Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM1994 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Antalya Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü kazanan Mehmet Aslantuğ:
Yönetmen olabilmek telaşındayım
PELtNÖZER
Antalya Film Festivali'nde bu yıl
birrekorkınldı. Mehmet Aslanruğ ses-
sıs sedasız, art arda üçüncü kez En fyı
Erkek Oyuncu ödülüne değer görül-
dü.
Aslantuğ bu yıl ödûlü Sadri Alışık
ile Yavuz Ozkan'ın "Yengeç Seperi"
filmindeki rolüyle paylaştı. As-
lantuğ, geçen yıl Osman Sınav'ın "Ya-
iancı", bir öncekı yıl ıse yine aynı yö-
netmenin "Kapıbn Açmak" adlı film-
lerindeki oyunculuğuyla Antalya'da
En İyi Erkek Oyuncu secilmişti.
Bir dönem art arda rol aldığı televiz-
yon dizileriyle tarunan Aslantuğ son
yıllarda, sinema filmlerindeki oyuncu-
luğuyla da dikkati çekti. Farklı bir tarz
benimseyen sanatçı. özellikle 'dogal
oyunculuğu' ile sivrüdi. Sinema söz ko-
nusu olduğunda heyecanını gizleme-
• yen ve oyunculuğu karmaşık bir mes-
lek olarak gören Asiantuğ. yakında
yöne/menlik yapmayı ve televizyona
program haarlamayı da planlıyor.
Bugünlerde basırun özel yaşamiyla
• çok yakından ilgilenrnesıne tepki du-
yan Aslantuğ ile, Osman Sınav'ın yö-
nettiği "Gerflİa" filmirun son çekımle-
rinin ardından Rumelihisan'nda,
'oyunculuğu'nu eksen alan bir söyleşi
yaptık:
Sinemaya dair coşkum...
- Bir süre yoğun olarak televizyon di-
zilerinde roj aldınız. Bu dizflerde beili
bir kalitevi gözertiniz mi, sinema ve te-
levizyonda oyunculuk tekniği açsından
bir ayrım >aptınız mı?
Benım yaptıgım televizyon çalışma-
lan 35 mm. \e sinema fılmi formatında
ya da bir parça sinematagrafık yorum
ve öykülerden yola çıkan calışmalardı.
Benım hayatımda "Biamkiler", "Ma-
hatienin Muhtarian" gıbı seri ışler ol-
madı. En çok "Iz Peşinde" adlı dizı
sürdü. O da 35 mm'dır. Hüseyin Kara-
kaş da orada avantür metodlar asla
kullanmadı, ucuz kahramanlıklara da
gereksiz yere meydan vermedi.
Ikı ouçuk, üç yılhk yoğun bir süreç
yaşadık. Onun dışında "Kopuk Dün-
jalar", "Vurguna İnmek". "Başka
Olur Ağaiann Düğünü" gıhı edebiyat
uyarlaması ya da ışı yazmak olan bir
kalem erbabının elinden çıkarak
uyarlanan işleri kabul ettim. Bu büyük
bir şans.
Benim çahştıklanmın dışında teklif
edilen 4-5 katı kadar öneride ben çalı-
şmadım. Hiç bir zaman iki işi birarada
yapmadım. Genellikle, yılda yalnızca
bır film cektim. Çalışmâlarda hiç de-
ğılse iki aybk bir ön haarhk süreci ya-
şamak gerektiğine inanıyorum.
- Bizde oyuncuların çtkimierden
önce hazırlanma ve bu ön süreci yaşama
şanslan fazla olmuyor...
Tabii bizde bir sinema filminin
hazırlığı için Batılı standartlarda hazı-
rlanmak en çok onlann hazırlayacağı
ekonomik standartlan kullanarak
mümkün'ojabilir. Bu, sinemamızın
içinde bulunduğu ekonomik güçlük-
lerle de doğru orantıü. Yapımalann
yaratıcıhklanna dayanan birşey. Bır-
birini takip eden televızyon çalışma-
lanm içinde her zaman teatral öğeler
taşımak, sinema filmi estetiği yükle-
mek gibi bir telaşım oldu. Bugünlerde
de farklı değıl. Nitelik kaygısını başta
kollamamış olabilirim ama meslek içi
eğitim sürecinin başmda tanık oldu-
ğum bu kaygırun devamlılığından so-
rumlu tuttum kendimi.
- Oyunculukta ne gibi ilkeler gözeti-
yorsunuz?
Oyunculukta bir takım ifadeler, bir
takım masklar var. İnsanlar bunlan
çok kolay benimsiyorlar. Bunun.
oyunculuğun karşılığı olduğunu düşü-
nen insarüarla çalışmadım. Yanı do-
ğaliık konusunda, televizyon dizilen
süresince Hüseyin Karakaş'tan,
çahştığim bütün yönetmenlerden du-
yarjîk konusunda çok şey öğrendim.
Örneğin Gerard Depardieu bır film-
de ya da bır sahnede iki ayn oyunu çok
farklı bir biçimdeortaya koymanın ge-
reklilığine ınanır ve aktör olarak böyle
yorumlar. Fakat ben bazı arka-
daşlann çok iri mimikierle gereğinden
fazla ama asla inandıncı olmayan
bakışlarla oynamaya çalıştıklannı
gdrdüğumde üzülüyorum. Hiç
inandıncı olmayan bir bakışla oyuncu
olabileceğinizi düşünebiliyor musu-
nuz? Bu, çok zavallı aa birşey. fstisna-
lar tabii kı Var. Benim doğru ifade
edebilmek gibi bir samimiyetım ve ni-
yetim var.
Gözlemlediğimiz kadarıvla
çalıştığınız yönetmenlerle sürekli fıkir
altş verişi Jcindesini/. Yönetmenlik yap-
mayı düşünüyor musumız?
Ben aktörİüğü iletışimin gereği ola-
rak vorumlamaya başladım sınema-
da. Aktörlük benım için böyle bir
fonksiyonu yenne getırmeye başladı.
"Daha dogal, daha rafîne ovunlar için
hangi oyuncular, hangi miktar oyuncu-
luklar, hangi rol için hangi oyunlar ge-
rekir?". İşte bunlan konuşabileceğim
yeni oyuncu >a da zaten tanıdığım
oyuncu dostlarla bizim kuracağımız
atmosferlerde film çekmck telaşı ıçın-
deyım. Bıldiğım bir tek gercek var, hiç
öykü ya da senaryo yazmak gibi bır te-
laşım yok.
Senaryo yazacak usta kalemler var.
Bana yönetmen olarak düşen onlann
bu duyarlılıklannı yakalamak ve bunu
peliküle aktarmak. Bütün telaşım bu.
Burada işim bıraz teknik olarak de-
vam edecek. O da sınemanın bütün
anlamda geometnsini bilmek demek.
Şimdi her oynadığım sahnede "Ben ol-
sam nasıl çekerdim?" diye düşünüyo-
rum. Sinemada planlama vapmak bi-
Bildiğim bir tek
gerçek var, hiç
öykü ya da
senaryo yazmak
gibi bir telaşım
yok.Bana
yönetmen
olarak düşen
onlann bu
duyarlılıklannı
yakalamak ve
bunu peliküle
aktarmak.
Bütün
telaşım
Doğru sinema her zaman ağırhguıı ve özelliğini anlatımdaki rafioeliğinitaerzamao konır ve bu bizi hep ayakta tutar. Benim sinemaya dair coşkum bu.
PORTRE: MEHMET ASLANTUĞ
Mehmet Aslantuğ oyuncu olmaya 14 yaşında karar vermış ancak
konservatuvar sınavlarını kazanamamış. Işletme eğitimi gören Aslan-
tuğ bır dönem amatörçalışmalardayaptığından, şansı yavergıtmiş ve
sinema filmleriyle profesyonel oyunculuk dünyasının kapılarıntarala-
mayı başarmış. 1986-87 yıllarmda beş sinema filminde rol alan Aslan-
tuğ, Erdoğan Tokatlı'nın "Aşka Dönüş'' adlı filmiyle beyazperdeye ılk
adımını attı. Ardından Ünal Kûpelinın "Akrep Burcu", fsmail Güneş m
"Gün Doğmadan" ve "Ateş Böceği", Osman Sınav'ın "Kapılan
Açmak","Yalancı" ve son olarak da Yavuz ozkan'ın "Yengeç Sepeti"
adlı filmlerinde rol aldı Osman Sınav'ın çekimlennı yenı tamamladığı
"Gerilla" adlı filmde de rol aldı..
Hüseyin Karakaş ın "Belene " ve "İz Peşinde" adlı dizileriyle tele-
vizyona transfer olan Aslantuğ, art arda "Başka Olur Ağaların Qüğü-
nü" (Fatih Arslan) "Vurguna inmek"(Altuğ Savaşal), "Kopuk Oünya-
lar" (Fatih Arslan) gıbı televızyon dızılerinde rol aldı ve Kanal 6'da
yayımlanan "Parola" adlı yarışma programında sunuculuğunu yaptı.
lardo oynamak gibi... Toplara nerede
nasıl vurmalısınız ki sürekli sayı >apa-
bilesiniz... Bır süre sonra 'Bu sahneyi
ben olsam nasıl planlardım?' diye dü-
şünmeye başladım. Bu ister istemez
olan birşey.
Doğru sinema her zaman ağırfığını
ve özelliğini anlatımdaki rafineligini
her zaman korur ve bu bizi hep a>akta
tutar. Benım sinemaya dair coşkum
bu.
- Şu anda elinizde bir proje var mı?
Abmet Yurdakul'un geçen yıl Yunus
Nadı Yayımlanmamış Roman Ödü-
lü'nü kazanan "Kaptanın Seyir Defte-
ri" adlı kıtabının senaryosunu iki yıl
süren bir çalışma sonucu hazırladık.
Şımdi Ahmet'le birlıkte onun filmini
vapma telaşındayız.
- Gectiğimiz yıllarda "Parola" adlı
bir yanşma programı sunmuştunuz. Su-
nuculıığa nasıl baknorsunuz?
Ben genelde televızyonculuğa sıcak
bakıvorum. Oyunculuk adına bar ış-
letmekten >a da borsacılıktan daha
doğru bir kazançtır, daha alınterı ko-
kar. Bılıyor musunuz ki doğru ya-
pıldığjnda bayağı efor, emek ve zeka
isteyen bır ış sunuculuk.
Bu kadar popülist bır vaklaşımın
egemen olduğu bir dönemi vaşa-
madık. Toplumca göbe"k atıvoruz. Bu
çok tehlikeli. Türkıye'de nüfus hızlı
artıyor, eğilım böyle gelışirse yannlar-
dan endışe etmemek mümkün değıl. İş
kör döğus,üne dönüyor. Bu arada söz
ayağa düştü.
Sinemayı öziemeli oyuncu
- Televizyon için hazıriadığınız proje-
ler var mı?
Televizyon da ayn ve addı alan.
Ahmet Yİırdakul'la birlikte "Kod Adı:
Yaşam" gibi birkaç başlıkta yola çıkıp
bıraz belgesel biraz başka özellıklen de
taşıyan bir çalışma hazırladık. Televiz-
yonculuğa hiç bır zaman soğuk bak-
madım. Hatta belkı sinemacılar beni
yeterince sınemaa bulmuyor olabılir-
ler.
'Arada bir film çekip ödül alı>or" di-
yebilırlcr. Aslında ben sınemaya aıtım
ama teleuzyonculukla oyunculuk bır-
bınndcn kopmuş şevler değıl Bır
oyuncunun komple olması lazım. Te-
levızyonculuk dd böyle akar gıder
Böyle akıp gitmeli zaten Arada bir de
dönüp sınemavı öziemeli oyuncu.
- En İyi Erkek Oyuncu ödûiümi Sad-
ri Alışık'la pavlasmanızın da özel bir
anlamıounalı...
Sadri abi, kendı jenerasyonunu da
aşan bir zekava sahip. Çok enteresan
bir oyuncu.. Gözleriyle, sesiv le,fizığış-
le çok sıkı oynuyor. Çok müthiştı. 50
yılmı sinemaya vermiş bir Sadn Alışık
var karşınızda. Ödülü onunla paylaş-
mak... Benım çocukluğumun. ben
doğmadan oncekı Turk sınemasının
stan Sadn Alışık. Benım ödülle ılgıli
bır telaşım da vok. Ödülu Sadn
Alışık'la paylaşmak demek benım için
sahiden ikinci bir ödül
Mevhibeİnönö'nün
kıyafetieri sergide
• ANKARA (AA) - Türkiye'njn 2.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün
eşi Mevhibe İnönü'nün kıyafetleri
sergılenecek. Cumhuriyet Haftası
dolayısıyla, İnönülerin evi Pembe
Köşk'te 28 ekimde açılacak
sergide, Mevhibe İnönü'nün
zamamıun giyim tararu ve zevkini
yansıtan kıyafetleri sergilenecek.
Sergide Mevhibe İnönü'nün 1916
yıhndaki düğün törenindegiydiğı
gelinliğinin yanı sıra elbiseleri,
ayakkabılan da yer alacak.
Mözik yapımcjlan
ayn yasaistedi
• İSTANBL L (AA) - Müzik
YapımcıJan Derneği (M Ü-YAP)
Başkanı Şahin Özer, "Müziğin
kanununu istiyoruz. Bunun için
gerekırse sanatçı arkadaşlanmızJa
beraber Meclıs'i işgal ederiz" dedı.
MÜ-YAP tarafından Svvissotel'de
düzenlenen ve müzik sektörünün
sorunlarının tartışıldığı panelde
konuşan Şahın Özer. müzik
sektörünün sorunlannın artık
sinema kanunlanyla birleştırilerek
çözümlenmesini istemediklerinı
söyledı. Kültür Bakanlığı
Müsteşan Emre Kongarda,
bakanlığın görev kapsamınagiren
tüm alanlarda sivil toplum
örgütlenvle işbirliği yaptıklannı
belırterek, her türlü İcatkj, işbirliği
ve eleştıriye hazır olduklannı
soyledi. 3257 sayıü kanuna
getirilen değişikliğın. "merkezi
ka\Tt", "fon oluşturulması" ve
"korsanlığa karşı el koyma, para
vehapiscezası" olarak üçmantığa
dayandığını anlatan Kongar,
"Yanlışlıkyapabıliriz. Herkes
yanlış yapabilir. Bunlan
düzeltmeye hazırız. Düzeltirken dc
etkıleşımi vedengeyi korumaya
hazınz "dedi.
İsveç'te tenor
yarışması
•STOCKHOLM (AA) - İsveç'te
ünlü tenorJussı Björlingadına
düzenlenen uluslararası
>anşmada. 31 yaşındakiÇinli
DengŞıao Yunbırincioldu. 100
bin kronluk f 14 bın dolar)
birincilik ödülünün verildiğı tenor
vanşmasında. Çin. Galler.
Gürcıstan. ABD \e İzlanda'dan 5
tenor. 125kişiarasındanfmale
kaldı. Yanşmada, Galler'den 24
yaşındakı tenor Gwyn Hughes
jones ıkıncı. Gürcistan'dan 25
yaşındaki Badri Maysuradzede
üçüncü oldular. 1960yılında49
yaşında öten Björhng'mdoğum •
yen olan Borlange'de düzenlenen
vanşmada. 5 flnalist ikişerarya
söyledi. Çinli Deng, 3 bin dinleyıci
önünde Luciano Pavarotti'nin
gözdelennden oian Puccim'nin
"Turandot" operasından "Nessun
Dorma"vı seslendirdi.
'Kırolııkve1ıaıızolıık
akmısIstanbul V
Ferhan Şensoy'un 'Haneler"i bu sezon Antalya
BÜLENT ECEVtT
ANTALYA - Tiyatro sanatçısıFer-
han Şensoj'un "Haneler"i bu sezon
Antalya Dİevlet Tiyatrosu'nda sahne-
leniyor.' Oyunun yönetmenliğini de
üstlenen Şensoy, fstanbul'da tiyatro
izleyicisinin kaybolduğunu. yoz-
laşüğını belirterek. umudun
Anadolu'da olduğunu söylüyor.
Ferhan Şensoy'un 1971 yılında
yazdıği Haneier. Umtır Bugay ve Hal-
dun Taner'in yazdığı bir iki skeç ilave
edilip, 3 yazarL arularak Deve
Kuşu Kabare'de yaklaşık 5
yıl kadar oynandı. "Yıllar
sonra iik göz ağnm olan bu
oyunu, biraz da HaMun Ta-
ner'e vefa borcum olarak,
Haneler'i tekrar ele aunayı
düşüoüyordum" diyen Şen-
soy, * Antalya Devlet
Tiyatrosu'ndan gelen teklıfı
olumlu karşıladığınj ve "Yeni
'Haneler'i üave ederek, eski-
miş olan bazı bölümleri fle
Umur Bugay ve Haldun
Taner'in >ani bana ait olma-
yan bölümlerini çıkararâk
yeni bir şeide koyduk"dedi.
Ferhan Şensoy "Haneler'*
için niçin Antalya Devlet
Tiyatrosu'na (ADT) "evet"
dediğini şöyle anlattı:
"Antaiyâ Devlet
Tryatrosu'nda çalışmalarmı
izlediğim, gerçekten heyecan
veren bir genç takım >ar. Dev-
let Tiyatrosu alışkanlıklannı
çok fazla edinememiş devlet memuru
takunı var. Onlar bu işten heyecan
duyu.vorlar. Bu da beni
beyecanlandırdığı için Antalya'ya gel-
diro ve oyunu sahneye koydum. Hane-
ler'in ilgi göreceğini ve ADT'nun
klasikkrinden biri olacağını sa-
nıyonım."
-Yeni haneler çıktı mı onca yıldan
sonra?
ŞENSOY- Evet. örneğin
Mahpushane vardı ama yeniden
yazdım. Benım yazdığım mapushane
1970'li yıllann mapushanesiyle.
bugünün maphusanesi çok farklı.
Baya süitli daireli maphushaneler var.
tşte Ersun Göknel, Seb'm Edes falan
b, • lüksmaphu^hanelerdedır. Tipler
de değişu, içındeki adamlar cep tele-
fonla falan. Oradan repo yapıyor.
Böyle bir mapushane yazdım daha
güncel. Doğumhane yoktu oyunda.
Bir de yatakhane yazdım. Oyun er-
kekler üzerine kurulmuştu. Burava
geldiğımde kızlar 'Biz ne oynayacağız'
dediler. Şarkılara falan çıkacaksınız
dedim. Ama sonra böyle bir boşluk
hissedince kızlar için bir yatakhane
skeçi yazdım. pershane skecmi
çıkardık. Artık eskimişti. Şapkalı eği-
tim olduğu dönemlerden kaldığı için
onu çıkardık
-Değişmeyen Haneler rteler, toplam
kaç skeç var oyunda?
ŞENSOY- Onu da konuştuk. 20
yıldır Türkiye'de pek bir şey değişme-
miş konulardan hastahane var mesela.
Bunu aynen bıraktık, oynuyoruz.
Kerhane var, şişhane skeçi vardı, on-
lan da aynen bıraktık. Tımarhane ske-
çi yeniden ele alındı. Aslında deli değil-
ler de rolü yaparak oraya sığınıyorlar,
orada huzur buluyorlar. Oyunda 14
skeç bulunuyor.
-Genel olarak Türk tiyatrosumın
içinde bulunduğu durumu, lstanbul iie
Anadolu tiyatro hareketlerini anlatabi-
lir misiniz?
ŞENSOY- Genel olarak kötü bir
tablo var Tûrk tıyatrosunda son yıllar-
da. Mutlaka Türk tiyatrosu buralar-
dan başka bır yerlere geleccklir. Be-
nim Antalya'ya gelip böyle bir şeyc he-
yecan duymamın bır başka nedenıne
Devlet Tiyatrosu'nda
gelince: İstanbul'da artık eskıden ol-
duğu biçimde ilgi ujandırmaması,
İstanbul'un köylüleşmesi, İstanbul'-
daki tiyatro izleyicisini kaybedıp
birdenbire hanzolarla karşı karşıva
kalmamız gibi sorunlar var. Herifın
biri geliyor, hayaünda ilk defa tiyat-
roya gelmış, çışe gidıyor, "Devam et
sen" diyor. Böyle kırolarla mücade-
le ediyorsunuz İstanbul'da. Bu ne-
denle herkeste bir "yapasım yok"
durumu var. Böyle bır kültürel eroz-
yon var, îstanbul'da köylüleşmedu-
rumu var. Refah Partisı çoğunlukta
îstanbul'da. Y alnız Refah
Partisi değil burdaki yozlaş-
ma, kıroluk, hanzoluk var.
Köylülük var, İstanbul'a
akmış böyle bir durum var.
Onlann kültüründe tiyatro
falan yok. Tiyatroyu. ışte
televizyonda gördükleri ko-
mikliklerle tanıyorlar. Ti-
yatroya geldıklennde de
televizyonlarda gördükleri
salak komiklıkliklen beklı-
yorlar. Bu anlamda tı-
yatroda İstanbul'da bizi
yalnız bizi değil bütün tıyat-
rolan. özellikle bu sezon
"eee açmasak mı?" duy-
gusuna getiren bir duygu var
herhalde. Gazanfer Abi ti-
yatrosunu kapattı. Yürü-
medığinden değil. Sıkılıyor-
sun bunlarlâ tiyatro yap-
maktan. Çünkü senı ileri gö-
türmüyor, Türk tıyatrosu-
nun vardığı bir jer var, or-
dan seni 50 yıl eeri çekmeye
valışan seyirci ile karşı Jcarşıyasınız.
Evet 50 yıl Muhsin Ertugrul'un "bu-
rada çekirdek yenmez", "çtşe gidil-
mez" diye 50 yıl önce oğrettığint
yeniden öğretmek üzere bir kalaba-
iıkla karşı karşıyasınız. Bu tabii
yıpratıcı tiyatroculuk.
-Anadolu daha mı umut verici?
ŞENSOY- Bu anlamda Anadolu
daha umut vencı veaynı şeylerdün-
\a tiyatrolannda Paris'de dc oldu
>ıllar önce. Bulvar Tiyatrosu iflas
etti, Pans dışındaki merkezden
uzakcılar dedıklen tiyalrolar. Fran-
sa'nın en onemli tiyatrolan oldu.
Sonra onlar Paris'c geldıler. Böyle
bır patlama oldu hransa'da. Bunun
sebcbi benzcr. Çünkü Pans'c dc
böyle bir akım oldu. Türkiyc'de dc
bö\ le olacak herhalde.
w
Insanlıkdurumlannatanıklık
ZEYNEPAJNKARA
Tiyatro, insanı insanlık durumlan-
na tanık etme sanatıdır. Öıe yandan,
tiyatro eylemine devınim kazandıran
her süje de, kendi davranış repertu%a-
nnda bulunsun ya da bulunmasın, ın-
sanlık durumlannın birincı elden
tanığıdır. (Şu sıralarda bellı kesimlerce
Türk tiyatrosunu engelleme çaba-
lannın nedeninı burada görmek müm-
kün.)
Eskı Yunan'dan bugüne tiyatro
kavramının içi çeşitlı sözcüklerle dol-
durulmuş. Bu sanatın asıl öğesi olan
görme, ardından duyma; dolayısıyla
göz ve kulak. bu tanıklığın kuşku pa-
vinı azaltan ya da sıfıra indiren unsur-
lar olrfıuş.
• Zeynep Oral. insanın
mücadelesine. kahramanlık
ve zayıflıklanna tanıklık
ederken, gerçek hayattaki
insansal hayallerine de yer
verir. Karşı dururken,
alkışlarken, bir de diyelim
yuhalarken; duygulannı
başkalanna bağlı değil,
özgürce açığa vurur.
Bağlantısız, yürekli ve
sağduyulu bir "seyirci"dir o.
Seyirci koltuğunda hakim olan akıl
ve duygu durumlanndan ikindsinin
daha öne geçtiği kabul edılecek olursa.
tiyatronun insan üzerindeki etkıleri-
nin daha çok "hûmanite" açısından
çlacağı gibi bir sonuç ortaya çıkar.
İnsan için. insana dair ve insana yakın
duygusal durumlar ıçine girer scvirci.
Bütün bunlann ötesinde tiyatro. in-
sanın ölümsüzlüğünün peşinde birev-
rensel sanattır.
Zeynep Oral, bır tivatro vurgunu.
Onun bazı yazılannı ızleyenler. bu ev-
rensel sanata, dolayısıyla insana nasıl
bir derin tutkuyla bağlantı halınde
olduğunu bılirlcr Otorite kimliğini
zayıflatacağına sankı daha güçlendi-
rip yetkinleştiren "duygusal" yöneliş-
leri. satırlanna sınmiştir. Oral. insanın
mücadelesine. kahramanlık vc zayıf-
lıklanna tanıklık ederken, gerçek ha-
yattaki insansal hayallerine de yer ve-
nr. Karşı dururkcn. alkışlarken, bir de
diyeüm yuhalurken: duygulannı
başkalanna bağlı değıl, özgürce açığa
vurur. Bağlantısız, yürcklı vc sağdu-
yulu bır"seyirci"dıro.
Bu "seyirci" olma durumu, son kı-
tabı "Karanlıktaki Işık"ta bır kez
daha karşımıza çıkıyor. Baslarken
kısnıında şoyle dıyor >u/ar. "ıstedim
ki, yalnız tiyafroyu meslek ya da iş
edinmiş, edinecek kimselerle değil, ti-
yatroyla hiç ilişkisi olmamış >a "da ara-
da bir tiyatro izlemekten öte ilişkisi ol-
mayan kimselerle de pavlasabilevim
gördüklerimi. \aşadıklanmı... Çünkü
önünde sonunda rivatro dün> asındaki
ara>ış, karanlıktaki ışığı \akalama ça-
basından başka nedir ki?"'
Uzakta bir karnavai var..
Kıtabın volculuğu Avıgnon'da
başlıyor. Sonraki durak Pans'tekı bir
Dclıce esen rüzgar, kabaran deniz.
vükselen dalgalar. ûşkıran köpükler.
daigalarla boğuşan bir tekne...
Ve teknenın orta direğı fırtınayia
paramparça olur. insanlar suva dökü-
İür. drdından tekne sulara gömülür ..
Butün bunlar, sadece yan çıplak bir
sahnede: yalnızca gölge oyunlan. ku-
maşlar. şentlerle "yaratılnKştır." Bır
vanılsama ıçmde süregıden gerçeğın
sen yüzünü Strehler yıne bır tokatla
\ere getirir.
"Çökünrünün oiduğu yerde şimdi ka-
laslar, ahşap > apılar, çeİik bonılar, de-
Zeynep Oral son kitabı'Karanlıktaki Işık'ta yine sağdu> ulu bir 'seyirci'.
izlenım, Oral'ın gözlem durumunda
açısını ne dcnlı geniş tutabildığinın bir
göstergesı: "Uzakta bir verde karnavai
var... Coşkusu, şamatası, müziği duyu-
Itıyor sanki... Meydanda kamaval vok.
çünkü meydan voksul. Yoksul insan-
ların meydanı... Kamatalın ancak
uzantısı olan bir duygu erişebiliyor on-
lara..."
'Halı deyip geçmeyin!'
Yerlen vc yılları atlayarak I984'e.
LosAngelcs'taOlimpicSanatFestiva-
lı'ne geliyoruz. Strehler'ın sahnevc
koyduğu Shakespeare'ın "Fırtına"sı...
mir makaralar, çarklar duruvordu. Ve
aralannda set işcileri. Saatierdir o 'at-
mosfen" bize yaratan işçilerve tüm
mal/eme en çıplak halivle karşımı-
zdaydı. Dört saat boyunca sakin sulan.
korkunç dalgaları, kıyıya çarpan kö-
pükleri. denizin binbir halini, güzelim
sahili. kumşalı vareden set işcileri bize
bakıvordu. Donup kaldık... Set işcile-
ri yle göz göze geldik ve donup kaldık."
Tıyatroda, objelere yüklenen .ın-
lam: objclerin simgelediği her nc ıse
onun oldukça öncmli bir yeri var En
sade dekor anlavışıvla kotanlmış sah-
nelerde dahı. ufacık bıraynntıya veri-
len anlam. görkemlı bir anlama var-
mayı sağlayabilir: "Halı deyip geçme-
yin! Peter Brook'un tüm eserlerinde
haluıın çok önemli bir yeri var: Halı,
sahneyi beiirier, oyun alanının
sınırlannı koyar. Halı. boş alanı gi\di-
rir. Halının dört bir yanı açıktır. seyir-
ci)le iletiştmi koparmaz. Halı da>et-
kardır, sKaktır. iletişimi güçlendirir."
'Bitirilmemiş bir iş'
Tiyatroya ister eğlenmek, ister öğ-
renmek. ister estetik birhazalmak için
gidilsin; her oyunu seyrettikten sonra
kalan bir "bitirilmemiş iş" vardır. Bu
"bitirilmemiş iş", ha\atın kendisi için-
de örülerek tamamlanır. Övlevse. bu
mudur bu sanatın ışlevi0
Busanat. ger-
çek hayatın aynası olabilirüğinin vanı-
nda: hayatı tamamlayan, devindiren
\e yönlendiren bir mısyona da sahip-
tir.*
Ne zaman seyirci, ne zaman oyuncu
olduğumuzu kesin olarak birbirinden
ayıran çizgilerin var olduğunu kim
sövleyebilir? Oral'ın tanıklık ettiği
1979 Avignon Festivalı'nde sunulan
Mefisto'da benzer bir yer değıştirme
^övlevenlivor:
"Hangarın iki ayn ucunda birbirine
bakan iki ayn sahne; biri barok. diğeri
çıplak. Ve ortada sevirci. Oyun baş-
ladığında seyirci barok sahneye doğru
oturmaktadır. Kırmızı kadife perde
açüır, müthiş bir alktş sesi (görünmeyen
seyircinin, görünmeyen avuçların
alkışı)... Oyııncular sevircivi selamla-
maktadır. (Bizi değil, bize arkaları dö-
nük, görmediğimiz seyirciji). İşte daha
ilk andan, bir tek söz söylenmeden, bir
tek açıklama yapmadan .4riane Mno-
uchkine bizi tiyatro dünvasına, sahneye
sokmuştur. Evet, ti> atrodavız. Tiyatro-
nun saiınesinde, kuiisindeyiz."
Karanlığın içindeki ışık
Oral'ın deyışıyle bır başka "yeryüzü
büyücüleri" olan Dario Fo ve Franca
Rame'nın vaptığı büyülü ayıni. deşifre
olmaması için bu yazıda vermeyece-
ğiz-
Ancak, koca bir sınğın merdiven
mi, gemi mi, bayrak direğı mi. yoksa
kocaman bir phallus mu olduğunu an-
lamak için sayfa I25'e bakmak yeterli
olacaklır.
Bu kitapta karanhğın içindeki bellı
belirsiz bir ışık noktasını gözümüzun
önünde büvüten Zeynep Oral; Kaf-
ka'vari görüntülere bulanan coğrafya-
mızda bır elimızı yeniden umutla tu-
tuşturdıJ. Vaat ettiği kendi tiyatro
dünvamıza tanıklık edeceği kitabı
şımdıden beklemeye başladık. Bunun
kendisine bır baskı oluşturması dile-
ğıyle.