Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 1994 ÇARŞAMBA
DKIYAZI
Kitaplan Türkçe dışmda tüm Avrupa dillerine çevrilen Rus Bitov, Cumhurİyet 'e yazdı
Yüzyılın sonunda düşüncelerche'nın tannsı öldüğünden bu va-
na biz onun şu ya da bu azizini öldü-
ren bir yüzyıl daha yaşadık. En azın-
dan son iki üç yıldır insan bilincınin
şu ya da bu kategonsınin cenazesıne
katılmak bana nasıp oldu. Bu bazen edebıyatın,
bazen tarihin, bazen ıdeolojının. bazen peygam-
berlerin. hatta bazen de refleksiyonun sonu oldu.
Doğaldır ki. tüm bunlar bir de aynı marka altında
gerçekleşti; yüzyılın sonu. ve hatta binyıhn sonu.
Anımsıyorum da, edebiyat ilk kez Lizbon'da öl-
dü. Tanh bir sonrakı ılkbaharda Berlin'de gözle-
nni yumdu. Ideolojiyi yaz başında Milano'da yı-
tirdik, peygamberleri ise Münih'te tabuta koyduk.
Refleksıyon son çırpınışlannı Amsterdam'da yap-
tı. Belki de bürün kabahat coğrafyada. Dıyelimkı
tstanbul'da hangı son yaşanacak'1
Eııinde sonun-
da.
Eskatolojı. skolastiğe dönüşür. Vebu birsistem
değıl; demek kı. eskatolojı bılincımizin trajik \e
hatta romantik değil, doğal bir parçası durumuna
gelmektedir. Skolastık olarak oluşturulan katego-
ri ancak bılimimizin tartışma götürmez bir parça-
sı olabilır Skolastiğı reddeden Ortodoksluk. uy-
garlığı da reddettı. Ancak Gorbaçov sonunda
Aristo'dan alıntılar yaptı.
Gerçekten bir şeyler son buldu.
Bizim için Rusya'da daha basıt: Neyin son bul-
duğu bilıniyor. Orneğın ımparatorluk. Aslında,
can çekiştığı sırada bıle kabuklu, pullu kuyruğu-
nu savururken daha uzun süre halklan harmanla-
mayı sürdürecek.
Bir şeyler bıttı. son buldu. bu demek ki bir şey-
ler de başladı. Ve ne yazık kı bız neyın bıttiğinı
neyin başladığını bılıvoruz. Neden korkmak ge-
rektığıni bılıyorduk: Stalin'den. Çeka'dan.
MK/den. SBKP'den. KGB'den, ıletişım bakanlı-
g.odan, DOHK'den (Devlet Olağanüstü Hal Ko-
mıtesi). Bunlar artık ınsanlığın sözleri değıl. gı-
cırdayan kısaltmalar. ınsanlık dışı bir korkunun
özü \e anlamdaşıdırlar. Dünya da neden korkma-
sı gerektiğinı bilıyordu: Bizim dehşetımize komü-
nızm adını vererek bizden ye bız, hepımız bırlik-
te atom savaşından korkruk Şımdi aniden. Neden
korkmalı? Ne ondan. ne bundan. ne şundan Bu
daha da korkunç.
Bu öylesıne korkunç kı. mutluluk maskesıne
gızlenmiş geçmiş, artık bizi korkutmuyor. Zaten
mutluluğun kıymetı hıç bilınmedi. mutluluk her
zaman yaşanıp geride kalan bir şeydir.
lnançsız bir yaşamın anlamı yoktur.
Eğer ınancımızı yitirmişsek o zaman ütopya
daha gerçekçi bir kategori haline gelmekte. Çün-
kü ütopya tannya ınanmıyorsa. o zaman tannya
inanmamaya inanıyor. Bu nasıl oluyor?
IUygarülkelerdeki
kış bunaJıım
Kısa bir süre önce uygar ülkelerde özel bir tür
kış bunalımı ortaya çıktığını okudum Havanın
etkisi, vıtamın eksıkliğı. aşın yorgunluk, güneş
özlemi değıl sadece. bir şeyler daha var buna ne-
den. Jşte o bir şeylerın grip olma korkusu olduğu
anlaşılmış. Hayır gnbın kendisi değil. grip olma
korkusu. Kışı güçten düştüğünü hissedıyor; ve ış.
aıle. sorumluluklar arasında hasta olmaması ge-
rektıgını düşünüyor.. Önlemler alıyor. ilaç içiyor
hasta olmamak içın. yok, hasta olursa her şey al-
tüst olacak. Örneğin beklediği sempozyTama ka-
tılamayacak... Ve işte böylece bunalıma giriyor.
daha gnp olmadan. Bunalım ıse onun kesınlıkle
gnbe yakalanmasını sağlıyor, ve ışte bunalımın et-
kisıyle bünyesı zayıfiayan kışi gripten kurtulamı-
yor ve gnple birlıkte artık onun yarattığı bunalı-
ma ginlıyor. Bu sıze bir şey anımsatıyormu? Tek-
Portre
Sakharov Ödülü'nü kazandı
1937 yılında Leningrad'da
doğdu. Çocukken ilk
ablukadaki kışını 1941-
1942'deyaşadı. Daha
sonra da doğuya
gönderildi. Leningrad'da
liseyi ve Madencilik
Enstitûsü'nü bitirdi. 1958
yılında yazmaya başladı.
ilk kitabı olan "Büyiük
Küre"1963'te yayımlandı.
Daha sonra "Daça Yeri"
(1967),*Ec»cıAdasr
(1968), "Yaşam
Biçemi''(1972), "Insan
Günleri"(1976)"Puşkin
EvT adlı romanı 1978'de
yayımlandı.
1979 yılında "MetropoJ"
adlı yansız bir almanağın
hazırlayıcılan arasında yer aldı (V. Aksenov ve
Fazıl iskender ıle bırlikte). Daha sonra ise
yasaklandı ve 1986'ya kadar ülkesinde kitaplan
basılmadı.
Glasnost'Ia birlikte "Seyahatler Kitabı",
-Romandan Makaleter", "Peyzajdaki İnsan"
adlı kitaplan yayımlandı ve toplu yapıtian
yayımlanmaya başlandı.
Son çıkanlar "Tavşanın Eksatilmesi" (1993) ve
"Açığa ÇıkartıbuT (1994) adlı kitaplandır.
Kitaplan Türkçe dışmda tüm Avrupa dillerine
çevrilmiştir. Rus PEN Merkezi'nin 1991
yılından beri başkanıdır. Andrey Sakharov
Ödülü sahibidır.
Andrey Bitov
rar korku ve onu izleyen H masını nasıl saglayacak-
silahlanma yanşı. KoYk- 1 V e O İ d l l ğ u n U a n l a m a d a n sınız' Bu da ütopya. Bel-
maktansagnpolupatlat- a n Jn r Jı\/«al<r h i l ^ ? O v ı İ 7 V i l ı m i 7 l-i onları ortak bır düşün-
makdaharahatdegılmr' a n i a a i y s a K Dlie, ZU. y U Z y i I i m i Z cev]euğraştırmak. Ancak
Bir düşünür tüm ın- bİttİ. 1 9 . yÜZyil k o r k u i l Ç UZUndu, biz bunu denedik ve keş-
>,anlan üçe ayırmış
Dın adamlan. köylü-
ler ve savaşçılar. 18. yy.
Ukraynası'ndavapılmış-
tır bu aynm ve yaklaşı-
mının açıklığıyla dikkat
çeker Onun ütopyasına
göre ınsanoğlunun tüm-
den mutlu olabılmesi
içın bir tek şey gereklı-
dir: Herkes kendisine
•doğuştan uygun" mesle-
ğı bulması: yanı doğuş-
tan dın adamı olanın dın
bizim yüzyılımız ise 18.
yüzyıldan da kısa. Ben 19.
yüzyılı 1789 clan başlatıp
1914'te, 20. yüzyılı 1914'ten
başlatıp 1989'da (hatta şahsen
benim için 1979 Afganistan'a
giriş tarihimizde) bitirmeyi
uygun görüyorum. Biz artık 20.
yüzyılda değil 21. yüzyılda
tlUîlilll Uldlllll Ulll 1 1
oiması. doğuştan yaşıyoruz ve sorun onu erdemle
çıftçı oiamn çiftçı olma- bitirmek değil, ki öyle bitti,
SkCTSSıa
vee
bö}ıSe başlayana denk düşebilmek.
herkes mutlu olacaktır
Bunlan ılen sürebılmek için kendisinin yeterince
temelı vardır. Zıra doğuştan mutlu ender tnsanlar-
dan gıbıdır çünkü. inanmakta. ıman etmektedir.
Tümden mutlu olabılmek içın doğumdan beri ço-
cuğun gözlemlenmesını salık venr: Eğerkılisede
şarkı söylemeyı sev ıy orsa din okuluna. eğer kılıç-
la oynuyorsa orduya, solucanlarla eğleniyorsa
çıftlığe vermelidir. Çağımızda onun bu mesleki
aynmı yetersız kalacaktır: Peki bilgisayar sevi-
yorsa ne olacak? Ancak kişinin gönlüne yatma-
yan ışı yapması yüzünden derin mutsuzluk duya-
cağı yalnızca hala geçerlı değil, özellikle şımdi ge-
çerlidır. Ancak kendı işiyle uğraşmak bunalım ve
saldırganlıktan kurtanr ınsanı (yani bıranlamda
doğru mcslekı tanı). yani ınsanı mutlu yapar (ya-
nı ınsan yapar). Herkesın gönlündekı ışle uğraş-
ke denemez olsaydık. Bı-
raz önce kendıme kimse-
> i biryere çekmcmek, ça-
ğırmamak. bir şey telkın
etmemek için söz verme-
dım mı'.'
Belkı de bizim bu ortak
düşüncemizden çoktan
kucaklandığımızı anlat-
mak yeterli olacaktır'.' Öğ-
retmenin zorunlu olmaya-
cağı bir ınancımız yok
mu? Sonunda değıl başın-
da yaşamıvor muyuz?
Yüzyıl. yüzyıldır. Ne
dersek diyelım bu yüzlük.
hız göstergesınde herhan-
gi başka bir belırlı aralık-
lardan çok daha güzel res-
metmektedir. Çağımız yaşlı ve ölmekte. Belki de
öldü bile? Burada kaçmaya çahştığım şeye yaka-
lanıyorum: Sonlar hakkında kronik hale gelmiş
düşünceyürütmeier. Lafaramızda 'yargılanması
bizedüşmez.' Yaşlanmak vc ölmek hiç ıstenmez.
Korkunç yüzyılımızın her şeye karşın hak ettı-
ği ün ve onurla kuşatılmış bile olunsa yüzyılımız
bunu. bız öteki yüzyıllardan fazla kan döktüğü-
müz için değil, biz bir şey ler anladık diye haket-
mektedir. Bir şeyler anladık ama daha ne olduğu-
nu anlayamadık. Ne olduğunu anlamadan anla-
dıysak bıle. 20. yüzyılımız bıttı. 19. yüzyıl kor-
kunç uzundu. bizim yüzyılımız ıse 18. yüzyıldan
dakısa. Ben 19. yüzyılı 1789"dan başlatıp 1914'te,
20. yüzyılı 1914'ten başlatıp 1989'da (hatta şah-
sen benim için 1979 Afganistan'a giriş tarihimiz-
de) bitirmeyi uygun görüyorum. Biz artık 20. yüz-
yılda değil 21. yüzyılda yaşıyoruz ve sorun onu
erdemle bitirmek değil, ki öyle bitti. başlayana
denk düşebilmek. Bizden genç olmamız isteniyor.
Nereden bulayım gençliğimi?
Zaten sorun bende değil. Ama gerceğe bakılın-
ca yalnızca bende ve özellikle bende. Herkeste bir
şey olmadan her birimizde bir şey olmaz. Bizler
sadece artık hepimizin sandığımızdan ya da gö-
rünmek istediğimizden farklı olduğumuzu birtür-
lü anlamıyoruz.
Biz özgürüz.
Benim hakedilmiş birdeneyimim var: Yeni bir
slogandan korkargibi formüllerden korkmak. An-
cak buna çok yakın olan 'saldırganlığın sonu'. ko-
nulu bir sempozyumda olma fırsatı bulabilsey-
dım slogan bile yaratırdım; eğer bir şeyin sonu dı-
yorsak sadece son imparatorluğun sonu değil, im-
paratorluk bılincinin sonu demeliyiz ve eğerbaş-
İangıç diyorsak 'aydınlıkgeleceğin' başlangıcı de-
ğil sonun tehdidinin kendi başlangıcı olduğunun
bilincine varan umutsuzluğunu, umudun; umut-
lann yıkılışını, inancın temeline koyan eskatolo-
jık uygarlığın başlangıcı demeliyiz.
I Saçma, Iriçbir zantan
I iyi otoıayacak
Ama sadece insanlann değil, artık ve hatta si-
yasacılann da anlaşmayı akıl etmelen gözlerimi-
zın önünde gerçekleşen bir ütopya değil mi? Si-
yasacılarda sadece savaşçı değil din adamı. çiftçi
çizgileri de belirmeyebaşlıyor. Eğer ılerleme hep
askerı tekniğın erişimlerinin peşinden koşturu-
yorsa: eğer ınsanlığın teknık dehası kendını özel-
likle silahlanmada gösteriyorsa; eğer yüzyıl bo-
yunca yalnız savaşçı kendı 'tininde' uygun uğra-
şı bulabilmışse. bu değışimi nasıl tasarlayabiliriz:
Kendi zırhından tencere yapan şövalyeyi ve bu dö-
nüşümü vaparken bundan 'tinine1
uygun ugraşı ve
mutluluk duymasını nasıl açıklayabiliriz?
Saçma. ınsanoğlu hıçbır zaman 'iyTolmayacak.
yapısı öyle değıl. Adil bölüşüm ve ötekı ınsanlar
içın kaygı duyma düşüncesinı hıç benimsemeye-
cek. Gerçekte enerjı ve çalışması öyle fazla ki
mutsuz insanlann hepsini mutlu etmeye yeterdı
Insanoğluna her zaman bir amaç gerekli oldu.
Onun etkinlığini alıp götüren bir delik. Bu ıse sa-
vaştı. Bızyeterîi sayıdaydık vebızeyeterdi. Şim-
dı ıse bız gerekenden çok fazlayız ve bıze yetmı-
yor. Bız yok edıyoruz ve yok oluyoruz. Din ada-
mı da savaşçı. Çiftçi de savaşçı; ama savaşçı hem
çiftçi hem de dın adamı. İnsanoglunun teknik de-
hası yalnızca kendı yarattığı düşmandan güçlü ol-
mak değil. Yaratanaeşolmak düşüncesiylede uğ-
raşabilır.
Bıyolojık birtürolarak insan. amaçsal yaratma-
ya emperyalist, fetihçı olarak yaklaştı. Yaratma
tannsal gizie pekıştirilmıştir ve bölünmez bir bü-
tündür: Nerede gız varsa orada kılit vardır. Bilgi,
bizim açacağımız olmuş ve yaratının arkasında
saklı olduğu kilitleri kırmamızı sağlamıştır. Şim-
di kilit başıboş sarkıyor. sallanıyor. Kilitleri tamir
etme zamanımız geldi artık. Ben savaşkanhğımı-
zın bu ışle uğraşmış durumunu tasarlayabiliyo-
rum. Atıksız üretim düşüncesi en az yıldızlara
uçuş düşüncesi kadar çekicı ve erişilmez. tnsan
dehası için olanaksız birşeyden daha güzel hedef
olabilır mi? Atıksız üretim, çağdaş silahlar kadar
tüm enerjinin, paranın, yeteneğin akıtılabileceği
birdüşünce. emıci deliktir. Ve böylece insanoğlu
nihayet 'tininde'' uygun bir uğraş.ı bulmuş olur.
Insanoğlunun enerji ve dehasını doğru adrese
yönlendirmek ütopya değil de nedir? tşte önü-
müzdeki yüzyıl için en az bin yıl sürecek bir gö-
rev. Tann birdir ve insan, onun profesyonelidir.
Japon Bankacı Suematsu, ekonomide gerekli davranış biçemini Cumhurİyef 'e yazdı
Uluslararası kafa, özgün kültür
K
üresel serbest ticaretin sağladığı ni-
metler bir yana, yöresellık ve blok-
oluşturma yönünde bireğilim de gi-
derek yaygınlaşıyor. Ülkelerin kom-
şulanyla ılışkılenni geliştırmeye
odaklanması, ekonomik bir gerçekliktır. Bıryö-
renın sınırlan ıçindeki ekonomik gelışmenın, yö-
re dışındakı ekonomik gelişmeyı de etkilediği ve
böylece tüm dünya ekonomısıne yarar sağladığı
da yadsınılmaz bir gerçektır. Yeni yıla gırerken
geçmiştekı ekonomik gelişmelere bir göz artığı-
mızda, 21. yüzyılın yeni ekonomik duzenını yo-
ğun bir biçimde etkileyeceği sanılan ABD'de
NAFTA'nın, ilk Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği
zirvesinin ve Uruguay'da serbest ticaret sistemi-
nin meclis onay ından geçtığı gıbi haberlere yer v e-
riliyor.
/7er ulus kendi
ekonomisini daha işlevsel bir
duruma getirmeye çabalarken
ekonomik yetenekler arasında
bir açığın meydana gelmesi
doğaldır. Önemli olan, üretilen
varsılhklardan herkesin
yararlanabilmesini
sağlamaktır.
Bu köşe yazısını oluşturmak olanağından ya-
rarlanarak yeni ekonomik düzen ve gerekli dav-
ranış türü iîe ilgıli kimi yorumlar yapmak istiyo-
rum.
II. Dünya Savaşı'nın bitiminden bu yana. dün-
yada serbest ticaret sıstemınin korunması ve ge-
lişmesınde GATT sısteminin büyük bir rolü ol-
muştur Farklı vapıdakı üye ülkelerden oluşan
Portre
Bankacıhkta bâşarıdan başarıya
2 Mart 1926'da doğdu. 1948 yılında Tokyo
Üniversitesi tktisat Bölümü'nü bitirdi.
1948'de Mitsui Bankası'na girdi. 1977'de
genel müdürü, 1980'de yürütme miidürû
oldu. 1983'teyönetim kurulubaşkan
yardımcılığından
1988 Haziranı'nda Mitsui Bankası
Yönetim Kurulu Başkanlığı'na yükseldi.
Daha sonra Mitsui Taiyo Kobe Bankası
Yönetim Kurulu Başkanlığfndan 1992'de
Sakura Bankası Yönetim Kurulu
Başkanlığı'na geçti. 1991-1992 yıllan
arasında Japon Bankalar Birliği
Federasyonu Başkanlığı
yaptı ve aynca 1989 Temmuzu'nda Japon-
Tûrk Ekonomik Kurulu Başkanlığı'nı da
yüklendi.
Ken-ichi Suematsu
GATT. güçlü bir yetki merkezınden yoksundur.
Aynmcı uygulamalann kaldınlması ve ekonomik
gönencın arttınlması yolunda, ticaretin serbest kı-
lınması için engellerin en aza ındırilmesi ilkesıne
dayanan GATT'ın temel hedefi. taraflararasında
görüşme. uzlaşma yolu>la serbest tıcaretı geniş-
letmek: örneğin. üye herhangı ıkı ulus aras'nda-
kı ticaret anlaşmalan, kendilığınden ötekı GATT
üyelerine de uygulanır Böy Iece tüm üyelenn eko-
nomik gönencinde(refahında) bir gelişmesağlan-
mışolur GATT kavramı. uluslararasi toplulukla-
ra yayılarak dünya ekonomısının gclışmesınde
son derece etkili olmuştur.
Küresel serbest ticaretin sağladığı nimetler bir
yana. yöresellik ve blok-oluşturrna yönünde bir
eğilim de gıderek yaygınlaşıyor Ülkelerin kom-
şulanyla ilişkilerıni geliştırmeye odaklanması,
ekonomik bir gerçekliktır.
Bir yörenın sınırlan içindekı ekonomik geliş-
menin, yöre dışındakı ekonomik gelişmeyi de et-
kilediği ve böylece tüm dünya ekonomi.sine yarar
sağladığı da yadsınılmaz bir gerçektır. Oysa ki,
yöresel çıkarlara öncelık tanmdığında. uluslara-
rası düzcyde bir uzmanlaşmayı özendırecek gü-
dülerın azalması olasılığı vardır. Dahası. GATT-
karşıtı korumacı eylemlerin baş göstermesı duru-
munda tüm dünya ekonomisinde bir daralma ola-
caktır.
lştebunedenledirki. 1986 yılından beri sürdü-
rülen Uruguay ticaret görüşmelerinin başanyla
sonuçlanmasının son derece yaşamsal bir etkisi
olacaktır. Yöresel çıkarlar böylesine önde tutulur-
ken, dunya ekonomisınin GATT temeline daya-
nan serbest ticaret çizgisınde gelışip gelişmediği
konusu. en can alıcı nokta sayılmaktadır.
İkiönen
Önümüzdeki yıllarda, sınırlararası ekonomik
etkınlikler. kuşkusuzgelişmesini sürdürecek. An-
cak, böylesı sınırsız bir ekonominin daha iyi işle-
diğinden emin olabılmek için iki önerim olacak.
İlk önerim. uluslararası bir kafaya sahip olma zo-
runluluğu. Ister ulusal. ister ortaklaşa ya da özel
düzeyde olsun. birbirimizin farklı tarihsel. kültü-
rel ve dınsel geçmışinı anlamaya çalışmak son
derece önemlidir. Bunu yapabılmek için birbiri-
mizle iletişim kurmak, görüş alışverişinde bulun-
mak ve karşılıklı kültürleri kavramaya çalışmak
son derece önemlidir.
Ikıncı önerim ise bağımsız olduğumuzun, ken-
di yaşam ve varsıllığımızın ıç içe kenetlenmış ol-
duğunun bilincinde olmamız gerektiğidir. Her
ulus kendi ekonomisini daha işlevsel bir duruma
getirmeye çabalarken ekonomik yetenekler ara-
sında bir açığın meydana gelmesi doğaldır. Önem-
li olan. üretilen varsılhklardan herkesin yararla-
nabilmesini sağlamaktır. İnsan bir ada değildir,
denir. Birçok şey, hepimizin paylaştığı kaynaklar-
dan elde edilmektedir. Sınırsız bir ekonomide,
'her şeyin hepimizin paylaştığı toprak anadan el-
de edildiği'nın bilincinde davranmalıyız.
Günümüzde dünya ekonomisini tehdit eden bir-
çok şey var. 21. yüzyıla girerken, insanlığın çıkar-
lannı kendı çıkarlanmızın üstünde tutup sağdu-
yulu bir biçimde ve ortak bir dayanışma içinde
tüm bu olumsuzluklan gidermeye çalışmalıyız.
POLÎTlKAVEÖTESt
MEHMED KEMAL
Sol Bölük Pörçüktür.
Pirimız, üstadımız, "Şehir Mektuplan" yazan Ahmet
Rasim Bey, evden çıkmak üzere ayağını eşikten attığın-
da eşi seslenir:
"Sakın geç kalma erken gel!.."
O yıllarda üstat, Bakırköy yöresınde oturmaktadır. Gi-
dip gelmeleri trenledir. Trene biner, eşinin sesi kulağında:
"Sakın geçme erken gel!"
"Merak etme gelirim hanım."
Sirkeci'ye gelir.
"Sakın geç kalma erken gel..."
"Babıâli'yi tırmanır."
"Sakın geç kalma erken gel!"
Ses bir türiü kulağından gitmez.
"Sakın geç kalma erken gel!"
Güfteyi besteler, bir şarkı olur:
"Sakın geç kalma erken gel!"
O gün bugün dillerde dolaşan şarkı, böyle ortaya çıkar.
Mümtaz Soysal'ın özelleştirme, demokratikleşme
meydan muharebesi bitti, yerini "solun birieşmesi" aldı.
Sol birleşir mi, birleşmez mi?
Ecevrt, alıp başını başka bir çizgiye girdiğine göre "bir-
leşme mirleşme" hak getire!.. Geriye Karayalçın'ın
SHP'siyle Deniz Baykal'ın CHP'si kalıyor. Bu da "vusla-
f/n" başka bir bahara ertelenmesi gibi bir şey!
Sol dendi mi artık her şey paramparçadır. Solu var, sos-
yalisti var; demokratik olanı var, olmayanı var; birleşeni
var, aynşanı var; Marksisti, Leninisti de perde gerisinde;
Maocusuysa Çin'de bile unutulmuşa benzer.
"Ne kaldı?"
Şöyle geriye kaykılıp baktığınızda binbir türiüsü vardır.
"46c/emo/cras/s/"ninılkyıllarındaydı.Rtfatllgazbirgün
Istanbul'dan Ankara'ya çıkageldi.
"Hayrola?"
"Ahmet Muhip Dıranas'/ göreceğim."
"Gör."
"Een tanışmıyorum, bir tanıştıran arıyorum" dedi.
"Ben tanıştırayım."
Akşama, Posta Caddesi'ndeki meyhanelerden birinde
buluştuk. Rrfat erken gelmiş, Muhip henüz gelmemişti.
Aramızda konuştuk.
Rıfat, Muhip'e Sosyalist Partisı Bakanı Esat Adil Müs-
tecaptıoğlu'ndan selam getirmişti. Partiyi Ankara'da ku-
rar, partının ıl başkanı olur mu? Bunlan anlattı. Ben de "Bil-
mem ki" dedim. "Hele sen bir öner de, bakalım ne diye-
cek" diye de ekledim.
Muhip geldi, biraz hoşbeşten sonra ikisini yalnız bırak-
tım, ben çekip gittim. Hertıalde parti işini konuşmuşlar-
dır.
Muhip, "Ben Demokrat Parti'ye angajeyim" demiş. Mu-
hip yıllarca Demokrat Parti'ye angaje oldu. Son günlerde
Muhip'in düzyazılan yayımlandı; DP'ye öylesıne angaje ki
Celal Bayar için, "Atatürk gibı adam" diyor. DP liderle-
rıni sonuna kadar tutuyor. Tuhaf bir talihı oldu Muhip'in;
ne zaman Sinop'tan adaylığını koysa o dönemde parti Si-
nop'tan seçimi yitiriyordu. Tş Bankası Yönetim Kurulu'na
üye oldu da belini doğrulttu.
Solda o zaman iki parti vardı. Biri Esat Adil'in Sosyalist
Partisı, oteki Şefik Hüsnü'nün Sosyalist Emekçi ve Köy-
lü Partisi... Solcular, daha işin başında iki parti olarak bö-
lünmüşlerdi.
Esat Adil, Ankara'da il başkanı bulamadı. Şefik Hüsnü;
Bey'in il başkanı, Zeki Baştımar oldu.
Derim ya, sol başından beri bölük pörçüktür. Solu bir-
leştirmede Mevlâm kayıra!.. Sonu bir türlü varamaz hayı-
ra... Bugün de öyle değil mi?
BULMACA
8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Ahşap ayaklar üzerine
kurulan ve tahıl, fmdık
gibi ürünleri saklamaya
yarayan. Doğu Karade-
niz yöresine özgü yapı
türü. 2/ Şaşılacak kadar
çirkin olan şey... Şarap.
3/ Kötümser. 4/ Hayvan-
lafa vurulan damga...
Kalkan ve zırh gibi ko-
runma aracı... İşaret. 5/
tnce talaş... Ateşte kızar- 8
tılmış taze buğday ya da g
mısır. 6/ Kimyada basit
şekerlere verilen ad... Rütbesiz as-
ker. 7/ Dolmuş yapan büyük at
arabası. 8/ Bir şeyin sürümünü
sağlamak için denenen her türlü
etkinlik.-.Tavlada birsayı. 9/ Şen-
liklerde caddelere kurulan süslü
kemer... Halk dilinde soğuk algın-
lığına verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Amerika kıtasının en büyük gö-
lü. 2/ Marangozlann dört köşe
delik açmakta kullandıklan araç...
Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değneğe veriten
ad. 3/ Doğu Slav halkı... İki atlı kızak. 4/ Şık, lüks ve gösterişli
giyim tarzı... Başlangıçta yer alan. 5/ Büyüme, gelişme... En
küçük izci kuruluşu. 6/ Patlıcangillerden, kimi ilaçlann yapı-
mında kullarulan bir bitki. 7/ Avrupa Para Sistemi'nin kısa
yazılışı. 8/ Bir şeyi unutmamak için parmağa bağlanan iplik...
Asker. 9/ Yapıîarda kullarulan kahnca sınk.
BAŞAK SIGORTA
SANAT GALERİSİ
FEYHA OZSOY
RESÎM SERGÎSÎ
25 Ekim -12 Kasım 1994
Şehit Adem Yavuz Sok. 12 Kızılay/ANKARA
Başak Sigorta Sanat Galerisi, Başak Sigorta'run bir kültür
hizmetidir.
Y A Y I N H A K K I C u m h U h y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z
İLAN
T.C.
KONYA 2. ASLİYE HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
Suna Adak ve çocuklan Güllü ve Şahın vekib Av. Muammer So-
ğancı ıle davalılar Özkaymak Turizm şirkeü. Sanye, Şükran ve Şük-
rüye Özerler ile Abdullah Tütuncü aralanndaki tazminat davasının
>argılamasısonucu 17.10.1994 tanh, 1994 707 sayılı kararla 294.523.
441 TL maddi ve 9.000 000 lira manevi tazminatın buna göre masraf
ve ücreti vekaletın davalılardan müştercken-müteselsilen tahsiline
karar senlmiş olup davaiı adresı mechul Abdullah Tütüncü"ye ilam
tebliâ vennc kaım olmak üzere ılanen tebliğ olunur.
Basın:41151