ya da ödemek zorunda kaldıklan her şey için kullandıklan deyim. 4/ Ses... Cibuti Cumhuri- yeti'nde nüfusun büyük bir bölü- münü oluşturan halk. 5/ Yankısı- nın çokluğundan sesin iyi anlaşıla- madığı yer. 6/ Afrika'da bir ülke... Radyumun simgesi. 7/ Çeşitli bit- kilerden elde edilen bir tür yumu- şak recine... Bir cins taze ve tuzsuz beyaz peynir. 8/ Vücutta duyulan güçlü ağn... Çok kokulu bir tür kahve. 9/ Üretilen mal değerleri- nin iniş çıkışına göre saptanan üc- ret ödeme ölçümü. YUKAMDAN AŞAĞIYA: 1/ Düğün armağanı... Havva'nın Batı dillerindeki adı. 2/ Bed- dua... Kokmuş hayvan ölüsü. 3/ Budizm'in, Buda'yla tek vücut ohnayı amaçlayan kolu... Köydeki işlerin elbirliğiyle bitirilme- si. 4/ Yemek... Sermaye. 5/ Gösterişli, çalımlı. 6/ Ara vermeden devam etme... Molibden elementinin simgesi. 7/ Belirti... Tenis- te topu rakibin arkasına düşürmeyi amaçlayan vuruş. 8/ Nâzıın Hiknıet'in soyadı... Bir konu ya da nesnenin başhca özeÛikJerini yansıtacak biçimde haarlanmış taslak. 9/ İstenilen niteh'kleri taşıyan... Takımada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle