25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 4 EKİM1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Telekomünikas- yonda Tûrk- • ANKARA (AA) - PTT Genel Müdürlüğü ile Fransa Büyükelçiliği Ekonomrve Ticaret Müşavirliği ile Fraıısız Uluslararası Etkinlikler Komitesi tarafından yann ve öbür gün Ankara'da "Türk-Fransız Telekomünikasyon Günleri" düzenlenecek. Fransa Büyükelçisi François Dopfferve PTT Genel Müdürü Veli Bettemir tarafından açılışı yapılacak Telekomünikasyon Günleri'nde, 14 Fransız firmasımn üriinleri ile telekomünikasyon alanındaki bilgi ve becerileri tanıtılacak. Şekerpancarı alımlan • ELBİSTAN(AA)- Kahramanmaraş'ta Elbistan Şeker Fabrikası, yeni sezonda üreticilerden bugüne kadar 410 bin ton şeker pancan alımı gerçekleştirdi. Fabrika Müdürü Rüstem Ekmekçi. yapüğı açıklamada, kampanya döneminde üreticilerden 800-850 milyon lira bedelle 800 bin ton dolayında şeker pancan almayı hedeflediklerini belirtti. Saate 25 milyon dolar • ANKARA (AA)-Saat ve diğer saatçi eşyalanrun ithalatına ödenen döviz miktan, bu yılın ilk yedi ayında 25 milyon 771 bin dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu yılın ocak-temmuz döneminde ithaledilen 1 milyon 73 bin 541 adet saat için, 1 milyon 813 bin dolar ödendi. Geçen yıl aynı dönemde 1 milyon 778 bin dolar karşılığı. 870 bin 270 adet saat ithal edilmişti. 1992'de 94 bin ton olan buğdayithalatının bu yıl 3 milyon tona ulaşması bekleniyor Tanmsal üretimSOSveriyor• Buğdaydaki üretim düşüklüğünün, Türkiye'yi büyük mali sıkıntılara sokacağı vurgulanırken "Hükümet bu yönde hiçbir çalışma içinde değil. Tehlike karşısında hükümetin bulabildiği tek çare. gerçekleri gizlemek oluyor" denildi. MERİHAK ÎZMİR - Tanmsal ürünlerde Türki- ye'yi zor günler bekliyor. Türkiye Zira- atçılar Derneği tarafından hazırlanan Ürün Raporu 94'te. tanm sektöründe yaşanan sıkıntmm ve üretim eksikliğinin, hükümet tarafından gözardı edildiği öne sürülürek "Türkiye beslenme açısından kendine yeterli bir ülke olmaktan çıktı. Gerçekler kabui edilmeden bu soruna çare bulunamaz"denildi. Dernek. yağmurdu- ası yerine sulama sistemlerinin geüştiril- mesinı de ısterken "21. yüzyıkia Türkiye, Somali obnasın " görüşünü dile getirdi. Tarımdakj üretim düşükJüğünün hükümet tarafından gözardı edildiği belirtiliyor. Türkiye Ziraatçılar Derneği Ücün Ra- poru 94'te Türkiye'nin beslenme açısı- ndan kendine yeterli bir ülke olmaktan çıktığı vurgulandı. Raporda bu yıl özel- likle buğdayda yaşanan üretim düşüklü- ğünün, Türkiye'yi büyük mali yükümlü- lekleraltına sokacağı ve bunun da tanmı olumsuz etkileyeceği vurgulanırken "An- cak bundan daha da \ahimi durumu tespit ve düzeltmekle görevli otması gereken hü- kümet ve bakanlığuı bu yönde hiçbir çalı- şma içinde olmaması ve sorunlan ortaya koyanları suçlamasıdır. Tehlike karşısı- nda bu hükümetin bulabildiği tek çare, gerçekleri gizlemek oluyor" denıJdi. Raporda. dernek tarafından aynca "Buğday Raporu" hazırlandığı; gerçekle- rin. uzmanlann araştırmalan sonucu or- taya konulduğu da vurgulandı ve şu gö- rüşlere yer verildi: "İnsanian kandımıakla gerçekleri de- ğiştiremezsiniz. Gerçekler kendini eninde sonunda acı biçimde kabul ettirir. Bu yılın sonunda ne kadar buğday ithal edüdiğini ve satın aJdığımız buğda>a kendi sattığımız buğdaydan ne kadar fazla para ödediğimizi de göreceğiz. 1992 yılında Türkiye, 94 bin ton buğday ithal ctmişti. 1993 yılında 962 bin tona yükseldi. 1994 yılında ise bizim yaptığunız hesaplara göre miktar, 3 milyon tona ulaşacaktır. Buğ- day gibi en stratejik bir üründe kendi ken- dimize yeterliliğimizi nasıl bir hızla kay- bettiğimizi bu rakamlar açıkça göster- mektedir." Tanmda yaşanan üretim düşüşüyle gümrük bırliğine gidilmesinin ne gibi so- runlar yaratacağı da raporda irdelendi. "Bu koşullarda gümrük birliği tanm sek- törü için bir jıkım olur" görüşü dile geti- nldi. Raporda beslenme ve tanmsal ürünlerin üretimi acısından gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerarasındaki farkın gide- rek büyüdüğü vurgulandı. 63 milyon dolarlık alacak konusunda ABD ve Kuveyt'ten üç yıldır ses seda çıkmadı Işçiler savaş tazıııiııatı peşinde YILMAZ KARABACAK Körfez Savaşı'nda Irak'lılann elinde onbeş gün tutuklu kalan ve ölüm tehlikesi atlatan Türk işçileri ile bunlan çalıştıran şir- ketler, Kuveyt'in borçîu olduğu 63 milyon dolar tutanndaki sa- vaş tazminatını üç yıldır süren diplomatik girişimlere rağmen alamadılar. Turgut özal'ın "Bir koyup üç alacağız" diyerek ABD'nin yanında yer aldığı sa- vaşta ölümden kıl payı kurtulan Türk işçisi Beytullah Yüksel. "Sa- vaş sonrası Irak'ın petrol geliıie- rinin yüzde beşine eî koyan ABD hükümeri ie onun müttefiki Ku- uveyt ile imzalanan protokole göre, BM aracıhğı ile 63 milyon dolar savaş tazminatı talebinde bulunduklannı belirten Birleşik Mühendislik Proje Geliştirme Müdürü Müçteba Okaygün, "Tazminatlar ödenmediği gibi üstlendiğimiz Subya'daki termik santral ihalesi de Hundai Corporation adlı Kuzey Koreli şirkete verildi" dedi. onun müttefiki Kuvevt savaş taz- minatlanmızı neden ödemiyor" sorusunu yöneltirken. •jirket yet- kilileri Çilier Hükümeti'ni savaş tazminatlannı tahsil etme ko- nusunda pasif davranmakla suçladılar. Müthiş Türk olarak anılan Ali Rıza Bozkurt un sahibi oldu- Birleşik Mühendislik Orta- veyt tazminatlanmızj neden öde- miyor" sorusunu yöneltti. lşci Beytullah Yüksel, "Savaş- tan sonra bizlere 2 bin 500'er do- lar tazminat ödeneceği söylene- rek adlanmız ve imzalanmız alındı. Ne savaş sırasında kaybo- lan arkadaşlarunızın ne de tazmi- natlanmızın besabı sorulmadı" şeklinde konuştu. Savaşın çıktığı sıralarda Irak sınınnın 90 kilometre güneyin- deki Kuveyt yönetimine bağlı Subya kentinde Birieşik Mühen- dislik adlı Türk müteahhitlik fir- masının üstlendiği termik sant- ral inşaatında çahştıklannı söy- leyen Beytullah Yüksel. "Savaş sonrası Irak'ın petrol geliıierinin vüzde 5'ine el kovan ABD ve 2U doğu Ülkeleri Proje Geliştirme Müdürü Müçteba Okaygün şöy- le konuştu: "Kuveyt Subya'da termik santral ihalesi almıştık. Savaşın çıkışı üzerine inşaat dur- dunıldu. Kuveyt hükümet) ile aramızdaki savaş ve olağanüstü hal koşullarında uygulanaeak prosedürüde içeren konfrat hü- kümlerine davanarak, Birleşmiş Milletler aracılığı ile 63 milyon dolar tutannda savaş tazminatı talebinde bulunduk. Bütün giri- şimlerimize rağmen tazminatlar ödenmediği gibi bizim üstlendiği- miz Subya'daki termik santral ihaJeside Hundai Corporation adlı Kuzev Koreli şirkete verildi." Oransal vergiler değişken maktu vergiye dönüşüyor Akaryakıtta yenifiyatlandırma ANKARA (ANKA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Veysel Atasoy, akaryakıtta maliyet değişikliklerini satış fıyatlanna anında yansıtmaya olanak sağlayacak yeni bir fi- yatlandırma sistemine geçmek için çalışma yaptıklannı açıkladı. Veysel Atasoy yaptığı açıklamada, akaryakıt fıyatlandırma sisteminde dünyanın diğer ülkelennde uygulanan "değişken maktu vergi" uygulamasına geçmek için çalıştıklannı bildirdi. Atasoy. bu yeni fıyatlandırma sistemiyle, maliye ve maliyet değişiİdiğinden gelenfiyatde- ğişikiiği ile vergilerde yapılacak değişikliklerden oluşacak fiyat belirlemelerinin birbirinden aynlmış olacağmı söyledi. Atasoy şöyle konuştu: "Böylece yeni fiyat oluşumunda mali- yetlerden gelen ufak artişların fıyatlara anında Enerji Bakanı Atasoy yansıtılması mümkün olacaktır. Bu nedenle de stok tespitine gitmeye gerek kalmayacaktır. Aynı yöntem değişken maktu vergi tespitinde de uygulanacağından stok tespit ve beyan usulü kaldınJacaktır." Türkiye'de halen uygulanan sistemle, akaryakıt ürünJeri için rafineri fiyatı belirlenip, bunun belli oranlannda akaryakıt tüketim vergisi, akaryakıt fiyat istikrar fonu ve benzeri vergiler hesaplanıyor. Bu nedenle de fıyatlara zam yapıldığında. pompa fiyat içindeki vergi oranı aynı kalmakla birlikte, vergi miktan artıyor ya da, pompa fiyaünı artırmadan vergi oranlannda bir artışa gidildiğinde, rafineri fiyatı aşağıya çekilmiş oluyordu. Planlanan yeni sistemde ise. vergi miktan maktu olarak belirleneceği için yapılan zammın tüketiciye parasal yansıması daha az olabilecek. İKTİSAT BANKASI T.A.Ş. Sayın PaySahiplerine Rüçhan Hakkının Kullanılması İçin Duyuru Bankamızın 19.10.1994 tarihinde yapılan Olağanüstü Genel Kurul Top- lantısı'nda, BankaAnaSözleşmesi'nin6. maddesideğiştirilereksekizyüz- milyar lira (800.000.000.000.-) TL'sı olan bankamız sermayesinin beşyüz- milyar lira (500.000.000.000.-) TL. arttırılarak birtrilyonüçyüzmilyar lira (1.300.000.000.000.-) TL.'sına çıkarılmasına ve arttırılan tutarın üçyüzelli- rnilyarikiyüzotuzaltımilyonyediyüzotuzdokuzbinyüzaltmışbeş lira (350. 236.739.165.-TL.) tutanndaki bölümü ihtiyari yedek akçelerden, yetmiş- dörtmilyaryediyüzaltmışüçmilyonikiyüzaltmışbinsekizyüzotuzbeş lira (74.763.260.835.-TL.)'lik bölümü, ise Yeniden Değerleme Fonu'ndan karşı- lanmasına ve anılan her iki tutar karşılığında pay sahiplerimize mevcut katılmalar oranında bedelsiz hisse senedi verilmesine, geri kalan yetmiş- beşmilyar lira (75.000.000.000.-) TL.'sının ise pay sahiplerince nakden ve peşin olarak ödenmesine karar verilmiştir. Genel Kurulumuzun bu kararı gereğince Yönetim Kurulumuz 19.10.1994 tarih, 21 sayılı kararıyla pay sahiplerimizin yetmişbeşmilyar lira (75.000. 000.000.- TL.) tutanndaki bölüm için, T.T.K. md. 394 uyarınca halen sahip bulundukları pay oranında, rüçhan haklarını kullanabilmeleri için duyuru- da bulunulmasına karar vermiştir. Bu karar uyarınca, 1- Rüçhan hakkı kullanacak pay sahiplerimizin 08 Kasım 1994 Salı günü çalışma saati sonuna kadar Bankamız Genel Müdürlüğü'ne başvurarak yeni pay alma haklarını kullanacaklarını bildirmeleri ve rüçhan haklarına tekabül eden sermaye bedellerini yatırmaları, 2- Aksi takdirde rüçhan hakkını kaybetmiş sayılacakları, 3- Süresinde kullanılmayan rüçhan hakları karşılığı hisseleri diğer pay sahibi veya kişilere satmaya Yönetim Kurulumuzun yetkili bulunduğu, Ana sözleşmenin 50. ve T.T.K.'nun 394. maddesine göre ilan olunur. İKTISAT BAIMCASI İKTİSAT BANKASI T.A.Ş. Yönetim Kurulu DUNYA EKONOMISINEB AKIŞ ERGEN YILDIZOGLU LONDRA İşsizliğin sebebi işçiler değil! • ki İngiliz ekonomist tarafından hazırla- g nan ve 15 gelışmiş ülkeyi kapsayan bir m araştırma, işsizliğin kaynağının işçiler -*• olduğu iddiasının doğru olmadığını is- tatistiki olarak kanıtladı. Son yıllarda IMF, OECD gibi kuruluşların yıllık toplantıları- nda, Avrupa'nın maliye bakanlarının demeç- lerinde ve nihayet "sağ duyusu ile ünlü"bası- nda, sık sık "emek pazarı yetehnce esnek ol- madığı için işsizliğin beklendiği gibi azal- madığı"tespıtı yapılıyordu. Böyleceekonomik durgunluktan çıkarken işsizliğin azalma- masının nedeni, işçilerin davranışlarında ara- narak işsız olmanın kabahati yine işçilere yük- leniyordu. "İşçilerin inatçılığı olmasa" Bu yaklaşımda işsizliğin temel nedeni dü- pedüz işçilerin inatçılığı. yanı daha düşük üc- retlerle. daha uzun sürelerde ve ışletmelerın (piyasanın...) ıstediğı koşullarda çahşmayı ka- bul etmemeleri. Öyleyse çare, bir taraftan üc- retlerin düşmesıne, çalışma koşullannın de- ğişmesine, işten çıkarmanın kolaylaştırılması- na direnen sendikalann kolunu kanadını kırmak, "güçlerini" azaltmak. Diğer taraftan yüksek işsizlik ödemeleri ve sosyal haklar ve- rerek "insanian aktif olarak iş aramaktan caydıran refah devletini" yıkıp ortadan kaldı- rmak. Bu ikisi tamamlanınca, iddiaya göre emek piyasasında serbest pıyasa koşul- ları oluşacak ve her mal gibi, iş gücünün de fiyatı, piyasada, bir süre sonra isteyen herkesin çalışmasına izin verecek bir düzey- de dengelenecek. Bu noktada da tabii ki bir miktar işsiz olacak, ama bunlar kendileri istemedikleri için çalı- şmayan "doğal işsiz- ler" olacaklar. Bu teorinin iki de "kanıtı"var. Birincisi 1762doğumlu Jean Bab- tist Say isminde olağanüstü iyimser bir ıktisat- çının iddiaları: "Piyasalar kendi kendilerine dengeye gelirler ya da üretilen her mal, ser- best rekabet koşullarında mutlaka satılır, satılmıyorsa fiyatı yüksek demektir." Bu yak- laşım iki dünya savaşı arasındaki dönemcJe, il- kel ve eski görülerek gözden düşmüştü. Örne- ğin Keynes Genel Teori'y], 180 derece farklı bırvarsayımla "piyasaların mükemmelolarak işlemediğinden ve kendi kendine dengeye gelmediğinden" hareketle yazmıştı. Hayat 1800lerden çok daha karmaşıktı 1930larda. Bugün ise global mega tekellerin at koşturdu- ğubirdünyadayaşıyoruz... NevarkiSay'inbu ılkel görüşü "iktisadındoğalyasalan"adı altı- nda 1970'lerde tekrar gündeme geldi, yaygı- nlaştı. 1970'lerde Şıli ve General Pinochetyö- netimi altında "Şikago Okulu" ekonomistlerı, 1980lerde ABD de RonakJ Reagan ve Ingilte- redeMargaretThatcherbu "yasayı"ışçihak- larına saldırmak için bir gerekçe olarak kul- landılar ve çok ışe yaradığını gördüler. İşsizlik pek azalmadı ama, üretkenlik ve kârlar alabil- diğince arttı. Ikinci kanıt ise bazı gözlemlere dayanıyor. Bu gözlemlere göre ABD ve Avru- pa'da işsizlik oranları birbirinden farklı; ABD ekonomisi çok daha fazla iş yaratıyor ve ABD- de emek pazarı Avrupaya göre çok daha es- nek. Demek ki esnek emek pazarı daha fazla iş yaratılmasına olanak sağlıyor. Bu ikinci kanıt esas olarak gözlemlere ve "anektodla- ra " dayanıyor, ciddi bir istatistiki araştırmaya değil. Üstelik bazı rahatsız edici ve gözlemci- lerın geçiştirmeye çalıştıkları yanları da var. örneğin ABD'nin daha fazla ış yarattığı doğru olsa bile Time dergısinin 24 ekımdekı kapak yazısında (BOOM FOR WHOM? - Ekonomik to- parlanma ama kimin için?) etraflıca anlatıldığı gıbı bu ış yaratma sürecınde, bir taraftan tam gün çalışanlar azalıyor ve yarım günlük ve ge- çici işlerin sayısı artıyor. İkincisı, işten atılma- yanların çalışma saatlerı çok uzuyor. Üçüncü- sü, yaratılan işler çoğu zaman yüksek ücretli- lerın çıkarılıp yerine düşük ucretlılenn alı- nması anlamına gelıyor. Bu ekonomik topar- lanma ABD ekonomısinin rekabet gücü hızla artarken, orta düzey yönetıcilerin ve işçilerin gelırleri ve tüketim kapasıteleri artmıyor, hatta düşüyor; dolayısıyla toplumsal eşitsizlik artı- yor. Nihayet Tıme dergisı bir de şu tespiti yapı- yor: "Eğer bu ekonomik toparlanma. geçmiş- teki ekonomik toparlanmalar gibi olsaydı, 6 milyon değil 8 milyon iş yaratılması gerekir- di." Yanı ABD ekonomisi de iddia edildiği ka- dar yüksek bir iş yaratma özelliği göstermı- yor. Sendikaları boş yere suçlamayalım Şımdi giriş paragrafımdaki araştırmaya dö- nelim. 15 ülkede işsizlik ve ücret verilerini in- celeyen araştırma, London School of Econo- mics'ten Andrew J. Oswald ve Dortmoor Col- legeden David G. Blanchflower tarafından yapılmış. Araştırma ABD ve Avrupa'da ve hat- . _ ta Asya'da belli başlı ül- [j$Zİ2 !j keler arasında ücret es- ~~~r neklikleri açısından esas olarak bir fark ol- madığını gösteriyor. London School of Eco- nomics'te zıyaretçı eğit- men olarak bulunan Harvard Üniversitesi ekonomıstlerınden Ric- hard Freeman araştı- masının sonuçlarını, "Yük- sek işsizliğin sebebinın ücretleri yükselten bir grup kötü niyetli sendika olduğunu düşünüyor- sanız. yanılıyorsunuz. Bu doğru değil" diye- rek değerlendiriyor ve araştırmanın son yıllar- da ABD ve İngiltere'de yaygın olan bu görüşü "tarumar ettiğini" düşünüyor (Wal Street Jo- urnal 3/10/94). VVashington Brooking Institu'de kıdemlı öğretim üyesı Gary Burthless ise araştırmayı "olağanüstü. kayda değer bulgu- lar" olarak niteliyor.Araştırma, ücretlerın yük- sek olduğu yerde işsizliğin yüksek olduğu ıd- dıasını da yıkıyor. Blanchflovver ve oswaldo- nun araştırması işsizliğin yüksek olduğu yer- lerde, ücretlerın diğer yerlerden daha düşük olduğunu gösteriyor. Hükümetlerin esas niyeti başka Araştırmanın bir de "nahoş " bir sonucu var. Bu bulgular, bundan yüz elli yıl kadar önce Manctarafından iieri sürülen bir görüşü ampi- riK ularaK Kanıtlayıveriyor. Bu görüş, "kapita- lizm, çalışanları disiplin altına almak, ücretleri düşürmek için bir işsizler ordusuna gereksi- nim duyar" şeklinde özetlenebilir: işsizlik, kârların arttınlması ve sermaye bi- rikim sürecinin, kriz içinde, yeniden düzenlen- mesini kolaylaştırmak için gerekli bir yan üründür. Sendikaları varsa işçiler kendilerini koruyabilirler, yoksa koruyamazlar.B\anct\\\o- wer ve Osvvaldo'nun bulguları dünyanın bir- çok yerinde hükümetlerin, ışsızlıği ortadan kaldırmanın yollarını gerçekte bilmediklerini, ama sanki biliyormuş gibi davranıp, bu baha- ne ile işçi ücretlerine ve sendikal haklara saldırmakta olduklarını da düşündürüyor ister istemez. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Tek Boyutlu Ekonomi Politikası Çok yönlü dünyayı tekil algılarsanız uzay boşluğunda kaybolursunuz. Sovyetler.Birliği'nin dağılmasından bu yana,öncesinegöre "n/te//A:se/o/ara/("çokdeğişık birdün- ya vardır. Bu dünyanın algılanması ve yorumlanması için yeni yaklaşımlar gerekir. flk şaşkınlıklardan sonra görünen, daha doğrusu hemen tüm bilimsel üretim kesimlerinin üzerinde birleştikleri or- tak görüş, bu değişimin gerçek kaynağının "teknoloji" ol- duğudur. Bu nedenle olacak, teknolojinin yarattığı yeni sömürü olanaklarını kılcal damarlanna dek kullanarak dünyaya bi- çim verme ya da paylaşım düzenlemeleri yapılıyor. Niteliksel değişimin bu son aşamasından önce kapita- lizm. üretimi için ucuz hammadde ve ürettiklerine pazar bulmak amacıyla azgelişmişleri sömürge edinmeyi ya- şamsal sayıyorau. Günümüzün kapitalizmi her iki bakı- mdan da daha bir içine kapalıdır ya da kendi kendine yeter- lidir; çoğu hammadde ve ara ürünü teknolojinin yardımıyla "yapay" olarak elde ediyor; ürettiğini de esas olarak yük- sek gelirli, yani gelişmış pazarlara satıyor, kendisi tüketi- yor. Eski sömürgelerin. daha doğrusu "azgelişmişlerin'öne- mi artık "ikıncildir"; madenler ve petrol gibi doğal kaynak- larından yararlanma ve ek olarak da bunların finansman pıyasalarının aşırı yüksek kârlarını kendilerine çekme nok- tasındadır. Uluslararası finans piyasalarının serbestleş- mesi için yapılan baskılar bu son noktadan, para tıcareti ile sömürü amacından doğuyor. Ancak dünya kapitalizmi kendi içinde türdeş değildir, üç boyutlu gidiyor; üç ana bloka aynlmış bulunmaktadır. Bun- lar ABD'ye dayalı NAFTA, Japonyanın başını çektiğı Pası- fik ve Almanya'nın sürüklediği Avrupa Birliği dir. Bu blok- ların farklı özellikleri bulunsa da çok önemlı bir "ortak özel- likleri" vardır; bu özellik aralarındaki büyük teknoloji yarı- şıdır. Çoğu ülke, ekonomi politikalarını, yatırım, üretim, iş bul- ma yaklaşımlarını bü yeni gelışmelere göre belirliyor. Eği- tim düzeni, teknoloji, daha doğrusu yaratıcılık esas olmak üzere yeniden tanımlanıyor. Sağlık ve iş bulma program- ları "insan gücü'nün niteliğini yükseltmenin ek araçları sayılıyor. Kimiönemli üretim birimlerini "strate/ik "sayıyor; özelleştırmıyor. örneğin Almanya'nın Saar eyaletinde çı- karılan "kömürün maliyeti dünya fiyatının üç katı dolayı- nda"olmasınakarşın, ilgili 'öafcan'ıngeçenlerdeaçıkladığı gibi kömür madenlennin özelleştirilmesı yoluna gıdilmi- yor; gıdılemiyor. Kapitalizmin "be/(/enmed/7c"değişimleri karşısında Tür- kiye ne yapıyor? Sorununyanıtı son on yılın ekonomi politikasınm "temeli- nde bulunabılır; bu temel özelleştırmedır 12 Eylülün da- raltılmış kalıpları içinde özgürlüklere ılişkın açılımlar yapa- mayan ülke, ekonomi polıtıkasında da tek gozlüklu davranı- yor. Özelleştirmeyı "her derde deva "biçimındealgılıyor. Yalnız ekonomi politikasınm esasını değil; sağlık, eğıtim, sosyal güvenlik, vb "tüm sorunlarının" çözümünü de tek boyuta. "özelleştirme'ye indırgemiş bulunuyor. Giderek "kamu yönetiminın temizlenmesi" de kamu bankaları ör- neklenerek özelleştırmeye bağlandı. Terör sorununun çö- zümünü, özelleştirmenin gerçekleştirilmesine bağlıyanlar görülebiliyor. Siyasal cnderlikte başarının ölçütü olarak yalnız özelleş- tirme alınabıliyor. Özelleştirme maçında" bunu kesınlıkle "yapacağım" diyenlerle "yaptırmam" diyenlere göre top- lum ikiye bölünüyor; ya rtep ya hiç saçmalığında sıkışıyor, koşullanıyor. Sorunlar birikimli büyürken yıllar "tek boyut- lu" siyasetçılerın çapsızlığında sonbahar yaprakları gıbı uçup gidiyor. Oysa çoğu ülkenin yaptığı gibi ekonominin geleceğıne ilişkin uzun erimli bir teknoloji programı çerçevesinde tüm alanlarda bir yeniden yapılanma sürecine girilmesi ve her bir KİT'in bu çerçevede ele alınması ve bilimsel çalışmalar sonucu'"değerlendirilmesi" gerekiyor. SABANC1LAB BASKILARA DAYANAMADI Akçimentofabrikası Trakya'ya taşınıyor İSTANBUL (AA) - Sabancı Çimento grubu. yerleşim bölgesi içinde kalan ve kamuoyunun da tepkisini çeken Bü\ükçekmece"deki Akçimento fabrikasındaki üretimin. yineTrakya bölgesinde kurulacak bir fabrikada gerçekleştirilmesi için proje hazırladı. Hacı Ömer Sabancı Holding Çimento Gnıbu İşletmeler ve Planlama Direktörü Ahmet Vasfi Pekin, yaptığı açıklamada. çimento sektöründe halen yüzde 13 olan pazar paylannı. 2000 yılına kadar yüzde 20 seviyesine çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Büyükçekmece'nin birsanayi bölgesi olarak saptandığj dönemde. 1967 yılında kurulan fabrikanın. daha sonra bölgenin planlamasının değişmesiyle yerleşim alanı içinde kaldığını belirten Pekin. kamuoyundandatepkinin geldiği bu fabrikada. bugünkü konumunda daha fazla büyümeyi göze alamadı k- lannı. bu nedenle yeni bir fabrika yeri arav ışı içine. girdiklerini bildirdi. Trakya bölgesinde düşün- dükleri fabrika yerinin adını. arsa fıyatlannın artması gibi spekülatif hareketlere yol acıl- maması amacıyla açıkİamak- tan kaçınan Pekin. fabrikanın kademeli olarak taşınmasının düşünüldüğünü bildirdi. Pekin'in verdiği bilgive göre Büyükçekmece"deki fa brikada öğütme v e paketleme işlemi. yeni fabrikada ise yıllık 1 milyon ton çimentonun yan mamul maddesi olan klinker üretimi yapılacak. Bu miktar. daha sonra 1 milyon 800 bin tona çıkanlacak. İ S T A N B U L M İ M A R O B A KON UTLARI Büyükçekmece Koyu'nda, sosyal tesisleri, yeşil alanlar, doğa ve deniz manzarasıyla iç ıçe... Tum Emlak Bankası şubeleri satış ıçın hızmetınızdedır EMLAK BANKASI 3 " D a h a U y g a r B ı r Y a ş a m I ç ı n "
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle